Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2021/29 E. 2023/195 K. 24.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/29 – 2023/195
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/29
KARAR NO : 2023/195

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/09/2020
NUMARASI : 2016/814 Esas 2020/452 Karar

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALILAR :
VEKİLLERİ
DAVANIN KONUSU : Trafik Kazası Nedeniyle Maddi Tazminat
KARAR TARİHİ : 24/03/2023
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 19/04/2023

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı … Sigorta A.Ş. vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI;
Davacı vekili, 20.04.2016 tarihinde davalıların işleteni, sürücüsü ve zorunlu mali sorumluluk sigortacısı olduğu … plakalı aracın okul önünde lise öğrencisi davacı …’a çarptığını, davacının bu olayda ağır şekilde yaralandığını, davalı sürücü …’in asli ve tam kusurlu olduğunu, belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 1.000,00 TL geçici iş göremezlik, 1.000,00 TL sürekli iş göremezlik tazminatı ve 1.000,00 TL masraf ve tedavi giderinin kaza tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiş, yargılama aşamasında geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatı talebini 19.521,89 TL arttırmış, 28.09.2020 tarihli duruşmadaki beyanında talep ettikleri 1.000,00 TL masraf ve tedavi giderinden vazgeçtiklerini, neticede 1.000,00 TL geçici iş göremezlik tazminatı ve 20.521,89 TL kalıcı iş göremezlik tazminatı talep ettiklerini belirtmiştir.
Davalı … Sigorta vekili, dava öncesinde şirkete başvuruda bulunulmadığından dava şartının gerçekleşmediğini, bu sebeple dava şartı yokluğundan usulden davanın reddini, davacının geçici iş göremezlik ile ilgili talebinin kabulünün mümkün olmadığını, dava dilekçesinden de anlaşılacağı üzere davacının yaş itibariyle küçük olduğunu, dilekçede davacının herhangi bir işte çalıştığının belirtilmediğini, Yargıtay İçtihatları doğrultusunda yaşı küçük çocuk için geçici iş göremezlik tazminatının reddine karar verilmesini, kabul anlamına gelmemekle birlikte davacının bu talebinin zorunlu mali sorumluluk sigortası … şartları gereği teminat dışı olduğunu, Adli Tıp Kurumundan davacının maluliyet raporunun alınması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı … ve … davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI;
Mahkemece toplanan delillere göre; kazanın okul geçidi levhası ile şerit ve okul geçidi çizgisinin bulunduğu yerde sağ şeritte-yaya davacıya çarpılması suretiyle gerçekleştiği, kaza tespit tutanağında sürücü asli, davacı yayanın ise tali kusurlu olarak belirlendiği, bilirkişi raporunda sigortalı araç sürücüsünün %65, davacının ise %35 oranında kusurlu olduğunu belirtildiği, bu tespitin Ankara 35. Asliye Ceza Mahkemesinde alınan 15.01.2018 tarihli rapor ve kaza tespit tutanağındaki kusur oranı ile uyumlu olduğu, sigortalı araç sürücüsünün okul geçidine gelirken hızını azaltmayıp dikkatsiz davranmaktan dolayı, davacı ise yolu kontrol etmeden yola girmekten dolayı kusurlu olduğu, Ankara Üniversitesi, Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı raporunda davacının maluliyet oranının %3,3 olarak belirlendiği, aktüer raporunda PMF yaşam tablosu kullanılarak hesaplama yapıldığı, davacının kaza tarihinde 17 yaşında olduğundan ve geçici iş göremezlik süresi reşit hale gelmeden tamamlandığından herhangi bir gelir getirici faaliyeti olmayan davacıya geçici iş göremezlik tazminatı ödenemeyeceği, ancak kalıcı maluliyeti oranında efor tazminatı ödemesinin yapılması gerektiği, talep edilebilecek tazminat miktarının 11.04.2020 tarihli ikinci ek rapora göre 23.723,51 TL olduğu davacı vekilinin geçici iş göremezlik tazminatı ile birlikte toplam 21.521,89 TL talep ettiği 1.000,00 TL tedavi ve masraflar talebinin atiye bırakıldığı, bu tutar içerisinde yer alan 1.000,00 TL geçici iş göremezlik tazminat talebi reddedildiğinden kalan 20.521,89 TL kalıcı maluliyet tazminatının davalılardan tahsili gerektiği belirtilerek; davanın, davacının fazlaya dair hakları saklı tutularak kısmen kabulüne, 20.521,89 TL’nin davalılardan müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, hükmedilen tutara davalı … … Sigorta A.Ş yönünden dava tarihinden itibaren, diğer davalılar yönünden kaza tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlı yasal faiz yürütülmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş, karara karşı davalı sigorta şirketi vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru yapılmıştır.
İSTİNAF SEBEPLERİ;
Davalı … Sigorta A.Ş. vekili istinaf başvuru dilekçesinde; davacı tarafça dava öncesi usulüne uygun bir başvuru yapılmadığından, kanunda öngörülen başvuru şartı gerçekleşmediğini davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, davalı tarafından maluliyete ilişkin belgelerin şirkete iletilmesini davacıdan istemesine rağmen bu eksiklilerin tamamlanmadığını, davacının ıslah talebinden daha fazla tazminata hükmedildiğini, HMK.nın 26. Maddesine aykırı şekilde talep aşılarak karar verildiğini, davacı 22.11.2018 tarihinde ıslah yoluna başvurmuş olup 28.09.2020 tarihinde ise sözlü yargılama duruşmasında bedel artırım talebinde bulunduğunu, bu hususun usule aykırı olduğunu, tarafların aynı davada önce HMK m.107/2’ye dayanarak değer artırım talebinde bulunup sonra ıslaha başvurması mümkünse de, ıslah başvurusundan sonra değer artırım talebinde bulunulmasının usule aykırı olduğunu, HMK’nun 107. maddesinin gerekçesine göre, alacak belirli hale geldiğinde artırım, sadece bir kez yapılabilmekte olup ikinci kez artırım yapılmak istenirse, iddianın genişletilmesi yasağı ile karşı karşıya kalınacağını, 22.11.2018 tarihli ıslah dilekçesinde “…ıslah talebimizin kabulü ile geçici ve sürekli iş göremezlikten doğan cismani zararlarının karşılığı olmak üzere toplam 19.521,89-TL maddi tazminatın …’’ yönünde davasını ıslah ettiğini, davacının talebi sürekli ve geçici iş göremezlik yönünden 19.521,89-TL zarara ilişkin olmasına rağmen mahkemece 20.521,89-TL tazminata hükmedilmesinin hatalı olduğunu, kararda hesap raporuna aykırı hüküm kurulduğunu, davacı kaza tarihinde 17 yaşında olduğundan geçici iş göremezlik talebinin reddi ile 11.04.2020 tarihli ek rapordaki birinci hesap esas alınmak suretiyle dava karara bağlandığını, mahkemenin sehven 11.04.2020 tarihli rapordan bahsedildiği anlaşılmakla, kararda 29.11.2019 tarihli ek raporun esas alındığını, 29.11.2019 tarihli bilirkişi hesap raporunda ise; maluliyet raporu ve PMF tablosuna göre hesaplama neticesinde; toplam sürekli iş göremezlik zararı 36.497,70-TL hesaplandığı, davalı şirkete sigortalı otomobilin sürücüsü …’in meydana gelen olayda %65 kusuruna isabet eden 23.723,51-TL, Özürlülük raporu ve TRH 2010 tablosuna göre hesaplama neticesine; toplam sürekli iş göremezlik zararı 25.103,63-TL ve 6 aylık bakıcı gideri zararı 9.982,00-TL olmak üzere toplam 35.085,63-TL hesaplandığı, davalı şirkete sigortalı otomobilin sürücüsü …’in meydana gelen olayda %65 kusuruna isabet eden 22.805,66-TL…” şeklinde hesaplama yapıldığını, hesap raporu açısından poliçe tanzim tarihi göz önünde bulundurulduğunda ancak %3 maluliyet oranı ile TRH 2010 yaşam tablosu kullanılarak hesaplanan zarar ile davalının sorumluluğu olacağını, davacının kalıcı maluliyeti olmadığından huzurdaki davanın reddi gerektiğini, davacının tibia fibula kırığının sekel bırakmadan iyileştiği anlaşılmakta olup, davacının 1998 doğumlu olduğu bilindiğinden, yaşı göz önünde bulundurulduğunda %3,3 olan maluliyetinin zamanla iyileşeceğini, bu nedenle davanın reddi gerektiğini, bilirkişi raporunda esas alınan maluliyet raporunun yanlış yönetmeliğe göre hazırlandığını, Ankara Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı tarafından davacının sakatlık oranının Çalışma ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine göre %3,3 olduğuna ilişkin raporu kabul etmediklerini, poliçe tanzim tarihi göz önüne alındığında Torba Yasa ve Poliçe … Şartlar gereği ve 20.02.2019 tarihinden itibaren tanzim edilen raporlarda ”Çocuklar İçin Özel Gereksinim Değerlendirilmesi Hakkında Yönetmelik” hükümlerinin uygulanacağını, davalı şirket tarafından Erişkinler için Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmeliği kapsamında alınan 13.09.2019 tarihli medikal firma raporunda davacının tüm vücut fonksiyon kaybı %3, Çalışma ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine göre ise %2,1 olarak belirlendiğini, TRH 2010 yaşam tablosu kullanılmış olmasına rağmen teknik faizin %1,8 olarak değil de %1 olarak baz alınması mevzuata aykırılık teşkil ettiğini, davacı kaza tarihinde 17 yaşında olup 18 yaş ikmaline kadar geçecek süre için efor tazminatı hesaplanmasının hukuka aykırı olduğunu, davacının 11.sınıf lise öğrenimi gördüğü, herhangi bir iş kolunda çalıştığı ileri sürülemeyeceği ve halihazırda bir iş kolunda çalışması da mümkün olmadığı için maluliyetinin çalışmasına engel oluşturamayacağını, (Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 06.06.2012 tarih ve 2012/5104 E.-2012/9870 K. sayılı ilamı), mahkeme tarafından kaza tarihi tarihinden itibaren faiz işletilmesi haksız olduğunu, ıslahtan önceki tazminat talepleri için dava tarihinden itibaren, ıslahtan sonraki tazminat talepleri için ise ıslah tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerektiğini ileri sürmüştür.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE;
Davalı vekilinin HMK.nın 355. Maddesi gereğince istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava trafik kazasında yaralanmadan kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili, davalıların işleteni, sürücüsü ve zorunlu mali sorumluluk sigortacısı olduğu aracın davacı yayaya çarpması sonucu davacının yaralandığını belirterek geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatı ve tedavi giderlerinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece davacının maluliyet oranı ve kusur oranlarına göre davanın, davacının fazlaya dair hakları saklı tutularak kısmen kabulüne, 20.521,89 TL’nin davalılardan müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, hükmedilen tutara davalı … … Sigorta A.Ş yönünden dava tarihinden itibaren, diğer davalılar yönünden kaza tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlı yasal faiz yürütülmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
1-6100 sayılı HMK’nın 297/1-c maddesinde hükmün gerekçe bölümünün, 2. fıkrasında ise hükmün sonuç bölümünün kapsayacağı hususlar düzenlenmiş, gerekçede iki tarafın iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri de kapsaması gerektiği belirtilmiştir. HMK’nın 297/2.maddesinde, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin zorunlu olduğu düzenlenmiştir. Kararın hüküm fıkrası ile gerekçesi birbirine sıkı sıkıya bağlı olup, arasında çelişki bulunmaması gerekmektedir. HMK’nın 294/3. maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara uygun olarak gerekçeli kararın yazılması zorunludur. Esasen, kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan el çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak bulunmamaktadır. HMK’nın 298/2. maddesi gereğince de gerekçeli karar tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz.Kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili ya da gerekçe ile hüküm fıkralarının farklı olması, yargılamanın aleniyetine, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasa’nın 141.maddesi ile HMK’nın yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Bu husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir.Yargıtay Hukuk … Kurulunun 07.12.2011 tarih 15-708 E, 737 K sayılı ilamında açıklandığı üzere; gerekçe, hakimin (mahkemenin) tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapar. Gerekçe bölümünde hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanır. Hakim, tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini (hukuk sebepleri) kendiliğinden (re’sen) araştırıp bularak hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar (Kuru, Baki/Arslan, Ramazan/ Yılmaz, Ejder; Medeni Usûl Hukuku Ders Kitabı 6100 sayılı HMK’na Göre Yeniden Yazılmış, 22 Baskı, Ankara 2011, s.472). Hakim, gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendini denetler. Üst mahkeme de bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. Taraflar da ancak gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını daha iyi anlayabilirler.
Davacı taraf dava dilekçesi ile 1.000,00 TL geçici ve 1.000,00 TL sürekli iş göremezlik tazminatı ve 1.000,00 TL tedavi giderlerinin davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, yargılama aşamasında tedavi giderleri ile ilgili taleplerinden vazgeçtiklerini beyan etmiş, mahkemece karar gerekçesinde 11.04.2020 tarihinde alınan ikinci ek rapora göre PMF yaşam tablosuna göre belirlenen 23.723,51 TL tazminata göre karar verildiği belirtilerek hüküm kurulmuş ise de 11.04.2020 tarihli ek raporda belirtilen miktarda tazminat hesaplanmadığı, 29.11.2019 tarihli ek raporda maluliyet raporu ve 1931 PMF yaşam tablosuna göre hesaplama neticesinde; toplam sürekli iş göremezlik zararının 36.497,70-TL hesaplandığı, davalı şirkete sigortalı araç sürücüsünün %65 kusuruna göre 23.723,51-TL. belirlendiği, hükme esas alındığı belirtilen 11.04.2020 tarihli bilirkişi raporunda 1931 PMF yaşam tablosu esas alınarak yapılan hesaplamada davacının zararının belirtilen miktar olmadığı görülmüş olup, hüküm fıkrasında davacının fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmasına karar verilmiş, ayrıca fazlaya ilişkin istemin reddine de karar verilerek hüküm fıkrası karıştırılmıştır.
Mahkemece, hüküm fıkrasının HMK.nın 297/2.maddesine uygun şekilde hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi zorunlu olduğundan, usul ve yasaya aykırı olan hükmün kaldırılmasına, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin davacıların talepleri ayrı ayrı değerlendirilerek olumlu veya olumsuz karar verilmesi gerekirken taleplerin ayrı ayrı değerlendirilmemiş olması ve hem fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak hem de fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilerek hüküm kurulmuş olması ve fazlaya ilişkin saklı tutulan hakların hangi bilirkişi raporuna göre belirlendiği hususunda karışıklığa sebep olacak şekilde hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiştir.
2-2918 sayılı KTK’nın 97.maddesi 26/04/2016 tarih 29695 sayılı Resmi Gazete de yayımlanan ve yayımı tarihinde yürürlüğe giren 14/04/2016 tarih 6704 sayılı kanunun 5.maddesi ile değiştirilmiş “Zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerekir. Sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması hâlinde, zarar gören dava açabilir veya 5684 sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabilir” hükmü getirilmiştir.
Yapılan bu düzenleme ile zarar görenlerin dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı olarak başvurmasının gerekli olduğu başvurudan itibaren sigorta kuruluşu en geç 15 gün içinde yazılı olarak cevap vermez yada verilen cevap zarar görenin talebinin karşılamaz ise zarar gören dava açabileceği gibi sigorta tahkim komisyonuna da başvuru yapabilir şeklinde belirtilmiştir.
6100 sayılı HMK’nın dava şartlarının düzenlendiği 114/2 maddesinde; Diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır.”denilmiştir. Dava şartlarının incelenmesi başlıklı 115/2.maddesinde “Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.” düzenlemesi yapılmıştır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 97.maddesinde yapılan değişiklik ile dava açılmadan önce sigorta şirketine başvurunun zorunlu olduğunun belirtilmesi, zarar görene seçimlik bir hak tanınmamış olması nedeniyle bu hususun HMK.nın 114/2.maddesinde belirtilen diğer kanunlarda düzenlenen dava şartları kapsamında değerlendirilmesi ve dava şartı niteliğinde olduğu, ancak HMK.nın 115/2. Maddesi gereğince eksik olan bir dava şartı, belirli bir süre verilerek giderilebilecek ise hakim tarafından eksikliğin giderilmesi için kesin süre verilmesi ve bu süre içinde dava şartı eksikliği tamamlanmaz ise davanın dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmesi gerektiğinin kabulü gerekir.
Dava konusu olayda kaza 20.04.2016 tarihinde meydana gelmiş, dava 24.10.2016 tarihinde açılmıştır. Davalı vekili cevap dilekçesinde davacı tarafça dava açılmadan önce başvuru yapılmadığını savunmuş, davacı tarafça davalı sigorta şirketine başvuru yapıldığı iddia edilmemiş cevaba cevap dilekçesinde başvuru yapılmasının yasal mevzuat gereği zorunlu olmadığı iddia edilmiştir. Bu hale göre mahkemece davacı vekili tarafından dava açılmadan önce sigorta şirketine başvuru yapılmış ise sigorta şirketine başvurulduğuna dair belgelerin ve tebliğ evraklarının dosyaya ibrazının sağlanması, dava açılmadan önce başvuru yapılmamış ise 2918 sayılı KTK.nın 97. Maddesinde belirtilen başvuru zorunluluğunun HMK.nın 115/2. Maddesine göre eksik olan dava şartı belirli bir süre verilerek giderilebilecek olduğundan davacı tarafa eksikliğin giderilmesi için kesin süre verilmesi, bu süre içinde dava şartı eksikliği tamamlanmaz ise davanın dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddedilmesi, dava şartının yerine getirilmesi halinde ise davaya devam edilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiğinden davalı sigorta şirketinin bu yöne ilişkin istinaf sebeplerinin kabulü gerekmiştir.
Açıklanan nedenlerle davalı sigorta şirketi vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK.nın 353/1.a.6.maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve yeniden inceleme yapılmak ve istinafa başvuran taraf yararına kazanılmış haklarda gözetilerek yeniden hüküm kurulmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı … Sigorta A.Ş. vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE; HMK.nın 353/1.a.6 maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına,
Yeniden yargılama yapılması için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
2-İstinaf yoluna başvuran tarafca yatırılan peşin harcın istek halinde yatırana iadesine,
3-İstinaf yoluna başvuran tarafça yapılan yargılama giderinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılacak yargılamada dikkate alınmasına,
4-Ankara Batı İcra Dairesinin 2020/23354 esasına yatırılan 42.564,26 TL ve 5.245,09 TL nakit teminatın yatıran tarafa iadesine,
5-Karar tebliği, harç mahsup, iade ve tahsil işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu HMK’nun 353/1.maddesi gereğince kesin olmak üzere 24.03.2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan
Üye
Üye
Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.