Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2021/791 E. 2023/888 K. 16.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/353 – 2023/919
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/353
KARAR NO : 2023/919

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/11/2020
NUMARASI : 2015/1010 Esas 2020/490 Karar

DAVACI :
VEKİLLERİ :

DAVALILAR :
VEKİLİ :
İHBAR OLUNANLAR :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ : 17/11/2023
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 20/11/2023

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili ve davalı ……AŞ vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI;
Davacı vekili, 18.10.2014 tarihinde davalıların işleteni, sürücüsü ve zorunlu mali sorumluluk sigortacısı olduğu … plakalı araç sürücüsünün neden olduğu tek taraflı kazada araçta yolcu olarak bulunan davacının yaralandığını belirterek HMK.m.107 gereği fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla geçici ve sürekli iş göremezlik nedeniyle 5.000,00 TL maddi tazminatın davalılardan (sigorta şirketi teminat limiti ile sorumlu olmak üzere), 10.000,00 TL manevi tazminatın sigorta şirketi dışındaki davalılardan kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsilini talep etmiş, 27.12.2017 tarihli talep artırım dilekçesi ile 5.000,00 TL olarak belirttiği talebinin 1.000,00 TL’sini geçici iş göremezlik, 4.000,00 TL’sini sürekli iş göremezlik zararı olarak açıklamış, 1.000,00 TL geçici iş göremezlik talebini 46.546,41 TL’ye, 4.000,00 TL sürekli iş göremezlik zararını 243.819,87 TL’ye yükseltmiş, 27.02.2020 tarihli ıslah dilekçesinde de, 46.546,41 TL geçici iş göremezlik, 335.691,71 TL sürekli iş göremezlik tazminatının tahsilini istemiştir.
Davacı vekili 12.08.2020 tarihli dilekçesinde, davalı …A.Ş’nin poliçe sakatlık limiti olan 268.000,00 TL sürekli iş göremezlik tazminatı ödemesi yaptığını, yapılan ödeme nedeniyle yalnızca …AŞ bakımından davadan feragat ettiklerini, poliçe sakatlık limiti üstünde kalan sürekli iş göremezlik tazminatına, geçici iş göremezlik tazminatına ve manevi tazminata ilişkin talepleri hakkında tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla ile diğer davalılar yönünden devam ettiğini bildirmiştir.
Davalı ….AŞ vekili, davacının 18.10.2014 tarihi itibariyle ….AŞ’de işe başladığını, davada iddia edilen kazanın trafik iş kazası niteliğinde olduğunu, davanın Ankara İş Mahkemelerinde görülmesi gerektiğini, mahkemenin görevsiz olduğunu, davalı sürücü …’in davalı şirket çalışanı olmadığından davalıya kusura dayalı bir sorumluluk yüklenemeyeceğini, davacıya SGK tarafından geçici iş göremezlik ücretlerinin ödendiğini, davacının herhangi bir maluliyete maruz kalmadığını, manevi tazminat talebinin hem yersiz hem de fahiş olduğunu, avans faiz talep edilemeyeceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı … cevap dilekçesi sunmamıştır.
İLK DERECE MAHKEME KARARI;
Mahkemece toplanan delillere göre, davanın trafik kazası sonucu geçici ve sürekli iş göremezlik nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olduğu, 18.04.2014 tarihinde gerçekleşen trafik kazasında, davalı ….AŞ adına kayıtlı, davalı …AŞ’ye sigortalı … plaka sayılı aracın sürücüsü davalı …’in %100 oranında kusurlu olduğu, davacı tarafın SGK tarafından tespit edilen %39 oranındaki maluliyet oranına göre hesap yapılmasını talep etmesi nedeniyle emsal ücrete göre yapılan hesaplamada geçici iş göremezlik tazminatının 54.213,33 TL, sürekli iş göremezlik tazminatının 391.055,85 TL olduğu, SGK tarafından ödenen 6.104,86 TL geçici iş göremezlik ödeneğinin ve 110.728,26 TL tutarındaki peşin sermaye değerinin, ayrıca davalı …AŞ tarafından ödenen 268.000,00 TL’nin tenzil edilmesi sonucu davalı …AŞ dışındaki davalıların 12.327,59 TL sürekli iş göremezlik tazminatı ile davacının talebiyle bağlı kalınarak 46.546,41 TL geçici iş göremezlik tazminatından sorumlu oldukları, davalı …AŞ hakkında açılan maddi tazminat davasından feragat edildiği, tarafların ekonomik ve sosyal durumları, kazanın oluş şekli, zararın ağırlığı, paranın satın alma gücü gözetilerek davalı …AŞ hakkında açılan davanın feragat nedeniyle reddine, davalılar … Tic. AŞ ile … hakkında açılan davanın kısmen kabulü ile, 12.327,59 TL sürekli iş göremezlik tazminatının ve 46.546,41 TL geçici iş göremezlik tazminatının 18.10.2014 kaza tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlarda avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin maddi tazminat talebin reddine, 10.000,00 TL manevi tazminatın 18.10.2014 kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiş, karara karşı davacı vekili ve davalı ……AŞ vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ;
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 21. maddesinin 1. fıkrası “İş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu meydana gelmişse, kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamı, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere, kurumca işverene ödettirilir. İşverenin sorumluluğunun tespitinde kaçınılmazlık ilkesi dikkate alınır.” 4. fıkrası ise “İş kazası, meslek hastalığı ve hastalık, üçüncü bir kişinin kusuru nedeniyle meydana gelmişse, sigortalıya ve hak sahiplerine yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısı, zarara sebep olan üçüncü kişilere ve şayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara rücû edilir.” hükmünün olduğunu, bu kanun maddesinde, işverenin sorumluluğunu düzenleyen birinci fıkra ile üçüncü kişilerin sorumluluğunu düzenleyen dördüncü fıkra arasında önemli bir farklılık ortaya konulduğunu, söz konusu farklılığın, ilk peşin sermaye değerinin rücu edilebilecek kısmıyla ilgili olup; işverenler ve üçüncü kişiler arasında farklı bir düzenleme yapılarak, üçüncü kişilerin ilk peşin sermeye değerinin yarısı ile sorumlu tutulduğu; SGK, iş kazası ve meslek hastalığının meydana gelmesinde üçüncü kişinin kusurunun bulunması halinde, ilk peşin sermaye değerinin yarısının üçüncü kişinin kusur oranına isabet eden kısmını üçüncü kişiden talep edebildiğini, bu halde, kurum tarafından üçüncü kişiye rücu edilebilecek kısım ilk peşin sermeye değerini yarısı ile sınırlı iken, zarara uğrayanın tazminatından tenzil edilecek kısmın da yine peşin sermeye değerinin yarısı ile sınırlı olacağını, dava konusu kazanın, davalı sürücü …’in %100 oranında kusuru ile meydana geldiğini, yargılama kapsamında alınan kusur raporuyla da davalı …’in tam kusurlu olduğu tespit edildiğini, bu davanın, araç sürücüsü ve araç sahibi/işleteni sıfatıyla davalılara karşı açılmış olup, işverene karşı açılmadığını, dolayısıyla davalıların, 5510 sayılı Kanun’un 21. maddesi 4. fıkrasında belirtilen üçüncü kişi sıfatında olduğunu, bu nedenle, davalının %100 oranında kusuruyla meydana gelen bu kaza sonucu bağlanan gelirin ilk peşin sermeye değerinin yarısının rücuya tabi olacağı gibi, ilk peşin sermaye değerinin tazminattan tenzil edilebilecek kısmının da yine yarısı olacağını, Yargıtay’ın benzer uyuşmazlıklarda verdiği emsal kararlarda da (Yargıtay 21. Hukuk Dairesi’nin 26.06.2018 tarih ve 2016/19690 E., 2018/5693 K., Yargıtay 21. Hukuk Dairesi’nin 06.02.2017 tarih ve 2015/20933 E., 2017/627 K., Yargıtay 21. Hukuk Dairesi’nin 23.02.2016 tarih ve 2015/18310 E., 2016/2691 K., Yargıtay 21. Hukuk Dairesi’nin 05.03.2019 tarih ve 2018/2693 E., 2019/1678 K.); iş kazasının üçüncü bir kişinin kusuru nedeniyle meydana gelmesi halinde ilk peşin sermaye değerinin yarısının rücuya tabi olacağına, bu durumda ilk peşin sermaye değerinin tamamının tazminattan tenzil edilmesinin hatalı olduğuna ve işveren dışındaki herkesin üçüncü kişi sıfatını taşıdığına işaret edildiğini, yargılama konusu kazanın, işveren dışındaki üçüncü bir kişi olan davalı sürücü …’in %100 kusuruyla meydana geldiği tüm dosya kapsamıyla sabit olup, peşin sermaye değerinin yarısının tazminattan indirilmesi gerekirken, tamamının tenzil edilmiş olmasının yasaya ve yüksek mahkemenin aynı yöndeki emsal kararına aykırı olduğunu ileri sürmüştür.
Davalı ….AŞ vekili istinaf başvuru dilekçesinde, dava konusu kazanın iş kazası olup, davalının İş Kanunun 2. maddesi kapsamında işveren konumunda bulunduğunu, İş mahkemeleri yetkili ve görevli olduğu halde görevsiz mahkemece yargılamaya devam edilmesinin hukuka aykırı olduğunu, davada husumet yöneltilmemiş olsa da, dava ihbar olunan … San. ve Tic. AŞ ile davalı … Tic AŞ arasındaki İş Kanunu’nun 2. maddesi kapsamındaki ilişki uyarınca davalının işverenlik konumunun mahkemece nazara alınmadığını, dava konusu kazanın, davacının içinde bulunduğu ve diğer davalı … idaresindeki aracın işin ifası sırasında yan yatması suretiyle meydana geldiğini, bu gerçeğe rağmen davacı tarafça dava dilekçesinde HMK 29. maddesindeki dürüstlük kuralına ve tamamen gerçeğe aykırı bir şekilde; “Açıklamalar madde 1: Müvekkil …, 18.10.2014 tarihinde … Mah. Yolu., … metresi üzerinde bulunan yol kenarındaki boş arazide bulunduğu sırada….” denilmek suretiyle sanki araç dışında boş arazide beklemekteyken aracın üzerine devrilmesi suretiyle yaralandığı iması verildiğini, davacının davayı ihbar ettikleri … AŞ’nin işçisi olduğunu ve kaza sırasında aracın dışında boş arazide değil, araç içerisinde olduğunu, davacının işvereni … San. ve Tic. AŞ ile davalılardan sürücü …’in işvereni ve kazaya sebep olan … plakalı mikserin sahibi davalı … San. ve Tic. AŞ arasında İş Kanunu’nun 2. maddesi kapsamında alt-üst işverenlik ilişkisinin bulunduğunu, davacıya iş kazası nedeniyle gelir bağlandığını, … İnşaat…AŞ’nin; istihdam ettiği mikser operatörü, pompa operatörü ve yardımcı hizmetler elemanları ile davalı … ve Tic. AŞ’nin ürettiği hazır betonu sözleşme kapsamında bildirilen adreslere naklettiğini, dolayısıyla ….AŞ ile … AŞ arasında alt-üst işverenlik ilişkisinin varlığının gözetilmesi gerektiği düşünülerek SGK kaydının … AŞ tarafından yapıldığını bilen davacının aynı zamanda; dosyaya sunulan şahsi sicil dosyasında mevcut Mikser Operatörü Görev Talimatlarının … … ve Tic. AŞ tarafından verildiğini, İş sağlığı ve güvenliği yönetimiyle ilgili koruyucu malzeme ve elbiselerle talimatların yine … AŞ tarafından teslim edildiği belli iken … AŞ’ye karşı husumet yöneltmemiş olmasının kamu düzeni ile ilgisi olması sebebiyle resen nazara alınması gereken bu davanın yetkili ve görevli Ankara İş Mahkemesi’nde görülmesi gerektiğini, davacının KTK’na ve kendisine tebliğ edilen iş emri ve görev talimatlarına aykırı olarak kaza sırasında emniyet kemerini takmadığını, bu durumun zararının artmasına neden olduğunun yargı kararlarıyla tereddütsüz ve ihtilafsız olup, bu durumun müterafik kusur olarak kabul edilmesi gerekirken bu yöne ilişen haklı itirazlarının mahkemece nazara alınmadığını, bu konuda Adli Tıp Kurumundan rapor alınmasına karar verilmişken bu karardan sebepsiz ve gerekçesiz olarak dönüldüğünü, karara dayanak alınan bilirkişi raporunda, davacının bu yöndeki kusurlu davranışı sebebiyle hesaplanan tazminattan kusur sebebiyle indirim yapılmamış olmasının hatalı olduğunu, kabul anlamına gelmemek kaydıyla işe başladığı gün iş kazasına maruz kalan davacının ücretinin asgari ücretin 2 misli olarak hesaplamada nazara alınmış olmasının da kanuna aykırı olduğunu, çimento üretiminin, Ankara’da mevsim şartlarına göre değişiklik arzettiğini, kış aylarında üretimin yok denecek kadar düştüğünü, 12 ay boyunca yüksek ücret (asgari ücretin 2 misli gibi fahiş miktar) üzerinden hesaplama yapılmış olmasının kabulünün mümkün olmadığını, davacının maluliyet oranının giderek azaldığı belli iken ve mahkemece bu konuda Adli Tıp Kurumundan gerçek maluliyetinin bizzat muayenesi suretiyle belirlenmesi yolunda karar alınmışken, bu konudaki muvaffakatları alınmadan celse arasında hukuki savunma hakları kısıtlanarak sadece davacının beyanı ile %39,2 maluliyet oranına itibar edilerek inceleme yaptırılmış olmasının hukuka aykırı olduğunu, davacının iki kez müddeabih artırım talebinin usule açıkça aykırı olup, bu konuda yaptıkları itirazların da mahkemece değerlendirilmediğini ve gerekçede karşılanmadığını, mahkemece süresi içinde bildirdikleri tanıkların dinlenmediğini, bu durumun hukuki dinlenilme hakkının ihlali olduğunu, mahkemece eksik ve hatalı bir şekilde avukatlık ücreti tayin ve takdir edildiğini, reddedilen miktarın 323.364,12TL olduğunu, AAÜT gereğince bu miktar üzerinden red sebebiyle lehlerine avukatlık ücretine hükmedilmesi gerekirken, eksik ve hatalı bir şekilde avukatlık ücreti tayin ve takdirinin kanuna aykırı olduğunu, mahkemece karara dayanak alınan bilirkişi raporunda olay tarihi itibariyle peşin değer hesaplaması yapılmadığını, bu yöne ve rapora karşı diğer tüm itirazlarının da mahkemece karşılanmadığını, davacının ıslah talebine dayanak aldığı rapora karşı; rapor tarihi itibariyle hesaplanan miktarın olayın meydana geldiği 2014 yılına göre 1/kn katsayısıyla peşin değere çevrilmeyerek hatalı davranıldığına, bugün itibariyle hesaplanan miktara olay tarihinden itibaren faiz uygulandığında da mükerrer ve haksız bir ödemeye sebebiyet verileceğine, ıslaha dayanak alınan rapor ve ek raporda; davacının kaza tarihindeki yaşına göre zarar süresinin 1,26 yıl fazla nazara alınarak hesaplama yapıldığına dair ileri sürülen haklı itirazlarının karşılanmadığını, gerekçede tartışılmadığını, maddi tazminat hesaplamalarında davacının rapor tarihindeki yaşının değil, kaza tarihindeki yaşının esas alınarak PMF tablosuna göre bakiye hayat süresi hesaplanması gerekirken hatalı bir şekilde rapor tarihindeki yaşına göre bakiye hayat süresinin nazara alınmış olmasının hiçbir mantığının olmadığını, 5510 Sayılı Yasa’nın 21. maddesinde ifadesini bulan davacının ağır kusuru ve işveren bakımından da kaçınılmazlık ilkesinin nazara alınmadığını, davacının ceza soruşturma evresinde “kimseden şikayetçi olmadığını” belirten ifadesinin ve bu olay sebebiyle herhangi bir ceza soruşturma ve kovuşturmasının bulunmadığı hususlarının mahkemece değerlendirilmediğini, takdir edilen manevi tazminat miktarının da fazla olduğunu ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE;
Davacı vekili ve davalı ……AŞ vekilinin HMK.nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava trafik kazasında yaralanmadan kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili davalıların işleteni, sürücüsü ve zorunlu mali sorumluluk sigortacısı olduğu aracın neden olduğu tek taraflı kazada araçta yolcu olarak bulunan davacının yaralandığını belirterek maddi ve manevi tazminat davası açmış, mahkemece davalı …AŞ yönünden davanın feragat nedeniyle reddine, maddi tazminat talebinin kısmen kabulüne ve manevi tazminat talebinin kabulüne karar verilmiştir.
6100 sayılı HMK’nin “Görevin belirlenmesi ve niteliği” başlıklı 1. maddesinde “Mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar, kamu düzenindendir.” düzenlenmiş, “Dava Şartları” başlıklı 114/1-c bendinde, “Mahkemenin görevli olması” dava şartları arasında sayılmış, aynı Kanun’un “Dava şartlarının incelenmesi” başlıklı 115/1. maddesinde, “Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler.” düzenlemelerine yer verilmiş ve devamında dava şartı noksanlığının tespiti halinde uygulanacak hükümler düzenlenmiştir. Dava şartları, mahkemenin davanın esası hakkında inceleme yapabilmesi için gerekli olan şartlar olup varlığı ya da yokluğu hâkim tarafından davanın her aşamasında kendiliğinden gözetilebileceği gibi taraflarca da noksanlığı davanın her aşamasında ileri sürülebilir.
4857 sayılı Kanunu’nun 1. maddesinde Kanun’un kapsamı belirtilerek, “Bu Kanunun amacı işverenler ile bir iş sözleşmesine dayanarak çalıştırılan işçilerin çalışma şartları ve çalışma ortamına ilişkin hak ve sorumluluklarını düzenlemektir. Bu kanun, 4 üncü maddedeki istisnalar dışında kalan bütün işyerlerine, bu işyerlerinin işverenleri ile işveren vekillerine ve işçilerine faaliyet konularına bakılmaksızın uygulanır.” düzenlemesi yer almış, 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5. maddesinde ise 4857 sayılı İş Kanununa veya 11.01.2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarında görevli mahkemenin, iş mahkemeleri olduğu belirtilmiştir.
Davacı tarafından her ne kadar davalı ……AŞ aleyhine işleten sıfatıyla dava açılmış ise de; davaya konu kazanın trafik iş kazası olduğu, davacının kaza tarihinde … İnşaat…AŞ’de işçi olarak çalıştığı anlaşılmakla ……AŞ ile ……AŞ arasında alt-üst işveren ilişkisi ya da hizmet ilişkisi olup olmadığının araştırılarak, aralarındaki ilişkinin tespiti ile sonucuna göre İş Mahkemelerinin görevli olup olmadığı belirlenerek görev konusunda karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile görev itirazının reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
2-Kabule göre de;
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 21. maddesinin 1. fıkrası “İş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu meydana gelmişse, kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamı, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere, kurumca işverene ödettirilir. İşverenin sorumluluğunun tespitinde kaçınılmazlık ilkesi dikkate alınır.” 4. fıkrası ise “İş kazası, meslek hastalığı ve hastalık, üçüncü bir kişinin kusuru nedeniyle meydana gelmişse, sigortalıya ve hak sahiplerine yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısı, zarara sebep olan üçüncü kişilere ve şayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara rücû edilir.” düzenlemesi gereğince bu kapsamda davacıya yapılan ödemenin tamamının ya da ½ oranının rücu edilip edilmeyeceğinin belirlenmesi, ayrıca SGK Başkanlığı Emeklilik Hizmetleri Genel Müdürlüğünün 03.08.2017 tarihli yazısında peşin sermaye değerinin 114.828,56 TL olduğu, SGK Başkanlığı Ankara Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünün 25.07.2018 tarihli yazısında peşin sermaye değerinin 110.728,26 TL olduğu bildirilmekle; davacıya yapılan ödemenin ilk peşin sermaye değeri netleştirilerek, rücuya tabi olup olmadığı belirlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle davacı vekilinin ve davalı ……AŞ vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK.nın 353/1.a.6.maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve yeniden inceleme yapılmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1-Davacı vekilinin ve davalı … AŞ vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olmaması nedeniyle KALDIRILMASINA,
HMK.nın 353/1.a.6.maddesi gereğince davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınan istinaf karar ve ilam harcının yatırana iadesine,
3-Başvuran tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesi tarafından verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
4-Ankara 16. İcra Dairesinin 2021/359 sayılı dosyasına yatırılan 162.370,00 TL teminat mektubunun yatıran tarafa iadesine,
4-Karar tebliği, harç mahsup, iade ve tahsil işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK.nın 353/1.a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 17.11.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan

Üye

Üye

Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.