Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2021/542 E. 2023/724 K. 19.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/542 – 2023/724
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/542
KARAR NO : 2023/724

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/11/2020
NUMARASI : 2017/273 Esas 2020/678 Karar

DAVACILAR :
VEKİLLERİ
DAVALI

DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)

KARAR TARİHİ : 19/10/2023
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 24/10/2023

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI:
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle, 08.12.2016 tarihinde, davacı …’un kullandığı, davacı …’ın yolcu olarak bulunduğu araç ile davalıya zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesi ile sigortalı aracın kavşakta çarpıştığını, davacıların yaralandığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere her bir davacı için 500,00 TL geçici işgöremezlik tazminatı, 500,00 TL sürekli işgöremezlik tazminatının kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili, 17.03.2020 tarihli ıslah dilekçesi ile, davacı … için sürekli iş gücü kaybı tazminatı talebini 9.470,19 TL, geçici iş gücü kaybı tazminatı talebini 2.072,46 TL, davacı … için sürekli iş gücü kaybı tazminatı talebini 16.045,24 TL, geçici iş gücü kaybı tazminatı talebini 2.072,46 TL olarak artırmıştır.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, davacı tarafça davalı sigorta şirketine usulüne uygun başvuru yapılmadığını, eksik belge ile başvurulduğunu, kazanın meydana gelmesinde davalı şirkete sigortalı araç sürücüsünün kusurlu olmadığını, bu nedenle davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
Mahkemece yapılan yargılama sonunda; toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporlarına göre, kazanın meydana gelmesinde davalıya sigortalı araç sürücüsünün %25, davacı …’un %75 kusurlu olduğu, kazadan kaynaklanan yaralanma nedeniyle davacı …’da %10 oranında sürekli işgöremezlik, 180 gün geçici işgöremezlik süresi, davacı …’da %12 sürekli işgöremezlik, 180 gün geçici işgöremezlik süresi belirlendiği, davacıların zararının aktüerya raporu ile hesaplandığı, raporların hüküm kurmaya elverişli olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne, davacı … için 2.072,46 TL geçici iş gücü kaybı, 16.045,24 TL sürekli iş gücü kaybı tazminatı ile davacı … için 2.072,46 TL geçici iş gücü kaybı, 9.970,19 TL sürekli iş gücü kaybı tazminatının 01.03.2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı tarafa ödenmesine, karar verilmiş, karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru yapılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacı taraf ile dava dışı sigortalı araç sürücüsü arasında ceza soruşturması aşamasında uzlaşma sağlandığını, uzlaşma nedeniyle davacıların davacı sigorta şirketinden de tazminat talep edemeyeceklerini, kaldı ki kusur raporları arasındaki çelişki giderilmeden karar verildiğini, davacıların dava açılmadan önce davacı sigorta şirketine usulüne uygun başvurusu bulunmadığından dava tarihinden itibaren faize hükmedilebileceğini, geçici işgöremezlik tazminatının poliçe teminatı kapsamında olmadığını ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE:
Dairemizce, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi gereğince istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzenine ilişkin hususlar resen gözetilerek inceleme yapılmıştır.
Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir.
Davacılar vekili, davalıya zorunlu mali sorumluluk sigortası ile sigortalı aracın davacı … idaresinde bulunan araca çarpması sonucunda davacı … ve araçta yolcu olarak bulunan …’ın yaralandığını belirterek geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, davalı sigorta şirketi tarafından istinaf kanun yoluna başvuru yapılmıştır.
1-Dava konusu trafik kazasına ilişkin olarak Akçadağ Cumhuriyet Başsavcılığının 2016/1067 soruşturma nolu dosyası ile soruşturma yürütüldüğü ve sonucunda 07.04.2017 tarihli uzlaşma raporuna göre tarafların uzlaşmayı kabul ettiklerinin anlaşıldığı gerekçesi ile CMK’nın 253/19 maddesi gereğince kovuşturmaya yer olmadığına kararı verildiği görülmüştür.
5721 sayılı CMK’nın 253/19 maddesinde; “Uzlaşma sonucunda şüphelinin edimini defaten yerine getirmesi halinde, hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilir. Edimin yerine getirilmesinin ileri tarihe bırakılması, takside bağlanması veya süreklilik arz etmesi halinde, 171 inci maddedeki şartlar aranmaksızın, şüpheli hakkında kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilir. Erteleme süresince zamanaşımı işlemez. Kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararından sonra, uzlaşmanın gereklerinin yerine getirilmemesi halinde, 171 inci maddenin dördüncü fıkrasındaki şart aranmaksızın, kamu davası açılır. Uzlaşmanın sağlanması halinde, soruşturma konusu suç nedeniyle tazminat davası açılamaz; açılmış olan davadan feragat edilmiş sayılır. Şüphelinin, edimini yerine getirmemesi halinde uzlaşma raporu veya belgesi, 09.06.1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 38 inci maddesinde yazılı ilam mahiyetini haiz belgelerden sayılır.” şeklinde düzenlenmiştir.
Ne var ki, Anayasa Mahkemesinin 26.07.2023 tarihli 2023/43 Esas 2023/141 Karar sayılı kararı ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 5560 sayılı Kanun’un 24. maddesiyle değiştirilen 253. maddesinin (19) numaralı fıkrasının beşinci cümlesinin “Uzlaşmanın sağlanması halinde, soruşturma konusu suç nedeniyle tazminat davası açılamaz.” bölümünün Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesi ile iptaline karar verilmiştir. Anayasanın 153. maddesinde “Anayasa Mahkemesi kararları geriye yürümez” düzenlemesi mevcut olup, buna göre iptal kararlarının geriye etkili olarak sonuç doğurmayacağı ifade edilmiş ise de; Yargıtay Büyük Genel Kuruluna ait 10.03.1969 gün ve 1/3 sayılı İBK’nın gerekçe bölümünde belirtildiği üzere iptal kararının, kesin şekilde çözüme bağlanmış uyuşmazlıkları etkilemeyeceği ancak, devam eden anlaşmazlıkları ve derdest davaları etkileyeceği, buna göre Anayasa Mahkemesinin iptal kararının maddi anlamda kesinleşmiş hükümler dışında kalan davalar yönünden usuli kazanılmış hakkın istisnasını teşkil etmekte olup, buna göre Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmesi ile birlikte elde bulunan ve kesinleşmemiş tüm davalarda uygulanması gerekir. Bu itibarla, davalı vekilinin, ceza soruşturmasında tarafların uzlaşması nedeniyle davacıların davalı sigorta şirketinden tazminat talep edemeyeceklerine yönelik istinaf itirazı reddedilmiştir.
2-Dava konusu kazaya ilişkin kaza tespit tutanağının incelenmesinde, tali yoldan kavşağa giriş yapan ve ilk geçiş hakkını ihlal eden davacı …’un ve kavşaklara yaklaşırken hızını azaltmayan davalıya sigortalı araç sürücüsü …’in kusurlu olduğunun tespit edildiği, ilk derece mahkemesince, makine mühendisi bilirkişiden alınan raporun, kaza tespit tutanağı ve dosyadaki diğer bilgi ve belgelerle uyumlu, kazanın oluşumuna uygun olduğu anlaşılmış, davalı vekilinin kusur oranına yönelik istinaf itirazı yerinde görülmemiştir.
3-Davacılar tarafından eldeki davadan önce davalı sigorta şirketine başvuru yapıldığı, bu durumda davalının başvurudan itibaren 8 iş günü sonrası temerrüte düştüğü anlaşılmakla hükmedilen tazminata dava tarihinden itibaren faiz hükmedilmesi gerektiğine yönelik istinaf itirazına itibar edilmemiştir.
4-Davalı vekili, geçici iş göremezlik tazminatından davalı sigorta şirketinin sorumlu olmadığı yönünde istinaf itirazında bulunmuştur. Anayasa Mahkemesinin 17.7.2020 tarihinde 2019/40 E-202/40 K. sayılı iptal kararı nedeniyle davacının zararının ve zararın kapsamının 2918 sayılı KTK.nın ve 6098 sayılı TBK.nın haksız fiile ilişkin hükümlerine ve Yargıtay uygulamalarına göre belirlenmesi gerekir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun Bedensel zarar başlıklı 54. Maddesinde “ Bedensel zararlar tedavi giderleri, kazanç kaybı, çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar ve ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar olarak belirtilmiş ve bedensel zarara uğrayan kimse tamamen veya kısmen çalışamamasından ve ilerde ekonomik yönden uğrayacağı yoksunluktan kaynaklanan zarar ve ziyanı ile bütün masraflarını zarar verenlerden isteyebileceği belirtilmiştir.
Bunlar doktrin ve Yargıtay uygulamaları ile; Geçici işgöremezlik nedeniyle iş ve kazanç kaybı, sürekli işgöremezlik (kalıcı sakatlık yada maluliyet) nedeniyle çalışma gücü ve kazanç kaybı, tedavi giderleri ve tüm iyileşme sürecinde yapılan her türlü masraflar ve ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar olarak kabul edilmektedir.
6111 sayılı yasa ile değiştirilen 2918 sayılı 98. maddenin başlığı Sağlık hizmet bedellerinin ödenmesi: olarak düzenlenmiş ve trafik kazaları sebebiyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün resmî ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedelleri, kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın genel sağlık sigortalısı sayılanlar için belirlenen sağlık hizmeti geri ödeme usul ve esasları çerçevesinde Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı belirtilmiştir. Ancak, Sosyal Güvenlik Kurumu, tüm tedavi giderlerinden değil, sözkonusu madde kapsamında kalan belgeli ve resmi yada özel sağlık kuruluşlarından alınan tedavi giderlerinden sorumludur.
Yapılan açıklamalardan anlaşılacağı üzere, geçici işgöremezlik tazminatı, yaralanan kişinin iyileşme süresince çalışamaması nedeniyle ortaya çıkan zarar olup 2918 sayılı KTK.nın 98. Maddesinde belirtilen sağlık hizmet bedeli sayılamayacağı gibi iyileşme süresince meydana gelen ve TBK.nın 54. Maddesinde de sayılan bu zararlardan zarar sorumluları KTK.nın 85. Maddesi ve 91. Maddesi gereğince araç işleteni ve zorunlu mali sorumluluk sigortası sorumlu olduğundan ve KTK.nın 98. Maddesinde belirtilen SGK’nın sorumlu olduğu sağlık hizmet bedeli kapsamında geçici işgöremezlik zararı bulunmadığından ve yasa ile düzenlenmeyen hususun zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları ile düzenlenmesi mümkün olmadığı gibi, kanun maddesine aykırı genel şart hükümleri de getirilemeyeceğinden davalı sigorta şirketinin geçici işgöremezlik zararından sorumlu olacağının kabulü gerekir. Bu itibarla, davalı vekilinin aksi yöndeki istinaf itirazı yerinde görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf sebepleri ve kamu düzenine ilişkin hususlar yönünden ilk derece mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden bir hukuka aykırılık görülmediğinden ve istinafa başvuran taraf aleyhine değerlendirme yapılamayacağından davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK.nın 353/1.b-1.maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1.b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 2.060,25 TL istinaf karar harcından peşin alınan 516,00 TL harcın mahsubu ile kalan 1.544,25 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir olarak kaydedilmesine,
3- Başvuran tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yatırılan istinaf gider avansından kullanılmayan kısmın HMK’nun 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde davalıya iadesine,
5-Karar tebliği ve harç işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK.nın 362/1.a maddesi gereğince miktar itibariyle KESİN olmak üzere 19.10.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan
Üye
Üye
Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.