Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2022/1304 E. 2022/1467 K. 02.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No….
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

….

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 02/02/2022
NUMARASI :……
DAVANIN KONUSU : Tazminat

KARAR TARİHİ : 02/06/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 15/06/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 24/04/2010 tarihinde, davalı …’un idaresinde bulunan … plakalı aracı ile seyir halindeyken, yaya olarak karşıdan karşıya geçen davacı …’ye çarpması ile meydana gelen kaza sonucunda davacının vücut genel çalışma gücünü %12 oranında kaybedecek şekilde yaralandığını, kazanın meydana gelmesinde davalı sürücünün kusurlu olduğunu belirterek, HMK 107. maddeye göre maddi tazminat tutarının belirlenerek davalı sürücü yönünden olay tarihi, sigorta şirketi yönünden temerrüt tarihinden itibaren işleyen yasal faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsilini, 50.000,00-TL manevi tazminat ise olay tarihinden itibaren işleyen yasal faizi ile birlikte davalı …’dan tahsilini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; Dava zamanaşımı süresinin dolmuş olması nedeni ile davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, dava konusu kazanın meydana gelmesinde davalı sürücünün kusurunun bulunmadığını, talep edilen manevi tazminat miktarının fahiş olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
Davalı … Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; Dava zamanaşımı süresinin dolmuş olması nedeni ile davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, kazanın meydana gelmesinde sigortalı araç sürücüsünün kusuru bulunmadığını, kabul anlamına gelmemek üzere, kazanın oluşuna ilişkin kusur durumu ile davacı tarafın yaralanmasına ilişkin maluliyet durumunun yürürlükteki mevzuata uygun olarak belirlenmesi gerektiğini, davalı şirketin yalnızca dava tarihinden itibaren faizden sorumlu olabileceğini, uygulanması gereken faizin ise yasal faiz olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkeme; dava konusu kazanın 24/04/2010 tarihinde meydana geldiğini, eldeki davanın ise 03/05/2021 tarihinde açıldığını, 8 yıllık uzamış ceza zamanaşımı süresinin 24/04/2018 tarihinde dolduğunu belirterek, zamanaşımı süresi içinde açılmayan davanın reddine karar vermiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davacının yaralanmasına neden olan kaza tarihi ile dava tarihine kadar geçen süre yönünden Yargıtay Büyük Genel Kurulu’nun 1955/17 esas 1955/26 Karar sayılı ve 07/12/1955 tarihli içtihadı birleştirme kararı da dikkate alındığında zamanaşımı süresinin dolmamış olmasına rağmen aksine değerlendirme ile verilen davanın zamanaşımı nedeni ile reddine dair kararın usul ve yasaya aykırı olması nedeni ile kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
İstinaf talebinde bulunan davacı vekilinin istinaf sebepleri doğrultusunda, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle işgöremezlik tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın zamanaşımı nedeni ile reddine dair verilen karar davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Dava konusu kaza 24/04/2010 tarihinde meydana gelmiş, davacı vekili tarafından eldeki dava 03/05/2021 tarihinde açılmıştır. Davalılar tarafından süresi içinde verilen cevap dilekçesi ile zamanaşımı itirazında bulunulmuştur.
Olay tarihinde yürürlükte bulunan 818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun zamanaşımını düzenleyen 60. Maddesinde “Zarar ve ziyan yahut manevi zarar namiyle nakdi bir meblağ tediyesine müteallik dava, mutazarrır olan tarafın zarara ve failine ıttılaı tarihinden itibaren bir sene ve herhalde zararı müstelzim fiilin vukuundan itibaren on sene sonra istima olunmaz. Şu kadar ki zarar ve ziyan dâvası, ceza kanunları mucibince müddeti daha uzun müruru zamana tabi cezayı müstelzim bir fiilden neşet etmiş olursa şahsî dâvaya da o müruru zaman tatbik olunur.” hükmüne yer verilmiştir.
2918 sayılı KTK.’nun 109. maddesinde “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar, Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise, bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.” hükmüne yer verilmiştir.
Ceza zamanaşımı süresi ise olay tarihinde yürürlükte bulunan 5237 Sayılı TCK’nın 89 ve 66. maddelerine göre 8 yıldır. Buna göre, olay tarihi olan 24/04/2010 tarihinden itibaren 8 yıllık zamanaşımı süresi 24/04/2018 tarihinde dolmaktadır.
2918 sayılı KTK.nın 109. maddesi ve 818 sayılı BK.nın 60. maddesinde haksız fiillerle ilgili olarak üç zamanaşımı süresi öngörülmektedir. Zarar görenin faili ve zararı öğrenmesinden itibaren işlemeye başlayan 1 ve 2 yıllık süre, objektif nitelikli bir şart olan haksız fiilin meydana gelmesinden itibaren işlemeye başlayan 10 yıllık süre, zarar verici fiilin aynı zamanda suç teşkil etmesi ve bu fiil için ceza kanununun daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmesi halinde uygulanacak olan ceza zamanaşımı süresidir. 2918 sayılı KTK.nın 109. maddesinde 10 yıllık sürenin “her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde” denilerek kaza tarihinde başlayacağı, BK.nın 60. madesinde ise “herhalde zararı müstelzim fiilin vukuundan itibaren başlayacağı” belirtilmiştir. Bu noktada, Ceza Kanunu’ndaki “zamanaşımı süresinin en fazla yarı oranında uzamasına” dair hükmün hukuk davalarında uygulanması da mümkün değildir.
2918 sayılı KTK’nin 109/1. maddesi gerekse Borçlar Kanunu’nun 60. maddesinde öngörülen öngörülen 2 yıllık zamanaşımı süresinin, zararı ve faili öğrenme tarihinde başlayacağında duraksama bulunmamaktadır. Bu noktada zararın öğrenildiği tarihin belirlenmesinde yarar vardır.
Bazı hallerde, zararın öğrenilmesi, onun kapsamının değil, varlığının öğrenilmesi anlamındadır. Zararın varlığı, niteliği ve esaslı unsurları hakkında bir dava açmaya, o davayı ciddi ve objektif bir şekilde desteklemeye, gerekçelerini göstermeye elverişli yeterli hal ve şartların öğrenilmesi, zararın öğrenilmiş sayılması için yeterlidir.
Buna karşılık ortaya çıkan zarar, kendi özel yapısı içerisinde, sonradan değişme eğilimi gösteriyor, kısaca, zararı doğuran eylem veya işlemin doğurduğu sonuçlarda (zararın nitelik veya kapsamında) bir değişiklik ortaya çıkıyor ise, artık “gelişen durum” ve dolayısıyla, gelişen bu durumun zararın nitelik ve kapsamı üzerinde ortaya çıkardığı değişiklikler söz konusu olacaktır. Böyle hallerde, zararın kapsamını belirleyecek husus, gelişmekte olan bu durumdur ve bu gelişme sona ermedikçe zarar henüz tamamen gerçekleşmiş olamayacağı için zararın öğrenildiğinden söz edilemez.
Somut olayda, dosya kapsamından, davacı tarafından dava dilekçesi ile 22/03/2013 tarihli raporla maluliyetin öğrenildiğini kabul ettiği, bu tarihten itibaren dahi dava zamanaşımı süresinini 22/03/2021 tarihinde, yani dava açılmadan önce dolduğu anlaşılmaktadır.
Kaldı ki, davacı vekilinin dava dilekçesi ve istinaf dilekçesi kapsamı itibari ile, davacının yaralanması nedeniyle maluliyetinin belirlenemediğine, gelişen durum olduğuna dair iddiası bulunmadığı gibi, dava dilekçesinde net olarak, davacının maluliyetinin %12 olduğunun belirtilmesi karşısında, dava konusu olay için 8 yıllık zamanaşımı süresinin esas alınmasında bir usulsüzlük bulunmamaktadır.
Netice olarak, davacının yaralanmasına ilişkin olarak, gelişen durum iddiasının bulunmadığı, zarar verenin kaza tarihi itibari ile zararın varlığı ve boyutlarının da 22/03/2013 rapor tarihi itibari ile öğrenildiği, buna göre davanın 8 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde açılmasının gerektiği, bu süre içerisinde açılmayan dava nedeni ile ilk derece Mahkemesi tarafından zamanaşımı nedeni ile davanın reddine dair verilen kararın usul ve esas yönünden yasaya uygun olduğu anlaşılmakla davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK.nun 3531-b.1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70-TL karar harcının peşin olarak alınması nedeni ile yeniden harç alınmasına yer olmadığına, peşin alınan harcın Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,

Duruşma açılmadan dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 361/1 maddesi uyarınca kararın usulen tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere 02/06/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

……

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.