Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2021/1520 E. 2021/1611 K. 30.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

Ankara BAM 26. Hukuk Dairesi …
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
….

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/03/2021
NUMARASI ……

DAVANIN KONUSU : Trafik Kazası Nedeniyle Manevi Tazminat
KARAR TARİHİ : 30/09/2021
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 19/10/2021

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacılar vekili, davalı … … A.Ş. vekili ve davalı … … tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; 16.07.2015 tarihinde davacı … …’un sevk ve idaresinde bulunan ticari aracı sağa çekerek yolcu indirmek için duraklama yaptığını, bagaj almak için aracın arka kısmına geçtiği sırada, davalı sürücü … …’ın sevk ve idaresindeki araç ile duran araca arkadan çarpması neticesinde yaralamalı ve maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, davacının iki araç arasında sıkıştığını ve 2 bacağının da koptuğunu, kaza nedeniyle davacının manevi olarak çöküntüye uğradığını, davalılardan … …’in karşı aracın işleteni, … …’ın sürücüsü, diğer davalı … … A.Ş.’nin davacı … adına kayıtlı ve … yönetimindeki ticari aracın kasko şirketi olduğunu, kasko poliçesinde manevi tazminat teminatı bulunduğunu, davacı … …’un olay nedeniyle malul kalan …’in eşi, diğer davacıların müşterek çocukları olduğunu, davalı sürücünün olay anında alkollü ve tamamen kusurlu bulunduğunu belirterek davacı … … için 100.000,00 TL, … … için 10.000,00 TL, … … için 1.000,00 TL, … … için 1.000,00 TL ve … … için 1.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.
Davalı … … A.Ş. vekili cevap dilekçesinde; davacı … adına kayıtlı, diğer davacı … yönetimindeki aracın davalı şirkete 08/07/2015-2016 tarihleri arasında geçerli Kasko … Poliçesi ile sigortalı olduğunu, bu poliçeden dolayı sorumluluklarının sigortalının kusuru oranında olmak üzere, Kasko … Poliçesi kapsamında bedeni ve maddi zararlar için tefriksiz kaza başına 100.000,00 TL ile sınırlı olduğunu, davalı sigortacının sorumluluğunun sigortalının kusurlu olması halinde söz konusu olduğunu, 16/07/2015 tarihinde meydana gelen kazada sigortalı araç sürücüsünün kusursuz olduğunu, kazada tüm kusurun diğer araç sürücüsü … …’ta olduğunu ayrıca davacıların manevi tazminat taleplerinin çok fahiş olup, davacılar açısından zenginleşme amacı taşıdığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı … … cevap dilekçesinde; Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği suç duyurusu dilekçesinde de belirttiği üzere şüpheli … …’nin “… …” isimli işyerinde galericilik yaptığını, trafik kaydı üzerinde bulunan ve davaya konu kazaya karışan aracını satmak amacıyla şüpheliye ait galeriye bıraktığını, aralarında oto satış sözleşmesi yaptıklarını, şüphelinin söz konusu aracın trafik kaydını en yakın zamanda üzerine alacağını söylediğini, araç satış bedeli olarak 32.000 TL aldığını, o günden bu yana aracın kendisinde olmadığını, nerede olduğunu da bilmediğini, … …’nin aracı, hiç tanımadığı ve görmediği diğer davalı … … isimli şahsa verdiğini, bu şahsın araçla 16.07.2015 tarihinde yaralamalı ve maddi hasarlı trafik kazasına karıştığını, kaza dolayısıyla … … isimli karşı araç sürücüsünün yaralandığını, … … ve yakınlarının bu kaza sebebiyle … şirketinden ödeme aldığını, ödeme yapan … … Türk … Şirketinin de araç tescili kendi üzerine olduğu için Ankara 14. Tüketici Mahkemesinde…. Esas sayılı dosyasında rücuen tazminat istemiyle dava açtığını, kaza ve araç ile kendisinin bir ilgisinin bulunmadığını, araç satış sözleşmesinden de anlaşılacağı üzere aracı … …’ye satış için teslim ettiğini, aracın halen … …’de mi yoksa bir başkasında mı olduğuna dair de bilgisinin olmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.
Davalı … … adına usulüne uygun meşruhatlı davetiye tebliğ edilmiş olmasına rağmen davalının duruşmalara katılmadığı, süresi içerisinde cevap dilekçesi de sunmadığı görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Yerel mahkemece davanın, trafik kazasından kaynaklanan manevi tazminat isteğine ilişkin olduğu, Ankara …..alınan kusur raporunda; sürücü … …’ın %100 (Yüzde yüz) oranında kusurlu, davacı … … ile yolcusu … … ve yolcu yakınlarının kusursuz olduklarının tespit edildiği, ….. hastanesince düzenlenen maluliyet raporunda; Özürlülük ölçütü sınıflandırması ve Özürlülere verilecek sağlık raporu hakkındaki yönetmeliğe göre davacı …’in bedensel özür oranının %73 oranında olduğu, tıbbi iyileşme süresinin 12 aya kadar uzayabileceği, kaza nedeni ile tedavisine başlanmasından itibaren başka birinin sürekli bakımına ihtiyaç duyduğunun belirlendiği, Davanın, haksız fiil faili, araç işleteni ve davacının Genişletilmiş ticari kasko poliçesini yapan … şirketine karşı açıldığı, Olay tarihinde davacı … …’un sevk ve idaresinde bulunan ticari otobüs ile hareket halindeyken yolcu indirmek için aracını sağ şeritte durdurduğu, bagaj aldıkları sırada davalı … …’ın sevk ve idaresinde olan otomobil ile davacıya çarparak yaralanmasına sebebiyet verdiği, davalı … …’ın aracı kullandığı sırada alkollü ve tam kusurlu olduğu, davacının %73 oranında bedensel özür oluşacak şekilde yaralandığı ve sürekli bakıma ihtiyacı olduğunun tespit edildiği, kaza nedeni ile davacının ve ailesinin duyduğu acı, elem ızdırap sebebi ile haksız fiil faili olan davalı araç sürücüsü ve aracın işleteni … …’in müştereken ve müteselsilen sorumluluklarının bulunduğu davalı … … savunmasında kazaya konu aracın … … isimli galericiye satıldığını, araç satış sözleşmesi yapıldığını, o günden beri aracın kendisinde olmadığını, aracın devrinin alınmaya yanaşılmadığını, kendisinin sorumlu olmadığını ifade etmiş ise de; dilekçe ekinde sunduğu oto satış sözleşmesinin incelenmesinde, oto satış sözleşmesinin adi şekilde … … isimli şahıs ile yapıldığı, sözleşmenin kaza tarihi ile aynı tarihte yapıldığı, sözleşmede kaza tarihi olan 16/07/2015 tarihinden itibaren sorumluluğun davalı … …’de olmadığının belirtildiği, bu tarz bir sözleşmenin taraflar arasında sorumluluktan kurtulmak için her zaman düzenlenebileceği, başkada bir delil olmadığından davalının araç işleteni olarak sorumlu olması gerektiğinin anlaşıldığı, bu nedenle savunmasına itibar edilmediği, davalı … şirketince düzenlenen Genişletilmiş Kasko Poliçesinin incelenmesinde davacının kullanımında olan aracın kasko poliçesinde ihtiyari mali sorumluluk teminatı kapsamında bedeni ve maddi zararların 100.000,00 TL teminat altına alındığı, poliçenin manevi tazminat klozunda manevi tazminat taleplerinin bedeni zararlar limitleri ile teminat altına alındığının düzenlendiği, genişletilmiş kasko poliçesi kapsamında davalı … şirketinin davacının manevi zararlarından sorumlu olduğunun anlaşıldığı, Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatları ile; manevi tazminatın bir ceza olmadığı, mamalek hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaçlamadığı, zarar görenin zenginleşmemesi, zarar sorumlusunun da fakirleşmemesinin gerektiği, takdir edilecek miktarın mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olması gerektiği, dosya kapsamında alınan maluliyet raporu, kusur raporu, tarafların sosyal ekonomik durumları gözetilerek davanın kısmen kabulü ile, Davacı … … için 50.000,00 TL, davacı … … için 10.000,00 TL, davacılar …, … ve … … için ayrı ayrı 1.000,00’er TL manevi tazminatın 16/07/2015 kaza tarihinden (davalı … şirketi açısından 13/06/2017 dava tarihinden) itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara ödenmesine karar verilmiş; hükme karşı davacılar vekili, davalı … şirketi vekili ve davalı … … tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
1-Davacılar vekili istinaf dilekçesinde; 16.07.2015 tarihinde davacı … …’un sevk ve idaresinde bulunan aracın Kırıkkale istikametinden Kırşehir istikametine seyri esnasında … kasabası üzerinde 8. Kmye gelindiğinde, gidiş yönüne göre yolun en sağında yolcu indirmek için duraklama yaptığını, davacı ile yolcu … …’nın bagajı almak için minibüsün arka kısmına geçtiği sırada, yine aynı istikamette seyir halinde olan sürücü … … sevk ve idaresindeki aracın, davacı ve davacının duran aracına arkadan vurması nedeniyle yaralanmalı ve maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, kaza neticesinde davalı … …’ın çarptığı davacının iki araç arasında sıkıştığını ve iki bacağının da koptuğunu, maddi tazminata ilişkin olarak Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin…..E.sayılı dosyasında açılan davanın yargılaması sırasında alınan …… Adli Tıp Anabilim Dalı başkanlığınca düzenlenen raporda davacının söz konusu trafik kazası nedeniyle maluliyet oranının %91 olarak tespit edildiğini, iş bu dosyada ise aynı hastanece düzenlenen raporda %73 oranında malul kaldığının belirtildiğini davacının tüm hayatını etkileyecek şekilde malul kaldığını ve manevi anlamda büyük bir yıkım yaşadığını, davacı … …’un dava konusu trafik kazasının oluşumunda hiçbir kusuru bulunmadığını, davalı sürücünün kazada asli ve tam kusurlu olduğunu, ayrıca davalının kaza sonrası alkol kontrolünde 255 promil alkollü olduğunun tespit edildiğini, kusur hakkında aldırılan …….; sürücü … …’ın otomobili ile gece vakti aydınlatmanın bulunduğu azami hız sınırı 50 km/saat olan meskun mahalde tek yönlü, 14 m genişliğinde, asfalt kaplama, yüzeyi kuru, düz ve meskun mahalde hız sınırı üzerinde hızla (100 km/saat) seyrettiği, hızını hava, yol, zemin, okul geçidinin bulunduğu kavşak şartlarına, far ışığı altındaki görüşüne uydurmadığı, önünde seyreden araç ile arasında güvenli seyir mesafesi bırakmadığı, okul geçidinin bulunduğu kavşağa hız azaltarak yaklaşmadığı, önünde seyreden aracın tehlikeyi fark edip sola yönelmesi akabinde, sağ şeritte dörtlü ikaz lambalarını yakarak durmuş olduğunu gördüğü … arkasındaki yayalara ve araca fren-direksiyon tedbirine başvurmaksızın, kontrolünü kaybettiği aracıyla önlemsizce sağ şeritte arkadan çarpmasıyla meydana gelen olayda asli kusurlu olduğunun ve davacının oluş üzerine etken kural ihlalleri olmadığından kusursuz olduğunun tespit edildiğini, işbu rapor hükme esas alınmış olmasına rağmen yerel mahkemece olayın gerçekleşme biçimi ve tarafların kusur durumu hatalı yorumlanarak manevi tazminat miktarının oldukça az belirlendiğini, kaza nedeniyle iki bacağı birden kopan davacının manevi olarak çöküntüye uğradığını,1971 doğumlu olan davacının evin geçimini sağlayan tek kişi iken kaza neticesinde şoförlük olan mesleğini icra edemez hale geldiğini ve bu durumun verdiği manevi çöküntünün de dayanılmaz hale geldiğini, Genç yaşta çalışma hayatının içinde iken bu elim kazanın mağduru olan davacının, o günden bu yana çalışamaz halde olup bir köşede oturduğunu, ailesinin kendisi için sağlayabildikleri ile geçindiğini, dilediğini yapamadığını, istediği yere gidemediğini, sosyal hayatının tamamen bittiğini, Akraba ve arkadaş ilişkilerinin neredeyse kalmadığını, Sadece evine kendisini ziyarete gelenlerle iletişim halinde olduğunu, genç yaşta karşılaştığı bu durumun davacıyı hayata küstürdüğünü, genç yaşta iki bacağını birden kaybeden davacının bu acısını dindirmenin mümkün olmadığını, Manevi tazminat davalarında hükmedilecek miktarın, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşıdığını, ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmediğini, bu tazminatın sınırının onun amacına göre belirlenmesi gerektiğini, manevi tazminat davalarında, gelişmiş ülkelerde artık eski kalıplardan çıkılarak caydırıcılık unsuruna da ağırlık verildiğini, Gelişen hukukta bu yaklaşımın, kişilerin bedenine ve ruhuna karşı yöneltilen haksız eylemlerde veya taksirli davranışlarda tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranlarda manevi tazminat takdir edilmesi gereğini ortaya koyduğunu, kişi haklarının her şeyin önünde geldiğini önemle vurguladığını, asıl olanın insan yaşamı olup, bunu hiçbir değerin telafi etmesinin olanaklı olmadığını, amaçlananın sadece bir nebze olsun rahatlama duygusu vermek; öte yandan zarar veren yanı da dikkat ve özen göstermek konusunda etkileyecek bir yaptırımla, caydırıcı olabilmek olduğunu, Somut olayda, uzuvlarını yitirerek malul kalan ve kusursuz olan … … için takdir edilen manevi tazminat miktarının oldukça az olduğunu, olayın özellikleri değerlendirilerek hakkaniyete uygun bir manevi tazminat miktarı belirlenmesi gerekirken aksi yönde verilen kararın isabetli olmadığını, Yargıtay’ın istikrar kazanmış kararlarında da bu hususun aynen vurgulandığını (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2021/567E., 2021/3233K. sayılı ve 29.03.2021 tarihli kararı, Yargıtay 4 Hukuk Dairesi 2021/512E., 2021/1409K. sayılı kararı vb.) belirterek kararın kaldırılmasını, diğer davalıların istinaf taleplerinin reddini talep etmiştir.
2-Davalı … … A.Ş. vekili istinaf dilekçesinde; kaskolu aracın olayda kusuru olmamasına rağmen tazminatla sorumlu tutulmalarının hatalı olduğunu, hükme esas alınan kusura ilişkin raporda kazanın meydana gelmesinde davalı sürücü …’in %100 oranında kusurlu olduğunun belirlendiğini, İlgili rapor doğrultusunda kaskolu aracın kazanın meydana gelişinde kusurunun bulunmadığı sabit olduğuna göre huzurdaki davanın reddi gerekir iken davalı şirket aleyhine hüküm kurulmasının doğru olmadığını, İhtiyari Mali Sorumluluk sigortası bir sorumluluk sigortası türü olup yalnızca sigortalının 3. Kişilere verdiği zararı kusuru oranında tazmin etmek ile yükümlü olduğunu, davalı şirkete kaskolu araca herhangi bir kusur atfedilmediğini, bu şekilde kazanın meydana gelişinde hiç bir kusuru olmayan davalı şirketin durumunun ağırlaştırıldığını, davalı … şirketinin sorumluluğunun sigortalının kusurlu olması halinde söz konusu olacağını, Zira Karayolları Trafik Kanunu’nun 91. Maddesine göre trafik sigortalarının, aynı kanunun 85. Maddesine göre işletenlere düşen sorumlulukları karşılamak üzere yapıldığını, dolayısı ile sigortalı aracın kusuru söz konusu değil ise işletene düşen bir sorumluluk da olmadığını, TBK’nın sorumlulukla ilgili hükümleri ve hakkaniyet göz önüne alındığında davalı şirket aleyhine hüküm kurulmaması gerektiğini, hukukun ve adalet olgusunun temelinde oluşan bir zararın tazmininden zararın meydana gelişinde sorumlu olan tarafın mesul tutulmasının zorunlu olduğunu, zararın oluşmasından sorumlu tutulmayan bir kimsenin zarardan sorumlu tutulmasının kabul edilemeyeceğini, kabul anlamına gelmemekle-bir an için sigortalı aracın kazanın meydana gelişinde kusurunun olduğu düşünülse dahi … …’un aracın sürücüsü olması ve ayrıca araç işleteni konumundaki sigortalı …’in babası olması sebebiyle zararın teminat kapsamında bulunmadığını, Söz konusu poliçe ve ihtiyari mali … klozu kapsamında teminat limitinin 100.000,00 TL olduğunu, Ancak İMM Genel Şartlarından da anlaşılacağı üzere aracı sevk ve idaresinde bulunduranın kendi kusuru ile uğradığı zararlardan davalı şirketin sorumlu olmasının söz konusu olamayacağını, davayı kabul anlamına gelmemekle-davacılara fahiş miktarda manevi tazminata hükmedildiğini, manevi tazminatın cezalandırma aracı olmadığını, Manevi tazminatın belirlenmesinde, kusur oranı, tarafların sosyal ve ekonomik durumu, TMK’da yer alan hakkaniyet ilkesi ile “takdir edilecek miktarın mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır” ilkelerinin esas alınması gerektiğini, Amacı, olaydan duyulan acı, ızdırap, elem ve kızgınlığı kısmen dahi olsa dindirmek, olayı unutturmak, tekrar normal hayata dönüşü sağlamak olan Manevi tazminatın bir taraf için zenginleşme, diğer taraf için fakirleşme aracı olarak görülmemesi gerektiğini, Davacıların uğradığı manevi zararın para ile telafisinin mümkün olmadığını, kazaya karışan şahısların kusur oranlarının da manevi tazminat belirlenirken ölçüt alınması gereken unsurlardan biri olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını ve davalı şirket yönünden davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
3-Davalı … … istinaf dilekçesinde; Davacıların trafik tescil kaydı kendi üzerine görünen ancak … …’ye satış sözleşmesi ile bıraktığı ve diğer davalı … …’ın sebebiyet verdiği trafik kazası nedeniyle tazminat talebinde bulunduğunu, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği suç duyurusu dilekçesinde de belirttiği üzere şüpheli … …’nin, “… …” isimli işyerinde galericilik yaptığını, Trafik kaydı üzerinde bulunan 2012 model … … marka aracını satmak amacıyla şüpheliye ait galeriye bıraktığını, aralarında oto satış sözleşmesi yaptıklarını, şüphelinin aracın trafik kaydını en yakın zamanda üzerine alacağını söylediğini, Araç satış bedeli olarak 32.000 TL aldığını, O günden bu yana aracın kendisinde olmadığını, nerede olduğunu da bilmediğini, şüphelinin aradan bunca zaman geçmesine rağmen aracın devrini ve noter satışını almadığını, bugün yarın alacağım diyerek kendisini oyaladığını, devri almaya yanaşmadığını, …’ın aracı, kendisinin hiç tanımadığı ve görmediği diğer davalı … … isimli şahsa verdiğini, bu şahsında davaya konu kazaya karıştığını, davacı …’in kalıcı maluliyete maruz kaldığını, davacı … … ve yakınlarının bu kaza sebebiyle … şirketinden ödeme aldığını, ödemede bulunan … … Türk … Şirketinin de, araç tescili tarafına ait olduğu için Ankara 14. Tüketici Mahkemesinde 2018/478 Esas sayılı dosyasında rücuen tazminat davası açtığını, iş bu dosyada da manevi tazminat istendiğini, kendisinin kaza ve araçla ilgisi olmadığını, araç satış sözleşmesinden de anlaşılacağı üzere aracı … …’ye satış için teslim ettiğini, kendisinin kazadan haberdar bile olmadığını, olayda kusuru olmamasına rağmen tazminattan sorumlu tutulmasının doğru olmadığını, gerekçeli hükmün dayanaklarının akla, hukuka ve dosya içeriğine uygun açıklanması gerektiğini, dosyada mevcut deliller tartışılıp değerlendirildikten sonra, hükme esas alınan ve reddedilen bütün delillerin belirtilmesi, delillerle sonuç arasındaki bağ üzerinde durularak, niçin bu sonuca ulaşıldığı anlatılmak suretiyle hukuki nitelendirmeye yer verilmesi gerektiğini, dosya kapsamına uygun, yasal, yeterli ve geçerli gerekçeye dayanılmadan karar verilmesinin, kanun koyucunun amacına uygun düşmeyeceği gibi, uygulamada da keyfiliğe yol açacağını, mahkeme kararlarının davanın taraflarını ve herkesi tatmin edecek ve de üst mahkemelerce yapılacak tutarlılık denetimine olanak verecek biçimde olması gerektiğini, kararın hukuki ve fiili gerekçeden yoksun olup, vasıflandırmada hata, yetersiz ve dosya kapsamına uymayan gerekçe, takdir hakkının dayanaklarının gösterilmemesi, kusurun belirlenmesi, bireyselleştirilmesi hususlarının gerekçelendirilmemesi nedeniyle bozulması gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını ve hakkındaki davanın reddini savunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
Mahkemece verilen kararda HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve istinaf edenlerin sıfatına göre yapılan istinaf incelemesi sonucunda;
Dava, trafik kazasından kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkindir.
1-Davalı … …’in istinaf talebinin incelenmesinde; Dava, yaralanmalı trafik kazasından kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkindir. Davalı …, davacı …’e çarparak yaralanmasına ve sürekli malul kalmasına sebebiyet veren diğer davalı … yönetimindeki aracın trafik kayıt maliki olup, KTK’nın 85. Maddesi gereğince tazminattan, davalı sürücü …’in kusuru oranında müştereken ve müteselsilen hukuki sorumluluğu bulunmaktadır. Davalı … tarafından her ne kadar, aracın dava dışı galericilik yapan …’a satılmak üzere bırakıldığı, aralarında araç satış sözleşmesi yapıldığı, 32.000,00TL araç bedelini adı geçen galericiden aldığı, …’ın, kendisini aracın resmi şekilde devrini yakın tarihte alacağını bildirerek oyaladığı, … tarafından aracın, öncesinde kendisinin tanımadığı davalı …’e verildiği ve aracın bu şahıs yönetiminde iken davaya konu kazaya karıştığı, kendisinin araç ve kaza ile ilgisinin bulunmadığı, kusuru olmadığı, zarardan …’ın sorumlu tutulması gerektiği yönünde savunma yapılmış ise de, KTK’nın 20/d maddesi gereğince trafik sicilinde kayıtlı araçların her çeşit satış ve devirlerinin noterlerce yapılması gerekir. Noterde yapılmayan araç satış ve devir işleminin geçerli olmaması, noterden satış yapılmasının geçerlilik şartı olması, davalı tarafça dayanılan araç satış sözleşmesinin kazanın gerçekleştiği gün itibari ile dava dışı … … ile davalı arasında adi yazılı belge niteliğinde düzenlenmesi, bu belgenin tarafları arasında her zaman düzenlenmesinin mümkün olması, haricen yapılan adi satış sözleşmesinin davalı …’a, zarar gören 3. şahıslara karşı bir koruma sağlamaması, hukuki sorumluluktan kurtarmaması, zarar gören 3. Kişiler yönünden bağlayıcılığı bulunmayan bu sözleşmenin sadece tarafları arasında hüküm ifade etmesi, zarar görenlere karşı ileri sürülememesi, davalı …’ın zararı giderdikten sonra haksız fiil faili … ve aracı haricen sattığını ileri sürdüğü …’a karşı rücu hakkını kullanmakta serbest olması, kararın gerekçesinde davalı …’ın tazminattan neden sorumlu tutulduğunun açıklanması ve mahkemenin gerekçesine göre bu davalı yönünden verilen yerel mahkeme kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan (HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleri ile bağlı kalınarak yapılan inceleme sonunda) davalı … …’in bu hususa ilişkin ve yerinde görülmeyen istinaf taleplerinin HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
2-Davalı … … A.Ş. vekilinin istinaf talebinin incelenmesinde; iş bu dava, davacı …’e çarparak yaralanmasına sebebiyet veren karşı aracın trafik kayıt maliki ve sürücüsü ile birlikte, davacılardan … adına trafikte kayıtlı ve sigortalı, davacı … yönetimindeki aracın İMSS şirketi olan davalı … … A.Ş. hakkında da açılarak, davalı … şirketinden İMMS kapsamında manevi tazminat isteminde bulunulmuştur. Davacılar, davalı … şirketine kaskolu (İMSS teminatlarını da içeren) aracın sigortalısı (aynı zamanda trafik kayıt maliki), sürücüsü, sürücünün eşi ve çocukları ile aynı zamanda sigortalının annesi, babası ve kardeşleridir. Mahkemece yapılan yargılama sonunda, davalı … şirketinin de hükmedilen manevi tazminatlardan sorumluluğuna karar verilmiştir.
Davalı … … A.Ş. davacı tarafa ait aracın İMSS teminatını da içerecek şekilde 08.07.2015/2016 vadeli kasko poliçesini düzenleyen şirket olup, bedeni ve maddi zararlarda kişi başına teminatı, manevi tazminat dahil 100.000,00 TL’dir. Davalı … … A.Ş. İMSS nedeniyle, ZMSS limitini aşan zarar olması halinde, azami teminat limitine kadar zarar gören 3. Kişiye karşı tazminattan sorumludur. Zira kasko … poliçesinde bulunan ihtiyari mali … teminatı 3.kişiler lehine hak doğurucu nitelikte bir teminattır. Bu nedenle davalı … şirketine sigortalı araç sürücüsünün kusurlu olması halinde kusur nispetinde (müteselsil sorumluluk hariç) poliçe limitine kadar zarar gören 3. Kişilerin zararından sorumluluğu bulunmakta olup, kabule göre de somut olayda sigortalı aracın sürücüsü olan …’in olayda herhangi bir kusuru bulunmadığından, davalı sigortacının tazminatla sorumluluğu bulunmadığı gibi, davacı taraf davalı … şirketi karşısında zarar gören 3. Kişi konumunda olmadığından her halükarda tazminatla sorumluluğu bulunmamaktadır. Zira İhtiyari Mali … Sigortası Genel Şartlarının 3-a, b ve c bentlerinde açıkça “Sigortalının Kendisinin Uğrayacağı Zararlar ve Aracı Sevk ve idare edenin, aracı sevk ve idare ederken uğrayacağı zararlar dolayısıyla ileri sürülen talepler ile İşleten veya aracı sevk edenin usul ve fürunun veya birlikte yaşadığı kardeşlerinin uğrayacağı zararların teminat dışında kaldığı” belirtilmiştir.
Bu durumda davacı … aracın sigortalısı ve kayıt maliki, davacı … aracın sürücüsü, diğer davacılarda davacı …’in eşi ve çocukları ve yine davacı …’in annesi, babası ve kardeşleri olmakla, davacıların manevi tazminat talepleri İMSS poliçesi teminatı kapsamında bulunmadığından, poliçe genel şartları uyarınca davalı … şirketi aleyhinde açılan davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu gibi bu davalı yönünden davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmediğinden, davalı … şirketi vekilinin bu hususa ilişkin istinaf talebinin kabulü ile HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kabulü ile kararın kaldırılmasına ve esas hakkında yeniden hüküm kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
3-Davacılar vekilinin istinaf talebinin incelenmesinde; Somut olayda,16.07.2015 tarihinde davacı … … yönetimindeki ticari minibüsü, yolcu indirmek için yolun sağına çekip durmuş, araçtan inen yolcu ile birlikte aracının arkasına geçip bagajdan yolcunun eşyasını almak istediği sırada, arkasından aynı istikamette seyreden davalı … yönetimindeki araçla, davacıya, dava dışı yolcuya ve davacı taraf aracına arkadan çarparak, davacıyı iki aracın arkasına sıkıştırmak suretiyle kazanın meydana gelmesine sebebiyet vermiştir. Kaza sonucu davacının her iki bacağı diz üstünden ampute edilmiş, hayati tehlike geçirdiği, organ işlevi kaybı olduğu, bu durumun yaşamsal faaliyetlerini ağır derecede etkilediği belirlenmiştir. Davacı olay tarihinde 44 yaşında olup, davalı sürücü hakkında ceza mahkemesinde yapılan yargılama sonucu olayda tamamen kusurlu olduğunun kabulü ile bilinçli taksirle yaralamaya sebebiyet vermek suçundan mahkumiyet kararı verilmiştir. Davalı sürücünün olay anında 2.55 promil alkollü olduğu ve olay yerinden önce yürüyerek sonra da taksi ile ayrıldığı anlaşılmıştır. Davalı aracına ait fren izi dahi bulunmamaktadır. Aynı olayla ilgili olarak cismani tazminatın tazmini için Ankara 7. ATM’nin 2015/561 esas sayılı dosyasında çalışma gücü ve meslekte kazanma gücü kaybı yönetmeliği hükümlerine göre davacının %91 oranında sürekli maluliyeti bulunduğu tespit edilmiş, iş bu dava dosyasında hükme esas alınan HÜTF hastanesince düzenlenen raporda özürlülük ölçütü yönetmeliği gereğince davacının %73 oranında sürekli malul kaldığı, 12 ayda iyileşebileceği, sürekli olarak bir başkasının bakımına muhtaç olduğu belirlenmiştir. Yine kusura ilişkin olarak Ankara ATK tarafından düzenlenen raporda davalı sürücünün olayda %100 oranında tamamen kusurlu olduğu, davacı …’in kazanın oluşumunda herhangi bir kusuru bulunmadığı tespit edilmiştir. Hazırlık soruşturması sırasında aynı kurumca düzenlenen kusur raporu ile ceza davasında hükme esas alınan İstanbul ATK Trafik ihtisas Dairesince düzenlenen raporlarda da aynı nedenlerle davalı sürücünün olayda tam kusurlu olduğu belirlenmiştir. Kazanın gerçekleşmesinde davacı …’in herhangi bir kusuru bulunmadığı, davalı sürücünün tamamen kusurlu bulunduğu, kusur durumunun kazanın oluş şekline ve dosya kapsamına uygun olduğu, manevi tazminatın şartlarının bulunduğu anlaşılmıştır.
Bu durumda davalı sürücünün olayda tamamen kusurlu olduğu, davacı …’in hiç kusurunun bulunmadığı, davaya konu kaza nedeniyle adı geçen davacının her iki bacağının da diz üstünden kesildiği, ameliyat geçirdiği, özürlülük ölçütü yönetmeliği gereğince%73 oranında kalıcı maluliyeti bulunduğu, 12 ay süre ile geçici iş göremezlik hali ve ömür boyu bir başkasının bakımına muhtaç olduğunun belirlendiği, kazanın 16.07.2015 tarihinde gerçekleştiği, ceza mahkemesinde davalı sürücü hakkında tam kusurlu olduğunun kabulü ile bilinçli taksirle yaralamaya sebebiyet vermek suçundan mahkumiyet kararı verildiği, davacının 1971 doğumlu olduğu, meydana gelen yaralanmanın hayati fonksiyonlarını ağır derecede etkilediğinin, hayati tehlikeye maruz kaldığının anlaşıldığı, lehine manevi tazminat şartlarının oluştuğu, davacı ile davalı tarafın ve özellikle haksız fiil faili …’in sosyal ve ekonomik durumları, kaza tarihi, kazanın oluş şekli, paranın satın alma gücü, ülkenin ekonomik koşulları, davacının olay tarihindeki yaşı, kaza sonucu bu şekilde yaralanması sebebiyle maruz kaldığı acı, ağrı, üzüntü, elem, ıstırap, keder, sıkıntı, manevi çöküntü, psikolojisi, manevi tazminatın amacı, zenginleştirme ve fakirleştirme amacı taşımaması, caydırıcı olması, özendirici olmaması ve 22.06.1966 tarih,…….. Karar sayılı YİBK kararındaki kriterler gözetildiğinde davacı için yerel mahkemece takdir edilen manevi tazminat miktarı çok az olup, davacı … için 85.000,00TL manevi tazminatın hakkaniyete daha uygun düşeceği sonucuna varıldığından, davacılar vekilinin bu yöne ilişkin istinaf talebi de yerinde görüldüğünden, davacılar vekilinin istinaf talebinin kabulü ile yerel mahkeme kararının HMK’nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca kaldırılması ve düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. (HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleri ile bağlı kalınarak yapılan inceleme sonunda, infazda tereddüt olmaması için yerel mahkeme kararının Dairemizce düzeltilen ve kaldırılan kısımları dışında kalan hüküm fıkrası aynen yazılmıştır.)
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
A-Yukarıda 1 numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı … …’in istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
B-Yukarıda 2 numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı … … A.Ş. vekilinin, 3 numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin istinaf talebinin ayrı ayrı kabulü ile Ankara 10.Asliye Ticaret Mahkemesinin16.03.2021 gün ve ……. Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
Buna göre HMK’nın 353/1-b-2.maddesi uyarınca yeniden esas hakkında düzelterek karar verilmesi gerektiğinden;
1-Davalı … … A.Ş. hakkında açılan davanın esastan reddine,
2-Davanın KISMEN KABULÜ ile, Davacı … … için 85.000,00 TL manevi tazminat, davacı … … için 10.000,00 TL manevi tazminat, …, … ve … … için ayrı ayrı 1.000,00’er TL manevi tazminat olmak üzere toplam 98.000.00TL manevi tazminatın 16/07/2015 kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … … ve … …’tan müştereken ve müteselsilen alınarak adı geçen davacılara ayrı ayrı ödenmesine,
3-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince, alınması gereken 6694.38TL nispi karar ve ilam harcından, peşin alınan 385,96 TL’nin mahsubu ile bakiye 6308.42 TL karar harcının davalılar … … ve … …’tan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye irad kaydına,
4-Davacı … … vekil ile temsil edildiğinden yürürlükte bulunan AAÜT gereğince kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 11.850,00 TL nispi vekalet ücretinin davalılar … … ve … …’tan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı … …’a verilmesine,
5-Davacı … … vekil ile temsil edildiğinden yürürlükte bulunan AAÜT gereğince hesaplanan 4.080,00 TL maktu vekalet ücretinin davalılar … … ve … …’tan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı … …’a verilmesine,
6-Davacı … … vekil ile temsil edildiğinden yürürlükte bulunan AAÜT gereğince hesaplanan 1.000,00 TL vekalet ücretinin davalılar … … ve … …’tan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı … …’a verilmesine,
7-Davacı … … vekil ile temsil edildiğinden yürürlükte bulunan AAÜT gereğince hesaplanan 1.000,00 TL vekalet ücretinin davalılar … … ve … …’tan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı … …’a verilmesine,
8-Davacı … … vekil ile temsil edildiğinden yürürlükte bulunan AAÜT gereğince hesaplanan 1.000,00 TL vekalet ücretinin davalılar … … ve … …’tan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı … …’a verilmesine,
9-Davalı … şirketi kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden,davacı … … yönünden reddedilen manevi tazminat üzerinden AAÜT’nin 10/3,13/1 maddesi gereğince hesaplanan 4080.00TLvekalet ücretinin davacı … …’dan tahsili ile davalı … … A.Ş. ne verilmesine,davacı … … yönünden reddedilen manevi tazminat üzerinden AAÜT’nin 10/3,13/1 maddesi gereğince hesaplanan1500.00TLvekalet ücretinin davacı … …’dan tahsili ile davalı … … A.Ş. ne verilmesine, davacı … … yönünden reddedilen manevi tazminat üzerinden AAÜT’nin 10/3,13/1 maddesi gereğince hesaplanan150.00TLvekalet ücretinin davacı … …’dan tahsili ile davalı … … A.Ş. ne verilmesine,davacı … … yönünden reddedilen manevi tazminat üzerinden AAÜT’nin 10/3,13/1 maddesi gereğince hesaplanan150.00TLvekalet ücretinin davacı … …’dan tahsili ile davalı … … A.Ş. ne verilmesine,davacı … … … yönünden reddedilen manevi tazminat üzerinden AAÜT’nin 10/3,13/1 maddesi gereğince hesaplanan150.00TLvekalet ücretinin davacı … … …’dan tahsili ile davalı … … A.Ş. ne verilmesine,
10-Davacı tarafça yatırılan 31,40 TL Başvurma ve 385,96 TL Peşin harç toplamı 417,36 TL’nin davalılar … … ve … …’tan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı tarafa verilmesine,
11-Davacılar tarafından yapılan 433,95 TL tebligat/müzekkere masrafı, 314,50 TL adli tıp rapor ücreti olan toplam 748,45 TL yargılama giderinin davanın kabul ve red oranına göre hesaplanan 636.18 TL’nin davalılar … … ve … …’t.an müştereken ve müteselsilen alınarak davacı tarafa verilmesine,bakiye yargılama giderinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına,
12-Davacılar tarafından yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
İSTİNAF YARGILAMA GİDERLERİ YÖNÜNDEN:
1-Davacı tarafça yatırılan 59.30 TL istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talebi halinde davacı tarafa iadesine,
2-Davalı … şirketi tarafından yatırılan 1076.00TL istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talebi halinde davalı … şirketine iadesine,
3-Davalı … …’den alınması gereken 6694.38TL istinaf karar harcından, peşin alınan 1075.89TL nispi istinaf karar harcının mahsubu ile bakiye 5618.49TL harcın adı geçen davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-İstinaf başvuru harçları peşin alındığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davacı tarafça istinaf yargılama gideri yapılmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
6-Davalı … … A.Ş. tarafından yapılan 141,50 TL istinaf yargılama giderinin davacı taraftan tahsili ile davalı … şirketine verilmesine,
7-Davalı … … tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
8-Kararın taraflara usulüne uygun şekilde tebliğine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu davacılar …, …, … ve … … … yönünden kabul edilen manevi tazminatların miktarı itibari ile HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin ve davacı … … için manevi tazminatın kabul edilen kısmı itibari ile HMK’nun 361/1 maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süresi içinde davalı taraf yönünden TEMYİZİ KABİL olmak üzere 30.09.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

……

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.