Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2021/296 E. 2023/406 K. 09.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/296 – 2023/406
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/296
KARAR NO : 2023/406

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/10/2020
NUMARASI : 2019/50 Esas 2020/497 Karar

DAVACILAR
VEKİLİ :
DAVALILAR :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan )
KARAR TARİHİ : 09.06.2023
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 05.07.2023

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacılar vekili ile davalılar …, …, … Sigorta AŞ vekilleri tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI;
Davacılar vekili, 27/09/2015 tarihinde davalılardan … Sigorta AŞ’ne Zorunlu Mali Mesuliyet Sigorta poliçesi ile sigortalı, … adına kayıtlı, …’ün sevk ve idaresindeki … plakalı araçla seyir halinde iken dava dışı … plakalı araca arkadan çarparak yaya kaldırımına çıkması sonucu yaya kaldırımındaki davacıların annesi … …’a çarparak ölümüne neden olduğunu, müteveffanın; kızları …, … ve …’ün iki çocuğu ile birlikte yaşadığını, davacı kızların geçimlerini ve torunlarının bakımını müteveffanın sağladığını, müteveffa …’nın hasta kızı …’in ve … ile onun çocuklarının geçimini teminen günlük 130-150-TL karşılığında evlerde ve ofislerde temizliğe gittiğini, Ankara Batı 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 2015/1638 Esas sayılı dosyasında davalı sürücünün asli kusurlu bulunarak cezalandırıldığını, davacıların annelerinin ölümü nedeniyle büyük üzüntü yaşadığını, davacı kızların destekten yoksun kaldığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere davacı … için 5.000,00-TL destekten yoksun kalma tazminatı ile 40.000,00-TL manevi tazminat, davacı … için 5.000,00-TL destekten yoksun kalma tazminatı ile 40.000,00-TL manevi tazminat, davacı … için 40.000,00-TL manevi tazminat olmak üzere toplam 10.000,00-TL maddi tazminat ile 120.000,00-TL manevi tazminatın (davalı sigorta şirketinin sigorta limiti ile sınırlı olmak koşuluyla) davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiş, 31.10.2019 tarihli ıslah dilekçesi ile manevi tazminat talebini her davacı yönünden ayrı ayrı 60.000,00 TL’ye yükselterek toplam 180.000,00-TL manevi tazminatın 27/09/2015 kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar … ve … vekili; dava şartı olarak arabuluculuğa başvurulmadan ve zamanaşımı süresi geçirilerek dava açıldığını, ceza dosyasının bekletici mesele yapılması gerektiğini, müteveffa …’nın çalışmayıp eşinden emekli maaşı aldığını, vefat ettiği tarihte 63 yaşında ve özürlü olduğunu, müteveffanın kazancına ilişkin açıklamaların abartılı ve hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, …’nın davacılar ile birlikte yaşamadığı gibi desteklik durumunun da sözkonusu olmadığını, kazanın olduğu yerde yol kusuru bulunduğundan idarenin de kusurlu olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı … Sigorta AŞ vekili, kazaya karışan … plakalı aracın davalı şirkete 22.12.2014-22.12.2015 tarihleri arasında 268.000,00-TL limitle ZMMS poliçesi ile yine aynı dönem için 20.000,00-TL limitle ihtiyari mali mesuliyet sigorta poliçesi le sigortalı olduğunu; sigorta şirketine başvuru şartı ile arabuluculuk dava şartının yerine getirilmediğini, sigorta şirketinin sorumluluğunun gerçek zarar, poliçe limiti ve sigortalının kusuru ile sınırlı olduğunu, sigortalı araç sürücünün kusursuz olduğunu, davacıların desteklik ilişkisinin varlığına ve miktarına dair delil ileri sürülmediğini, müteveffanın güncel nüfus kaydının getirtilmesi gerektiğini, ZMMS’nin manevi tazminat taleplerini kapsamadığını belirterek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece davanın trafik kazasından kaynaklanan maddi (destekten yoksun kalma) ve manevi tazminat istemine ilişkin olduğu, 13/01/2020 tarihinde sunulan bilirkişi raporunda; “davaya konu trafik kazasında … plaka sayılı araç sürücüsü … asli ve tam kusurlu olduğu ve kusur oranının %100 olduğu, kazada … plakalı araç sürücüsüne atfedilebilecek bir kusur bulunmadığı, kazada yaya müteveffa … …’a atfedilebilecek bir kusur bulunmadığı, olayın meydana geldiği yol kesimi ile ilgili kazaya sebebiyet verecek bir unsur bulunmadığı ve bu hususta idareye atfedilebilecek bir kusur bulunmadığı, davacı çocuklar … … ve … …’ın gerek yaşları itibariyle gerekse de davacı çocukların çalışmasını engelleyen bir özrü veya sağlık sorunu olduğu konusunda dosyada somut bir kanıt bulunmadığından ve desteklik ilişkisi de kanıtlanamadığından davacıların destekten yoksun kalma tazminat alacağının bulunmadığı yönünde görüş bildirildiği; manevi tazminat bakımından ise yakınlarının kazada ölümü nedeniyle takdir edilecek manevi tazminat ile onların bir nebze olsa dahi acılarının dindirilmesinin amaçlandığı, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, kusur durumu, ölenin yaşı, yakınlık derecesi, manevi tazminatın amacı, zenginleşme ve fakirleştirme sonucunu doğurmaması, ceza ve mamelek hukukuna ilişkin zararın giderilmesini amaç edinmemesi, paranın alım gücü de gözetilerek manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği, manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkında hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesinin amaçlandığı bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli de göz önünde tutularak, hak ve nesafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılması, Medeni Kanunda takdir hakkı verdiği hallerde hakimin hak ve nesafete göre hükmedeceği davacıların annelerini kaybettiği, müteveffanın olayda yaya kaldırımında olup tamamen kusursuz olduğu, manevi tazminatın tayinin kusur durumu bir belirleyici ise de bunun yanında paranın alım gücü, tarafların mali ve sosyal durumları, yakınlık derecesi gibi etmenlerde olduğu, dava dilekçesinde her bir davacı için 60.000 ‘er TL talep edildiğinden davacı çocuklar için 40.000,00’er TL manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği kanısıyla davanın kısmen kabulüne, davacılar … … ve … … tarafından açılan destekten yoksun kalma tazminatının reddine, davacılar … …, … … ve … … tarafından açılan manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 40.000’er TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılara ödenmesine, (davalı sigorta şirketinin sorumluluğunun poliçe limiti ile sınırlı olduğunun tespitine) karar verilmiş; hükme karşı davacılar vekili ile davalılar vekilleri tarafından istinaf kanun yoluna başvuru yapılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ;
Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; destekten yoksun kalma tazminatının reddine ilişkin hükmün yasaya aykırı olduğunu, mahkemece, deliller toplanmadan ve tanıklar dinlenmeden ön inceleme duruşması sonrasında, tahkikat aşamasında geçildiği, 04.10.2019 tarihli oturumda, dosyanın bilirkişiye tevdiine karar verildiğini, bilirkişi heyetinin sunmuş olduğu 13.01.2020 tarihli raporunda ” davacı çocuklar … … ve … …’ın gerek yaşları itibari ile gerekse de davacı çocukların çalışmasını engelleyen bir özrü veya sağlık sorunu olduğu konusunda dosyada somut bir kanıt bulunmadığından ve desteklik ilişkisi de kanıtlanmadığından davacıların destekten yoksun kalma tazminat alacağının bulunmadığı” doğrusundaki görüşüne, hüküm mahkemesi gerekçeli kararının 3. sayfası 3. paragraf son cümlesinde, bilirkişi heyeti tarafından hazırlanan raporda sarf edilen cümle ve ifade aynen tekrar edilmek sureti ile ” …davacı çocuklar … … ve … …’ın gerek yaşları itibari ile gerekse de davacı çocukların çalışmasını engelleyen bir özrü veya sağlık sorunu olduğu konusunda dosyada somut bir kanıt bulunmadığından ve desteklilik ilişkisi de kanıtlanmadığından davacıların destekten yoksun kalma tazminat alacağının bulunmadığı yönünde görüş bildirdiği görülmüştür..” denilmek sureti ile ve bu görüşle ilgili herhangi bir hukuki yorum ve değerlendirme yapılmaksızın kararın hüküm fıkrası 1. Bendinde ” davacılar … … ve … … tarafından açılan destekten yoksun kalma tazminatının reddine karar verilmiştir.” denildiğini, bilirkişi raporuna itiraz ederek 02.10.2020 tarihli oturum öncesinde hüküm mahkemesine sunulan yazılı beyanında henüz deliller toplanmadan ve tanıklar dinlenmeden dosyanın bilirkişiye sunulduğu ve bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde de belirtildiği üzere yetersiz bir rapor düzenlendiği, deliller toplandıktan ve tanıklar dinlendikten sonra dosyanın konusunda uzman bir başka bilirkişi heyetine tevdine karar verilmesinin talep edildiğini ve 02.10.2020 tarihli oturumda yazılı olarak sunulan talebi sözlü olarak ta dile getirilerek tanıklarının destek ilişkisi açısından dinlenmesini ve ondan sonra dosyanın ek raporu için bilirkişiye tevdine karar verilmesi talebini yenilenmiş olmalarına karşın mahkemece talebin kabulü veya reddi konusunda herhangi bir karar verilmeksizin destekten yoksun kalma tazminatının reddine karar verdiğini, bilirkişi raporuna yapmış oldukları itirazda da belirtildiği gibi, dava dilekçesinin 3. ve 4. bentlerinde özetle; davacı … …’ın evlendikten bir süre sonra eşi ile yaşadığı anlaşmazlık neticesinde boşandığı, iki çocuğu ile birlikte annesi olan Müteveffa … …’ın evine taşındığı, müteveffa ile birlikte müteveffanın diğer kızı … … ve … …’ın iki çocuğu ile birlikte yaşadığı, geçimlerini ve çocuklarının bakımının müteveffa tarafından sağlandığı, hastalığı nedeni ile çalışamayan kızı … … ve … …’ın çocuklarının geçimini temin edebilmek için, her hafta 6 iş günü, günlük 130-150-TL karşılığında evlerde ve ofislerde temizlik işlerine giderek elde ettiği kazançla çocuklarının ve torunlarının geçimini temin ettiği bir dönemde yaşamını yitirdiği, müteveffanın gerek kazancı ile gerekse çocuk ve torunlarına bakımı ile destek olduğu, ölümü ile davacıların bu destekten yoksun kaldıklarının belirtildiğini ancak mahkemenin tahkikat aşamasına geçildiği ilk duruşmada, tanıkların dinlenmesi hususunda bir karar vermeden, dosyanın bilirkişiye tevdine karar verdiğini, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun ” ölüm ve bedensel zarar” yan başlığını taşıyan 53. maddesi 3. Bendinde “ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradıkları kayıplar” düzenlemesine yer verilerek bir insanın ölümünün hukuki anlamda zarar olmamakla birlikte, bu yüzden bazı zararların meydana gelmiş olabileceği desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple kayıpların tazminini talep edebileceklerinin hükme bağlandığını, yasanın ” zararı ve kusurunun ispatı” yan başlığını taşıyan 50. maddesi 2. bendinde “uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler” düzenlemesine 51. maddesi 1. fıkrasında “hakim, tazminatın kapsamını ve ödeme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirler” düzenlemesine yer verildiğini, destekten yoksun kalma tazminatının konusunun, desteğin yitirilmesi sebebi ile yoksun kalınan zarar olduğunu, buradaki amacın destekten yoksun kalanların, desteğin ölümünden önceki yaşamlarını sosyal ve ekonomik durumlarının korunması olup olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile onun zamanında ki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesi, yani haksız bir eylem sonucu desteğini yitiren kim ise TBK’nun 53. maddesine dayanarak uğradığı zararın ödetilmesini isteyebileceğini, destekten yoksun kalma tazminatının hesabında, destekten yoksun kalanlara, müteveffanın sağlığında sağlamış olduğu yardımın miktarının belirlenmesi, gerçek yardım miktarının yeterli delillerle ispat edilemediği durumlarda, yargıcın takdir hakkını kullanarak yardım miktarını belirleyebileceği, bu belirlemede, destek ile destek olunan kimse arasındaki yakınlığın derecesi, aralarındaki manevi bağ, davacıların yaşları, dahil oldukları sosyal ve ekonomik çevre, yaşam standartları, cinsiyetleri gibi bakım ilişkisine ve miktarına etkili olabilecek unsurların da göz önünde bulundurulacağı, hayatın olağan akışı içinde destek sayılan kimsenin baktığı kimselere gelirini belli paylara bölerek baktığı pek söylenemese de, tazminat hesabında bir paylaştırma yapmanın zorunlu hale geldiğini, Yargıtay İçtihatı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 22.06.2018 tarih ve Esas, 2016/5 2018/6 Karar sayılı kararının gerekçesinde” destekten yoksun kalma tazminatının doğumu için, destek ile tazminat talebinde bulunan kişi arasında bir destek ilişkisi bulunmalıdır. Burada bahsedilen destek ilişkisi hukuksal bir ilişkiyi değil, eylemli bir durumu hedef tutar. Destek ilişkisinin varlığında, destek olunanın ihtiyaçlarının sürekli ve düzenli olarak karşılanması yer almaktadır. Burada ifade edilmek istenen süreklilik ve düzenlilik hali, yardımın belirlenen zamanlarda ve belirlenen miktarlarda yapılması değil, eğer destek ölmeseydi yardımların devam edeceğine dair bir beklentinin bulunmasıdır. “denildiğini, TBK’nun ilgili hükümlerinin amaçsal yorumlarından anlaşıldığı üzere; destekten yoksun kalma tazminatının konusunun desteğin yitirilmesi nedeni ile yoksun kalınan yardım olduğunu, bu tazminatın amacının ölüm olayı olmasaydı, ölenin yardımda bulunduğu kimselere yardımda bulunmaya devam edeceğinin düşünülmesi ve ölüm olayının bu süreci kesmesi sonucu, destekten yaralanan kimselerin uğradıkları zararın, peşin ve toptan şekilde tazmin edilmesi, bu kimselerin ölüm olayından önceki durumlarına kavuşturulması, destekten yoksun kalanların desteğin ölümden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunması olduğunu, Mahkemece, yasal düzenlemeye, bilimsel ve yargısal içtihatlara aykırı olacak şekilde, deliller toplanmadan, destek ile destekten yoksun kalınan davacılar arasındaki destek bağı aydınlatılmadan, eksik ve sübjektif değerlendirmenin yapıldığı bilirkişi raporunda dile getirilen görüş ve kanaate itibar edilerek ve gerekçe göstermeksizin destekten yoksun kalma tazminat talebinin reddinin yasaya aykırı olduğunu,
6098 sayılı TBK’nun 56/2. maddesinde; “Ağır bedensel zarar veya ölüm halinde; zarar görenin veya ölenin yakınlarına da tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verebilir” düzenlemesine yer verildiğini, manevi tazminatın söz konusu olabilmesi için ölüm olayının zarar verenin kusurlu ve hukuka aykırı bir eylemi ile gerçekleşmiş olması gerektiğini, manevi tazminatın belirlenmesinde ana ölçütün; hukuka aykırı tecavüzün ağırlığı olup tazminat hesaplanırken; maddi tazminatı tamamlayıcı, zarar veren açısından caydırıcı bir etki taşıması, zarar gören kişilerin kısmen de olsa acı ve üzüntülerini hafifletici ve öç alma duygularını örtecek derecede olması gerektiğini, somut olayda; ölümlü trafik kazası nedeniyle ceza yargılamasının yapıldığı Ankara Sincan Batı 3. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2015/1638 Esas. Sayılı dosyasına sunulan Bilirkişi Raporu’nda “… plakalı otomobil sürücüsü …’nin yolun genel durumu, genel trafik kuralları ve o anki durumu gözeterek hareket edemediği, kontrolünde olan aracın gerek hızından, gerek tecrübesizliğinden öngöremediği ve basit önlemleri almayıp, yaya kaldırımı üzerinde yürüyen … …’a çarparak yaralanmasına ve ardından ölümüne neden olduğundan dolayı asli kusurlu olduğu, yaya … …’ın yayalara ayrılan kaldırımda bulunduğu esnada kazaya maruz kaldığından, kazanın meydana gelmesinde hiçbir kusurunun bulunmadığı tespit edilmiştir” denilerek, sürücünün tam kusurlu, müteveffanın ise kusursuzluğunun tespit edildiğini, davalı sürücünün kusurlu ve hukuka aykırı eylemi ile davacıları dünyaya getiren, besleyip büyüten, yaşama tutunmalarını sağlayan, yaşamları süresince de maddi ve manevi desteğini sürdüren ve yaşamlarındaki en büyük manevi değerleri olan annelerinin ölümüne sebebiyet verdiğini, hükmedilen manevi tazminat miktarı, kazaya karışan aracın değeri ile eşdeğer olup manevi tazminat miktarı, zarar veren üzerinde caydırıcı etki yaratmaktan uzak olduğu gibi, zarar gören davacıların annelerini yitirmiş olmaktan dolayı duydukları ve yaşam boyunca duyacakları acı ve elemi kısmen de olsa hafifletecek miktarda olmadığını belirterek istinaf isteminin kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar … ve … vekili istinaf başvuru dilekçesinde; Hükmedilen Manevi tazminatın davalıların ekonomik olarak yıkımına yol açacak kadar yüksek bir rakam olduğunu, olay tarihi olan 27.09.2015 tarihi itibariyle 120.000,00-TL manevi tazminata hükmedildiğini, icra dosyasında 24.12.2020 tarihi itibariyle 223.000,00-TL kapak hesabı yapıldığını, bu rakamın davalılar için çok yüksek bir miktar olup ekonomik olarak bu yükün altından kalkmalarının imkânsız olup yıkımlarına neden olacak, yüksek bir miktar olduğunu davalılar baba/oğul olup baba …‘nın emekli olduğunu, emekli maaşı ile bu miktarı ödemesinin mümkün olmadığını, …’nin ise askerden döndüğünü, halen de anne-babası ile oturduğunu bekâr olduğunu henüz iş dahi bulamadığını, Mahkemece sosyo/ekonomik araştırmalar yapılmadan, maddi durumları ve yaş faktörleri dikkate alınmadan fahiş miktardaki manevi tazminata hükmetmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, manevi tazminatın davacılar için zenginleşme aracına döndüğünü, davacılar … ve …‘in ev hanımı olup hiçbir gelirleri bulunmadığını, davacı … de çalışmadığını beyan ettiğinden hükmedilen 40.000,00-TL‘nin davacılar için zenginleşme oluşturacak kadar yüksek olduğunu,
Tazminata hükmedilirken bir tarafın zenginleşmemesi; diğer tarafın ekonomik mahvına yol açmaması ilkesinin ihlal edildiğini, nitekim Yargıtay kaza tarihi(2015) tarihli kararlarında 10.000,00-TL’nin dahi fazla olduğuna hükmederek bozma sebebi saydığını (emsal Yargıtay 21.HD Esas, 2016/699 Karar 2016/326; 21 HD. Esas No:2014/9892, Karar No:2014/13866, K. Tarihi:16.6.2014) Yargıtayın, genç bireylerin tamamen işgöremez olma halinde dahi 20.000,00-TL’den daha fazla hükmedilen manevi tazminat istemlerini reddettiğini (“HGK. 2014/818 Esas, 2016/764 K), davacıların sosyo/ekonomik durumları, yaşları itibariyle hükmedilen miktarların kanunun amacına aykırı olduğunu,
Davacılardan … … 1973 doğumlu, … 1975 doğumlu, … 1971 doğumlu olup olay tarihi itibariyle yaşlarının 40, 42, 44 olduğunu, manevi tazminat miktarına hükmedilirken davacıların yaşlarının da dikkate alınması gerektiğini, 8 yaşındaki bir çocuğun 30 yaşındaki annesini kaybetmesi ile 44 yaşındaki bir kişinin (…) 62 yaşındaki annesini kaybetmiş olması nedeniyle manevi hayatındaki sarsılmanın aynı olmayacağının açık olduğunu, Mahkemece bu hususların nazara alınmadığını, tamamen reddedilen maddi tazminat talebi ile kısmen reddedilen manevi tazminat talebine rağmen davalılar … ve … lehine vekâlet ücretine hükmedilmemesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, destekten yoksun kalma talebinin tamamı, manevi tazminat talebinin bir kısmı reddedildiğinden iki talep ve her bir davalı için ayrı ayrı vekâlet ücretine hükmedilmemesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, diğer davalı … Sigorta için vekâlet ücretine hükmedilmiş iken diğer davalılar için hükmedilmesinin gözden kaçırıldığını kazanın oluşumunda yol kusuru da olmasına rağmen bu hususun değerlendirilmediğini belirterek istinaf isteminin kabul ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Sigorta AŞ vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; mahkeme ilamında, alacağın ferileri olan harçlar, vekalet ücreti ve yargılama giderleri için davalı sigorta şirketinin de müteselsil olarak sorumlu tutulmasının hukuka aykırı olduğunu, ilamın hüküm kısmında asıl alacak yönünden “davalı sigorta şirketinin sorumluluğunun poliçe limiti ile sınırlı olduğunun tespitine” şeklinde hüküm kurulduğunu ancak alacağın ferileri olan harçlar, vekalet ücreti ve yargılama giderleri için tüm davalıların müteselsil olarak sorumlu tutulduğunu, davalı şirketin fer’ilerden sorumluluğunun asıl alacaktaki sorumluluğu oranında olması gerektiğini, davalı şirketin asıl alacak yönünden sorumluluğu poliçede belirtildiği üzere 20.000,00-TL ile sınırlı olup Mahkemece toplam 120.000,00-TL’ye hükmedildiği düşünüldüğünde; bu durumda da fer’ilerden sorumluluğunun ancak %16,66 oranında olabileceğini buna göre ilamda vekalet ücreti yönünden sorumluluklarının 2.557,31-TL, hazineye irat kaydedilen bakiye harçlar yönünden sorumluluklarının 1.251,28-TL, davacıya hükmedilen yargılama giderleri yönünden sorumluluklarının 340,90-TL olduğunu, dolayısıyla da davalı şirketin işbu dosyadaki yükümlülükleri hem asıl alacak hem de feriler yönünden daha sınırlı olduğunu, hükümdeki tutarın davalı şirket aleyhine daha fazla borca sebebiyet vermemesi açısından kararın istinaf incelemesi neticesinde kaldırılması gerektiğini,
ihtiyari dava arkadaşı olan davacıların her ikisi yönünden de ayrı ayrı ret vekalet ücretine hükmedilmemiş olmasının hukuka aykırı olduğunu, ihtiyari dava arkadaşı olan davacıların her ikisi yönünden de maddi tazminat talepleri reddedildiğinden; her bir davacı için ayrı ayrı olmak üzere ret vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken; davalı şirket için tek bir vekalet ücretine hükmedilmiş olmasının yasaya aykırı olduğunu,
Davacılar için fahiş miktarda manevi tazminata hükmedildiğini, manevi tazminatın cezalandırma aracı olmadığını, manevi tazminatın belirlenmesinde kusur oranı, tarafların sosyal ve ekonomik durumu, TMK’da yer alan hakkaniyet ilkesi ile “takdir edilecek miktarın mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır” ilkelerinin esas alınmasını ,manevi tazminatın, bozulan manevi dengenin yerine gelmesi için Kanunun öngördüğü bir telafi şekli olup amacının, olaydan duyulan acı, ızdırap, elem ve kızgınlığı kısmen dahi olsa dindirmek, olayı unutturmak, tekrar normal hayata dönüşü sağlamak olduğunu, manevi tazminatın bir taraf için zenginleşme, diğer taraf için fakirleşme aracı olarak görülmemesi gerektiğini, davacıların uğradığı manevi zararın para ile telafisi mümkün olmamakla birlikte sigortalı araç sürücüsünün taksiri ile meydana gelen olayda her iki tarafın da kazanın öngörülemeyeceğinin farkında olduğunu, manevi tazminatın belirlenmesinde tarafların kusur durumu, sıfatı ile diğer sosyal ve ekonomik durumların dikkate alınması; sonuçta takdir hakkının bu unsurlar nazara alınarak kullanılması gerektiğini, manevi tazminatın belirlenmesinde ana ölçüt olan acı ve üzüntüyü belirlemenin imkansızlığı manevi tazminat hesabını çok ince bir noktaya taşıdığını, manevi tazminat hesaplanırken; maddi tazminatı tamamlayıcı ve zarara neden olanı caydırıcı bir işlev görmesi, ayrıca kaynaklandığı trafik kazasının niteliğinin dikkate alınması, nitelikten kastedilenin kazada kusur oranları vs. gibi durumlar olduğunu, kazaya karışan şahısların kusur oranlarının da manevi tazminat belirlenirken ölçüt alınması gereken unsurlardan biri olduğunu, dosyada vefat edenin yaşı ve sosyo-ekonomik durumları düşünüldüğünde fahiş bir miktarda manevi tazminata hükmedildiğinin açıkça ortada olduğunu,
Dosyadaki kusur tespitinin de kabulü mümkün olmayıp Ankara ATK Trafik İhtisas Dairesi’nden kusur raporu alınması gerektiğini belirterek istinaf isteminin kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE;
Davacılar vekili ile davalılar vekillerinin HMK.nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava trafik kazasından kaynaklanan maddi(destekten yoksun kalma tazmintı) ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacılar vekili, davalıların işleteni, sürücüsü ve zorunlu –ihtiyari mali sorumluluk sigortacısı olduğu aracın davacıların desteği yaya … …’a çarparak ölümüne neden olduğunu belirterek müteveffanın çocuklarından davacılar … ve … için destekten yoksun kalma tazminatı ile tüm davacı çocuklar için manevi tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, mahkemece davacıların destek zararının bulunmadığı gerekçesi ile destekten yoksun kalma tazminatının reddine, her davacı için ayrı ayrı 40.000,00-TL manevi tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmiş; davacılar vekili destekten yoksun kalma tazminatının reddine ve manevi tazminat miktarına; davalı sigorta şirketi vekili kusur oranı, manevi tazminat miktarı, yargılama giderleri ve vekalet ücretine; davalılar … ve … vekili de, manevi tazminat miktarı, kusur oranı, vekalet ücretine yönelik istinaf sebepleri ileri sürmüştür.
1-6098 sayılı TBK’nın 53. maddesi gereğince, ölüm hâlinde ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradıkları kayıpları zarar sorumlularından tahsilini talep edebilir. Destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların, desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir. Haksız bir eylem sonucu desteğini yitiren kimse TBK’nın 53. maddesine dayanarak uğradığı zararın ödetilmesini isteyebilir. Ancak, destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilmesi için öncelikle ölen ile destekten yoksun kalan arasında maddi yönden düzenli ve eylemli bir yardımın varlığı gerekir. Hukuk Genel Kurulu’nun 21.04.1982 gün, 979/4-1528 Esas, 412 Karar sayılı kararında da belirtildiği gibi; destek kavramı hukuksal bir ilişkiyi değil, eylemli bir durumu hedef tutar ve ne hısımlığa ne de yasanın nafaka hakkındaki hükümlerine dayanır, sadece eylemli ve düzenli olarak geçimini kısmen veya tamamen sağlayacak şekilde yardım eden ve olayların olağan akışına göre eğer ölüm vuku bulmasaydı, az çok yakın bir gelecekte de bu yardımı sağlayacak olan kimse destek sayılır. O halde destek sayılabilmek için yardımın eylemli olması ve ölümden sonra da düzenli bir biçimde devam edeceğinin anlaşılması yeterli görülür. Bununla birlikte destekten yoksun kalan kimse devamlı ve gerçek bir ihtiyaç içerisinde bulunmalıdır. Yargıtay uygulamalarına göre anne veya babanın vefat etmesi halinde çocuklarına destek olacağı kabul edilmiş, ancak kız çocukları için 22 yaşına kadar, erkek çocukların ise 18 yaşına kadar anne ve babasından destek alacağı, çocukların yüksek öğrenim görmesi halinde 25 yaşa kadar destek alacağı kabul edilmiştir. Dosya kapsamına göre davacılar … (40 yaşında eşinden boşanmış – işçi) ve … …’ın (42 yaşında -sikleroderme-hipertroidizm hastalıkları nedeniyle annenin desteğine ihtiyacı olduğunun ispatlanamaması) Yargıtay tarafından kabul edilen destek süresi içerisinde olmadıkları, müteveffa annenin desteğine ihtiyaçları olduğunun ispat edilememiş olduğu anlaşıldığından davacılar … ve … ‘ün destekten yoksun kalma tazminatı taleplerinin reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik görülmemiştir.
2- 27.09.2015 tarihli kaza tespit tutanağı, ceza dosyasında keşif yapılarak alınan 30.11.2015 tarihli bilirkişi raporu ile eldeki davada alınan 13.01.2020 tarihli bilirkişi raporundan 27.09.2015 günü saat 18.00 sıralarında …’ün sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile bulvar üzerinden olay yerindeki kavşağa geldiğinde beyanına göre önüne çıkan bir yayayı gördüğünde sağa doğru direksiyon hareketi yapması ile ön ilerisinde kendi yol bölümünde giden … plakalı aracın sağ arka köşe kısımlarına çarparak direksiyon hakimiyetini kaybederek sağa doğru savrularak yaya kaldırımına üzerinde yürüyen yaya Hava …’a çarparak duruşa geçmesi şeklinde meydana gelen trafik kazasının oluşumunda … plakalı aracın ve yaya kaldırımında bulunan yaya … …’ın kural ihlali olmadığı, olay yerinde keşif yaparak düzenlenen Ankara Batı 3. Asliye Ceza Mahkemesi 2015/1638 Esas. dosyasına sunulmuş olan 14.12.2015 tarihli bilirkişi raporundaki tespit, fotoğraf ve krokiler incelendiğinde söz konusu yol kesiminde işaretlemenin muntazam yapıldığı, olayın meydana geldiği kavşak öncesinde İMKB lisesi bulunduğu için yaya geçidi işaretlemesinin de yapıldığı (hem tabela hem yol boyama), yol zeminin muntazam olduğu bu çerçevede, söz konusu yol kesimi ile ilgili olarak idareye de atfedilebilecek bir kusur bulunmadığı, … plakalı aracın sürücüsü …’ün 2918 sayılı KTK’nın 52/a-b 46,47, 56/1-c maddelerini ihlali ettiğinden asli ve tam kusurlu (%100) olduğu, Ankara Batı 3.Asliye Ceza Mahkemesinin 16.02.2016 Tarih 2015/1638 Esas 2016/223 Karar sayılı ilamı ile …’ün mahkumiyetine karar verildiği anlaşılmakla mahkemece anılan raporların hükme esas alınmasında bir isabetsizlik bulunmadığından davalılar vekillerinin kusur oranına ilişkin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.
3-6098 sayılı TBK.nın 56. maddesi hükmüne göre, hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Manevi tazminat, zarara uğrayanda, manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonu da olan özgün bir nitelik taşır. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. Zarar görenin zenginleşmemesi, zarar sorumlusunun da fakirleşmemesi gerekmektedir. Takdir edilecek miktarın, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.6.1976 günlü ve 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde de takdir edilecek manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden, hakim bu konuda takdir hakkını kullanır iken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli de gözönünde tutularak, hak ve nesafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. Zira, Türk Medeni Kanununun 4. maddesinde, kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hakimin hukuka ve hakkaniyete göre hükmedeceği öngörülmüştür.
Manevi tazminatın tekliği ve bölünmezliği ilkesi gereğince ıslah yoluyla manevi tazminat miktarının arttırılması mümkün değildir. Davacılar vekili dava dilekçesinde her davacı için ayrı ayrı 40.000,00 ‘er TL olmak üzere toplam 120.000,00-TL manevi tazminat talebinde bulunmuş; 31.10.2019 tarihli ıslah dilekçesi ile manevi tazminat miktarını her davacı için 20.000,00-TL daha arttırarak 60.000,00-TL’ye çıkarmıştır. Mahkemece her davacı yönünden talebin ıslah yolu arttırılan miktar olan 60.000,00-TL olduğu kabul edilerek davanın kısmen kabulü ile 40.000,00 ‘er TL manevi tazminata karar verilmesi doğru görülmemiştir. Dava konusu kazanın oluşumunda davalı sürücü her kadar asli ve tam kusurlu; davacılar kusursuz desteğin çocukları ise de kaza tarihi, desteğin dava açmayan bir çocuğunun daha olması (1968 doğumlu …), davalı …’nın emekli, davalı …’nin ailesi ile yaşayan bekar ve işsiz olması, kaza tarihinde 42 yaşındaki davacı …’in çalışmadığı, ölen babasından aldığı maaş dışında gelirinin bulunmaması, 45 yaşındaki davacı …’in gelirinin bulunmaması, 40 yaşındaki …’ün eşinden boşanmış iki çocuğu ile anne evinde yaşayan asgari ücretle çalışan olması gibi maddi ve hukuki olgular ile hak ve nesafet kuralları gözönüne alındığında davacılar için takdir olunan manevi tazminat miktarının bir miktar fazla olduğu ve bu bağlamda her davacı için ayrı ayrı 30.000,00 ‘er TL manevi tazminatın hakkaniyete daha uygun düşeceği sonuç ve kanaatine varılmakla davalılar vekilinin manevi tazminat miktarına yönelik istinaf talepleri yerinde görülmüştür.
4-Kazaya karışan … plakalı aracın davalı sigorta şirketine 22.12.2014-22.12.2015 tarihleri arasında ZMMS ve genişletilmiş Kasko Sigorta Poliçesi ile sigortalı olduğu, ihtiyari mali mesuliyet sigorta poliçesindeki manevi tazminat limitinin 20.000,00-TL olduğu anlaşıldığından davalı sigorta şirketinin harç, yargılama gideri ve vekalet ücretinden poliçe limiti ile orantılı olarak sorumluluğuna karar verilmesi gerekirken diğer davalılarla birlikte müşterek ve müteselsilen sorumlu tutulması doğru görülmemiştir.
5-Eldeki davada davacılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmadığı, ihtiyari dava arkadaşı oldukları ve usul ekonomisi ilkesi dikkate alınarak birlikte dava açtıkları sabittir. Bu durumda, esasen birden fazla dava olduğu dikkate alınarak; her bir davacı ve davalı yönünden kabul red oranına göre ayrı ayrı vekalet ücreti taktir edilmesi gerekirken davacılar ve davalılar lehine tek vekalet ücreti takdiri doğru görülmemiştir.
Yukarıda 3 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalılar vekillerinin, 4 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı sigorta şirketi vekilinin, 5 nolu bentte açıklanan nedenlerle davacılar ve davalılar vekillerinin istinaf sebeplerinin ayrı ayrı kabulü ile (HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda,) yerel mahkeme kararının kaldırılması ve HMK’nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca düzelterek yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere,
1-Yukarıda 3 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalılar vekillerinin, 4 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı sigorta şirketi vekilinin, 5 nolu bentte açıklanan nedenlerle davacılar ve davalılar vekillerinin istinaf talebinin ayrı ayrı kabulü ile Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin 05.10.2020 Tarih 2019/50 Esas, 2020/497 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
Bu durumda esas hakkında düzelterek yeniden hüküm kurulması gerektiğinden;
1-Davanın KISMEN KABULÜNE,
Davacılar … … ve … … tarafından açılan destekten yoksun kalma tazminatının reddine,
2-Davacılar … …, … … ve … … tarafından açılan manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile her davacı için ayrı ayrı 30.000,00 ‘er TL olmak üzere toplam 90.000,00-TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılara ödenmesine, (davalı sigorta şirketinin sorumluluğunun 20.000,00-TL poliçe limiti ile sınırlı olarak ),
3-Alınması gereken 6.147,90-TL harçtan peşin alınan 444,02-TL ve 242,50-TL ıslah harcının mahsubu ile bakiye 5.461,38-TL’nin davalılardan (davalı sigorta şirketi 1.213,64-TL ile sınırlı olarak) müştereken ve müteselsilen alınarak hazineye irat kaydına,
4-Manevi tazminat davası yönünden davacılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen miktarlar üzerinden AAÜT gereğince davacı … … için hesaplanan 9.200,00-TL, davacı … … için hesaplanan 9.200,00-TL, davacı … … için hesaplanan 9.200.00-TL vekalet ücretinin davalılardan (davalı sigorta şirketi her davacı yönünden 2.044,00-TL ile sorumlu olarak) müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara ödenmesine,
5-Manevi tazminat davası yönünden davalılar … ve … kendilerini vekille temsil ettirdiğinden reddedilen miktar üzerinden hesaplan 9.200,00-TL vekalet ücretinin davacı … …’dan, 9.200,00-TL vekalet ücretinin davacı … …’dan, 9.200,00-TL vekalet ücretinin davacı … …’dan alınarak davalılar … ve …’e ödenmesine,
6-Maddi tazminat yönünden davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiğinden AAÜT gereğince hesaplanan 5.000,00-TL vekalet ücretinin davacı … …’dan, 5.000,00-TL vekalet ücretinin davacı … …’dan alınarak davalılar … Sigorta AŞ, … ve …’e ödenmesine,
7-Davacılar tarafından yapılan 29,20-TL Başvurma harcı, 444,02-TL Peşin harç, 4,30-TL Vekalet harcı, 242,50-TL ıslah harcı olmak üzere toplam 720,02-TL harcın davalılardan (davalı sigorta şirketi 160,00-TL ile sınırlı olarak) müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine,
8- 312,20-TL tebligat –müzekke bedeli, 1.200,00-TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.512,20-TL ‭yargılama giderinin kabul ve red oranı dikkate alınarak 1.046,90-TL’nin davalılardan (davalı sigorta şirketi 232,64-TL ile sınırlı olarak) müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara ödenmesine, kalan masrafın davacılar üzerinde bırakılmasına,‬
9-Davalı … tarafından yapılan 49,00-TL yargılama giderinin kabul ve red oranı dikkate alınarak 13,00-TL’nin davacılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davalı …’e ödenmesine, kalan masrafın davalı üzerinde bırakılmasına, diğer davalılar tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yerolmadığına,
10-HMK 333 maddesi gereğince yatırılan gider avansından kalanın karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
İSTİNAF HARÇ VE YARGILAMA GİDERLERİ YÖNÜNDEN:
1-Davacılar ve davalılar tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talepleri halinde yatırdıkları oranda davacılar ve davalılar iadesine,
2-Davacılar tarafından yapılan 84,50-TL istinaf yargılama giderinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine,
3-Davalılar … ve … tarafından yapılan 76,00-TL istinaf yargılama giderinin davacılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davalılar verilmesine,
4- Davalı … Sigorta AŞ tarafından yapılan istinaf yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
5-İstinaf yargılama giderlerinden kullanılmayan kısmın yatırdıkları oranda davacılar ve davalılara iadesine,
6-Kararın tebliği, kesinleştirme ve harç iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dair, dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonunda, HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere oybirliği ile 09.06.2023 tarihinde karar verildi.

Başkan
Üye
Üye
Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.