Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/1732 – 2023/868
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2021/1732
KARAR NO : 2023/868
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA BATI ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 03/06/2021
NUMARASI : 2019/543 Esas 2021/395 Karar
DAVACILAR
VEKİLİ
DAVALI :
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
KARAR TARİHİ : 10/11/2023
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 01/12/2023
Mahalli mahkemesinden verilen karara karşı davacı vekili ile davalı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili, 27.05.2019 tarihinde davalıya zorunlu mali mesuliyet sigorta poliçesi ile sigortalı dava dışı …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı araçla davacının sevk ve idaresindeki bisiklete çarpması sonucu meydana gelen trafik kazasında davacının yaralandığını ve malul kaldığını, geçici ve sürekli iş göremezlik zararına uğradığını, kazadan sonra bakıcı yardımına ihtiyacı olduğunu, ayrıca tedavi gördüğü hastanelere gidip gelirken ulaşım masrafı yapmak durumunda kaldığını,davalıya 25.06.2019 tarihinde başvurmalarına rağmen ödeme yapılmadığını belirterek HMK’nun 107 maddesi gereğince fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile sürekli ve geçici işgöremezlik tazminatı,bakıcı gideri ve ulaşım gideri olmak üzere toplam 7.000 TL maddi tazminatın temerrüt itibaren işleyecek avans faizi tahsiliyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili; … plakalı aracın 30.04.2019-30.04.2020 tarihleri arasında 360.000 TL limitle davalı şirkete zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesi ile sigortalı olduğunu davaya konu kazada sigortalı araç sürücüsünün kusuruz olup davalı şirketin sorumluluğunun bulunmadığını, davayı kabul anlamına gelmemek kaydıyla, davacının müterafik kusuru ve tarafların kusur oranları ile davacının maluliyeti yönünden ATK’dan rapor alınmasını, geçici iş göremezlik zararının teminat dışı olduğunu, davacının kaza tarihinden itibaren faiz isteminin haksız olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, davanın trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat talebine ilişkin olduğu, davaya konu trafik kazasındaki kusur durumunun tespiti bakımından dosyanın bilirkişiye tevdi edildiği düzenlenen 10.12.2020 tarihli raporda özetle; bisiklet sürücüsü davacı …’nün 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 52. ve 57.Maddelerine aykırı davranışlarının tespit edildiği, … plakalı aracın sürücüsü …’ın ise 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun 52.Maddesine aykırı davranışlarda bulunduğu yönünde görüş ve kanaati bildirildiği, ceza dosyası kapsamında, Ankara ATK Trafik İhtisas Dairesinden aldırılan 22.08.2019 tarihli raporda kamyonet sürücüsü …’ın tali kusurlu, bisiklet sürücüsü …’nün asli kusurlu olduğunun belirlendiği, davacının maluliyet durumunun tespiti amacıyla AÜTF Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığınca düzenlenen 08.12.2020 tarihli raporda; davacının 27.05.2019 tarihli yaralanması nedeniyle, Özürlülük Ölçütü Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre kişinin özür oranının %0 (yüzdesıfır) olduğu, erişkin olması halinde 9 (dokuz) ay süre ile iş göremezlik halinde kalacağı, 2 (iki) ay süresince başkasının yardımına ihtiyaç duyduğu, devamlı surette başka birinin bakımına muhtaç olmadığının bildirildiği, aktüerya uzmanı bilirkişi tarafından düzenlenen 24.03.2021 tarihli raporda; küçük …’nün 27.05.2019 tarihinde meydana gelen kaza sonucu oluşan yaralanması nedeniyle özür oranının %0 ( yüzde sıfır) olduğu tespit edildiğinden sürekli iş göremezlik nedeni ile oluşan herhangi bir maddi zararının bulunmadığı, davacı küçüğün kaza tarihinde 13 yaşında olduğu ve gelir getiren bir işte çalışmadığı anlaşılmakla, davacının mahrum kaldığı bir kazancı söz konusu olamayacağından, geçici iş göremezlik tazminatı talep edemeyeceği, ancak, Mahkemede aksi kanaat hasıl olması halinde, geçici iş göremezlik efor kaybı nedeni ile oluşan maddi zararının 16.983,60 TL (takdire bağlı) olduğu, bakıcı gideri nedeniyle oluşan maddi zararının ise, 5.116,80 TL olduğu, davacı tarafın, tedavi ve ulaşım giderine ilişkin alacak talebinin, davacının yaralanma şekli ve iyileşme sürecine göre doktor bilirkişi tarafından değerlendirilmesi gerektiğinin bildirildiği, iddia, savunma, benimsenen kusur durumuna ilişkin 10.12.2020 tarihli, davacı küçüğün iş göremezlik durumuna ilişkin 08.12.2020 tarihli, tazminat hesabına ilişkin 24.03.2021 tarihli rapor ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde 27.05.2019 tarihinde bisiklet sürücüsü …’nün yönetimindeki bisiklet ile Savunma Caddesini takiben geldiği dört yönlü Uçar Caddesi kavşağı, kavşak alanı içinde seyrine göre sol tarafından Uçar Caddesini takiben Savunma Caddesi kavşağına gelen sürücü … yönetimindeki … plakalı araç ile kavşak alanı içinde çarpışması sonucu yaralanmalı trafik kazasının meydana geldiği, kazanın oluşumunda … plakalı araç sürücüsünün aracın seyri sırasında önleyici tedbir eksikliği göstermesi nedeniyle kusurlu olduğu, davacı bisiklet sürücüsünün kavşaklarda geçiş önceliğine uymama nedeniyle kusurlu olduğu, … plaka sayılı aracın 30.04.2019-30.04.2020 devresi içinde davalı … Sigorta AŞ nezdinde ZMSS poliçesiyle sigortalı olduğu, davacının yaralanması sonucu özür oranının % 0 olduğu, erişkin olması halinde 9 ay süre ile iş göremezlik halinde kalacağı, 2ay süre ile bakıcı ihtiyacının olduğu, davacının kaza tarihinde 13 yaşında olduğu ve gelir getiren bir işte çalışmadığı anlaşıldığından, davacının mahrum kaldığı bir kazancı söz konusu olamayacağından, geçici iş göremezlik tazminatı talep edemeyeceği, maluliyet oranı bulunmadığından sürekli iş göremezlik tazminatı da talep edemeyeceği, bakıcı gideri yönünden açtığı davasında ise haklı olduğu sonuç ve kanaatine varılarak davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine, 5.116,80 TL bakıcı gideri tazminatının 08.07.2019 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı sigorta şirketinden tahsili ile davacıya ödenmesine, sigorta şirketinin sorumluluğunun poliçe limitleriyle sınırlı tutulmasına, davacının diğer maddi tazminat taleplerinin reddine karar verilmiş; hükme karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde; davacı …’nün bisiklet kullanırken 27.05.2019 tarihinde saat 17.45 sularında Savunma Caddesini takiben geldiği dört yönlü Uçar Caddesi kavşağı, kavşak alanı içinde seyrine göre sol tarafından Uçar caddesini takiben Savunma Caddesi kavşağına gelen davacının caddeyi geçeceği zaman önce sağına sonra soluna bakarken sürücü … yönetimindeki … plakalı araç ile kontrolsüz bir şekilde kavşak alanına girerken hız sınırını aşarak davacının kullandığı bisikletin ön tekerine çarptığını, kazadan dolayı davacının yere düşerek yaralandığını, mahkemece verilen kararın haksız ve hukuki mesnetten yoksun olduğunu geçici iş göremezlik süresi için geçici güç kaybı tazminatına hükmedilmesi gerekirken, hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacı küçüğün kaza tarihinde 13 yaşında ve öğrenci olduğu, çalışmadığı ve gelirinin bulunmadığından bahisle geçici iş göremezlik tazminatı talep edemeyeceği değerlendirmesi yapılmış olmasının yasaya aykırı olduğunu, kazanç kaybı olmasa bile, salt güç kaybına uğramış olmak, tedavi ve iyileşme süresi içinde günlük yaşamını sıkıntılı bir biçimde geçirmek, bir takım zorluklara katlanmak “geçici işgücü tazminatı” istemek için haklı neden olduğunu,Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarında da benimsendiği üzere, hangi yaşta olursa olsun beden gücü kaybına uğrayan kişilerin bir işi, mesleği, kazancı olmasa bile; bu kimse bir çocuk olsa dahi, günlük yaşamlarını sürdürürken, günlük işlerini yaparken emsallerine göre daha fazla güç (efor) harcayacak olmaları nedeniyle güç (efor) kaybı tazminatı isteme hakkı bulunduğunun kabul edildiğini (emsal Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 2013/13253 Esas, 2014/18409 Karar 11.12.2014 Tarihli kararı, 17.Hukuk Dairesi 2013/9064 Esas, 2014/8672 Karar Sayılı 29.05.2014 Tarihli kararı) dolayısıyla davacının 9 aylık geçici iş göremezlik süresi içinde, günlük yaşamını sürdürürken, zorunlu ihtiyaçlarını giderirken yaşıtlarına göre daha fazla güç (efor) sarf edeceğinden söz konusu geçici iş göremezlik süresi için geçici güç kaybı tazminatına hükmedilmesi gerektiğini,
Davacının tedavi süresi boyunca ödemek zorunda kaldığı ulaşım giderleri yönünden karar verilmediğini, tedavi gördüğü hastanelere gidip gelir iken ciddi bir ulaşım masrafı yapmak durumunda kaldığını,dava dilekçemizde tedavi süresi boyunca ödenmek zorunda olunan ulaşım giderleri zararının ne kadar olduğunun tespitinin istenmesine rağmen, hükme esas alınan bilirkişi raporunda gerekli hesaplama yapılmadığını ulaşım giderine hükmedilmediğini, bu hususta Yargıtay’ın görüşleri açık olup, hastanede yapılan giderlerin SGK sorumluluğunda olduğu, buna karşılık hastane dışında yapılan giderlerin ise yine tedavi gideri olmakla birlikte bu kalem giderin hastane dışında yapılan gider olması yasanın kapsamına girmediği, bu giderlerden SGK’nın değil sigorta şirketlerinin sorumlu olduğu ve bu giderlerin sağlık/tedavi gideri başlığı altında sigorta şirketlerince ödeneceğinin belirtildiğini, (emsal Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin E.2014/14601, K.2016/11416,Yargıtay 17. Hukuk Dairesi, 2013/19092 Esas, 2014/10800 Karar Sayılı, 07.07.2014 Karar Tarihli kararı) davalı sigorta şirketinin geçici iş göremezlik tazminatı ve ulaşım giderinden sorumlu olacağını belirterek istinaf isteminin kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı … Sigorta AŞ vekili istinaf dilekçesinde,meydana gelen kaza nedeniyle bakıcı gideri tazminatından davalı şirketin değil Sosyal Güvenlik Kurumun sorumlu olduğunu bu nedenle hesaplanan bakıcı gideri tazminatına hükmedilmesinin yasaya aykırı olduğunu, davalı şirketin sorumluluğundan bahsedebilmek için, öncelikle sigortalı araç sürücüsünün kusurunun ispat edilmesi gerektiğini, adli tıp trafik ihtisas dairesinden kusur raporu alınmadan karar verilmesinin doğru olmadığını, dava konusu olayda müterafik kusur durumunun araştırılmasını, BK.nun 52.maddesi hükmüne göre, zarar gören taraf zararın doğmasına veya zararın artmasına sebep olmuş ise hakimin zarar ve ziyan miktarını indirebileceğini veya tümüyle kaldırabileceğini,somut olayda, karşı araç sürücüsü olan davacı …’nün takılması zorunlu olan kask ve koruyucu tertibatları takıp takmadığının belirsiz olduğunun kaza tespit tutanağından görüldüğünü,davacının kask ve koruyucu tertibatları takmaması sebebi ile müterafik kusurlu olduğu tartışmaz olup davacının kaza sırasında kask ve koruyucu tertibatları taktığını ispat etmesi gerektiğini, kask ve koruyucu tertibatların takılmaması sebebi ile olayda müterafik kusur durumunun mevcut olduğu kabul edilerek hesaplanacak tazminattan tenzilat yapılması gerektiğini,dava konusu olayda müterafik kusur olup olmadığını incelemeden karar vermesinin eksik incelemeye dayalı olduğunu, kabul anlamına gelmemekle birlikte hükmedilmesi gereken faizin yasal faiz olduğunu belirterek istinaf isteminin kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
HMK’nın 355. maddesi gereğince davacı vekili ile davalı vekilinin istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve istinaf edenlerin sıfatına göre dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava, davacının yaralanması ile sonuçlanan trafik kazasından kaynaklanan geçici ve sürekli işgörmezlik tazminatı, bakıcı gideri ve ulaşım giderinin karşı aracın ZMSS şirketinden tahsili istemine ilişkindir.
Davacı vekili, 27.05.2019 tarihinde davalıya zorunlu mali mesuliyet sigorta poliçesi ile sigortalı dava dışı …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı araçla davacının sevk ve idaresindeki bisiklete çarpması sonucu meydana gelen trafik kazasında davacının yaralandığını ve malul kaldığını, geçici ve sürekli iş göremezlik zararına uğradığını, kazadan sonra bakıcı yardımına ihtiyacı olduğunu, ayrıca tedavi gördüğü hastanelere gidip gelirken ulaşım masrafı yapmak durumunda kaldığını, davalıya 25.06.2019 tarihinde başvurmalarına rağmen ödeme yapılmadığını belirterek HMK’nun 107 maddesi gereğince fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile sürekli ve geçici işgöremezlik tazminatı, bakıcı gideri ve ulaşım gideri olmak üzere toplam 7.000 TL maddi tazminatın temerrüt itibaren işleyecek avans faizi tahsiliyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş; mahkemece oransal kusur belirlenmesi yapılmadan davacının asli, davalı sigortalı araç sürüsünün tali kusurlu olduğu,davacının yaralanması sonucu özür oranının % 0 olduğu, erişkin olması halinde 9 ay süre ile iş göremezlik halinde kalacağı, 2 ay süre ile bakıcı ihtiyacının olduğu, davacının kaza tarihinde 13 yaşında olduğu ve gelir getiren bir işte çalışmadığı, davacının mahrum kaldığı bir kazancı söz konusu olamayacağından, geçici iş göremezlik tazminatı talep edemeyeceği, maluliyet oranı bulunmadığından sürekli iş göremezlik tazminatı da talep edemeyeceği, bakıcı gideri yönünden açtığı davasında ise haklı olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine, 5.116,80 TL bakıcı gideri tazminatının 08.07.2019 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı sigorta şirketinden tahsili ile davacıya ödenmesine, sigorta şirketinin sorumluluğunun poliçe limitleriyle sınırlı tutulmasına, davacının diğer maddi tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir. Davacı vekili geçici işgöremezlik ve ulaşım gideri,davalı vekili kusur, müterafik kusur, bakıcı gideri ve faiz türüne yönelik istinaf sebepleri ileri sürmüştür.
1-Hakim tarafından maddi tazminat miktarı belirlenirken; tarafların kusur durumlarının dikkate alınması gerekmektedir. “Kusur” TBK 51/1.maddede de belirtildiği üzere, mutlaka kusur belirlemesi yapılması gerektiği açıktır. 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK ile kusur tespitinin oran üzerinden yapılması sisteminden vazgeçilerek, asli – tali kusur düzenlemesi kabul edilmiştir. Buna göre, ceza yargılamasında oran belirlenmeksizin yapılan kusur tespitinin hukuk hakimi açısından yetersiz kaldığı durumlar olabilecektir. Zira asli ve tali kusurun oranları sayısal olarak (100 ya da 8 üzerinden yapılan değerlendirmede) farklılık arz edebileceği için, hükmedilecek tazminat rakamları da belirlenecek oranlara göre değişecektir. Örneklemek gerekirse; ceza yargılamasında sadece “tali kusur” olarak kabul edilen oran, hukuk yargılamasında (varsayımsal olarak) %1 ile %49 arasındaki bir oran olabilecektir. Tazminat değerlendirmesi yapılırken de %1 kusur ile %49 kusur arasında çok farklı değerlendirme yapılması gerektiği açıktır.
Somut olayda, mahkemece kusur yönünden bilirkişiden rapor alınmış ise de raporun oran içermediği, kesinleştiği belli olmayan ceza dosyasında ATK’dan alınan 22.08.2019 tarihli kusur raporunun da oran belirtilmeden, davacının asli kusurlu, davalı sürücünün tali kusurlu olduğunun belirlendiği,eldeki davada mahkemece oran belirlenmeden davacının asli davalı sigortalı araç sürüsünün tali kusurlu olduğu kabul edilmesine rağmen 24.03.2021 tarihli aktüer bilirkişi raporuyla belirlenen iki aylık bakıcı gideri karşılığı 5.116,80 TL ‘den kusur indirimi yapılmadan 5.116,80 TL’nin hüküm altına alınması, ayrıca “oransal” olarak kusur tespiti yapılmaksızın karar verilmesi doğru görülmemiştir.
2-Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanlığınca düzenlenen 08.12.2020 tarihli maluliyet raporunda; …nün 26.11.2019 tarihinde babası … refakatinde anabilim dalında yapılan muayenesinde; 27.05.2019 tarihinde Ankara’da bisiklet sürerken kendisine araba çarptığını, hususi araç ile Özel Lokman Hekim Hastanesi’ne götürüldüğünü, kazada beyin kanaması geçirdiğini, Dışkapı Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne ambulans ile sevk edildiğini, 1 gece yoğun bakımda takip edildiğini, ardından beyin cerrahi servisinde 2-3 gece kadar yattığını, beyin kanamasına yönelik operasyon/girişim yapılmadığını, taburculuk sonrası dönemde yaklaşık 10 defa beyin cerrahi poliklinik kontrolüne gittiğini, nöbet geçirme riski nedeniyle 3 ay kadar epanutin (fenitoin sodyum) 100mg 2*1 şekilde kullandığını, sonrasında riskin ortadan kalkması sebebiyle doktorunun ilacı bıraktırdığını, son poliklinik kontrolünün 1 ay kadar önce olduğunu, kazadan sonra hiç nöbet geçirme öyküsünün olmadığını, uyku ve iştahında değişiklik yaşamadığını, halen korkmadan bisiklet kullandığını, okul başarısında değişiklik olmadığını, arkadaşlarıyla ilişkilerinde değişiklik olmadığını, baş ağrısı veya baş dönmesi şikayeti yaşamadığını, aktif şikayetinin kazadan sonra aile içi ilişkilerinde özellikle annesine karşı çabuk sinirlenmek olduğunu ifade ettiği,yapılan fizik muayenesinde; bilincinin açık, koopere oryante olduğu, tandem yürüyüşünün doğal, kaba kraniyal sinir muayenesinin doğal, serebellar testlerinin becerikli olduğunun tespit edildiği, Çocuklar İçin Özel Gereksinim Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik” (ÇÖZGER) hükümlerinde; 5. Bölüm 14. maddesinde; “30.03.2013 tarihli ve 28603 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik ve ilgili mülga mevzuat hükümlerine çocuk bakımından yapılan atıflar bu Yönetmelik hükümlerine yapılmış sayılır.” hükmü gereğince Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerince / oran bildirir engellilik raporu düzenlenmesinin uygun olduğu kanaatine varılarak değerlendirme yapıldığı, muayene ve rapor tetkik bulguları bildirilen, 13.01.2006 doğumlu, Bedirhan Kürkcü’nün 27.05.2019 tarihli yaralanması neticesinde; Özürlülük Ölçütü Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre kişinin özür oranının ”O (yüzdesıfı) olduğu,erişkin olması halinde 9 (dokuz) ay süre ile iş göremezlik halinde kalacağı, 2(iki) ay süresince başkasının yardımına ihtiyaç duyduğu, Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği’ nin 12. Maddesine (03.08.2013-28727 sayılı resmi gazete) göre devamlı surette başka birinin bakımına muhtaç olmadığı tespit edilmiştir.
Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarına göre haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması halinde, zararın kapsamının belirlenmesi açısından maluliyetin varlığı ve oranının belirlenmesi gerekmektedir. Söz konusu belirlemenin ise Adli Tıp Kurumu veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşların çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir.
Maluliyete ilişkin alınacak raporların 11.10.2008 tarihinden önce Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11.10.2008 tarihi ile 01.09.2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01.09.2013 tarihi ile 01.06.2015 tarihleri arasında Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği, 01.06.2015 tarihi ile 20.02.2019 tarihleri arasında Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik, 20.02.2019 tarihinden sonra da Erişkinler için Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik ve Çocuklar İçin Özel Gereksinim Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik” (ÇÖZGER) hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir. Ancak Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2021/12965 E- 2022/6531K. Sayılı ve 2021/21986 E- 2023/1608 K sayılı ilamları gereğince son uygulamalara göre davaya konu kazanın meydana geldiği tarihte Çocuklar İçin Özel Gereksinim Değerlendirmesi Hakkında Yönetmeliğe göre ilgili cetvelde özür oranları olmadığından Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik yürürlükte olup bu yönetmeliğin ekinde yer alan cetvel kullanılarak düzenlemesi gerektiği belirtilmiştir. Bu durumda davacının kaza nedeniyle sürekli iş göremezliğinin bulunup bulunmadığı ve oranının belirlenmesi amacıyla kaza tarihinde yürürlükte bulunan Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümlerine ve ekindeki Özür Oranları Cetveli’ne göre rapor alınması gerekirken olay tarihinde yürürlükte bulunmayan Özürlülük Ölçütü Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine atıf yapıldığı gerekçesiyle düzenlenen raporun esas alınmış olması doğru değildir.
Davacının tedavi süresince ulaşım giderine ilişkin talebi ile davalının müterafik kusura ilişkin itirazları ve davacının yaralanması nedeniyle illiyet bağı bulunup bulunmadığı konusunda olumlu olumsuz karar verilmemesi de isabetli görülmemiştir.
Bu durumda mahkemece kusur yönünden oransal kusur oranı belirlenmesi, olay tarihindeki yasal mevzuata uygun olarak davacının maluliyetin varlığı ve oranının tespitine yönelik rapor alınarak davacının sürekli işgöremezlik, geçici işgöremezlik, bakıcı gideri ve tedavi süresince ulaşım gideri yönünden hesaplama yapılması için bilirkişiden ek rapor alınarak, davalının müterafik kusur itirazı da tartışılarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinden davacı vekili ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü gerekmiştir.
Açıklanan nedenlerle davacı vekili ile davalı vekilinin istinaf başvurusunun ayrı ayrı kabulü ile HMK’nın 353/1.a.6. maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yukarıda belirtilen esaslar doğrultusunda yeniden inceleme yapılarak ve sonucuna göre yeniden karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine, kaldırma sebebine göre davalı vekilinin sair istinaf sebeplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davacı vekili ve davalı vekilinin istinaf başvurularının ayrı ayrı KABULÜ ile; ilk derece mahkemesi kararının, HMK’nın 353/1.a-6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, kaldırma sebebine göre davalı vekilinin sair istinaf sebeplerinin şimdilik incelenmesine yerolmadığına,
2-İstinaf başvurma harcı dışında istinaf peşin harcı olarak alınan karar harcının istek halinde davacı ve davalıya iadesine,
3-İstinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesinde değerlendirilmesine,
4-Karar tebliği, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 353/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 10.11.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Başkan
Üye
Üye
Katip
* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.