Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2021/781 E. 2023/596 K. 28.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/781
KARAR NO : 2023/596

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 01/02/2021
NUMARASI : 2019/389 Esas 2021/48 Karar

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ

DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 28/09/2023
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 19/10/2023

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı vekili ve davalı …Ş. vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI;
Davacı vekili, 18.04.2019 tarihinde davalı … tarafından zorunlu trafik sigorta poliçesi düzenlenen … plaka sayılı aracın dönülmez işaretinin bulunduğu yerden dönüş yaptığı sırada davacı idaresinde bulunan bisiklete çarparak davacının yaralanmasına neden olduğunu, belirterek HMK’nın 107. Maddesi gereğince 900,00TL geçici işgöremezlik, 4.000,00 TL sürekli çalışma gücü kaybı ve100,00 TL bakıcı ihtiyacı nedeni ile oluşan zararları nedeni ile 5.000,00TL maddi tazminatın temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, yargılama aşamasında 08.10.2020 tarihli dilekçe ile dava değerini 265.160,64 TL sürekli iş göremezlik, 12.125,46 TL geçici İş göremezlik tazminatı ile 2.020,91 TL bakıcı gideri olarak belirlemiş, 02.11.2020 tarihli ıslah dilkeçesi ile bakıcı gideri talebini 2.558,40 TL, geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatı talebini 335.552,15 TL olarak ıslah etmiştir.
Davalı … AŞ vekili, davadan önce yasaya uygun şekilde kendilerine başvurulmadığını, sigortalı araç sürücüsünün olayda kusurunun bulunmadığını, çalışma gücü kayıp oranı ve kusur dağılımına ilişkin raporunun ATK’dan, hesap raporunun aktüer siciline kayıtlı bilirkişiden alınması gerektiğini, geçici iş göremezlik talebinin poliçe kapsamında olmadığını, davanın haksız fiilden kaynaklanması nedeni ile ancak dava tarihinden itibaren yasal faiz talep edilebileceğini belirtip, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI;
Mahkemece toplanan delillere göre, davalı … tarafından dava dışı … adına trafikte kayıtlı ve idaresinde bulunan … plaka sayılı araç için 07.09.2018 tarihinde kaza tarihi içinde koruma sağlayan Karayolları Zorunlu Trafik Sigorta Poliçesinin düzenlendiği, sigortalı araç dava dışı sürücü Ali idaresinde seyir halinde iken 18.04.2019 tarihinde U dönüşünün yasak olduğu yerden dönüş yaparak normal yolunda bisikleti ile giden davacıya çarparak kazaya neden olduğu, 24.02.2020 tarihli bilirkişi raporunda trafik kuralı ihlali olmayan davacının koruyucu kıyafet olmaksızın araç kullandığı için %20 oranında kusurlu olduğu belirtilmiş ise de, davacının rapora itirazı ve kazanın meydana geliş şekli dikkate alındığında davacının trafik kuralı ihlali olmadığı, koruyucu kıyafet yokluğu kusur nedeni olmayıp ancak tazminattan indirim nedeni olabileceği için olaydaki tüm kusurun davalıya sigortalı araç sürücüsüne ait olduğu, olayda davacının kusurunun bulunmadığının kabul edildiği, davacı sürekli çalışma gücü kaybı ve iyileşme süresi nedeni ile oluşan zararlarını talep ettiği için Anayasa Mahkemesinin 2918 Sayılı Yasanın 90 ve 92. Maddelerindeki kısmi iptal kararı dikkate alınmaksızın alınan Hacettepe Üniversitesinin 16.07.20202 tarihli raporunda; davacıdaki yaralanmaların %31 oranında sürekli çalışma gücü kaybı oluşturup, 6 ayda iyileşebileceği ve bu sürenin 1 aylık bölümünde bakıcı ihtiyacı olduğunun belirlendiği, yine kısmi iptal kararı dikkate alınmaksızın yukarıdaki rapor esas alınıp talep edilebilir tazminat miktarı ile ilgili olarak 07.10.2020 tarihli bilirkişi raporunun alındığı, bu rapor ile davacının 265.160,64TL sürekli çalışma gücü kaybı zararı, 12.125,46TL geçici iş göremezlik zararı ve 2.020,91TL bakıcı gideri talep edebileceğinin hesaplandığı, davacı vekilinin bu raporu esas alıp 08.10.2020 tarihli dilekçesi ile bedel artırım işlemi yaptığı, Anayasa Mahkemesinin kısmi iptal kararı dikkate alınarak çalışma gücü kayıp oranı ile ilgili raporu yenilenmeksizin sadece değişen hesap tablosu dikkate alınarak tazminat hesabı yapılması amacı ile bilirkişiden 30.10.2020 tarihli ek rapor alındığı, bu rapor ile davacının 320.868,29TL sürekli çalışma gücü kaybı zararı, 12.125,46TL geçici işgöremezlik zararı ve 2.558,40TL bakıcı gideri talep edebileceğinin hesaplandığı, davacı vekilinin bu raporu esas alıp 02.11.2020 tarihli dilekçesi ile ıslah işlemi yaptığı, Anayasa Mahkemesinin kısmi iptal kararı dikkate alındığında çalışma gücü kaybının “Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kayıp İşleri Tespit Yönetmeliği” hükümlerine göre belirlenmesi gerektiği için daha önce rapor düzenleyen bilirkişiden 01.12.2020 tarihli raporun alındığı, bu raporda davacıdaki yaralanmaların %38.2 oranında sürekli çalışma gücü kaybı oluşturup, yaralanmaların 6 ayda iyileşebileceği ve bu sürenin 1 aylık bölümünde bakıcı ihtiyacı olduğunun belirlendiği, Anayasa Mahkemesi’nin 2918 Sayılı Yasa’nın 90 ve 92.maddeleri ile ilgili kısmi iptal kararı uyarınca çalışma gücü kayıp oranının belirlenmesine ilişkin doğru yönetmeliğin “Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kayıp İşleri Tespit Yönetmeliği” olup, bu yönetmeliğe uygun şekilde rapor alındıktan sonra yine aynı iptal kararı uyarınca PMF 1931 yaşam tablosu dikkate alınarak yeniden tazminat hesabı yapılması gerektiği, bu konuda daha önce biri bedel artırım, diğeri ise ıslah işlemi yapıldığı için yeniden rapor alınmadığını, bu rapor alınmamakla birlikte PMF 1931 yaşam tablosu dikkate alınarak tazminat hesabının yapıldığı ve davacının kusursuz olduğu dikkate alınarak hesaplama yapılan 30.10.2020 tarihli raporda davacının sürekli çalışma gücü nedeniyle oluşan zararının (4.850,18TL + 23.247,10TL + 858.726,73TL + 148.2534,95 TL = 1.035.058,96TL) 1.035.058,96TL olarak hesaplanmış olduğu, doğru yönetmeliğe göre belirlenen sürekli çalışma gücü kayıp oranının %38,2 olup, bu oran dikkate alındığında (1.035.058,96 x 38,2 / 100 = 395.397,52TL) 395.397,52TL sürekli çalışma gücü kaybından kaynaklanan zarar oluştuğunun mahkemece hesaplandığı, aynı raporda geçici iş göremezlik zararının 12.125,46TL olduğu, bakıcı gideri zararının ise 2.258,40TL olduğunun belirlendiği, bu hali ile davacının talep edebileceği zararının (12.125,18TL + 2.558,40TL + 395.397,52TL = 410.081,10TL) 410.081,10TL olduğu, kaza tarihindeki poliçe limitinin 360.000,00TL olup davacının talep edebileceği zararın bu kadar olduğu, 02.11.2020 tarihli ıslah dilekçesine konu alacakların davalıdan alınarak davacıya ödenmesi gerektiğinin kabul edildiği, davacının kaza sırasında koruyucu kıyafet kullanmadığı ileri sürülüp tazminattan indirim yapılmasının istendiği, toplanan delillere göre davacının olay sırasında koruyucu kıyafet kullanmamakla birlikte, davacıda sürekli çalışma gücü kaybına neden olan yaralanmanın gözde meydana geldiği ve bir gözün tamamen kaybı ile sonuçlandığı, koruyucu kıyafetin gözdeki yaralanmayı önleyecek nitelikte olmaması nedeni ile tazminattan bu nedenle indirim yapılamayacağının kabul edildiği, davacının dava açılmadan önce sigorta şirketine başvuru yaptığı, başvurunun zarar hesabı yapılabilmesi için gerekli olan tüm belgeler eklenerek yapılmadığı için temerrütün davalı yönünden dava tarihinde oluştuğu, sigortalı aracın hususi nitelikli olması nedeni ile davacı alacağına yasal faizi uygulanması gerektiği kabul edilerek 2.558,40TL bakıcı gideri, 12.125,46TL geçici iş göremezlik zararı ve 320.868,29TL sürekli çalışma gücü kaybından oluşan toplam 335.552,15TL’nin 17.07.2019 dava tarihinden itibaren hesaplanacak değişen oranlı yasal faiziyle birlikte davalıdan alınıp davacıya ödenmesine karar verilmiş, karara karşı davalı … AŞ vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ;
Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde, mahkemece verilen kararın, usul ve hukuka aykırı olduğunu, itirazlarının incelenmeden ve eksik inceleme sonucu verildiğinden, kararın ortadan kaldırılması gerektiğini, davacının dava açılmadan önce sigorta şirketine başvuru yaptığını, başvurunun zarar hesabı yapılabilinmesi için gerekli tüm belgeler eklenerek yapılmadığı için dava şartının yerine getirilmediğini, dava şartı yokluğundan davanın reddi gerekir iken bu durumun sadece temerrüt gerçekleşmediğinden bahisle faiz başlangıç tarihinin tespitinde dikkate alındığını, mahkemece zorunlu başvuru şartının yerine getirilmediğine ilişkin itirazlarının da dikkate alınmadığını ve dava şartı niteliğinde ki bu hususun göz ardı edildiğini, 26.04.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6704 sayılı kanun ile 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 97. maddesinin değiştirildiğini, trafik kazasından doğan tazminat talepleri için dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta şirketine yazılı olarak başvurunun bir dava/başvuru şartı haline getirildiğini, sigortacı yönünden sigorta bedelini ödeme yükümlülüğünün gerekli belgelerin tam ve eksiksiz bir şekilde ibraz edilmesinden itibaren 15 iş günü içinde muaccel hale geleceğini, başvuru sırasında ibrazı zorunlu olan evrakların poliçe genel şartlarında sayıldığını, davalı şirkete yapılan başvuruya istinaden şirket nezdinde hasar dosyası açıldığnı, ibrazı zorunlu ve usulüne uygun evrakların tamamlanmadığını, dolayısıyla davalı şirkete yapılan başvurunun KTK 97 çerçevesinde geçerli ve usulüne uygun bir başvuru sayılmasının mümkün olmadığını, bu sebeple huzurdaki davanın usulden reddi gerekirken eksik incelemeye dayalı olarak hüküm verilmesinin hatalı olduğunu, mahkemenin gerekçeli kararında Anayasa Mahkemesinin iptal kararı dikkate alınarak çalışma gücü kayıp oranı ile ilgili rapor yenilenmeden sadece değişen hesap tablosu üzerinden ve ıslaha konu edilen 30.10.2020 tarihli ek rapor doğrultusunda davanın kabulüne karar verdiğini, ancak Anayasa Mahkemesince verilen kararların geriye yürümezlik kuralı gereğince ve aynı şekilde iptal edilen genel şartlar ile ilgili olarak henüz mevcut bir düzenleme gerçekleştirilmediğinden 01.06.2015 tarihinden önceki genel şartlara göre hesaplama yapılması ve bu hesaplamanın hükme esas alınmasının kabulünün mümkün olmadığını, hasar tarihinde geçerli olan şartlara istinaden hesaplama yapılması gerektiğinden, kararın bu yönüyle de bozulması gerektiğini, mahkemece kusur raporlarına karşı yaptıkları itirazların da dikkate alınmadığını, gerçekleşen kaza sebebi ile kusurlu olunması dışında koruyucu ekipman kullanılmaması sebebi ile zararın artmasına sebebiyet veren davacı yönünden müterafik kusurun da bilirkişi raporu ile tespit edilmiş olmasına rağmen, yaralanma bölgesi gerekçe gösterilerek dikkate alınmadığını, zaten davacının yaralanma bölgesinin müterafik kusurunun bir göstergesi iken, zorlama bir yorum ile yok sayılmasının kabulünün mümkün olmadığını, davacının gerçekleşen kazada yaralanma bölgesi dikkate alındığında, kask takmamış olmasının oluşan maluliyete çok büyük oranda etkisinin bulunduğunu, bilirkişilerin raporunda belirttiği maluliyetin oluşmasına bir çok faktörün etkisi olacağı doğru olmakla beraber, gerçekleşen kazada davacı el ve/veya ayak bölgesinden v.s. yaralanarak maluliyet oluşmuş olsa idi bu görüşlerine itibar edilebileceğini, davacının kusur raporunda, gerçekleşen kazada davacı-bisiklet sürücüsü bisiklet yolu bulunmayan yolda, karanlık bir saatte her hangi bir önlem dahi almadan seyir halinde bulunduğundan tali kusurlu olduğunun belirtildiği, bu kusurun müterafik kusur değil kazanın oluş şekli sebebi ile verilen bir kusur oranı olduğunu, mahkemece ayrıca gerçekleşen kazada gerekli koruyu ekipman tedbirini almayarak zararın artmasına sebebiyet veren davacının müterafik kusurunun da var olduğunun kabul edilmesinin yerleşik yargı kararları gereği olmasına rağmen davacının tamamen kusursuz kabul edilerek karar verildiğini, mahkemenin alınan kusur raporlarına itibar etmiyor ise bu taktirde ve yerleşik uygulama gereğince Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinden uzman bilirkişi incelemesi yapması gerektiğini, fakat mahkemece bu hususun dikkate almayarak, itirazlarının incelenmesine imkan tanınmayarak ve kusur oranları hatalı belirlenerek davalı şirket aleyhine karar verildiğini, mahkemenin geçici iş göremezlik ve bakıcı gideri yönlerinden vermiş olduğu kararın da açıkça hukuka aykırı olduğunu, davalı şirket bünyesinde düzenlenen poliçe, bakıcı ve geçici iş göremezlik taleplerini kapsamadığından ve bu husus yerel mahkemece göz ardı edildiğinden bu hususun dikkate alınarak kararın ortadan kaldırılmasına karar verilmesini talep ettiklerini, aynı şekilde davacının 6 ay boyunca geçici iş göremezlik süresinin ve bakıcı ihtiyaç süresinin tespitinin bir önemi bulunmadığını, davalı şirketin geçici iş göremezlik hususunda sorumlu olmadığını, her hangi bir geliri olduğu iddia ve ispat edilmeyen davacının geçici iş göremezlik tazminatına hak kazanamayacağının da yerleşik yargı kararlarının bir gereği olduğunu, kabul anlamına gelmemek kaydı ile geçici ve sürekli iş göremezlik oranı gerçekleşen kaza olduğu kabul edilse dahi, gerçekleşen kaza da koruyu önlemleri almayarak tam kusurlu hareketi ile geçici ve daimi iş göremezliğe sebebiyet veren davacının davalı şirketten her hangi bir talep hakkının da bulunmayacağını ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE;
Davalı vekilinin istinaf sebepleri doğrultusunda, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili, davalı … şirketine zorunlu mali sorumluluk sigortası ile sigortalı araç sürücüsünün neden olduğu kazada davacının yaralandığını belirterek geçici ve sürekli işgöremezlik tazminatı ile bakıcı gideri talep etmiş, yargılama aşamasında dava değerini 335.552,15TL olarak belirlemiş, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davalı … vekili davacı tarafından davadan önce davalı … şirketine usulüne uygun başvuru olmadığını, davanın dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini ileri sürmüş ise de; dava açılmadan önce sigorta şirketine başvuruyu düzenleyen 2918 sayılı KTK.nın 97. maddesinde “sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması” gerektiği belirtilmiş bu yazılı başvuruya eklenmesi zorunlu olan ve dava şartı olan başvurunun yapılmamış sayılmasına neden olacak belgeler belirtilmemiştir. Dosya kapsamına göre davacı tarafından dava açılmadan önce, davalının da kabulünde olduğu gibi sigorta şirketine başvuru yapıldığı anlaşıldığından KTK.nın 97. maddesinde belirtilmeyen belgelerin ibraz edilmemesi nedeniyle dava şartının yerine getirilmediğine ilişkin itirazı yerinde görülmemiştir.
Davalı … vekili geçici iş göremezlik zararının ve bakıcı giderinin poliçe kapsamında olmadığını ileri sürmüş ise de;
Anayasa Mahkemesinin 17.7.2020 tarihinde 2019/40 E-202/40 K. sayılı iptal kararı nedeniyle davacının zararının ve zararın kapsamının 2918 sayılı KTK.nın ve 6098 sayılı TBK.nın haksız fiile ilişkin hükümlerine ve Yargıtay uygulamalarına göre belirlenmesi gerekir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun Bedensel zarar başlıklı 54. maddesinde “Bedensel zararlar tedavi giderleri, kazanç kaybı, çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar ve ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar olarak belirtilmiş ve bedensel zarara uğrayan kimse tamamen veya kısmen çalışamamasından ve ilerde ekonomik yönden uğrayacağı yoksunluktan kaynaklanan zarar ve ziyanı ile bütün masraflarını zarar verenlerden isteyebileceği” belirtilmiştir.
Bunlar doktrin ve Yargıtay uygulamaları ile; geçici işgöremezlik nedeniyle iş ve kazanç kaybı, sürekli işgöremezlik (kalıcı sakatlık yada maluliyet) nedeniyle çalışma gücü ve kazanç kaybı, tedavi giderleri ve tüm iyileşme sürecinde yapılan her türlü masraflar ve ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar olarak kabul edilmektedir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun İşletenin Hukuki Sorumluluğu başlıklı 85. maddesinde işletenin sorumlu olduğu zararlar belirlenmiş, “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar1 denilmiştir, aynı kanunun 91. Maddesinde ise “İşletenlerin, bu Kanunun 85 inci maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur.”şeklinde belirtilmiştir.
6111 sayılı yasa ile değiştirilen 2918 sayılı 98. maddenin başlığı Sağlık hizmet bedellerinin ödenmesi: olarak düzenlenmiş ve trafik kazaları sebebiyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün resmî ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedelleri, kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın genel sağlık sigortalısı sayılanlar için belirlenen sağlık hizmeti geri ödeme usul ve esasları çerçevesinde Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı belirtilmiştir. Ancak, Sosyal Güvenlik Kurumu, tüm tedavi giderlerinden değil, sözkonusu madde kapsamında kalan belgeli ve resmi yada özel sağlık kuruluşlarından alınan tedavi giderlerinden sorumludur.
Yukarıda belirtilen maddelerden de anlaşılacağı üzere, geçici işgöremezlik tazminatı, yaralanan kişinin iyileşme süresince çalışamaması, bakıcı gideri ise iyileşme döneminde başka birinin yardımına ihtiyaç duyması nedeniyle ortaya çıkan zararı olup 2918 sayılı KTK.nın 98. maddesinde belirtilen sağlık hizmet bedeli sayılamayacağı gibi iyileşme süresince meydana gelen ve TBK.nın 54. maddesinde de sayılan bu zararlardan zarar sorumluları KTK.nın 85. Maddesi ve 91. maddesi gereğince araç işleteni ve zorunlu mali sorumluluk sigortası sorumlu olduğundan ve KTK.nın 98. maddesinde belirtilen SGK’nın sorumlu olduğu sağlık hizmet bedeli kapsamında geçici işgöremezlik zararı bulunmadığından ve yasa ile düzenlenmeyen hususun zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları ile düzenlenmesi mümkün olmadığı gibi, kanun maddesine aykırı genel şart hükümleri de getirilemeyeceğinden davalı … şirketinin geçici işgöremezlik zararından ve bakıcı giderinden sorumlu olacağının kabulü gerekir. Bu itibarla, davalı vekilinin, geçici iş göremezlik zararının ve bakıcı giderinin poliçe teminatı kapsamında olmadığına yönelik istinaf itirazının reddi gerekmiştir.
Davalı vekili kusur oranlarının hatalı belirlendiğini ve mahkemece müterafik kusur indirimi yapılmadığını ileri sürmüş ise de; kaza tespit tutanağının incelenmesinde, sigortalı araç sürücüsünün U dönüşünün yasak olduğu yerden dönüş yapıp, normal yolunda bisikleti ile giden davacıya çarparak kazaya neden olduğu, 24.02.2020 tarihli bilirkişi raporunda trafik kuralı ihlali olmayan, davacının koruyu kıyafet olmaksızın araç kullandığı için KTK’nın 78. Maddesi gereğince %20 oranında kusurlu olduğu belirtilmiş ise de mahkemenin koruyucu kıyafet yokluğunun kusur nedeni olmadığını değerlendirerek, kazada tüm kusurun davalıya sigortalı araç sürücüsünde olduğu ve davacının kusurunun olmadığına yönelik tespitinde ve davacının koruyucu kıyafet kullanmamasının gözünde meydana gelen yaralanmayı önleyici nitelikte olmaması gerekçesiyle tazminattan indirim yapmamasında, Hacettepe Üniversitesinin 01.12.2020 tarihli yazısında kişinin kask takıp takmamış olmasının maluliyet oranına etkisinin belirlenmesinde pek çok faktörün etkisinin olduğunu, tek başına tıbbi bilgilerle görüş bildirmenin mümkün olmayacağını belirtmesi de gözetildiğinde mahkemece kabul edilen kusur oranlarında bir isabetsizlik görülmemiştir.
Davalı vekili 01.06.2015 tarihinden önceki genel şartlara göre hesaplama yapılarak hükme esas alınmasının kabulünün mümkün olmadığını, hasar tarihinde geçerli şartlara istinaden hesaplama yapılması gerektiğini ileri sürmüştür. Mahkemece alınan 07.10.2020 tarihli aktüer raporunda TRH 2010 yaşam tablosu ve 1.8 teknik faiz esas alınarak Hacettepe Üniversitesi tarafından düzenlenen 16.07.2020 tarihli raporda belirtilen %31 maluliyet oranına göre tazminat hesabı yapılmış, davacı tarafca bu rapor ile belirlenen tazminat bedeli üzerinden dava değeri belirlenmiş, mahkemece Anayasa Mahkemesinin iptal kararı gereğince PMF 1931 yaşam tablosu ve progresif rant yöntemi kullanılarak ve yine %31 maluliyet oranına göre düzenlenen 30.10.2020 tarihli ek aktüer raporu alınmış, bu rapora karşı davacı vekili dava değerini 02.11.2020 tarihli dilekçesi ile ıslah etmiş ve 23.11.2020 tarihli duruşmada yeniden rapor alınması taleplerinin olmadığını belirterek arttırım dilekçesine göre karar verilmesini talep etmiş, mahkemece Anayasa Mahkemesinin iptal kararı gerekçe gösterilerek Hacettepe Üniversitesinden 01.12.2020 tarihli maluliyet raporu alınmış, raporda davacının Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine göre %38,2 oranında maluliyetinin bulunduğu belirlenmiş, bu rapordaki maluliyet oranlarına göre mahkemece gerekçeli kararda davacının %38,2 maluliyet oranına göre tarafların itiraz ve denetim hakkı kısıtlanarak hesaplama yapılmış olması doğru değil ise de; yargılama aşamasında davacı tarafın ıslah dilekçesine esas aldığı aktüer raporuna itiraz etmediği, davacının ıslah dilekçesinde belirtilen taleplere göre hüküm kurulduğu değerlendirildiğinde sonuca etkili görülmediğinden ve istinaf yoluna başvuran lehine kazanılmış haklar dikkate alındığında aleyhine de değerlendirme yapılamayacağından, dosya içerisindeki bilgi ve belgelere göre davalı … vekilinin istinaf başvurusunun HMK.nın 353/1.b.1.maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı … AŞ vekilinin İstinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1.b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 22.921,57TL. istinaf karar ve ilam harcından peşin alınan 5.730,39TL’nın mahsubu ile kalan 17.191,18TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir olarak kaydedilmesine,
3-Başvuran tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Taraflarca yatırılan delil ve gider avansından kullanılmayan kısmın HMK’nun 333 .maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
5-Karar tebliği, harç mahsup, iade ve tahsil işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK.nın 361.maddesi gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde temyiz yasa yolu açık olmak üzere 28.09.2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.