Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2021/813 E. 2023/981 K. 24.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/813 – 2023/981
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/813
KARAR NO : 2023/981

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ESKİŞEHİR ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/12/2020
NUMARASI : 2013/607 Esas 2020/777 Karar

DAVACILAR :
VEKİLİ :
DAVALILAR :

DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ : 24/11/2023
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 18/12/2023

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı … vekili ve davalı … vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI;
Davacılar vekili, 14.08.2010 tarihinde davalıların işleteni, sürücüsü ve zorunlu mali mesuliyet sigortacısı olduğu aracın davacıların desteği …’ın idaresindeki bisiklete çarptığını, kaza sonucu …’ın vefat ettiğini, davalı araç sürücüsünün asli kusurlu olduğunu, sigorta şirketinin başvuruya rağmen ödeme yapmadığını, müteveffanın genç yaşta vefatı sebebiyle onun maddi ve manevi desteğinden mahrum kaldıklarını belirterek, HMK m.107 gereği fazlaya ilişkin talepleri saklı kalmak kaydı ile şimdilik müteveffanın babası … için 2.500,00 TL, annesi … için 2.500,00 TL olmak üzere toplam 5.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının haksız fiil tarihinden itibaren kanuni faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen, … için 20.000,00 TL, … için 20.000,00 TL olmak üzere toplam 40.000,00 TL manevi tazminatın davalılar … ve işleten …’den haksız fiil tarihinden itibaren kanuni faizi ile birlikte müştekeren ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiş, 28.10.2020 tarihli bedel artırım dilekçesi ile davacı … için talep ettikleri 2.500,00 TL destekten yoksun kalma tazminat talebini 22.526,30 TL’ye davacı … için talep ettikleri 2.500,00 TL destekten yoksun kalma tazminat talebini 28.365,90 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı … vekili, davalının zarara doğrudan sebep olmadığını, zararı engelleme imkanının da bulunmadığını, Yargıtay içtihatları gereği davalı aleyhine maddi ve manevi tazminata hükmedilmemesini, davalının kusuru olmadığını, haksız ve mesnetsiz olan davanın reddini savunmuştur.
Davalı … vekili, trafik kazasının meydana geldiği tarih olan 14.08.2010 tarihi ile iş bu davanın açıldığı tarih arasında 2 yılı aşkın bir zaman geçtiğini, açılan davanın öncelikle zamanaşımı yönünden reddine karar verilmesini istediklerini, kazanın oluş tarzına nazaran müteveffa …’ın %100 oranında kusurlu olduğunu, kazanın müteveffa …’ın kullandığı bisiklet ile aniden ve kontrolsüzce yola girmesi sonucu meydana geldiğini, … plaka sayılı araç sürücüsü diğer davalı …’in kusursuz olduğunu, davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasına itiraz ettiklerini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı … Sigorta AŞ vekili, kaza sonucu vefat eden kişilerin mirasçılarının davalı şirkete gerekli ve yeterli evraklarla başvuruları üzerine incelemeler yapılarak bağımsız aktüerden rapor alındığını, mirasçıları adına vekiline rapor sonucu 6.194,00 TL tutarındaki ibranamenin gönderildiğini, ancak geri dönüşün olmadığını, davalı sigorta şirketinin poliçeden kaynaklanan maddi tazminat taleplerine ilişkin sorumluluğunun sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında ve poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, söz konusu sorumluluğun aynı zamanda davacıların yoksun kaldıkları gerçek destek miktarı ile de sınırlı olduğunu belirterek temerrüde düşmemiş ve davanın açılmasına sebebiyet vermemiş bulunan davalı şirket aleyhine yargılama giderine, faize ve vekalet ücretine hükmolunmamasını, hükmolunması halinde davalı şirketin sorumlu olduğu azami poliçe limiti ve sigortalı araç sürücüsünün kusur oranı dikkate alınarak yargılama giderine karar verilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEME KARARI;
Mahkemece toplanan delillere göre, davanın trafik kazası sonucu uğranılan maddi ve manevi zararın tazmini davası olduğu, 6098 sayılı TBK’nın 72.maddesive 2918 sayılı kanunun 109.maddesi gereğince uzamış ceza zamanaşımı uygulanacağından zamanaşımı itirazının esas hükümle birlikte temyiz yolu açık olmak üzere reddine karar verildiği, davalı sigorta şirketince düzenlenen hasar dosyası ile davacı vekilinin dava dilekçesi ekinde sunduğu belgelere göre davalı aracın 29.05.2010 ile 29.05.2011 tarihleri arasında davalı sigorta şirketçe trafik zorunlu mali mesuliyet poliçesinin yapıldığı, sakatlanma ve ölüm halinde teminat limitinin 175.000,00 TL olduğu, davacılar vekilinin kazadan sonra maddi zararların karşılanması için 06.09.2010 tarihli dilekçe ile davalı sigorta şirketine başvurduğu, başvurunun 15.09.2010 tarihinde sigorta şirketine tebliğ edildiği, Eskişehir 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 25.10.2014 tarih ve 2014/662 E. 848 K. sayılı kararı ile sanık …’in davaya konu olay nedeniyle tali kusurlu bulunarak 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve cezasının ertelenmesine karar verildiği, bu kararın Yargıtay incelemesinden geçerek 27.11.2019 tarihinde kesinleştiği, Nadir Yayla ve arkadaşlarından oluşturulan kusur bilirkişi kurulu raporunda davalı sürücünün %25 oranında, davacılar desteğinin ise %75 oranında kusurlu olduklarını bildirdiği, kusur raporu olay ve dosya kapsamına uygun biçimde düzenlendiğinden hükümde esas alındığı, aktüer bilirkişinin 02.09.2020 tarihli raporunda davacı …’ın 22.526,30 TL davacı …’ın ise 28.365,90 TL destekten yoksunluk tazminatına hak kazandıkları, davadan önce davacılar vekilinin davalı sigorta şirketine maddi zararını ödenmesi için başvurduğu, başvurunun 15.09.2010 tarihinde sigorta şirketine tebliğ edildiği, genel şartlar ve 2918 sayılı yasanın ilgili hükümleri gereğince başvurunun 8 iş günü sonrası olan 28.09.2010 tarihinde davalı sigorta şirketinin temerrütünün oluştuğu, diğer davalıların ise olay tarihi itibari ile temerrütlerinin meydana geldiği belirlendiğinden bu tarihlerden itibaren hükmedilen maddi tazminata yasal faiz yürütmek gerektiği, olay tarihi, olayın oluş biçimi, tarafların kusur oranları, yine tarafların sosyal ve ekonomik durumları dikkate alınarak davacıların çocuklarını kaybetmelerinden dolayı duydukları manevi elem ve acının kısmen de olsa karşılanabilmesi bakımından hakkaniyet ilkeleri de gözetilerek manevi tazminatın davalı gerçek kişilerden tahsiline karar vermek gerektiği belirtilerek davanın kısmen kabulü ile; davacı … için 22.526,30-TL, davacı … için ise 28.365,90-TL olmak üzere toplam 50.892,20-TL maddi tazminatın davalılardan müştereken müteselsilen alınarak davacılara belirtilen miktarlarda verilmesine, hükmolunan tazminata davalı sigorta yönünden temerrüt tarihi olan 28.09.2010 tarihinden itibaren, diğer davalılar yönünden ise olay tarihi olan 14.08.2010 tarihi itibari ile yasal faiz ile yürütülmesine, her bir davacı için ayrı ayrı 7.500,00-er TL manevi tazminatın davalı sigorta şirketi dışındaki davalılardan olay tarihi olan 14.08.2010 tarihinden itibaren yasal faizi ile müştereken müteselsilen alınıp davacılara belirtilen miktarlarda verilmesine karar verilmiş, karara karşı davalı … vekili ve davalı … vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ;
Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde, mahkeme kararına dayanak 01.09.2015 tarihli bilirkişi raporunda kazada vefat eden … %75 oranında asli kusurlu, araç sürücüsü … %25 oranında tali kusurlu kabul edilmiş olup, yargılama aşamasında belirttikleri üzere raporun kabulünün mümkün olmadığını, müteveffanın yola aniden ve kontrolsüzce çıktığı arsanın sağı ve solunda yapılaşmanın olduğunu, gidiş ve gelişli sokağın eni 7,5 metre gibi dar ölçüde ve standardın altında olup, bilirkişi raporundaki değerlendirmenin yerinde olmadığını, müteveffanın %100 oranında kusurlu olduğunu, aktüer bilirkişi raporuna yönelik itirazlarının dikkate alınmadığını, davacı babanın gelirinin hesaplanmasında, (2012 yılında 701,14TL olan) asgari ücretin 1.4 katı oranında gelir elde etiğinden bahisle tabloların uygulanması ve buna bağlı sonuca ulaşılmasının hatalı olduğunu, dosya kapsamında davacı babanın 2012 yılı itibariyle 1.000,00 TL maaş/gelir elde ettiğine dair resmi kurum ve kuruluşlardan veya çalıştığı yerden alınan yazılı bir belgenin mevcut olmadığını, rapora yansıdığı şekliyle Odunpazarı İlçe Emniyet Müdürlüğü tutanağı kapsamındaki tespit ile anılan rakama ulaşıldığını ve bu durumun taraf beyanına bağlı olduğunu, bu sebeple, beyana dayalı ve asgari ücretin 1.4 katı bir gelir ölçütüyle yapılan hesaplamanın gerçek durumu açıklamayıp fahiş bir sonucun ortaya çıkmasına sebebiyet verdiğini, bu haliyle de davacı babanın gelirinin asgari ücret yerine daha yüksek bir rakam olarak kabulü ve buna bağlı ulaşılan sonucun hatalı olduğunu, müteveffanın yaşı kaza tarihinde 6 olarak kabul edilmesine rağmen, bakiye ömrü PMF tablosuna göre 5 yaş üzerinden hesaplandığını, müteveffa 08.02.2005 doğumlu olup 18 yaşını 08.02.2023 tarihinde dolduracakken, raporda 01.01.2023 tarihinden itibaren çalışmaya başlayacağının kabul edildiğini, müteveffanın askerden önce 3, askerden sonra 3 yıl olmak üzere 6 sene sonra evleneceği, üçer yıl arayla çocuk sahibi olacağının kabul edildiğini, oysa Yargıtay uygulamasına göre, 18 yaşında gelir elde etmeye başlayan desteğin askere gideceği, askerlik görevini tamamladıktan sonra 2 yıl içinde evleneceği ve bir yıl sonra bir çocuğu daha sonra ikinci çocuğunun olacağının varsayılması gerektiğini, dolayısıyla raporda 6 yıl bekarlık süresi ve evlendikten sonra 3 er yıl arayla çocuğunun olacağı varsayımının kabul edilmesi ile davacılara fazla pay ayrılarak tazminat miktarının fazla bulunduğunu, mahkemenin manevi tazminata ilişkin değerlendirmesinin de yerinde olmadığını, meydana gelen kazada, TBK 52. maddede ifade edilen müterafik kusurdaki müteveffa küçüğün asli ve ağır kusurunun açık olduğunu, davaya konu olan kaza tarihinin çok eski oluşu, kusur nispeti ve yukarıda arz edilen ilkeler değerlendirildiğinde hükmedilen manevi tazminat miktarının fazla olduğunu, zamanaşımı itirazlarının dikkate alınmadığını, kazanın meydana geldiği tarih olan 14.08.2010 tarihi ile işbu davanın açıldığı tarih arasında 2 yılı aşkın bir zaman geçtiğini ileri sürmüştür.
Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde, davacının zarara doğrudan sebep olmadığı gibi zararı engelleme imkan ve ihtimalinin de olmadığını, kusur sorumluluğu ilkesi gereği davalının kusuru olmadığından zarardan da sorumlu tutulamayacağını, davalı açısından davanın reddi gerektiğini, 14.08.2010 günü saat 18:30 sıralarında davalının çalıştığı yerden, … plaka sayılı minübüs ile Bademli Sokak üzerinden Cahit Sıtkı Tarancı Caddesi istikametine kalkış yaptıktan hemen sonra, daha ikinci viteste iken ve hızı ortalama 40 km civarında iken; müteveffanın geliş yönüne göre sağa manevra yapamamış, direksiyon hakimiyetini kaybederek (yol sağdan sola yokuş şeklinde eğimli olduğundan müteveffanın frenleri olmayan bisikleti ile direksiyon hakimiyetini kaybettiği kuvvetle muhtemeldir) davalının aracının önüne çıktığını, davalının ise bir anda gidiş yönüne göre yolun sağ tarafındaki boş arsadan çıkan müteveffanın kullandığı bisikleti gördüğünü, fren yapıp sola dönmeye çalıştığını, ancak elim kazayı önleyemediğini, olayın oluş şekline göre olay yeri inceleme ekipleri tarafından gerekli ölçüm ve tespitler yapılarak trafik kazası tespit tutanağının düzenlendiğini, bisiklet sürücüsü müteveffanın %100 oranında kusurlu olduğu görüş ve kanaatine varıldığını, trafik kazası tespit tutanağına 60 gün içerisinde itiraz yolu açık olduğu halde davacılar tarafından bu hukuki da yola başvurulmadığını, Eskişehir 3. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2010/468 esas sayılı dosyasında aldırılan 02.12.2011 tarihli Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi Başkanlığı raporu ile de; dosya kapsamındaki ifadeler, çarpma noktasının yeri, çocuk bisikletlinin yola girdikten sonra kat ettiği mesafe, aracın çarpma sonrası durma mesafesi ve meydana gelen olayla ilgili tespit edilen diğer tüm veriler incelendikten sonra, iddialarını destekler nitelikte davalı …’in kusursuz olduğunun tespit edildiğini, davaya konu kazaya müteveffanın sebebiyet vermesi, kusur nispeti gereği davalı aleyhine maddi – manevi tazminata hükmedilmemesi gerektiğini, müteveffanın çok yakın bir mesafeden yola bir anda çıktığını, davalı kendi şeridinde, alkolsüz vaziyette, geçiş haklarını gözeterek, aracının hızını hava ve yol şartlarına göre ayarlamış vaziyette, şehir içi hız sınırlarının altında (ki olay mahallinde fren izi tespit edilmemiştir) ve yola gereken dikkati vererek seyir halinde iken kazanın gerçekleştiğini, davalıya tali de olsa kusur atfedilmesinin hukuka, yasaya ve hakkaniyete aykırı olduğunu, davalıya %25 kusur atfeden rapor doğrultusunda hesaplanan destekten yoksun kalma tazminatını da kabul etmediklerini, yapılan hesaplamanın eksik ve hatalı olduğunu, taraflarınca kusur ve hesap raporuna itirazda bulunulmuş ise de mahkemece yeniden rapor aldırılmadığını, davacılar lehine hükmedilen manevi tazminat tutarlarının da kabul anlamına gelmemek kaydı ile fahiş olduğunu, kaza tarihi üzerinden geçen süre, müteveffanın %100 oranında kusurlu olması ve dosya kapsamında sundukları nedenlerle davacıların maddi ve manevi tazminat istemlerinin reddine karar verilmesini ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE;
Davalı … vekili ve davalı … vekilinin HMK.nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacılar vekili, davalıların işleteni, sürücüsü ve zorunlu mali sorumluluk sigortacısı olduğu aracın davacıların murisinin idaresindeki bisiklete çarptığını, kaza sonucu davacıların desteği …’ın vefat ettiğini belirterek müteveffanın anne ve babası için destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat talep etmiş, mahkemece maddi tazminat talebinin kabulüne manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Davalı … vekili ve davalı … vekili hükme esas alınan aktüer raporun hatalı olduğunu ileri sürmüş olmakla,
Mahkemece hükme esas alınan aktüer bilirkişi raporunda desteğin ve destekten yoksun kalan davacı anne ve babanın bakiye yaşam süresi PMF 1931 yaşam tablosu kullanılarak belirlenmiş, olay tarihinde 5 yaşında olan desteğin 18 yaşında gelir elde etmeye başlayacağı, 2023 yılından itibaren anne ve babasına destek olacağı ve asgari ücret düzeyinde gelir elde edeceği kabul edilerek Yargıtay tarafından kabul edilen pay oranları dikkate alınarak hesaplama yapılmış ise de bekar ve çocuksuz olarak ölen desteğin anne ve babaya destek sürelerinin Yargıtay uygulamalarına uygun olmadığı anlaşılmıştır. Bu hale göre TBK 51. maddesi uyarınca tazminatın kapsamının hakim tarafından belirlenmesi zaruridir. Gerçek zarar miktarının, desteğin ve hak sahiplerinin olay tarihindeki bakiye ömürleri, destek alacakları süre, destek payları esas alınarak hesaplanması gerekmektedir. Gerçek zarar hesabı, özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Yargıtay 4 Hukuk Dairesi (Kapanan 17 Hukuk Dairesi) tarafından tazminat hesaplanmasında esas alınacak yaşam tablosu ile ilgili görüş değişikliğine gidilmiş, (Yargıtay 17.HD 22/12/2020 tarih, 2019/5206 E.- 2020/8874 K. sayılı ilamı, 14/01/2021 tarih 2020/2598 E. 2021/34 K. sayılı ilamı 2019/2305 E- 2021/1330 K. 2019/6417 E- 2021/1252 K.sayılı ilamı) “destek ve hak sahiplerinin bakiye ömürleri önceki yıllarda 1931 tarihli “PMF yaşam tablosuna göre belirlenmekte iken Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, BNB Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışmaları ile “TRH 2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmış olup, Sosyal Güvenlik Kurumunca da ilk peşin sermaye değerinin hesaplanmasında anılan tabloların uygulanmasına geçilmiştir. Gerek diğer kurumlar ile Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve gerekse bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içerdiği de göz önüne alınarak, ülkemizce de tazminat hesaplamalarında TRH 2010 Tablosuna göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesinin, güncel verilere ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olacağına” karar verilmiştir. Bu itibarla, tazminat hesaplanmasında TRH 2010 Yaşam Tablosu ve progresif rant yönteminin esas alınması gerekirken destek ve davacıların 1931 tarihli “PMF” cetveline göre bakiye ömürleri ve destek sürelerinin tespiti ile tazminat hesabı yapılması doğru değildir.
Destekten yoksun kalma tazminatının hesaplanmasında, destek payları doğru belirlenerek, destekten yoksun kalanlara müteveffanın sağlayacak olduğu yardımın miktarı da doğru şekilde hesaplanmalıdır.
Yargıtay uygulamalarına göre desteğin 18 yaşında gelir elde etmeye başlayacağı, erkek desteğin askerlik görevini tamamladıktan sonra 2 yıl içinde evleneceği ve 2 yıl sonra bir çocuğu, 2 yıl sonra ikinci çocuğunun olacağı varsayılarak desteğin evleninceye kadar gelirinin yarısını kendi ihtiyaçları yarısını da anne ve babası için ayıracağı, bu dönemde desteğe iki, anne ve babaya birer pay vermek suretiyle desteğin tüm gelirine oranlandığında evlenmeden önceki dönem için de anne ve babanın her birine %25 pay verilmesi gerektiği, desteğin ileride evlenmesi ile birlikte desteğe iki, eşe iki, anne ve babaya birer pay verilerek, yine desteğin tüm gelirinin oranlanarak anne ve babaya %16’şar pay ayrılması, desteğin bir çocuğunun olması durumunda iki pay desteğe, iki pay eşe, bir pay çocuğa ve birer pay anne ve babaya ayrılmak suretiyle desteğin tüm gelirine oranlandığında anne ve baba için %14’er pay verilmesi daha sonra ikinci çocuğun doğacağı varsayılarak bu kez desteğe iki, eşe iki, çocukların her birine birer ve anne ve babaya birer pay verilerek desteğin tüm gelirine oranlanarak anne ve babaya %12,5’er pay verilmesinin uygun olacağı, daha sonra anne ve babadan yaşam tablosuna göre hangisi destekten çıkacaksa kalan kişiye diğerinin payının ilave edilerek destek tazminatlarının varsayımsal hesabının yapılması gerekeceği, ana ile babadan birinin destekten çıkması halinde payın diğerine aktarılacağı gözetilerek varsayımsal olarak gelir paylaştırılarak tazminatın bu ilkelere göre hesaplanması gerekirken desteğin evleneceği ve çocukları olacağı sürelerin Yargıtay uygulamasına göre belirlenmemiş olması doğru görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle; davacıların destek alacağı sürenin belirlenerek, davacıların hak kazanabileceği destekten yoksun kalma tazminatının hesaplanması için TRH 2010 Yaşam Tablosu esas alınarak bakiye yaşam sürelerinin belirlenmesi, bilinmeyen/ işleyecek devre hesabı yapılırken, bilinen son gelirin her yıl için %10 artırılıp %10 iskonto edilerek progresif rant yöntemine göre rapor tarihi verileri esas alınarak Yargıtay uygulamalarına uygun şekilde davalıların itirazları da değerlendirilerek hesaplama yapılması için ek rapor alınması ve soncuna göre istinafa başvuran taraflar yararına oluşan kazanılmış haklar ve kesinleşen yönler gözetilerek karar verilmesi gerektiğinden davalı … vekilinin ve davalı … vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK.nın 353/1.a.6.maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve yeniden inceleme yapılmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine, davalılar vekillerinin sair istinaf sebeplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle ;
1-Davalı … vekilinin ve davalı … vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile, ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olmaması nedeniyle KALDIRILMASINA,
HMK.nın 353/1.a.6. maddesi gereğince davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınan istinaf karar ve ilam harcının yatıranlara iadesine,
3-Başvuran taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesi tarafından verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
4-Eskişehir 8. İcra Dairesinin 2021/23 sayılı dosyasına yatırılan 167.000,00 TL teminat mektubunun yatıran tarafa iadesine,
5-Karar tebliği, harç mahsup, iade ve tahsil işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK.nın 353/1.a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 24.11.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan
Üye
Üye
Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.