Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2021/231 E. 2023/252 K. 07.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/231 – 2023/252
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/231
KARAR NO : 2023/252

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ESKİŞEHİR ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/09/2020
NUMARASI : 2017/137 Esas 2020/389 Karar

DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :

DAVANIN KONUSU : Tazminat ( Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)

KARAR TARİHİ : 07/04/2023
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 02/05/2023

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili; 06.04.2016 tarihinde plakası ve sürücüsü tespit edilemeyen aracın davacı yayaya çarparak yaralanmasına neden olduğunu, davalıya başvurmalarına rağmen ödeme yapılmadığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak 500,00 TL sürekli ve geçici işgöremezlik tazminatın dava itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş; 10.02.2020 tarihli ıslah dilekçesi ile sürekli iş göremezlik tazminatını 19.173,94 TL’ye, geçici iş göremezlik tazminatını 7.429,13 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı vekili, davacının eksik belgeyle davalıya başvurmuş olması nedeniyle davanın usulden reddini, sorumluluklarının gerçek zarar, sürücünün kusuru ve limit dahilinde olduğunu bu nedenle öncelikle davacı tarafından kendisine çarpan aracın cinsinin, plakasının, sürücüsünün, zararın, kusurun ispatlanmasını, kusur ve zarar yönünden ATK’dan rapor alınmasını, davacı memur olduğundan SGK tarafından yapılan ödemelerin sorulmasını, geçici işgöremezlik tazminatın teminat dışı olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, davanın trafik kazası sonucu uğranılan maddi zararın tahsili istemine ilişkin olduğu, taraflar arasındaki uyuşmazlığın; 06/04/2016 tarihinde meydana gelen trafik kazasında tarafların kusur oranlarının ne olduğu, bu kaza nedeniyle davacının maluliyetinin oluşup oluşmadığı, oluşmuşsa oranı, geçici işgöremezliği varsa kaç gün iş ve gücünden kaldığı, bu nedenle uğradığı maddi zarar miktarının ne olduğu noktalarında toplandığı, her ne kadar davalı vekilince davadan önce davalının 2918 Sayılı Yasanın 97. Maddesi gereğince gerekli belgelerle başvurmadığı, dava şartının bulunmadığı iddia edilmiş ise de, davacının elinde mevcut soruşma tutanakları, hastane evrakları, nüfus kaydı ile başvurduğundan davalının dava şartı yokluğuna ilişkin savunmasının yerinde olmadığı, Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Trafik İhtisas Dairesinin 18/03/2019 tarih ve 2983 sayılı raporunda özetle; sürücü ve plakası belli olmayan araç sürücüsünün hatalı tutum ve davranışlarının olayın oluşumunda %70 oranında etken olduğu, davacı yaya …’ın %30 oranında kusurlu olduğunun bildirildiği, Adli Tıp Kurumu Başkanlığı 2. İhtisas Dairesinin 09/09/2019 tarih ve 19758 sayılı raporda da özetle:…’ın 06/04/2016 tarihinde geçirdiği trafik kazasına bağlı arızası sebebiyle, 30/03/2013 tarih ve 28603 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmeliğe göre, özürlülük oranının kas-iskelet sistemi Tablo 3.9’a göre; %10 olduğu, kişinin tüm vücut engel oranının %5 (yüzdebeş) olduğu, iyileşme (işgöremezlik) süresinin olay tarihinden itibaren 9 (dokuz) aya kadar uzayabileceğinin bildirildiği, makine Mühendisi bilirkişi …’dan alınan 21.11.2018 havale tarihli raporunda özetle; dava konusu kazanın oluşumunda firari motosiklet sürücüsünün %50 oranında kusurlu, yaya …’ın %50 oranında kusurlu olduğunun bildirdiği, aktüer bilirkişi …’nın sunmuş olduğu 02.01.2020 havale tarihli raporunda özetle; davacı …’ın %5 özürlülük oranına göre maddi zararının 26.603,07 TL olduğunun bildirildiği, tüm dosya kapsamının değerlendirmesi sonucunda; 06/04/2016 tarihinde plakası tespit edilemeyen bir aracın davacıya çarpıp kaçtığı, davacının bu kaza nedeniyle yaralandığı, kusur bilirkişi raporunda ayrıntılı belirtildiği üzere davacının %30 oranında, kaçan tespit edilemeyen sürücünün ise %70 oranında kusurlu olduğu, bu çarpma sonucu davacının tüm vücut engelinin %5 olduğu, iyileşme süresinin olay tarihinden itibaren 9 aya kadar uzayabileceği, aktüer bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere davacının geçici ve sürekli iş göremezlik zararının 26.603,07 TL olduğu anlaşıldığından bu bedelin davalıdan tahsiline karar vermek gerektiği, davacı vekilinin davadan önce 30/01/2017 tarihinde zararın karşılanması için davalıya başvurduğu, davalının dosyaya gönderdiği 01/03/2017 tarihli yazıdan davacının talebinin 16/02/2017 tarihinde reddedildiği anlaşıldığından davalının temerrüdünün 16/02/2017 tarihinde oluştuğu anlaşıldığından hükmedilen tazminata 16/02/2017 tarihinden itibaren yasal faiz yürütmek gerektiği kanısıyla davanın kabulüne 26.603,07 TL maddi tazminatın dava tarihi olan 16/02/2017 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiş; hükme karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddi gerekirken kabulüne karar verilmesinin yasaya aykırı olduğunu, davacı tarafından maluliyeti sebebiyle tazminat talebine ilişkin olarak, dava öncesinde davalı kuruma başvuru yapılmış ise de başvuru sırasında davalıya sunulmamış olan ve tazminat hesabı için zaruri olan, söz konusu kazaya ilişkin ve kusur oranının tespitine yarayacak ayrıntılı bilgi ve belgeler ile davacının davaya konu kazaya bağlı maluliyet oranını gösterir Sağlık Kurulu Raporu ve kusur oranının tespiti için gerekli kazaya ilişkin belgeler davacı vekilinden yazılı olarak talep edilmiş olmasına rağmen davacı tarafından bu belgelerin davalı kuruma sunulmadığını, usulüne uygun olarak yerine getirilmiş başvuru şartı bulunmaksızın dava açılmış olduğundan dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddi gerekirken kabulünün hatalı olduğunu,
Davacının Daimi Maluliyet Durumunun Tespiti Adına Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesi’nden Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmeliğe Uygun Olarak Hazırlanmış Sağlık Raporu Alınması Gerekirken bu yönde rapor alınmadığını, başvuru sırasında sunulmuş olan sağlık raporunu kabul etmediklerini (emsal Yargıtay 4 Hukuk Dairesi’nin 25.01.2007 tarihli 2007/547 E. – 2007/512 K., Yargıtay 17 Hukuk Dairesi’nin 29.09.2009 tarihli 2009/3444 E. – 2009/5803 K. sayılı kararı),karara dayanak yapılan maluliyet raporunun hükme esas alınamayacağını, Sağlık Bakanlığı tarafından yetkilendirilmiş hastaneden rapor alınması gerektiğini,
Kazaya Sebebiyet Verdiği İddia Edilen Taşıtın Cinsinin Tespiti ve Araç Plakası ve Sürücüsünün Tespit Edilmesi Gerektiğini, kazaya tespit edilemeyen aracın neden olduğunun tanık, kamera kaydı vs. delillerle ispatlanması gerektiğini, Türk Medeni Kanunu’nun 6. Maddesi uyarınca “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” denilmekte olup, Güvence Hesabının sorumluluğunun plakası tespit edilemeyen aracın kusur oranı ile sınırlı olduğunu, burada Güvence Hesabının tazmin etmekle yükümlü olduğu zararların, zarar-kusur ilişkisine bağlı olup zararları kusur oranında karşılanması gerekliliği esas olup bu nedenle de davacı tarafın öncelikle kazanın oluşumunda plakası ve sürücüsü tespit edilemeyen aracın kusurlu olduğunu ispat etmesi gerektiğini, ayrıca bu aracın …’nın sorumluluğuna sebep olacak araçlardan olup olmadığının da bilinmediğini, bu hususun da tespit edilmesi gerektiğini, söz konusu kazaya karışan aracın türü tespit edilmeden davalı kurumun dava konusu tazminattan sorumlu olduğuna dair hüküm verilmesinin hukuka aykırı olduğunu,
Davaya Konu Kazanın Oluşumundaki Kusur Oranlarının Tespitinin Hatalı Yapıldığını, kusur Raporları Arasında Çelişki bulunduğunu, yerel mahkemenin talep ettiği bilirkişi raporuna göre davacı taraf %50 kusurluyken, Adli Tıp Kurumu raporuna göre ise davacı tarafın %30 kusurlu bulunduğunu, Yargıtay’ın da kabul ettiği üzere bilirkişi raporlarının, çözümü özel ve teknik bilgiye dayanan konularda ve uzman bilirkişilerce yapılması ve bu doğrultuda kusur oranına ilişkin raporların Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi’nden alınarak tespit edilecek hukuki duruma göre karar verilmesi yönünde olduğunu, Yargıtay’ın benimsediği görüşler doğrultusunda Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu’ndan kusur durumuna ilişkin rapor alınması gerektiğini, açıklanan nedenlerle, kazanın gerçekleşmesinde davacının kazanın gerçekleşmesinde asli ve ağır kusurunun bulunduğunun açık olduğunu, denetime elverişli bir raporun düzenlenebilmesi için talepleri doğrultusunda Adli Tıp Kurumu Genel Kurul’na dava dosyasının gönderilerek kusur yönünden rapor alınmadan davanın kabulüne karar verilmiş olmasının haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu,
Kazaya Sebebiyet Verdiği İddia Edilen Taşıtın Cinsinin Tespit Edilmediğini, …’nın sorumluluğundan bahsedebilmek için öncelikle trafik sigortası bulunmadığı iddia edilen tescilsiz aracın, trafik sigortası yaptırma zorunluluğu bulunan motorlu taşıtlardan olup olmadığının tespiti gerektiğini, Karayolları Trafik Kanunu’nun 3. Maddesinde (Değişik: 12/7/2013-6495/13 md.) “Motosiklet: azami tasarım hızı 45 km/saatten ve/veya silindir kapasitesi 50 santimetreküpten fazla olan sepetli veya sepetsiz iki veya üç tekerlekli motorlu taşıtlar ve net motor gücü 15 kilovatı, net ağırlığı 400 kilogramı, yük taşımacılığında kullanılanlar için ise net ağırlığı 550 kilogramı aşmayan dört tekerlekli motorlu taşıtlardır.” şeklinde tanımlanırken; “Motorlu bisiklet (Moped): Azami hızı saatte 45 kilometreyi, içten yanmalı motorlu ise silindir hacmi 50 santimetreküpü, elektrik motorlu ise azami sürekli nominal güç çıkışı 4 kilovatı geçmeyen iki veya üç tekerlekli taşıtlar ile aynı özelliklere sahip net ağırlığı 350 kilogramı aşmayan dört tekerlekli motorlu taşıtlardır.”şeklinde tanımlandığını, Aynı kanunun 103. Maddesinde ise “Motorsuz taşıtlar ile motorlu bisiklet sürücülerinin hukuki sorumluluğu genel hükümlere tabidir.” şeklindeki düzenlemeye yer verildiğini, işbu yasal kanun hükümlerine paralel olarak Trafik Sigortası Genel Şartlarında; sigortanın kapsamı belirlenmiş olup, Teminat Dışı Kalan Haller başlıklı A.3 maddesinin k) bendinde; “Motorlu bisikletlerin kullanılmasından ileri gelen zararlar”ın teminat kapsamı dışında olduğunun açıkça belirtildiğini, Karayolları Trafik Kanunu’nun 91. Maddesi uyarınca motorlu taşıtların trafik sigortası yaptırması zorunlu olup, somut olayda kazaya sebebiyet verdiği iddia edilen motosikletin KTK’na göre trafik sigortası yaptırması zorunlu olan taşıtlardan olup olmadığının tespiti gerektiğini, aksi halde …’nın sorumluluğundan bahsetmenin mümkün olmayacağını, Nitekim bu husus Yargıtay 17. HD.’nin 2011/793 E. 2012/669 K. Sayılı ilamında;“… Somut olayda kazaya neden olan araç tescilsiz motosiklet olup, dosya kapsamından trafik sigortası yaptırması zorunlu bir araç olup olmadığı anlaşılamamaktadır. O halde araç üzerinde inceleme yapılarak aracın trafik sigortası yaptırması zorunlu araçlardan olup olmadığı belirlenmeli, trafik sigortası yapılması zorunlu araçlardan olduğunun kabulü halinde … zarardan sorumlu tutulmalıdır. Mahkemece eksik inceleme ile davalı … aleyhine hüküm kurulması doğru görülmemiştir.” şeklinde hüküm kurulmak suretiyle açıkça belirtildiğini, açıklanan sebeplerle yerel mahkemenin kazaya sebebiyet veren aracın cinsinin tespit etmesi, işbu duruma göre trafik sigortası yaptırma zorunluluğu olup olmadığının belirlenmesi gerekirken bu yönde araştırma yapılmadan ve bu yöndeki itirazları karşılanmadan karar verilmesinin yasaya aykırı olduğunu,
Davalı Kurumun Geçici İşgöremezlik Tazminatından Sorumluluğu Bulunmadığını, Yeni Genel Şartların Yürürlüğe Girmesi Sonrası Gerçekleşen Kazalarda Geçici İşgöremezlik Zararından Sosyal Güvenlik Kurumunun Sorumlu olduğunu, 5684 sayılı yasanın 14. Maddesi ve … yönetmeliği gereği Güvence Hesabının bedensel zararlardan sorumlu olduğunu, dolaylı zarar, gelir kaybına ilişkin geçici iş göremezlik tazminatından sorumlu olmadığını, bu nedenle, geçici işgöremezlik zararı yönünden davanın reddi yerine kabulünün yasaya aykırı olduğunu, (emsal Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 30.06.2010 tarih, 2011/6413 E., 2011/9823K. Sayılı kararı )
Davacı Kaza Tarihinde 58 Yaşında, Emekli ve Yaşlılık Aylığı Almakta Olup Kaza Tarihinde Çalışmakta Olduğunu İspatlayamadığını, kaza tarihinde çalışmamakta olup geçici iş göremezlik süresi boyunca da yaşlılık aylığı aldığını geçici iş göremezlik tazminatı talebinin reddedilmesine karar verilmesi gerekirken kabulünün yasaya aykırı olduğunu,
Sosyal Güvenlik Kurumu Tarafından Davacıya Ödenmiş veya Ödenen Rücuya Tabi Tazminat Miktarı Tespit Edilerek davalı Kurum Tarafından Ödenecek Tazminattan Mahsup Edilmesi gerekirken bu yönde araştırma yapılamamasının yasaya aykırı olduğunu,
Davalı Kurum Aleyhine Karar Verilmesi Halinde Ancak Dava Tarihinden İtibaren Yasal Faiz Oranlarına Hükmedilmesi Gerekirken temerrüt Tarihinin Hatalı belirlenmesi ve bu tarihten faiz işletilmesinin yasaya aykırı olduğunu belirterek istinaf istemini kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
Davalı vekilinin istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava; trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle sürekli ve geçici iş göremezlik tazminatı istemine ilişkindir.
Davacı vekili; 06.04.2016 tarihinde plakası ve sürücüsü tespit edilemeyen aracın davacı yayaya çarparak yaralanmasına neden olduğunu, davalıya başvurmalarına rağmen ödeme yapılmadığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak 500,00 TL sürekli ve geçici işgöremezlik tazminatın dava itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş; 10.02.2020 tarihli ıslah dilekçesi ile sürekli iş göremezlik tazminatını 19.173,94 TL’ye, geçici iş göremezlik tazminatını 7.429,13 TL’ye yükseltmiştir. Mahkemece davacıya çarpan aracın türü belirlenmeden davacının %30, türü ve sürücüsü belirlenemeyen araç sürücüsünün %70 kusurlu olduğu, davacının %5 maluliyet ve 9 ay geçici işgöremezlik süresi esas alınarak, aktüer bilirkişi raporunda belirlenen davacının geçici ve sürekli iş göremezlik zararının 26.603,07 TL olduğu gerekçesiyle 26.603, 07 TL’nin temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
2918 sayılı KTK.nın 91. Maddesinde motorlu araçların trafik sigortası yaptırmalarının zorunlu olduğu, … Yönetmeliğinin 9. maddesinde trafik sigortası bulunmayan araçların neden olduğu bedensel zararlar için Güvence Hesabına başvurulabileceği, Karayolları Trafik Kanunu’nun 3. Maddesinde (Değişik: 12/7/2013-6495/13 md.) “Motosiklet: azami tasarım hızı 45 km/saatten ve/veya silindir kapasitesi 50 santimetreküpten fazla olan sepetli veya sepetsiz iki veya üç tekerlekli motorlu taşıtlar ve net motor gücü 15 kilovatı, net ağırlığı 400 kilogramı, yük taşımacılığında kullanılanlar için ise net ağırlığı 550 kilogramı aşmayan dört tekerlekli motorlu taşıtlardır.Motorlu bisiklet (Moped): Azami hızı saatte 45 kilometreyi, içten yanmalı motorlu ise silindir hacmi 50 santimetreküpü, elektrik motorlu ise azami sürekli nominal güç çıkışı 4 kilovatı geçmeyen iki veya üç tekerlekli taşıtlar ile aynı özelliklere sahip net ağırlığı 350 kilogramı aşmayan dört tekerlekli motorlu taşıtlardır.”şeklinde tanımlandığı, Aynı kanunun 103. Maddesinde ise “Motorsuz taşıtlar ile motorlu bisiklet sürücülerinin hukuki sorumluluğu genel hükümlere tabidir.” şeklindeki düzenlemeye yer verildiği, Trafik Sigortası Genel Şartlarının Teminat Dışı Kalan Haller başlıklı A.3 maddesinin k) bendinde; “Motorlu bisikletlerin kullanılmasından ileri gelen zararlar”ın teminat kapsamı dışında olduğu öngörülmüştür.
Somut olayda; 06.04.2016 tarihli kamere izleme tutanağında “…..06.04.2016 saat 17:11,25 de bisiklete benzeyen nesnenin durduğu başka bir bayanın geldiği an 17:11,25 de Kıbrıs Şehitleri Caddesinden bisiklete benzer bir aracın 2 Eylül Caddesi Tramvay yolunda bir müddet gittikten sonra durduğu, geri döndüğü yol kenarında beyaz giyimli bir bayanın tramvay yolunda bir süre yardım ettiği izlendi, kaza yerine uzaklık nedeniyle kaza anına dair belirleyici bir iz tespit edilmediği“ belirtilmiş; davacının 06.04.2016 tarih 21.55 de verdiği hazırlık ifadesinde;işten çıktığını 2 Eylül Caddesi üzerindeki 2 Eylül Eczanesine ilaç sorduğunu, … … bahçesindeki para grup yerine geçmek isterken Valilik istikametinden Odunpazarı durakları istikametine giderken çeşidini bilmediği motorsiklet yada elektrikli bisikletin çarpması ile yere düştüğünü bacağında ağrı hissettiğini, kendisine çarpan kişinin kendisinin kaldırmaya çalıştığını bacağındaki acı nedeniyle kalkamadığını vatandaşların geldiğini, ambulans ile hastaneye götürüldüğünü,kendisine çarpan kişinin olay yerinden ayrıldığını kendisine çarpan kişinin yüzünü ve çarpan aracı görmediğini belirtmiş; davacı keşif sırasında da “bana çarpan elektrikli bisikletti, ancak bisikletin plakasının ve çarpanı göremedim” şeklinde beyanda bulunduğu anlaşılmaktadır.Gerek keşif sonucu düzenlenen 20.11.2018 tarihli bilirkişi raporunda gerekse 18.03.2019 tarihli ATK raporunda davacıya çarpan aracın türü konusunda belirleneme yapılmadan kusur oranlarının belirlendiği görülmektedir.
Mahkemece; öncelikle davacıya çarpan aracın türü konusunda bir belirleme yaptırılarak aracın trafik sigortası yaptırması zorunlu araçlardan olup olmadığı belirlenerek … sorumluluğunda bulunup bulunmadığının araştırılması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken bu konuda bir belirleme yapılmadan (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 10.02.2015 Tarih 2013/16799 E-2015/2396 Karar sayılı emsal kararı aynı doğrultudadır) eksik incelemeye dayalı hüküm verilmesi doğru görülmemiştir.
Kabule göre de; mahkemece yapılan keşif sonucu düzenlenen 20.11.2018 tarihli bilirkişi raporunda dava konusu kazanın oluşumunda sürücüsü belirlenemeyen motorsiklet veya elektrikli bisiklet sürücüsünün tramvay yolundan gelmesi nedeniyle %50, davacı yayanın 22 metre ilerideki yaya yolunun kullanmak yerine taşıt yolundan geçmesi nedeniyle %50 oranında kusurlu olduğu belirlenmiş olmasına rağmen 18.03.2019 tarihli ATK raporunda 06/04/2016 günü saat 17:15 sıralarında sürücüsü ve plakası tespit edilemeyen Kıbrıs Şehitleri Caddesi yönünden Odunpazarı istikametine 2 Eylül Caddesin takiben (bu cadde üzerindeki tramvay yolunu takiben) seyir halinde iken, … önüne geldiği esnada, gidiş istikametine göre yolun sağından karşıdan karşıya geçmek için tramvay yoluna giren davacı yaya …’a sadmesi sonucu, dava konusu olayın meydana geldiği kazanın oluşumunda sürücüsü ve plakası belli olmayan araç sürücüsünün, olay mahallinde seyir halinde iken, yola gereken dikkat ve özeni göstermesi, seyrini motorlu araçlar için ayrılan yol bölümü üzerinde ve her an tedbir alabilecek şekilde sürdürmesi, yolun sağından tramvay yoluna giren yayayı gördüğünde klakson ikazı ile birlikte etkin fren tedbirine başvurması gerekirken, bu hususlara riayet etmeyerek, motorlu araç trafiğine kapalı alan içerisinde kontrolsüzce seyri neticesi meydana gelen olayın oluşumunda asli ve %70 oranında ;davacı yaya …’ın, karşıdan karşıya geçişini yayalar için ayrılmış yaya geçitlerini kullanması, geçişi sırasında yolun her iki tarafını kontrol ederek geçişini gerçekleştirmesi gerekirken, bu hususlara riayet etmeyerek, meydana gelen olayda %30 oranında tali kusurlu olduğu belirlenmiş olup mahkemece raporlar arası çelişki giderilmeden davacının %30 oranında kusurlu olduğu kabul edilerek hüküm kurulmuştur.Mahkemece kusur raporları arasındaki çelişkinin giderilmesi bakımından İTÜ öğretim görevlilerden veya KGM Fen heyetinden oluşan bilirkişi heyetinden çelişkiyi giderici rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken ATK raporunun kabul gerekçesi de açıklanamadan hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Davalının hükmedilen maddi tazminata yönelik istinaf sebeplerinin incelenmesinde; Yargıtay 17. H.D.’nin 2016/4734 E. – 2019/1208 K. Sayılı emsal içtihadında da belirtildiği üzere davacı geçici iş göremez kaldığı süre içerisinde çalışmaksızın gelirini almış ise, geçici iş göremezlik zararı oluşmayacağından, bu dönem için ancak çalışamamaktan kaynaklanan gelir kaybı var ise bu miktarı, zarar verenden talep edebilir.
Somut olayda davacının 06.04.2016 tarihli hazırlık ifadesinde Vergi Dairesinde memur olduğu aylık gelirinin 2.000,00 TL olduğu; 06.03.2017 tarihli Sosyal ekonomik durum araştırmasında davacının emekli olduğu ve aylık gelirinin 2.500,00 TL olduğu, davacı vekilinin 04.12.2019 tarihli dilekçesinde davacının kaza tarihi itibarıyla emekli olduğu tazminat hesabının asgari ücret üzerinde yapılmasını talep ettiği anlaşılmaktadır. Hükme esas aktüer raporunda davacı için dokuz aylık geçici işgöremezlik zararı olarak asgari ücret üzerinden kusur oranına göre 7.429,13 TL geçici işgöremezlik tazminatı hesaplanmış ve bu miktar hüküm altına alınmış ise de davacının kaza tarihinde çalışıp çalışmadığı, çalışıyor ise geçici işgöremezlik dönemi içinde maaşının alıp almadığı, mahrum kaldığı ek ödeme olup olmadığı; emekli olmuş ise hangi tarihte emekli olduğu çalıştığı kurumundan sorularak geçici iş göremez kaldığı dönemde çalıştığı kurumdan maaşının almaya devam etmiş ise geçici işgöremezlik zararının olmayacağı ancak ek ödemeler kadar geçici işgöremezlik zararı talep edeceği gözönüne alınarak sonucuna göre karar verilmesini gerekirken eksik incelemeye dayalı hüküm tesisi isabetli görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle davanın esasına ve neticesine etkili olacak deliller toplanıp değerlendirilmeden, kazaya karışan aracın cinsi; aracın trafik sigortası yaptırması zorunlu araçlardan olup olmadığı dolasıyla davalının sorumluluğu belirlenmeden, kusun raporları arasındaki çelişki giderilmeden, geçici işgöremezlik tazminatı açısından davacının statüsü değerlendirilmeden eksik inceleme ile yazılı olduğu biçimde karar verilmesi doğru olmadığından davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince ilk derece mahkemesinin kaldırılmasına, belirtilen hususlarda deliller toplanarak sonucuna göre karar verilmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine, kaldırma ve gönderme sebebine göre davalı vekilini sair istinaf sebeplerinin şimdilik incelenmesine yerolmadığına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK.nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kabulü ile Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesinin 17.09.2020 Tarih 2017/137 Esas – 2019/389 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
Dosyanın yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, kaldırma ve gönderme sebebine göre davalı vekilini sair istinaf sebeplerinin şimdilik incelenmesine yerolmadığına,
2-Davalı tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talebi kendisine iadesine,
3-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin yerel mahkemece yeniden kurulacak hükümde dikkate alınmasına,
4-Kararın taraflara tebliği ve harç iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 07.04.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan
Üye
Üye
Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.