Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2021/625 E. 2023/432 K. 15.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ

26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : …
ÜYE : …
ÜYE :….
KATİP : ….

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/11/2020
NUMARASI : …..

DAVACI :….

DAVANIN KONUSU : Trafik Kazası Nedeniyle Maddi Tazminat
KARAR TARİHİ : 15/06/2023
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 16/06/2023

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI;
Davacı vekili, 6.06.2017 tarihinde davalıya zorunlu mali sorumluluk sigortası ile olan …. plaka sayılı aracın davacının yolcu olarak bulunduğu tescilsiz motosiklete çarparak davacının yaralanmasına sebep olduğunu, davacının gelirinin asgari ücret düzeyinde olduğunu belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 3.200,00-TL daimi maluliyet tazminatı ve 100-TL geçici iş göremezlik tazminatı olmak üzere toplam 3.300,00- TL tazminatın davalı sigorta şirketine başvuru tarihi olan 26.09.2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, yargılama aşamasında HMK’nın 180. Maddesi gereğince davasını ıslah ederek davacının gelirinin yıllık 100.000,00 TL üzerinde olduğunu, HMK’nın 107. Maddesi gereğince belirsiz alacak davası açtıklarını belirtmiş, 17.06.2020 tarihli dilekçesi ile geçici iş göremezlik zararının 28.996,41 TL ve daimi sakatlık zararının 331.003,59 TL olarak hesaplandığını, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Poliçesine göre kişi başına iş gücü kaybı tazminatı sorumluluk limitinin 330.000,00 TL, kişi başına sağlık giderinin 330.000,00 TL olduğunu, daimi maluliyet tazminatı 330.000 TL, geçici iş göremezlik tazminatı 28.996,41 TL olmak üzere toplan 358.996,41 TL tazminatın 26.06.2017 kaza tarihinden itibaren işleyecek faizi ile davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı sigorta şirketi vekili, davalının sorumluluğunun sigortalı araç sürücüsünün kusuru ve poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, geçici iş görmezlik ve bakıcı giderlerinden sorumluluğu bulunmadığını, davacının kask takmaması nedeniyle müterafik kusuru olup olmadığının mahkemece tespitini, kusur oranı ve maluliyetin Adli Tıp Kurumundan alınacak rapor ile belirlenmesini, Sigorta Genel Şartlarına göre hesaplama yapılması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI;
Mahkemece toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; ….. Başkanlığından alınan raporda, …. Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik çerçevesinde düzenlenen raporda, %9 kalıcı maluliyet, 9 ay süre ile geçici iş görmezlik halinde kaldığı, makine mühendisi bilirkişi ve aktüer bilirkişiden alınan raporda davalıya sigortalı araç sürücüsünün %100 kusurlu, olduğu, TRH 2010 yaşam tablosu ve 1,80 teknik faize göre asgari ücret üzerinden yapılan hesaplamada 13.207,18 TL geçici iş gücü kaybı, 149.288,07 TL kalıcı iş gücü kaybı tazminatı hesaplandığı, bilirkişi raporuna itiraz üzerine ek rapor alındığı, davacının geliri bakımından dinlenen tanıkların davacının ne iş yaptıklarını bilmediklerini, babasının ölümü ile biçerdöver, traktör, balya makinesi araba ve elma bahçelerinin miras kaldığını, kardeşi Ali tarafından kullanıldığını beyan etikleri, dava dilekçesinde yıllık gelirin 100.000 TL olarak belirtildiği, davacı beyanı ile tanık beyanları arasında çelişki olduğu göz önüne alınarak beyana itibar edildiği, aylık geliri 8.333,33 TL üzerinden (asgari ücretin 5.935 katı) alternatifli hesaplama yapıldığı, hesaplamada 28.996,41 TL geçici, 331.003,59 TL kalıcı iş görmezlik tazminatı belirlendiği, davacının talebini bilirkişi raporu doğrultusunda ıslah ettiği, davacının kaza tarihinde 20 yaşında olduğu, babasından miras kalan taşınır ve taşınmazları kardeşinin kullandığı, davacının bekar olup köyde ailesiyle birlikte yaşadığı, kazancın ortak olduğu, davacının düzenli bir geliri olmadığı, yıllık 150.000 TL geliri olduğuna ilişkin tanık …’un beyanına itibar edilemeyeceğine karar verilerek asgari ücret üzerinden yapılan hesaplamanın hükme esas alınmasına karar verildiği, davacının yolcu olduğu motosikletle seyir halinde iken kask kullanmamış ise de yaralanmanın niteliğine göre kaskın olmamasının yaralanmaya etkisi olmadığından müterafik kusur indirimi yapılması talebinin reddedildiği gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne, 10.565,74TL geçici iş göremezlik, 136.329,36TL kalıcı iş göremezlik tazminatı toplamı 146.895,10TL’nin 09.10.2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru yapılmıştır.
İSTİNAF SEBEPLERİ;
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; dosyada iki farklı rapor olup 2019 yılında alınan ilk rapor ve 2020 yılında alınan ek raporun ikisinde de yer almayan tazminat miktarları üzerinden hüküm kurulmasının hatalı olduğunu, davacının davaya konu trafik kazasında yolcu olduğu için tazminat hesabında müterafik kusur indirimi yapılamayacağını, mahkeme kararında da kabul edilen bu gerekçe ile çelişir şekilde bilirkişi ek raporunda yer alan miktarlar üzerinden indirim yapılmasının hukuka aykırı olduğunu, mahkemenin gerekçeli kararı ile hüküm fıkrası arasında açık çelişki olup ilk derece mahkemesi kararının bu sebeple kaldırılması gerektiğini, ilk derece mahkemesi gerekçeli kararında “davacının bekar olup, ailesi ile birlikte yaşadığı” gerekçesi ile yıllık 150.000 TL geliri olduğunu kabul etmeyerek asgari ücret üzerinden yapılan hesaplamanın hükme esas alınmasına karar verildiğini, dosya kapsamında davacının gelirinin tespiti ve sosyal ekonomik durumunun araştırılması için … İlçe Jandarma Komutanlığına yazılan müzekkere cevabında 12.12.2017 tarihli kolluk tutanağında davacının murisinden kalan 10 dekar elma bahçesi, bir adet biçer-döver, bir adet balya makinesi, bir adet traktör kaldığı, bir adet kamyoneti bulunduğu, yıllık gelirinin 100.000 TL üzerinde olduğu tanık … beyanında davacının kaza öncesi gelirinin 150.000 TL civarında olduğunu bildiğini, babasından kalan traktör, balya makinesi, biçerdöver, kamyon kaldığını, ayrıca elma bahçelerinin de olduğunu beyan ettiği, tanık …’ün davacının murisinden kalma biçerdöver, balya makinesi, arabası ve traktörü olduğunu bildiğini beyan ettiğini, kolluk tarafından tutulan tutanak ve tanık beyanları birbirini doğrular nitelikte ve benzer mahiyette olup davacının gelirinin yıllık 100.000 TL olduğunun ispat edildiğini, bilirkişi raporuna esas gelirinin asgari ücret düzeyinde olmadığının kabulü ile 20.03.2020 tarihli bilirkişi ek raporunda hesaplanan tazminat kalemleri üzerinden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, eksik ve hatalı inceleme sonucunda karar tarihi itibari ile 2020 yılı verilerini içermeyen 2019 tarihli bilirkişi raporunun hükme esas alınarak davanın kısmen reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE;
Davacı vekilinin HMK’nın 355. Maddesi gereğince istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava trafik kazasında yaralanmadan kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir. Davacı vekili dava dilekçesi ile davalı sigorta şirketine zorunlu mali sorumluluk sigortası ile sigortalı aracın davacının yolcu olarak bulunduğu motosiklete çarpması sonucu meydana gelen kazada yaralandığını, davacının gelirinin asgari ücret olduğunu belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatının davalıdan tahsilini talep etmiş, yargılama aşamasında HMK’nın 180. Maddesi gereğince davasını tam ıslah ederek davanın HMK’nın 107. Maddesine göre açılan belirsiz alacak davası olduğu ve davacının gelirinin yıllık 100.000 TL olduğunu belirterek ıslah etmiş, daha sonra verdiği dilekçesi ile dava değerini arttırmış, mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
1-Mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması Anayasa hükmüdür (md.141/3). Mahkemenin, tarafların açıklamalarını dikkate alarak değerlendirmesi ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesi hukuki dinlenilme hakkının da (HMK.md.27) gereğidir. Bu husus aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6.maddesinde düzenlenen adil yargılama hakkı kapsamında da güvence altına alınmış haklardandır. Yargı organları her iki tarafın iddia ve savunmaları ile delillerini değerlendirip, sabit görülen maddi vakıaları ve bunlardan çıkardıkları sonuç ve hukuki sebepleri gerekçelerine yansıtmalıdırlar. HMK’nın 6100 Sayılı HMK’nın 297. Maddesinde hükmün kapsamı ve hükümde bulunması gereken hususlar maddeler halinde açıkça düzenlenmiştir. 297/c bendinde “tarafların iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan hukuki sonuç ve hukuki sebeplerin” hükmün kapsamı içinde bulunması gereken hususlar olduğu belirtilmiştir. Yine aynı kanunun 297/2 maddesinde “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir” düzenlemesine yer verilmiştir. Kararın hüküm fıkrası ile gerekçesi birbirine sıkı sıkıya bağlı olup, arasında çelişki bulunmaması gerekmektedir. Anılan yasal düzenlemenin de gereği olarak mahkemece verilen hükmün, gerekçeli olması, gerekçe ile hüküm fıkrası arasında uygunluk ve illiyet bulunması, gerekçenin dosya kapsamına ve uyuşmazlığa ilişkin olması, taleplerin hangi nedenle kabul, hangi nedenle reddedildiğinin gerekçeden anlaşılması ve hükmün infazda tereddüt yaratmayacak mahiyette olması gerekmektedir. Hakim tefhim ettiği karara uygun gerekçeli hüküm oluşturmalıdır. Kararın hüküm fıkrası ile gerekçesi birbirine sıkı sıkıya bağlı olup, arasında çelişki bulunmaması gerekmektedir. HMK’nın 298/2. maddesi uyarınca, gerekçeli karar tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili ya da farklı olması, yargılamanın aleniyetine, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasa’nın 141. maddesi ile HMK’nın yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca, anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi Yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksi düşünce ve uygulama yargının, yargıcın ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile bağdaşmaz.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 07.12.2011 tarih, 15-708 Esas – 737 Karar sayılı ilamında açıklandığı üzere; gerekçe, hakimin (mahkemenin) tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapar. Gerekçe bölümünde hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanır. Hakim, tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini (hukuk sebepleri) kendiliğinden (re’sen) araştırıp bularak hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar (Kuru, Baki/Arslan, Ramazan/ Yılmaz, Ejder; Medeni Usûl Hukuku Ders Kitabı 6100 sayılı HMK’na Göre Yeniden Yazılmış, 22 Baskı, Ankara 2011, s.472). Hakim, gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendini denetler. Üst mahkeme de bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. Taraflar da ancak gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını daha iyi anlayabilirler.
Kanunda belirtilen sınırlar ve kurallar çerçevesinde hem maddi, hem de hukuki denetim yapılan istinaf kanun yolunda, HMK’nın 353/(1)-b-2. maddesi, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, Kanun’un olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında duruşma yapılmadan karar verileceği düzenlemesini içermekte ise de, gerekçe ile hüküm fıkrasının veya kısa karar ile gerekçeli kararın çelişkili olması durumunda hakimin hangi hükmü oluşturmak istediği belli olmadığından, maddi ve hukuki denetime elverişli bir hüküm bulunduğundan söz edilemez.
Mahkemece, karar gerekçesinde hüküm altına alınan tazminat miktarının ne şekilde belirlendiği, dosyada mevcut bilirkişi raporlarından hangisine itibar edildiği, raporlara itibar edilmemiş ise hangi gerekçe ile itibar edilmediği belirtilmediği gibi hüküm altına alınan miktarda dosyada bulunan bilirkişi raporlarında belirtilen miktar olmadığından bu miktara nasıl ulaşıldığı da karar gerekçesinde açıklanmadığından denetlemeye uygun şekilde gerekçesi de belirtilerek yeniden hüküm kurulmak üzere kararın kaldırılması gerekmiştir.

2- Kabul şekline göre; davacı vekili tarafından davacının babasından kalan tarlaları, traktör, biçer döver ve balya makinası bulunduğu yıllık gelirinin 100.000 TL üzerinde olduğu belirtilerek buna göre tazminat hesabı yapılması talep edilmiş, Mahkemece davacının tanıklar dinlenmiş, tanıklar davacının ne iş yaptığını bilmediklerini, babasının ölümü ile biçerdöver, traktör, balya makinesi araba ve elma bahçelerinin miras kaldığını, ancak kardeşi Ali tarafından kullanıldığını beyan ettikleri gerekçesi ile gelirin asgari ücret olduğu kabul edilerek yapılan hesaplamaya göre karar verilmiştir. Mahkemece davacının geliri asgari ücret olduğu kabul edilerek hüküm kurulmuş ise de, davacının kazadan önce elde ettiği gelirin belirlenmesi için yapılan araştırma yeterli değildir.
Davacı tarafa davacının ne şekilde gelir elde ettiği konusunda ispat imkanı verilmesi, tarımsal faaliyette bulunduğunun tespiti halinde aylık net sabit geliri olmayan tarımsal faaliyet icra eden, ticari işletmesi bulunan veya serbest olarak mesleki çalışma yapan kişiler yönünden, işletmesine ilişkin bilgiler ile, işletme defteri ve vergi kayıtları toplanarak, yapılan işten sağlanan bir gelirin bulunması halinde bu gelirin elde edilmesinde malul olan kişinin bedensel ve yönetsel katkısı belirlenip, kişinin yerine başkasının çalıştırılması olanağı gözönüne alınarak ona yapılacak ya da yapılması gereken ücret esas alınarak bu miktar üzerinden çalışma gücü zararının hesaplanması gereklidir.
Bu durumda mahkemece, yukarıda belirtilen ilkeler ışığında, davacının kendisinin tarımsal faaliyette bulunup bulunmadığının belirlenmesi için kayıtlı çiftçi olup olmadığı yada tarım makinaları ile ilgili gelirinin bulunup bulunmadığına ilişkin belgeler ilgili yerlerden getirilip, tarımsal faaliyette bulunuyor ise taşınmazlarının miktarı, yapılan zirai üretimin niteliği, yılın hangi döneminde ne kadar süreyle tarım ve çalışma yapılabildiği, davacının kişisel özellikleri, yaşı, bedensel katkısının ne oranda olduğu, davacının yerine işin görülmesi için başka birisinin çalıştırılması halinde, ilgili meslek odalarından sorularak bu iş için ne kadar ücretle başka birisinin çalıştırılabileceği hususlarında gerektiğinde uzman bilirkişilerden bilirkişi raporu alınmak suretiyle davacının çiftçilik mesleğinde fiili emeği ile elde edeceği net gelirin ne kadar olacağı tespit edilip sonucuna göre karar verilmesi aksi halde asgari ücretin esas alınması gerekirken yazılı şekilde eksik araştırma ile hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1.a.6.maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve yeniden inceleme yapılmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE; HMK’nın 353/1.a.6 maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına,
Yeniden yargılama yapılması için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
2-İstinaf yoluna başvuran tarafca yatırılan peşin harcın istek halinde yatırana iadesine,
3-İstinaf yoluna başvuran tarafça yapılan yargılama giderinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılacak yargılamada dikkate alınmasına,
4-Karar tebliği, harç mahsup, iade ve tahsil işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu HMK’nın 353/1.maddesi gereğince kesin olmak üzere 15.06.2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan

Üye

Üye

Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.