Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2021/2228 E. 2021/2295 K. 02.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/07/2021
NUMARASI …
DAVANIN KONUSU : Tazminat

KARAR TARİHİ : 02/12/2021
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 31 /12/2021

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde; 20/04/2017 tarihinde davalı tarafından ZMMS ile sigortalanan, sürücüsü ve işleteni … olan …. plakalı traktörün karıştığı tek taraflı trafik kazasında, müvekkili …’nin eşi, müvekkili …’un ise babası olan …’ün vefat ettiğini ve müvekkillerinin ölenin desteğinden mahrum kaldığını, olay nedeniyle Kaynarca Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından……. Sayılı dosyasında kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini, müvekkilinin zararlarından davalı … şirketinin sorumlu olduğunu, davalıya müracaat etmelerine rağmen zararının karşılanmadığını ileri sürerek ve fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak her bir müvekkili için 500,00 TL olmak üzere 1.000,00 TL maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalından tahsilini istemiştir.
Davacı vekili 07/06/2021 tarihli dilekçesi ile davacı … için 245.439,29 TL, … için 2.350,41 TL olarak dava değerini belirlemiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; Kazanın karayolu sayılmayan yerde işletilmesi sırasında meydana gelmesi halinde müvekkilinin sorumluluğunun olmadığını, kazanın da tarlada özel mülkiyete konu yerde gerçekleştiğini, kazanın meydana geldiği yerin karayolu kapsamında kalmadığını bu nedenle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, öte yandan müvekkili tarafından sigortalanan araç sürücüsünün kusurunun tespiti halinde müvekkilinin sigorta limiti ile zararlardan sorumlu olacağını, ayrıca davacının zararını ve ölenin destek olduğunu da kanıtlaması gerektiğini, destek zararının TRH 2010 Yaşam Tablosuna göre %1,8 teknik faiz uygulanarak hesap edilmesi gerektiğini, ölenin müterafik kusuru var ise indirilmesi gerektiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; davanın tek taraflı trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma nedeniyle tazminat istemi olduğu, kusur tespiti açısından bilirkişi heyetinden alınan raporda, davacıların desteğinin vefat ettiği kazada; traktör sürücüsü olan dava dışı …’ın traktörün vitesini boşa alarak çalışır vaziyette terk ettiği sırada, dalgınlıkla veya istem dışı olarak tarım makinesini otomatik modda bırakarak tedbirsiz ve dikkatsiz davranması nedeniyle kazanın meydana gelmesinde %70 oranında, traktör arkasına takılı olan ve arkasında duran tarım makinasının kolları arasına sıkışan ipleri, her hangi bir kontrol yapmadan ve önlem almadan bıçakla kesmek isterken dikkatsiz ve tedbirsiz davranan, sağlığını koruma ve güvenliğini koruma konusunda kendisinden beklenen dikkat ve özeni göstermediği değerlendirilen müteveffa …’ün ise %30 oranında kusurlu olduğunun belirtildiği, kusur durumuna göre aktüer bilirkişiden alınan raporda ise ölenin eşi olan davacı …’nin destek zararının 245.939,29 TL, ölenin oğlu olan …’ün ise destek zararının 2.350,41 TL hesap ediliği, zararın tespiti açısından alınan raporların yeterli olduğu, kaza mahallinin karayolu ile bağlantısının bulunmasına göre meydana gelen kaza nedeniyle davacıların zararlarından davalının sigorta teminatı kapsamında sorumlu olduğu, gerekçesi ile davanın kabulü ile … için 245.939,29 TL, … için 2.350,41 TL destekten yoksun kalma tazminatının 20/06/2017 tarihinden itibaren işleyecek olan avans faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmiş hüküm davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; meydana gelen kazanın, karayolu sayılmayan yerde meydana geldiğinden, zararın sigorta teminatı kapsamda olmadığını, kazanın …’ün özel mülki olduğunu ve karayolu niteliğinde olmadığından davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, ayrıca kaza yapan aracın işletilme durumunda olmadığını, desteğin durmuş vaziyetteki traktörün arkasındaki “…” olarak tabir edilen alete dolanan ipi eli ile çıkarmak istediği sırada alete kolunu kaptırması ile vefat ettiğini, alet çalışırken ipin çıkartılmasının da imkansız olduğu gibi, bilirkişi heyeti tarafından da vefat edenin kullanmış olduğu kuvvet ile bıçakların dönmüş olabileceğinin ifade edildiğini, her halükarda traktörün işletilme durumunda olmadığını, bu nedenle de davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, mahkemece tazminat hesaplamasında Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı gerekçe gösterilerek tazminat hesabının genel şartlara göre yapılmadığını, AYM’nin KTK’nın 90. maddesindeki iptalinin, tarafsız kurum tarafından hazırlanan genel şartların uygulanmasına engel olmayacağından, kararın bu nedenle de hatalı olduğunu, ayrıca mahkemece yasal faiz yerine avans faizi uygulanmasının da hatalı olduğu gerekçesi ile kararın kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Mahkemece verilen kararda kamu düzenine aykırılık görülmediğinden, HMK’nın 355. Maddesi gereğince istinaf edenin sıfatına göre ve istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda;
Davalı vekilinin, davacı … hakkındaki karara yönelik istinafının değerlendirilmesinde; 6100 Sayılı HMK.nın 341/2 maddesinde 6763 Sayılı kanun ile yapılan değişiklik ile miktar veya değeri 3.000,00 TL’sini geçmeyen mal varlığı davalarına ilişkin kararların kesin olduğu belirtilmiş; Yasa’ya eklenen EK Madde 1 ile de söz konusu kesinlik sınırının her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilecek yeniden değerleme oranında artırılması kabul edilmiştir.
Buna göre 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 341/2. maddesinde öngörülen mal varlığına yönelik istinaf kesinlik sınırı 2021 yılı için 5.880.00 TL olup, HMK’nın 341/4. maddesi gereğince, alacağın tamamının dava edilmiş olması durumunda kararda asıl talebinin kabul edilemeyen bölümü bu miktarı geçmeyen taraf istinaf yoluna başvuramaz. HMK’nın 346. maddesi gereğince istinaf dilekçesinin, kesin olan karara ilişkin olması halinde ilk derece mahkemesince istinaf dilekçesi reddedilebileceği gibi HMK’nın 352. maddesi gereğince yapılan ön inceleme neticesinde Bölge Adliye Mahkemesi tarafından da istinaf isteminin (dilekçesinin) reddine karar verilebilir.
Mahkemece verilen karar davalı vekili tarafından istinaf edilmiş olup, mahkemece davacı … yönünden davada kabul edilen tazminat miktarı 2.350,41 TL olmasına göre hükmün verildiği tarih itibariyle davalı açısından karar miktar itibariyle kesin olduğundan, davalı vekilinin istinaf başvuru dilekçesinin miktar itibariyle kesin olan karara ilişkin olması nedeniyle HMK’nın 341/2. ve 352. maddeleri gereğince reddine karar vermek gerekmiştir.
Davalı vekilinin davacı … hakkındaki karara yönelik istinaf taleplerinin incelenmesinde;

Dava, davalı tarafından ZMSS ile sigortalanan traktörün arkasına takılı vaziyetteki tarım makinesine, …’ün kapılması sonucu vefatı nedeniyle eşi ve oğlu tarafından davalı … şirketinden destekten yoksun kalma nedeniyle maddi tazminat istemidir.
Olay tarihinde, işleteni …’a ait traktörün, davalıya ait arazide çalıştığı esnada; sürücünün traktörü bırakarak ayrıldığı esnada, traktör arkasına taklı “…” makinesi olarak tabir edilen zirai makineye takılan ipleri temizleyen …’ün makineye kolunu kaptırması neticesinde vefat ettiği dosya kapsamından, soruşturma dosyasındaki beyanlardan anlaşılmaktadır.
Davalı vekili tarafından, kazanın karayolu üzerinde olmadığından bahisle sorumluluklarının olmadığı ileri sürülmüş ise de; 2918 Sayılı Yasanın 91. Maddesi gereğince yaptırılması gereken Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası ile sigorta şirketi, bir motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kişinin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğraması ile oluşan ve işletenin sorumluluğunu gerektiren zararları, sigorta limiti dahilinde ve kanun ile belirlenen teminat dışında kalan haller haricinde karşılamayı üstlendiğinden, zarar gören bu kapsamdaki zararlarını doğrudan sigorta şirketinden talep edebilir. Buna göre sigortanın sorumluluğuna gidilebilmesi için aracın işletilme halinde olması ve kazanın karayolu veya karayolu sayılan yerde meydana gelmesi gerekmektedir. Yargıtay emsal içtihatların da kabul edildiği üzere Karayolları Trafik Kanunu’nun uygulanması için kazanın mutlaka karayolunda meydana gelmesi gerekmeyip karayolu ile bağlantısı olan, karayolu sayılan bir alanda meydana gelmesi halinde de karayolunda meydana gelmiş gibi kabul edilmektedir. Kaza tarlanın içerisinde meydana gelmiş olsa dahi karayolu ile bağlantısının olması halinde, 2918 sayılı KTK’nın 2. maddesi gereğince karayolu bağlantısı olduğundan kazanın meydana geldiği yer karayolu sayılan yerlerdendir. (Yargıtay 17. H.D’nin 17/12/2015 tarih 2014/5898 E. 2015/14368 K) Somut olayda da, kaza özel mülkte meydana gelmiş ise de; kaza mahallinin karayolu ile bağlantısı bulunduğundan kazanın meydana geldiği yer itibariyle davalının sorumluluğu bulunduğundan davalının buna ilişkin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.
Davalı istinaf dilekçesinde aracın işletilme halinde olmaması nedeniyle de sorumluluğu olmadığını ileri sürmüş ise de; aracın mekanik aksamının çalışır vaziyette olması işletilme hali için yeterli olup, ayrıca aracın hareket halinde olması işletilme için zorunlu bir şart değilidir. Ayrıca 2918 Sayılı Yasanın 102/1 maddesindeki “Bir römorkun veya yarı römorkun veya çekilen bir aracın sebep olduğu zarardan dolayı, çekicinin işleteni, motorlu aracı işletenin sorumluluğuna ilişkin hükümlere göre sorumlu tutulur. Çekilen araçla ilgili olarak sorumluluk genel hükümlere tabidir.” düzenlemesi gereğince, zarar sigortalı araç tarafından çekilen bir araç tarafından meydana getirilse dahi çekicinin işleteni motorlu aracı işletenin sorumluluğuna ilişkin hükümler çerçevesinde sorumlu olacağından, sigorta şirketinin de poliçe kapsamındaki zararlardan sorumluluğu devam eder. Kazanın da sigortalı araca bağlı olarak çalışan “…” makinesinin çalışması sırasında meydana gelmiş olmasına göre davalının aracın işletilme halinde olmadığına ilişkin savunmaları da yerinde görülmemiştir.
Yerel mahkemece, davacıların zararlarından, davalının sorumlu olduğuna, davalının sürücünün kusuruna isabet eden oranda ve sigorta teminatı ile sınırlı olarak talepte bulunabileceğinin kabulünde isabetsizlik görülmemiştir.
Davalı tarafından mahkemece yapılan hesaplama yöntemine de itiraz edilmiş, hesaplamanın ZMM Genel Şartlarına göre yapılması gerektiğini iddia etmiştir. Mahkemece alınan bilirkişi raporundan hesaplamanın TRH2010 Yaşam Tablosuna göre ölenin ve davacıların yaşam ve destek süreleri belirlenerek “progresif rant yöntemi” uygulanarak yapıldığı anlaşılmaktadır. Davalı vekili tarafından kaza tarihinde yürürlükte bulunan KTK’nın 90. maddesi gereğince hesaplamanın Genel Şartlara göre yapılması gerektiğini, KTK’nın 90. maddesine ilişkin Genel Şartlara atıf yapan düzenlemenin AYM tarafından iptal edilmesinin eldeki davada uygulanamayacağını ileri sürmüş ise de; AYM kararlarının devam eden uyuşmazlıklarda uygulanacak olmasına ve AYM iptal kararı sonrasında davalının KTK’nın 90. maddesi gereğince davacıların TBK hükümlerine göre belirlenecek gerçek zararından sorumlu olmasına, yerel mahkemece yapılan hesaplamanın da Yargıtay 4. Hukuk Dairesi tarafından gerçek zarar hesabında belirlenen yöntem ve ilkelere uygun olmasına göre davalı vekilinin hesap raporuna ilişkin istinaf sebepleri de yerinde görülmemiştir.
Bu itibarla; dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkemece toplanan delillerle, kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre bilirkişi tarafından hesaplanan zarardan davalı … şirketinin sorumlu tutulmasında bir yanılgı bulunmamasına göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.
1-Davalı vekilinin faiz türüne yönelik istinaf sebeplerine gelince; Davalı, meydana gelen kaza nedeniyle zarar görenlerin, işletenden talep edilebilecekleri zararlardan sigorta teminatı kapsamında sorumlu olduğundan, davacının talep edebileceği faiz türü, haksız fiilin ticari iş olup olmadığına göre belirlenir.
Somut olayda, davacı yan haksız fiilden kaynaklanan zararlarını talep etmiş olup, meydana gelen kaza ölenin ticari faaliyetinden kaynaklandığı kanıtlanamadığı gibi tarımsal amaçlı olan traktöründe ticari faaliyette kullanıldığı ve işletenin tacir olduğu kanıtlanamadığından, hüküm altına alınan tazminatın yasal faizi ile tahsiline karar verilmesi gerekirken, avans faizi ile tahsiline karar verilmiş olmasında isabet bulunmadığından, davalı vekilinin faiz türüne ilişkin istinaf talebi yerinde görülmüştür.
Buna göre; davalının, davacı … hakkındaki karara yönelik istinafının miktar itibariyle kararın kesin olması nedeniyle reddine, diğer davacı hakkındaki istinaf talepleri yönünden ise; sair istinaf sebeplerinin esastan reddine, yukarıda 1 no’lu bentte yazılı nedenlerle istinaf başvurunun kabulüne; Mahkemece yapılan yargılamada eksiklik bulunmamasına, yapılan hata nedeniyle yeniden yargılamaya ihtiyaç duyulmamasına göre ilk derece mahkemesi kararının, davacı …’ye hakkındaki karar yönünden HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kaldırılarak, bu davacının talebi yönünden hüküm fıkrasında “avans” olarak belirtilen faizin “yasal” olarak düzeltilerek, ilk derece mahkemesinde verilen karardaki kesinleşen yönler korunarak aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
I-Davalı vekilinin, davacı … hakkındaki karara yönelik istinaf talebinin (dilekçesinin) HMK.nın 341/2 ve 352. maddeleri gereğince miktar itibariyle REDDİNE,
II-Davalı vekilinin davacı … hakkındaki karara yönelik istinaf talebinin kabulü ile; Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen 08/07/2021 tarihli, 2021/21 Esas 2021/479 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
HMK’nın 353/1-b-2.maddesi uyarınca esas hakkında yeniden karar verilmesine, buna göre;
1-Davanın bedel artırım talebi gözetilerek KABULÜNE, davacılardan … yönünden 245.939,29-TL, diğer davacı … yönünden ise; 2.350,41-TL olmak üzere toplam 248.289,70-TL destekten yoksun kalma tazminatının davalı … şirketinin temerrüt tarihi olan 20/06/2017 tarihinden itibaren 2.350,41 TL’sinin değişen oranlarda avans faizi ile 245.939,29 TL’sinin yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
2-Alınması gerekli karar ve ilam harcı 16.960,66-TL olup davacılar tarafından peşin yatırılan 31,40-TL ile 847,00-TL bedel artırım harcı olmak üzere toplam 878,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 16.082,26-TL harcın davalıdan alınarak Maliye Hazinesine gelir kaydına,
3- Davacılar tarafından peşin yatırılan 31,40-TL ile 847,00-TL bedel artırım harcı olmak üzere toplam 878,40-TL harcın davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
4-Davacılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükteki AAÜT gereğince nispi 25.830,23-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
5-Bu dava kapsamında davacılar tarafından yatırılan gider avansından karşılanan ve aşağıda dökümü gösterilen toplam 3.481,80-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
6-HMK 333.m. gereğince artan gider avansının karar kesinleştiğinde davacılara İADESİNE,
İSTİNAF HARÇ VE YARGILAMA GİDERLERİ YÖNÜNDEN:
II-Davalı tarafından yatırılan 4.240,00 TL istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine,
lll-İstinaf başvurusu nedeniyle davalı tarafından yapılan 162,10 TL İstinaf Başvuru Harcı ve 53,20-TL posta giderleri olmak üzere toplam 215,30 TL’nin davacı …’den alınarak davalıya verilmesine,
lV-HMK’nın 333.maddesi gereğince kullanılmayan istinaf gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
V- Kararın taraflara tebliğine;
Dair, duruşma açılmadan dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 361/1 maddesi uyarınca kararın usullen tebliğinden itibaren 2 HAFTA İÇERİSİNDE TEMYİZ YOLU açık olmak üzere 02/12/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.