Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2022/1783 E. 2023/36 K. 27.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/1783 – 2023/36
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/1783
KARAR NO : 2023/36

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 01/03/2022
NUMARASI : 2020/258 Esas 2022/127 Karar

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Sigorta (Trafik Sigortası Kaynaklı)
KARAR TARİHİ : 27/01/2023
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 14/02/2023

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili; 30.08.2011 tarihinde Zorunlu Mali Mesuliyet Sigorta poliçesi bulunmayan … plakalı aracın yaptığı tek taraflı trafik kazasında araçta yolcu olarak bulunan davacının yaralandığını ve malul kaldığını, davalı tarafından davacıya 27.03.2013 tarihinde 40.043,00-TL ödenmesine rağmen ödemenin yetersiz olduğunu, davalı tarafından dava dışı işletene karşı açılan Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/1829 Esas sayılı rücuu davasında alınan 14.06.2018 tarihli bilirkişi raporuyla davacının zararının 105.143,74-TL olarak belirlendiğini, anılan rapor üzerine davalıya 17.05.2019 tarihinde başvurduklarını, taleplerinin reddedildiğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak 2.000,00-TL maddi tazminatın kaza itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş; 05.01.2022 tarihli bedel arttırım dilekçesi ile sürekli işgöremezlik tazminatını 159.957,00-TL’ye yükseltmiştir.
Davalı vekili, davanın ve ıslah talebinin zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiğini, davacının başvurusu üzerine kendisine 27.03.2013 tarihinde 40.043,00-TL ödeme yapıldığını ve zararının karşılandığını, maluliyet oranında gelişen durum olmadığından 17.05.2019 tarihli başvurusunun reddedildiğini belirterek davanın reddini; aksi halde sorumluluklarının gerçek zarar, kusur ve limitle sınırlı olduğunu, ticari faiz istenemeyeceğini davanın işleten ve sürücüye ihbar edilmesini, davacı zararı karşılanmış olduğundan davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, davanın trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeni ile maddi tazminat talebine ilişkin olduğu, zamanaşımı bakımından dosya incelendiğinden; sanık Volkan Korkmaz hakkında Ağır Ceza Mahkemesinde Taksirle Bir Kişinin Ölümüne, Birden Fazla Kişinin Yaralanmasına Sebep Olmak suçundan kamu davası açıldığı, sanığın cezalandırılmasına karar verildiği, 5237 Sayılı TCK’nın 85/2 maddesinde öngörülen ceza miktarına göre aynı Kanunun 66/1-d maddesi gereğince öngörülen ceza zamanaşımı süresinin 15 yıl olduğu dikkate alındığında dava tarihi itibariyle zamanaşımı dolmadığından davalının zamanaşımı itirazının reddedilerek yargılama devam olunduğu, davacıya ödeme yapıldıktan sonra zarar sorumlusuna karşı Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesinde açılan rücu davasında davacının alınan maluliyet raporunda maluliyet oranının %24 olarak tespit edilmesi üzerine davacının, Güvence Hesabına 03.05.2019 tarihinde 13728 Evrak no’su ile başvuru yaptığı, aradaki farkın ödenmesini istediği, 22/03/2013 tarihli makbuz ve ibraname başlıklı belgede, davalı tarafından davacıya 40.043-TL ödeme yapıldığı, tazminat ödemesine esas aktüer raporunda CSO1980 Kadın/Erkek, teknik faiz %3 formülü ile, %16 maluliyet, sürücünün %100 kusuru esas alınarak tazminat hesabı yapıldığı, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 111/2. maddesinde tazminat miktarlarına ilişkin olup da, yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmaların yapıldıkları tarihten başlayarak iki yıl içinde iptal edilebileceğinin düzenlendiği, yasada belirtilen 2 yıllık sürenin, hak düşürücü süre olup mahkemece re’sen dikkate alınması gerektiği, somut olayda; davaya konu olayın, 30.08.2011 günü meydana geldiği, davacının başvurusu üzerine davalı tarafından hesaplanan tazminat miktarının davacı tarafa 22/03/2013 günü ödendiği ve davacıdan ibraname de alındığı, davacının sigorta şirketine tekrar başvuru tarihinin 03.05.2019 olduğu, 03.05.2019 tarihine kadar davacının ödemenin yetersiz olduğuna dair herhangi bir başvuru yapmadığı, KTK ‘nun 111. maddesinde öngörülen 2 yıllık hak düşürücü sürenin geçirildiği, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesinin 27.12.2012 tarih ve 1519 nolu Özürlüler için Sağlık Kurulu raporunda: “geçirdiği araç içi trafik kazası nedeniyle Sağ ayak bileğinde dorsifleksiyon 0 derece için %7, inversiyon 10 derece için %2 eversiyon 0 derece için %2 özürlülüğü olup, sağ ayak bileğinin birleşik özürlülüğü %11, kişi özürlülüğü %6 olmaktadır. Sağ alt ekstremitede 0,7 cm’lik kısalık için kişi özürlülüğü %3’tür. Sağ ayak bileğinde hareket kısıtlılığı (%6) ve sağ alt ekstremite kısalığı (%3), alt ekstremitede %9 kişi özürlülüğü yapmaktadır. Torakal vertebrada %25’den az vertabra kompresyonu için %8 kişi özürlülüğü vardır. Alt ekstremitenin %9, torakal vertebranın %8 özürlülüğü mevcuttur.” şeklinde kayıtlı olduğu, kişinin özür oranının %16 olduğu, Güvence Hesabı tarafından Serebral Asistanlık Tıbbi Danışmanlık ( Medeksper ) şirketinden alınan 13.02.2013 tarihli raporda, 27.12.2012 tarihli, T.C. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nden verilmiş olan sağlık kurulu raporunda kazazede de, “opere sağ ayak bileği bimalleoler kırığı * opere sol femur distal kırığı * sağ ayak talus kırığı *T 7-8-9-10. vertebra kırıkları * düşük ayak (peroneal sinir hasarı)” olduğu ve bu durumun % 16 nispetinde özürlülüğe neden olduğu belirtilmiş, medikal görüşün %16 olduğu mütalaa edildiği, -Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesinde açılan rücu davasında alınan Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesinin 07.07.2017 tarih ve 1331 sayılı raporunda; “Şahsın maluliyetinin hesaplanmasında olay tarihinde yürürlükte olan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği” esas alınmıştır. 30.08.2011 tarihli yaralanması neticesinde; I. Vücut genel çalışma gücünden oranı %24.0 (yüzde yirmi dört) oranında kaybettiği, 2. Erişkin olması halinde 9 (dokuz) ay süre ile iş göremezlik halinde kalacağı, Adli Tıp Kurumu İstanbul 2. Adli Tıp İhtisas Kurulundan alınan 27.08.2021 /14678 karar no’lu raporda; 16.09,1994 doğumlu Ozan Selim Güreş’in 31.08.2011 tarihinde geçirdiği trafik kazasına bağlı yaralanması sebebiyle, Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre % 32,3 oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağıma, iyileşme süresinin olay tarihinden itibaren 18 aya kadar uzayabileceğine karar verildiği, maluliyet oranındaki artışın nedenleri için yapılan incelemede incelenen adli raporlarında da, davacının maluliyetine sebep olan arazların tüm raporlarda görüldüğü, ibranameye konu ödeme yapıldıktan sonra değişen bu durum olmadığı, ödemeye esas raporun sağlık kurulu özürlülük raporu olduğu, Çalışma Gücü Kaybı tespitine ilişkin yönetmeliğin uygulanmadığı, maluliyet farkının gelişen yeni bir hastalıktan veya ilerleyen arazdan değil uygulanan cetvellerden kaynaklandığının anlaşıldığı, netice olarak, davacının davalıyı ibra ettiği, 2918 SY’ nın 111/2. maddesindeki 2 yıllık sürenin hak düşürücü süre olduğu, bu süre içinde dava açılmadığı, ibranamenin geçerli hale geldiği anlaşılmakla açılan davanın hak düşürücü süre yönünden reddine (Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 18/10/2021 tarih 2021/5509 Esas ve 2021/6929 Karar) karar verilmiş; hükme karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacının yolcu olarak içerisinde bulunduğu trafik sigortası olmayan aracın tek taraflı kazasında 1 kişinin vefat ettiğini, davacı ile beraber 3 kişinin yaralandığını, 30.08.2011 tarihinde meydana gelen kazadan sonra 27.12.2012 tarihinde Ankara Ünv. Tıp Fak. Özürlüler Sağlık Kurulu raporunda davacının maluliyet oranının %16 olarak tespit edildiğini, Güvence hesabına yapılan başvuru neticesinde davacıya 40.043-TL ödeme yapıldığını (yine kazada yaralanan diğer bir kişi olan…’a da ödeme yapılmıştır.) akabinde davalının, araç sürücüsü ve araç işletenine, davacının ve diğer yaralılara ödediği tazminat bedelleri için rücuen tazminat davası açtığını, Ankara 3. ATM’nde açılan bu davada mahkemece davacı ve diğer yaralı…’un maluliyet oranının tespiti için Adli Tıp Kurumu’na sevkedildiğini, ATK’nın başvuranları muayene ederek verdiği 07.17.2017 tarihli raporunda davacının maluliyeti hesaplanırken olay tarihinde yürürlükte olan yönetmelik uyarınca yapılan tetkik ve inceleme sonucu %24 oranında maluliyet oranı tespit edildiğini, diğer yaralı …’un da maluliyet oranın da ilk aldığı rapora göre yükseldiğini, bunun üzerine hem … hem davacının davalıya başvurduğunu, artan maluliyet oranı nedeniyle bakiye tazminat talebinde bulunduğunu, davalının her yönüyle davacı ile aynı durumda olan dava dışı …’un bakiye tazminatını ödemiş olmasına rağmen davacının bakiye tazminat talebini kabul etmediğini akabinde eldeki davayı açtıklarını, dava açıldıktan sonra ilk celsede yerel mahkemece doğrudan hesap raporu alınması yönünde ara karar kurulduğunu, %24’lük maluliyet oranına göre bir aktüerya hesabı yapıldığını, davacıya davalı tarafından ilk ödeme yapıldığı tarihte dahi eksik ödeme yapıldığının tespit edildiğini, sonraki celse dosyanın yeniden ATK’ya tevdii ile davacının maluliyetinin yeniden tespitine karar verildiğini, ATK İstanbul 2. Adli Tıp İhtisas Kurulu’nda davacı muayene ederek alınan 27.08.2021 tarihli rapora göre davacının maluliyeti’nin arttığı ve %32.3 olarak saptandığını, bu rapor ile %24’lük raporun aynı kurumdan aynı yönetmelik uygulanarak alındığını, davacının maluliyetinin arttığının açıkça tespit edildiğini, ATK’dan alınan güncel maluliyet raporu uyarınca dosyanın yeniden aktüerya hesabı için bilirkişiye tevdi edildiğini gelen güncel hesap raporu uyarınca bedel artırım yaptıklarını, karar celsesinde KTK. m.111/2 uyarınca davanın hak düşürücü yönünden reddine karar verilmiş ise de kararın yasaya aykırı olduğunu, KTK’nun 111. maddesinin 1 fıkrasında “Bu Kanunla öngörülen hukuki sorumluluğu kaldıran veya daraltan anlaşmalar geçersizdir.” (2).fıkrasında “Tazminat miktarlarına ilişkin olup da, yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmalar yapıldıkları tarihten başlayarak iki yıl içinde iptal edilebilir.” hükmünü içerdiğini, davanın reddine gerekçe olarak sunulan ikinci bentte 2 yıllık sürenin uygulanması için şartların belirtildiğini, tazminat miktarlarına ilişkin olarak somut olaya bakıldığında, tazminat miktarlarından önce maluliyet oranında bir artış olduğunu, güvence hesabının ödeme vakti %16 olan maluliyet oranının, güvence hesabının rücuen tazminat davasında ilk ATK raporunda %24, iş bu davada alınan İstanbul ATK 2. İhtisas Dairesi’nde ise %32.3 olarak hesaplandığını, davacının burada kaza nedeniyle meydana gelen maluliyetinin zaman geçtikçe artması, ödeme zamanı eksik maluliyet oranı belirlenmiş olması durumunun olduğunu, bu nedenle KTK m.111’in uygulanamayacağını, yetersiz veya fahiş olduğu AÇIKÇA belli olan anlaşmalar da 2 yıllık zaman içinde ortaya çıkabilecek, yahut ödemenin yetersiz olduğunun açıkça belli olması şartının somut olayda olmadığını, davacının maluliyetinin gün geçtikçe arttığından ATK’da rapor alınması ile haberdar olunduğunu, maluliyet oranı 2018’de %24 iken 2021’de %32.3 olarak tespit edildiğini, burada ödemenin yetersizliğinin açıkça belli olmadığının da ortada olduğunu, hal böyleyken, 40.043-TL ödendiği vakit imza altına alınan belgenin sadece makbuz niteliğinde sayılacağı alınan hesap raporlarıyla da tespit edildiğini gerek %24’lük maluliyet oranına göre alınan ilk rapor, gerekse de %32.3’lük güncel maluliyet oranına göre alınan ikinci hesap raporunda da, maluliyet oranına göre ödeme tarihindeki sorumlu olan miktarın da hesaplandığını, davalının ödeme tarihinde eksik bir ödeme yaptığının saptandığını, yerel mahkeme’nin gerekçeli kararındaki son gerekçe kısmına bakıldığında; ‘Maluliyet oranındaki artışın nedenleri için yapılan inceleme: İncelenen adli raporlarda da davacının maluliyetine sebep olan arazların tüm raporlarda görüldüğü, ibranameye konu ödeme yapıldıktan sonra değişen bir durum olmadığı, ödemeye esas raporun sağlık kurulu özürlülük raporu olduğu, Çalışma gücü kaybı tespitine ilişkin yönetmeliğin uygulanmadığı, maluliyet farkının gelişen ve yeni bir hastalıktan veya ilerleyen arazdan değil uygulanan cetvellerden kaynaklandığı anlaşılmaktadır.’ şeklinde bir gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş ise de karanın yasaya aykırı olduğunu, davacının gerek davalının açtığı rücuen tazminat davasında, gerekse de iş bu davada alınan ATK raporlarının aynı yönetmelik uygulanarak alınan raporlar olduğunu, dolayısıyla ortada kalıcı ve ilerleyen bir araz olduğunu, mahkeme’nin bu gerekçesinin somut olaya uymadığını, davacının aynı kurumdan aynı yönetmelik uyarınca alınan raporları arasında dahi %8.3 gibi yüksek bir artış olduğunun ortada olduğunu, maluliyet oranının artışının KTK m.111/2’nin uygulanmamasına yol açacak bir durum olup, tazminat miktarına ilişkin ve yetersizliğinin açıkça belli olduğu anlaşmalar yönünden bu maddenin uygulanabileceğini, kaldı ki, yerel mahkemece böyle bir tespit yapılabilmesi için, davacının ilk alınan raporundaki tespitlere göre olay zamanı geçerli olan Çalışma gücü kaybı tespitine ilişkin yönetmeliğin uygulanarak bir rapor alınması ve buna göre bir karar verilmesi gerekirken, mahkemenin bu gerekçeye eksik inceleme ile hükmettiğini, takriben 2 yıl süren bir yargılama yapıldığını bu süreçte; ATK’dan rapor alındığını, rapor için davacının İstanbul’a gidip geldiğini,iki sefer aktüerya raporu alındığını, davalının zamanaşımı itirazının mahkemece reddedildiğini, tüm bu işlemler sonucunda bedel artırım da yapıldığını, hem zaman hem de maddi olarak harç ve masrafların davacı tarafından karşılandığını, mahkemenin red gerekçesine konu ettiği KTK m.111/2’nin uygulanması yönünden bu raporların göz ardı edilerek karar verildiğini, davalının davacı ile aynı kazada yaralanan, aynı ilk raporlara göre para ödediği, sonrasında rücuen tazminat dosyasında davacı ile aynı şekilde alınan raporla maluliyeti arttığı tespit edilen dava dışı…’a ikinci başvurusu ile bakiye tazminat bedelini ödediğini,zamanaşımı süresinin dolmadığını, somut olayda davacının maluliyetinin arttığını, son alınan rapora göre daha da yükseldiğini, ortada aynı maluliyet oranına göre eksik ödeme durumu bulunduğunu, mahkemece artışın yönetmelik farkından kaynaklandığı belirtilmiş ise de bu durumun sadece yönetmelik farkından kaynaklanıp kaynaklanmadığına dair dosyada bir tespit de bulunmadığını, ilk alınan raporda yönetmelik farklı olup, %24 ve son alınan %32.3’lük raporların aynı yönetmelik uygulanarak aynı yer olan Adli Tıp Kurumu’ndan alınmış raporlar olduğunu,sadece uygulanan yönetmelik farkından dolayı oranın değiştiği gibi bir durumun sözkonusu olmadığını, mahkemenin gerekçesinin de yanlış olduğunu belirterek istinaf isteminin kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve istinaf eden davacının sıfatına göre yapılan istinaf incelemesi sonucunda;
Dava; trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle sürekli iş göremezlik tazminatı istemine ilişkindir.
2918 sayılı KTK’nın 111. maddesi uyarınca, tazminat miktarlarına ilişkin olup da yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmalar yapıldıkları tarihten itibaren 2 yıl içinde iptal edilebilirler. Yasa’nın bu hükmünden yararlanmak için ibra belgesinin iptalinin açıkça ve ayrıca istenmesine gerek olmayıp, dava sırasında bu husus ileri sürülebileceği gibi, yapıldığı tarihten itibaren 2 yıl içinde hükümlerinin kabul edilmediğine ilişkin bir irade açıklaması da yeterlidir. Yasada belirtilen 2 yıllık süre, hak düşürücü süre olup re’sen dikkate alınması gerekir.
Bazı hallerde, zararın öğrenilmesi, onun kapsamının değil, varlığının öğrenilmesi anlamındadır. Zararın varlığı, niteliği ve esaslı unsurları hakkında bir dava açmaya, o davayı ciddi ve objektif bir şekilde desteklemeye, gerekçelerini göstermeye elverişli, yeterli hal ve şartların öğrenilmesi, zararın öğrenilmiş sayılması için yeterlidir.
Buna karşılık ortaya çıkan zarar, kendi özel yapısı içerisinde, sonradan değişme eğilimi gösteriyor, kısaca, zararı doğuran eylem veya işlemin doğurduğu sonuçlarda (zararın nitelik veya kapsamında) bir değişiklik ortaya çıkıyor ise, artık “gelişen durum” ve dolayısıyla, gelişen bu durumun zararın nitelik ve kapsamı üzerinde ortaya çıkardığı değişiklikler söz konusu olacaktır. Böyle hallerde, zararın kapsamını belirleyecek husus, gelişmekte olan bu durumdur ve bu gelişme sona ermedikçe zarar henüz tamamen gerçekleşmiş olmayacaktır. (HGK, 15.11.2000 gün ve: 2000/21-1609 K: 2000/1699, 4.HD 13.05.1980 gün ve 1980/3493-6206 sayılı; 26.01.1987 gün, 1986/7532 esas, 1987/485 karar sayılı kararı).
Gelişen durumun varlığı halinde, gelişen durumun sona ermesinden itibaren zamanaşımı süresi içinde dava açılması gerekir. Gelişen durum; olay sonucu meydana geldiği halde, başlangıçta bilinen yaralanmalar dışında, sonradan ortaya çıkan veya gelişen, olaya bağlı vücut bütünlüğünü bozan sonuçlar olarak tanımlanabilir. Gelişen durumun olup olmadığı ise her olaya özgü olarak kanıtlara göre değerlendirilir. Davacıdaki yaralanmanın hangi tarihte tedaviyle tamamen sona erdiği, bu yaralanmadan dolayı gelişen bir durum olup olmadığı, varsa hangi tarihte gelişen durumun sona erdiği; diğer bir anlatımla, daimi iş gücü kaybının kesin olarak belirlenebilmesi için tedavilerinin ne zaman sona ereceği ve kesin maluliyet oranının hangi tarihte belirlenebileceğinin tespiti önemlidir.
Somut olayda davacı vekili iş bu davada gelişen duruma bağlı sürekli ve geçici iş göremezlik tazminatı talep etmiş; davalı vekili ise; davacının başvurusu üzerine davalı tarafından davacıya 27.03.2013 tarihinde (eldeki davanın açılmasından yaklaşık 7 yıl üç ay önce) tazminat ödemesi yapıldığını, KTK’nın 111.maddesindeki 2 yıllık sürede davanın açılmadığını savunmuş ;mahkemece davacının maluliyetine sebep olan arazların tüm raporlarda görüldüğü, ibranameye konu ödeme yapıldıktan sonra değişen bu durum olmadığı, ödemeye esas raporun sağlık kurulu özürlülük raporu olup, Çalışma Gücü Kaybı Tespitine İlişkin Yönetmeliğin uygulanmadığı, maluliyet farkının gelişen yeni bir hastalıktan veya ilerleyen arazdan değil uygulanan cetvellerden kaynaklandığının anlaşıldığı,netice olarak, davacının davalıyı ibra ettiği, 2918 SY’ nın 111/2. maddesindeki 2 yıllık sürenin hak düşürücü süre olduğu, bu süre içinde dava açılmadığı, ibranamenin geçerli hale geldiği anlaşılmakla açılan davanın hak düşürücü süre yönünden reddine karar verilmiştir.
Davalının 27.03.2013 tarihli ödemesine esas kabul edilen, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesinin 27.12.2012 tarih ve 1519 nolu Özürlüler için Sağlık Kurulu raporunda davacının maluliyet oranının % 16 olduğu; Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesinde açılan rücu davasında alınan Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesinin 07.07.2017 tarih ve 1331 sayılı raporunda; “Şahsın maluliyetinin hesaplanmasında olay tarihinde yürürlükte olan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği” esas alındığında 30.08.2011 tarihli yaralanması neticesinde; Vücut genel çalışma gücünden %24.0 (yüzde yirmi dört) oranında kaybettiği, Erişkin olması halinde 9 (dokuz) ay süre ile iş göremezlik halinde kalacağı; eldeki davada alınan Adli Tıp Kurumu İstanbul 2. Adli Tıp İhtisas Kurulundan alınan 27.08.2021 tarihli raporda; 16.09.1994 doğumlu Ozan Selim Güreş’in 31.08.2011 tarihinde geçirdiği trafik kazasına bağlı yaralanması sebebiyle, Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre % 32,3 oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağı, iyileşme süresinin olay tarihinden itibaren 18 aya kadar uzayabileceğinin belirlendiği anlaşılmaktadır. Bu durumda, davacı vekili tarafından davalının ödeme yaptığı 27.03.2013 tarihinden sonra gelişen durumlar nedeniyle maluliyetin arttığı ileri sürüldüğünden, mahkemece davacının tedavisine ilişkin tüm belgeler getirtilerek, davacının yaralanması nedeniyle tedavileri tamamlanarak hangi tarihte sağlığına kavuşmuş sayılacağı, gelişen bir durum bulunup bulunmadığı, 27.03.2013 tarihli ödemeye esas alınan davacının maluliyetine ilişkin Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesinin 27.12.2012 tarihli rapor ve davalı sigorta tarafından yapılan ödemeden sonra davacının devam eden tedavisi olup olmadığı, maluliyetin yapılan ödemeden sonra gelişen durumlardan kaynaklanıp kaynaklanmadığı, vücut çalışma gücü kaybının hangi tarihte kesin olarak belirlenebilir duruma geldiği, kaza nedeniyle maluliyet durumunun ve tespit edilen maluliyetin kaza ile illiyet bağının bulunup bulunmadığı konusunda İstanbul ATK 3. İhtisas Dairesi vb. kurum ve kuruluşlardan rapor alınarak, bu hususta gerekli araştırmalar yapıldıktan sonra artan bir maluliyetin olması halinde, söz konusu maluliyetin gelişen durumlardan kaynaklanıp kaynaklanmadığı değerlendirilerek hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, davanın esasına ve neticesine etkili olacak deliller toplanıp değerlendirilmeden, gelişen durum olup olmadığı hususunda denetime ve hüküm kurmaya elverişli herhangi bir rapor alınmadan eksik inceleme ile yazılı olduğu biçimde karar verilmesi doğru olmadığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince ilk derece mahkemesinin kaldırılmasına, belirtilen hususlarda deliller toplanarak sonucuna göre karar verilmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine, karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK.nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kabulü ile Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin 01.03.2022 Tarih 2020/258 Esas – 2022/127 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
Dosyanın yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
2-Davacı tarafından peşin olarak yatırılan 80,70-TL istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talebi davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin yerel mahkemece yeniden kurulacak hükümde dikkate alınmasına,
4-Kararın taraflara tebliği ve harç iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 27.01.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan
Üye
Üye
Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.