Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2021/1571 E. 2023/944 K. 23.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/1571 – 2023/944
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/1571
KARAR NO : 2023/944

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/04/2021
NUMARASI : 2018/40 Esas 2021/337 Karar

DAVACI
VEKİLİ

DAVALILAR :
DAVANIN KONUSU : Trafik Kazası Nedeniyle Maddi ve Manevi Tazminat
KARAR TARİHİ : 23/11/2023
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 18/12/2023

İlk Derece Mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili, 02/08/2016 tarihinde davalı …’ün maliki, davalı …’ün sürücüsü olup davalı sigorta şirketine zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesi ile sigortalı … plakalı aracın davacının yolcu olarak bulunduğu … plakalı araca çarpması sonucunda davacının hayati tehlike geçirecek şekilde ağır derecede yaralandığını, ilk tedavisinin Konya İli Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde yapıldıktan sonra tedavisine Çin Halk Cumhuriyeti’nde devam edildiğini, davacının hayat boyu bakıma muhtaç ve tekerlekli sandalyeye mahkum şekilde felç kalarak konuşma kabiliyetini yitirdiğini, kaza ile ilgili olarak ceza soruşturmasının devam ettiğini, trafik tespit tutanağı ve soruşturma aşamalarında alınan bilirkişi raporuna göre olayın oluşumunda davalı araç sürücüsünün tam kusurlu olduğunu, davacının sürekli ve kalıcı sakatlığı olduğunun belirlendiğini, tedavi, protez, medikal cihazlar, ilaç, yol, bakıcı vb maddi zararları oluştuğunu ve olmaya da devam edeceğini, davalı sigorta şirketinin tüm giderlerden sorumlu olduğunu, yapılan başvurudan sonuç alınamadığını, davacının hayat boyu bir daha iyileşemeyecek şekilde yatağa mahkum hale gelmesi nedeniyle içine kapandığını, yaşam sevincini yitirdiğini ve olumsuzlukların davacının hayatı boyunca devam edeceğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla dava tarihine kadar yapılan bakıcı, tedavi, protez, ambulans, ilaç, özel yemek, ulaşım, refakat vb giderleri için kısmi dava olarak 5.000,00 TL, dava tarihinden sonra oluşacak bakıcı, tedavi, protez, ambulans, ilaç, özel yemek, ulaşım, refakat vb giderler için belirsiz alacak davası olarak 1.000,00 TL’nin (davalı sigorta şirketi yönünden poliçe limit ve hükümleri ile sınırlı olmak üzere) her bir giderin yapıldığı tarihten işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, 400.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 02.08.2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılar … ve …’den müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiş, yargılama sırasında 24.02.2020 tarihli dilekçe ile davalı sigorta şirketi ile yapılmış olan sulh protokolü uyarınca sigorta şirketinin poliçe nedeniyle sorumlu olduğu borç tutarı, asıl alacak, faizi ve yargılama giderini ödediğini, yapılan ödeme nedeniyle davalı sigorta şirketi yönünden davadan feragat edildiğini, sigorta poliçe limitini aşan maddi ve manevi zararlar bakımından davalılar … ve …’den taleplerinin devam ettiğini, maddi tazminat talebini fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 400.000,00 TL artırarak kısmen ıslah ettiklerini beyan etmiştir.
Davalı sigorta şirketi vekili, 02.08.2016 tarihinde meydana gelen kazaya karışan … plakalı aracın zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesi ile sigortalı olduğunu ve teminat limitinin 310.000,00 TL olduğunu, sorumluluğun sigortalının kusurlu olması halinde söz konusu olduğunu, kusur ve maluliyetin tespiti gerektiğini, dava öncesinde yapılan müracaat uyarınca 13.03.2018 tarihinde %100 kusur ve %99 maluliyet oranları esas alınarak 310.000,00 TL ödeme yapıldığını, tazminat sorumluluğu yerine getirildiğinden davanın reddi gerektiğini, geçici iş göremezlik tazminatının poliçe kapsamında olmadığını, bakıcı ihtiyacının kanıtlanması gerektiğini, dolaylı zararlar nedeniyle yöneltilebilecek tazminat taleplerinin sigorta kapsamı dışında olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalılar … ve … vekili, Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’un 40. maddesine göre olayın meydana geldiği yer mahkemesi yetkili olup Konya Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi yetkili olduğunu, ayrıca aynı Kanun hükmü uyarınca dava açan yabancının teminat göstermesi gerektiğini, bunun bir dava şartı olup yerine getirilmemesi halinde davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddi gerektiğini, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Çin Halk Cumhuriyeti arasında mütekabiliyet olup olmadığı konusunda Adalet Bakanlığı nezdinde gerekli araştırmanın yapılmasını gerektiğini, kaza yapılan yerde geçiş önceliğinin ana yoldan gelen davalı …’e ait olduğunu, ceza soruşturmasında alınan kusur raporunun hatalı olduğunu, olay yerinde keşif yapılmasını ve yeniden kusur raporu alınması gerektiğini, maddi tazminata ilişkin bilgi ve belgelerin sunulmasından sonra beyanda bulunulacağını, talep edilen manevi tazminat tutarının fahiş olduğunu, manevi tazminatın zenginleşme amacıyla istendiğinin açık olduğunu, ceza niteliğinde olduğunu, davalılara bundan sonraki yaşamlarında yaşam hakkı tanınmaması anlamına geldiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, davanın trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat talebine ilişkin olduğu, Türkiye Cumhuriyeti ile Çin Halk Cumhuriyeti arasındaki anlaşma uyarınca davacının teminattan muaf olduğu, Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulunun 30.09.2020 tarihli raporu ile davacının trafik kazasına bağlı yaralanmasının Özürlülük Ölçütü Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındaki Yönetmelik uyarınca tüm vücut engel oranının % 99 olduğunun belirlendiği, ceza davasında alınan Adli Tıp Kurumu Ankara Trafik İhtisas Dairesinin 24.12.2018 tarihli raporunda kazanın meydana gelmesinde davalı sürücü …’ün asli kusurlu olduğu, davacının yolcu olarak bulunduğu araç sürücüsünün kusursuz olduğunun belirtildiği, davacının araçta yolcu olarak bulunduğu ve kendisine yüklenebilecek bir kusur bulunmadığı, davacının ilki Türkiye’de ve ikisi Çin’de olmak üzere 3 defa hastanede yatarak tedavi gördüğü, ameliyat olduğu, taburcu olduktan sonra uçakla ülkesine gittiği ve tedavisine ülkesinde devam edildiği, Türkiye dışındaki tedavi giderlerinin SGK tarafından karşılanmadığı, 10.02.2021 tarihli bilirkişi heyeti raporundaki tespit ve hesaplamalar esas alınarak davacının yaralanması, tedavisi ve iyileşmesi nedeniyle yapmış olduğu Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanmayan, dosyaya ibraz edilmiş ve dökümü yapılmış bulunan, toplam 542.755,40 Yuan’lık harcama tutarının karşılığı karar tarihine en yakın tarihte 597.030,94 TL, belgelendirilmiş harcama tutarının tedavi ile ilgili ve gerekli olduğu, bu tutarın kaçınılmaz, zorunlu tedavi ve 21.09.2017 tarihine kadar bakıcı gideri olduğu, hesaplanan bu miktarın davacının geçirdiği kaza ile ilgili ve gerekli bir harcama olarak kabulünün gerektiği, davacının % 99 maluliyeti sebebiyle bakıcı gideri tazminatının 21.09.2017 tarihi itibariyle 431.148,594 TL olduğunu, davalı … Sigorta AŞ tarafından davacıya ödenen 310.000,00 TL’nin tazminat miktarından düşülmesi sonucunda davacının alacağın tedavi ve bakıcı giderleri masraflarının tam olarak karşılanmadığı, davacının ıslah dilekçesindeki talep ile bağlı kalınarak 400.000,00 TL tutarındaki tedavi ve bakıcı gideri olmak üzere maddi tazminat talebinin araç sürücüsü ve araç işleteninden tahsili gerektiği, davalı sigorta şirketi poliçe limit tutarında bedeli ödediğinden ve davalı sigorta şirketi yönünden davadan feragat edildiği, manevi tazminat talebinin ise manevi tazminatın belirlenmesine ilişkin ilkeler ile tarafların sosyal ve ekonomik durumları, zararın yoğunluğu, davalı sürücünün kusurunun ağırlığı, davacının maluliyetinin niteliği bir bütün olarak dikkate alınarak kısmen kabulüne karar verilmesi gerektiği gerekçeleriyle davacının … Sigorta AŞ yönünden açtığı davasının HMK’nın 307-311 maddeleri uyarınca feragat nedeni ile reddine, davacının … ve … yönünden maddi tazminat talebinin kabulü ile fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak 400.000,00 TL maddi tazminatın 02.08.2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalılar … ve …’den müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine, manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 150.000,00 TL manevi tazminatın 02.08.2016 kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalılar … ve …’den müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine, davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine karar verilmiş, hükme karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf başvurusunda, Çin Halk Cumhuriyeti vatandaşı olan davacının 02.08.2016 tarihinde meydana gelen kazada yaralandığını ve %100 hayat boyu bakıma muhtaç ve tekerlekli sandalyeye mahkum şekilde felç kaldığını, konuşma kabiliyetini yitirdiğini, mahkemece hüküm altına alınan manevi tazminat miktarının hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi raporuyla davalı sürücünün %100 oranında kusurlu bulunduğunu, davacının yolcu olduğunu ve hiçbir kusuru olmadan bir daha iyileşemeyecek şekilde yatağa mahkum hale geldiğini, hayatı boyunca sürekli başkasının bakım ve yardımına muhtaç olduğunu, yaşamsal fonksiyonlarının yerine getiremez duruma geldiğini, manevi tazminatın uğranılan manevi zararla orantılı, duyulan üzüntüyü hafifletici nitelikte olması gerektiğini, hüküm altına alınan manevi tazminat tutarının düşük olduğunu, kararın manevi tazminat talebi yönünden kaldırılması ve talebin tam kabulüne karar verilmesi gerektiğini belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
6100 sayılı HMK’nın 355. maddesi uyarınca ileri sürülen istinaf sebepleri ile sınırlı olarak dosya içindeki bilgi ve belgeler, Mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonucunda;
Dava, trafik kazasından kaynaklanan yaralanma nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili, 02.08.2016 tarihinde davalı …’ün maliki, davalı …’ün sürücüsü olup davalı sigorta şirketine zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesi ile sigortalı araç ile dava dışı sürücünün idaresindeki aracın çarpışması sonucunda … plakalı araçta yolcu konumunda bulunan davacının yaralandığını belirterek maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuş, mahkemece davalı sigorta şirketi yönünden davanın feragat nedeniyle reddine, davalılar … ve … yönünden maddi tazminat talebinin fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak kabulüne, manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne karar verilmiş, karar karşı davacı vekili tarafından manevi tazminata ilişkin hüküm yönünden istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
6098 sayılı TBK. md. 56. maddesi hükmüne göre, hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Manevi tazminat, zarara uğrayanda, manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonu da olan özgün bir nitelik taşır. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. Zarar görenin zenginleşmemesi, zarar sorumlusunun da fakirleşmemesi gerekmektedir. Takdir edilecek miktarın, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.6.1976 günlü ve 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde de takdir edilecek manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden, hakim bu konuda takdir hakkını kullanır iken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli de gözönünde tutularak, hak ve nesafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. Zira, Türk Medeni Kanununun 4. maddesinde, kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hâkimin hukuka ve hakkaniyete göre hükmedeceği öngörülmüştür.
Somut olay yukarıda açıklanan Kanun hükümleri ve ilkeler doğrultusunda değerlendirildiğinde, 02.08.2016 tarihinde davalı …’ün maliki, davalı …’ün sürücüsü olup davalı sigorta şirketine zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesi ile sigortalı … plakalı araç ile dava dışı sürücünün idaresindeki aracın çarpışması sonucunda … plakalı araçta yolcu konumunda bulunan davacının yaralandığı, Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulunun 30.09.2020 tarihli raporu ile davacının trafik kazasına bağlı yaralanmasının Özürlülük Ölçütü Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındaki Yönetmelik uyarınca tüm vücut engel oranının % 99 olduğunun belirlendiği, Konya 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 2018/376 Esas, 2019/276 Karar sayılı kararı ile davalı …’ün taksirle yaralanmaya neden olma suçundan cezalandırılmasına karar verildiği ve kararın kesinleştiği, anılan davada Adli Tıp Kurumu Ankara Trafik İhtisas Dairesinden alınan 24.12.2018 tarihli raporda, kazanın meydana gelmesinde … plakalı araç sürücüsü davalı …’ün asli kusurlu olduğu, … plakalı aracın dava dışı sürücüsünün kusursuz olduğunun belirtildiği, davacının … plakalı araçta yolcu konumunda olduğu, kusur durumu, trafik kazası nedeniyle davacının yaralanmasının niteliği, olayın meydana geliş şeklinin davacı üzerindeki etkisi, tarafların sosyal ve ekonomik durumu, kaza tarihindeki (2016) paranın alım gücü ile manevi tazminatın niteliği ve tespitine ilişkin ilkeler bir bütün halinde nazara alındığında davacı için belirlenen manevi tazminatın uygun takdir edildiği anlaşılmaktadır.
Açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesi uyarınca ileri sürülen istinaf nedenleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun aynı Kanun’un 353/1.b-1. maddesi uyarınca esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle,
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı vekilinin istinaf başvurusu nedeniyle alınması gereken 269,85 TL istinaf harcından peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 210,55 TL harcın davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafça yapılan istinaf kanun yolu giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Karar kesinleştiğinde kullanılmayan gider avansının 6100 sayılı HMK’nın 333. maddesi uyarınca ilgilisine iadesine,
5-Kararın taraflara tebliğine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 361. maddesi uyarınca kararın usulen tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde Yargıtayda TEMYİZ YOLU AÇIK olmak üzere 23/11/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan
Üye
Üye
Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.