Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2021/582 E. 2021/996 K. 27.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: ….
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/11/2020
NUMARASI :….

DAVANIN KONUSU : Tazminat

KARAR TARİHİ : 27/05/2021
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 08/06/2021

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı … vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI;
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 28.06.2012 tarihinde, davalı sigorta şirketine trafik sigortalı, …’in işleteni olduğu, sürücü …’in sevk ve iradesindeki aracın sol taraftan gelerek alkollü bir şekilde, geçiş önceliğine uymadan, kontrolsüz kavşağa girerek davacının yolcu konumunda bulunduğu … sevk ve idaresindeki araca çarpması sonucu yaralamalı ve maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, davacının kaza akabinde ağır şekilde yaralandığını, davalı araç sürücüsünün olayın oluş şekli, kavşağa kontrollü olarak girmemesi, geçiş önceliğine uygun davranmaması, gerekli önlemleri almaması ve alkollü olması sebebiyle tam kusurlu olduğunu, davacı yolcu konumunda olduğundan kusuru bulunmadığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik geçici, sürekli iş göremezlik kaybı, bakıcı ve tedavi gideri olmak üzere 1.000,00 TL tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen haksız fiil tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle tahsilini talep etmiştir.
Davalı … cevap dilekçesinde özetle; olayın üzerinden 8 yıl geçtiğini, dolayısıyla talebin zamanaşımına uğradığını, davacı tarafından arabuluculuk son tutanağının sunulmadığını, davanın arabulucuya başvurulmaksızın açıldığı sabit olduğundan herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesini, davacının yaralanması nedeniyle en az davacı kadar üzgün olduğunu, olayda kusursuz sorumlu olduğunu,kazada tek ve asli kusurun dava dışı araç sürücüsü …’da olduğunu, diğer davalı … tüm trafik kurallarına riayet ederek araç kullanmış olsa da aniden önüne çıkan bir araçla karşı karşıya kaldığını, davacı tarafından talep edilen maddi tazminat miktarının fahiş olduğunu belirterek davanın dava şartı yokluğundan, zamanaşımı süresi, geçtiğinden ve esastan reddini savunmuştur.
Davalı … Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı yanın 17.08.2020 tarihli dilekçesi ile arabuluculuk görüşmesiyle taraflar arasında anlaşma sağlandığını, davanın konusuz kaldığını, davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmesini, davanın açıldığı tarihte arabuluculuk zorunlu dava şartı olup, davacı arabuluculuk yoluna gitmediğinden dava şartı yokluğu sebebiyle davanın usulden reddi gerektiğini, dava konusuz kalsa bile davacının davasını açtığı tarihte haklı konumda olmadığını, davalı şirket yönünden lehe vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Yerel mahkemece davanın, trafik kazası nedeniyle cismani zarar bedelinin tazmini talebine ilişkin olduğu, davacı vekilinin ön inceleme duruşması öncesinde anlaşmanın sağlandığını ileri sürerek sulh nedeniyle davanın konusuz kalması, olmadığı taktirde feragat nedeniyle davanın reddine karar verilmesini talep ettiği, davalı … Sigorta vekilinin dava öncesinde arabuluculuğa gidilmediğini savunarak dava şartı yokluğundan davanın reddi ile vekalet ücreti talebinde bulunduğu, TTK 5/A maddesi uyarınca dava öncesinde arabuluculuğa gidilmediği ve bunun sonradan tamamlanacak eksiklik mahiyetinde olmadığı, usuli işlemlerde öncelikle dava tarihindeki şartlara bakılması gerektiği belirtilerek dava tarihinde arabuluculuğa başvuruda bulunulmadığından ve bu konuda süresi içinde beyanda bulunulmadığından HMK 114/2 maddesi uyarınca öncelikle dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine, davalı sigorta şirketi lehine 1.000,00 TL vekalet ücretine karar verilmiş; hükme karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava şartı yokluğu sebebiyle 18.11.2020 tarihinde davanın esastan reddine, karşı yan lehine vekalet ücretine hükmedilmesine karar verildiğini, dava ikame olunduğunda karşı yanın kendisini vekil ile temsil ettirmediğini, 14.08.2020 tarihinde taraflar arasında arabuluculuk anlaşması sağlandığını, 17.08.2020 tarihli dilekçe ile davanın sulh ile sonuçlandığını, olmadığı takdirde davadan feragat ettiklerini bildirdiklerini, bu durumda davanın başındaki haklılık durumuna göre tespit yapılması gerektiğini, olmadığı takdirde ön incelemeden önce feragat edildiği için buna göre karar tesis edilmesi gerektiğini, talep tarihinde dava hakkında bir karar verilip kapatılması gerekirken, karşı yanın talebi üzerine, talep tarihinden bir ay sonra iki haftalık cevap süresini uzatma kararı verilmesi sonucu, karşı yanın cevap süresinin toplamda 2 ay uzatıldığını, Mahkeme eliyle yeni bir usulsüzlüğe sebep olunduğunu, mahkemenin zamanında karar vermemesi ve davalı tarafın dürüstlük kuralına aykırı hareket etmesi sebebiyle davanın usulden reddine ve davalı sigorta şirketine vekalet ücreti verildiğini, davadan feragat ettikten 9 gün sonra karşı yanın sırf vekalet ücreti almak için beyanda bulunduğunu, 17.08.2020 tarihli dilekçe doğrultusunda işlem yapılması gerekirken, mahkemenin karşı yana süre verdiğini, karşı yanın müvekkiline hukuki yardımı bulunmadığı halde hatalı gerekçe ile hüküm tesis olunduğunu, Kaldı ki mahkeme kararında belirtildiği üzere TTK 5/A’da açıkça arabuluculuktan bahsedilmediğini, TMK m. 2 gereği dürüstlük kurallarına aykırı işlem yapıldığından, yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle, araç işleteni, sürücü ve ZMMS kapsamında sigorta şirketinden maddi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece 29.06.2020 tarihinde açılan davada, 6102 Sayılı Yasanın 5/A maddesi gereğince zorunlu arabuluculuğa başvuru dava şartının yerine getirilmediği gerekçesi ile davanın usulden reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından mahkemenin usulü hatası nedeniyle davalılardan sigorta şirketi lehine, davacı aleyhine vekalet ücreti takdir edildiğinden bahisle istinaf edilmiştir.
HMK’nın 355. maddesi gereğince “(1) İnceleme, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Ancak, bölge adliye mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu resen gözetir.”
Somut olayda davalı … araç işleteni,davalı … araç sürücüsü olup,davalı tarafa ait aracın hususi otomobil, araç işleteni gerçek kişi olmakla,bu davalılar için davanın dayanağı haksız fiilden kaynaklandığından,ticari dava niteliğinde olmadığından, adı geçen davalılar yönünden zorunlu arabuluculuğa başvurulması dava şartı olmayıp, mahkemece bu davalıları da kapsayacak şekilde “dava tarihinde arabuluculuğa başvuruda bulunulmadığından ve bu konuda süresi içinde beyanda bulunulmadığından HMK 114/2 maddesi uyarınca dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine”karar verilmesi doğru değil ise de, davacı vekilinin istinaf talebi davalı araç işleteni ve sürücüsü hakkında verilen karara ilişkin olmayıp, sadece davalı sigorta şirketi yönünden verilen davanın usulden reddine ve davalı sigorta şirketi lehine hükmedilen vekalet ücretine ilişkin olmakla,adı geçen davalılar yönünden verilen ilk derece mahkemesi kesinleştiğinden, bu hususa girilmemiş ve istinaf sebebi ile bağlı kalınarak sadece davalı sigorta şirketi yönünden verilen kararla sınırlı olarak inceleme yapılması gerekmiştir.
18/12/2018 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 7155 Sayılı Kanun’un 20. maddesi ile 6102 Sayılı TTK’na eklenen 5/A maddesinde; “Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.
Arabulucu, yapılan başvuruyu görevlendirildiği tarihten itibaren altı hafta içinde sonuçlandırır. Bu süre zorunlu hâllerde arabulucu tarafından en fazla iki hafta uzatılabilir.” düzenlemesi ile, 6102 Sayılı TTK’nun geçici 12. maddesinde; “Bu Kanunun dava şartı olarak arabuluculuğa ilişkin hükümleri, bu hükümlerin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla ilk derece mahkemeleri ve bölge adliye mahkemeleri ile Yargıtayda görülmekte olan davalar hakkında uygulanmaz.” düzenlemesi getirilmiştir.
Ayrıca, 6325 Sayılı HUAK’na “Dava Şartı Olarak Arabuluculuk” başlığı ile 18/A maddesi eklenmiş olup, 6325 sayılı HUAK’nun 18/A maddesinin 2. fıkrasında; “Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.” düzenlemesi bulunmaktadır.
Bu düzenlemelere göre, 01/01/2019 tarihinden sonra konusu bir miktar paranın ödenmesi talebi ile açılan ticari davalarda dava açılmadan önce uyuşmazlıkla ilgili arabulucuya başvurulup, anlaşılamaması halinde son tutanağın aslının veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğinin dava dilekçesine eklenmesi zorunludur. Arabulucuya başvurulmadan doğrudan dava açıldığının anlaşılması halinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilecektir.
Sigorta Hukuku 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6. kitabında 1401 ve devamı maddelerinde, Zorunlu Sorumluluk Sigortası ise … ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Davalı … Sigorta A.Ş. diğer davalıların işleteni ve sürücüsü olduğu aracın zorunlu mali sorumluluk sigortacısıdır.Zorunlu mali sorumluluk sigortacısının sorumluluğu Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen hususlardan olduğundan, sigorta şirketine karşı açılan dava ticari dava niteliğindedir. Bu nedenle somut olayda uyuşmazlık konusunun bir miktar para alacağına ilişkin olduğu, davanın da 29.06.2020 tarihinde açıldığı anlaşılmakla, 6325 Sayılı HUAK’nın 18/A-2 fıkrasına göre dava açılmadan önce arabulucuya başvurup anlaşamama tutanağının (son tutanağın) aslının veya onaylı örneğinin dava dilekçesine eklenmesi zorunludur.
Somut olayda; davanın dava tarihinden önce davalı Sigorta şirketinden olan tazminat taleplerine yönelik olarak TTK’nın 5/A maddesi gereğince zorunlu arabuluculuk yoluna müracaat edilmeden 29.06.2020 tarihinde açıldığı ve arabuluculuk dava şartının yerine getirilmediği tüm dosya kapsamıyla sabit olup, bu durum davacı tarafın da kabulündedir. Davacı tarafça dava açıldıktan sonra 21.07.2020 tarihinde arabuluculuğa başvurulmuş, 11.08.2020 tarihinde ilk toplantı,14.08.2020 tarihinde 2. Toplantı yapılmış ve ferilerle birlikte 7.500,00TL maddi ve manevi tazminatın davalılarca davacı tarafa ödenmesi hususunda anlaşma sağlanıp, buna ilişkin dava şartı arabuluculuk tutanağı düzenlenmiş, bu tazminatın davalı araç sürücüsü ve işleteni tarafından davacıya nakten ödendiği tutanak içeriğinden anlaşılmıştır. Davacı vekili 17.08.2020 tarihli dilekçesinde arabuluculuk başvurusu sonucu taraflar arasında anlaşma yapıldığını, sulh olunduğunu, edimin karşı tarafça ifa edildiğini, tarafların birbirinden hak ve alacağı kalmadığını, davalı sigortacının başvuruya rağmen yasal süresi içinde ödeme yapmadığını, davanın taraflar lehine vekalet ücretine hükmedilmeksizin karara çıkarılmasını, sulh nedeni ile karar verilemeyecekse, davanın konusuz kalması nedeniyle sonuçlandırılmasını, bunun da kabul edilmemesi halinde feragat nedeniyle karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece dava açılması üzerine tensiple duruşmanın 18.11.2020 tarihine bırakıldığı, dava dilekçesinin davalı sigorta şirketine 12.08.2020 tarihinde tebliğ edildiği, davalı sigorta şirketi vekilinin 25.07.2020 tarihli dilekçesinde cevap süresinin 1 ay uzatılmasını talep ettiği, mahkemece 28.08.2020 tarihli ara kararı ile davalı sigorta şirketi vekilinin cevap süresinin, yasal cevap süresinin dolmasından itibaren iki hafta uzatılmasına karar verdiği, davalı … Sigorta A.Ş. vekilinin normal cevap süresi içinde 26.08.2020 tarihli cevap dilekçesi ile davaya cevap verdiği, dava şartı yokluğundan davanın reddine ve lehlerine vekalet ücretine karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
AAÜT’nin 2. Maddesinde avukatlık ücretinin kapsadığı işler düzenlenmiş olup, 5. Maddesinde hangi aşamada olursa olsun, dava ve icra takibini kabul eden avukatın, bu tarife hükümleri ile belirlenen ücretin tamamına hak kazandığı belirtilmiştir. Davalı sigorta şirketi vekili yasal hakkını kullanarak, anlaşma tutanağı düzenlenmeden önce cevap süresinin uzatılmasını talep etmiş, mahkemece usul ve yasaya uygun olarak cevap süresinin uzatılmasına karar verilmiştir. Kaldı ki cevap dilekçesini de normal süresi içinde vermiştir. Davacı tarafından davalı sigorta şirketine davadan önce ihbarda bulunularak zararın giderilmesinin istenilmesi, arabuluculuk yoluna başvurulduğu anlamına gelmediğinden, dava şartının gerçekleştiğinden söz edilemez. Davalı sigorta şirketi davada kendisini vekil ile temsil ettirmiştir.
Bu durumda, yukarıda yer verilen yasal düzenleme ve açıklamalara göre, davacı tarafından, 6325 Sayılı HUAK’nın 18/A-2 fıkrasına göre davalı sigorta şirketi yönünden dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmadığı anlaşılan ticari dava niteliğindeki uyuşmazlığa ilişkin olarak davalı sigorta şirketi yönünden açılan davanın usulden reddine ve davalı sigorta şirketi lehine asıl alacağı geçmemek üzere vekalet ücretine hükmedilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığından,yerel mahkeme kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan(HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleri ile bağlı kalınarak yapılan inceleme sonunda) davacı vekilinin bu hususlara ilişkin ve yerinde görülmeyen istinaf taleplerinin esastan reddine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davacı … vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı tarafça istinaf başvuru harcı ve maktu istinaf karar harcı peşin olarak yatırıldığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davacı tarafça yatırılan 150.00 TL gider avansından varsa kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
5-Kararın usulüne uygun şekilde taraflara tebliğine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK’nın 361/1 maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süresi içinde temyizi kabil olmak üzere 27.05.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

….

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.