Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2021/1545 E. 2023/916 K. 17.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/1545 – 2023/916
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/1545
KARAR NO : 2023/916

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/03/2021
NUMARASI : 2019/525 Esas 2021/159 Karar

DAVACI :
VEKİLİ :

DAVALI :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : Tazminat ( Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)

KARAR TARİHİ : 17/11/2023
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 05/12/2023

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI;
Davacı vekili, 08.03.2018 tarihinde davacının yolcu olarak bulunduğu davalı sigorta şirketine zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesi ile sigortalı …’in sevk ve idaresindeki … plakalı araçla direksiyon hakimiyetini yitirerek yaptığı tek taraflı kazada davacının yaralandığını, maluliyet oranının tespiti için … Hastanesinden alınan raporda davacının özür oranının %19 olduğunun belirlendiğini, dava öncesi davalıya yapılan başvuru üzerine ödeme yapılmış ise de ödemenin yetersiz olduğunu belirterek, HMK.nın 107. maddesine göre şimdilik 150,00 TL sürekli iş göremezlik tazminatı, 150,00 TL bakıcı gideri ve tedavi gideri olmak üzere toplam 300,00 TL maddi tazminatının temerrüt tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, davacının dava öncesi başvurusu üzerine kendisine 08.04.2019 tarihinde 101.303,09 TL ödeme yapıldığından zararının karşılandığını, kabul anlamına gelmemek üzere ödeme tarihindeki verilere göre hesaplama yapılmasını, zararı karşılanmamışsa ödemenin güncellenerek mahsup edilmesini, … plakalı aracın 21.09.2017-21.09.2018 tarihleri arasında davalı şirket nezdinde ZMMS sigorta poliçesi ile sigortalı olup sorumluluklarının sigortalının kusuru oranında ve 258.696,61-TL bakiye poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, kusur ve maluliyet yönünden ATK’dan, zarar yönünden aktüer bilirkişiden rapor alınmasını, sigortalı araç sürücüsünün kusursuz olduğunu, yolcu konumunda bulunan davacının emniyet kemeri takıp takmadığının ve müterafik kusurunun araştırılmasını varlığı halinde belirlenecek tazminattan indirim yapılmasını, ZMMS genel şartlara uyarınca geçici iş göremezlik, bakıcı gideri ve tedavi giderleri tazminatının poliçe kapsamında olmadığını, bu tazminatlardan SGK’nın sorumlu olduğunu, tazminat hesabının TRH 2010 yaşam tablosu kullanılarak yapılması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece davanın maddi tazminat davası olduğu, yapılan yargılama, toplanan deliller, hüküm kurmaya ve denetime elverişli kabul edilen bilirkişi raporu ile birlikte yapılan değerlendirme neticesinde, 08.03.2018 tarihinde dava dışı sürücü … sevk ve idaresindeki … plakalı aracın direksiyon hakimiyetinin kaybederek, takla atıp devrilmesi sonucu maddi hasarlı ve yaralanmalı trafik kazasının meydana geldiği, yolcu olarak bulunan davacının maddi tazminat talebine ilişkin mevcut dava açıldığı, davacının meydana gelen kaza nedeniyle özür oranının %12 olduğu, 6 ay süre ile iş göremezlik halinde kaldığı, 1 ay süre ile başkasının yardımına ihtiyacı olduğunun rapor edildiği, tarafların kusur oranlarının tespitine ilişkin olarak … plakalı araç sürücüsü …’in %100 oranında kusurlu olduğu, yolcu olarak bulunan davacı …’ın kusursuz olduğunun tespit edildiği, davacının talep edebileceği tazminat miktarının TRH 2010 yaşam tablosu ve 1,8 Teknik faiz kullanılarak hesaplanması neticesinde 68.017,63-TL talep edebileceği, 01/06/2015 tarihli Genel Şartlardan önce uygulanmakta olan Yargıtay İçtihatlarına göre, PMF 1931 yaşam tablosu kullanılarak hesaplanması neticesinde ise 74.127,92-TL talep edebileceği ancak davacının davalı sigorta şirketine başvurusu üzerine 08.04.2019 tarihinde davacıya yapılan 101.303,09-TL ödeme dikkate alındığında davacının maddi zararının tam olarak karşılandığı ve maddi zararına ilişkin alacağının bulunmadığı anlaşılmakla davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru yapılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ;
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; bilirkişi raporları arasındaki çelişkinin giderilmediğini, davacının 08.03.2018 tarihinde yolcu olarak bulunduğu araçta geçirdiği kaza sonrası … Hastanesinde tedavi gördüğünü klavikula kırığı tanısı konulduğunu, … Hastanesinden alınan 27.03.2019 tarihli Sağlık Kurulu raporunda %19 oranında kalıcı maluliyet oranını belirlendiğini, maluliyet oranının tespitinden sonra davalı …’ya başvuru yapıldığını davacıya ödeme yapılmış ise de yapılan ödeme zararı karşılamadığından eldeki davanın açıldığını, mahkemece maluliyet oranının tespiti amacıyla … Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığından alınan 25.09.2020 tarihli raporun sonuç kısmında ”….Mağdur …’ın yapılan muayene ve dosyanın tetkiki neticesinde; …ilgili yönetmelik hükümleri gereğince kişinin özür oranın %12 olduğu, erişkin olması halinde 6(altı) ay süreyle iş göremezlik halinde kalacağı kanaatine varılmıştır.” denilerek %12 oranında özür belirlendiğini, söz konusu rapora karşı sundukları itiraz dilekçesinde her iki rapor arasındaki çelişkinin giderilmesi amacıyla İstanbul Adli Tıp Kurumu’ndan (Adli Tıp 3. İhtisas Kurulu) itirazları doğrultusunda yeniden rapor aldırılmasını talep etmiş olmalarına rağmen bu talebin değerlendirilmediğini, davanın reddine karar verildiğini, raporlar arasındaki çelişki giderilmediğinden kararın yasaya aykırı olduğunu belirterek istinaf isteminin kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE;
Davacı vekilinin HMK.nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava trafik kazasında yaralanmadan kaynaklanan sürekli işgöremezlik tazminatı ile bakıcı gideri ve hastane gideri istemine ilişkindir.
Davacı vekili, davalı sigorta şirketine zorunlu mali sorumluluk sigortası ile sigortalı aracın yaptığı tek taraflı kazada araçta yolcu olarak bulunan davacının yaralanması nedeniyle sürekli iş göremezlik tazminatı, bakıcı gideri ve hastane giderinin davalıdan tahsilini talep etmiştir.Mahkemece davacının zararının dava öncesi davalı tarafından yapılan ödeme ile karşılandığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, davacı vekili maluliyet rapora ve tazminata ilişkin istinaf sebebi ileri sürmüştür.
1-Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları 14 Mayıs 2015 gün 29355 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak 01 Haziran 2015 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Olay tarihinde yürürlükte olan 2918 sayılı Karayolları Trafik kanunun 90. maddesinde “Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun ve genel şartlarda düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.” Şeklindeki düzenleme Anayasa Mahkemesinin 17.7.2020 tarihinde 2019/40 Esas, -2020/40 Karar. sayılı kararı ile Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresi ile ikinci cümlesindeki “…ve genel şartlarda…” ibaresi Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiştir.Danıştay ve Yargıtay tarafından kabul edilen uygulamaya göre “Uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usulü kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi’nin iptal sonrası oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir.” yönünde değerlendirme yapılmıştır. Anayasa Mahkemesi’nin somut norm denetimi neticesinde verdiği iptal kararlarının Resmî Gazete’de yayımlanması ile sonuç doğuracağı ve eldeki tüm uyuşmazlıklara uygulanması gerektiği uyulması zorunlu yargısal içtihatlar ile kabul edilmiştir. Anayasa Mahkemesinin iptal kararı nedeniyle davacının zararının ve zararın kapsamının 2918 sayılı KTK.nın ve 6098 sayılı TBK.nın haksız fiile ilişkin hükümlerine ve Yargıtay uygulamalarına göre belirlenmesi gerekir.
Ancak TBK 51. maddesi uyarınca tazminatın kapsamının hakim tarafından belirlenmesi zaruridir. Gerçek zarar miktarının, hak sahiplerinin olay tarihindeki bakiye ömürleri esas alınarak hesaplanması gerekmektedir. Gerçek zarar hesabı, özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Yargıtay 4 Hukuk Dairesi (Kapanan 17 Hukuk Dairesi) tarafından tazminat hesaplanmasında esas alınacak yaşam tablosu ile ilgili görüş değişikliğine gidilmiş, (Yargıtay 17.HD 22/12/2020 tarih, 2019/5206 Esas. – 2020/8874 Karar. sayılı ilamı, 14/01/2021 tarih 2020/2598 Esas. – 2021/34 Karar. sayılı ilamı) “destek ve hak sahiplerinin bakiye ömürleri önceki yıllarda 1931 tarihli “PMF yaşam tablosuna göre belirlenmekte iken Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, BNB Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışmaları ile “TRH 2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmış olup, Sosyal Güvenlik Kurumunca da ilk peşin sermaye değerinin hesaplanmasında anılan tabloların uygulanmasına geçilmiştir. Gerek diğer kurumlar ile Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve gerekse bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içerdiği de göz önüne alınarak, ülkemizce de tazminat hesaplamalarında TRH 2010 Tablosuna göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesinin, güncel verilere ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olacağına” karar verilmiştir. Bu itibarla, tazminat hesaplanmasında TRH 2010 Yaşam Tablosu ve progresif rant yönteminin esas alınması gerekir.
Somut olayda hükme esas alınan 29.01.2021 tarihli bilirkişi raporunda; davacının %12 maliyet oranı, 1 aylık bakıcı ihtiyacı esas alındığında ödeme tarihindeki verilere göre davacının talep edebileceği tazminat miktarının TRH 2010 yaşam tablosu ve 1,8 Teknik faiz kullanılarak hesaplanması neticesinde sürekli işgöremezlik tazminatının 66.414,51 TL, bakıcı giderinin 1.603,12 TL olmak üzere toplam 68.017,63-TL; PMF 1931 yaşam tablosu kullanılarak hesaplanma yapıldığında sürekli işgöremezlik tazminatının 72.098,42 TL, bakıcı giderinin 2.029,50 TL olmak üzere toplam 74.127,92-TL olduğu, davalı tarafından 08.04.2019 tarihinde 101.303,09 TL ödenme yapıldığından davacının zararının karşılandığı belirtilmiş, davacı tarafından rapora itiraz edilmiş edilmiştir.
Davacının sürekli işgöremezlik tazminatının ödeme tarihindeki verilere göre TRH 2010 yaşam tablosu ve progresif rant yöntemi kullanılarak hesaplanması, ödeme ile zararın karşılanıp karşılanmadığının bu şekilde denetlenmesi, ödemenin zararı karşılamadığının tespiti halinde ise rapor tarihi verilerine göre hesaplama yapılarak sigorta şirketi tarafından yapılan ödeme yasal faiz ile güncellenerek belirlenen tazminattan mahsup edilip gerçek zararın belirlenmesi gerektiğinden 29.01.2021 tarihli bilirkişi raporun hükme esas alınması doğru görülmemiştir. Bu durumda mahkemece davacının sürekli işgöremezlik zararı yönünden TRH 2010 yaşam tablosu ve progresif rant yöntemine göre gerçek zararın belirlenmesi ve ödemenin yeterli olup olmadığının denetlenmesi için ek rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinden davacının tazminat miktarına yönelik istinaf sebebinin kabulü gerekmiştir.
2-6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun Bedensel zarar başlıklı 54. maddesinde “ Bedensel zararlar tedavi giderleri, kazanç kaybı, çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar ve ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar olarak belirtilmiş ve bedensel zarara uğrayan kimse tamamen veya kısmen çalışamamasından ve ilerde ekonomik yönden uğrayacağı yoksunluktan kaynaklanan zarar ve ziyanı ile bütün masraflarını zarar verenlerden isteyebileceği belirtilmiştir. Bunlar doktrin ve Yargıtay uygulamaları ile; Geçici işgöremezlik nedeniyle iş ve kazanç kaybı, sürekli işgöremezlik (kalıcı sakatlık yada maluliyet) nedeniyle çalışma gücü ve kazanç kaybı, tedavi giderleri ve tüm iyileşme sürecinde yapılan her türlü masraflar ve ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar olarak kabul edilmektedir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun İşletenin Hukuki Sorumluluğu başlıklı 85.maddesinde işletenin sorumlu olduğu zararlar belirlenmiş, “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar denilmiştir, aynı kanunun 91. Maddesinde ise “İşletenlerin, bu Kanunun 85 inci maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur.”şeklinde belirtilmiştir.
6111 sayılı yasa ile değiştirilen 2918 sayılı 98. maddenin başlığı Sağlık hizmet bedellerinin ödenmesi: olarak düzenlenmiş ve trafik kazaları sebebiyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün resmî ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedelleri, kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın genel sağlık sigortalısı sayılanlar için belirlenen sağlık hizmeti geri ödeme usul ve esasları çerçevesinde Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı belirtilmiştir. Ancak, Sosyal Güvenlik Kurumu, tüm tedavi giderlerinden değil, sözkonusu madde kapsamında kalan belgeli ve resmi yada özel sağlık kuruluşlarından alınan tedavi giderlerinden sorumludur.
Yukarıda belirtilen maddelerden de anlaşılacağı üzere bakıcı gideri yaralanan kişinin iyileşinceye kadar başkasının yardımına ihtiyaç duyması olup 2918 sayılı KTK.nın 98. maddesinde belirtilen sağlık hizmet bedeli sayılamayacağı gibi iyileşme süresince meydana gelen ve TBK.nın 54. maddesinde de sayılan bu zarardan zarar sorumluları KTK.nın 85. Maddesi ve 91. maddesi gereğince araç işleteni ve Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası sorumlu olduğundan ve KTK.nın 98. maddesinde belirtilen SGKnın sorumlu olduğu sağlık hizmet bedeli kapsamında bakıcı gideri bulunmadığından ve yasa ile düzenlenmeyen hususun Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası genel şartları ile düzenlenmesi mümkün olmadığı gibi, kanun maddesine aykırı genel şart hükümleri de getirilemeyeceğinden davalı sigorta şirketinin bakıcı giderinden sorumlu olduğunun kabulü gerekir.
Somut olayda davalı sigorta şirketi tarafından dava öncesi başvurusu üzerine davacıya sürekli işgöremezlik tazminatı ödenmiş olup bakıcı gideri ödenmediğinden davacının bakıcı giderine ilişkin talebinin değerlendirilmesi ve soncuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle davanın reddi doğru görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1.a.6. maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yukarıda belirtilen esaslar doğrultusunda yeniden inceleme yapılarak ve sonucuna göre yeniden karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine, kaldırma sebebine göre davacı vekilinin sair istinaf sebeplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurularının KABULÜ ile; ilk derece mahkemesi kararının, HMK’nın 353/1.a-6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, kaldırma sebebine göre davacı vekilinin sair istinaf sebeplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
2-İstinaf başvurma harcı dışında istinaf peşin harcı olarak alınan karar harcının istek halinde davacıya iadesine,
3-İstinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesinde değerlendirilmesine,
4-Karar tebliği, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 353/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 17.11.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan

Üye

Üye

Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.