Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2022/1535 E. 2023/40 K. 27.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/1535 – 2023/40
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/1535
KARAR NO : 2023/40

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R


İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/02/2022
NUMARASI : 2021/246 Esas 2022/141 Karar

DAVACILAR :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Trafik Kazası Nedeniyle Maddi Tazminat
KARAR TARİHİ : 27/01/2023
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 16/02/2023

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı … Sigorta A.Ş. vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle, 18.10.2020 tarihinde davalıya Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası poliçesi ile sigortalı davacılardan …’in babası olan muris …’a ait sevk ve idaresindeki … plakalı araçla yaptığı tek taraflı trafik kazasında …in vefat ettiğini belirterek destekten yoksun kalan davacılar için belirsiz alacak davası olarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik her davacı için ayrı ayrı 20,00 TL olmak üzere toplam 100,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının 02.12.2020 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili, İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemelerinin yetkili olduğunu, desteğin tek taraflı kazada kendi kusuru ile ölümüne neden olduğundan davalı şirketin sorumluğu bulunmadığını, aksi halde gerçek zarardan, sigortalının kusuru ve poliçe limitiyle sorumlu olduklarını belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece davanın tek taraflı trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatına ilişkin olduğu, somut olaya ilişkin yapılan incelemeye esas olmak üzere; Anayasa Mahkemesi’nin 17.07.2020 tarih- 2019/40-2020/40 sayılı kararı ile; tazminat talebinin ölen kişinin kazadaki kusur durumuna göre üçüncü kişi olarak kabul edilen yakınlarına destek tazminatı verilmesine ilişkin 2918 sayılı KTK’nın Genel şartlara atıf yapan 92/i bendinin iptal edildiği, kazanın Anayasa Mahkemesi kararından sonra 18/10/2020 tarihinde gerçekleştiği, Anayasa Mahkemesi iptal kararı üzerine destek tazminatına dair ölen şahsın kusuruna denk gelen kısmı esas alınarak tazminat verileceğine ilişkin 7327 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un (2918 sayılı Kanunun 92 nci maddesinin birinci fıkrasına 19. Maddesi ile eklenen j bendi ) 19/06/2021 tarihli ve 31516 sayılı Resmi Gazetede kanunun yayınlandığı tarihte yürürlüğe girdiği, bu durumda kaza tarihi itibari ile yürürlükte olan usul ve esaslar ile ilgili mevzuatın uygulanması gerektiği ilkesi doğrultusunda kaza tarihi itibari ile alınan Anayasa Mahkemesi kararı ile ölen kişinin kusuruna denk gelen kısmının destek tazminatında esas alınacağına ilişkin genel şartlara atıf yapan kanun maddesinin iptal edildiği, yeni çıkan aynı düzenlemeyi içeren kanunun ise kaza tarihinden sonra 19/06/2021 tarihinde yürürlüğe girdiği, göz önüne alındığında somut olayda, genel şartların uygulanamayacağı, kaza tarihindeki meri mevzuata ve Yerleşik Yargıtay İçtihatlarına göre ölen kişinin kusuru dikkate alınmaksızın destekten yoksun kalan hak sahiplerinin destek tazminatına hak kazandıklarının kabul edilmesi gerektiği, yapılan yargılama, toplanan deliller ile hüküm kurmaya ve denetime elverişli kabul edilen bilirkişi raporu ile birlikte yapılan değerlendirme neticesinde, kaza tarihi olan 18/10/2020 tarihinde müteveffa …’ın tek taraflı olarak kaza yapması neticesi hayatını kaybetmesi nedeni ile davacıların müteveffanın desteğinden yoksun kaldıkları talebi ile açılan maddi tazminat davasında, … plakalı aracın kaza tarihinde davalı sigorta şirketince sigortalı olduğu, müteveffa …’ın KTK 52/b maddesi gereğince %100 (yüzde yüz ) oranında kazanın meydana gelmesinde kusurlu bulunduğu, yukarıda da açıklandığı üzere kaza tarihi itibari ile meri mevzuat ve Yargıtay Yerleşik İçtihatları gereğince ölen kişinin kusuru dikkate alınmaksızın üçüncü kişi konumunda bulunan davacıların müteveffanın desteklerini kaybetmesi sonucu tazminata hak kazandıkları, taleple bağlı kalınarak, baba … için 20,00-TL, anne … için 20,00-TL, eş… için 20,00-TL, kızı … için 20,00-TL, kızı … için 20,00-TL olmak üzere toplam 100,00-TL tazminatın davalının temerrüt tarihi olan 28/12/2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacılara verilmesine karar verilmiş; hükme karşı davalı sigorta şirketi vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı … Sigorta AŞ.vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; mahkeme tarafından verilen kararın eksik inceleme sebebiyle hatalı olduğunu, karara yönelik miktar itibariyle her ne kadar kesin hüküm denilmişse de dava belirsiz alacak davası olup istinaf ve temyiz yoluna başvuru imkanı bulunduğunu, müteveffanın sürücü olduğu ve tam kusurlu olduğunun belirlendiğini, kaza tarihi itibariyle davalı şirketin sorumluluğu bulunmadığından davanın reddi gerekirken kabulünün yasaya aykırı olduğunu, bir kimsenin ölümüne veya sakat kalmasına sebebiyet vermiş olmasından dolayı meydana gelen bedeni zararların söz konusu sigorta mevzuatı çerçevesinde araç sürücüsünün kusuru nispetinde ve kaza anında geçerli limitler dahilinde karşılandığını, Borçlar Kanunu’nun Haksız Fillerden Doğan Borç İlişkilerini düzenleyen 49 ve devamı maddelerinden “Tazminatın Belirlenmesi” başlıklı 51. Madde ve “Tazminatın İndirilmesi” başlıklı 52. Madde; “ Hâkim, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirler.”“ Zarar gören, zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olmuş yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış ise hâkim, tazminatı indirebilir veya tamamen kaldırabilir. “hükmünü amir olup sonuç olarak hukukun genel ilkesi olan; hiç kimse kendi kusurundan yararlanamaz ilkesinden hareketle, kusurdan yararlanma yansıma yoluyla da kabul edilemeyeceğinden huzurdaki davanın reddi gerektiğini, Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları A.6. Teminat Dışında Kalan Haller”d) Destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan destek tazminatı talepleri ile destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmakla beraber destek şahsının kusuruna denk gelen destek tazminatı talepleri,” şeklinde olup davanın reddi gerektiğini, (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi Tarih: 27.12.2017 Esas: 2016/16118 Karar: 2017/12147 Şeklinde Emsal Kararı),
Kabul anlamına gelmemekle birlikte aksi kanaatte ise; mahkemece kaza trafik-iş kazası olup ilgili sgk’ya başvuru yapılmalı hususunun değerlendirilmediğini, müterafik kusur hallerinin araştırılmadığını, itirazlarının değerlendirilmediğini belirterek istinaf isteminin kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
Davalı sigorta şirketi vekilinin istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava, tek taraflı trafik kazası neticesinde, ZMSS ile sigortalı araç sürücüsünün vefatı nedeniyle, desteğinden mahrum kalan annesi, babası, eşi ve çocukları tarafından, vefat edenin sürücüsü olduğu araç sigortacısından destekten yoksun kalma nedeniyle tazminat istemine ilişkin olup, mahkemece davacıların zararlarının ZMSS teminatı kapsamında kaldığından bahisle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Eldeki dava belirsiz alacak davası olup 12.01.2022 tarihli aktüerya bilirkişi raporunda davacıların talep edebileceği destekten yoksun kalma tazminatı toplam 1.283,258,48 TL belirlenmiş olup davacı tarafından bedel arttırım dilekçesi ve ıslah dilekçesi verilmediğinden kararın kesin olmadığı anlaşılmakla istinaf incelemesi yapılmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 06.07.2020 tarihinde davalı tarafından ZMMS poliçesi tanzim edilen aracın sürücüsü ve işleteninin, 18.10.2020 tarihinde meydana gelen kaza neticesinde kendi kusuru ile vefatı sonucu, desteğinden mahrum kalan davacıların zararlarının ZMMS teminatı kapsamında kalıp kalmadığına yöneliktir.
Davalı, kaza yapan aracı ZMMS ile sigortalayan sigorta şirketi olup, kanunla sınırları belirlenen işletenin zararlarından sorumludur.
01.06.2015 tarihinde Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarında değişiklik yapılarak Genel Şartlar A.6. maddesinin (c) bendinde; “İlgililerin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan tazminat talepleri” ve (d) bendinde; “Destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan destek tazminatı talepleri ile destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmakla beraber destek şahsının kusuruna denk gelen destek tazminatı talepleri” açısından sigortanın sorumlu olmayacağı düzenlenmiştir. Sigortalı araç sürücüsünün kusuru ile vefatı nedeniyle hak sahiplerinin destek zararları da bu kapsamdadır.
Poliçe ve kaza tarihinde yürürlükte olan 6704 Sayılı Kanun 4. maddesi ile 2918 Sayılı Yasanın 92. maddesine eklenen “h” ve “i” maddelerinde de bu konuda düzenleme yapılmış, ilgili maddelerin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle yapılan iptal başvurusu üzerine Anayasa Mahkemesi, 2019/40 Esas – 2020/40 Karar sayılı ve 17/07/2020 tarihli kararında teminat kapsamının belirlenmesine ilişkin 2918 Sayılı Yasanın 92. maddesinin “i” bendinin Anayasaya aykırı olduğundan iptaline karar verilmiş, “h” bendinde yer alan sigorta teminatı kapsamında kalmadığı belirtilen “İlgililerin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan tazminat talepleri” maddesine ilişkin gerekçesinde; ” 2918 sayılı Kanun’un 92. maddesinin itiraz konusu (h) bendinde ilgililerin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan tazminat taleplerinin zorunlu mali sorumluluk sigortasının kapsamında olmadığı belirtilmektedir. Kanun’da ilgililerin kimler olduğu belirtilmemiş ise de anılan ibareyle ifade edilenin kazaya uğrayan kişi dışında tazminat talep edebilecek kişiler olduğu anlaşılmaktadır. Kuralda yer alan “…sigortalının sorumluluk riski…” ibaresinin anlamı da değerlendirilmelidir.
Yukarıda da açıklandığı üzere zorunlu mali sorumluluk sigortasının amacı işletenin Kanun’un 85. maddesinde düzenlenen hukuki sorumluluğunu güvence altına almaktır. Dolayısıyla bu hukuki sorumluluğunu sigorta ettirmekle yükümlü olan işletenin sigortalı konumunda olduğu, sigortalının sorumluluk riskinin ise Kanun’un 85. maddesinde düzenlenen hukuki sorumluluk kapsamında gerçekleşmesi olası risklerle sınırlı olduğu anlaşılmaktadır. Bu yönleriyle kuralın belirsiz olduğu söylenemez. Kural uyarınca sigortalının sorumluluk riski kapsamında değerlendirilemeyecek risklerden doğan tazminat taleplerinden dolayı zorunlu mali sorumluluk sigortasına dayanılarak sigorta şirketinden talepte bulunulmayacaktır. Mali sorumluluk sigortasının sigortalının kanundan doğan hukuki sorumluluğunu teminat altına almak amacıyla zorunlu kılındığı dikkate alındığında, sigortalının hukuki sorumluluğu kapsamında olmayan tazminat taleplerinden dolayı sigorta şirketinin de sorumlu tutulamamasının işin niteliği gereği olduğu anlaşılmaktadır. Sigorta şirketinin sorumluluğunun zorunlu mali sorumluluk sigortası ile teminat altına aldığı riskler ile sınırlandırılması suretiyle ilgililerin, işletenin dahi sorumlu olmadığı tazminat taleplerini sigorta şirketine yöneltmelerinin önüne geçilmesinin ve sigorta şirketinin mülkiyet hakkının korunmasının amaçlandığı anlaşılmaktadır. Bu bağlamda esasen sigortalıdan talepte bulunması mümkün olmayan ilgililerin, sigorta şirketinden de talepte bulunamamasının Anayasa’nın 17. ve 35. maddelerinde düzenlenen hakları ihlal ettiği söylenemez. Kuralın ilgililerin menfaatleri ile sigorta şirketinin menfaatleri arasında makul bir denge kurulmasını engelleyen bir yönünün bulunmadığı görülmektedir.” denilerek, 2918 Sayılı yasanın 85. maddesi kapsamında kalmayan, üçüncü kişilerin zararlarının sigorta kapsamında kalmadığına yönelik bir düzenleme olduğundan bahisle düzenlemenin belirli olduğu ve Anayasaya aykırı olmadığından iptal talebinin reddine karar verilmiştir.
Buna göre, sigortalı araç sürücüsünün kendi kusuru ile meydana gelen ölüm olayında, hak sahibi üçüncü kişilerin destek zararlarından sigortanın sorumlu olup olmadığı, 2918 Sayılı Yasanın 92/h maddesinin 26.04.2016 tarihinde yürürlüğe girmiş olması ve Anayasa Mahkemesi gerekçesine göre söz konusu zararların 92. maddenin “h” bendi kapsamında değerlendirilecek olması karşısında, bu tarihten sonra meydana gelen kazalarda 2918 Sayılı Yasanın 85. maddesi kapsamında işletenin sorumlu olmadığı hususların sigorta teminatı kapsamında olmayacağı kanun ile düzenlenerek açıklığa kavuşturulmuştur. Bu nedenle 26.04.2016 tarihinden sonraki tek taraflı kazalarda zarar dolaylı ya da doğrudan olsun, 2918 Sayılı Yasanın 85/1. maddesi gereğince işletenin sorumluluğu olmadığı durumlarda, sigortanın da sorumluluğu olmayacaktır.
Bu nedenle, zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesinin düzenlendiği tarih ve kaza tarihinde yürürlükte bulunan 2918 sayılı KTK.nın 92/h maddesi gereğince sigortalı araç sürücünün kendi kusuru nedeniyle meydana gelen destek zararları sigorta teminatı kapsamında olmadığından, mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi doğru görülmediğinden davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, HMK.353/1.b.2.maddesi gereğince yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
I-Davalı … Sigorta AŞ. vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi KARARININ KALDIRILMASINA,
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1.b.2 maddesi gereğince yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına,
Buna göre;
1-Davacıların davasının REDDİNE,
2-Alınması gerekli 179,90 TL karar ilam harcından peşin alınan 59,30 TL ‘den mahsubu ile bakiye 120,60-TL harcın davacılardan müştereken ve müteselsilen alınarak hazineye irat kaydına,
3-Zorunlu arabuluculuk gideri olan 1.320,00-TL’nin davacılardan müştereken ve müteselsilen alınarak hazineye irat kaydına,
4-Davalı yargılamada kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesaplanan 100,00-TL vekalet ücretinin davacılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davalıya verilmesine,
5-Davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
6-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yerolmadığına,
7-Taraflarca yatırılan gider avansından artan kısım var ise talep halinde karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
II-İstinaf Başvurusu Nedeniyle Yapılan Harç ve Masraflar Yönünden;
1-Davalı tarafından yatırılan istinaf karar ve ilam harcının istek halinde kendisine iadesine,
2-İstinaf başvurusu nedeniyle davalı tarafından yapılan 63,00 TL yargılama giderlerinin davacılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davalıya ödenmesine,
3-Başvuran tarafça yatırılan delil ve gider avansından kullanılmayan kısmın HMK.nın 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
4-Kararın taraflara tebliğine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kararın taraf vekillerine tebliğinden itibaren 2 HAFTA İÇERİSİNDE TEMYİZİ KABİL olmak üzere 27.01.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan
Üye
Üye
Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.