Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2021/631 E. 2021/1859 K. 21.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
….

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 02/12/2020
NUMARASI ….

DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 21/10/2021
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 08/11/2021

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı … … Sigorta A.Ş. vekili ve davalı … … vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı … …’nin sevk ve idaresindeki, diğer davalı şirkete zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesi ile sigortalı aracın davacı …’e çarpması sonucunda ağır şekilde yaralanarak %100 malul kaldığını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 2.000,00TL geçici iş görmezlik, 2.000,00 TL, sürekli iş görmezlik tazminatı ve 2.000,00 TL bakıcı gideri olmak üzere toplam 6.000,00 TL maddi tazminatın kaza tarihinden ticari faizi ile birlikte davalılardan tahsilini, ayrıca 100.000,00 TL manevi tazminatın da kaza tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalı … …’den tahsilini talep etmiş; 26.09.2019 tarihli artırım dilekçesi ile toplam 108.559,16 TL iş göremezlik, 121.449,54TL bakıcı giderinin tazminini istemiş; 10.02.2020 tarihli ıslah dilekçesinde toplam 153.540,10TL iş görmezlik, 144.655,72TL bakıcı giderinin tahsilini talep etmiştir.
Davalı sigorta vekili cevap dilekçesinde; dava öncesinde davalı şirkete başvuru olmadığını, kaza ile sakatlık arasında illiyet bağının bulunması gerektiğini, geçici iş görmezlik tazminatının teminat kapsamında olmadığını, gelirin asgari ücret üzerinden hesap edilmesi gerektiğini, davalı şirketin poliçe teminat limitleri kadar zarardan sorumlu olduğunu, ticari faiz istenemeyeceğini belirterek haksız davanın reddini istemiştir.
Davalı … … vekili, oluşan zarar ile davalının fiili arasında herhangi bir illiyet bağının olmadığını, kazanın oluşumunda davalının kusurunun bulunmadığını, poliçede belirtilen limitler dahilinde hükmedilecek tazminat tutarının muhatabının sadece sigorta şirketi olduğunu, talep edilen tazminatın fahiş olduğunu belirterek haksız davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Yerel mahkemece davanın,trafik kazası sonucu yaralanma nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararın sigortacı ve sürücüden tazmini istemine ilişkin olduğu, Ankara Trafik İhtisas Dairesi Başkanlığından alınan raporda davacının %85, davalının ise %15 oranında kusurlu olduğu, … Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığından alınan raporda ise davacının geçirmiş olduğu trafik kazası neticesinde çalışma gücü meslekte kazanma gücü kaybının %100 olduğu, tıbbi iyileşme süresinin 18 ay olduğunun belirtildiği, … … Dalından alınan 13/05/2019 tarihli rapora göre de davacının gerçekleşen kaza nedeniyle bedensel özür oranının %97 olup, başka birinin sürekli bakımına muhtaç olduğunun belirlendiği, bakıcı gideri, geçici ve kalıcı maluliyete göre talep edilebilecek tazminatın belirlenmesi için aktüerya uzmanından alınan 20/06/2018 tarihli raporda %100 maluliyete göre sürekli iş gücü kaybı zararının 108.558,16 TL olarak hesaplandığı, rapora itiraz edilmesi üzerine aynı bilirkişiden alınan 11/07/2019 tarihli raporda ise %100 maluliyete göre sürekli iş gücü kaybından kaynaklı tazminat alacağının 108.559,16 TL, bakıcı giderinden kaynaklı %97 maluliyete göre tazminat alacağının 121.449,54 TL olduğunun belirtildiği, davacı vekilinin ıslah dilekçesi ile bilirkişinin son raporunda belirtilen toplam 230.008,70 TL maddi tazminat ile 100.000 TL manevi tazminatın davalılardan tahsilini istediği, maluliyet raporuna göre davacının %97 oranında malul olması nedeniyle aynı bilirkişiden alınan raporda davacının sürekli iş gücünden kaynaklı 105.302,38 TL, bakıcı giderinden kaynaklı 121.449,514 TL talep edebileceğinin belirtildiği, davacı vekili tarafından hesaplama hatası yapıldığının belirtilmesi üzerine aynı bilirkişiden alınan üçüncü ek raporda ise davacının belirlenen maluliyete göre sürekli iş gücü kaybından dolayı 153.540,10 TL, bakıcı giderinden kaynaklı ise 144.655,72 TL zararı olduğunun belirlendiği, davacı vekilinin müddeabihin arttırılması başlıklı 10/02/2020 tarihli dilekçesi ile bilirkişinin son raporunda belirtmiş olduğu toplam 298.195,82 TL zararın tahsilini istediği, her ne kadar Anayasa Mahkemesi tarafından Karayolları Trafik Kanununun 90 ve 92. maddesindeki genel şartlara ilişkin hükümleri iptal edilmiş ve bilirkişi raporların da genel şartlara bağlı olarak hesaplamalar yapılmış, bu durum davacının aleyhine olması rağmen ıslah ve bedel arttırımına göre karar verilmesi talep edilmiş ise de, bu durumun da davacının aleyhine olmasına rağmen mevcut delil durumuna göre yeniden rapor alınmasına gerek görülmediği, Türk Borçlar Kanununun manevi tazminat başlıklı 56. maddesinde “hakim bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda olayın özelliklerini gözönünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verilebilir…” hükmüne göre davacının meydana gelen trafik kazası sonucunda yaralanması maluliyetinin oranı, kusuru, tarafların sosyal ve ekonomik durumları gözönünde bulundurularak davacı lehine manevi tazminat takdir edildiği, davadan önce davalı sigorta şirketi temerrüde düşürülmediğinden maddi tazminat yönünden dava dilekçesi ve müddeabihin arttırılması dilekçesi ile arttırılan toplam miktar olan 230.008,70 TL’ye sigorta şirketi yönünden dava tarihinden, davalı … … yönünden ise kaza tarihinden itibaren, ıslah edilen 66.187,12 TL’ye ise ıslah tarihinden itibaren, manevi tazminata ise davalı … … yönünden kaza tarihinden itibaren yasal faiz yürütmek gerektiği, toplanan delillere göre davalı … …”nin sevk ve idaresindeki aracın yaya davacıya çarpması sonucunda davacının sürekli ve geçici malul olacak şekilde yaralandığı, kalıcı maluliyete göre davacının sürekli iş görmezlik tazminatı ve bakıcı gideri talep edebileceği, yaşı itibariyle geçici iş görmezlik isteyemeyeceği, talep edilebilecek sürekli iş görmezlik tazminatı ile bakıcı giderinin bilirkişi raporu ile belirlendiği, sigorta teminat limitinin kaza tarihi itibariyle 310.000,00 TL olması nedeniyle hesaplanan tazminatın limitin altında olduğu, sürekli iş görmezlik tazminatı ile bakıcı giderinin teminat kapsamında olduğu, davacının yaralanma nedeniyle manevi tazminat isteyebileceği kanaatine varılmakla maddi ve manevi tazminata yönelik talebin kısmen kabulüne, 151.540,10 TL daimi iş görmezlik, 141.665,00 TL bakıcı gideri olmak üzere toplam 296.198,82 TL maddi tazminatın 230.008,70 TL’na davalı sigorta şirketi yönünden 27/10/2016, davalı … … yönünden 07/07/2016 tarihinden, 66.187,12 TL’na ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, 50.000,00 TL manevi tazminatın 07/07/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı … …’den alınarak davacıya ödenmesine, manevi tazminata ilişkin fazla talebin reddine karar verilmiş; hükme karşı davalı sigorta şirketi vekili ve davalı … vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
1-Davalı … … vekili istinaf dilekçesinde; davalının olay tarihinde saat 16:30 sıralarında aracı ile seyir halindeyken, davacı …’in, yolun kenarında davalı aracı ile aynı yöne doğru ve araca arkası dönük olarak yürümekte olduğunu, davalının aracı ile yanından geçmekte olduğu anda arkasına bakmadan yola fırlaması ve aracın önüne atlaması üzerine davalı aracının davacı …’e çarptığını, davacının karşıdan karşıya geçmeden önce herhangi bir şekilde yolu kontrol etmemiş olmakla birlikte, geçiş sırasında da bu kontrolü gerçekleştirmediğini, kaldı ki şahsın karşıdan karşıya geçmeye çalıştığı noktada, trafik raporunda da açık olarak görüldüğü üzere, trafik ışığı, yaya geçidi yahut yaya geçişine yarar herhangi bir trafik enstrümanı bulunmadığını, Jandarma raporunda ve yargılama sırasında alınan raporlarda belirtildiği üzere asıl kusurun karşıdan karşıya, kontrolsüz olarak geçiş yapmaya çalışan …’de olduğunu, davalının, davacı tarafın beyanlarının aksine tüm trafik kurallarına uygun olarak aracını kontrol ettiğini, kazanın oluşumunda herhangi bir kusuru bulunmadığını, davacının, tüm kurallara uyarak aracını kontrol eden davalının aracının önüne atlaması, tamamen kendi kusuru olup, oluşan zarar ile davalı fiilleri arasında herhangi bir illiyet bağı bulunmadığını, alınan bilirkişi raporlarında temel hatanın davalının, kavşaklara yaklaşırken hızını azaltmamış olduğu yönündeki peşin kabul olduğunu, davalının bu kuralı ihlal etmiş olduğunu gösterir hiçbir somut delil bulunmadığını, davalının eylemi ile gerçekleşen sonuç arasında illiyet bağının kesilmiş olabileceği imkanı yokmuş gibi bu yönde bir yorum yapılmasının somut olaya aykırılık teşkil ettiğini, aracın hızı ne olursa olsun, yola atlayan bir kişiye çarpmasının engellenebileceğinin peşinen kabul edilmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu,kavşaklara yaklaşırken hızını azaltmaması nedeniyle mahkeme tarafından kabul edilen kusurun karşılığının %15 olarak belirlendiğini, kabul anlamına gelmemekle birlikte, bu denli küçük bir kusurun nasıl %15’lik bir orana tekabül ettiğinin de anlaşılamadığını, bu oranların ne şekilde belirlenmiş olduğunun da, ne bilirkişi raporundan ne de mahkeme kararından anlaşılamadığını, kusurun olsa olsa %5-%10 bandında olabileceği düşünülmekle birlikte, bu hususların tekrar incelenerek mahkeme tarafından belirlenen kusur oranının tekrar değerlendirilmesi gerektiğini, davanın kısmi dava olarak açıldığını, belirsiz alacak davası olarak açılmamış olan bu davanın, davacı vekilince ıslah edildiğini ve davanın değerinin değiştirildiğini, bilirkişi raporuna karşı herhangi bir itiraz söz konusu olmadığını ve davacı vekilinin bu tutarı kabul ederek davasını ıslah ettiğini, buna rağmen mahkeme tarafından dosyanın yeniden bilirkişi incelemesine gönderilerek tutarın yeniden hesaplanmasına karar verilmesinin usul hukukuna aykırılık teşkil ettiğini, bu ikinci hesaplama sonrasında, ilk rapora itiraz etmeyen davacı tarafın tekrar davasını ıslah etmesi mümkün olmamasına karşın, davacı tarafın bu yönde bir talep ile alacak kalemlerini tekrar yükselttiğini, 24.02.2020 tarihli itirazlarına itibar edilmediğini, HMK’nın açık hükmü karşısında yapılan bu iki ayrı ıslahın açık olarak usul ve yasaya aykırı olduğunu, maddi tazminatın hesaplanması kapsamında yapılan bakıcı giderlerinin hesaba katılmasının, …’nin dikkate alınmasının ve kazanç elde edilemeyecek olan sürelerin kazanç hesabına dahil edilmesinin de hükme esas alınan bilirkişi raporunu hukuka aykırı hale getirdiğini, hükmedilen 50.000,00 TL tazminatın oldukça yüksek, hatta fahiş olduğunu, kusur oranına yönelik itirazları bir yana, mahkeme tarafından kabul edilen %15 kusur oranı halinde dahi hükmedilen manevi tazminat miktarının yüksek olduğunu, davacının yaşamış olduğu manevi zararların giderilmesi için hükmedilen bu tutar belirlenirken, asli kusurlu olan davacının bu kusurunun sonuçlarının göz ardı edildiğini, oluşan durumun temel sorumlusu davacı ve davacıya bakmakla yükümlü kişilerken, bu zararın tali sorumlusu olarak görülen davalı hakkında bu denli yüksek bir tazminata hükmedilmesinin hakkaniyete uygun olmadığını, davalının yaşanan olay nedeniyle yaşamış olduğu manevi yıkımın da bu tazminat miktarının belirlenmesinde dikkate alınması gerektiğini, davalının sosyo-ekonomik durumunun, belirlenen manevi tazminat tutarını ödemeye imkan tanımadığını, mahvına sebebiyet verebilecek sonuçların ortaya çıkmasının muhtemel olduğunu, işsiz olan ve geçimini ailesinin desteğiyle sağlayan davalı hakkında tüm bu hususlar dikkate alınmaksızın hükmedilen tazminat miktarının hakkaniyete uygun olmadığını, tazminat bir zenginleşme aracı olarak kullanılamamakla birlikte, talep edilen tutarların hakkaniyete, olayın durumuna ve davalının sosyo-ekonomik durumuna uygun olması gerektiğini, davacıların sosyo-ekonomik durumları da göz önüne alındığında, bir an için davalının kusurlu olduğu kabul edilse dahi, hükmedilen tazminat tutarının davacı tarafı zenginleştireceğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
2-Davalı … … Sigorta A.Ş. vekili istinaf dilekçesinde; davanın, fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak kısmi dava olarak açıldığını, davacı tarafın kök ve 1. ek hesap bilirkişi raporlarına dayanarak davayı ıslah ederek tam eda davasına dönüştürdüğünü, mahkeme tarafından, davacı taraf vekilinin 2. ıslah dilekçesinin reddi gerekirken işbu talepler kabul edilerek aleyhe karar verildiğini, mahkeme kararına üçüncü ek hesap raporu ve 2. ıslah dilekçesinin esas alınmasının hukuka aykırı olduğunu, 2. ıslah talebinin reddi gerektiğini, kabul manasında olmamak üzere, kök ve 1. ek hesap bilirkişi raporlarına yalnızca davalı şirket tarafından itiraz edilmekle usuli kazanılmış hak doğduğunu, bu nedenle daha aleyhe kriterlere göre alınan 2. ek ve 3. ek hesap bilirkişi raporlarının yargılamaya esas alınmasının mümkün olmadığını, davacı tarafın kök ve ek rapora itiraz etmeyerek ve herhalde davasını ıslah ettiğinden 2. ve 3. ek hesap raporları uyarınca herhangi bir talepte bulunma hakkına sahip olmadığını, aksinin kabulünün davalı tarafın bilirkişi raporlarına itiraz etmekte hukuki menfaati bulunmadığının kabulü anlamına geleceğini, davacı tarafın kök raporu kabul ederek davasını ıslah ettiğini, davalı şirketin kendi aleyhine olacak şekilde bilirkişi raporuna itirazda bulunduğunun kabul edilemeyeceğini, bakıcı giderinin teminat kapsamında olmadığını, nitekim mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkan iş göremezlik hali nedeniyle ortaya çıkan zararlarının, bu süreçteki bakıcı giderleri ve tedaviye ilişkin diğer giderlerin Trafik Sigortası Genel Şartları gereğince tedavi teminatı kapsamında olduğunu, 6111 sayılı yasa ve Karayolları Trafik Kanunu’nun 98. maddesi kapsamında … tarafından karşılanması gerektiğini, tedavi giderleri açısından 6111 sayılı Kanun’un 59. maddesi ile değiştirilen Karayolları Trafik Kanunu’nun 98. maddesi gereğince sigorta şirketlerinin sorumluluğu sona ermiş olup, kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın bu masrafların … tarafından karşılanacağının hükme bağlandığını, bu nedenle davacının bakıcı gideri talebinin reddi gerektiğini, hesap raporunda, aktüeryal açıdan hatalı tespitler yapıldığını, bu nedenle yerel mahkeme kararı hatalı olup, dosyada usuli müktesep hak gözetilerek yeniden hesaplama yapılması gerektiğini, karara esas alınan raporda, mağdurun muhtemel yaşam süresine göre hesaplama yapılmadığını, kullanılan yaşam tablosunun sonuna (99 yaş) kadar irat hesabı yapıldığını, bilirkişi raporunda 99 yaşına kadar hesap yapılmasının kullanılan aktüeryal yöntemlerden biri olmasına ve yanlış olmamasına rağmen Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarına ve Yargıtay kabullerine uygun olmadığını, davacı tarafın 18 yaşında olacağı tarihe kadar olan dönem için yapılan hesaplamada kullanılan asgari ücrete asgari geçim indiriminin dahil edilmesinin hatalı olduğunu, raporda, mağdurun 18 yaşında olacağı tarihe kadar olan dönem için yapılan hesaplamada kullanılan asgari ücrete asgari geçim indiriminin dahil edildiğini, söz konusu dönem için hesaplanan tutar, ücretli bir çalışmanın karşılığı değil efor kaybından dolayı mağdurun uğradığı zarara ilişkin olduğundan söz konusu dönemde kullanılan asgari ücrete asgari geçim indiriminin dahil edilmemesi gerektiğini, başvuru sahibinin askerlik yapacağının dikkate alınmaması ve söz konusu dönem için de hesaplama yapılmasının hatalı olduğunu, mağdurun olay tarihindeki yaşı dikkate alınarak 21 yaşında askere gideceği ve bu nedenle (askerlik+iş bulma süresi) yaklaşık 1 yıl çalışamayacağının dikkate alınması ve söz konusu süre için herhangi bir hesaplama yapılmaması gerektiğini, davalı şirket yalnızca maddi tazminattan sorumlu olup, yerel mahkeme kararında maddi ve manevi tazminat ayırımı yapılmaksızın hükmedilen harç ve yargılama giderlerinin tamamından müşterek ve müteselsil sorumlu tutulmasının hukuka aykırı olduğunu, hükmedilen maddi tazminat tutarı esas alınarak dosyada ancak sorumluluğuna isabet eden feri alacak kalemlerinden sorumlu tutulması gerektiğini, kabul manasında olmamak üzere, dava konusu edilen tutar yönünden dava tarihinden itibaren yasal faiz ve ıslah edilen tutar yönünden ıslah tarihinden itibaren yasal faiz olması gerekirken, hükmedilen tüm alacak bakımından dava tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, dava kısmi dava olarak ikame edilmiş olup, ıslah edilen dava tutarı yönünden ıslah tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesi gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
İstinaf eden davalı sigorta şirketi vekili ve davalı … vekilinin istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda; dava, trafik kazasından kaynaklanan maluliyet nedeniyle cismani tazminat (geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatı ile bakıcı gideri) ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Somut olayda, adına velayeten dava açılan davacı … 15.05.2004 doğumlu ve kazanın meydana geldiği 07.07.2016 tarihinde 12 yaşında olup, henüz reşit değildir. Kaza sonucu %100 oranında çalışma gücü kaybı, %97 oranında özürlü olduğu ve sürekli bir başkasının bakımına muhtaç olduğu belirlenmiştir. Özür oranına göre tespit edilen tazminat raporu hükme esas alınmıştır. Davacı küçüğün sürekli maluliyeti sebebiyle, yaşıtlarına göre daha fazla efor sarfedeceğinin kabulü ile kaza tarihinden itibaren tazminat hesaplanmış ise de, çalışma yaşında olmayan davacının reşit oluncaya kadar (18 yaş) …’siz asgari ücret düzeyinde geliri olduğunun kabulü ile tazminat hesaplanması gerekirken, ücretli ve fiili çalışmanın karşılığı olan …’li asgari ücret üzerinden tazminat hesaplanması doğru görülmemiştir.
Bu durumda mahkemece, davacının kaza tarihinden reşit olana kadar ki dönem için …’siz asgari ücret üzerinden sürekli iş göremezlik tazminatının hesaplanması hususunda aktüer bilirkişiden ek rapor alınarak, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu gibi hükme elverişli olmayan hesap bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm kurulması doğru görülmediğinden, davalı … … vekili ile davalı sigorta şirketi vekilinin istinaf taleplerinin kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülüp sonucuna göre karar verilmesi için ilk derece mahkemesine gönderilmesine, kararın kaldırılma sebebine göre davalı taraf vekillerinin sair istinaf taleplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı … … Sigorta A.Ş. vekili ile davalı … … vekilinin istinaf talebinin HMK.nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kabulü ile Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesinin 02.12.2020 tarihli,… Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, davanın yeniden görülüp sonucuna göre bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, kararın kaldırılma sebebine göre davalı … … Sigorta A.Ş. vekili ile davalı … … vekilinin sair istinaf taleplerinin şimdilik incelenmesine YER OLMADIĞINA,
2-Davalı sigorta şirketi tarafından yatırılan 4.999,50TL nispi, 59.30TL maktu istinaf karar harcı ile davalı … … tarafından yatırılan 5.058,50TL ve 854,00TL nispi istinaf karar harçlarının talepleri halinde ilgili taraflara iadesine,
3-İstinafa gelen davalılar tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda gözetilmesine,
4-Kararın tebliği ve harç iadesi işlemlerinin ilk derece Mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair, duruşma açılmadan dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.353/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 21.10.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi