Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2021/1840 E. 2022/671 K. 17.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ESKİŞEHİR ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/06/2021
NUMARASI : …..

DAVANIN KONUSU : Trafik Kazası Nedeniyle Maddi Tazminat
KARAR TARİHİ : 17/03/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 25/03/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili ile davalılar … Ve … vekilleri tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 17/10/2019 tarihinde davacıya ait araç ile davalı …’in sevk ve idaresindeki, davalı …’ya ait, davalı sigorta şirketi tarafından ZMMS ile sigortalı araç arasında kaza meydana geldiğini, kazada davalı sürücüsünün %100 kusurlu olarak kazaya sebebiyet verdiğini, kaza sonrası davacı aracında değer kaybının meydana geldiğini, davalı sigorta şirketine kaza sonrasında başvuru yapıldığını, başvuru neticesinde davalı şirket tarafından 5.707,00 TL ödeme yapıldığını, ancak yapılan ödemenin yetersiz olduğunu, tüm bu nedenlerle davacı aracında meydana gelen değer kaybı için şimdilik (29/04/2021 tarihli açıklama dilekçesi ile) 15.000,00 TL’nin kaza tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.
Davalılar … ve … vekili cevap dilekçesinde; davalıların arabulucu görüşmelerine çağrılmadığını, bu nedenle davanın öncelikle usul yönünden reddedilmesi gerektiğini, davalı sigorta şirketince 5.707,00 TL ödeme yapıldığını, davacının başkaca değer kaybı alacağının kalmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.
Davalı sigorta şirketi, davaya cevap vermemiş olup, HMK 128 maddesi uyarınca davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü vakıaların tamamını inkar etmiş sayılmıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Yerel mahkemece, tefrik edilen dosya davalısı … Sigorta A.Ş’ye trafik sigortalı olan davalı …’in sürücüsü, diğer davalı …’nın maliki olduğu tarafların karıştığı trafik kazasında hasarlanan davacıya ait araçta meydana gelen değer kaybı zararı talebine ilişkin olup, tarafların gerçek kişi olmaları, ihtilafın ticari işletmeleriyle ilgili olmaması, açıkça yasalarda dava konusu ihtilafın çözümü ile ticaret mahkemesinin görevlendirilmemiş bulunması karşısında davaya bakma görevinin ticaret mahkemesine ait olmadığı, görevin asliye hukuk mahkemesine ait olduğu hususunun açık olduğu, her ne kadar davacı tarafından, davalılar … ve …’nın yanında davalının trafik sigortacısı bulunan sigorta şirketine karşı da birlikte dava açılmış ve zorunlu trafik sigortasından kaynaklı bulunan davada mahkemenin görevli bulunduğu anlaşılmış ise de, “Aynı mahkemede görülmekte olan davalar, aralarında bağlantı bulunması halinde, davanın her safhasında, istek üzerine veya kendiliğinden mahkemece birleştirilebilir.” Şeklindeki hükmü, 6100 sayılı HMK’nın 166. Maddesinde, “Aynı yargı çevresinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış davalar, aralarında bağlantı bulunması durumunda, davanın her aşamasında, talep üzerine veya kendiliğinden ilk davanın açıldığı mahkemede birleştirilebilir. Birleştirme kararı, ikinci davanın açıldığı mahkemece verilir ve bu karar, diğer mahkemeyi bağlar.” şeklinde değiştirilmiş olup, yasa maddesinde belirtildiği üzere 6100 sayılı yasanın 01/10/2011 tarihinde yürürlüğe girdiği tarihten sonra, ancak aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış olan davaların birleştirilmesi mümkün olup, asliye hukuk mahkemesi, tüketici mahkemesi, asliye ticaret mahkemesi vb. mahkemeler aynı sıfatla bulunmadıklarından, bu mahkemelerde görülen davaların diğer mahkemelerde görülen (görülmesi gereken) davalar ile birleştirilemeyeceği, söz konusu madde gereğince bu farklı sıfattaki mahkemelerde görülen davalar arasında bağlantı bulunması halinde dahi artık birleştirme kararı verilemeyeceği, her mahkemenin görevli olması sebebiyle kendisine açılan davaya bakacağı, mahkemelerce, mahkemelerin sıfatlarının farklı olması sebebiyle birleştirme kararı verilemeyeceğinden, farklı sıfattaki mahkemelerin bakmakla görevli olduğu davaların, ilgililer tarafından birlikte bir mahkemede açılmasının da mümkün bulunmadığı, ayrıca ticaret mahkemesine alacak talebiyle açılan davalar zorunlu arabuluculuğa tabii olup, alacak talebi ile asliye hukuk mahkemelerine açılan davaların ise zorunlu arabuluculuğa tabii olmadığı, bu nedenlerle sigorta şirketine karşı zarar gören tarafından mahkemeye açılan dava ile birlikte haksız fiilden kaynaklanan ve asliye hukuk mahkemesine açılması gereken bu davanın trafik sigortacısı ile birlikte ticaret mahkemesine açılmasında hukuka uygunluk bulunmadığından, bu davanın tefrik edilerek mahkemenin görevsizliği nedeniyle davanın usul yönünden reddine, Hukuk Muhakemeleri Kanununun 20. maddesi uyarınca karar kesinleşip yasal iki haftalık süre içinde istek halinde dosyanın görevli Eskişehir Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş; hükme karşı davacı vekili ile davalılar … ve … vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
1-Davacı … … …. vekili istinaf dilekçesinde özetle; Değer kaybından doğan alacak davalarında (davalı sigorta şirketi de gözetildiğinde) görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğunu, kararın usul ye yasaya aykırı olduğunu,
Davalı gerçek kişiler yönünden arabuluculuğa başvurunun zorunlu olduğuna dair yasada açık bir hüküm bulunmadığını; mahkemece bu hususun değerlendirilmediğini, TBB dergisi 2020 (147) Süha Tanrıverin, kaleme aldığı çalışmada; “İş kazası veya meslek hastalığından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat ile bunlarla ilgili, tespit, itiraz ve rücu davaları hariç olmak üzere, kanuna, bireysel ve toplu iş sözleşmesine dayanan işçi ve işveren alacağı ve tazminatı ile işe iade talebiyle açılan davalarda, dava açılmadan önce, arabulucuya başvurulmamış olması halinde, açılan dava, dava şartı yokluğu sebebiyle herhangi bir işlem yapılmadan, usulden reddedilmek zorundadır. Sözü edilen daya şartı noksanlığı, mahkemece, kesin süre verilmesi suretiyle tamamlanabilecek bir nitelik taşımamaktadır. Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde, mahkemece, davacıya, son tutanağın, bir haftalık kesin süre içerisinde mahkemeye sunulması gerektiği; aksi takdirde, davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise, dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkartılmadan, davanın usulden reddi gerekir (İş. Mah. K. m. 3 II; HUAK m. 18/A, II). TBB Dergisi 2020 (147) Süha Tanrıver 113 Yapmış olduğumuz bu tespitler, Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde belirtilen, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat taleplerine ilişkin davalar bakımından da geçerlilik taşımaktadır. (TTK m.5/A; ayrıca genel çerçevede bkz. Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu m.18/A, 11).” şeklinde olduğunu, ancak; yerel mahkemece dava dilekçesi karşı tarafa tebliğ edildikten sonra görevsizlik nedeniyle usulden ret kararı verildiğini, bu hususun gözetilmediğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
2-Davalılar … ve … vekili istinaf dilekçesinde; davacı tarafın, davalı araç sürücüsü, trafik kayıt maliki ve aracın ZMSS şirketi aleyhinde dava açarken davacı şirkete ait araç ile davalı tarafa ait araç arasında meydana gelen trafik kazası sonucu davacı şirket aracında değer kaybı oluştuğunu, davalı sigorta şirketine başvuru üzerine bir miktar ödeme yapılmış ise de, bu ödemenin zararı karşılamadığını belirterek şimdilik 15.000.00TL bakiye değer kaybı tazminatını talep ettiğini,
Davanın kayıtlı olduğu Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/292 E. Sayılı dosyasında 12/04/2021 tarihli tensip tutanağının 6 numaralı ara kararı gereğince “Davacı vekili tarafından sunulan Arabuluculuk anlaşmazlık tutanağı evrak aslının İncelenmesinde, davalılardan … ve … yönünden Arabulucuya başvurulmadığı anlaşılmakla, davacı vekiline bu taraflar yönünden Arabuluculuk evraklarının aslını yada arabulucu tarafından aslı gibidir yapılmış suretini dosyaya sunmak üzere işbu tensibin tebliğinden itibaren 1 hafta kesin süre verilmesine, kesin süre içerisinde sunulmadığı takdirde, bu davacılar yönünden davanın usulden reddine karar verileceğinin ihtarına karar verildiğini, 22/06/2021 tarihli duruşmasında “Davalı gerçek kişiler … ve … yönünden davanın ticari niteliğinin olmadığı, mahkemede açılacak alacak, tazminat davalarında dava öncesinde arabuluculuk şartının bulunduğu, yine aynı nitelik ve sıfata sahip olmayan mahkemelerde açılan davaların birleştirilemeyeceği yönündeki yasal düzenleme gözetildiğinde, dosyanın tefriki ile mahkemenin 2021/491 E sayısına kaydına, duruşmanın 22/06/2021 günü saat 11:22’ye bırakılmasına karar verildiğini, 2021/491 E. sayılı dosyasında yapılan yargılama neticesinde Mahkemenin görevsizliği nedeniyle davanın usul yönünden reddine şeklinde hüküm kurulduğunu, bu kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinin E.2019/2623K. 2020/553 Karar sayılı kararı), Arabuluculuk Özel Dava Şartının HMK. 114/1-c Maddesinde Düzenlenen Mahkemenin Görevli Olmasına dair Genel Dava Şartından Önce İncelenmesi Gerektiğini, Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/292 E. Sayılı dosyasında 12/04/2021 tarihli tensip tutanağı ile 6 numaralı ara kararı gereğince davalılardan … ve … yönünden Arabulucuya başvurulmadığı anlaşılmakla, davacı vekiline bu taraflar yönünden Arabuluculuk evraklarının aslını yada arabulucu tarafından aslı gibidir yapılmış suretini dosyaya sunmak üzere işbu tensibin tebliğinden itibaren 1 hafta kesin süre verilmesine, kesin süre içinde sunulmadığı takdirde, bu davalılar yönünden davanın usulden reddine karar verileceğinin ihtarına rağmen, arabuluculuğa başvurulmadığı gerekçesi ile usulden ve görev yönünden reddine karar verilmesinin, mahkemenin ara kararı ile çeliştiğini, Davadan önce arabulucuya başvuru şartının, davanın mahkemelerde açılıp görülmesine yönelik olarak düzenlenen özel bir dava şartı olduğunu, mahiyetleri gereği özel dava şartlarının 6100 Sayılı HMK.nın 114. Maddesinde düzenlenen genel dava şartlarından önce incelenmesi gerektiğini, Mahkemenin öncelikle özel dava şartı olan arabuluculuk dava şartını incelememesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
Davacı vekili ve davalılar vekilinin istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Asliye mahkemeleri, Asliye Hukuk ve Asliye Ticaret Mahkemeleri olarak ikiye ayrılır. Asliye Ticaret Mahkemeleri, Asliye Hukuk Mahkemesinin görevine giren ticari davaların çözümlendiği mahkemelerdir. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin görevine giren işler dışında kalan tüm uyuşmazlıklar Asliye Hukuk Mahkemesince çözümlenir. Dava tarihinde yürürlükte bulunan Türk Ticaret Kanununa göre, Asliye ticaret mahkemesi ile Asliye hukuk mahkemesi arasındaki ilişki iş bölümü değil görev ilişkisidir (TTK’nun 4. ve 5.maddeleri). Asliye Ticaret Mahkemesi kanunla belirtilmiş olan ticari davalara bakar. Asliye Hukuk Mahkemesi ise ticari davalar dışında kalan hukuk davalarına (dar anlamda hukuk davalarına) bakar. Dava tarihi itibarı ile yürürlükte bulunan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1-a maddesi gereği her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olup olmadığına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen hususlar ticari davalardır. TTK 5/L maddesi gereği ticari davalara bakmakla görevli mahkeme asliye ticaret mahkemesidir.6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden itibaren yasanın 5/3 maddesi gereği asliye hukuk mahkemeleri ile asliye ticaret mahkemeleri arasındaki ilişki iş bölümü olmaktan çıkmış görev ilişkisi haline gelmiştir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1. maddesi gereği göreve ilişkin kurallar kamu düzeni ile ilgili olup mahkemece kendiliğinden dikkate alınması gerekmektedir.
Sigorta hukuku; 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6. kitabında 1401 ve devamı maddelerinde, zorunlu sorumluluk sigortası ise 1483 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. 6100 Sayılı HMK’nın 30. maddesinde usul ekonomisi ilkesi düzenlenmiş olup bu ilke gereğince, hakimin, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlü olduğu belirtilmiştir. Aynı yasanın 57. maddesinde ihtiyari dava arkadaşlığına yer verilmiş, 166/4 maddesinde ise, “davaların aynı veya birbirine benzer sebeplerden doğması ya da biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte bulunması durumunda, bağlantı var sayılacağı” hükmü düzenlenmiştir. Yukarıda açıklanan yasa hükümlerine göre hangi davaların birlikte görüleceği ayrıntılı bir şekilde açıklanmıştır. 6098 Sayılı TBK’nun 61 maddesi “Birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde haklarında müteselsil sorumluluğa dair hükümler uygulanır.” hükmünü öngörmektedir.(Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 30.06.2014 tarihli, 2014/12087 Esas-10278 Karar sayılı ilamı)
Somut olayda dava, 17.10.2019 tarihli trafik kazası sonucu davacı şirkete ait araçta meydana gelen bakiye değer kaybı istemine ilişkin olup, davalı sürücü …, araç işleteni … ve davalı tarafa ait aracın ZMSS şirketi olan … Sigorta AŞ aleyhinde 12.04.2021 tarihinde Asliye Ticaret Mahkemesine açılmıştır. Davalı … Sigorta AŞ, davalı …’ın trafik kayıt maliki olduğu aracın trafik sigortası şirketidir. Bir başka ifade ile HMK’nın 57, 61 ve166/4 maddesi hükümleri gereğince davalılar arasında ihtiyari dava arkadaşlığı ve davacıya karşı müteselsil sorumluluk ilişkisi bulunmaktadır. Davalıların hepsine karşı birlikte tek dava dilekçesi ile değer kaybının tahsili istemiyle dava açılmıştır. ZMSS TTK’nın 1483 vd. maddelerinde düzenlendiği için Asliye Ticaret Mahkemesi bu davaya bakmakla görevlidir. Zira asliye ticaret mahkemeleri, asliye hukuk mahkemelerine göre daha özel mahkemeler olduğu için davalılara karşı açılan iş bu davanın asliye hukuk mahkemesine göre daha özel olan ticaret mahkemesinde görülmesi gerekmektedir. Bu durum şüphesiz usul ekonomisine de uygun düşmektedir. Dava aynı trafik kazasından kaynaklanan ve müşterek müteselsil sorumluluğu bulunan davalılar aleyhinde açılmakla, netice olarak ayrı dava açılması halinde kusur incelemesi, tazminat miktarının farklı belirlenmesi, müteselsil sorumlulukları bulunan davalıların farklı tazminatlardan sorumlu olmasının da önüne geçilmiş olacaktır.
Mahkemece, davalı gerçek kişiler yönünden davanın ticari niteliğinin bulunmadığı, mahkemeye açılacak alacak, tazminat davalarında dava öncesinde arabuluculuk şartının bulunduğu, aynı nitelik ve sıfata sahip olmayan mahkemelerde açıları davaların birleştirilemeyeceği gerekçesi ile davalı sigorta şirketi aleyhinde açılan dava mahkemenin 2021/292 esasında bırakılıp, davalı sürücü ve araç işleteni hakkında açılan davanın tefriki ile mahkemenin 2021/491esasına kaydına ve aynı sebeplerle mahkemenin görevsizliği nedeniyle davanın usulden reddine kararı verilmiş ise de; davalı sigorta şirketi ile araç sürücüsü ve işletenine karşı birlikte açılan ancak sonrasında tefrik edilen davalar arasında bağlantı bulunduğu, biri hakkında verilecek kararın diğerini etkileyeceği, görev hususu kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında resen hakim tarafından gözetilmesi ve davanın açıldığı tarihteki şartlara göre belirlenmesi gerekmektedir.
Bu durumda ZMMS’nin Türk Ticaret Kanununda düzenlenmesi nedeniyle sigorta şirketi hakkında açılan davanın ticari dava olması, davalı ihtiyari dava arkadaşları hakkında daha özel mahkemede dava açılmasının yasal düzenleme gereği olması, davalı sigorta şirketi ile birlikte diğer davalılar aleyhinde dava açılmasının şartları bulunmuyorsa (davalı sürücü ve işletenin tacir sıfatı yoksa) bu davalılar, hakkındaki davayı ticari dava haline getirmeyeceği, ancak davanın açılış şekline göre birlikte görülmesinin zorunlu olduğu, ticaret mahkemelerine açılan davalarda, davalıların tamamı yönünden zorunlu arabuluculuğa başvurma şartının bulunmadığı, şartları varsa tamamı için zorunlu arabuluculuk yoluna gidilebileceği, yoksa bir kısmı için bu dava şartının yerine getirilmesi gerekirken, diğerleri yönünden zorunlu arabuluculuk şartı aranmaksızın davaya devam edilmesi gerektiği, mahkemece zorunlu arabuluculuk şartları ve davanın araç sürücüsü ile araç işleteni yönünden ticari dava olup olmadığı hususu değerlendirilerek neticeye ulaşılması gerektiği, TTK’nun 4/1-a ve 5/1 maddeleri gereği dava tarihi itibari ile tüm davalılar hakkında açılan dava ticari dava olmakla asliye ticaret mahkemesi görev alanı içinde bulunduğundan, mahkemece işin esasına girilerek tarafların delilleri toplanıp, değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu şekilde usul ekonomisine aykırı ve anılan yasal düzenlemeler göz ardı edilerek görevsizlik kararı verilmesi doğru görülmediğinden, davacı vekili ile davalılar vekilinin bu yöne ilişkin istinaf taleplerini kabulü ile HMK’nın 353/1-a-3 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren yerel mahkemeye gönderilmesine, kararın kaldırılma sebebine göre davacı vekili ile davalılar … ve … vekilinin sair istinaf taleplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davacı … …. vekili ile davalı … ve … vekilinin istinaf talebinin HMK.nın 353/1-a-3 maddesi gereğince kabulü ile Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesinin 22.06.2021 tarihli, 2021/491Esas, 2021/637 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA ve davanın yeniden görülüp sonucuna göre bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
2-Davacı tarafça yatırılan 59,30TL maktu, davalılar tarafından yatırılan 59.30TL maktu istinaf karar harcının talepleri halinde ilgili taraflara iadesine,
3-İstinafa gelen davacı ve davalılar tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda gözetilmesine,
4-Kararın tebliği ve harç iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
Duruşma açılmadan dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.353/l-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere 17.03.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

….

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.