Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2021/2592 E. 2022/786 K. 25.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/2592
KARAR NO : 2022/786

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/03/2021
NUMARASI : 2020/253 Esas 2021/174 Karar

DAVACI :
DAVALILAR :
VEKİLİ :

BİRLEŞEN ANKARA 3. ASLİYE TİCARET MAHKMESİNİN
2020/254 ESAS 2020/540 KARAR SAYILI DOSYASI

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALILAR :
VEKİLİ :

DAVA : İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
KARAR TARİHİ : 25/03/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 07/04/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili ile davalı … vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili asıl dava dilekçesinde; davalı …’ün sürücüsü, davalı şirketin ruhsat sahibi, davalı … …’nın davalı şirketten aracı kiralayan kişi olduğunu, davacıya ZMMS sigortalı aracın 06.04.2014 tarihinde karıştığı kazada dava dışı …’nın vefatı üzerine mirasçılarının Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/300 Esas – 2015/293 Karar sayılı dosyasında açtığı dava sonucu hükmedilen tazminat nedeniyle davacının Ankara 28. İcra Dairesi’nin 2015/16608 sayılı dosyasına ödeme yaptığını, sigortalı araç sürücüsünün olay anında alkollü olması sebebiyle ödemenin rücuen tahsili amacıyla Ankara 12. İcra Dairesi’nin 2019/15882 sayılı dosyasında davalılar hakkında icra takibi başlatıldığını, davalıların haksız olarak takibe itiraz ettiğini belirterek itirazın iptali ile takibin devamına ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen davada davacı vekili dava dilekçesinde; 06/04/2014 tarihli kazada dava dışı …’in maluliyeti nedeni ile açtığı Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/1296 Esas – 2017/6 Karar sayılı ilamı üzerine davacının Ankara 26. İcra Dairesi’nin 2017/4172 sayılı dosyasına ödeme yaptığını, sigortalı araç sürücüsünün olay anında alkollü olması sebebiyle ödemenin rücuen tahsili amacıyla Ankara 4. İcra Dairesi’nin 2020/571 sayılı dosyasında davalılar hakkında icra takibi başlatıldığını, davalıların haksız olarak takibe itiraz ettiğini belirterek itirazın iptali ile takibin devamına ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili asıl ve birleşen davaya verdiği cevap dilekçesinde; kira sözleşmesinin tarafının diğer davalılar olduğunu, davalının … … tarafından rica edilmesi nedeni ile arkadaş grubunda en az alkol alan kişi olması nedeni ile aracı kullandığını, davalı sürücüye husumet yöneltilemeyeceğini savunarak davanın reddini talep etmiştir.
Davalı … … vekili asıl ve birleşen davaya verdiği cevap dilekçesinde; davanın ve rücu talebinin zaman aşımına uğradığını, davacının bildirim yükümlülüğünü yerine getirmediğini, davalının olayın oluşunda kusuru bulunmadığını savunarak davanın reddini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili asıl ve birleşen davaya verdiği cevap dilekçesinde; zaman aşımı, görev, yetki, husumet itirazında bulunduğunu, davacının bildirim yükümlülüğünü yerine getirmediğini bu nedenle davacının kusuru ile zararın artmasına sebebiyet verdiğini savunarak davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Yerel mahkemece, davalıların icra dosyasındaki itiraz dilekçelerinin davacıya tebliğ edilmemesi karşısında davanın süresinde açıldığının kabulü gerektiği, Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Poliçe Genel Şartlarının B.4/2. maddesinde “Ödemede bulunan sigortacı, sigorta sözleşmesine ve bu sözleşmeye ilişkin kanun hükümlerine göre, tazminatın kaldırılmasını veya azaltılmasını sağlayabileceği oranda sigorta ettirene rücu edebilir” hükmü karşısında, davacının rücu davasını ancak kendisiyle sözleşme yapan akidine karşı açabileceği, rıza hilafına bir durum olmadığından illiyet bağının kesilmesi de söz konusu olmadığından, eldeki davada yalnız davalı şirkete rücu talebinde husumetin yöneltilebileceğinin değerlendirildiği (Yargıtay 17 HD 2018/1410 esas 2018/4696 karar, 2015/15005 esas 2017/7782 karar sayılı ilamları), Bunun yanında, davalılar … … ve şirket arasındaki kira sözleşmesinin 8. maddesinde 3. şahısların rücu dahil hak ve alacaklarının muhatabı olarak kiracı belirlendiğinden bu davalının da pasif husumetinin bulunduğunun değerlendirildiği,
Ancak sigorta ve kira sözleşmesinin tarafı olmayan …’ün asıl ve birleşen davada pasif husumeti bulunmadığı anlaşıldığından bu davalı yönünden davanın pasif husumet nedeni ile reddine karar verilmesi gerektiği,
Diğer davalıların süresinde asıl ve birleşen davaya karşı zamanaşımı savunmasında bulunduğu, eldeki davada 6102 sayılı TTK’nın 1420. maddesi gereğince zamanaşımı süresinin ödeme tarihinden itibaren 2 yıl (Yargıtay 17. HD 2016/18808 esas 2017/1276 karar, 2019/2921 esas 2020/5822 karar sayılı ilamları) olduğu,
Asıl davada davacı tarafça ödemenin 06/08/2015 tarihinde yapıldığı, davaya konu icra takip tarihinin ise 25/11/2019 olduğu, birleşen davada ödemenin 07/03/2017 tarihinde yapıldığı, takip tarihinin ise 10/01/2020 olduğu, bu hali ile ödemelerin üstünden 2 yıl geçtikten ve dolayısıyla zamanaşımı dolduktan sonra takip başlatıldığı anlaşılmakla asıl ve birleşen dosyanın davalı şirket ile … … yönünden zamanaşımı nedeni ile reddine karar verilmesi gerektiğinden bahisle asıl ve birleşen davanın, davalı … yönünden pasif husumet yokluğundan reddine, diğer davalılar yönünden zamanaşımı nedeni ile reddine karar verilmiş; hükme karşı asıl ve birleşen dosya davacısı vekili ile asıl ve birleşen dosya davalısı … vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
1-Davacı vekili istinaf dilekçesinde; mahkemenin, davalıların zamanaşımı savunmasında bulunmasıyla TTK m.1420 gereğince zamanaşımı nedeniyle davalı … … ve davalı … Ulaştırma Organizasyon Turizm Ltd.Şti. yönünden davanın reddine karar verdiğini, zamanaşımı yönünden ret kararının hiçbir kanun maddesi ve Yargıtay Kararı ile uyuşmadığını,
Davalı … … ve Davalı … Ulaştırma Organizasyon Turizm Tic. Ltd. Şti. yönünden istinafa başvurulduğunu,TTK’nın 1420. maddesinde “Sigorta sözleşmesinden doğan bütün istemler, alacağın muaccel olduğu tarihten başlayarak iki yıl ve 1482 nci madde hükmü saklı kalmak üzere, sigorta tazminatına ve sigorta bedeline ilişkin istemler her hâlde rizikonun gerçekleştiği tarihten itibaren altı yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.”şeklinde düzenleme olduğunu, maddede belirtilen”Sigorta tazminatına ilişkin istemler” ibaresinden anlaşılması gerekenin; sigorta tazminatına ilişkin olan rücu istemi olduğunu, davacı şirketin davalıların kusuru sebebiyle, zarar gören taraflara sigorta poliçesi kapsamında ödeme yaptığını,
Bu sebeple davacı şirketin sigorta tazminatına ilişkin istemi olan davalılara rücu isteminin de rizikonun gerçekleştiği tarih olan 06.04.2014’ten itibaren 6 yıl içinde istendiğini,Nitekim 25.11.2019 ve 08.01.2020 tarihlerinde davalılar hakkında takip yapıldığını, Türk Borçlar Kanunun 154/2 maddesi gereğince “Alacaklı, dava veya def’i yoluyla mahkemeye veya hakeme başvurmuşsa, icra takibinde bulunmuşsa ya da iflas masasına başvurmuşsa zamanaşımının kesildiğini” davalılar hakkında başlatılan takipler TTK 1420 uyarınca zamanaşımı süresi içerisinde olup, davanın bu sebepten reddedilmesinin hukuka ve kanunlara aykırı olduğunu,
Aynı zamanda, hem KTK 109/2 “Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş bulunursa, bu süre, maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.” hem de TBK 73/2 “Haksız fiil dolayısıyla zarar gören bakımından bir borç doğmuşsa zarar gören, haksız fiilden doğan tazminat istemi zamanaşımına uğramış olsa bile, her zaman bu borcu ifadan kaçınabilir” hükmü gereğince mevzu bahis davaya uzamış ceza zamanaşımının uygulanması gerektiğini,
Yukarıda bahsedilen kanun maddeleri ele alındığı zaman her iki durumda da; taraflarınca açılan davaların; davalı … … ve … Ulaştırma yönünden zamanaşımı nedeni ile reddine karar verilmesinin doğru olmadığını, hem TTK 1420’de ele alınmış olan 6 yıllık zamanaşımı hem de KTK 109/2 de bahsedilen uzamış ceza zamanaşımı ile esasa girilip inceleme yapılmadan karar verilmesinin kanuna ve hukuka aykırı olduğunu (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 30.11.2011 karar tarihli, 2011/17-569 Esas numaralı, 2011/710 Karar numaralı kararı, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2014/9791 Esas, 2014/10523 Karar numaralı ve 03.07.2014 tarihli kararı vb.), tüm bu kararlar ışığında davanın zamanaşımı sebebiyle reddedilmesinin hukuka uygun olmadığını, işbu davada uzamış ceza zamanaşımının söz konusu olduğunu, TCK 85/2 ve TCK 66/1-d maddeleri birlikte değerlendirildiğinde bu davanın zamanaşımı süresinin 15 yıl olacağını, kazanın 06.04.2014 tarihinde, tam ödemenin ise dekontlardan anlaşılacağı üzere 08.03.2017 tarihinde gerçekleştiğini, 25.11.2019 ve 08.01.2020 tarihinde başlatılan icra takibi ve akabinde itirazlar üzerine açılan itirazın iptali davasının, zamanaşımı süresi içinde açıldığını, ayrıca gerekçeli kararının hüküm kısmında davalı tarafların kendilerini vekil ise temsil ettirmesinden ötürü, ret kararı ile birlikte yürürlükte olan AAÜT uyarınca reddedilen miktar üzerinden hesaplanan ve takdir olunan 25.781,23-TL ve 22.435,30-TL nispi vekalet ücretine hükmedildiğini, mahkemenin davanın esası hakkında yargılama yapabilmesi için varlığı ve yokluğu gerekli olan hallerin dava şartları olduğunu, zamanaşımı konusu da dava şartı olduğundan; (esasa girilmeden inceleme yapılması sebebiyle) hüküm kısmında davalı taraflara karşı nispi vekalet ücretine hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
2-Davalı … vekili istinaf dilekçesinde; mahkemenin davalı hakkında açılan davanın pasif husumet nedeniyle reddine karar verdiğini, asıl ve birleşen davalar yönünden davanın husumetten reddi sebebiyle davalı lehine ayrı ayrı 2.040,00’ar TL vekalet ücretine karar verdiğini, oysa konusu para olmayan işler açısından görülmekte olan davalarda maktu ücretin yarısına hükmedilmesi gerektiğini, ancak yargılama konusu para ile ölçülebilen nitelikte olup bu durumda mahkemece avukatlık ücretinin nisbi olarak hesaplanması gerektiğini, vekalet ücretinin nisbi değilde maktu bir şekilde belirlenerek hükmedilmesinin kanuna ve hukuka aykırılık teşkil ettiğini, kaldı ki vekalet ücreti nisbi olarak hesaplanamamış olsa bile maktu ücretin yarısı oranında değil de her iki dosya açısından da maktu ücretin tamamına bir başka anlatımla 4.080,00-TL + 4.080,00-TL toplam 8.160,00-TL’ ye hükmedilmesi gerektiğini, her ne kadar mahkemece hükümlerin ön inceleme aşamasında tesis edildiği belirtilmiş olsa da mahkemece tahkikat aşamasında gerçekleştirilmesi gereken delillerin toplanması ve değerlendirilmesi işlemlerinin gerçekleştirildiğini, asıl ve birleşen dava dosyaları için maktu vekalet ücretinin yarısına karar verilmesinin doğru olmadığını, AAÜT’nin 7. maddesinin”(2) Davanın dinlenebilmesi için kanunlarda öngörülen ön şartın yerine getirilmemiş olması ve husumet nedeniyle davanın reddine karar verilmesinde, davanın görüldüğü mahkemeye göre bu Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde yazılı miktarları geçmemek üzere üçüncü kısımda yazılı avukatlık ücretine hükmolunur.” hükmüne haiz olduğunu, ancak davalı hakkındaki davalar lehe olacak şekilde pasif husumet yokluğu sebebiyle reddedilmişse de, hatalı ve eksik değerlendirme ile kanuna aykırı olarak maktu vekalet ücretinin de altında bir vekalet ücretine hükmedildiğini belirterek kararın bu nedenle kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
HMK’nın 355. maddesi gereğince İstinaf talebinde bulunan davacı vekili ile davalı … vekilinin istinaf sebepleri doğrultusunda, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava, zorunlu mali mesuliyet sigortacısının kendi akidine, sürücüye ve aracı kiralayan kişiye karşı (kazanın münhasıran alkolün etkisi altında meydana geldiği iddiası ile) itirazın iptali şeklinde açtığı, trafik sigorta sözleşmesinden kaynaklanan rücuen tazminat istemine ilişkindir.
1-Somut olayda, davacıya trafik sigortalı, davalı tarafın araç işleteni, sürücüsü ve kiracısı olduğu aracın karıştığı trafik kazası sonucu dava dışı … vefat etmiş, dava dışı …’te yaralanmıştır. Davaya konu trafik kazası 07.04.2014 tarihinde meydana gelmiş olup, davacı sigorta şirketi olay anında davalı sürücünün alkollü olduğunu ve kazanın münhasıran alkolün etkisi altında gerçekleştiğini ileri sürerek iş bu rücu davalarını açmıştır. Asıl davada, davacı vekili kaza sonucu ölen … mirasçılarına davacı sigorta şirketi tarafından mahkeme ilamına ve icra emrine dayanılarak (Ankara 28. İcra Müdürlüğünün 2015/16608 sayılı icra takip dosyasına 06.08.2015 ve 12.08.2015 tarihlerinde) ödenen destek tazminatının, rücuen tahsili için davalılar hakkında Ankara 12. İcra Dairesinin 2019/15882 sayılı dosyasında 25.11.2019 tarihinde yapılan icra takibine itiraz edilmesi üzerine, itirazın iptali istemi ile dava açmıştır.
Birleşen davanın konusunu ise, aynı kazada yaralanan …’e yine mahkeme ilamı ve ilamlı icra takibi nedeniyle davacı sigorta şirketi tarafından (Ankara 26. İcra Müdürlüğünün 2017/4172 sayılı dosyasına 07.03.2017 ve 08.03.2017 tarihlerinde) yapılan cismani tazminata ilişkin ödemenin rücuen tahsili amacıyla Ankara 4. İcra Müdürlüğünün 2020/571 sayılı dosyasında 10.01.2020 tarihinde davalılar aleyhine başlatılan icra takibine itiraz oluşturmaktadır. Mahkemece asıl ve birleşen dosya davalısı araç sürücüsü olan … hakkında iş bu davanın ancak sigortalının akidi hakkında açılabileceği gerekçesi ile pasif husumet nedeniyle reddine karar verilmiş, diğer davalılar vekillerinin asıl ve birleşen davaya verdikleri cevap dilekçelerinde zamanaşımı defini ileri sürmeleri nedeniyle zamanaşımı süresi dolduğundan davaların reddine karar verilmiştir.
Dosya kapsamından açıkça asıl davaya konu tazminatın davacı tarafça, zarar gören tarafa 06.08.2015 ve 12.08.2015 tarihlerinde ödendiği, davacı sigorta şirketi tarafından bu ödemenin rücu istemi ile davalılar hakkında Ankara 12. İcra Müdürlüğünün 2019/15882 sayılı takip dosyasında 25.11.2019 tarihinde icra takibine geçildiği anlaşılmaktadır. Yine birleşen davaya konu tazminatın da davacı tarafça, zarar görene 07.03.2017 ve 08.03.2017 tarihlerinde ödendiği, davacı tarafından bu ödemenin rücu istemiyle de davalılar hakkında Ankara 4. İcra Müdürlüğünün 2020/571 sayılı dosyasında 10.01.2020 tarihinde icra takibi başlatıldığı anlaşılmıştır.
Kaza, ödeme ve dava tarihi itibari ile yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK’nın 73. maddesi ile “birlikte sorumluların” rücu isteminde zamanaşımı süresi özel olarak belirlenmiş olup, TBK 73/1. maddede zamanaşımı süresi ve sürenin başlamasının esasları; “Rücu istemi, tazminatın tamamının ödendiği ve birlikte sorumlu kişinin öğrenildiği tarihten başlayarak iki yılın ve her halde tazminatın tamamının ödendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar.” şeklinde düzenlenmiştir.
Yine, KTK’nın 109/4. maddesi ile Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları C.8. maddesi 4. fıkrasında da rücu zamanaşımı süresi düzenlenmiş olup; “Motorlu araç kazalarında tazminat yükümlülerinin birbirlerine karşı rücu hakları, kendi yükümlülüklerini tam olarak yerine getirdikleri ve rücu edilecek kimseyi öğrendikleri günden başlayarak iki yılda zamanaşımına uğrar.” şeklinde ve TBK 73. maddeki düzenleme ile aynı yönde olacak şekilde düzenlenmiştir. Gerek TBK, gerekse KMAZMMSGŞ’da, motorlu araç kazalarında birlikte sorumluların birbirlerine rücu edebilmeleri için öngörülen süre, sorumlunun öğrenildiği tarihten itibaren 2 yıl olarak düzenlenmiş olup, KTK’nın 109. maddesindeki uzamış zamanaşımı süresinin zarar sorumlularının birbirlerine karşı açacakları rücu davalarında uygulanamayacağı açıktır.
Somut olayda, zarar sorumlularına ödeme yapan davacı sigorta şirketinin kendi sigortalısı ile aralarında bulunan sözleşme ilişkisine göre rücu istemi ile açtığı davada da uygulanması gereken zamanaşımı süresi 2 yıl olup, zarar sorumlusunu en başından bilen davacı sigorta şirketinin asıl dava yönünden en son ödeme tarihi olan 12.08.2015 tarihinden itibaren 2 yıl içinde, en geç 12.08.2017 tarihine kadar davalı hakkında icra takibi yapması yada dava açması gerekirken, iki yıllık zamanaşımı süresi geçtikten sonra 25.11.2019 tarihinde icra takibi yaptığı, birleşen dava yönünden ise en son ödeme tarihi olan 08.03.2017 tarihinden itibaren 2 yıl içinde en geç 08.03.2019 tarihine kadar davalı hakkında icra takibi yapması yada dava açması gerekirken, iki yıllık zamanaşımı süresi geçtikten sonra 10.01.2020 tarihinde icra takibi yaptığı, bu durumda ödeme tarihi ile davacının icra takibi yaptığı tarihler arasında yasada öngörülen iki yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu anlaşılmakla, asıl ve birleşen dosya davalıları şirket ve … … vekilinin süresi içerisinde yaptığı zamanaşımı itirazı doğrultusunda davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığından davacı sigorta şirketi vekilinin bu hususa ve aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair hususlara yönelik yerinde görülmeyen istinaf taleplerinin reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Davacı vekilinin davalı … ve … Ulaştırma Org. Tur.Tic. Ltd. Şti. lehine hükmedilen nispi vekalet ücretine ilişkin istinaf talebine gelince; Karar tarihi itibari ile yürürlükte bulunan AAÜT’sinin 13/1. maddesinde “Bu tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde gösterilen hukuki yardımların konusu para veya para ile değerlendirilebiliyor ise avukatlık ücreti, davanın görüldüğü mahkeme için bu tarifenin ikinci kısmında belirtilen maktu ücretlerin altında kalmamak kaydıyla (7. maddenin ikinci fıkrası, 10.maddenin üçüncü fıkrası ile 12. maddenin birinci fıkrası, 16. maddenin ikinci fıkrası hükümleri saklı kalmak kaydıyla) bu tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir.” düzenlemesi mevcut olup aynı maddenin 4. fıkrasında ise “maddi tazminat istemli davaların tamamının reddi durumunda avukatlık ücreti, bu tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümüne göre hükmolunur.” şeklinde düzenleme yapılmıştır.
Somut olayda davacı sigorta şirketi vekili tarafından, trafik kazasında vefat eden ve yaralanan dava dışı 3. kişilere ödenen maddi tazminatların (destekten yoksun kalma ve cismani maddi tazminat olmak üzere), sigortalı araç sürücüsünün alkollü olması nedeniyle teminat kapsamında olmadığından bahisle davalılardan rücuen tahsili amacıyla iş bu asıl ve birleşen itirazın iptali davaları açılmış, mahkemece davalı … … ve … Ulaştırma Org. Tur. Tic. Ltd. yönünden asıl ve birleşen davaların zamanaşımı nedeniyle ayrı ayrı reddine ve adı geçen davalılar lehine reddine karar verilen tazminat miktarları üzerinden hesaplanan nispi vekalet ücretlerine karar verilmiştir.
Bu durumda mahkemece AAÜT’nin 13/4 maddesi hükmü gereğince davalı şirket ve … … lehine asıl ve birleşen davaların reddi nedeniyle ayrı ayrı maktu vekalet ücretine karar verilmesi gerekirken, yerel mahkemece bu hüküm dikkate alınmadan yazılı olduğu gibi nispi vekalet ücretine hükmedilerek davalı taraf lehine fazla vekalet ücreti belirlenmesi usule aykırı görüldüğünden, davacı vekilinin bu hususa ilişkin istinaf talebinin kabulü ile kararın bu yönden de kaldırılmasına karar verilmiştir.
3-Davalı … vekilinin lehlerine hükmedilen vekalet ücretine ilişkin istinaf talebine gelince; Somut olayda, 09.03.2021 tarihli ön inceleme duruşmasında, iş bu rücu davası ancak sigorta şirketinin akidi aleyhinde açılabileceğinden araç sürücüsü olan davalı … hakkındaki davanın pasif husumet yokluğundan reddine ve davalı lehine asıl ve birleşen davalar yönünden ayrı ayrı 2.040,00’arTL vekalet ücretine karar verilmiştir. Davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmesi halinde vekalet ücretinin, 2021 yılı karar tarihi itibari ile yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 7/2.maddesine göre belirlenmesi gerekmektedir.
AAÜT’nin 7/2.maddesi “Davanın dinlenebilmesi için kanunlarda öngörülen ön şartın yerine getirilmemiş olması ve husumet nedeniyle davanın reddine karar verilmesinde.davanın görüldüğü mahkemeye göre bu tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde yazılı miktarları geçmemek üzere üçüncü kısımda yazılı avukatlık ücretine hükmolunur. ” şeklinde düzenleme yapılmıştır.
Somut olayda, uyuşmazlık konusu bir miktar para olup, vekalet ücretinin de tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenmesi gerekmektedir. Ancak davaya ilişkin olarak davalı … yönünden esastan karar verilmemiş olması nedeni ile verilen kararın niteliğine göre, vekalet ücretinin, tarifenin 7/2. maddesindeki esaslarda gözetilerek belirlenmesi gerekecektir. Buna göre, asıl ve birleşen davalar yönünden ayrı ayrı Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde yazılı 4.080,00’er-TLvekalet ücreti takdir edilmesi gerekirken, mahkemece sehven AAÜT’nin 7/1 maddesinde davanın nakli, açılmamış sayılması, görevsizlik ve yetkisizlik kararı verilmesi halinde hükmedilecek vekalet ücretine dair düzenlemeye göre, davalı … lehine asıl ve birleşen davalar yönünden ön inceleme duruşmasında karar verildiğinden bahisle vekalet ücretlerinin ½’ne hükmedilmesi doğru olmadığından, davalı … vekilinin bu hususa ilişkin istinaf talebinin kabulü ile adı geçen davalı lehine takdir edilen vekalet ücreti yönünden yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, istinaf konusu yapılmayan kısımlar baki kalmak üzere, HMK.nın 353/1.b.2. maddesi gereğince yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin sair istinaf istemlerinin reddine, asıl ve birleşen davalarda, davalı şirket ve … … lehine takdir edilen maddi tazminat red vekalet ücreti ile davalı … lehine hükmedilen vekalet ücreti yönünden davacı vekili ile davalı … vekilinin istinaf taleplerinin kabulü ile yerel mahkeme kararının HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kaldırılması ve düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.(HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleri ile bağlı kalınarak yapılan inceleme sonunda, infazda tereddüt olmaması için yerel mahkeme kararının Dairemizce düzeltilen ve kaldırılan kısımları dışında kalan hüküm fıkrası aynen yazılmıştır.)
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
A-Yukarıda 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle asıl ve birleşen dosya davacısı … Sigorta A.Ş. vekilinin, 3 numaralı bentte açıklanan nedenlerle asıl ve birleşen dosya davalısı … vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 09.03.2021 gün ve 2020/253 Esas-2021/174 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
Buna göre HMK’nın 353/1-b-2.maddesi uyarınca yeniden esas hakkında düzelterek karar verilmesi gerektiğinden;
1-Asıl ve mahkemenin 2020/254 Esas – 2020/540 Karar sayılı dosyasında açılan birleşen davanın, davalı … yönünden pasif husumet yokluğundan reddine, diğer davalılar yönünden zamanaşımı nedeni ile reddine,
2-Asıl davada alınması gereken 59,30-TL harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına, fazla alınan 1.683,03-TL’nin karar kesinleştiğinde davacı yana iadesine,
3-Birleşen davada alınması gereken 59,30-TL harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına, fazla alınan 1.357,17-TL’nin karar kesinleştiğinde davacı yana iadesine,
4-Asıl ve birleşen davada 1.320,00’şer TL arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak Hazine’ye irat kaydına,
5-Asıl davada davalı … kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT’nin 7/2 maddesi uyarınca reddedilen miktar üzerinden hesaplanan ve takdir olunan 4.080,00-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine,
6-Birleşen davada davalı … kendisini vekille temsil ettirdiğinden,karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT’nin 7/2 maddesi uyarınca reddedilen miktar üzerinden hesaplanan ve takdir olunan 4.080,00-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine,
7-Asıl davada davalı şirket ile davalı … … kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden ve aynı gerekçe ile red kararı verildiğinden karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT’nin 13/4 maddesi uyarınca takdir olunan 4080.00-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak bu davalılara verilmesine,
8-Birleşen davada davalı şirket ile davalı … … kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden ve aynı gerekçe ile red kararı verildiğinden karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT’nin 13/4 maddesi uyarınca takdir olunan 4.080,00-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak bu davalılara verilmesine,
9-Davacı tarafından asıl ve birleşen davada yapılan yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
10-Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde yatırına iadesine,
11-Karar kesinleştiğinde icra dosyalarının iadesine,
İSTİNAF YARGILAMA GİDERLERİ YÖNÜNDEN:
1-Davacı sigorta şirketi ve davalı … tarafından ayrı ayrı yatırılan 59.30’ar TL istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilgili taraflara iadesine,
2-Asıl ve birleşen dosya davalısı … tarafından istinaf yargılama giderleri yapılmadığından, bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
3-Asıl ve birleşen dosya davacısı Sigorta Şirketi tarafından yapılan 93,50-TL istinaf yargılama giderinin davalılar … … ve … Ulaştırma Org. Tur. Tic. Ltd. Şti.’nden alınarak davacıya verilmesine,
4-Kararın taraflara usulüne uygun şekilde tebliğine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu HMK’nun 361/1 maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süresi içinde temyizi kabil olmak üzere 25.03.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.