Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2021/612 E. 2021/722 K. 08.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/12/2020
NUMARASI :…

DAVANIN KONUSU : Tazminat

KARAR TARİHİ : 08/04/2021
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 30/04/2021

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı taraf vekillerince süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde; 06/02/2010 tarihinde davacı …’nin içinde yolcu konumunda olduğu, dava dışı … yönetimindeki araç ile dava dışı … yönetimindeki aracın karıştığı kaza sonucu davacı …’nin yaralandığını ve bakıma muhtaç hale geldiğini, … yönetimindeki aracın kaza tarihinde geçerli trafik sigorta poliçesinin bulunmadığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere davacının iş göremezlik zararları ile bakıcı giderleri ve SGK tarafından karşılanmayan sağlık, tedavi-yol vs giderleri için şimdilik 100,00-TL maddi tazminatın, kaza tarihinden, kabul edilmediği takdirde temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş; 06.06.2016 tarihli artırım dilekçesi ile 10,00 TL geçici, 156.869,00 TL sürekli iş göremezlik tazminatı, 3.327,24 TL bakıcı gideri ve 10,00 TL belgesiz tedavi giderinin tazminini istemiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın zaman aşımına uğradığını, davadan önce davacıya 18.121,00 TL’nin ödendiğini bunun dışında davalının bir sorumluluğunun kalmadığını, sorumluluklarının kusur oranı ve kaza tarihindeki teminat limitleri ile sınırlı olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Yerel mahkemece, yargılama, iddia, savunma, alınan bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre, 06/02/2010 tarihinde davacının içinde yolcu olduğu dava dışı babasına ait ve yönetimindeki araç ile dava dışı … yönetimindeki araçların karıştığı trafik kazasında küçük … …’nin yaralandığı, karşı aracın kaza tarihini kapsayan trafik sigorta poliçesinin bulunmadığı, kazanın gerçekleşmesinde karşı araç sürücüsünün %80 oranında asli kusurlu, davacının içinde olduğu araç sürücüsünün ise %20 oranında tali kusurlu olduğu, davacının kaza nedeni ile %10,3 oranında vücut genel çalışma gücünü kaybettiği ve 4 ay süre ile geçici iş göremez halde kaldığı, PMF tablosu esas alınarak ve davacının üniversite tahsili alacağı kabul edilerek 25 yaşın hitamına kadar asgari ücret, 25 yaş hitamı ile asgari ücretin 1,72 katı gelir elde edeceğinin kabulü ve davalı … tarafından dava tarihinden önce yapılan ödemenin güncellenmiş değeri mahsup edilmek ve ayrıca trafik sigorta poliçesi bulunmayan karşı araç sürücüsünün %80 kusuruna isabet eden kısım belirlenmek suretiyle …..sayılı 26.12.2017 tarihli önceki karar ile davanın kısmen kabulüne, 107.579,14-TL iş göremezlik tazminatı ile bakım ve belgelendirilemeyen tedavi giderleri yönünden 1.990,48-TL maddi tazminatın 21/05/2013 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, Fazlaya ilişkin talebin reddine karar verildiği, kararın taraflarca istinaf edilmesi üzerine Ankara BAM 26. Hukuk Dairesinin …… sayılı kararı ile mahkeme kararının kaldırılmasına karar verildiği,davanın iş bu esasa alındığı,Davacı vekilinin ıslah dilekçesi ile 10.00 TL geçici iş göremezlik zararı, 156.869,00 TL sürekli iş göremezlik zararı, 3.327,24 TL bakıcı gideri, 10.00 TL SGK tarafından karşılanmayan sağlık, tedavi ve yol gideri tazminatı istediği, Sigorta Bilgi ve Gözetim Merkezinin….. Plakalı aracın trafik sigorta poliçesi olmadığını bildirdiği,Ankara 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin …… Sayılı dosyasına ait ilam ve bilirkişi raporlarının UYAP üzerinden dosyaya getirildiği, incelenmesinde yargılamaya konu trafik kazası nedeniyle makine mühendisi bilirkişiden alınan kusur raporunda karşı aracın sürücüsü …’in birinci derecede %80 oranında kusurlu olduğu,davacının içinde yolcu olduğu araç sürücüsü …’nin ikinci derecede %20 oranında kusurlu olduğunun belirlendiği,Kaza tespit tutanağında …’in fasılalı yanan kırmızı ışıkta kontrolsüzce anayola çıktığı,…’nin de aracının hızını şehir içi hız kurallarına göre ayarlamadığının belirtildiği, bu haliyle bilirkişinin kusur değerlendirmesine itibar edildiği, BAM kararı doğrultusunda bilirkişiden ek rapor alındığı, tazminat tutarlarının güncellendiği, 247.541,97 TL tutarında sürekli iş göremezlik tazminatı hesaplandığı, … %80 oranında kusurlu olduğundan bu kusura isabet eden tazminatın 198.033,00 TL olduğu, bu tutarın sigorta poliçe limiti 175.000,00 TL’den yüksek olduğu,175.000,00 TL poliçe limitinden daha önce ödenen 18.121,00 TL mahsup edildiği, davacının 156.879,00 TL sürekli iş göremezlik tazminatı talep edebileceğinin anlaşıldığı, 2.488,00 TL’nin hangi alacak kalemine ilişkin olduğu hususunda bilirkişinin bu tutarın sehven rapora eklendiğini bildirdiği,karşı araç sürücüsünün %80 oranında kusurlu bulunması, poliçe limitinin 175.000,00 TL olması, davacının %10,3 oranında malul kalması, 4 ay süreyle geçici iş göremez kalması, davacının bedel arttırım dilekçesinde bakıcı giderine dair de talepte bulunulması, bakıcı giderinin sehven hesaplanması nedeniyle bakıcı gideri hariç diğer alacak kalemleri olan sürekli ve geçici iş göremezlik tazminatları yönünden kabule karar vermek gerektiği, sigorta şirketine başvuru tarihinden 8 iş günü sonrasından itibaren taleple bağlı kalınarak yasal faize hükmedildiğinden bahisle Davanın kısmen kabulüne, 156.869,00 TL sürekli iş göremezlik tazminatı ile 10.00 TL geçici iş göremezlik tazminatının davalı sigorta şirketinden 21/05/2013 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş; hükme karşı taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
1-Davacı … …’ye velayeten Hacer ve … vekili istinaf dilekçesinde özetle; alacağın eksik hesap edildiğini, yeniden rapor alınması ve hesaplama yapılması taleplerinin mahkemece hukuka aykırı olarak reddedildiğini,
Talep edilen rakam üzerinden kusur indirimi yapılarak davanın kısmen reddedildiğini, Dosya kapsamında alınan kusur raporlarında davacı … …’nin kazanın oluşumunda herhangi bir kusurunun bulunmadığının tespit edildiğini,
Dava dilekçesinde davalıdan kusur oranında değil müşterek ve müteselsil sorumluluk esaslarına göre talepte bulunulduğunu,bu nedenle davalının zarardan, sigortalısının kusuru oranında değil tamamından sorumlu olduğunu, davalının sadece kusur oranına göre sorumlu tutulmasının hukuka uygun olmadığını,
Davacı … …’nin anne ve babasının üniversite mezunu olup, baba …’nin polis memuru olarak görev yaptığını, davacının bir tanede erkek kardeşi olduğunu, sosyal ve maddi durum itibariyle …’nin üniversite eğitimi alması ihtimalinin çok yüksek olduğunu, bu yüzden davacının üniversiteden mezun olacağı kabul edilerek, üniversite mezunu bir kişinin alabileceği gelir üzerinden tazminat hesabı yapılması gerektiğini, ancak hükme esas alınan raporda, gelir düşük alınarak hesaplama yapıldığını, zira TUIK verilerine göre tespit edilen gelir üzerinden hesaplama yapılması gerektiğini, Mahkeme tarafından bakıcı-bakım gideri ve SGK tarafından karşılanmayan sağlık-tedavi giderlerine dair taleplerinin reddinin hukuka aykırı olduğunu, taleplerin dikkate alınmadığını, geçici işgöremezlik zararı, bakıcı-bakım giderleri ve SGK tarafından karşılanmayan sağlık-tedavi-yol vs giderleri için herhangi bir hesaplama yapılmadığını, iş göremezlik dönemi için bakıcı-bakım giderinin brüt asgari ücretten hesaplanması gerektiğini, davacının tedavi süresince yol, ilaç, tıbbi malzeme, bandaj, eve doktor hemşire gelmesi, pansuman, ambulans, taksi, refakatçi gideri yapmak zorunda kaldığını, hastaneye gidip gelirken taksi kullanıldığını, belgeli ve belgesiz tedavi gideri olduğunu, bu zararın da tespiti ile hüküm altına alınmasını talep ettiklerini, tüm zarar taleplerinin ayrı ayrı hesaplanması gerekirken reddine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, temerrüt tarihinin yanlış belirlendiğini, avans faizine hükmedilmesi gerekir iken yasal faize hükmedilmesinin de hatalı olduğunu, davalıya iadeli taahhütlü usul ile ödeme yapması ihtarının, ekleriyle birlikte dava açılmadan çok önce tebliğ edildiğini, davalı yanca, 8 iş günü olan yasal süre geçirildikten sonra davacıya kısmi ödeme yapıldığını, bu ödeme tarihinin temerrüt tarihi olarak baz alındığını, davalıya başvuru yapıldıktan 8 iş günü sonrasının temerrüt tarihi olduğunu, her bir talep için lehlerine ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesi gerekir iken tüm taleplerin toplam olarak değerlendirilerek tek bir vekalet ücretine hükmedilmesinin de hatalı olduğunu, kendileri tarafından yapılan yargılama giderlerinin de eksik hükmedildiğini, davalı lehine fazla vekalet ücretine ve yargılama giderine hükmedildiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
2-Davalı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacı küçüğün maluliyet oranının tespitine ve kusur oranının belirlenmesine ilişkin raporların kendilerine tebliğ edilmediğini, bu hususu bir çok dilekçelerinde belirtmelerine rağmen açıkça savunma haklarının ellerinden alınmasına yönelik usulü eksikliğin tamamlanmadığını,davalı kurumun sigorta şirketi olmadığını, mahkemenin kararında sigorta şirketi olarak nitelendirme yapılmasının eksik inceleme ile karar verildiğini gösterdiğini, kaza tarihinde 3 yaşında olan küçük için geçici iş göremezlik tazminatı hesabı yapılmasının ve mahkemece bu tazminata karar verilmesinin hatalı olduğunu, davacının gelir elde etme yaşına gelmediğini, bu hususta 18 yaşın esas alınması gerektiğini,
Ödeme tarihindeki veriler esas alınarak tazminat hesabı yapılmadığını, davadan önce davacı tarafa 21.05.2013 tarihinde 18.121,00 TL ödemede bulunulduğunu, ödeme tarihi itibari ile bu meblağın yeterli olup olmadığı yönünden, ödeme tarihindeki verilere göre tazminat hesabı yapılması gerektiğini,poliçe limitinden güncellenen değer yarine sadece ödeme miktarının mahsup edildiğini, davacının yüksek öğretim göreceğinden hareketle tazminat hesaplandığını, olay tarihinde henüz 3 yaşında olan davacının yüksek öğretime devam edip etmeyeceği dahi meçhul iken asgari ücretin 1.7 katı gelir kazandığının kabulü ile ve hemen işe başlamış gibi hesaplama yapılmasının hatalı olduğunu, bu konudaki itirazlarının değerlendirilmediğini, sarf belgesi ibraz edilmeyen tedavi giderlerinden davalının sorumlu olmadığının gözetilmediğini, 6111 Sayılı Yasanın 98. Maddesi gereğince tedavi giderlerinin SGK sorumluluğunda bulunduğunu, davadan önceki başvuru nedeniyle davalı tarafından, davacı tarafa 21.05.2013 tarihinde ödemede bulunulduğunu, mahkemece bu tarihin temerrüt tarihi olarak kabul edildiğini ve bu tarihten itibaren faize karar verildiğini, dava açılmasına sebebiyet verilmediğini, sadece kanundan doğan sorumluluğu nedeniyle davalının temerrüdünden söz edilemeyeceğini, bu nedenle dava dilekçesinde talep edilen miktar yönünden dava tarihinden, ıslah edilen tazminat miktarı yönünden ıslah tarihinden itibaren faize karar verilmesi gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle, kazaya karışan karşı aracın olay tarihini kapsayan ZMSS poliçesi olmadığından, davalı … aleyhine açılan maddi tazminat (geçici ve sürekli iş göremezlik, bakıcı ve belgesiz tedavi gideri) istemine ilişkindir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297/2. maddesinde; ‘Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi’ gerektiği düzenlenmiştir. Anılan yasal düzenlemenin de gereği olarak mahkemece verilen hükmün, hüküm sonucu kısmında isteklerin her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında açık şüphe ve tereddüte mahal vermeyecek şekilde gösterilmesi, hükmün infazda tereddüt yaratmayacak mahiyette olması gerekmektedir. Bu yön, kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın her aşamasında mahkemece resen gözetilmesi gerekir. Bu hükümler yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereği ve kamu düzeni ile ilgili olup, yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kısa ve gerekçeli kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar, kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta olması zorunludur. Maddi vakıa ve hukuka uygunluk denetiminin yapılabilmesi için de ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş bir hükmün bulunması gerektiği açıktır.
Somut olayda, davacı vekili dava dilekçesinde belirsiz alacak davası açarak, trafik kazası sonucu davacının yaralanıp malul kaldığından bahisle, geçici ve sürekli iş göremezlik zararı, bakıcı – bakım gideri, SGK tarafından karşılanmayan sağlık, tedavi, yol vs. giderleri olarak toplam 100,00 TL tazminatın davalıdan tahsilini talep etmiş, 06.06.2016 tarihli bedel artırım dilekçesinde, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile geçici iş göremezlik zararı nedeniyle 10,00 TL, sürekli iş göremezlik zararı nedeniyle 156.869,00 TL, bakıcı gideri nedeniyle 3.327,24TL, SGK tarafından karşılanmayan sağlık, tedavi, yol giderleri nedeniyle 10,00 TL maddi tazminatın davalıdan tazminini istemiştir.
Yerel mahkemece verilen 26.12.2017 tarihli,… sayılı hükmün taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Daire’nin 20.11.2019 tarih,…. sayılı kararı ile HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kararın kaldırılmasına karar verilmiş ve mahkemece dava yeni esasa kaydedilerek yargılama yapılıp, yeniden hüküm kurulmuş ise de Daire’nin ilgili kararının gereğinin aşağıda belirlenen hususlarda tam olarak yerine getirilmediği anlaşılmıştır.
Bu durumda mahkemece;
1-Öncelikle iş bu davada davacı küçük … … olup, küçüğe velayeten annesi Hacer ve babası … tarafından dava açıldığından,karar başlığında davacı olarak “… …’ye velayeten anne ve babasının isimlerinin yazılması” gerekirken, baba …’nin de davacı olarak karar başlığında yazılması doğru görülmemiştir.
2-Davalı … 5684 Sayılı Sigortacılık Kanununun 14. Maddesi ile kurulmuş olan ve 26.07.2007 tarihli 26594 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren … Yönetmeliği kapsamında faaliyetlerini sürdüren tüzel kişiliğe haiz bir kurum olup, sigorta şirketi değildir. Bu nedenle mahkemece kararda süreklilik arz eder şekilde “davalı sigorta şirketi” biçiminde nitelendirilmesi de doğru görülmemiştir.
3-İş bu davada mahkemece hükme esas alınan kusur ve maluliyete dair bilirkişi raporları, davalı … tarafından, dava dışı müteveffa sürücü … mirasçıları aleyhinde Ankara 1. AHM’nin … Karar sayılı dosyasında davacıya ödenen 18.121,00TL tazminatın rücuen tahsili istemi ile açılan davanın yargılamasında alınan raporlar olup, iş bu cismani tazminata ilişkin davalı … hakkında açılan davada ayrıca davacının maluliyetine ve sürücülerin kusur durumuna ilişkin bilirkişi raporu alınmadığı anlaşılmıştır. Bu halde mahkemece, … Dahili Tıp Bilimleri Bölümü Adli Tıp ABD Başkanlığı tarafından düzenlenen 18.06.2014 tarihli maluliyet raporu ile makine mühendisi bilirkişi tarafından düzenlenen 28.04.2014 tarihli raporlardan birer örneğin davalı tarafa tebliği ile itiraz ve beyanda bulunma hakkının sağlanmaması da doğru değildir.
4-Dava dilekçesinde kaza sonucu babasının (…) aracında yolcu konumunda bulunan davacı küçüğün yaralandığı, kazanın her iki araç sürücüsünün de kusuru ile meydana geldiği, dava dışı sürücü … yönetimindeki aracın olay tarihini kapsayan trafik sigortası bulunmadığından, zarardan kanunen davalı … Hesabının sorumlu olduğu belirtilerek dava açılmış ve tazminatların müştereken ve müteselsilen davalıdan tahsiline karar verilmesi talep edilmiştir. TBK’nın 162-168. maddelerinde düzenlenen müteselsil borçluluk hükümleri gereği davacı tarafın zararının tamamını müteselsil borçlulardan istediğinden talep etme hakkı bulunmaktadır. Kusuruna isabet eden kısımdan daha fazlasını ödeyen müteselsil borçlunun iç ilişkide fazla ödediği kısmı diğer borçluya rücu etme hakkı mevcuttur. Somut olayda … yönetimindeki araçta yolcu konumunda olan davacı …’nin kazanın oluşumunda her hangi bir kusuru bulunmadığı anlaşılmakla, bu durumda kusur oranı gözetilmeden davacının davaya konu kaza sonucu yaralanması nedeniyle talep edebileceği tazminatlar hesaplanarak, davalının olay tarihinde geçerli azami ZMSS poliçe limiti (18.121,00 TL ödemenin, poliçe limitinden tenzilinden sonra kalan bakiye kısım) ile sınırlı sorumlu olmak üzere tazminatla sorumluluğuna karar verilmesi gerekirken, sürücü …’ye izafe edilen kusur oranında tazminattan indirim yapılması da doğru görülmemiştir.
5-Dava dilekçesinde davacı için bakıcı gideri talep edilmiş olup artırım dilekçesi ile bu tazminat miktarı 3.327,24TL olarak artırılmıştır. Ancak davacı için alınan maluliyet raporunda yaralanması nedeniyle bakıcıya ihtiyacı olup olmadığı, bakıcı ihtiyacı varsa süresi yönünden her hangi bir değerlendirme yapılmamıştır. Davacı kaza tarihindeki yaşı itibari ile küçük çocuk olmakla zaten bakıma ihtiyacı olduğu aşikar ise de, davaya konu kaza sonucu yaralanması nedeniyle ayrıca bakıma ihtiyacı olup olmadığının tespiti gerekir.
Bu durumda mahkemece davacıya ait tüm tedavi evraklarının (gerektiğinde davacının muayenesinin de yapılarak) maluliyet raporunu düzenleyen ….. Dahili Tıp Bilimleri Bölümü Adli Tıp ABD Başkanlığına gönderilerek yaralanması sebebiyle bakıcıya ihtiyacı olup olmadığı, bakıcıya ihtiyacı olduğunun tespiti halinde, süresine ilişkin denetime elverişli bir rapor alınması, bakıcı ihtiyacı ve süresinin tespitinden sonra aktüer bilirkişiden bakıcı giderine dair rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken bu hususlarda rapor alınmadan eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
6-Dava dilekçesinde davacının SGK tarafından karşılanmayan sağlık, tedavi, yol giderleri de talep edilmiş, bedel artırım dilekçesi ile bu talep 10,00 TL olarak artırılmıştır. Ancak dosya kapsamında SGK’nun sorumluluğunda bulunmayan belgesiz tedavi giderinin tespitine dair bilirkişi raporu bulunmadığı anlaşılmıştır. Bu zararın tespiti hususunda adli tıp uzmanı doktor bilirkişiden davacının yaralanma durumu, derecesi, maluliyeti, iyileşme süresi vs. hususlar gözetilerek rapor alınabileceği gibi, hayatın olağan akışına ve dosya kapsamına göre hakim tarafından da belgesiz tedavi gideri tespit ve takdir edilebilir.
O halde mahkemece, davacının yaralanması sebebiyle yapılması gereken belgesiz tedavi giderinin tespitine ilişkin adli tıp uzmanı doktor bilirkişiden rapor aldırılması ya da hakim tarafından TBK’nun 50/2 maddesi gereğince bu zarar miktarının belirlenmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken bu hususta her hangi bir inceleme ve değerlendirme yapılmaması da doğru değildir.
7-Davacı kaza tarihinde 2 yaş 9 ay 5 günlük olup, ….. araştırması, ailenin eğitim durumu, mesleği vs. Hususlar gözetilerek ileride davacının üniversite eğitimi almasının kuvvetle muhtemel olduğunun kabulü ile tazminat hesabı yapılmıştır.Aktüer bilirkişi raporunda davacının 25 yaş hitamı ile üniversiteden mezun olacağının kabulü ile tazminat hesaplanmış ise de, anılan raporda davacının okuldan mezun olur olmaz üniversite mezunu olarak mesleğini icra edip gelir elde edeceğinin kabulü ile mezun olduğu tarihten itibaren maliye bakanlığı bütçe ve mali kontrol genel müdürlüğü tarafından bildirilen (üniversite mezunu bekar personelin 9. Derece 1. Kademeden alacağı net maaşı) gelirden hesaplama yapılması doğru değildir. Zira üniversite eğitimi alacağı kabul edilen davacının, eğitimini aldığı işi bulabilmesi için mezuniyetten sonra belli bir süre iş araması gerekeceği aşikar ve hayatın olağan akışına daha uygundur.Bu husus dikkate alınmadan tazminat raporu düzenlenmiştir.
Bu durumda mahkemece; davacının üniversite mezuniyetinden sonra ortalama iş bulma süresinin tespiti ile, iş arama süresinde mesleğine bağlı gelir elde edemeyeceği de gözetilerek hesaplama yapılması için konusunda uzman aktüer bilirkişiden rapor alınarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile karar verilmesi doğru değildir.
8-Davacı kaza nedeniyle %10.3 oranında sürekli malul kalmış, 4 ay geçici iş göremezlik süresi tespit edilmiştir. Davacının kaza tarihinde yaşının küçük olması sebebiyle gelir getirici işte çalışmadığı ve bu nedenle geçici iş göremezlik tazminatı talep edemeyeceği anlaşılmakta ise de,beden gücü kaybı nedeniyle yaşıtlarına göre maluliyet oranı dahilinde daha fazla efor sarf ederek hayatını idame ettirmek durumunda kalacağından, bu dönem için asgari ücret düzeyinde efor kaybı zararı tespitinde isabetsizlik bulunmamakla birlikte, davacı küçüğün olay tarihinden,üniversiteden mezun olup işe başlayacağının kabul edildiği 01.05.2032 tarihine kadar AGİ’siz net asgari ücret düzeyinde gelir elde edebileceğinin kabulü gerektiği gözetilmeden, AGİ dahil edilmiş net asgari ücret üzerinden gelir elde ettiğinin kabulü ile tazminat hesabı yapılması da doğru olmadığından, bu durumda belirlenen dönem aralığı için AGİ’siz net asgari ücret üzerinden tazminat hesabı yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, hatalı tazminat raporuna dayanılarak yazılı olduğu biçimde hüküm kurulması doğru değildir.
9-Davacının ebeveynlerinin başvurusu üzerine, iş bu dava açılmadan önce davalı … tarafından 21.05.2013 tarihinde davacı taraf hesabına 18.121,00 TL tazminat ödemesi yapılmıştır.Davalı tarafından ödenen tazminatın, ödeme tarihi itibariyle yeterli olup olmadığının belirlenmesi için öncelikle, ödeme tarihindeki verilere göre tazminat hesabının yapılması ve hesaplanan bu bedel ile davalı tarafından ödenen bedel arasında fahiş fark olup olmadığının saptanması; fahiş fark tespitinin yapılması halinde, hesap tarihindeki verilere göre hesaplanacak tazminattan, zarar ve yararın denkleştirilmesi ilkesi gereğince (… tarafından yapılan ödemeyi iş göremezlik tazminatı hesabı yapılmadan önce alan davacı, hesap tarihine kadar geçen sürede, aldığı paranın yasal faizi kadar kazanım elde etmiş olacağından, zarar ve yararın denkleştirilmesi ilkesi gereğince, davacıya yapılan ödemenin, ödeme günü ile iş göremezlik tazminatının hesaplandığı güne kadar geçen süredeki işlemiş yasal faizi de hesaplanarak ödeme tutarı ile birlikte hesaplanan iş göremezlik zararından indirilmesi gerektiğinden), davadan önce davalının ödediği bedelin yasal faiziyle güncellenmiş değerleri düşülerek sonuç tazminatın belirlenmesi gerekir.
Mahkemenin hükme esas aldığı hesap bilirkişi raporlarında, anılan biçimde herhangi bir hesaplama yapılmamış; sadece, hesap tarihindeki verilere göre hesaplanan bedelden, davalı ödemesinin güncel değerlerinin düşülmesiyle yetinilmiş olup, rapor bu yönden hükme elverişli olmadığından, açıklandığı şekilde aktüer bilirkişi raporu alınarak, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yetersiz rapora göre karar verilmesi de doğru görülmemiştir.
O halde mahkemece yukarıda 9 bent halinde açıklanan işlemler yerine getirildikten sonra, davacı tarafın dava dilekçesi ve bedel artırım dilekçesinde ayrı kalemler halinde talep ettiği geçici ve sürekli iş göremezlik zararı, bakıcı – bakım gideri ve SGK tarafından karşılanmayan belgesiz tedavi gideri talepleri yönünden ayrı ayrı ve gerekçelendirilmek sureti ile hangi talebin ne kadarının kabul, ne kadarının ret edildiği hususunda olumlu yada olumsuz, infazda tereddüt yaratmayacak mahiyette, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların tek tek sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüte mahal vermeyecek şekilde gösterilerek karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu biçimde davacı tarafın davaya konu ettiği tüm talepleri yönünden inceleme ve değerlendirme yapılmaksızın, eksik inceleme ve değerlendirme ile gerekçe gösterilmeden, taraflara yükletilen hak ve sorumluluklar yönünden açık olmayan, taraflar yönünden şüphe ve tereddüt uyandıracak nitelikte hüküm kurulması (10.4.1992 gün ve … sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararı), doğru olmadığı gibi; kabule göre de, davacı vekilinin dava ve bedel artırım dilekçesinde ki talepleri ile bağlı ve davalı …’nın sorumlu tutulması gereken bakiye tazminat limiti ile sınırlı kalınarak karar verilmesi gerektiği gözetilmeden hüküm kurulması da isabetli görülmediğinden davacı vekili ile davalı … vekilinin istinaf taleplerinin kabulü ile HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca yerel mahkeme kararının kaldırılmasına ve yukarıda açıklandığı üzere davanın yeniden görülüp, yargılama yapılarak HMK’nın 297/2 maddesinde yapılan düzenlemeye uygun bir karar verilmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine, kararın kaldırılma sebebine göre taraf vekillerinin sair istinaf taleplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekili ile davalı … vekilinin istinaf taleplerinin HMK.nın 353/1-a-6 maddesi gereğince ayrı ayrı kabulü ile Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 28.12.2020 tarihli,… Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA ve davanın yeniden görülüp sonucuna göre bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
Kararın kaldırılma sebebine göre taraf vekillerinin sair istinaf taleplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
2-Davacı tarafça yatırılan 59,30 TL maktu istinaf karar harcı ile davalı tarafça yatırılan 2.679,10 TL nispi istinaf karar harcının talepleri halinde ayrı ayrı ilgililerine iadesine,
3-İstinafa gelen taraflarca ayrı ayrı yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda gözetilmesine,
4-Kararın tebliği, kesinleştirme, harç iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan ön inceleme sonunda, 6100 Sayılı HMK’nın HMK.353/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 08.04.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.


* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.