Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2021/396 E. 2021/478 K. 12.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/10/2020
NUMARASI : …

DAVANIN KONUSU : Trafik Kazası Nedeniyle Maddi Tazminat
KARAR TARİHİ : 12/03/2021
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 01/04/2021

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı … vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle:13/09/2013 tarihinde sürücü …’ın sevk ve idaresindeki aracın direksiyon hakimiyetini kaybetmesi suretiyle meydana gelen tek taraflı trafik kazası sonucu, araçta yolcu konumunda olan davacının malul/sakat kaldığını, kazaya konu aracın zorunlu mali mesuliyet sigortasının davalı şirket tarafından yapıldığını, sakatlanma ve ölüm tazminatının şahıs başına 360.000,00-TL olduğunu, davacının tazminat istemine karşılık davalı şirketin yasal süre içerisinde cevap vermediğini belirterek, şimdilik 100,00-TL geçici iş göremezlik, 100,00-TL geçici bakıcı gideri ve 4.500,00-TL daimi iş göremezlik olmak üzere malullük-sakatlık tazminatı ile 1.140,00-TL adli tıp rapor ücreti olmak üzere toplam 5.840,00-TL’nin davalıdan temerrüt tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt avans faizi ile birlikte tahsilini talep etmiştir.
Davalı … şirketi vekili cevap dilekçesinde özetle, davacının aynı uyuşmazlık ile ilgili Sigorta Tahkim Komisyonu’nda…. sayılı dosyasının bulunduğunu ve sulh olunduğunu, bu sebeple davanın kesin hüküm ve hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Yerel mahkemece yapılan yargılama sonunda; Sigorta Tahkim Kurulu dosyasında kazaya ilişkin davacının maddi zararının alınan doktor raporu ve aktüer raporu ile belirlenerek davacıya ödendiği, söz konusu Sigorta Tahkim dosyasında fazlaya ilişkin saklı tutulan hakkın ıslah dilekçesi verilerek tüketildiği, Sigorta Tahkim Kurulu dosyasında ıslah dilekçesinden sonra davacının saklı tutmuş olduğu herhangi bir hakkının olmadığı, Sigorta Tahkim Kurulu dosyasında verilen kararın kesinleştiği, söz konusu kararın kesinleşmesi nedeniyle ilam hükmünde olduğu, her ne kadar davacı taraf mevcut dosyada artan maluliyete ilişkin talepte bulunmuş ise de taraflar arasında daha önceden görülüp kesinleşen ve ilam niteliğinde olan bir belgenin bulunduğu, söz konusu belgeden dolayı artan maluliyete yönelik tekrar davanın dinlenemeyeceği, sigorta tahkim dosyasının mevcut dosya yönünden kesin hüküm mahiyetinde olduğu, davacı tarafından aynı konuya ilişkin Sigorta Tahkim Kurulu kararının kesin hüküm teşkil etmeyeceğine yönelik Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin bir ilamı dosyaya sunulmuş ise de söz konusu ilama konu olayda da açıkça gözüktüğü gibi söz konusu şahsın doktor raporunun alınmadığı, maluliyetin belirlenmediği, ıslah hakkının kullanılmadığı, bundan dolayı söz konusu olaydaki Sigorta Tahkim Kurulu’nun kararının kesin hüküm olarak kabul edilmediği ancak mevcut olayda Sigorta Tahkim aşamasında davacının doktor raporunun alındığı, maluliyet oranının belirlendiği, belirlenen maluliyet oranına göre aktüer raporunun alınarak zararının tespit edildiği, söz konusu zarar tespit edildikten sonra davacının da ıslah dilekçesi vererek saklı tuttuğu haklarını ıslah ile belirli hale getirdiği, Sigorta Tahkim’de başkaca bir hakkının kalmadığı, bundan dolayı Sigorta Tahkim dosyasının mevcut dosya yönünden kesin hüküm teşkil edeceği, aksi düşüncenin Sigorta Tahkim dosyalarının tamamının kesin hüküm ve derdestlik özelliğini kaldırma anlamına geleceği anlaşılmakla, davanın kesin hüküm nedeniyle HMK’nın 114/1-i maddesi delaletiyle HMK 115/2 gereğince usulden reddine karar verilmiş; hükme karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacının artan maluliyet durumuna ilişkin olarak açılan işbu dava sürecinde mahkeme tarafından gerekli tahkikatın yapılmadığını ve nihayetinde davanın usulden reddine karar verildiğini, gerekçe olarak davacı tarafından daha önce dava konusu kaza ile ilgili Sigorta Tahkim Komisyonu’na başvuru yapıldığını ve bu dosyanın, mevcut dosya yönünden kesin hüküm mahiyetinde olduğunun belirtildiğini, emsal nitelikte sunulan yerleşik Yargıtay kararlarının yeteri kadar incelenmediğini, Sigorta Tahkim aşamasında doktor raporu alındığı, maluliyet oranının belirlendiği ve davacının ıslah dilekçesi vererek saklı tuttuğu haklarını belirli hale getirdiği, Sigorta Tahkimde başkaca hakkının kalmadığının belirtildiğini, hükümde bahsi geçen Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin kararına konu olayda kaza geçiren davacının haklarından feragat ettiğini, “Davacının, feragat tarihinden sonra maluliyet oranında gelişen durum bulunduğu tespit edildiği takdirde tazminata hak kazanabilir” denilerek feragat gibi kesin olarak dava açmaya engel halin dahi artan maluliyet durumunda geçersiz olacağına ve kişinin artan maluliyet oranında tazminata hak kazandığına değinildiğini, ““Gelişen durum” aynı olaya ilişkin olarak zaman içinde zararın artması veya yeni zararların doğması halidir. Bundan ayrı, zarar görenin kendi imkanlarıyla ya da başkasının yardımıyla zarar verici fiilin sonuçlarının gidişini ve kesinleşen durumu değerlendirebilmesi gerektiğini”davacının maluliyet oranındaki artışın, zararın artması veya yeni zararların doğması hali içinde kaldığını ve her yeni gelişen durum yeni bir vaka olmakla beraber müstakil yeni bir hakkın doğması anlamına geldiğini, bu nedenle iş bu davanın açılması zarureti doğduğunu, mahkemenin hükme dayanak olarak üzerinde durduğu Sigorta Tahkim dosyalarının kesin hüküm ve derdestlik durumuna ilişkin incelemesinin yerinde olmadığını, keza davacının işbu istinafa konu davada talep ettiği hakların, Sigorta Tahkim Komisyonu tarafından karara bağlanan talepten bağımsız olarak yeni bir olgu olduğunu, Sigorta Tahkim dosyası kapsamında yalnızca karara bağlanan maluliyet oranının kesin hüküm olarak değerlendirilebileceğini, ancak davacının işbu istinafa konu davada talebinin Sigorta Tahkim tarafından karara bağlanan maluliyet oranının üstünde kalan maluliyet haline ilişkin olup bu durumun Sigorta Tahkim tarafından incelenmediğini ve dolayısıyla kesin hüküm yahut derdestlik halinin oluşmadığını, davacının taleplerinin kabul edilmemesi halinde mevcut maluliyetine ilişkin tazminat ödemesinin gereği gibi yapılmayacağını ve davacının hak kaybına uğramasının kaçınılmaz olacağını, Hukuk sisteminin tazminat hesaplamaları için göz önüne aldığı olgular kusur ve zararın hesabı olup zararın tazmin edilemediği her durumun kişinin hak arama özgürlüğüne konulan bir engel ve hukuk düzeninin koruduğu haklara karşı çıkmak sonucunu doğuracağını, Bu çerçevede davacının artan maluliyetine ilişkin tazminat talebini içeren işbu davada gerekli incelemeler yapılmaksızın davanın usulden reddinin yerinde olmadığını belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Mahkemece verilen kararda kamu düzenine aykırılık görülmediğinden, HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf edenin sıfatına göre ve istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda;
Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle şimdilik 100,00TL geçici iş göremezlik, 100,00TL geçici bakıcı gideri, 4.500,00TL sürekli iş göremezlik tazminatı ile 1.140,00TL Adli tıp rapor ücreti istemine ilişkindir.
Davacı vekili dava dilekçesinde, meydana gelen kaza nedeniyle davacının maluliyetinin arttığını, …. Adli Tıp ABD Başkanlığı kurul raporunda davacının %19 oranında daimi iş göremezliği, 6 ay geçici iş göremezliği, 1ay geçici bakıcı ihtiyacı olduğunun belirlendiğini, maluliyet oranında artışa ilişkin lehe hakların saklı tutulduğundan bahisle tazminat talep etmiştir. Mahkemece, davacının aynı kazaya ilişkin olarak Sigorta Tahkim Komisyonuna maddi tazminatlarının ödenmesi için başvuruda bulunduğu, ilgili komisyonca davacının maluliyet oranının belirlendiği, bu maluliyete göre tazminat hesaplandığı, davacının ıslahla talebini artırdığı, ıslahla artan tazminatın davalıdan tahsiline karar verildiği, davalının hükmedilen tazminatı davacıya ödediği, bu işlemler tamamlandıktan sonra iş bu davanın açıldığı, fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak özürlülük oranının artması nedeniyle artan miktar yönünden tazminat talep edildiği, davacının fazlaya ilişkin hakkını sigorta tahkime verdiği ıslah dilekçesi ile tükettiği, saklı tutulan hakkı kalmadığı, sigorta tahkim kararının kesinleştiği ve ilam niteliğinde olduğu, artan maluliyete ilişkin davanın dinlenemeyeceği, sigorta tahkim dosyasının iş bu dava yönünden kesin hüküm oluşturduğu gerekçesi ile davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Bazı hallerde, zararın öğrenilmesi, onun kapsamının değil, varlığının öğrenilmesi anlamındadır. Zararın varlığı, niteliği ve esaslı unsurları hakkında bir dava açmaya, o davayı ciddi ve objektif bir şekilde desteklemeye, gerekçelerini göstermeye elverişli yeterli hal ve şartların öğrenilmesi, zararın öğrenilmiş sayılması için yeterlidir.
Buna karşılık ortaya çıkan zarar, kendi özel yapısı içerisinde, sonradan değişme eğilimi gösteriyor, kısaca, zararı doğuran eylem veya işlemin doğurduğu sonuçlarda (zararın nitelik veya kapsamında) bir değişiklik ortaya çıkıyor ise, artık “gelişen durum” ve dolayısıyla, gelişen bu durumun zararın nitelik ve kapsamı üzerinde ortaya çıkardığı değişiklikler söz konusu olacaktır. Böyle hallerde, zararın kapsamını belirleyecek husus, gelişmekte olan bu durumdur ve bu gelişme sona ermedikçe zarar henüz tamamen gerçekleşmiş olmayacaktır. (HGK, 15.11.2000 gün ve… K: 2000/1699, 4.HD 13.05.1980 gün ve… sayılı; 26.01.1987 gün, … karar sayılı kararı).
Gelişen durumun varlığı halinde, gelişen durumun sona ermesinden itibaren zamanaşımı süresi içinde dava açılması gerekir. Gelişen durum; olay sonucu meydana geldiği halde, başlangıçta bilinen yaralanmalar dışında, sonradan ortaya çıkan veya gelişen, olaya bağlı vücut bütünlüğünü bozan sonuçlar olarak tanımlanabilir. Gelişen durumun olup olmadığı ise her olaya özgü olarak kanıtlara göre değerlendirilir. Davacıdaki yaralanmanın hangi tarihte tedaviyle tamamen sona erdiği, bu yaralanmadan dolayı gelişen bir durum olup olmadığı, varsa hangi tarihte gelişen durumun sona erdiği; diğer bir anlatımla, daimi iş gücü kaybının kesin olarak belirlenebilmesi için tedavilerinin ne zaman sona ereceği ve kesin maluliyet oranının hangi tarihte belirlenebileceğinin tespiti önemlidir.
Davacı tarafça aynı kazaya ilişkin olarak Sigorta Tahkim Komisyonuna başvurulmuş, … Devlet Hastanesince düzenlenen 17.12.2015 tarihli engelli sağlık kurulu raporunda belirlenen %10 sürekli maluliyet raporuna itibar edilerek alınan aktüer bilirkişi raporunda 73.259,63TL sürekli iş göremezlik tazminatı hesaplanmış, davacı taraf bu rapora göre talebini artırmış, tahkim komisyonunca davalı … şirketinin hatır taşıması ve müterafik kusur indirimi savunmasına itibarla tazminattan %30 oranında indirim yapılarak 51,281,74 TL tazminatın 19.10.2016 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı … şirketinden tahsiline karar verilmiştir. Davacı vekili iş bu davada gelişen duruma bağlı sürekli iş göremezlik tazminatı ile birlikte geçici iş göremezlik ve geçici bakıcı gideri zararını da talep etmiştir. Davacının dilekçe ekinde ibraz ettiği 17.10.2019 tarihli …. Adli Tıp ABD tarafından düzenlenen raporda davacıda tespit edilen sekel halinde yarım pitozis, bir gözün hareketsizliğine ve çift görmesine neden olan göz kaslarının sekel halindeki paralizisi, hafif pelvik deformite nedeniyle %19 oranında sürekli malul olduğu, iyileşme süresinin 6 aya kadar uzayabileceği, sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince 1 ay bakıcı ihtiyacı olduğu belirtilmiştir. Davacı vekili iş bu raporda belirlenen maluliyet oranına yönelik fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak, davacının kaza sonucu maluliyetinin arttığından başka bir ifade ile gelişen durum olduğundan bahisle eldeki davayı açmıştır.
HMK.nın 303. Maddesinde kesin hüküm “Bir davaya ait şeklî anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir.
(2) Bir hüküm, davada veya karşılık davada ileri sürülen taleplerden, sadece hükme bağlanmış olanlar hakkında kesin hüküm teşkil eder.” şeklinde belirtilmiştir. Buna göre bir davaya ait şeklî anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir.
Sigorta Tahkim Komisyonunun 27.03.2017 tarihli,… K. Sayılı dosyasında davacı ve davalının aynı kişiler olduğu, davaya konu kaza sebebiyle davacı tarafından sürekli maluliyet tazminatı talep edildiği, %10 maluliyete göre hesaplanan 73.259,63TL sürekli iş göremezlik tazminatından toplam %30 oranında hatır taşıması ve müterafik kusur indirimi yapılarak neticeten 51.281,74 TL tazminatın davalıdan tahsiline karar verildiği anlaşılmıştır.
Davacı tarafından sigorta tahkim komisyonundan %10 maluliyete göre hesaplanan sürekli maluliyet tazminatı istenmiş olup, bu davada gelişen durum nedeniyle artan maluliyete dair sürekli iş göremezlik tazminatı ile birlikte geçici iş göremezlik ve geçici bakıcı ücreti de talep edilmekle, sigorta tahkim kararının iş bu dava yönünden kesin hüküm oluşturduğundan söz edilemez. Tahkim komisyonunca hükme esas alınan engelli sağlık kurulu raporu 2015 tarihli olup, dava dilekçesi ekinde ibraz edilen maluliyet raporu 2019 yılında düzenlenmiş, bu raporda maluliyet oranı da %19 olarak belirlenmiştir.
Bu durumda davacı tarafından sigorta tahkim kararı ve davacıya davalı tarafından yapılan sürekli iş göremezlik tazminatının ödenmesinden sonra gelişen durumlar nedeniyle maluliyetin arttığı ileri sürüldüğünden, mahkemece davacının tedavisine ilişkin tüm belgeler getirtilerek, davacının yaralanması nedeniyle tedavileri tamamlanarak hangi tarihte sağlığına kavuşmuş sayılacağı, gelişen bir durum bulunup bulunmadığı, sigorta tahkimde davacının maluliyetine esas alınan 17.12.2015 tarihli rapor ve davalı … tarafından yapılan ödemeden sonra davacının devam eden tedavisi olup olmadığı, maluliyetin yapılan ödemeden sonra gelişen durumlardan kaynaklanıp kaynaklanmadığı, vücut çalışma gücü kaybının hangi tarihte kesin olarak belirlenebilir duruma geldiği, kaza nedeniyle maluliyet durumunun ve tespit edilen maluliyetin kaza ile illiyet bağının bulunup bulunmadığı konusunda İstanbul ATK 3. İhtisas Dairesi vb. kurum ve kuruluşlardan rapor alınarak, bu hususta gerekli araştırmalar yapıldıktan sonra artan bir maluliyetin olması halinde, söz konusu maluliyetin gelişen durumlardan kaynaklanıp kaynaklanmadığı değerlendirilerek hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, davanın esasına ve neticesine etkili olacak deliller toplanıp değerlendirilmeden, gelişen durum olup olmadığı hususunda denetime ve hüküm kurmaya elverişli herhangi bir rapor alınmadan, sigorta tahkim komisyonunda görülen dava ile iş bu davada ki taleplerin, dava sebebinin (gelişen durum) farklı olması nedeniyle kesin hüküm oluşturmayacağı gözetilmeden eksik inceleme ile yazılı olduğu biçimde karar verilmesi doğru olmadığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince ilk derece mahkemesinin kaldırılmasına, belirtilen hususlarda deliller toplanarak sonucuna göre karar verilmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine, karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen 27.10.2020 tarihli,…. Karar sayılı kararının, HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA ve davanın yeniden görülüp sonucuna göre bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
2-İstinaf eden davacı tarafından istinaf peşin harcı olarak alınan 54.40 TL İstinaf karar harcının istek halinde istinaf eden davacıya iadesine,
3-İstinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda gözetilmesine,
4-Karar tebliği, kesinleştirme, harç iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Daosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 353/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 12.03.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.