Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2021/491 E. 2022/604 K. 10.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/491
KARAR NO : 2022/604

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/12/2020
NUMARASI : 2019/549 Esas 2020/604 Karar

DAVACILAR : 1-… – TCK:…
2-… – TCK:…
VEKİLİ : Av. …

DAVALI : …
VEKİLLERİ : Av. …
Av. …

MÜTEVEFFA : … – TCK:…

DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 10/03/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 10/03/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacılar vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacılar vekili, 04.08.2019 tarihinde davalı … şirketine Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası ile sigortalı … plakalı aracın yaya …’ya çarptığını, meydana gelen kaza sonucu …’nun vefat ettiğini, davalıya sigortalı araç sürücüsünün tam kusurlu olduğunu, müteveffanın kusurunun bulunmadığını, davacıların müteveffanın annesi ve babası olduğunu, kızlarının ölümü ile desteğinden yoksun kaldıklarını belirterek belirsiz alacak davası olarak açtıkları davada davacı anne ve baba için ayrı ayrı 5.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, yargılama aşamasında talebini davacı anne … için 43.561,41 TL, baba … için 30.397,79 TL olarak belirlemiştir.
Davalı … vekili, davalının sorumluluğunun sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında ve poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, kusur durumunun tespitini ve zarar hesabının aktüer bilirkişi tarafından yapılmasının gerektiğini, müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini belirterek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; meydana gelen kazada davalı tarafından Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi düzenlenen … plaka sayılı araç sürücüsünün % 75 oranında, davacıların desteği ölen …’nun ise % 25 oranında kusurlu olduğu, ölenin davacıların kızı olması, davacıların geçimlerine katkıda bulunması kuvvetle muhtemel olması nedeniyle davacıların destekten yoksun kaldığı, aktüer bilirkişi tarafından yapılan hesaplamanın Yargıtay kararlarına ve yürürlükteki mevzuata uygun olduğu, aktüer bilirkişi tarafından düzenlenen rapora karşı taraflarca herhangi bir itirazın öne sürülmediği gerekçesi ile davanın kabulü ile, davacı … için 43.561,41 TL. davacı … için 30.397,79 TL destekten yoksun kalma tazminatının poliçe limiti ile sınırlı olmak kaydı ile 19.09.2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacılara ödenmesine karar verilmiş, karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru yapılmıştır.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde; mahkemece hükmedilen tazminata avans faizi uygulanması gerektiğini, sunulan uzun dönem araç kiralama sözleşmesinden de görüleceği üzere kazaya sebebiyet veren araç işleteninin ticari işletme olduğunu, aracın ticari faaliyet için kullanıldığını, tazminatın PMF yaşam tablosuna göre hesaplanması gerektiğini, bilirkişi raporuna karşı aleyhe hususları kabul etmediklerini belirterek itiraz ettiklerini, uygulanan TRH 2010 yaşam tablosunun aleyhe sonuçlar ortaya çıkardığının tespit edildiğini, PMF yaşam tablosuna göre hesap yapılmak üzere kararın ortadan kaldırılmasını ve yeniden rapor alınmasını talep ettiklerini, ölenin en erken 04.08.2021’de evleneceği kabul edilerek hesaplama yapılması gerektiğini, raporda ölenin olasılık ihtimaline göre ölüm tarihinden 4 ay sonra evlendirildiğini, ölenin 30 yaşına kadar bekar kalmış biri olarak bir müddet daha bekar olabileceği ihtimalinin daha yüksek olduğunu, ölüm tarihinden 2 yıl sonrası için evlilik olasılığına göre hesap yapılmak üzere kararın ortadan kaldırılmasını, 2021 asgari ücretine göre hesaplama yapılmasını talep ettiklerini, müteveffanın kusursuzdur olduğunu, %25 kusur oranına göre yapılan hesaplamayı kabul etmediklerini ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
Davacılar vekilinin HMK.nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
Davacılar vekili, davalıya Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası ile sigortalı aracın davacıların kızı yaya …’ya çarparak ölümüne neden olduğunu belirterek destekten yoksun kalma tazminatının davalıdan tahsilini talep etmiş, mahkemece davalıya Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası ile sigortalı araç sürücünün %75 oranında, davacılar desteğinin %25 oranına kusurlu olduğu kabul edilerek davanın kabulüne karar verilmiştir.
1-Dava konusu kazadan sonra düzenlenen kaza tespit tutanağında olay yerini terk eden ve plakasını olay yerinde düşüren … plakalı aracın kimliği tespit edilemeyen yayaya çarptığı belirtilmiş, herhangi bir kusur belirlemesi yapılmamıştır. Mahkemece makine mühendisinden alınan 10.04.2020 tarihli kusur raporunda kazaya ait kamera kayıtları bulunduğu, yolun sağa virajlı ve yaya geçidi bölgesi olduğu, geçiş önceliğinin yayaya ait olduğu belirtilerek sürücünün yaya geçidi bölgesinde hızını düşürerek yaya geçidinde aracını durdurması ve yayaya ilk geçiş hakkını vermesi gerekirken araçta meydana gelen hasara göre çok hızlı seyrederek yaya çarptığı olayda %75 oranında, yayanın ise geçiş önceliği olsa da sağ tarafına bakarak geçiş yapması gerektiği belirtilerek %25 oranında kusurlu olduğu belirtilmiş, davacılar vekili tarafından olaya ait kamera kayıtlarına göre yayanın karşıya geçtikten sonra araç tarafından aracın en sol şeritten en sağ şeride geçtiği, kaza tespit tutanağında çarpma noktasının üçüncü şerit olduğunun belirtildiği gerekçesi ile rapora itiraz edilmiştir.
Dava konusu olay nedeniyle Ankara 24. Asliye Ceza Mahkemesinin 2019/549 E. sayılı dosyasında sanık … hakkında taksirle ölüme neden olma suçu nedeniyle yapılan yargılamada; Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlık soruşturmasında alınan 01.10.2019 tarihli raporda olaya ilişkin CD kayıtlarına göre olay yerinde 50 km hız levhası ve yaya geçidi bulunduğu, aydınlatmanın gündüz gibi olduğu, 3 şeritli yol olduğu ve yaya geçidi bulunduğu belirtilmiş, çarpmanın orta şeritte meydana geldiği, sürücünün yaya geçidi levhası olan yolda sol şeridin boş olduğu, direksiyon manevrası ile kazanın önlenebileceği, aracın hızının yüksek olduğu belirtilerek birinci derecede kusurlu olduğu, yayanın ise yolun ilk bölümünü kontrollü geçtiği, sağından gelen trafiği daha dikkatli kontrol etmesi gerektiğinden ikinci derecede kusurlu olduğu belirtilmiş, ceza mahkemesi tarafından yargılama aşmasında Adli Tıp Kurumu Ankara Grup Başkanlığından alınan 20.11.2019 tarihli raporda kaza tespit tutanağında yolun sağ şeridi üzerinde döküntülerin başladığı, 62 metre sıvı döküntü izleri tespit edildiği, yaya geçidi yaklaşım levhası bulunduğu, yaya geçidi yer çizgilerinin olduğu CD görüntülerine göre yayanın sağdan yola girdiği, sürücünün yaya geçidi yaklaşım levhası olan yolda sol taraftan yola girerek yolun 2 şeridini geçmiş yayaya karşı zamanında tedbir almadan orta şeritte çarptığı olayda asli kusurlu olduğu, yayanın ise araçların hız ve yakınlık durumunun dikkate almaması nedeniyle tali kusurlu olduğu belirtilmiş, yine Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinden alınan 08.07.2021 tarihli raporda ise kaza tutanağında sağ şerit üzerinde döküntülerin başladığı, görüşe açık yolda yayanın soldan yola girdiği, 2 şeridi geçtiği ve sağ şeride girdiği sırada çarpıldığı olayda asli kusurlu olduğu, yayanın ise araçların hızını ve yakınlığını dikkate almaması nedeniyle tali kusurlu olduğu belirtilmiş, ceza mahkemesi tarafından yayanın orta şeritte çarpıldığı kabul edilerek sanığın cezalandırılmasına karar verildiği, kararın henüz kesinleşmediği anlaşılmıştır.
6098 sayılı TBK’nun 74. maddesi gereğince Ceza Hukuku ile ilişkisinde başlığı altında “Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir.
Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz.” hükmünü içermektedir.
Hukuk hakiminin kural olarak ceza mahkemesinin beraat kararı ile bağlı olmadığı, ancak aynı olay nedeniyle ceza yargılamasında hükme dayanak alınan maddi olgularla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı” konusunda tamamen bağlı olacağı gerek öğreti, gerekse de yargısal uygulamada istikrarla kabul edilmektedir.
Hal böyle olunca, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır.(HGK, 24.12.2014 gün ve 2014/4-846 E., 2014/1091K). Hukuk hâkimi ceza mahkemesi kararındaki fiilin hukuka aykırılığını ve illiyet bağını belirleyen maddi olgularla ve ceza mahkemesince verilen mahkûmiyet kararı ile bağlıdır.
Dava konusu olayda, mahkemece hükme esas alınan makina mühendisi bilirkişi raporunda kazanın hangi şeritte meydana geldiğinin, aracın yayaya çarpma noktasının hiç belirtilmediği, ceza mahkemesi dosyasında alınan ilk raporda çarpmanın orta şeritte meydana geldiğinin belirtildiği, ikinci raporda ise çarpmanın en sağ şeritte meydana geldiğinin belirtilmesine rağmen sürücünün kusuru belirlenirken kazanın orta şeritte meydana geldiğinin belirtildiği, üçüncü Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinden alınan raporda ise çarpmanın en sağ şeritte meydana geldiğinin belirtildiği, ceza mahkemesi tarafından ise gerekçeli kararda çarpma noktasının orta şeritte olduğu kabul edilerek karar verildiği anlaşılmakla tarafların kusur oranlarının belirlenmesinde kazanın meydana geldiği yer ve çarpma noktası önemli olduğundan ceza mahkemesi kararının henüz kesinleşmemiş olması nedeniyle mahkemece öncelikle hukuk mahkemesi hakimi her ne kadar ceza mahkemesi kararı ile bağlı değil ise de dava konusu olayda olayın oluşuna ilişkin ceza mahkemesi kararı ile belirlenecek maddi vakıa, yani dava konusu olayda çarpmanın yolun hangi şeridi üzerinde meydana geldiği, yayanın kat ettiği yol, aracın seyir yönü ve bu hususun kusur oranlarına etkisinin olup olmayacağı yönünden ceza mahkemesi kararının sonucunun beklenmesi gerekir.
Ceza mahkemesi kararının kesinleşmesinden ve maddi vakıanın, yani kazanın meydana geldiği şeridin ve kazanın meydana geliş şeklinin belirlenmesinden sonra ceza mahkemesi tarafından belirlenen kusur oranları hukuk mahkemesi hakimini bağlamayacağından maddi vakıanın ve bu durumun kusur oranlarına etkisinin, davacılar vekilinin kusur bilirkişi raporuna itirazlarının ve davacılar tarafından dosyaya sunulan olaya ait kamera görüntüleri olduğu belirtilen fotoğraflarda davacılar desteğinin 3 şeritli yolun solundan yola girdiği, bu sırada aracın yolun en sol şeridinden seyrettiği, yayanın orta şeride geçtiği sırada aracında orta şeride doğru seyrettiği, aracın yayanın seyir yönüne doğru hareket ettiği görülmekte, olaya ait kamera kayıtları, CD çözümleri getirilerek, çarpma noktası, kazanın meydana geldiği şerit, yayanın kat ettiği yol, aracın seyir şekli ve yönü, ceza mahkemesi kararı ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirip Karayolları Genel Müdürlüğü Trafik Fen Heyeti veya İTÜ trafik kürsüsünden seçilecek makine mühendisi bilirkişilerden oluşacak heyetten ayrıntılı gerekçeli ve denetime uygun kusur raporu alınarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile davacılar vekilinin itirazları değerlendirilmeden ve ceza mahkemesi dosyası sonucu beklenmeden karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
2-Hükme esas alınan aktüerya raporunda; tazminat hesabı TRH 2010 yaşam tablosuna göre belirlenen bakiye yaşam sürelerine göre devre başı ödemeli belirli süreli rant formülüne göre hesaplanmıştır.
Olay tarihinde yürürlükte olan 2918 sayılı Karayolları Trafik kanunun 90. maddesinde “Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun ve Genel Şartlarda düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.” şeklindeki düzenleme Anayasa Mahkemesinin 17.7.2020 tarihinde 2019/40 E-2020/40 K. sayılı kararı ile Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan Genel Şartlarda…” ibaresi ile ikinci cümlesindeki “…ve Genel Şartlarda…” ibaresi Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar verildiğinden davacının zararının ve zararın kapsamının 2918 sayılı KTK.nın ve 6098 sayılı TBK.nın haksız fiile ilişkin hükümlerine ve Yargıtay uygulamalarına göre belirlenmesi ve tüm davalıların buna göre belirlenen tazminattan sorumlu tutulması gerekir. Ancak gerçek zarar miktarının, desteğin ve hak sahiplerinin olay tarihindeki bakiye ömürleri, destek alacakları süre, destek payları esas alınarak hesaplanması gerekmektedir. Gerçek zarar hesabı, özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Destek ve Hak sahiplerinin bakiye ömürleri önceki yıllarda Fransa’dan alınan 1931 tarihli “PMF” cetvellerine göre saptanmakta iken, Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, BNB Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışmaları ile “TRH 2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmış olup, Sosyal Güvenlik Kurumunca’da ilk peşin sermaye değerinin hesaplanmasında anılan tabloların uygulanmasına geçilmiştir. Gerek diğer kurumlar ile Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve gerekse bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içerdiği de göz önüne alınarak, ülkemizce de tazminat hesaplamalarında TRH 2010 Tablosu’na göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesinin, güncel verilere ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olacağına Yargıtay 17.Hukuk Dairesi’nce de karar verilmekle görüş değişikliğine gidilmiştir. (Yargıtay 17.HD 22/12/2020 tarih, 2019/5206 E. – 2020/8874 K. sayılı ilamı, 14/01/2021 tarih 2020/2598 E. – 2021/34 K. sayılı ilamı) Bu itibarla, tazminat hesaplanmasında TRH 2010 Yaşam Tablosu kullanılarak (taraflar lehine oluşan usulü kazanılmış haklar da gözetilerek) destek ve hak sahibi davacıların bakiye muhtemel yaşam sürelerinin, destek alacakları sürelerin belirlenmesi ve buna göre tazminat hesabı yapılması gerekmektedir.
Bu nedenle mahkemece Yargıtay tarafından kabul edilen TRH 2010 yaşam tablosuna göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesi ve progresif rant yöntemine göre her yıl için %10 artırım, %10 iskonto yapılarak tazminat hesabının yapılması ve sonucuna göre hüküm kurulması gerekir.
3-Davacı vekili dava dilekçesinde hükmedilecek tazminata avans faiz uygulanmasını talep etmiş olup aracın ticari araç olup olmadığı değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken bu hususun karar gerekçesinde tartışılmamış olması da doğru görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile 6100 sayılı HMK.nın 353/1.a.6. maddesi gereğince kararın kaldırılmasına, eksik hususlar tamamlanarak yeniden karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile; ilk derece mahkemesi kararının HMK.nın 353/1.a.6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
Yeniden yargılama yapılması için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
2-İstinaf yoluna başvuran taraflarca yatırılan peşin harcın istek halinde yatırana iadesine,
3-İstinaf yoluna başvuran tarafça yapılan yargılama giderinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılacak yargılamada dikkate alınmasına,
4-Karar tebliği, harç mahsup, iade ve tahsil işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu HMK’nun 353/1.a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 10.03.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.