Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2022/1952 E. 2023/50 K. 27.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/1952 – 2023/50
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/1952
KARAR NO : 2023/50

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/06/2022
NUMARASI : 2022/177 Esas 2022/351 Karar

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :
DAVANIN KONUSU : Trafik Kazası Nedeniyle Maddi Tazminat
KARAR TARİHİ : 27/01/2023
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 01/02/2023

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI;
Davacı vekili, 08.08.2013 tarihinde davalı sigorta şirketine Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası ile sigortalı … plaka sayılı aracın davacıya çarptığını, meydana gelen trafik kazası sonucu davacının yaralandığını, geçici ve kalıcı iş göremezliğe maruz kaldığını ve sürekli bakım ihtiyacı doğduğunu, davacının maddi zararın tazmini için gerekli bilgi, belge ve evraklarla birlikte davalı… A.Ş.’ye başvuruda bulunulduğunu, ancak ödeme yapılmadığının belirterek HMK.nın 107. maddesi gereğince 10.000,00-TL bakıcı giderinin kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı sigorta şirketinden tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı sigorta şirketi vekili, TTK 1268. maddesi uyarınca, “sigorta mukavelesinde doğan bütün mutalebeler, iki yılda müruruzamana uğrar.” düzenlemesi gereğince davacının talebinin zamanaşımına uğradığını, sigorta poliçesinin 19.11.2012-19.11.2013 tarihleri arasında geçerli bir poliçe olduğunu, dava konusu kazanın 08.08.2013 günü meydana geldiğini, davanın açılma tarihi dikkate alındığında 2 yıllık zaman aşımı süresinin dolduğu gibi 08.08.2021 tarihi itibari ile uzamış ceza zamanaşımı süresinin de dolduğunu, davanın zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiğini, sigorta şirketinin sorumluluğu, sigortalının kusurlu olması halinde söz konusu olduğunu, sigortalı araç sürücüsünün kazanın oluşumunda kusuru bulunmadığından davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, davacının sürekli olarak başkasının bakımına muhtaç olduğu yönündeki değerlendirmenin ilgili yönetmelik hükümlerine uygun şekilde yapılması gerektiğini belirterek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI;
Mahkemece; davalı şirket sigortalısının davacıyı yaralama eyleminin 08.08.2013 tarihinde gerçekleştiği, davalı şirket sigortalısı hakkında Türk Ceza Kanununun 89/2-b maddesi gereğince ceza verilmiş olduğu, davacıda meydana gelen yaralanmanın TCK ‘nın 89/2-b. maddesinde düzenlenen kemik kırığına sebebiyet verecek şekilde taksirle yaralama olduğu, ceza yargılamasında uygulanan hüküm nazara alındığında 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 66/1-e maddesi uyarınca sekiz yıllık zamanaşımına tabi olduğundan, olay tarihi olan 08.08.2013 ile dava tarihi olan 10.03.2022 arasında sekiz yıllık ceza zamanaşımı süresinin dolduğu, davacının gelişen duruma dayalı bir maluliyet iddiası ve delili de bulunmadığı, davalının süresinde verdiği cevap dilekçesi ile zamanaşımı definde de bulunduğu gerekçesi ile davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru yapılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ;
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; dosya kapsamında uygulanacak zamanaşımı süresi 8 yıl değil, Karayolları Trafik Kanunu gereği 10 yıl olup; Yargıtay ve Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairelerinin son tarihli kararları gereğince bu sürenin maluliyetin tespiti tarihinden itibaren başladığını, trafik kazasının 08.08.2013 tarihinde meydana geldiği, 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolmasından önce, 10.03.2022 tarihinde davanın açıldığını, Türk Borçlar Kanunu’nun 72. maddesi ve Karayolları Trafik Kanunu’nun 109/1. maddesi gereğince işbu davada uygulanacak zamanaşımı süresinin 10 yıl olduğunu, dava cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş bulunursa, bu süre, maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.” hükmü gereğince davada zamanaşımı süresinin kazadan itibaren 10 yıl olduğunu, ceza kanunlarında, tazminatı gerektiren haksız fiil nedeniyle daha uzun bir zamanaşımı öngörülmüş ise, işbu uzamış zamanaşımı süresi uygulanacağını, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 66. maddesi 1. Fıkrası e bendinde; “kanunda başka türlü yazılmış olan haller dışında kamu davası; e) Beş yıldan fazla olmamak üzere hapis veya adlî para cezasını gerektiren suçlarda sekiz yıl, geçmesiyle düşer.” hükmüne göre Türk Ceza Kanunu’nda taksirle yaralama suçu için düzenlenen zamanaşımı süresi, Türk Borçlar Kanunu’nun 72. maddesi ve Karayolları Trafik Kanunu’nun 109/1. maddesinde belirtilen 10 yıllık zamanaşımı süresinden daha kısa olduğunu, tazminatı gerektiren haksız fiil için ceza kanunlarında belirlenen daha uzun bir zamanaşımı süresi bulunmadığını, bu nedenle, uzamış zamanaşımı süresi söz konusu olmadığından, Türk Ceza Kanununda belirtilen 8 yıllık zamanaşımı süresinin, eldeki dava yönünden uygulanmasının mümkün olmadığını, 10 yıllık zamanaşımı süresi dolmadan, 10.03.2022 tarihinde davanın açıldığını, Yargıtay’ın yerleşik kararları ile de zamanaşımı süresinde Karayolları Trafik Kanunu’nun 109. maddesinin uygulanmasına, kazadan sonra tedavinin devam etmesi halinde işbu tedavi bittikten sonra maluliyete ilişkin rapor alınarak zamanaşımı başlangıcının belirlenmesine karar verildiğini, Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2015/8245 Esas, 2018/1716 Karar, 2015/13265 Esas, 2018/7105 Karar, 2014/11276 Esas, 2016/8892 Karar kararları dikkate alındığında son tarihli kararlarında zamanaşımı süresinin 10 yıl olduğu ve işbu zamanaşımı süresinin tedaviler tamamlandıktan sonra alınacak maluliyet raporu ile başlayacağının belirtildiğini, dosya kapsamında maluliyete ilişkin alınan herhangi bir rapor bulunmadığından zamanaşımının salt kaza tarihinden belirlenmesi hukuka aykırılık arz edeceğini, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi’nin 2020/404 Esas – 2020/640 Karar Yargıtay HGK 2013/21-2035 Esas – 2015/1345 Karar, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi’nin 2018/3462 Esas, 2019/12 Karar davanın kaza nedeniyle davacının maruz kaldığı bakıcı gideri zararlarının tazminine ilişkin olup; davacının bakıcı giderine maruz kalıp kalmadığının tespitine ilişkin rapor alınmadığını, mahkeme tarafından verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE;
Davacı vekilinin HMK.nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava, trafik kazasında yaralanmadan kaynaklanan bakıcı gideri istemine ilişkindir.
Dava konusu kaza; 08.08.2013 tarihinde meydana gelmiş, kazada davacının da yaralanması nedeniyle 17.02.2022 tarihinde davacı tarafından arabuluculuğa başvurulmuş, anlaşamama tutanağı 07.03.2022 tarihinde düzenlenmiş, bakıcı gideri talepli bu dava 10.03.2022 tarihinde açılmıştır.
Davalı sigorta şirketine dava dilekçesi 24.032022 tarihinde sigorta şirketinin adresine tebliğ edilmiş, davalı vekili tarafından 18.04.2022 tarihinde verilen dilekçe ile zamanaşımı definde bulunulmuştur. Davalı sigorta şirketi tarafından cevap süresi geçtikten sonra verilen dilekçede davanın zamanaşımı süresi içinde açılmadığı iddia edilmiş, davacı vekili tarafından verilen cevaba cevap dilekçesinde cevap dilekçesinin süresinde verilmediği ve zamanaşımı def’ine karşı savunmanın genişletildiğine ilişkin itirazda da bulunmayıp, savunmanın esasına cevap vermiş olması nedeniyle zamanaşımı def’inin incelenmesi gerekmiştir.
Olay tarihinde yürürlükte bulunan 6098 Sayılı TBK’nun 49. maddesi maddesinde haksız fiil tanımlanmış, TBK’nun 72. maddesinde haksız fiilden zarar görenin bundan kaynaklanan zararının tazmini istemiyle açacağı davaların zararı ve faili öğrendiği tarihten itibaren 2 yıl ve herhalde haksız fiil tarihinden itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresine tabi bulunduğu belirtilmiştir.
2918 sayılı KTK.’nun 109 maddesinde de “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar, Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise, bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.” hükmüne yer verilmiştir. Ceza zamanaşımı süresi ise olay tarihinde yürürlükte bulunan 5237 Sayılı TCK’nın 89 ve 66 maddelerine göre 8 yıldır. Olay tarihi olan 08.08.2013 tarihinden itibaren 8 yıllık zamanaşımı süresi 08.08.2021 tarihinde dolmuştur. Davacı vekili tarafından 17.02.2022 tarihinde arabulucuya başvuru yapılmış, anlaşamama tutanağı ise 07.03.2022 tarihinde düzenlenmiştir. Davacı tarafından davanın açıldığı 10.03.2022 tarihinde 8 yıllık zamanaşımı süresi dolmuştur.
Açıklanan nedenlerle kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK’da öngörülen dava zamanaşımı süresi dikkate alındığında dava tarihinde zamanaşımı süresinin dolduğu TBK.nın 154. maddesinde belirtilen zamanaşımı kesen sebeplerin bulunmadığı, arabuluculuğa başvurulduğu tarihte zamanaşımı süresinin dolmuş olması sebebiyle zamanaşımı süresine etkisinin bulunmadığı, davacının dava dilekçesinde davacının yaralanması nedeniyle bakıcı gideri talep ettiği, davacının yaralanması nedeniyle gelişen durum iddiasının bulunmadığının anlaşılmasına, dosya kapsamı, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK.nın 353/1.b.1.maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin İstinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1.b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90-TL. istinaf karar ve ilam harcından peşin alınan 80,70-TL.nın mahsubu ile kalan 99,20- TL. harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir olarak kaydedilmesine,
3-Başvuran tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Taraflarca yatırılan delil ve gider avansından kullanılmayan kısmın HMK’nun 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
5-Kararın usulüne uygun olarak taraflara tebliğine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK.nın 361.maddesi gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren İKİ HAFTALIK SÜRE İÇERİSİNDE TEMYİZ YASA YOLU AÇIK olmak üzere 27.01.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan
Üye
Üye
Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.