Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2022/1138 E. 2022/1375 K. 25.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

.

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

.

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 03/05/2019
NUMARASI …

DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)

KARAR TARİHİ : 26/05/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 26/05/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı … vekili vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde; 25/09/2009 tarihinde davalı tarafından ZMMS poliçesi ile sigortalı … idaresindeki… plakalı araç ile davacının idaresindek….plakalı motosikletin karıştığı trafik kazasında davacının yaralandığını, olayda kusurun …’de olduğunu, davalıya 23/03/2017 tarihinde başvurulduğunu belirterek 3.200,00 TL sürekli iş göremezlik 100,00 TL geçici işgöremezlik zararının başvuru tarihi olan 23/03/2017 tarihinden itibaren yasal faizi ile tahsiline karar verilmesini talep etmiş, celse arasında verilen dilekçe ile taleplerini 104.579,05 TL’ye ıslah etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; alacağın zamanaşımına uğradığını, davacı ile diğer araç sürücüsünün uzlaştığını, maddi tazminat haklarından davacının feragat ettiğini, sorumluluklarının kusur ve poliçe limiti ile sınırlı sorumluluk olduğunu, davacının kask, koruyucu elbise bulundurmaması nedeni ile müterafik kusuru bulunduğunu, zarar ile olay arasındaki illiyet bağının ispatlanması gerektiğini, SGK tarafından yapılan ödemelerin indirimi gerektiğini, poliçe genel şartları çerçevesinde hesaplama yapılarak dava tarihinden yasal faiz istenebileceğini bildirip davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, somut olayda; davalı … şirketine ZMMS sigortası ile sigortalı dava dışı sürücü tarafından kullanılan araç ile davacının sevk ve idaresindeki motosikletin trafik kazası yapması sonucunda davacının yaralandığı, olayda davalı … tarafından ZMMS ile sigortalanan… plaka sayılı aracın dava dışı sürücüsü …’nün kazanın oluşumunda %100 (yüzde yüz) oranında kusurlu olduğu, davacının ise meydana gelen kazada kusursuz bulunduğu, davalı … kazaya karışan aracın sigortacısı olduğundan, poliçe limitleri dahilinde meydana gelen maddi zarardan sorumlu olduğu, alınan bilirkişi raporunda belirtilen miktarlara uygun olarak davacının 104.579,05-TL sürekli iş göremezlikten kaynaklı maddi tazminat talep hakkı bulunduğu, davadan önce davacının davalıya başvurduğu, KTK. md. 97 uyarınca temerrüt tarihinin 31.03.2017 olarak kabul edilmesi gerektiği, davacının kask ve diğer ekipmanları kullanmadığı ve müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini iddia eden davalının iddiasını ispatlayamaması nedeniyle müterafik kusur indirimi yapılmasına yer olmadığı, somut hadisede avans faizine hükmedilmesini gerektirir bir durumun söz konusu olmadığı ve davacının aksine bir bilgi-belge sunmadığı gerekçesiyle davanın KABULÜNE, 104.579,05 TL maddi tazminatın temerrüt tarihi olan 31/03/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, (davalı … şirketinin poliçe limiti ile sorumlu olduğunun tespitine) karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı … vekili istinaf dilekçesinde, davacı …’ın işbu dava öncesinde sigortalı … ile uzlaştığını ve maddi tazminat alacaklarından feragat ettiğini, nitekim … K sayılı kararında taraflar uzlaştığından kovuşturmaya yer verilmediğine karar verildiğini, iş bu kararda tarafların CMK md. 253 kapsamında …. sağladığının yer aldığını, ayrıca dava konusu kazada davacı yan motosiklette kask ve koruyucu teçhizat kullanmadan yolculuk ettiğini ve dolayısıyla dava konusu kazada müterafik kusurlu olduğunu, Yerel mahkemece hükmedilen faiz tarihinin de hatalı olduğunu, temerrüt süresinin, delillerin (tamamlanmış olması halinde) tümünün müvekkil şirkete tebliği tarihinden itibaren 8 iş günü geçmesi ile başlayacağını belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
İstinaf talebinde bulunan davalı vekilinin istinaf sebepleri doğrultusunda, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle sürekli iş göremezlik tazminatı istemine ilişkindir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 253/17. maddesinde; “Cumhuriyet savcısı, uzlaşmanın, tarafların özgür iradelerine dayandığını ve edimin hukuka uygun olduğunu belirlerse raporu veya belgeyi mühür ve imza altına alarak soruşturma dosyasında muhafaza eder.” ve CMK’nın 253/19. maddesinde de “…Uzlaşmanın sağlanması halinde, soruşturma konusu suç nedeniyle tazminat davası açılamaz; açılmış olan davadan feragat edilmiş sayılır. Şüphelinin, edimini yerine getirmemesi halinde uzlaşma raporu veya belgesi, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 38 inci maddesinde yazılı ilam mahiyetini haiz belgelerden sayılır.” hükümleri yer almaktadır. Anılan düzenlemelere göre; taraflar arasında uzlaşmanın sağlanması halinde soruşturma konusu suç nedeniyle tazminat davası açılamaz, açılmış olan davadan feragat edilmiş sayılır. Uzlaşma raporu da ilam mahiyetinde olacağından aksinin aynı kuvvetteki belge ile ispatlanması gerekmektedir.
Yukarıdaki düzenlemeler ve somut olayın değerlendirilmesinde, uzlaşma tutanağının dosyada mevcut olmadığı, celp edilen ceza dosyasında da tutanağın bulunmadığı, dosya aslının zamanaşımı nedeniyle imha edilmiş olduğu ve davalı tarafça da tutanağın ibraz edilmediği ve uzlaşma raporu bulunmamakla uzlaşma ispat edilemediğinden bu yöne ilişkin istinaf sebeplerine itibar edilemeyeceği anlaşılmaktadır.
Diğer taraftan, Yargıtay 17. Hukuk Dairesi tarafından içtihat değişikliği ile tazminat hesaplamasında TRH 2010 Yaşam Tablosu ve “progresif rant” yöntemi uygulanarak tazminat hesaplanması gerektiği kabul edilmiş olup, PMF cetvelinin tatbik edilmesi doğru görülmemiş ise de, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 21/6/2021 tarih ve 2021/2457 Esas – 2021/3304 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere, karara esas alınan rapordaki hesap biçiminin davalı lehine olması nedeniyle kaldırma sebebi yapılmamıştır.
Müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğine ilişkin istinaf sebeplerine gelince,
6098 sayılı TBK 51. md; hâkimin, tazminatın türü ve kapsamının derecesini, durum ve mevkiinin gereğine ve hatanın ağırlığına göre belirleyeceği belirtilmiş; “Tazminatın indirilmesi” başlıklı 52. md ise; zarar gören taraf, zarara razı olduğu veya kendisinin eylemi zararın doğmasına ya da zararın artmasına yardım ettiği ve zararı yapan kişinin durum ve mevkiini ağırlaştırdığı takdirde hâkimin, zarar ve ziyan tutarını indirebileceği veya zarar ve ziyanı hüküm altına almaktan vazgeçebileceği açıklanmıştır.
Müterafik kusura ilişkin yasal düzenlemeler gereği, zarar görenin ortak kusuru nedeniyle tazminattan indirim yapılması kabul edilmiş olmakla birlikte; bu sebeple tazminattan indirim yapılabilmesi için, zarar görenin ortak kusurunun bulunması yeterli olmayıp, bu ortak kusurun doğan zarar ile uygun illiyet bağı içinde olması gerekir. Zarar gören için kusur teşkil edebilen durum, eğer zararın doğumu ya da artması bakımından hiçbir illiyet değeri taşımıyorsa, artık müterafik kusur nedeniyle tazminattan indirim yapılması olasılığı kalmayacaktır.
Somut olayda; davaya konu kazada davacının pelvis ve alt ekstremite arızları nedeniyle maluliyet belirlendiği görülmektedir. Kazada yaralanmasının niteliği ile davacının kask takmadan motosiklete binmesi arasında illiyet bağı yoktur. Bu durumun davacının zararı artırmaya yönelik ortak kusuru olarak kabul edilemeyeceği gözetilmelidir.
Açıklanan nedenlerle; zararın doğması ya da artmasında uygun illiyet bağı vasfı bulunmayan kask takmama durumunun, tazminattan indirim gerektiren müterafik kusur teşkil etmeyeceği (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 29/04/2019 tarihli ve 2016/12483 Esas, 2019/5260 Karar sayılı ilamı) anlaşılmaktadır.
Temerrüt tarihine ilişkin olarak ise, davalı … tarafından 23/3/2017 tarihinde başvuru yapıldığının belirtildiği ve temerrüt tarihinin yöntemince belirlendiği anlaşılmaktadır.
Açıklanan nedenlerle, dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin istinaf isteminin HMK’nın 3531-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 7.143,79-TL karar harcından peşin alınan 1.786,00-TL harcın mahsubu ile bakiye 5.357,79 TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Kararın tebliği ile harç iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 26/05/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
….

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.