Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2021/863 E. 2023/759 K. 27.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/863 – 2023/759
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/863
KARAR NO : 2023/759

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/12/2020
NUMARASI : 2018/899 Esas 2020/763 Karar

DAVACI :
VASİ :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ : 27/10/2023
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 20/11/2023

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI;
Davacı vekili, 11.12.2017 tarihinde davalının zorunlu mali sorumluluk sigortacısı olduğu aracın davacının murisi yaya …’e çarptığını, meydana gelen kaza sonucu davacının desteğinin vefat ettiğini, davacının müteveffanın oğlu olup destekten yoksun kalma tazminatı talep etme hakkının bulunduğunu, davalı sürücünün kazanın meydana gelmesinde tam kusurlu olduğunu, davalı sigorta şirketine yazılı başvuru yapıldığını, herhangi bir cevap verilmediğini belirterek HMK.nın 107. maddesi gereğince fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 3.560,00TL maddi tazminatın temerrüt tarihinden itibaren hesaplanacak artan oranlardaki avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş, 23.03.2020 tarihli talep artırım dilekçesi ile, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla destekten yoksun kalma tazminatına mahsuben 8.476,75 TL’nin temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, destek tazminatı hesabının ZMMS Genel Şartları A.5/ç maddesi ve ekinde yer alan esaslara göre yapılması gerektiğini, ceza dosyası kapsamında alınan kusur bilirkişi raporunun dikkate alınmasını, somut olayda müteveffanın müterafik kusuru bulunduğundan, müterafik kusur indirimi yapılmasını, davalı şirketin yargılama giderleri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulmamasını savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEME KARARI;
Mahkemece toplanan delillere göre, 11.12.2017 tarihinde meydana gelen trafik kazasında davacının murisi/desteği …’ün vefat ettiği, kaza nedeniyle tarafların 18.12.2019 tarihli ATK raporu ile belirlenen kusur durumu, murisin geliri ve diğer tüm hususlar dikkate alınarak aktüer bilirkişi tarafından düzenlenen rapora göre; davacının talep edebileceği destekten yoksun kalma tazminatının 8.476,75 TL olduğu, davalı sigorta şirketinin sorumluluğunun kazaya karışan … plaka sayılı aracın ZMMS poliçesinden kaynaklandığı, sigorta şirketinin sorumluluğunun poliçe limiti ile sınırlı olduğu, mahkemece toplanan deliller kapsamında, alınan 18.12.2019 tarihli kusur raporu ile aktüer bilirkişinin 10.03.2020 tarihli ek raporunun bilimsel verileri içerdiği, denetime elverişli ve dosya kapsamı ile de uyumlu olduğu kabul edilerek, hükme dayanak yapılmak suretiyle, davacının dava dilekçesi ve talep artırım dikkate alınarak, davanın kabulü ile, 8.476,7 TL destekten yoksun kalma tazminatının 18.10.2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiş karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ;
Davacı vekili istinaf dilekçesinde, karara esas alınan bilirkişi raporlarının Anayasa Mahkemesince iptal edilen yönteme göre düzenlendiğini, hükme esas alınabilecek nitelikte olmadığını, ilk derece mahkemesince bilirkişi raporlarında eksik hususların varlığı ve bilirkişi raporlarında kullanılan yöntemin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildiğini, yeni rapor alınması gerektiğini bu sebeple kusur ve hesap yönünden yeniden inceleme yapılması yönündeki taleplerinin reddedilerek hatalı bilirkişi raporları esas alınmak suretiyle hüküm kurulduğunu, hesaplamada emsal gelirin dikkate alınmasını, PMF yaşam tablosunun uygulanmasını ve bilinmeyen döneme ilişkin gelirin %10 artırma – eksiltme usulü ile belirlenmesini, ilk derce mahkemesince verilen karara esas alınan bilirkişi raporunda, genel şartlardaki kriterler uygulandığı için müteveffanın mesleğini belge ile ispatlamalarına rağmen kaza tarihi itibariyle sigortalı olmaması nedeniyle asgari ücret olarak esas alındığını, TRH 2010 yaşam tablosu uygulandığını, bilinmeyen döneme ilişkin gelirin teknik faiz uygulanarak belirlendiğini, bu yöntemin hatalı olduğunu ve hazırlanan bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm kurulamayacağını, müteveffanın mesleğini belge ile ispat etmelerine rağmen tüm taleplerinin göz ardı edilerek ilk derece mahkemesince emsal gelir araştırması yapılmaksızın tazminat hesabı için rapor alındığını, ilk derece mahkemesince eksik inceleme sonucu düzenlenen bilirkişi raporuna dayanılarak kurulan hükmün usul ve yasaya aykırı olduğunu, dava dilekçelerinde ilk derece mahkemesine mütevaffanın kaza tarihi itibariyle hem kuaför hem de güzellik uzmanı olup buna ilişkin kalfalık ve ustalık belgelerinin bulunduğunu ve dosyaya sunduklarını, buna ilişkin tanık deliline başvurduklarını beyan ederek müteveffanın kaza tarihi itibariyle ne kadar gelir elde ettiğinin tespiti için emsal gelir araştırması yapılması taleplerini bildirdiklerini, Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın 09.10.2020 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanan, Anayasa Mahkemesinin 17.07.2020 tarih 2019/40 esas 2020/40 karar nolu ilamı ile iptal edilmesi sebebiyle müteveffanın gerçek gelirinin tespiti ile tazminatın hesaplanması gerekirken ilk derece mahkemesince emsal gelir araştırması yapılmaksızın hesaplamaya gönderilmesi ve asgari ücret dikkate alınarak hesaplama yapılmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda 01.08.2020 – 31.12.2020 tarihleri arası 4 ay, 01.01.2021 – 01.09.2033 tarihleri arası ise 12 yıl olarak belirlenerek tazminat alacağı hesaplandığını, ancak 01.08.2020-31.12.2020 tarihleri arası 5 ay, 01.01.2021 – 01.09.2033 tarihleri arası ise 12 yıl 8 ay olarak belirlenip tazminat alacağının hesaplanması gerektiğini, 9 aylık tazminatın eksik hesaplandığını, ilk derece mahkemesince bu yöndeki itirazları dikkate alınmaksızın eksik hesaplama yapılmış olan bilirkişi raporu esas alınarak hüküm kurulduğunu, hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacının destekten kaç yaşına kadar yararlanacağı hususunun yanlış hesaplandığını, olay tarihi 11.12.2017 olup müteveffanın oğlunun doğum tarihinin ise 01.09.2014 olduğu, davacının 19 yaşına kadar destekten yararlanacağı kabul edilerek 01.09.2033 tarihine kadar hesaplama yapıldığını, günümüz koşulların çocukların büyük çoğunluğunun üniversite mezunu olduğunu, küçük …’in zamanına kadar üniversite mezunu olmayan kalmayacağı düşünüldüğünde, hesaplamanın lise mezunu olacağı varsayımına dayanarak yapılmasının kabul edilebilir olmadığını, bebekliğinden beri kreşe gönderilen İngilizce ve diğer eğitimlerini almasına özen gösterilen davacının tahsil görmesi için gerekli yatırımın yapıldığını, 25 yaşına kadar destekten yararlanacağının varsayılarak hesaplama yapılması gerekirken, 19 yaşına kadar hesaplama yapılmasının kabul edilemez olduğunu, hatalı değerlendirmeler bulunan kusur bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm kurulmasının da usul ve yasaya aykırı olduğunu, davaya konu trafik kazasına ilişkin, Adli Tıp Kurumu tarafından 18.12.2019 tarihinde müteveffanın %85 oranında sürücünün ise %15 oranında kusurlu olduğuna dair son derece hatalı bir bilirkişi raporu tanzim edildiğini, taraflarınca bu oranların kabul edilemez olduğunu, bu raporun somut gerçeğe dosyadaki delillere dolayısıyla hukuka aykırı olduğunu defalarca ilk derece mahkemesine bildirilmişse de itirazlarının dikkate alınmadığını, Trafik Kanununun m.52.1/a “sürücüler kavşaklara yaklaşırken, dönemeçlere girerken, tepe üstlerine yaklaşırken, dönemeçli yollarda ilerlerken, yaya geçitlerine, hemzemin geçitlere, tünellere, dar köprü ve menfezlere yaklaşırken, yapım ve onarım alanlarına girerken, hızlarını azaltmak kavşaklara yaklaşırken, hızlarını azaltmak zorundadırlar.” düzenlemesi olduğunu, sürücü Semih Dizem’in hızını azaltmayıp azami hız sınırı 70km/s olan yolda 100km/s üzerinde seyrederek bu hızla müteveffaya çarptığını KTK. m.51 de sürücülerin, aksine bir karar alınıp işaretlenmemişse yönetmelikte belirtilen hız sınırlarını aşmamak zorunda oldukları açıkça hükme bağlandığını, Adli Tıp Raporunda sürücünün sadece 52.1/a maddesini ihlal ettiği kanaatine varılarak kendisine %15 kusur atfedildiğini, sürücü Semih Dizem’in azami hız sınırının en az 1,5 katı üzerinde bir hız ile müteveffaya çarptığını, KTK md. 51’de belirtilen kuralı da ihlal ettiğini, dosya kapsamında bulunan kusur bilirkişi raporunda bu hususun göz ardı edildiğini ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE;
Davacı vekilinin HMK.nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava trafik kazasında yaralanmadan kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili, davalının zorunlu mali sorumluluk sigortacısı olduğu aracın davacının desteği yaya …’e çarparak ölümüne neden olduğunu belirterek desteğin çocuğu olan davacı için maddi tazminat talep etmiş, mahkemece 8.476,75 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalıdan tahsline karar verilmiş, karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru yapılmıştır.
1- TBK’nun 53. maddesi gereğince destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Destekten yoksunluk zararının hesabında, müteveffanın gelirinin belirlenmesi tazminatın doğru tespitinde önemli bir yer tutmaktadır.
Bu nedenle desteğin kaza tarihi itibariyle mesleği ve gelirinin tespit edilmesi gerekir. Müteveffanın gelirinin ispat edilememesi halinde hiç kimsenin asgari ücretin altında gelir elde etmeyeceği kabul edilerek asgari ücret üzerinden hesaplama yapılacaktır. Eğer desteğin gelirinin asgari ücret üzerinde olduğu, herhangi bir işyerinde çalıştığı ya da bir meslek icra ettiği ve asgari ücret üzerinde bir gelir elde edildiği iddia ediliyorsa bunun ispat edilmesi gerekir. Ancak mahkeme zararların tazmini davalarında zarar görenin zararını resen belirlemek durumundadır.
Dosya kapsamından desteğin olay tarihinde kuaför olarak çalıştığına dair ustalık belgesi bulunduğu, sosyal ekonomik durum araştırmasında çalıştığı kuaförün belirtildiği görülmekle, mahkemece öncelikle desteğin gelirinin net olarak belirlenmesi için davacı tarafa ispat imkanı verilmesi, desteğin SGK kayıtları ve çalıştığı iş yerinden gelirine ilişkin belgelerin istenmesi, gelirin net olarak ispat edilememesi halinde desteğe ait işyeri büyüklüğünde kuaförde çalışan kişilere ödenecek emsal ücret araştırılarak gelirin netleştirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile karar verilmiş olması isabetli değildir.
2-Mahkemece hükme esas alınan aktüer bilirkişi raporunda Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarına göre TRH 2010 yaşam tablosuna göre, 1,8 teknik faiz uygulanarak devre başı ödemeli belirli süreli rant formülü kullanılarak yapılan hesaplama soncunda davacı çocuk için 8.476,75 TL tazminat belirlenmiş, rapora davacı vekili tarafından itiraz edilmiş, mahkemece davacı tarafın itirazları değerlendirilmeden karar verilmiştir.
Dava konusu olay 11.02.2017 tarihinde meydana gelmiştir. Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları 14 Mayıs 2015 gün 29355 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak 01 Haziran 2015 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Olay tarihinde yürürlükte olan 2918 sayılı Karayolları Trafik kanunun 90. maddesinde “Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun ve genel şartlarda düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.” şeklindeki düzenleme Anayasa Mahkemesinin 17.7.2020 tarihinde 2019/40 E-2020/40 K. sayılı kararı ile Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresi ile ikinci cümlesindeki “…ve genel şartlarda…” ibaresi Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiştir.
Danıştay ve Yargıtay tarafından kabul edilen uygulamaya göre “Uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usulü kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi’nin iptal sonrası oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir.” yönünde değerlendirme yapılmıştır. Anayasa Mahkemesi’nin somut norm denetimi neticesinde verdiği iptal kararlarının Resmî Gazete’de yayımlanması ile sonuç doğuracağı ve eldeki tüm uyuşmazlıklara uygulanması gerektiği uyulması zorunlu yargısal içtihatlar ile kabul edilmiştir.
Anayasa Mahkemesinin 17.7.2020 tarihinde 2019/40 Esas – 2020/40 Karar sayılı kararı ile Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresi ile ikinci cümlesindeki “…ve genel şartlarda…” ibaresinin ve 92. maddesinin (i) bendinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiş olması nedeniyle davacının zararının ve zararın kapsamının 2918 sayılı KTK.nın ve 6098 sayılı TBK.nın haksız fiile ilişkin hükümlerine ve Yargıtay uygulamalarına göre belirlenmesi gerekir.
Yargıtay tarafından TBK 51. maddesi uyarınca tazminatın kapsamının hakim tarafından belirlenmesi zaruri olduğu, gerçek zarar miktarının, desteğin ve hak sahiplerinin olay tarihindeki bakiye ömürleri, destek alacakları süre, destek payları esas alınarak hesaplanması gerektiği ve tazminatın hesaplanmasında TRH 2010 Yaşam Tablosu ve progresif rant yöntemine göre hesaplama yapılması kabul edildiğinden davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf sebepleri yerinde görülmüştür.
Ayrıca destekten yoksun kalma tazminatının hesaplanmasında aktüerya konusunda uzman bilirkişiden rapor alınması gerekirken aktüerya hesabı konusunda ne şekilde uzman olduğu anlaşılamayan inşaat mühendisi bilirkişiden rapor alınmış olması ve yargılama devam ederken desteğin eşinin vefat ettiği gözetilerek desteğin eşinin ölümünden sonraki payların ona göre değerlendirilmesi ve belirlenmesi gerekmektedir.
3-Mahkemece alınan aktüer bilirkişi rapor ve ek raporlarında davacı küçük … …’ün olay tarihinde 3 yaşında olduğu, 19 yaş, 20 yaş ve 25 yaşına kadar destek alacağı kabul edilerek ayrı ayrı hesaplama yapılmış, mahkemece davacının 20 yaşına kadar destek alacağı kabul edilerek buna göre belirlenen tazminata hükmedilmiştir.
Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına göre, destekten yoksun kalan çocukların destek süresinin belirlenmesinde yüksek öğrenim görme durumu bulunmaması halinde kız çocuklarının 22 yaşına kadar, erkek çocuklarının 18 yaşına kadar; yüksek öğrenim gören ya da görme ihtimali bulunan çocukların ise 25 yaşına kadar destek alacağı dikkate alınarak destek tazminatı hesaplanması gerektiği kabul edilmektedir. Çocuğun yüksek öğrenim görüp görmeyeceği ise çocuğun yaşadığı yöreye, sosyal çevreye, çocuğun özelliklerine, cinsiyetine, ailenin sosyal ve ekonomik durumuna göre değişmektedir. Hakimin her somut olayda bu hususu belirlemesi gerekir.
Bu durumda mahkemece destek görecek küçüğün eğitim gördüğü okuldan ders durumu ve notları araştırılarak, ailenin sosyal ve ekonomik durumu, anne ve babanın üniversite eğitimi alıp almadığı, yaşadığı sosyal çevre gibi hususlar değerlendirilerek buna göre yüksek öğrenim görüp görmeyeceği belirlenerek sonucuna göre 25 yaşa kadar destek alıp almayacağının belirlenmesi, yüksek öğrenim görmeyeceğinin belirlenmesi halinde 18 yaşına kadar destek alacağı kabul edilerek buna göre hüküm kurulması gerekirken belirtilen hususlar değerlendirilmeden, tartışılmadan ve gerekçe gösterilmeden çocuğun 20 yaşına kadar destek alacağının kabul edilmesi doğru görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle; desteğin gelirinin, davacının destek alacağı sürenin belirlenerek, yargılama aşamasında davalının aktüer bilirkişi raporuna itiraz ettiği de gözetilerek davacının hak kazanabileceği destekten yoksun kalma tazminatının hesaplanması için TRH 2010 Yaşam Tablosu esas alınarak bakiye yaşam sürelerinin belirlenmesi, bilinmeyen/ işleyecek devre hesabı yapılırken, bilinen son gelirin her yıl için %10 artırılıp %10 iskonto edilerek progresif rant yönteminin kullanılarak ve yargılama sırasında desteğin eşinin vefat ettiği gözetilerek ölümden sonraki payların ona göre değerlendirilerek hesaplama yapılması için ek rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde yapılan hesaplamaya göre hüküm kurulmuş olması doğru görülmediğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK.nın 353/1.a.6. maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve yeniden inceleme yapılmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine, davacının sair istinaf sebeplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle ;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olmaması nedeniyle KALDIRILMASINA,
HMK.nın 353/1.a.6.maddesi gereğince davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
2-Davacı tarafça yatırılan istinaf karar harcının talep halinde iadesine,
3-İstinaf yoluna başvuran davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yeniden yapılacak yargılamada dikkate alınmasına,
4-Karar tebliği, harç ve gider avansı iade işlemlerinin İlk Derece Mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK.nın 353/1.a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 27.10.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan
Üye
Üye
Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.