Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2022/1953 E. 2023/51 K. 27.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/1953 – 2023/51
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/1953
KARAR NO : 2023/51

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/01/2022
NUMARASI : 2021/574 Esas 2022/26 Karar

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ : 27/01/2023
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 02/02/2023

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili, 09.07.2010 tarihinde davalı sigorta şirketine zorunlu mali sorumluluk sigortası ile sigortalı … plakalı aracın ile davacının yolcu olarak bulunduğu … plakalı araca çarptığını, meydana gelen kaza sonucu davacının yaralandığını, Dokuz Eylül Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığından tanzim edilen 14.12.2018 tarihli raporda sürekli iş göremezlik oranının % 13,2, geçici iş göremezlik süresinin 180 gün ve 30 gün süre ile bakıma ihtiyaç duyacak durumda olduğunun tespit edildiğini, davalı sigorta şirketine yapılan başvuruya ilişkin dilekçe ve eklerinin 27.10.2021 tarihinde teslim edildiğini, ancak davalının cevap vermediğini,19.07.2021 tarihinde arabulucuya başvuru yapıldığını, 10.03.2020 tarihinde anlaşamama tutanağının düzenlendiğini, belirterek HMK.nın 107. maddesi gereğince fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 100,00-TL geçici iş görmezlik ve 100,00-TL kalıcı iş görmezlik ile 100,00-TL bakıcı giderinin temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, kazanın 09.07.2010 tarihinde meydana geldiğini, 19.07.2021 tarihinde arabuluculuk başvurusu yapıldığını, dava tarihinin 16.09.2021 olduğunu ve davacının talebinin zamanaşımına uğradığını, kazada sigortalı araç sürücüsünün kusuru bulunmadığından şirketin sorumluluğu bulunmadığını savunarak davanın öncelikle usulden, aksi halde esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; davaya konu trafik kazasının 09.07.2010 tarihinde gerçekleştiği, kaza sonucu davacı ile dava dışı…’ın yaralandığı ve dava dışı … hakkında taksirle birden fazla kişinin yaralanmasına neden olma suçundan Karacasu Asliye Ceza Mahkemesinin 2011/56 E. (Bozma sonrası 2014/63 E.) sayılı dosyası ile ceza davası açıldığı, kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 Sayılı TCK’nun TCK 89 ve 66/1-e maddelerine göre öngörülen ceza zamanaşımı süresinin 8 yıl olduğu, davacı tarafından 27.07.2021 tarihinde davalıya başvurulduğu, davacının taleplerinin sigorta şirketince reddedildiği, davacı tarafından kaza sonucu yaralanmasından dolayı gelişen bir durum olduğuna, tedavisinin devam ettiğine dair bir iddiası bulunmadığı, Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı tarafından düzenlenen raporun 28.12.2018 tarihli olduğu, buna göre 2918 sayılı KTK’nun 109. maddesinde öngörülen 2 yıllık zamanaşımı süresi ile olay tarihinden itibaren de TCK’nun 89 ve 66/1-e maddesinde öngörülen ceza zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesi ile davanın zaman aşımı nedeni ile reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru yapılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; hukuk mahkemelerinde açılacak maddi ve manevi tazminat davalarında 818 sayılı Borçlar Kanunun 60/1.c.2 ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 72/1,c.2 uyarınca uzamış (ceza) zamanaşımının uygulanma koşullarının belirtildiğini, kazanın 09.07.2010 tarihinde gerçekleştiğini, 19.07.2021 tarihinde arabuluculuk başvurusu yapıldığını, davalı sigorta şirketine 27.07.2021 tarihinde başvurulduğunu, 16.09.2021 tarihinde dava açıldığını, zarar görenin zararı öğrenmesinin zararın varlığı, mahiyeti ve esaslı unsurları hakkında dava açma ve davanın gerekçelerini göstermeye elverişli bütün hal ve şartları öğrenmiş olması demek olduğunu, Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi tarafından 28.12.2018 tarihli rapor alınmış ise de; mahkeme veya herhangi bir yargılama kapsamı da alınmış rapor bulunmadığını, bu kapsamda zararın varlığı, mahiyeti ve esaslı unsurları hakkında bir dava açma ve davanın gerekçelerini göstermeye elverişli bütün hal ve şartları kapsayacak şekilde zararın öğrenilmesi gibi bir durum olmadığını, zararın öğrenildiği tarih olarak Dokuz Eylül Üniversitesinden alınan rapor tarihinin kabul edilmesinin mümkün olmadığını, dava konusu eylemin taksirle yaralama suçunu oluşturduğunu, ceza mahkemesi kararının 09.06.2015 tarihinde kesinleştiğini, tazminat yükümlüsünün öğrenildiği tarihin ceza yargılamasının kesinleştiği tarih olduğunu, tazminat yükümlüsünün öğrenildiği 09.06.2015 tarihinden itibaren davanın 8 yıllık ceza ve 10 yıllık uzamış zamanaşımına uğramadığını, zararın ve failin öğrenildiği tarihlerin belirlenmesinde davacı açısından en lehe olan durumun uygulanması gerektiğini, gerek ceza dosyasının kesinleşme tarihi gerek ise mahkeme nezdinde alınmış bir rapor olmaması hususları dikkate alındığında, zararın ve failin öğrenildiği tarihlere bakıldığında dava tarihi itibariyle 10 yıllık zamanaşımı süresi dolmadığını, (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2020/(21)10-196 Esas – 2021/195 Karar sayılı kararı), davacının kesinleşmiş bir maluliyet oranı tespiti yapılmamış olup, maluliyet oranın değişme ihtimali bulunduğunu, yargılama esnasında davacının maluliyet durumunun kesinleşip kesinleşmediğinin tespit edilerek zamanaşımı süresinin başlangıcının belirlenmesi gerektiğini, sanığın cezalandırılmasına karar verilen taksirle birden fazla kişinin yaralanmasına neden olma suçunun yaptırımının 5237 Sayılı TCK’nun 89/4. maddesi uyarınca altı aydan üç yıla kadar hapis cezası olup, aynı kanunun 66/1-e. maddesi gereğince belirtilen suçun asli dava zamanaşımı sekiz yıl ise de; TCK 67/4. maddesi göz önüne alındığında ise kesintili dava zamanaşımı on iki yıl olduğunu, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine dair verilen kararın hatalı olduğunu ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
Davacı vekilinin HMK.nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava, trafik kazasında yaralanmadan kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir.
Dava konusu kaza; kaza tespit tutanağına göre 09.07.2010 tarihinde meydana gelmiş, davacı tarafından 19.07.2021 tarihinde arabuluculuğa başvuru yapılmış, anlaşamama tutanağı 20.08.2021 tarihinde düzenlenmiş, davacı tarafından 16.09.2021 tarihinde dava açılmıştır.
Olay tarihinde yürürlükte bulunan 818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun zamanaşımını düzenleyen 60. maddesinde “ Zarar ve ziyan yahut manevi zarar namiyle nakdi bir meblağ tediyesine müteallik dava, mutazarrır olan tarafın zarara ve failine ıttılaı tarihinden itibaren bir sene ve herhalde zararı müstelzim fiilin vukuundan itibaren on sene sonra istima olunmaz. Şu kadar ki zarar ve ziyan dâvası, ceza kanunları mucibince müddeti daha uzun müruru zamana tabi cezayı müstelzim bir fiilden neşet etmiş olursa şahsî dâvaya da o müruru zaman tatbik olunur.” hükmüne yer verilmiştir.
2918 sayılı KTK.’nun 109 maddesinde “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar, Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise, bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.” hükmüne yer verilmiştir.
Olay tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 41. maddesinde haksız fiil tanımlanmış, 60.maddesinde de haksız fiilden zarar görenin bundan kaynaklanan maddi ve manevi zararın tazmini istemi ile açacağı davaların bağlı olduğu zamanaşımı süreleri özel olarak düzenlenmiştir. BK’nın 60. maddesinde üç türlü zamanaşımı süresi öngörülmüş olup bunlar, zararın ve failin öğrenildiği tarihten itibaren 1 yıllık subjektif ve nispi nitelikteki kısa zamanaşımı süresi, her halde haksız fiil tarihinden itibaren 10 yıllık objektif ve mutlak nitelikte uzun zamanaşımı süresi ile olağanüstü nitelikteki ceza zamanaşımı süresidir (EREN Fikret, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, B. 9, İstanbul 2006, s. 794). Buna karşılık, özel bir kanun hükmünün, özel olarak zamanaşımı süresi öngördüğü tehlike sorumluluklarında BK m. 60 uygulanmaz. 2918 sayılı KTK’nın 109/I. maddesinde “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar.” hükmüne, yine aynı kanunun 109/II. maddesinde ise, “Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise, bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.” hükmüne yer verilmiştir.
Haksız fiile dayanan tazminat isteminde zamanaşımının işlemeye başlayacağı tarih, zararın ve zarar sorumlusunun öğrenildiği andır. Zararın öğrenilmesi kavramıyla kastedilen ise, haksız fiil nedeniyle oluşan bedensel zararın kapsamının öğrenilmesi olup, bu bedensel zararın sebep olacağı maluliyet oranının belirlendiği tarihin, zararın öğrenilmesi kavramına bir etkisi yoktur. Bedensel zararın (yaralanmanın) gerçekleşmesi ve bu yaralanmayla ilgili tedavinin tamamlanması ile zararın kapsamının belli olduğu kabul edilmelidir. Zira haksız fiil nedeniyle geçici veya sürekli iş gücü kaybına uğrayan kişi sonradan gelişen durumlar dışında haksız fiil tarihinden itibaren bedensel zarara uğramıştır. Çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan zarar haksız fiil tarihi itibariyle doğmuş olup bu andan itibaren mağdur zarar görmeye başlamıştır.
Açıklanan nedenlerle davacının 09.07.2010 tarihinde meydana gelen trafik kazasında yaralandığı, bu kaza nedeniyle uygulanacak ceza zamanaşımı süresinin 8 yıl olduğu, davaya konu kaza ve yaralanma nedeniyle davanın 16.09.2021 tarihinde açıldığından ceza zamanaşımı süresinin dolduğu, zamanaşımı süresini kesen veya durduran herhangi bir sebebin bulunmadığı gibi davacı tarafın gelişen durum iddiası da olmadığı, davalı tarafından süresinde zamanaşımı itirazında bulunulduğunun anlaşılmasına göre dosya kapsamı, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere göre, mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre ilk derece mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK.nın 353/1.b.1.maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin İstinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1.b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90-TL. istinaf karar ve ilam harcından peşin alınan 80,70-TL. nın mahsubu ile kalan 99,20-TL. harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir olarak kaydedilmesine,
3-Başvuran tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Taraflarca yatırılan delil ve gider avansından kullanılmayan kısmın HMK’nun
333. maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
5-Karar tebliği, harç mahsup, iade ve tahsil işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK.nın 361.maddesi gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde temyiz yasa yolu açık olmak üzere 27.01.2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan
Üye
Üye
Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.