Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2021/2655 E. 2022/782 K. 25.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No…..

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

…..

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

…..

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/09/2021
NUMARASI ……
DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 25/03/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 01/04/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 29/12/2008 tarihinde, davalı sigorta şirketine ZMMS ile sigortalı olan ve dava dışı sürücü … idaresinde bulunan … plakalı aracın yapmış olduğu tek yanlı kaza sonucunda araçta yolcu olarak bulunan davacının ağır şekilde yaralandığını, kazanın meydana gelmesinde sigortalı araç sürücüsünün tam kusurlu olduğunu, kaza nedeni ile yaralanan davacının kalıcı maluliyetinin %16.2 olarak belirlendiğini belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 100,00-TL geçici iş göremezlik, 100,00-TL sürekli iş göremezlik tazminatı ile 100,00-TL bakıcı giderinin, ayrıca 1.000,00-TL rapor ücretinin temerrüt tarihinden itibaren işleyen yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; kaza tarihinden itibaren 8 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu, kazaya karışan … plakalı aracın zorunlu mali mesuliyet sigortasının davalı sigorta şirketi tarafından yapıldığını, kaza nedeni ile doğan zarardan davalı şirketin poliçe limiti ile sınırlı olarak ve sigortalısının kusuru oranında sorumlu olduğunu, tedavi giderleri ve geçici iş göremezlik tazminatı talepleri yönünden sorumluluğunun bulunmadığını, kabul anlamına gelmemek üzere, zarar hesabı için seçilecek bilirkişinin aktüerler siciline kayıtlı kişilerden olması gerektiğini, kazanın oluşuna ilişkin kusur durumu ile davacı tarafın yaralanmasına ilişkin maluliyet durumunun yürürlükteki mevzuata uygun olarak belirlenmesi gerektiğini, davalı şirketin yalnızca dava tarihinden itibaren faizden sorumlu olabileceğini, belirterek davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkeme; davacının yaralanmasına neden olan trafik kazasının 29/12/2018 tarihinde meydana geldiğini, kaza nedeni ile yaralanan davacının maluliyetinin tespiti ve aynı zamanda kaza sonrasında yaralanmasında gelişen bir durumun olup olmadığının belirlenmesi bakımından ATK 2.İhtisas Dairesi’nden alınan rapora göre, kaza sonrasındaki 9 aylık süreçte davacının iyileşmesinin stabil hale geldiğini ve gelişen durum olmadığının belirtildiğini, gelişen durum olmaması halinde olaya uygulanması gereken zamanaşımı süresinin 2918 sayılı yasa yollaması ile TCK 89/4. maddesine göre 8 yıllık zamanaşımı süresi olduğunu ve kaza tarihinden dava tarihi olan 23/05/2018 tarihine kadar bu sürenin dolmuş olması nedini ile davanın reddine karar vermiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacının yolcu olarak bulunduğu aracın yapmış olduğu kaza nedeni ile davacının ağır şeklide yaralandığı ve kalıcı maluliyet oluştuğu alınan bilirkişi raporları ile sabit olmasına rağmen, dava zamanaşımı süresinin maluliyetin öğrenilme tarihi değil de kaza tarihinin esas alınmasının hatalı olduğu gibi, TBK ön görülen 10 yıllık zamanaşımı süresinin de dolmamış olmasından dolayı davanın reddine dair verilen kararın usul ve yasaya aykırı olması nedeni ile kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
İstinaf talebinde bulunan davacı vekilinin istinaf sebepleri doğrultusunda, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatı ile bakıcı gideri istemine ilişkindir.
Yerel mahkeme tarafından davanın zamanaşımı nedeni ile reddine karar verilmiş, karar davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Zamanaşımı, bir talep ve dava hakkının kanunda belirtilen süre içinde kullanılmaması halinde usul hukukunca öngörülen şekilde ileri sürülmek koşuluyla borçluya borcunu ödememe imkanı veren bir hukuki müessesedir. Zamanaşımı bir itiraz olmayıp, def’i olduğundan ileri sürülmedikçe hakim tarafından doğrudan doğruya (re’sen) gözönünde tutulamaz.
Öncelikle zamanaşımı def’inin yargılamanın hangi aşamasında ileri sürülmesi gerektiği üzerinde durmak gerekmektedir.
Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK’da zamanaşımının yargılamanın hangi aşamasında ileri sürülmesi gerektiği konusunda açık bir düzenleme yapılmamıştır. Ancak, usul hukuk bakımından savunma aracı olan zamanaşımı def’inin savunmanın genişletilmesi ya da değiştirilmesi yasağının başladığı ana kadar ileri sürülmesi gerektiği açıktır. İddianın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağının hangi aşamada başlayacağı ise HMK 118. vd. maddelerinde düzenlenen “yazılı yargılamada” ve HMK 316.vd. maddelerinde düzenlenen “basit yargılamada” farklı olarak düzenlenmiştir.
HMK’nın “İddia ve savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi” başlıklı 141. maddesinde; “Taraflar, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe, ön inceleme aşamasında ise ancak karşı tarafın açık muvafakati ile iddia veya savunmalarını genişletebilir yahut değiştirebilirler. Ön inceleme duruşmasına taraflardan biri mazeretsiz olarak gelmezse, gelen taraf onun muvafakati aranmaksızın iddia veya savunmasını genişletebilir yahut değiştirebilir. Ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra iddia veya savunma genişletilemez yahut değiştirilemez. İddia ve savunmanın genişletilip değiştirilmesi konusunda ıslah ve karşı tarafın açık muvafakati hükümleri saklıdır.” hükmü düzenlenmiştir. Buna göre iddia ve savunmanın genişletilmesi yahut değiştirilmesi yasağı dilekçelerin karşılıklı verilmesinin tamamlanmasına ve belli koşula bağlı olarak ön inceleme duruşmasına kadar ileriye götürülmüştür.
Basit yargılamada ise HMK’nın 319. madde hükmü uyarınca, savunmanın değiştirilmesi yasağı cevap dilekçesinin verilmesiyle başlayacağından, zamanaşımı defi cevap dilekçesi ile ileri sürülmelidir. Cevap süresi geçtikten sonra ilk oturuma kadar zamanaşımı definin iler sürülmesi ve hatta ilk oturumda sözlü olarak bildirilmesi mümkün değildir. Dava konusunun ıslah yoluyla arttırılması durumunda ise HMK 317/2 ve 319. maddeler uyarınca ıslah dilekçesinin davalı tarafa tebliği üzerine iki haftalık süre içinde ıslaha konu kısımlar için zamanaşımı definde bulunulabileceği kabul edilmelidir.
Cevap dilekçesinde zamanaşımı defi ileri sürülmemiş ya da süresi içince cevap dilekçesi verilmemişse ilerleyen aşamalarda 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 141/2. maddesi uyarınca zamanaşımı def’i, davacının açık muvafakati ile yapılabilir. Başka bir ifade ile süre geçtikten sonra ileri sürülen zamanaşımı def’ine davacı taraf muvafakat etmez ise zamanaşımı def’i dikkate alınamaz.
Eldeki dava açısından hangi yargılama usulünün uygulanması gerektiği ise 14/03/2018 tarihinde yürürlüğe giren 7101 sayılı İcra ve İflâs Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 61. maddesi ile değiştirilen TTK’nun 4.maddesine göre belirlenecektir. Yapılan değişikliğe göre; “Ticari davalarda da deliller ile bunların sunulması 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerine tabidir; miktar veya değeri yüz bin Türk lirasını geçmeyen ticari davalarda basit yargılama usulü uygulanır.” hükmü getirilmiş, bu rakam 22/07/2020 tarihi itibari ile beş yüz bin Türk lirasına çıkartılmış olup, dava tarihi ve miktarı itibari ile iş bu davanın basit yargılama usulüne tabi olacağı görülmektedir.
Tüm bu açıklamalara göre somut olayda, 23/05/2018 tarihinde açılan davada, dava dilekçesi davalıya 11/06/2018 tarihinde tebliği edilmiş, davalı taraf 04/07/2018 tarihinde cevap dilekçesi sunarak zamanaşımı itirazında bulunmuştur. Cevap dilekçesinin verilebilmesi için son gün 25/06/2018 tarihi olup, davalı tarafın bu süre geçtikten sonra zamanaşımı itirazında bulunduğu sabittir. Yine davacı vekili davasını, 04/01/2020 tarihinde verdiği ıslah dilekçesi ile 125.000,00-TL olarak artırmıştır. Islah dilekçesi davalıya 08/01/2021 tarihinde tebliğ edilmiş, davalı vekili 27/01/2021 tarihinde ıslaha karşı cevap süresi geçtikten sonra cevap dilekçesi sunmuştur.
Basit yargılamaya tabi davada, davalı vekili tarafından cevap süresi içinde yapılmayan zamanaşımı itirazının, davacı tarafın açık muvafakatı olmaksızın dikkate alınamayacağı gözetilerek, davanın esasına girilerek karar verilmesi gerekirken, aksine değerlendirme ile davanın zamanaşımı nedeni ile reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı görülmüştür.
Açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf isteminin kabulüne, davanın esasına girilerek, tarafların delilleri toplandıktan sonra bir karar verilmesi bakımından, HMK’nun 353/1-a-6.maddesi gereğince kararın kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile; Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen 20/09/2021 tarih, 2018/392 Esas, 2021/552 Karar sayılı kararının, HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf başvurma harcı dışında istinaf peşin harcı olarak alınan karar harcının istek halinde davacı tarafa iadesine,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından davacı taraf lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-İstinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesinde değerlendirilmesine,
6-Karar tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu HMK’nun 353/1.a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 25/03/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

……

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.