Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2021/1822 E. 2023/1048 K. 15.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/1822 – 2023/1048
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/1822
KARAR NO : 2023/1048

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 31/05/2021
NUMARASI : 2016/988 Esas 2021/317 Karar

DAVACI
VEKİLİ :
DAVALI :
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)

KARAR TARİHİ : 15/12/2023
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 18/12/2023
Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili ve katılma yoluyla davalı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI;
Davacı vekili, 06.10.2015 tarihinde davalının zorunlu mali sorumluluk sigortacısı olduğu aracın davacı idaresindeki araca çarptığını, kaza sonucu davacının yaralandığını, kazanın meydana gelmesinde davalıya sigortalı araç sürücüsünün asli ve tam kusurlu olduğunu, başvuru üzerine davalı sigorta şirketi tarafından bir miktar ödeme yapıldığını, yapılan ödemenin yetersiz olduğunu belirterek, HMK’nın 107. maddesi gereğince belirsiz alacak davası olarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla sürekli ve geçici iş gücü kaybı için 200,00 TL’nin kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş, 15.04.2021 tarihli bedel artırım dilekçesi ile 200,00 TL tazminatın 100,00 TL’sinin sürekli iş gücü kaybı için 100,00 TL sinin ise geçici iş gücü kaybı için olduğunu belirtmiş, talebini 3.984,81 TL geçici iş iş gücü kaybı tazminatı ve 199.112,05 TL sürekli iş gücü kaybı tazminatı olmak üzere toplam 203.096,86 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı vekili, davadan önce kendilerine davacı tarafından usulüne uygun şekilde başvuru yapılmadığını, sigortalı araç sürücüsünün olayda kusurunun bulunmadığını, çalışma gücü kayıp oranı ve kusur dağılımına ilişkin raporunun ATK’dan, hesap raporunun aktüer siciline kayıtlı bilirkişiden alınması gerektiğini, davadan önce yapılan başvuru üzerine davacının tüm zararının ödendiğini, geçici iş göremezlik talebinin poliçe kapsamında olmadığını, davanın haksız fiilden kaynaklanması nedeni ile ancak dava tarihinden itibaren yasal faiz talep edilebileceğini belirtip, davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEME KARARI;
Mahkemece toplanan delillere göre, davanın trafik kazası nedeni ile davacıda oluştuğu ileri sürülen bedensel zararların davalıdan tahsili istemine ilişkin olduğu, trafik sigortası genel şartları 01.06.2015 tarihinde değiştirilip, tazminatın diğer yasal düzenlemeler yanında bu genel şartlara göre hesaplanacağına ilişkin 2918 sayılı yasanın 90.maddesinde yapılan değişiklik ise 26.04.2016 tarihinde yürürlüğe girdiği, değişen yeni genel şartların yürürlük maddesi olan C.11’e göre “yeni genel şartların ancak bu tarihten sonra düzenlenecek poliçeler dolayısı ile uygulanabileceğinin” öngörüldüğü, poliçenin 29.07.2015 tarihinde düzenlendiği, kazanın 06.10.2015 tarihinde meydana geldiği, 2918 Sayılı Yasanın 90 ve 92. maddeleri ile ilgili Anayasa Mahkemesinin kısmi iptal kararı da dikkate alınarak somut uyuşmazlığın kısmi iptal kararının ortaya çıkardığı durum dikkate alınarak çözümlenmesi gerektiğinin kabul edildiği, suç soruşturması sırasında hazırlanan kaza tespit tutanağı, suç soruşturma evrakı ve 23.11.2017 tarihli raporda belirtildiği gibi sigortalı araç sürücüsünün kırmızı ışık ihlali yaparak %100 oranında kusurlu olacak şekilde, davacının ise kural ihlali olmaksızın kazaya neden olduklarının kabul edildiği, Ankara Üniversitesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanlığından alınan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kayıp Oranı Tespit İşleri Yönetmeliği hükümlerine göre hazırlanan 26.10.2017 tarihli raporda davacının % 15 oranında sürekli çalışma gücü kaybı oluştuğu, 6 ( altı) ayda iyileşecek şekilde yaralandığının belirlendiği, itirazlar üzerine ATK 2.İhtisas Kurulundan alınan ve Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındaki Yönetmelik hükümlerine göre hazırlanan 08.04.2019 tarihli rapora göre ise davacının % 5 oranında sürekli çalışma gücü kaybına uğradığı, yaralanmaların 6 (Altı) ayda iyileşeceğinin tespit edildiği, iki rapor arasındaki aykırılığın giderilmesi için ATK 2.İhtisas Üst Kurulundan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındaki Yönetmelik hükümlerine göre hazırlanan 21.07.2020 tarihli raporda da yine davacının % 5 oranında sürekli çalışma gücü kaybına uğradığı, yaralanmaların 6 (Altı) ayda iyileşeceği tespitinin yapıldığı, kazanın 06.10.2015 tarihinde meydana geldiği, bu tarihte Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındaki Yönetmelik hükümlerinin yürürlükte olduğu, ATK 2. İhtisas ve yine aynı dairenin üst kurulu tarafından bu yönetmelik hükümlerine göre hazırlandığı ve davacıdaki yaralanmalar ile uyumlu olduğu için davacının davaya konu kaza nedeni ile % 5 oranında sürekli çalışma gücü kaybına uğradığı, yaralanmaların 6 (Altı) ayda iyileşeceğini belirleyen raporların hüküm kurmaya elverişli olduğunun kabul edildiğini, dava açılmadan önce davacı tarafından yapılan başvurunun incelemesi sonucu davacıya sürekli iş göremezlik zararlarının karşılığı olmak üzere 09.12.2016 tarihinde 86.903,14 TL ödeme yapıldığı, yapılan ödemenin yetersiz olduğunu ileri sürenlerin 2918 Sayılı yasanın 111. Maddesi uyarınca iki yıl içerisinde ödemenin yetersizliği gerekçe gösterilerek tazminat talep etmesi ya da dava açmasının mümkün olduğu, somut olayda ödeme 09.12.2016 tarihinde yapılmış olup henüz iki yıllık süre dolmadan 27.12.2016 tarihinde dava açıldığı için sürekli iş göremezlik talebi ile ilgili olarak da değerlendirme yapılması gerektiğinin kabul edildiği, Anayasa Mahkemesinin 2918 Sayılı yasanın 90 ve 92. Maddeleri ile ilgili kısmi iptal kararı dikkate alınarak tazminat hesabının yeniden ve bu karar doğrultusunda değerlendirilmesi gerekli olup, bu amaçla daha önce rapor düzenleyen bilirkişiden 06.04.2021 tarihli ek rapor alındığı, bu rapor ile davacının yaşam süresi için TRH-2010 tablosu esas alınarak 1.8 teknik faiz uygulanmaksızın yapılan hesaplamaya göre sürekli iş göremezlik zararının 58.312,58 TL olduğu, dava açılmadan önce bu zarar için 86.903,04 TL ödeme yapılmakla davacının bu zararının tamamen karşılandığı, bu nedenle davacının talep edebileceği sürekli iş göremezlikten kaynaklanan alacağı bulunmadığının kabul edildiği, davacı vekili 15.04.2021 tarihli ıslah dilekçesi ile, sürekli iş göremezlik alacağı yönünden bilirkişinin kaza tarihinde yürürlükte olmayan yönetmelik hükümlerine göre hazırlamış olması nedeni ile hükme esas alınmayan ve çalışma gücü kayıp oranını %15 olarak gösteren raporunu esas alıp seçenek olarak belirlenen 199.112,05 TL sürekli iş göremezlik alacağının da tahsilini talep etmiş ise de, çalışma gücü kayıp oranın kaza tarihinde yürürlükte olan yönetmelik hükümlerine göre belirlenmesi gerektiği, bu yönetmeliğin ise Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındaki Yönetmelik hükümleri olduğu, bu yönetmeliğe göre belirlenen sürekli çalışma gücü kayıp oranı dikkate alındığında davacının oluşan sürekli iş göremezlik zararının üzerinde davadan önce ödeme yapıldığı için bu tazminat isteminin tamamının reddi gerektiği, geçici iş göremezlik zararı yönünden yapılan değerlendirmede; davacının devlet memuru olarak çalıştığı, iyileşme döneminde yapılan ücret ödeme belgeleri ile daha önceki ücret ödeme belgeleri kıyaslandığında davacının sadece nöbet tutamadığı için nöbet ücreti kaybı alamadığı, altı aylık iyileşme döneminde oluşan toplam nöbet ücreti alacağının ise 3.984,81 TL olduğu, bu zararın poliçe kapsamında davalı tarafından giderilmesi gerektiği davacının dava açılmadan önce sigorta şirketine 04.03.2016 tarihinde başvuru yapmış ve 8 iş günlük sürenin tamamlanması sonrası 17.03.2016 tarihinde davalının temerrüdünün gerçekleştiği, sigortalı aracın temin edilen ruhsat örneğine göre hususi nitelikli olarak kayıtlı olması nedeni ile davacı alacağına yasal faizi uygulanması gerektiği kabul edilerek davanın kısmen kabulüne, geçici iş göremezlik süresi içerisinde nöbet tutulamamasından kaynaklanan 3.984,81 TL zararın 17.03.2016 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınıp davacıya ödenmesine, sürekli iş göremezlik zararı ile ilgili talebin reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ;
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, davacının geçirdiği trafik kazası nedeniyle uğradığı zararın tazmini için açtıkları davada, hem Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği (% 15 oranlı), hem de Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındaki Yönetmelik esaslarına göre (%5 oranlı) ayrı ayrı maluliyet raporu alındığını, Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındaki Yönetmelik esaslarına göre belirlenen %5 oranlı rapor doğrultusunda hazırlanan aktüerya raporuna göre davadan önce yapılan ödeme göz önüne alındığında davacının kalıcı iş göremezlik tazminatı alacağının bulunmadığının anlaşıldığını, dava henüz devam ederken 2918 sayılı KTK’nun 90 ve 92. maddelerinde 6704 sayılı yasa ile getirilen düzenlemeler AYM’nin 2019/40 Esas – 2020/40 K. Sayılı 17.07.2020 tarihli kararı ile iptal edildiğini, bunun üzerine taraflarınca %15 oran içeren Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği esaslarına göre yeniden aktüer hesabı yapılmasına ilişkin talepte bulunulduğunu, talepleri doğrultusunda hazırlanan aktüerya ek raporuna göre 203.096,86 TL bakiye tazminat alacaklarının olduğunun hesaplandığını ve bu doğrultuda bedel artırım dilekçesi sunduklarını, ancak davanın Anayasa Mahkemesinin iptal kararına tamamen ters olacak şekilde kalıcı iş gücü tazminatı açısından reddedildiğini, redde gerekçe olarak; “Kazanın 06.10.2015 tarihinde meydana geldiğine, bu tarihte Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındaki Yönetmelik hükümlerinin yürürlükte olduğuna, ATK 2. İhtisas ve yine aynı dairenin üst kurulu tarafından bu yönetmelik hükümlerine göre hazırlandığına, bu yönetmeliğe göre alınan aktüer raporuna göre bakiye alacağımızın bulunmadığına” dayanıldığını, bu gerekçenin tamamen hatalı olup Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine göre yapılan hesaplama doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini, gerek poliçe düzenleme ve gerekse kaza tarihinin 2918 Sayılı Yasanın 90 ve 92. maddelerinde 6704 sayılı yasa ile getirilen düzenleme tarihinden önce olduğunu, kaldı ki 2918 Sayılı Yasanın 90 ve 92. maddelerinde 6704 sayılı yasa ile getirilen düzenlemelerin AYM’nin 2019/40 Esas – 2020/40 K. Sayılı 17.07.2020 tarihli kararı ile iptal edilmiş olması ve bu kapsamda sigortacının sorumluluğunun 2918 Sayılı Yasanın 92. maddesinde sayılan teminat dışı haller haricinde, TBK’nun 54. maddesi kapsamındaki işletenin sorumluluğuna göre belirlenecek olması, işletenin sorumluluğunun Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine göre tespit edildiği durumda, gerçek zarardan sorumlu olan sigortacının sorumluluğunun farklı bir yönetmelik ile belirlenmesinin mümkün olmadığını, kaza öncesinde, kaza sonrasında ve halen yürürlükte olan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğinin uygulanması gerektiğini, davanın reddi nedeniyle davalı lehine takdir edilen nispi vekalet ücreti de hatalı olduğunu, davalı lehine 22.387,84 TL vekalet ücreti takdir edildiğini, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin m.13.(3)((4) maddesi düzenlemesine göre; maddi tazminat istemli davanın kısmen reddi durumunda, karşı taraf vekili yararına tarifenin üçüncü kısmına göre hükmedilecek ücret, davacı vekili lehine belirlenen ücreti, tamamen reddi halinde ise maktu ücreti geçemeyeceğini, gerekçeli kararda kalıcı iş gücü tazminatı talebimiz tümden reddedildiği için davalı taraf lehine ret vekalet ücretinin lehlerine takdir edilen vekalet ücretini geçmemesi veya en fazla maktu ücret olarak belirlenmesi gerekmekte iken davalı lehine 22.387,84 TL vekalet ücreti takdir edilmesinin hatalı olduğunu ileri sürmüştür.
Davalı vekili katılma yoluyla verdiği istinaf başvuru dilekçesinde, davacının geçici iş göremezlik tazminatı talebinin sigorta teminatı kapsamı dışında kaldığından geçici iş göremezlik tazminatı yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini, bu kapsamda 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlar kapsamında teminat türleri ve kapsamının belirlendiğini, Genel şartlar kapsamında belirlenen teminat türleri ve içerikleri içinde geçici iş göremezlik dönemine ilişkin sigorta şirketinin ödemekle yükümlü olduğu bir geçici iş göremezlik tazminatının söz konusu olmadığını, mahkemece davacının maaş ve döner sermaye geliri yönünden bir kaybının olmadığı fakat nöbet tazminatı olarak olarak 3.984,81 TL geçici iş göremezlik tazminatı talebinin olabileceğine yönelik değerlendirme yapılarak davanın yalnızca bu talep yönünden kabulüne karar verildiğini, ancak davacının geçici iş göremez halde bulunduğu 6 ay için tutamadığı farazi nöbetler gözetilerek lehine geçici iş göremezlik tazminatı hükmedilmesinin kabulünün mümkün olmadığını ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE;
Davacı vekilinin ve davalı vekilinin HMK.nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava trafik kazasında yaralanmadan kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili, davalının zorunlu mali sorumluluk sigortacısı olduğu aracın, davacının idaresindeki araca çarparak davacının yaralanmasına neden olduğunu belirterek maddi tazminat talep etmiş mahkemece sürekli iş göremezlik tazminatı talebinin reddine geçici iş göremezlik tazminatı talebinin kabulüne karar verilmiştir.
Davalı vekili geçici iş göremezlik tazminatından sorumlu olmadıklarını ileri sürmüştür.
Dava konusu kaza 06.10.2015 tarihinde meydana gelmiş, davalı … Sigorta Anonim Şirketi tarafından zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesi 29.07.2015-2016 tarihleri arasında geçerli olmak üzere düzenlenmiştir.
Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları 14 Mayıs 2015 gün 29355 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak 01 Haziran 2015 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Olay tarihi olan 06.10.2015 tarihinde yürürlükte bulunan 2918 Sayılı KTK.nın 90. Maddesinde “Maddi ve manevi tazminat; “Maddi tazminatın biçimi ve kapsamı ile manevi tazminat konularında Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.”düzenlemesi mevcuttur. KTK.nın 90. Maddesinin atıf yaptığı 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununda Haksız Fiillerden Doğan Borç İlişkileri bölümünün zararın belirlenmesine ilişkin TBK.nın 55. Maddesinde ise “ Destekten yoksun kalma zararları ile bedensel zararlar, bu Kanun hükümlerine ve sorumluluk hukuku ilkelerine göre hesaplanır. Kısmen veya tamamen rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri ile ifa amacını taşımayan ödemeler, bu tür zararların belirlenmesinde gözetilemez; zarar veya tazminattan indirilemez. Hesaplanan tazminat, miktar esas alınarak hakkaniyet düşüncesi ile artırılamaz veya azaltılamaz.Bu Kanun hükümleri, her türlü idari eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerin yol açtığı vücut bütünlüğünün kısmen veya tamamen yitirilmesine ya da kişinin ölümüne bağlı zararlara ilişkin istem ve davalarda da uygulanır.”denilmiş, yine TBK’nın Tazminatın Belirlenmesi başlıklı 51. Maddesinde “ Hâkim, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirler.” denilmiş olmakla tazminatın somut olarak hesaplanmasına ilişkin düzenlemeler bulunmadığından tazminatın belirlenmesinde uygulanacak ilkeler Yargıtay’ın trafik kazalarından kaynaklanan tazminat davalarına bakan Hukuk Dairelerinin içtihatları ile belirlenmiştir.
Olay tarihinden sonra yürürlüğe giren2918 sayılı Karayolları Trafik kanunun 90. Maddesinde “Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun ve genel şartlarda düzenlenmeyen hususlar hakkında 11.1.2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.” Şeklindeki düzenleme ve 92/i maddesinde yer alan “Bu Kanun çerçevesinde hazırlanan zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları ve ekleri ile tanımlanan teminat içeriği dışında kalan talepler.” düzenlemesi Anayasa Mahkemesinin 17.7.2020 tarih 2019/40 E-2020/40 K. sayılı kararı ile Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresi ile ikinci cümlesindeki “…ve genel şartlarda…” ibaresi ve 92. Maddenin (i) bendinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar verilmiştir.
Bu durumda davacının zararının ve zararın kapsamının 2918 sayılı KTK.nın ve 6098 sayılı TBK.nın haksız fiile ilişkin hükümlerine ve Yargıtay uygulamalarına göre belirlenmesi gerekir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun Bedensel zarar başlıklı 54. Maddesinde “ Bedensel zararlar tedavi giderleri, kazanç kaybı, çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar ve ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar olarak belirtilmiş ve bedensel zarara uğrayan kimse tamamen veya kısmen çalışamamasından ve ilerde ekonomik yönden uğrayacağı yoksunluktan kaynaklanan zarar ve ziyanı ile bütün masraflarını zarar verenlerden isteyebileceği belirtilmiştir.
Bunlar doktrin ve Yargıtay uygulamaları ile; geçici iş göremezlik nedeniyle iş ve kazanç kaybı, sürekli iş göremezlik (kalıcı sakatlık ya da maluliyet) nedeniyle çalışma gücü ve kazanç kaybı, tedavi giderleri ve tüm iyileşme sürecinde yapılan her türlü masraflar ve ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar olarak kabul edilmektedir. Geçici iş göremezlik tazminatı, yaralanan kişinin iyileşme süresince çalışamaması nedeniyle ortaya çıkan zararı olup 2918 sayılı KTK.nın 98. Maddesinde belirtilen sağlık hizmet bedeli sayılamayacağı gibi iyileşme süresince meydana gelen ve TBK.nın 54. Maddesinde de sayılan bu zarardan zarar sorumluları KTK.nın 85. Maddesi ve 91. Maddesi gereğince araç işleteni ve zorunlu mali sorumluluk sigortası sorumlu olduğundan ve KTK.nın 98. Maddesinde belirtilen SGK’nın sorumlu olduğu sağlık hizmet bedeli kapsamında geçici iş göremezlik zararı ve bakıcı gideri bulunmadığından ve yasa ile düzenlenmeyen hususun zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları ile düzenlenmesi mümkün olmadığı gibi, kanun maddesine aykırı genel şart hükümleri de getirilemeyeceğinden davalı sigorta şirketinin geçici iş göremezlik zararından sorumlu tutulmasında usul ve yasaya aykırı bir yön görülmediğinden davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1.maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
Davacı vekilinin istinaf sebeplerinin incelenmesinde; Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarına göre haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması halinde, zararın kapsamının belirlenmesi açısından maluliyetin varlığı ve oranının belirlenmesi gerekmektedir. Söz konusu belirlemenin ise Adli Tıp Kurumu veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşların çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir.
Maluliyete ilişkin alınacak raporların 11.10.2008 tarihinden önce Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11.10.2008 tarihi ile 01.09.2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01.09.2013 tarihi ile 01.06.2015 tarihleri arasında Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği, 01.06.2015 tarihi ile 20.02.2019 tarihleri arasında Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik, 20.02.2019 tarihinden sonra da Erişkinler için Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir.
Mahkemece Yargıtay uygulamalarına uygun olarak olay tarihinde yürürlükte olan Özürlülük Ölçütü Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre düzenlenen maluliyet raporu ile belirlenen %5 maluliyet oranına göre TRH 2010 yaşam tablosu ve progresif rant yöntemi kullanılarak hesaplama yapılan bilirkişi raporunun hükme esas alınmasında ve buna göre davacının zararının davalı sigorta şirketi tarafından davadan önce yapılan ödeme ile karşılandığının anlaşılmasına göre sürekli iş göremezlik tazminatı talebinin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Mahkemece davacının sürekli iş göremezlik tazminat talebinin reddine karar verildiğine göre yargılamada vekil ile temsil edilen davalı sigorta şirketi lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/3. Maddesinde “Maddi tazminat istemli davanın kısmen reddi durumunda, karşı taraf vekili yararına bu Tarifenin üçüncü kısmına göre hükmedilecek ücret, davacı vekili lehine belirlenen ücreti geçemez” düzenlemesi gereğince mahkemece maddi tazminat talebinin kısmen kabulüne karar verilerek davacı lehine 3.984,81 TL vekalet ücretine hükmedildiğine göre davalı lehine de aynı miktarı geçememek üzere vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken maddi tazminatın reddedilen miktarı üzerinden belirlenen vekalet ücretine hükmedilmesi doğru görülmediğinden davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf başvurusunun kabulü gerekmiştir.
Açıklanan nedenlerle davalı sigorta şirketi vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1.maddesi gereğince esastan reddine, davacı vekilinin sair istinaf sebeplerinin reddi ile vekalet ücretine yönelik istinaf sebebinin kabulü ile ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, HMK.nın 353/1.b.2 maddesi gereğince davalı lehine hükmedilen vekalet ücreti düzeltilerek kesinleşen yönler korunarak yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
I-Davalı sigorta şirketi vekilinin İstinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1.b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
II-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının KALDIRILMASINA,
HMK’nın 353/1.b.2.maddesi gereğince YENİDEN ESAS HAKKINDA HÜKÜM KURULMASINA,
Buna göre;
1-Davanın KISMEN KABULÜNE,
Geçici iş göremezlik süresi içerisinde nöbet tutulamamasından kaynaklanan 3.984,81 TL zararın 17.03.2016 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınıp davacıya ödenmesine,
Sürekli iş göremezlik zararı ile ilgili talebin reddine,
2-Alınması gereken 272,20 TL karar ve ilam harcının peşin alınan 29,20 TL ve ıslah harcı olarak yatırılan 693,00 TL toplamı 722,20 TL’den mahsubu ile artan 450,00 TL’nin karar kesinleştiğinde ve istemi halinde davacıya iadesine.
3-Davacı tarafından yatırılan 29,20 TL başvurma harcı, 722,20 TL peşin harç (ıslah harcı dahil) olmak üzere toplam 751,40 TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine.
4-Davacı lehine hüküm tarihindeki AAÜT’si uyarınca hesaplanan 3.984,81 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine.
5-Davacı tarafından yapılan tebligat ve posta gideri 373,70 TL ve bilirkişi ücreti 1.000,00 TL olmak üzere toplam 1.373,70 TL yargılama giderinden davanın kabul ve ret oranına göre takdiren 26,95 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, artan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına.
6-Davalı vekil yargılamada vekil ile temsil edildiğinden reddine karar verilen maddi tazminat miktarı üzerinden karar tarihinde (2021) yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/3.maddesi gereğince belirlenen 3.948,81 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalı sigorta şirketine ödenmesine,
7-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığına,
8-Karar kesinleştiğinde kullanılmayan gider avansı kalması halinde bildirilecek hesap numarası olur ise hesaba, hesap numarası bildirilmez ise gider avansından karşılanmak koşulu ile posta havalesi ile yatıran tarafa İADESİNE,
III-İSTİNAF BAŞVURUSU NEDENİYLE YAPILAN HARÇ VE MASRAFLAR YÖNÜNDEN;
1-Davacı tarafından yatırılan 59,30 TL istinaf karar harcının talebi halinde davacıya iadesine,
2- Harçlar Kanunu gereğince davalıdan alınması gereken 272,20 TL istinaf karar ve ilam harcından peşin alınan 68,05 TL nın mahsubu ile kalan 204,15 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir olarak kaydedilmesine,
3-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan 162,10 TL başvuru harcı ve 78,50 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
5-Taraflarca yatırılan delil ve gider avansından kullanılmayan kısım var ise HMK’nun 333. maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 361/1 maddesi uyarınca kararın usulen tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da TEMYİZ YOLU AÇIK olmak üzere 15/12/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan
Üye
Üye
Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.