Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/1635 – 2023/917
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2021/1635
KARAR NO : 2023/917
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/09/2020
NUMARASI : 2016/752 Esas 2020/390 Karar
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ : 17/11/2023
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 04/12/2023
Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI;
Davacı vekili, 02.08.2016 tarihinde davacının sevk ve idaresindeki … plakalı motorsiklete davalı sigorta şirketine zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesi ile sigortalı …’un sevk ve idaresindeki … plakalı araçla çarpması sonucu davacının yaralandığını ve malul kaldığını, davacının kusursuz olduğunu, davalıya 09.09.2016 tarihinde başvurmalarına rağmen ödeme yapılmadığını belirterek, HMK.nın 107. maddesine göre şimdilik 20.000 TL sürekli ve geçici iş göremezlik tazminatının kaza tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş; 13.02.2020 tarihli bedel arttırım dilekçesi ile 1.000 TL geçici işgöremezlik tazminatın 9.093,21 TL’ye, 19.000 TL sürekli işgörmezlik tazminatını 215.307,39 TL’ye yükselterek toplam 224.400,61 TL maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı vekili, … plakalı aracın 30.05.2016 – 30.05.2017 tarihleri arasında davalı şirket nezdinde ZMMS sigorta poliçesi ile sigortalı olup sorumluluklarının gerçek zarar, sigortalının kusuru oranında poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, davacının dava öncesi başvuru üzerine %18 maluliyet oranına göre ödeme teklifinde bulunmalarına rağmen davacı tarafından geri dönüş yapılmadığından ödeme yapılamadığını, bu nedenle davalının yargılama gideri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulamayacağını kabul anlamına gelmemek üzere kusur ve maluliyet yönünden ATK’dan, zarar yönünden aktüer bilirkişiden rapor alınmasını, dava tarihinden yasal faiz istenebileceğini belirterek davanın reddine savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece davanın trafik kazasından kaynaklanan geçici iş göremezlik ve sürekli iş göremezlik tazminatı istemine ilişkin olduğu, mahkemece yapılan yargılama ve tüm dosya kapsamı ile toplanan deliller birlikte değerlendirildiğinde; olay tarihi olan 02.08.2016 tarihinde davacının sevk ve idaresindeki … plakalı motosiklet ile dava dışı sürücü … idaresindeki … plakalı otomobilin çarpışması sonucunda maddi hasarlı, yaralamalı davaya konu trafik kazasının oluştuğu, oluşan trafik kazasında davacının ATK raporunda belirlendiği üzere engel durumuna göre tüm vücut fonksiyon kaybı oranının % 39 olduğu, kişinin dava konusu yaralanma nedeniyle iş göremezlik süresinin 9 aya kadar uzayabilecek şekilde yaralandığı, oluşan kazada davacının % 25 oranında davalı sigorta şirketine sigortalı araç sürücüsünün % 75 oranında kusurlu olduğu, alınan hesap raporuna göre davacı tarafın talep edebileceği maddi tazminat miktarının 215.307,40 TL sürekli iş göremezlik ve ayrıca 9.093,21 TL geçici iş göremezlik maddi tazminatı olduğu, davacı tarafın talebini 13.02.2020 tarihli bedel arttırım dilekçesi ile arttırdığı, davalı sigorta şirketinin sorumluluğunun kazaya karışan sigortalı araç olan … plaka sayılı araç bakımından 2918 sayılı Yasa’nın 91 ve 85. maddeleri gereğince sigortalı aracın sürücüsünün kusuru ve poliçe limiti ile sınırlı olduğu, diğer yandan 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Kara Yolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları A.5-b maddesine göre; geçici iş göremezlik tazminatı bakımından sorumluluğun Sosyal Güvenlik Kurumu’nda olup, ilgili teminat dolayısıyla sigorta şirketinin ve …nın sorumluluğu 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 98 inci maddesi hükmü gereğince sona erdirildiğine ilişkin düzenleme hep birlikte değerlendirildiğinde, davacı tarafın yasal şartları oluşan sürekli iş göremezlik tazminatı bakımından talep hakkının bulunduğu, ancak geçici iş göremezlik tazminatı açısından sorumluluğun SGK ya ait olduğu, bu nedenle geçici iş göremezlik tazminatının davalı sigorta şirketinden talebinin mümkün olmadığı gerekçesi ile, davanın kısmen kabulüne, 215.307,40 TL sürekli iş göremezlik maddi tazminatın temerrüt tarihi olan 17.09.2016 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte ve poliçe limiti ile sınırlı olmak kaydıyla davalı taraftan alınarak davacı tarafa verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru yapılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ;
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; ZMSS poliçesinde “Sakatlanma” ve “Sağlık Giderleri” teminatları bulunmakta olup; trafik kazaları sonucu meydana gelen zararlardan ZMSS Poliçesinde yazılı olan teminatlar kapsamında sigorta şirketlerinin sorumlu olduğunu ,trafik kazası nedeniyle zarara uğrayan ve sigorta şirketinden zararının karşılanmasını isteyen mağdurun, zorunlu mali sorumluluk (trafik) sigorta sözleşmesinin tarafı olmadığını, sigorta şirketinin zarar gören üçüncü kişilere karşı sorumluluğunun kanundan doğduğunu , Türk Ticaret Kanunu’nun 1484. maddesi, “(1) Sigortacı, sigortalıya karşı ifa borcundan tamamen veya kısmen kurtulmuş olsa da, zarar gören bakımından ifa borcu, zorunlu sigorta miktarına kadar devam eder. (2) Sigorta ilişkisinin sona ermesi, zarar görene karşı ancak, sigortacının sözleşmenin sona erdiğini veya ereceğini yetkili mercilere bildirmesinden bir ay sonra hüküm doğurur. (3) Zarar, sosyal güvenlik kurumları tarafından karşılandığı ölçüde sigortacının sorumluluğu sona erer.” hükmüne göre; sigortacının edim yükümlülüğünden kurtulduğu savunmasını zarar görene karşı ileri süremeyeceğini, Karayolları Trafik Kanunu’nun 95. maddesi, “Sigorta sözleşmesinden veya sigorta sözleşmesine ilişkin kanun hükümlerinden doğan ve tazminat yükümlülüğünün kaldırılması veya miktarının azaltılması sonucunu doğuran haller zarar görene karşı ileri sürülemez. Ödemede bulunan sigortacı, sigorta sözleşmesine ve bu sözleşmeye ilişkin kanun hükümlerine göre, tazminatın kaldırılmasını veya azaltılmasını sağlayabileceği oranda sigorta ettirene başvurabilir.” hükmüne göre; sigortacının tazminatın kaldırılması veya miktarının azaltılması hallerini ancak sigortalısına karşı ileri sürebileceğini, bununla birlikte; Karayolları Trafik Kanunu’nun 98. maddesinde değişiklik yapan 6111 sayılı Kanunun 59. maddesinde, “trafik kazaları nedeniyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer resmi ve özel sağlık kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedellerinin kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı” ve aynı Kanunun geçici 1. maddesinde; “Bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce meydana gelen trafik kazaları nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedellerinin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı, söz konusu sağlık hizmet bedelleri için bu Kanunun 59 uncu maddesine göre belirlenen tutarın %20’sinden fazla olmamak üzere belirlenecek tutarın üç yıl süreyle ayrıca aktarılmasıyla anılan dönem için ilgili sigorta şirketleri ve Güvence Hesabının yükümlülüklerinin sona ereceği” düzenlenmiş olup ancak; Sosyal Güvenlik Kurumunun tüm tedavi giderlerinden değil, yalnızca anılan Kanun maddeleri kapsamında kalan tedavi giderlerinden sorumlu olduğunu ,kazazedenin uğradığı geçici iş göremezlik zararı yönünden sigorta şirketlerinin sorumluluğu devam etmekte olup, bu zarar kaleminin “sağlık hizmet bedelleri” kapsamında olmadığını (emsal Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 10.02.2015 tarih ve 2013/15416 E., 2015/2380 K. sayılı kararı, Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 25.12.2014 tarih ve 2014/7525 E., 2014/19494 K. sayılı kararı, Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 16.03.2021 tarihli 2021/114 E. Ve 2021/2777 K. Sayılı ilamı) SGK’nın trafik kazası nedeniyle hangi giderlerden sorumlu olduğu KTK’nın 98. maddesinde açıkça belirtilmiş olup geçici iş göremezlik zararları “sağlık hizmet bedelleri” kapsamında olmayıp, tebliğ nitelinde olan ZMSS Genel Şartları ile SGK’ya sorumluluk yüklenemeyeceğini bu nedenle dosya kapsamında taleplerinin hepsi hakkında kabul kararı verilmesi gerekirken geçici işgöremezlik tazminatının reddinin yasaya aykırı olduğunu,
Dosya kapsamında davacı lehine 215.307,40 TL sürekli işgöremezlik tazminatına hükmedilmiş olup tazminata esas maluliyet oranının Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporu Hakkında Yönetmeliği’ne göre tespit edildiğini ve tazminat hesabı yapılırken TRH 2010 tablosunun kullanıldığını, söz konusu tazminatın hesaplanmasına esas verilerin güncel kararlara uygun olmadığını, Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinde maddi ve manevi tazminatların esasları belirlenmiş olup kanunda düzenlenmeyen hususlar için Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Genel Şartları’na atıf yapıldığını, ancak Anayasa Mahkemesi’nin 17.07.2020 tarihli 2019/40 E.- 2020/40 K. sayılı karar ile atfın iptal edildiğini, iptal kararı içerine göre sigorta şirketlerinin trafik kazalarından doğan tazminat sorumluluğunun öncelikle Karayolları Trafik Kanunu, Türk Borçlar Kanunu’nun haksız fiillere ilişkin hükümlerinin uygulanacağı, dolayısıyla trafik sigortası kapsamındaki tazminatların belirlenmesinde artık Genel Şartların kural olarak belirleyici olmayacağı, Genel Şartların sadece Karayolları Trafik Kanunu ve Borçlar Kanunu’na aykırı olmayan hükümlerinin uygulanabileceği, dolayısıyla bu karardan sonra sigorta şirketlerinin tazminat sorumluluğunu azaltan Genel Şartların birçok hükmünün uygulanamaz hale geldiğini, bu nedenle Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı sonrasında düzenlenecek maluliyet raporlarında, 01.06.2015 tarihinden itibaren uygulanan Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporu Hakkında Yönetmeliği uygulanmayacak olup dosya kapsamında … Adli Tıp Kurumu’ndan alınan maluliyet raporu belirtilen yönetmeliğe göre düzenlendiğini, aktüerya raporlarına ilişkin olarak da genel şartlar ile getirilen TRH 2010 ve 1,8 teknik faizin ve bu genel şartlarla belirlenen vergilendirilmiş belgeli gelir, olmadığı takdirde asgari ücretin kazanç olarak nazara alınacağı düzenlemesinin uygulanma ihtimali kalmadığı gözetilerek Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 1989/4-586 Esas, 1990/199 K sayılı kararı ve Yargıtay 17. Hukuk ve 4 Hukuk Dairesinin yerleşik içtihatları gereği, Prograsif rant yöntemi kullanılarak ve TRH 2010 tablosu esas alınarak davacının veya müteveffanın muhtemel yaşam süresinin belirlenmesi; davacının veya müteveffanın muhtemel gelirinin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi ile belirlenecek peşin değeri esas alınıp işleyecek dönem tazminat hesabı yapılması, davacının veya müteveffanın asgari ücret üstünde kazancı olduğunun iddia edilmesi durumunda kaza tarihindeki gelirine dair delillerini ibrazının sağlanması, varsa; ilgili meslek odaları ve meslek kuruluşlarından,vergi dairesinden, işyerinden kaza tarihindeki sürekli ve net kazanç durumunun sorulması, geriye doğru maaş bordrosu ve sosyal güvenlik kayıtlarının getirtilmesi, davacının veya müteveffanın kaza tarihinde fiili olarak çalışmadığının belirlenmesi halinde asgari ücretin gözönüne alınacağının düşünülmesi gerektiğini, dosya kapsamında maddi tazminat hesabı yapılırken TRH 2010 tablosu ve 1,8 teknik faiz dikkate alınarak hesaplama yapıldığını, Anayasa Mahkemesinin işbu kararının ardından Yargıtay’ın birçok kararında tazminat hesabı yapılırken bakiye ömür belirlenmesinde TRH 2010 yaşam tablosunun kullanılması ve yöntem olarak da Prograsif Rant (PMF) Hesabının kullanılmasının dikkate alınması gerektiğinin belirtildiğini (emsal Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2020/8835 E. – 2021/2355 K. sayılı 08.03.2021 tarihli, Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2019/6425 E. – 2021/2044 K. Sayılı 01.03.2021 tarihli kararı) Anayasa’nın 153. maddesi gereğince Anayasa Mahkemesi’nin kararları kesin olup Resmi Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağladığını, bu nedenle dosya kapsamında Anayasa Mahkemesi tarafından verilen genel şartlara yapılan atfı kaldıran kararın uygulanması gerekmekte olup dosyada uygulanmamasının yasaya aykırı olduğunu, dosya kapsamında geçici iş göremezlik zararı talebinin 01.06.2015 tarihli Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları A.5-b maddesi gereğince reddedilmiş olup, Anayasa Mahkemesi kararı ile Karayolları Trafik Kanunu’nun da Genel Şartlara atıf yapılan 90. maddesindeki atıf kaldırılmış olup bu nedenle Genel Şartlar dayanak gösterilerek geçici iş göremezlik talebinin reddedilmesinin hukuka aykırı olduğunu,
Dosya kapsamında yapılan yargılama giderleri eksik ve hatalı hesaplanmış olup, bu konu ile ilgili iki kere tashih talebinde bulunduklarını, davacının maluliyet oranın tespit edilebilmesi için hem … Üniversitesi Tıp Fakültesi Dahili Tıp Bilimleri Bölümü Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı’ndan hem Adli Tıp Kurumu Başkanlığı 2. İhtisas Kurulu’ndan rapor alınmış olup, işbu raporların muayene ücretlerinin davacı tarafından karşılandığını, 17.12.2020 tarihli tamamlama kararı ile sadece Adli Tıp Kurumu Başkanlığı 2. İhtisas Kurulu’ndan alınan rapor ücretine hükmedilmiş olup, … Üniversitesi Tıp Fakültesi Dahili Tıp Bilimleri Bölümü Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı’ndan alınan 1.000,TL’lik rapor ücretine hükmedilmediğini, … Üniversitesi Tıp Fakültesi Dahili Tıp Bilimleri Bölümü Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı’ndan alınan rapor ücretine ilişkin dosya kapsamına 30.03.2018 tarihli dilekçe ekinde dosya kapsamına sunulmuş olup, akabinde 02.11.2020 tarihli tashih talebine ilişkin dilekçe ekinde yeniden sunulmuş olmasına rağmen 1.000 TL rapor ücretinin dikkate alınmadığını ,
Öncelikli olarak; davacının uğramış olduğu geçici iş göremezlik zararlarına ilişkin tazminat talebinin hem yüksek yargı kararlarına hem de yasalara aykırılık teşkil etmekte olduğundan kaldırılarak talep hakkında kabul kararı verilmesini, Anayasa Mahkemesi kararı doğrultusunda dosya kapsamında davacının Çalışma ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Yönetmeliği dikkate alınarak maluliyet oranının tespiti için yeniden rapor alınması ve akabinde tazminat hesabı için yeni içtihatlar doğrultusunda aktüer bilirkişi raporu alınmasını yargılama giderlerine ilişkin hüküm tesis edilirken adli tıp ücretinin dikkate alınması gerektiğini belirterek istinaf isteminin kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE;
Davacı vekilinin HMK.nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava trafik kazasında yaralanmadan kaynaklanan sürekli ve geçici işgöremezlik tazminatı istemine ilişkindir.
Davacı vekili, davacının sevk ve idaresindeki motorsiklet ile davalı sigorta şirketine zorunlu mali sorumluluk sigortası ile sigortalı aracın karıştığı kazada davacının yaralanması nedeniyle geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatının davalıdan tahsilini talep etmiş, mahkemece davacının geçici işgöremezlik tazminatı talebinin teminat dışı olduğu gerekçesiyle reddine, sürekli işgörezlik tazminatın kabulüne karar verilmiş, davacı vekili maluliyet raporu ve tazminata ilişkin istinaf sebebi ileri sürmüştür.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun Bedensel zarar başlıklı 54. maddesinde “Bedensel zararlar tedavi giderleri, kazanç kaybı, çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar ve ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar olarak belirtilmiş ve bedensel zarara uğrayan kimse tamamen veya kısmen çalışamamasından ve ilerde ekonomik yönden uğrayacağı yoksunluktan kaynaklanan zarar ve ziyanı ile bütün masraflarını zarar verenlerden isteyebileceği” belirtilmiştir. Bunlar doktrin ve Yargıtay uygulamaları ile; Geçici işgöremezlik nedeniyle iş ve kazanç kaybı, sürekli işgöremezlik (kalıcı sakatlık yada maluliyet) nedeniyle çalışma gücü ve kazanç kaybı, tedavi giderleri ve tüm iyileşme sürecinde yapılan her türlü masraflar ve ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar olarak kabul edilmektedir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun İşletenin Hukuki Sorumluluğu başlıklı 85. maddesinde işletenin sorumlu olduğu zararlar belirlenmiş, “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar” denilmiştir, aynı kanunun 91. maddesinde ise “İşletenlerin, bu Kanunun 85 inci maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur.” şeklinde belirtilmiştir.
6111 sayılı yasa ile değiştirilen 2918 sayılı 98. maddenin başlığı Sağlık hizmet bedellerinin ödenmesi olarak düzenlenmiş ve trafik kazaları sebebiyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün resmî ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedelleri, kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın genel sağlık sigortalısı sayılanlar için belirlenen sağlık hizmeti geri ödeme usul ve esasları çerçevesinde Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı belirtilmiştir. Ancak, Sosyal Güvenlik Kurumu, tüm tedavi giderlerinden değil, söz konusu madde kapsamında kalan belgeli ve resmi yada özel sağlık kuruluşlarından alınan tedavi giderlerinden sorumludur.
Yukarıda belirtilen maddelerden de anlaşılacağı üzere geçici işgöremezlik tazminatı, yaralanan kişinin iyileşme süresince çalışamaması nedeniyle ortaya çıkan zararı olup 2918 sayılı KTK.nın 98. maddesinde belirtilen sağlık hizmet bedeli sayılamayacağı gibi iyileşme süresince meydana gelen ve TBK.nın 54. maddesinde de sayılan bu zarardan zarar sorumluları KTK.nın 85. maddesi ve 91. maddesi gereğince araç işleteni ve Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası sorumlu olduğundan ve KTK.nın 98. maddesinde belirtilen SGK’nın sorumlu olduğu sağlık hizmet bedeli kapsamında geçici işgöremezlik zararı ve bakıcı gideri bulunmadığından ve yasa ile düzenlenmeyen hususun Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası genel şartları ile düzenlenmesi mümkün olmadığı gibi, kanun maddesine aykırı genel şart hükümleri de getirilemeyeceğinden davalı sigorta şirketi geçici işgöremezlik zararından sorumludur.
Somut olayda mahkemece davacının yaralanması nedeniyle geçici işgöremezlik tazminatının da davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekirken SGK’nun sorumluğunda olduğu gerekçesiyle geçici işgöremezlik tazminatının reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları 14 Mayıs 2015 gün 29355 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak 01 Haziran 2015 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Olay tarihinde yürürlükte olan 2918 sayılı Karayolları Trafik kanunun 90. maddesinde “Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun ve genel şartlarda düzenlenmeyen hususlar hakkında 11.01.2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.” şeklindeki düzenleme Anayasa Mahkemesinin 17.7.2020 tarihinde 2019/40 Esas, -2020/40 Karar. sayılı kararı ile Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresi ile ikinci cümlesindeki “…ve genel şartlarda…” ibaresi Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiştir. Danıştay ve Yargıtay tarafından kabul edilen uygulamaya göre “Uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usulü kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi’nin iptal sonrası oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir.” yönünde değerlendirme yapılmıştır. Anayasa Mahkemesi’nin somut norm denetimi neticesinde verdiği iptal kararlarının Resmî Gazete’de yayımlanması ile sonuç doğuracağı ve eldeki tüm uyuşmazlıklara uygulanması gerektiği uyulması zorunlu yargısal içtihatlar ile kabul edilmiştir. Anayasa Mahkemesinin iptal kararı nedeniyle davacının zararının ve zararın kapsamının 2918 sayılı KTK.nın ve 6098 sayılı TBK.nın haksız fiile ilişkin hükümlerine ve Yargıtay uygulamalarına göre belirlenmesi gerekir. Ancak TBK 51. maddesi uyarınca tazminatın kapsamının hakim tarafından belirlenmesi zaruridir. Gerçek zarar miktarının, desteğin ve hak sahiplerinin olay tarihindeki bakiye ömürleri, destek alacakları süre, destek payları esas alınarak hesaplanması gerekmektedir. Gerçek zarar hesabı, özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Yargıtay 4 Hukuk Dairesi (Kapanan 17 Hukuk Dairesi) tarafından tazminat hesaplanmasında esas alınacak yaşam tablosu ile ilgili görüş değişikliğine gidilmiş, (Yargıtay 17.HD 22.12.2020 tarih, 2019/5206 Esas. – 2020/8874 Karar. sayılı ilamı, 14.01.2021 tarih 2020/2598 Esas. – 2021/34 Karar. sayılı ilamı) “destek ve hak sahiplerinin bakiye ömürleri önceki yıllarda 1931 tarihli “PMF yaşam tablosuna göre belirlenmekte iken Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, BNB Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışmaları ile “TRH 2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmış olup, Sosyal Güvenlik Kurumunca da ilk peşin sermaye değerinin hesaplanmasında anılan tabloların uygulanmasına geçilmiştir. Gerek diğer kurumlar ile Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve gerekse bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içerdiği de göz önüne alınarak, ülkemizce de tazminat hesaplamalarında TRH 2010 Tablosuna göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesinin, güncel verilere ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olacağına” karar verilmiştir. Bu itibarla, tazminat hesaplanmasında TRH 2010 Yaşam Tablosu ve progresif rant yönteminin esas alınması gerekir.
Somut olayda hükme esas alınan 10.02.2020 tarihli aktüer bilirkişi raporunda; davacının %39 maliyet oranı, 9 aylık iyileşme süresi, davalıya sigortalı araç sürüsünün %75 kusur oranı esas alındığında TRH 2010 yaşam tablosu ve 1,8 teknik faiz kullanılarak devre başı ödemeli belirli süreli rant formülüne göre hesaplama yapılarak sürekli işgöremezlik tazminatının 215.307,40 TL, geçici işgöremezlik tazminatın 9.093,21 TL olduğu belirtilmiş, davacı tarafından rapora itiraz edilmiştir.
Davacının geçici ve sürekli işgöremezlik tazminatının Yargıtay uygulamaları ve Anayasa mahkemesi iptal kararı gözetildiğinde TRH 2010 yaşam tablosu ve progresif rant yöntemi kullanılarak hesaplanması gerektiğinden Anayasa mahkemesi iptal kararından önce alınan 10.02.2020 tarihli bilirkişi raporun hükme esas alınması doğru olmadığından mahkemece davacının geçici ve sürekli işgöremezlik zararı yönünden aktüer bilirkişiden TRH 2010 yaşam tablosu ve progresif rant yöntemine göre ek rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinden davacının tazminat miktarına yönelik istinaf sebebinin kabulü gerekmiştir.
Davacı tarafından, … Üniversitesi Tıp Fakültesi Dahili Tıp Bilimleri Bölümü Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığından alınan rapor için 30.08.2018 tarihinde 1.000 TL rapor ücreti, Adli Tıp Kurumu Başkanlığı 2. İhtisas Kurulu’ndan alınan rapor için 17.12.2019 tarihinde 687 TL rapor ücreti ödendiği, 17.12.2020 tarihli tavzih kararı ile 687 TL rapor ücreti yönünden kabul ve red oranına göre hüküm kurulmuş ise de 30.08.2018 tarihinde ödenen 1.000 TL rapor ücreti yönünden yargılama gideri olarak olumlu olumsuz karar verilmemiş olması doğru görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1.a.6. maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yukarıda belirtilen esaslar doğrultusunda yeniden inceleme yapılarak ve sonucuna göre yeniden karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine, kaldırma sebebine göre davacı vekilinin sair istinaf sebeplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurularının KABULÜ ile; ilk derece mahkemesi kararının, HMK’nın 353/1.a-6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, kaldırma sebebine göre davacı vekilinin sair istinaf sebeplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
2-İstinaf başvurma harcı dışında istinaf peşin harcı olarak alınan karar harcının istek halinde davacıya iadesine,
3-İstinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesinde değerlendirilmesine,
4-Karar tebliği, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 353/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 17.11.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Başkan
Üye
Üye
Katip
* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.