Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/814 – 2023/527
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2021/814
KARAR NO : 2023/527
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/10/2020
NUMARASI : 2019/267 Esas 2020/516 Karar
DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALILAR :
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan )
KARAR TARİHİ : 21/09/2023
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 17/10/2023
Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili, 17.09.2017 tarihinde davalılardan …. AŞ tarafından yapımı üstenilen Beypazarı –Kabaca mahallesi yol yapımını çalışması sırasında … Sigorta AŞ.’ye ZMMS poliçesi ile sigortalı …. Şti’nin işleteni olduğu … plakalı iş makinasının geri manevra sırasında davacı yayaya çarparak yaralanmasına neden olduğunu, davalıların asli ve tam kusurlu olduğunu, 24.01.2019 tarihli rapor ile davacının engel oranının %30 olarak belirlendiğini, davalı sigorta şirketine 26.12.2018 tarihinde yaptıkları başvurunun 12.02.2019 tarihinde reddedildiğini, savcılık aşamasında iş makinası sürücüsü … ile davacı uzlaşmış ise de, uzlaşmasının sürücünün cezai yaptırım ile karşılaşmaması için yapıldığını, davacının emekli olup fiilen muhtarlık yaptığını belirterek 100.000 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı sigorta şirketi dışındaki davalılardan ;fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak şimdilik tedavi gideri, bakıcı gideri, kazanç kaybı, geçici ve sürekli işgöremezlik tazminatı olarak 100 TL maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Sigorta AŞ vekili, kazaya karışan iş makinasının 18.01.2017-18.01.2018 tarihleri arasında davalı şirkete ZMMS poliçesi ile sigortalı olduğunu, davacının eldeki davadan önce sigortalı araç sürücüsü ile uzlaşmış olduğundan tazminat talebinde bulunamayacağını ve nedenle başvurusun davalı şirket tarafından reddedildiğini, Beypazarı Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2017/1944 Soruşturma nolu dosyasında uzlaşma nedeniyle Kovuşturmaya Yer Olmadığına dair karar verildiğini, kabul anlamına gelmemek üzere kusur ve maliyet yönünden Adli Tıp Kurumundan, zarar yönünden aktüer bilirkişiden rapor alınmasını, kaza tarihinde faiz istenemeyeceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı … AŞ. vekili, dava konusu kazada iş makinesi sürücüsünün davalı …. Şti’nin çalışanı olduğunu, kaza tespit tutanağını ve kusur oranın kabul etmediklerini, kazada iş makinası durmadan atlayan davacının asli ve tam kusurlu olduğunu, Beypazarı Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2017/1944 Soruşturma nolu dosyasında davacı ile sürücü arasındaki uzlaşma nedeniyle Kovuşturmaya Yer Olmadığına dair karar verildiğini, dolasıyla davacının eldeki davasının dinlemeyeceğini; kabul anlamına gelmemek üzere kusur ve maliyet yönünden Adli Tıp Kurumundan, zarar yönünden aktüer bilirkişiden rapor alınmasını, taleplerin fahiş olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
Davalı … Şirketi vekili, dava konusu kazada iş makinesi sürücüsünün davalı …. Şti’nin çalışanı olduğunu, kaza tespit tutanağını ve kusur oranın kabul etmediklerini, davacının asli ve tam kusurlu olduğunu, Beypazarı Cumhuriyet Başsavcılığı ‘nın 2017/1944 Soruşturma nolu dosyasında davacı ile sürücü arasındaki uzlaşma nedeniyle Kovuşturmaya Yer Olmadığına dair karar verildiğinden eldeki davanın reddi gerektiğini; kabul anlamına gelmemek üzere kusur ve maliyet yönünden Adli Tıp Kurumundan, zarar yönünden aktüer bilirkişiden rapor alınmasını, taleplerin fahiş olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHMKEMESİ KARARI
Mahkemece davanın maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup, uyuşmazlığın 17/09/2017 tarihinde gerçekleşen kaza sonucunda davacının maluliyetinin oluştuğu iddiasıyla talep edilen maddi ve manevi tazminatın davalı sigorta şirketinden ZMMS poliçesi, davalı … Limited Şirketinden işleten sıfatı, diğer davalı … AŞ. yönünden yüklenici sıfatıyla talep edilip edilemeyeceği hususlarına ilişkin olduğu, Ceza Muhakemeleri Kanununun 253/19 maddesinin; “Uzlaşma sonucunda şüphelinin edimini def’aten yerine getirmesi halinde, hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilir. Edimin yerine getirilmesinin ileri tarihe bırakılması, takside bağlanması veya süreklilik arz etmesi halinde, 171inci maddedeki şartlar aranmaksızın, şüpheli hakkında kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilir. Erteleme süresince zamanaşımı işlemez. Kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararından sonra, uzlaşmanın gereklerinin yerine getirilmemesi halinde, 171 inci maddenin dördüncü fıkrasındaki şart aranmaksızın, kamu davası açılır. Uzlaşmanın sağlanması halinde, soruşturma konusu suç nedeniyle tazminat davası açılamaz; açılmış olan davadan feragat edilmiş sayılır. Şüphelinin, edimini yerine getirmemesi halinde uzlaşma raporu veya belgesi, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 38 inci maddesinde yazılı ilam mahiyetini haiz belgelerden sayılır.” hükmünü içerdiği, tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davacının davaya konu kaza neticesinde başlatılan Beypazarı CBS’nin 2017/1944 numaralı soruşturma dosyasında, 13.03.2018 tarihli uzlaştırma raporunda şüpheliden hiçbir talebinin bulunmadığını ve şartsız olarak uzlaşmak istediğini belirttiği ve uzlaşmanın sağlandığı, ilgili soruşturma dosyasında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği, davacının uzlaştırma tutanağında sigortaya müracaat hakkına saklı tuttuğuna dair bir beyanının bulunmadığı, özgür iradesi ile davacının imzaladığı uzlaşma tutanağının CMK’nun 253/19. maddesi gereği ilam niteliğinde olduğu ve CMK’ nun 253/19. Maddesi gereğince davacının aynı olaya ilişkin maddi ve manevi tazminat talebinin yerinde olmadığı anlaşıldığından maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin davanın reddine karar verilmiş; hükme karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru yapılmıştır.
İLEİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLER
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; yerel mahkeme kararının yasaya aykırı olduğunu, uzlaştırma bürosunda davacıya uzlaştırma hakkında yeterli ve doğru bilgi verilmediğini, dosyada şüpheli olarak yer alan sürücü …’in işçi olduğu, bu şahsın ceza almasının davacıya bir yararının olmayacağı, uzlaşması halinde sigortadan ve işverenden tazminatını talep edebileceği söylenerek uzlaşmasının telkin edildiğini, uzlaştırma raporunda da yalnızca soyut ifadelerde bulunulduğunu, davacının de olayın kaza olması ve şüphelinin işçi konumunda bulunması nedeniyle ceza almaması adına edim olmaksızın, bir anlamda şikayetten vazgeçme şeklinde uzlaşmak istediğini bildirdiğini, davacının uzlaşma raporunda “benim şüpheliden hiçbir talebim yoktur.” şeklinde beyanda bulunduğunu, bu beyanı içerisinde yalnızca şüpheliden bahsetmesi ve maddi-manevi tazminata ilişkin olarak hiçbir beyanda bulunmaması, asıl iradesinin “yalnızca şüpheliyi ceza yargılamasından kurtarmak” olduğunu gösterdiğini, uzlaşma raporunda şüpheli sürücü …’in “benim müştekiden hiçbir maddi ve manevi tazminat talebim yoktur.” beyanın da bu hususun doğruluğunu kuvvetlendirdiğini, şüpheli, “tazminat” ifadesinde bulunurken davacının bu yönde bir beyanı bulunmadığını, davacının yaşanan kaza olayında, her ne kadar sürücü tam kusurlu olsa da, kast olgusunun olmadığı düşüncesiyle şüpheliyi ceza yargılamasından kurtarmayı amaçladığını, bu iradesinin de uzlaşma raporundaki beyanına açık bir şekilde yansıdığını, dolayısıyla davacının yalnızca sürücüyü ceza yargılamasından kurtarma iradesinin esas alınması ve sigorta şirketi, araç işleteni ve işverenin tazminata ilişkin hukuki sorumluluğunun devam etmesi gerektiğini, aksi düşüncenin hukuk kurallarına aykırılık teşkil edeceği gibi, hakkaniyetli de olmayacağını, davacının kaza sonrası geçirdiği ağır tıbbi müdahalenin, fiziksel ve ruhsal yaşantısında büyük bir travma bıraktığını, yaşadığı ve yaşamakta olduğu stres ile hukuki bilgisinin yetersizliği sebebiyle bizzat, uzlaşmanın anlam ve sonuçlarını kavrayamayacak olmasının doğal olduğunu, kaldı ki uygulamada uzlaşma teklif formlarının sekiz punto ile yazılmış matbu formlar olduğunu, davacının bu formu okuyup, sonuçlarını bilerek kabul etmiş olmasının da mümkün olmadığını, uzlaşma teklif edilirken, zarar görene, uzlaşmanın sağlanması halinde zarar sorumlularının hiçbirine tazminat davası açamayacağının tüm açıklığıyla anlatılması gerektiğini, ceza normlarıyla yaptırıma bağlanmış ve uzlaşmaya tabi suçlarda faillerin cezai sorumluluklarının aynı sebepten kaynaklandığını, faillerin ya kasten ya da taksirle bir suç işlemiş ya da böyle bir suça iştirak etmiş olması gerektiğini, oysa ki trafik kazaları 2918 sayılı Kanuna tabi olup, trafik kazalarında kusuruyla zarara sebebiyet veren ve cezai yaptırımla karşı karşıya olan sürücülerin yanında, kusursuz sorumlulukları bulunan motorlu araç işletenleri ve onların sorumluluklarını sözleşme ile üstlenmiş sigorta şirketleri de bulunduğunu, zarar gören, ceza yasalarına göre sorumluluğu bulunan kusurlu sürücü ile uzlaşırken; kendisine, motorlu araç işleteni ve sigorta şirketinin de sorumluluktan kurtulacağı, onlara da tazminat davası açamayacağının tereddüte mahal vermeksizin, açıkça ve ayrıntılı olarak anlatılması gerektiğini, ancak davacıya ; şüpheli ile uzlaşmasının, ayrı ayrı kusursuz sorumluluğu ve sözleşme sorumluluğunu haiz olan diğer hukuk surelerini de maddi manevi zararının tazmininden kurtaracağının anlatılmadığını, bu yönde bir delilin dosyaya sunulmadığını, aksine tazminat haklarını onlar nezdinde kullanabileceği yönünde yanıltıldığını, emsal Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi’nin 18/01/2018 tarih, E.2017/1440 K.2018/53 sayılı ilamı, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi’nin 19/12/2019 tarih, E. 2018/126 K. 2019/4106 sayılı ilamı; Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 01/11/2017 tarih, E.2015/3486 K.2017/9975 sayılı ilamında belirtildiği gibi davanın kabulü gerekirken reddini yasaya aykırı olduğunu, zarar görenin, şüpheli ile ceza yargılamasında uzlaşmış olmasının, yalnızca şüpheli açısından hukuki sorumluluğu ortadan kaldıracağını, uzlaştırma aşamasında mağdura; bütün hakları açık ve tereddüte mahal vermeyecek şekilde açıklanarak uzlaştırma işlemleri buna göre gerçekleştirilmesi gerektiğini, ancak huzurdaki olayda usulüne uygun bir uzlaştırma yapılmadığını, dolayısıyla davalıların tamamının hukuki sorumluluğu bulunduğu açık olup, davanın reddi kararının hatalı olduğunu, tüm bu açıklananlarla birlikte, 2918 sayılı KTK’nun sorumluluğa ilişkin anlaşmalar başlıklı 111. maddesi; “Bu Kanunla öngörülen hukuki sorumluluğu kaldıran veya daraltan anlaşmalar geçersizdir.” hükmünü, Türk Borçlar Kanunu’nun Borçluların bireysel davranışı başlıklı 165. maddesi “Kanun veya sözleşme ile aksi belirlenmedikçe, borçlulardan biri kendi davranışıyla diğer borçluların durumunu ağırlaştıramaz.”, borcun sona ermesi başlıklı 166. Maddesinin “Borçlulardan biri, alacaklıya ifada bulunmaksızın borçtan kurtulmuşsa, diğer borçlular bundan, ancak durumun veya borcun niteliğinin elverdiği ölçüde yararlanabilirler.” Hükümlerini içerdiğini, mevcut olayda, davacı ile kusurlu araç şoförü “sigorta şirketinin durumunu ağırlaştırmadan” ve “edimsiz” olarak uzlaşma raporunu imzaladıklarını, bu nedenle ve borcun niteliğinin de haksız fiil olması nedeniyle sigorta şirketinin borçtan kurtulmasının söz konusu olmadığını, ayrıca, uzlaşma belgesinden ötürü tazminat davası açılamaması için uzlaşma tutanağında belli bir miktar paranın yazılması veya uzlaşma tutanağında açıkça tazminat taleplerinin bulunmadığının yazılması gerektiğini tüm bu açıklamalar göz önüne alındığında; yerel mahkemenin uzlaşma sağlandığı gerekçesiyle davanın reddine karar vermesinin hukuk ve hakkaniyet kurallarına aykırılık teşkil ettiğini belirterek istinaf isteminin kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Davacı vekilinin istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava, trafik kazasında yaralanmadan kaynaklanan cismani zarar nedeniyle tedavi gideri, bakıcı gideri, kazanç kaybı, geçici ve sürekli işgöremezlik tazminatı ile manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili, davalıların işleteni, yüklenicisi, zorunlu mali sorumluluk sigortacısı olduğu iş makinasının davacı yayaya çarpması sonucu davacının yaralandığını belirterek tedavi gideri, bakıcı gideri, kazanç kaybı, geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatının tüm davalılardan, manevi tazminatın sigorta şirketi dışındaki davalılardan tahsilini talep etmiştir.
Olaya ilişkin Beypazarı Cumhuriyet Başsavcılığının 2017/1944 sayılı soruşturma dosyasında, müştekinin …, şüphelinin … olduğu, Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 253. maddesi kapsamında, uzlaştırma faaliyetlerinde bulunulduğu, uzlaşma teklif formunda CMK’nın 253. Maddesinde düzenlenen uzlaşmaya ilişkin hükümlerin yazılı olduğu, uzlaşmanın mahiyeti, uzlaşmayı kabul veya reddetmenin hukuki sonuçlarının anlatıldığı, davacının tutanakta imzasının bulunduğu, imza inkarında bulunulmadığı, 13.02.2018 tarihli uzlaşma raporunda tarafların edimsiz olarak uzlaştıkları, davacının “şüpheliden hiçbir talebim yoktur şartsız olarak uzlaşmak istiyorum “şeklinde beyanı doğrultusunda uzlaşma tutanağının düzenlendiği, taraflarca raporun imzaladığı, 14.03.2018 tarihinde uzlaşma nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği görülmüştür.
CMK’nın 253/19 maddesinde; “Uzlaşma sonucunda şüphelinin edimini def’aten yerine getirmesi halinde, hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilir. Edimin yerine getirilmesinin ileri tarihe bırakılması, takside bağlanması veya süreklilik arz etmesi halinde, 171 inci maddedeki şartlar aranmaksızın, şüpheli hakkında kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilir. Erteleme süresince zamanaşımı işlemez. Kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararından sonra, uzlaşmanın gereklerinin yerine getirilmemesi halinde, 171 inci maddenin dördüncü fıkrasındaki şart aranmaksızın, kamu davası açılır. Uzlaşmanın sağlanması halinde, soruşturma konusu suç nedeniyle tazminat davası açılamaz; açılmış olan davadan feragat edilmiş sayılır. Şüphelinin, edimini yerine getirmemesi halinde uzlaşma raporu veya belgesi, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 38 inci maddesinde yazılı ilam mahiyetini haiz belgelerden sayılır.” şeklinde düzenlenmiştir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Yasası’nın 88. Maddesinde Zarar verenlerin birden fazla olması halinde “ Bir motorlu aracın katıldığı bir kazada, bir üçüncü kişinin uğradığı zarardan dolayı, birden fazla kişi tazminatla yükümlü bulunuyorsa, bunlar müteselsil olarak sorumlu tutulur.” Düzenlemesi yapılmış, yine TBK 61. Maddesinde “ Dış ilişkide, birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır.” denilmiş, 62. Madde de ise “- Tazminatın aynı zarardan sorumlu müteselsil borçlular arasında paylaştırılmasında, bütün durum ve koşullar, özellikle onlardan her birine yüklenebilecek kusurun ağırlığı ve yarattıkları tehlikenin yoğunluğu göz önünde tutulur.Tazminatın kendi payına düşeninden fazlasını ödeyen kişi, bu fazla ödemesi için, diğer müteselsil sorumlulara karşı rücu hakkına sahip ve zarar görenin haklarına halef olur.” Düzenlemesi ile birden çok kişi aynı zarardan aynı sebeple yada çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu olabileceği vurgulanmıştır. Türk Borçlar kanunun müteselsil borçluluk ve dış ilişki de borçluların sorumluluğu başlıklı 163 Maddesinde “Alacaklı, borcun tamamının veya bir kısmının ifasını, dilerse borçluların hepsinden, dilerse yalnız birinden isteyebilir. Borçluların sorumluluğu, borcun tamamı ödeninceye kadar devam eder” denilerek zarar verenlerin zarar görenlere karşı sorumluluğunun kapsamını düzenlemiştir.
TBK’nın 166. maddesi gereğince borçlulardan birinin ifa veya takasla borcun tamamını veya bir kısmını sona erdirmesi halinde, bu oranda diğer borçlularda borçtan kurtulur. Aynı kanunun 168/2 maddesinde ise alacaklının diğerlerinin zararına olarak borçlulardan birinin durumunu iyileştirmesi halinde bunun sonuçlarına kendisinin katlanması gerekir.
Davalılardan …. AŞ kazanın meydana geldiği yerde yol çalışmasını yapan şirket (adam çalıştıran ), …. Şti. kazaya karışan iş makinasının işleteni 2918 Sayılı KTK’nun 85 maddesi, … Sigorta AŞ’de kazaya neden olan aracın zorunlu mali sorumluluk sigortacısı olup sorumluluğu 2918 sayılı KTK.nın 85 ve 91. Maddeleri gereğince araç işleteninin üçüncü kişilere olan hukuki sorumluluğunu, sigortalısının kusuru ve azami poliçe limitine kadar üstleneceğinden ve nihai sorumlu olan haksız fiil faili araç sürücüsü ile yapılan uzlaşmanın dolayısı ile davalılara sirayet edeceğinin kabulü gerekir.
Açıklanan nedenlerle dava açılmadan önce soruşturma aşamasında davacı tarafından karşı araç sürücüsü ile edimsiz uzlaşma sağlandığı, CMK 253/19. maddesine göre artık davacının maddi ve manevi tazminat davası açma hakkı bulunmadığı gibi açılmış davadan da feragat edilmiş sayılacağı düzenlemesi gereğince bu feragatin müteselsil sorumlu olan davalı şirketlere de sirayet edeceğinin kabulü gerektiğinden dosya kapsamı, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere göre, mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK.nın 353/1.b.1.maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin İstinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1.b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL istinaf karar ve ilam harcından peşin alınan 59.30 TL’nin mahsubu ile kalan 210.55 TL. harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir olarak kaydedilmesine,
4- Başvuran tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davacı tarafından yatırılan delil ve gider avansından kullanılmayan kısmın HMK’nın 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
6-Kararın taraflara usulüne uygun şekilde tebliğine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu HMK’nun 361/1 maddesi gereğince kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süresi içinde TEMYİZİ KABİL OLMAK ÜZERE 21.09.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Başkan
Üye
Üye
Katip
* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.