Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2021/685 E. 2023/597 K. 28.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/685 – 2023/597
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/685
KARAR NO : 2023/597

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/03/2020
NUMARASI : 2018/556 Esas 2020/190 Karar

DAVACI
VEKİLİ :
DAVALI :
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ : 28/09/2023
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 19/10/2023

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI;
Davacı vekili, 12.01.2017 tarihinde davalı sigorta şirketine zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesi ile sigortalı aracın dava dışı … plakalı araç ile çarpışması sonucu meydana gelen kazada davalıya sigortalı araçta yolcu olarak bulunan davacının yaralandığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere geçici iş göremezlik nedeni ile 50,00TL ve sürekle iş göremezlik nedeni ile 100,00TL olmak üzere toplam 150,00TL’nin temerrüt tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, yargılama sırasında talebini 13.056,48TL geçici iş göremezlik ve 39.113,59TL sürekli iş göremezlik zararı olarak artırmıştır.
Davalı vekili, dava açılmadan önce dava şartı olduğu halde kendilerine başvuru yapılmadığını, sorumluluklarının sigortalı araç sürücülerinin kusur dağılım oranına bağlı olmak şartı ile kaza tarihindeki poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, çalışma gücü kayıp oranı ve kusur dağılım oranına ilişkin raporların ATK’dan alınması, kaza nedeni ile elde edilmiş gelir var ise tazminatlardan indirim yapılması, davacının zararlarının varlığını ispat etmesi gerektiğini, geçici iş göremezlik zararının poliçe kapsamında bulunmadığını, olayın haksız fiilden kaynaklanması nedeni ile kendilerinden yasal faiz talep edilebileceğini belirtip, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI;
Mahkemece toplanan delillere göre; dava dışı … adına trafikte kayıtlı olup, davacının içerisinde yolcu olarak bulunduğu ve … tarafından kullanılan … plaka sayılı araç Diyarbakır yönünden Elazığ yönüne seyir halinde iken ışıklı kavşağa geldiğinde kendisine kırmızı ışık yandığı halde yoluna devam edip, karşı yönden gelen ve sola dönmeye çalışan …’ın kullandığı … plaka sayılı araca çarparak davaya konu kazaya neden olduğu, davacının içerisinde yolcu olarak bulunduğu … plaka sayılı araç sürücüsünün %100 oranında kusurlu, karşı araç sürücüsü ile sigortalı araçta yolcu olarak bulunan davacının ise kusurlarının olmadığı, davacının yaralanması ile sonuçlanan trafik kazası dolayısı ile SGK tarafından davacıya rücu edilmesi mümkün olan ödeme yapılmadığı, davacının maddi tazminat istekleri geçici ve sürekli çalışma gücü kaybından dolayı talep edildiği için davacıda kaza nedeni ile çalışma gücü kaybı oluşup oluşmadığının belirlenmesi için Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanlığından 14.11.2019 tarihli rapor alındığı, kaza tarihinde yürürlükte olan yönetmelik hükümleri dikkate alınarak hazırlanan ve davacıdaki yaralanmalar ile uyumlu olduğu kabul edildiği için hükme esas alınan raporda davacının davaya konu kaza nedeni ile %4 oranında sürekli çalışma gücü kaybı oluşturup 9 ay iş ve gücünden kalacak şekilde yaralandığının kabul edildiği, davalının geçici iş göremezlikten kaynaklanan alacak talebinin poliçe kapsamında olmadığını ileri sürdüğü, 01.06.2015 tarihli yeni trafik sigorta genel şartlarının A-5-b bendine göre “trafik kazası nedeni ile çalışma gücünün kısmen yada tamamen azalmasına bağlı giderlerin sağlık teminatı kapsamında SGK nun sorumluluğunda olduğu” düzenlemesinin olduğu, maddenin içeriğinden anlaşılması gerekenin geçici iş göremezliğe bağlı zarar gelir yoksunluğu olmadığı, maddede giderden bahsedildiği, geçici iş göremezliğe bağlı zararın kazanç kaybını içerdiği, bunun bir gider olduğunun kabulünün mümkün olmadığını, ayrıca 2918 sayılı yasanın 98.maddesinde SGK’nun sorumluluğunun kapsamının “Tıbbi tedavi ile sınırlı sağlık hizmeti gideri” olarak belirlendiğini geçici iş göremezlik zararının SGK’nın sorumluluğunun kapsamını belirleyen 98. maddede de değişiklik yapılmadığı sürece SGK’nın ödemesi gereken giderler arasında yer aldığını söylemek mümkün olmadığı için geçici iş göremezlikten kaynaklanan zararın sigorta şirketlerinin sorumluluğunda davalı tarafından giderilmesi gereken zararlar arasında yer aldığının kabul edildiğini, davacının asgari ücretin üzerinde gelir elde ettiği kanıtlanamadığı için tazminat hesabında davacının geliri asgari ücret olarak esas alındığı, davacının talep edebileceği alacak miktarının belirlenebilmesi için yeni sigorta genel şartlarına göre hesaplama yapılmak suretiyle bilirkişiden 23.01.2020 tarihli rapor alındığı, yapılan hesaplama sonucu davacının 13.056,48TL geçici iş göremezlik ve 39.113,59TL sürekli iş göremezlik nedeni ile zararının oluştuğu kabul edilerek toplam 52.170,07TL’nin 30.05.2018 temerrüt tarihinden itibaren hesaplanacak değişen oranlı yasal faiziyle birlikte davalıdan alınıp davacıya ödenmesine karar verilmiş, karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru yapılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ;
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, yerel mahkemenin davanın kabulü yönünde verdiği kararın hukuka aykırı olduğunu, karar ile sürekli ve geçici iş göremezlik tazminatına hükmedildiğini, geçici iş göremezlik zararının yeni genel şartlar gereği teminat dışı olmasına rağmen kabul edilmiş olmasının hatalı olduğunu, geçici iş göremezlik zararı tedavi kapsamında olduğundan, ilgili mevzuat kapsamında SGK tarafından karşılanması gereken işbu giderden davalının herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını, hükme esas alınan maluliyet oranının hatalı olduğunu, kaza tarihinde yürürlükte olmayan yönetmeliğe göre alındığını, kaza ve poliçe başlangıç tarihinde yürürlükte olan Zorunlu Mali Mesuliyet (Trafik) Poliçesi Genel Şartları uyarınca; sürekli sakatlık tazminatına ilişkin oranın belirlenmesinde, Sakatlık Ölçütü ve Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporlarına İlişkin Mevzuat doğrultusunda hazırlanacak Sağlık Kurulu Raporlarının dikkate alınması gerektiğini, ayrıca raporda trafik kazası ile maluliyet arasında illiyet bağının da tespit edilmiş olması gerektiğini, nitekim trafik sigortası kaynaklı sürekli sakatlık dosyalarında gönderilen engelli raporlarının Trafik Poliçesi Genel Şartları gereği “Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik” çerçevesinde hazırlanması gerekmekle birlikte; 20 Şubat 2019 tarih, 30692 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik madde 13 ve madde 14 gözetildiğinde, Trafik Sigortası Genel Şartları atfı ile maluliyetin tespitine esas alınan 30.3.2013 tarihli ve 28603 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmeliğin yürürlükten kaldırıldığını, yerine yürürlüğe giren 20 Şubat 2019 tarih, 30692 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik ya da Çocuklar İçin Özel Gereksinim Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre maluliyetin tespiti gerektiğini, davacı tarafça alınan 05.07.2019 tarihli raporun ise, 20.02.2019 tarihinden sonra alınmış olmasına rağmen raporun tanzim edildiği tarih itibariyle yürürlükte olmayan bir yönetmelik esas alınarak düzenlendiğini, ayrıca dosya kapsamında maluliyet tespitinde esas alınması gereken yönetmelikte belirtilen usul ve esaslara uygun olarak tanzim edilmediğinden söz konusu raporun hükme esas alınması kabul edilebilir olmadığını, davacının iddiasına konu raporun her ne kadar Özürlülük Ölçütü Yönetmeliğine göre düzenlendiği iddia edilmişse de, konu rapor ilgili Yönetmeliğin 6, 8, 9 ve 13. maddeleri gereğince taşıması gereken nitelikleri haiz olmadığı gibi yönetmelik ekinde belirlenen form da kullanılmadığından, işbu rapor Genel Şartlar gereğince hükme esas teşkil etmeye elverişli olmadığını, mahkemece maluliyet hususundaki çelişkinin giderilmesi ve Adli Tıp Kurumu’ndan yürürlükteki Erişkinler için Engellilik Değerlendirmesi Hakkkında Yönetmeliğe uygun rapor alınması gerekirken davanın kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, Hacettepe Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı
‘nın 14.11.2019 tarihli raporunda davacının maluliyetin belirlendiğini, şahsın gerçek maluliyetinin belirlenen maluliyetin altında olduğunu, alınan raporun ise poliçe tanzim ve kaza tarihinde yürürlükte olan yönetmeliğe uygun olmadığını, davacının kaza ve poliçe başlangıç tarihinde yürürlükte olmayan yönetmeliğe göre hesaplanan maluliyet oranına göre hüküm kurulduğunu, ayrıca teminat dışında olan geçici iş göremezlik zararına hükmedildiğini, ekli medikal görüş doğrultusunda öncelikle davanın reddine, aksi takdirde yönetmeliğe uygun rapor alınmasına karar verilmesi gerektiğini, hükme esas alınan hesap raporunda irat hesabının yaşam tablosunun sonuna kadar yapıldığını, yapılan hesaplamanın yaşam tablosuna uygun olmadığından gerçek zararın üzerinde bir zarar belirlendiğini, davalı şirket kayıtlarında başvuru evrakının 23.05.2018 tarihinde ulaştığının tespit edildiğini, 17.05.2018 tarihinde başvuru yapıldığı gerekçesiyle faize hükmedilmiş olmasının hatalı olduğunu, kaldı ki dava öncesi başvuruda usulüne uygun olarak düzenlenmiş bir maluliyet raporu sunulmadığından davalı şirket yönünden usulüne uygun başvuru şartının gerçekleştiğinin kabulünün hatalı olduğunu ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE;
Davalı vekilinin istinaf sebepleri doğrultusunda, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava trafik kazasında yaralanmadan kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili, davalı sigorta şirketine zorunlu mali sorumluluk sigortası ile sigortalı aracın neden olduğu kaza sonucu, sigortalı araçta yolcu olarak bulunan davacının yaralandığını belirterek geçici ve sürekli işgöremezlik tazminatı talep etmiş, mahkemece kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru yapılmıştır.
Davalı vekilinin istinaf nedenlerinin incelenmesinde; dava konusu kaza 12.01.2017 tarihinde meydana gelmiş, davalı sigorta şirketi tarafından zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesi 13.07.2016 tarihinde düzenlenmiştir.
Davalı sigorta şirketi davacı tarafından davadan önce davalı sigorta şirketine usulüne uygun başvuru olmadığını, ileri sürmüş ise de; dava açılmadan önce sigorta şirketine başvuruyu düzenleyen 2918 sayılı KTK.nın 97. maddesinde “sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması” gerektiği belirtilmiş bu yazılı başvuruya eklenmesi zorunlu olan ve dava şartı olan başvurunun yapılmamış sayılmasına neden olacak belgeler belirtilmemiştir. Dosya kapsamına göre davacı tarafından dava açılmadan önce, davalının da kabulünde olduğu gibi davacı tarafından sigorta şirketine başvuru yapıldığı anlaşıldığından KTK.nın 97. maddesinde belirtilmeyen belgelerin ibraz edilmemesi nedeniyle usulüne uygun başvuru olmadığına ilişkin itirazı yerinde görülmemiştir.
Davalı sigorta şirketinin diğer istinaf sebeplerinin incelenmesinde; Olay tarihinde yürürlükte olan 2918 sayılı Karayolları Trafik kanunun 90. maddesinde “Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun ve genel şartlarda düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.” şeklindeki düzenleme Anayasa Mahkemesinin 17.7.2020 tarihinde 2019/40 Esas – 2020/40 Karar sayılı kararı ile Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresi ile ikinci cümlesindeki “…ve genel şartlarda…” ibaresi Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiştir.
Danıştay ve Yargıtay tarafından kabul edilen uygulamaya göre “Uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usulü kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi’nin iptal sonrası oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir.” yönünde değerlendirme yapılmıştır. Anayasa Mahkemesi’nin somut norm denetimi neticesinde verdiği iptal kararlarının Resmî Gazete’de yayımlanması ile sonuç doğuracağı ve eldeki tüm uyuşmazlıklara uygulanması gerektiği uyulması zorunlu yargısal içtihatlar ile kabul edilmiştir.
Anayasa Mahkemesinin 17.7.2020 tarihinde 2019/40 Esas – 2020/40 Karar sayılı kararı ile Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresi ile ikinci cümlesindeki “…ve genel şartlarda…” ibaresinin ve 92. maddesinin (i) bendinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiş olması nedeniyle davacının zararının ve zararın kapsamının 2918 sayılı KTK.nın ve 6098 sayılı TBK.nın haksız fiile ilişkin hükümlerine ve Yargıtay uygulamalarına göre belirlenmesi gerekir.
Ancak TBK 51. maddesi uyarınca tazminatın kapsamının hakim tarafından belirlenmesi zaruridir. Gerçek zarar miktarının, d hak sahiplerinin olay tarihindeki bakiye ömürleri esas alınarak hesaplanması gerekmektedir. Gerçek zarar hesabı, özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Yargıtay 4 Hukuk Dairesi (Kapanan 17 Hukuk Dairesi) tarafından tazminat hesaplanmasında esas alınacak yaşam tablosu ile ilgili görüş değişikliğine gidilmiş, (Yargıtay 17.HD 22/12/2020 tarih, 2019/5206 E. – 2020/8874 K. sayılı ilamı, 14/01/2021 tarih 2020/2598 E. – 2021/34 K. sayılı ilamı) “destek ve hak sahiplerinin bakiye ömürleri önceki yıllarda 1931 tarihli “PMF yaşam tablosuna göre belirlenmekte iken Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, BNB Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışmaları ile “TRH 2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmış olup, Sosyal Güvenlik Kurumunca da ilk peşin sermaye değerinin hesaplanmasında anılan tabloların uygulanmasına geçilmiştir. Gerek diğer kurumlar ile Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve gerekse bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içerdiği de göz önüne alınarak, ülkemizce de tazminat hesaplamalarında TRH 2010 Tablosuna göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesinin, güncel verilere ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olacağına” karar verilmiştir. Bu itibarla, tazminat hesaplanmasında TRH 2010 Yaşam Tablosu ve progresif rant yönteminin esas alınması gerekir.
Açıklanan nedenlerle davacının hak kazanabileceği işgücü kaybı tazminatının hesaplanması için TRH 2010 Yaşam Tablosu esas alınarak davacının bakiye ömür süresi belirlendiği belirtilmiş ise de davacının muhtemel bakiye ömür süresi 99 yaş esas alınarak bu yaşa göre devre başı ödemeli belirli süreli rant formülü üzerinden işleyecek/bilinmeyen devre hesabının yapılarak tazminat belirlenmiş olması doğru görülmemiştir. Mahkemece yapılması gereken davacının TRH 2010 yaşam tablosuna göre muhtemel bakiye yaşam süresinin belirlenmesi, bilinmeyen/ işleyecek devre hesabı yapılırken, bilinen son gelirin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilerek progresif rant yönteminin kullanılarak hesaplama yapılması için konusunda uzman aktüer bilirkişiden rapor alınarak, davalı yaraına oluşan kazanılmış haklar da gözetilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde yapılan hesaplamaya göre hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Açıklanan nedenlerle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK.nın 353/1.a.6. maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve yeniden inceleme yapılmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine, davalının sair istinaf sebeplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE; HMK.nın 353/1.a.6 maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının KALDIRILMASINA,
Yeniden yargılama yapılması için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
2-İstinaf yoluna başvuran tarafça yatırılan peşin harcın istek halinde yatırana iadesine.
3-İstinaf yoluna başvuran tarafça yapılan yargılama giderinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılacak yargılamada dikkate alınmasına,
4-Ankara 19. İcra Dairesinin 2021/1028 sayılı dosyasına yatırılan 95.000,00TL teminat mektubunun yatıran tarafa iadesine,
5-Karar tebliği, harç mahsup, iade ve tahsil işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu HMK’nun 353/1.maddesi gereğince kesin olmak üzere 28.09.2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan
Üye
Üye
Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.