Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2021/671 E. 2023/662 K. 12.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/671 – 2023/662
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/671
KARAR NO : 2023/662

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/11/2020
NUMARASI : 2016/921 Esas 2020/809 Karar

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :

DAVANIN KONUSU : Trafik Kazası Nedeniyle Maddi Tazminat
KARAR TARİHİ : 12/10/2023
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 07/11/2023

İlk Derece Mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili, 16.10.2015 tarihinde davalı sigorta şirketine zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesi ile sigortalı olan … plakalı traktörün yaya olan davacıya çarpması sonucu meydana gelen trafik kazasında yaralanan davacının %54 oranında malul kaldığını, olay nedeniyle kaza tespit tutanağının düzenlenmediğini, kazanın meydana gelmesinde dava dışı traktör sürücüsünün tam kusurlu olduğunu, davalı sigorta şirketine yapılan müracaattan sonuç alınamadığını, davacının kaza tarihinde 51 yaşında ve aylık gelirinin asgari ücret olduğunu, aktüer hesabının bunun üzerinden yapılması gerektiğini, davalı sigorta şirketinin tedavi teminatı kapsamında geçici bakıcı giderinden sorumlu olduğunu belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 2.500,00-TL maluliyet tazminatı, 250,00-TL bakıcı gideri, 250,00-TL geçici iş göremezlik tazminatı olmak üzere toplam 3.000,00-TL maddi tazminatın temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, yargılama sırasında geçici iş göremezlik tazminatı talebini 3.857,25 TL, sürekli iş göremezlik tazminatı talebi 56.314,61 TL olarak artırmıştır.
Davalı vekili, davaya konu … plakalı aracın davalı şirket nezdinde zorunlu mali mesuliyet sigortası ile sigortalı olup sorumluluklarının poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, sigortalı araç sürücüsüne raci kusuru ve zararı kanıtlaması gerektiğini, davacının kalıcı bir sakatlığının olup olmadığının tespiti gerektiğini, geçici iş göremezlik tazminatının SGK’nın sorumluluğunda olup sigorta şirketinin sorumluluğu bulunmadığını, genel şartlara uygun olarak hesaplama yapılması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, 07.12.2016 tarihinde meydana gelen trafik kazasında davalı sigorta şirketine zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesi ile sigortalı … traktör sürücüsünün yaya olarak yürümekte olan şahsı gördüğünde hızını düşürüp korna ile uyararak kaldırıma çıkmasını sağlaması, sağlayamadığı takdirde yayanın solundan tedbirli ve dikkatli geçiş yapması gerekirken bu kurala uymaması nedeniyle %25, davacının ise alkollü olduğu halde taşıt yoluna inerek yürümesi nedeniyle %75 oranında kusurlu olduğu, Hacettepe Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığının 29.03.2019 tarihli raporuna göre Özürlülük Ölçütü Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Raporları Hakkında Yönetmelik uyarınca özür oranının %69 olduğu, 12 ay süreyle iş göremez halde kaldığının belirlendiği, aktüerya bilirkişi raporundaki hesaplamalar ve davacı vekilinin 08.12.2017 tarihli ıslah dilekçesindeki talepleri nazara alınarak davanın kısmen kabulü ile 56.314,61 TL sürekli iş göremezlik, 3.857,25 TL geçici iş göremezlik olmak üzere toplam 60.171,86 TL tazminatın temerrüt tarihi olan 03.12.2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakıcı gideri konusunda karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, hükme karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, yargılama sırasında yapılan 05.12.2017 tarihli bilirkişi incelemesinde davacının zararının PMF yaşam tablosu esas alınarak tespit edildiğini ve taraflarınca HMK 107/1-2. maddeleri uyarınca bu miktar üzerinden harç artırıldığını, aşamalardaki gelişmelerden sonra yapılan bilirkişi incelemesinde TRH 2010 yaşam tablosu esas alındığında bakiye zararın ortaya çıktığını, belirsiz alacak davasını düzenleyen HMK’nın 107. maddesi hükmünün nazara alınması gerektiğini, bedel artırımı ile ıslah müesselerinin farklı olduğunu, talepleri doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini ileri sürerek istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, mahkemece eksik incelemeye dayalı olarak karar verildiğini, kazanın genel şartların değiştiği 01.06.2015 tarihinden sonra meydana geldiğini ve poliçenin de bu tarihten sonra düzenlendiğini, buna göre özürlülük ölçütü üzerinden değerlendirme yapılması gerekirken meslekte kazanma gücü kaybı üzerinden değerlendirme yapılmasının hatalı olduğunu, esas alınan maluliyet raporunun usule aykırı olduğunu, hükme esas alınan bilirkişi raporunda PMF yaşam tablosu esas alınarak hesaplama yapılmasının hatalı olduğunu, bu doğrultudaki itirazlarının nazara alınmadığını, geçici iş göremezlik tazminatından sigorta şirketinin sorumlu olmadığını, sorumluluğun SGK’ya ait olduğunu, aleyhe geçici iş göremezlik tazminatına hükmedilmesinin hatalı olduğunu, temerrüt tarihinin hatalı olup dava tarihinden işleyecek yasal faize hükmedilmesi gerektiğini, sigortalı araç sürücüsüne izafe edilen kusur oranını kabul etmediklerini, uzman bilirkişi heyetinden rapor alınması gerektiğini, sorumluluklarının sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında poliçe limitleri ile sınırlı olduğunu belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
6100 sayılı HMK’nın 355. maddesi uyarınca ileri sürülen istinaf sebepleri ile sınırlı olarak dosya içindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonucunda;
Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatı istemlerine ilişkindir.
Davalı … Sigorta AŞ vekili, geçici iş göremezlik tazminatının davalı sigorta şirketinin sorumlu olmadığı yönünde istinaf itirazında bulunmuştur. Anayasa Mahkemesinin 17.7.2020 tarihinde 2019/40 E-202/40 K. sayılı iptal kararı nedeniyle davacının zararının ve zararın kapsamının 2918 sayılı KTK’nın ve 6098 sayılı TBK’nın haksız fiile ilişkin hükümlerine ve Yargıtay uygulamalarına göre belirlenmesi gerekir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun Bedensel zarar başlıklı 54. maddesinde “ Bedensel zararlar tedavi giderleri, kazanç kaybı, çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar ve ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar olarak belirtilmiş ve bedensel zarara uğrayan kimse tamamen veya kısmen çalışamamasından ve ilerde ekonomik yönden uğrayacağı yoksunluktan kaynaklanan zarar ve ziyanı ile bütün masraflarını zarar verenlerden isteyebileceği belirtilmiştir.
Bunlar doktrin ve Yargıtay uygulamaları ile; geçici işgöremezlik nedeniyle iş ve kazanç kaybı, sürekli işgöremezlik (kalıcı sakatlık yada maluliyet ) nedeniyle çalışma gücü ve kazanç kaybı, tedavi giderleri ve tüm iyileşme sürecinde yapılan her türlü masraflar ve ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar olarak kabul edilmektedir.
Yukarıda belirtilen maddelerden de anlaşılacağı üzere, geçici işgöremezlik tazminatı, yaralanan kişinin iyileşme süresince çalışamaması nedeniyle ortaya çıkan zarar olup TBK’nın 54. maddesinde sayılan bu zarardan, zarar sorumluları KTK’nın 85. maddesi ve 91. maddesi gereğince araç işleteni ve zorunlu mali sorumluluk sigortası sorumlu olduğundan ve KTK’nın 98. maddesinde belirtilen SGK’nın sorumlu olduğu sağlık hizmet bedeli kapsamında geçici işgöremezlik zararı bulunmadığından ve Kanun ile düzenlenmeyen hususun zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları ile düzenlenmesi mümkün olmadığı gibi kanun maddesine aykırı genel şart hükümleri de getirilemeyeceğinden davalı sigorta şirketinin geçici işgöremezlik zararından sorumlu olmayacağı yönündeki istinaf gerekçesi yerinde değildir.
Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarına göre; haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybına uğranıldığı iddiası ve buna yönelik bir talebinin bulunması halinde, zararın kapsamının belirlenmesi açısından maluliyetin varlığı ve oranının belirlenmesi için Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşların çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikâyetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan yönetmelik hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir. Mahkeme tarafından maluliyet tespitine ilişkin olarak Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığından alınan 29.03.2019 tarihli raporun, davacı muayene edilerek ve tedavi evrakları incelenerek Özürlülük Ölçütü Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındaki Yönetmelik hükümlerine uyarınca düzenlendiği, belirlenen bu esaslara, oluşa, Yargıtay uygulamalarına, usul ve yasaya uygun olduğu, bu rapor esas alınarak geçici iş göremezlik ve sürekli iş göremezlik tazminatına hükmedilmiş olmasında ve davalı sigorta şirketine müracaat tarihi gözetilerek faiz tarihinin belirlenmiş olmasında isabetsizlik yoktur. Öte yandan 05.12.2017 tarihli bilirkişi raporundaki kusur belirlemesinin getirtilen kayıtlar, 17.10.2015 tarihli araştırma tutanağı içeriği, toplanan deliller, tüm dosya kapsamına ve oluşa uygun olduğundan hükme esas alınmasında hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Davacı vekilinin istinaf başvurusuna gelince, Mahkemece karar gerekçesinde belirtildiği üzere davacının 08.12.2017 tarihli ıslah dilekçesine göre karar verildiği anlaşılmaktadır. Yargıtay HGK’nın 2021/485 E. – 2021/971 K. sayılı kararında fazlaya ilişkin hakların saklı tutularak açılan davanın “Belirsiz Alacak Davası” kabul edilip edilip edilemeyeceği değerlendirilmiş, gerekçesinde “Alacağın yalnızca bir bölümü için açılan davaya ise kısmi dava denir. Bir davanın kısmi dava olarak nitelendirilebilmesi için, alacağın tümünün aynı hukukî ilişkiden doğmuş olması ve alacağın şimdilik belirli bir kesiminin dava edilmesi gerekir. Diğer bir söyleyişle, bir alacak hakkında daha fazla bir miktar için tam dava açma imkânı bulunmasına rağmen, alacağın bir kesimi için açılan davaya kısmi dava denir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 109. maddesinde kısmi dava türü düzenlenmiştir. Bu maddeye göre; “Kısmi dava madde 109; (1) Talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmı da dava yoluyla ileri sürülebilir.(2) (Mülga: 1/4/2015-6644/4 md.)(3) Dava açılırken, talep konusunun kalan kısmından açıkça feragat edilmiş olması hâli dışında, kısmi dava açılması, talep konusunun geri kalan kısmından feragat edildiği anlamına gelmez”. Kısmi dava açılabilmesi için talep konusunun bölünebilir olması gerekli olup, açılan davanın kısmi dava olduğunun dava dilekçesinde açıkça yazılması gerekmez. Dava dilekçesindeki açıklamalardan davacının alacağının daha fazla olduğu anlaşılıyor ve istem bölümünde “fazlaya ilişkin haklarını saklı tutması” ya da “alacağın şimdilik şu kadarını dava ediyorum” şeklinde bir ifadeye yer verilmiş ise, bu husus, davanın kısmi dava olarak kabulü için yeterli sayılmaktadır (Hukuk Genel Kurulunun 02.04.2003 tarihli ve 2003/4-260 E., 2003/271 K. sayılı kararı; ayrıca bkz., Pekcanıtez, H.: Medeni Usul Hukuku, C.II, 15. baskı, İstanbul 2017, s.1000). Nitekim aynı ilkeler, Hukuk Genel Kurulunun 16.05.2019 tarihli ve 2016/22-1166 E., 2019/576 K., sayılı kararında da benimsenmiştir. Belirsiz alacak davası niteliği gereği istisnai bir dava türü olmakla davasını belirsiz alacak davası olarak açan kişi bunu açıkça dilekçesinde belirtmelidir. Davanın fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak açılmış olması halinde dava kısmi dava olup, davanın, özel bir dava türü olan ve HMK’nın 107. maddesinde düzenlenen “belirsiz alacak davası” olarak açılması için dava dilekçesinde açıkça belirtilmesi gerektiğinden, kısmi dava niteliğindeki davada dava değeri ancak ıslah yolu ile ancak bir kez artırılabilir (Yargıtay HGK’nın 2021/485 E. – 2021/971 K. sayılı emsal kararı) bu nedenle kısmi davada dava değerinin artırılmasına yönelik ilk dilekçesinin talep artırım, ikinci dilekçenin ıslah olarak kabul edilmesine olanak da bulunmamaktadır.” denilerek, davanın açıkça belirsiz alacak davası olarak açılmadıkça, dava belirsiz alacağa konu edilebilecek alacak dahi olsa belirsiz alacak davası olarak kabul edilmeyeceği, dolayısı ile davacının verdiği ilk dilekçenin talep artırım dilekçesi, dava değerine yönelik ikinci dilekçenin ise ıslah dilekçesi olarak kabul edilemeyeceği kabul edilmiştir.
Somut olayda; davacılar vekilinin dava dilekçesinde davanın HMK’nın 107. Maddesi gereğince belirsiz alacak davası olarak açıldığına yönelik bir belirleme bulunmadığı, “fazlaya ait ve munzam zarardan kaynaklı haklarımız saklı kalmak kaydıyla, şimdilik ve belirli hale gelecek zarar miktarı” ibaresi yazılarak açılan davanın yorum yoluyla HMK’nın 107. Maddesi gereğince açılmış belirsiz alacak davası olduğunun kabul edilmeyeceği, davanın kısmi dava mahiyetinde olması, 08.12.2017 tarihli dilekçesi ile dava dilekçesini bir kez ıslah etmiş olmasına göre, HMK’nın 176. maddesi gereğince ikinci kez ıslah etme hakkı bulunmadığından ilk ıslah dilekçesi çerçevesinde davacının talepleri değerlendirilerek davanın esası hakkında karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmadığından davacı vekilinin anılan yöne ilişkin istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesi uyarınca ileri sürülen istinaf nedenleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda davacı vekili ve davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurularının aynı Kanun’un 353/1-b-1. maddesi uyarınca esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle,
1-Davacı vekili ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı vekilinin istinaf başvurusu nedeniyle alınması gereken 269,85 TL istinaf harcından peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 210,55 TL harcın davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davalı vekilinin istinaf başvurusu nedeniyle alınması gereken 4.110,33 TL istinaf harcından peşin alınan 1.027,58 TL harcın mahsubu ile bakiye 3.082,75 TL harcın davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
4-Taraflarca yapılan istinaf kanun yolu giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Taraflarca yatırılan istinaf gider avansından kullanılmayan kısmın HMK’nin 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine,
6-6100 sayılı HMK’nın 359/3. maddesi uyarınca karar tebliği, harç mahsup, iade ve tahsil işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 12/10/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan
Üye
Üye
Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.