Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2021/1424 E. 2021/2387 K. 10.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/11/2018
NUMARASI …

DAVANIN KONUSU : Tazminat (Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)

KARAR TARİHİ : 10/12/2021
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 16/12/2021

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı …. vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde, davacının gemi tersanelerinde kaynak ustası olarak çalıştığını, 30/06/2010 tarihinde davalı şirkete sigortalı aracın sürücüsü …… sevk ve idaresindeki araçla, yol kenarında yürümekte olan davacı yayaya çarptığını ve yaralanmasına sebebiyet verdiğini, davalıya başvuru yapıldığını ancak sürüncemede bırakıldığını belirterek ve fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 3.500,00 TL maddi tazminatın (1.500,00 TL geçici, 1.500,00 TL daimi maluliyet ve 500,00 TL bakıcı gideri karşılığı) temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş; 30.10.2018 tarihli ıslah dilekçesi ile toplam 11.328,18 TL geçici, 163.671,82 TL sürekli iş göremezlik tazminatı ile 2.281,50 TL bakıcı giderinin davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı … …. Şirketi vekili cevap dilekçesinde, dava 2 yıllık zamanaşımı süresinde açılmadığından zamanaşımından reddinin gerektiğini, mahkemenin yetkili olmadığını, sigortalı araç sürücüsünün kusuru bulunmadığından, davalı şirketin tazminattan sorumlu tutulamayacağını, iddia edilen iş göremezliğin mahkemece tespitinin gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Yerel mahkemece, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamından; davalı … şirketine ZMMS poliçesi ile sigortalı bulunan aracın yaya olan davacıya çarpması sonucu meydana gelen kazada yaya olan davacının yaralandığı, davacı tarafından davalı … şirketine karşı malul kaldığı iddiasıyla derdest tazminat davası açıldığı, adli tıp raporuna göre davacının dava konusu kazadan dolayı %28,2 oranında malul ve 18 ay geçici iş göremezlik durumunda kaldığı, 3 ay bakıcı ihtiyacı bulunduğu, kazada davalı araç sürücüsünün tam kusurlu, davacının kusursuz olduğu, aktüer bilirkişi raporuna göre davacının talep edebileceği geçici ve sürekli iş görmezlik tazminat tutarının toplam 226.132,74 TL olup, kaza tarihindeki poliçe limiti 175.000,00 TL olması nedeni ile sigorta şirketinin bu limit ile sorumlu olduğu, bakıcı giderinin 2.281,50 TL olup bunun olay tarihindeki poliçenin tedavi giderleri klozu kapsamında kaldığı, davalı … şirketinin ZMMS poliçesinden dolayı bu tazminatlardan sorumlu olduğu anlaşıldığından, davacının dava ve ıslah dilekçesinin kabulüne dava tarihi olan 12/02/2014 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; hükme karşı davalı … şirketi vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı … Sigorta Şirketi vekili istinaf dilekçesinde; 30.06.2010 tarihinde, dava dışı …… sevk ve idaresinde olan … plakalı aracın, yaya konumunda bulunan davacı …’e çarptığını, aracın 19.08.2009-19.08.2010 tarihlerinde hususi olmak üzere davalı Şirket tarafından Zorunlu Karayolu Taşımacılık Mali Sorumluluk Sigortası Poliçesi ile sigortalandığını, davacının, araç sevk ve idaresinde bulunan dava dışı şahsın asli ve tam kusurlu olduğunu ileri sürerek davalı Şirket’ten geçici ve daimi maluliyet ile bakıcı giderleri karşılığı maddi tazminat talep ettiğini, kusur bilirkişi raporunda dava konusu kazanın meydana gelmesinde … plakalı araç sürücüsünün 100% kusurlu olduğu, yaya konumunda bulunan davacı …’ün kusursuz olduğunun belirtildiğini, aktüer bilirkişi raporunda davacının %28,2 oranında çalışma gücünü kaybettiği, 18 ay süreyle geçici iş göremezlik halinde bulunduğu, 3 ay tedavi süresince bakıcı ihtiyacının bulunduğunun bildirildiğini, mahkemece davanın kabulüne karar verildiğini, hüküm kısmında ise aynen, “Davacının dava ve ıslah dilekçesinin kabulüne, dava tarihi olan 12.02.2014 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine” şeklinde hüküm kurulduğunu, istinaf başvurusuna konu ilam evrakının gerekçeli karar kısmı ile hüküm kısmı arasındaki çelişki ve farklılıklar nedeniyle söz konusu kararın kaldırılması gerektiğini, ilk derece mahkemesinin gerekçeli karar evrakında; “…bu meblağın davalı şirketin temerrüde düştüğü 06.01.2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline” şeklinde karar verildiğini, aynı evrakın hüküm kısmında ise; “…davacının dava ve ıslah dilekçesinin kabulüne, dava tarihi olan 12.02.2014 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline” şeklinde hüküm kurulduğunu, söz konusu çelişkinin giderilmesi amacıyla davacı tarafından 05.02.2019 tarihinde gerekçeli kararda maddi hatadan kaynaklandığını düşündükleri hataların giderilmesi gerekçesiyle tavzih talebinde bulunulduğunu,mahkemece “Taraflara tanınan haklar ve yüklenen borçlar tavzih yolu ile sınırlandırılamaz, genişletilemez ve değiştirilemez.” Bu husus ancak istinaf/temyiz konusu yapılabilir.” gerekçesiyle davacının tavzih talebinin reddine karar verildiğini, tavzih talebinin reddine dayanak olarak gösterilen gerekçe yerinde olup hüküm ile gerekçeli karar arasındaki çelişkinin giderilmesi amacıyla istinaf yoluna başvurma zorunluluğu doğduğunu, hükümde, hükmedilen tazminat tutarlarına ve davanın kabulüne açıkça yer verilmediğini, gerekçeli karar evrakında mevzuat uyarınca birtakım hususların mutlaka bulunması gerektiğini, hüküm kısmında, mahkemece hükmolunan tazminat tutarlarına ve zarar kalemlerine açıkça yer verilmediğini, ayrıca davacının dava dilekçesi ve ıslah dilekçesi ile ileri sürmüş olduğu talep, temerrüt tarihinden itibaren yürütülecek avans faizi olmasına rağmen, mahkemece -hüküm kısmına göre- dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesine, gerekçeli karar kısmında ise temerrüt tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesine şeklinde karar verildiğini, her iki halde de faiz talebi yönünden davacının talebinin reddi ve dolayısıyla davanın kısmen kabul kısmen reddi sonucuna ulaşılmış olduğunu, bu durumda hükmün yeniden kurulması gerektiğini, kısmen kabul kısmen red halinde taraflar lehine hükmedilen vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin de değiştiğini, esasında davanın sonuç itibariyle tamamen farklı bir yön aldığını, kaza 30.06.2010 tarihinde meydana gelmiş olup; Davanın kaza tarihinden itibaren iki yıllık zamanaşımı süresi içerisinde açılmadığından işbu davanın süre yönünden reddi gerektiğini, motorlu araç kazalarından doğan zararların tazminine ilişkin taleplerin zarar görenin, zarar ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl, her halükarda on yıl içerisinde zamanaşımına uğradığını, dava konusu kaza 30.06.2010 tarihinde meydana gelmiş olup, davacının, zararı ve tazminat yükümlüsünü kazanın oluştuğu anda öğrendiğini, ancak 7 (yedi) yıl gibi uzun bir süre zarfında hiçbir başvuruda bulunmadığını, kusur ve sorumluluğu asla kabul anlamına gelmemekle birlikte bir an için sigortacının ödeme yükümlülüğü bulunduğu düşünülse dahi dava konusu taleplerin zamanaşımına uğradığını, bakıcı gideri tazminatının tedavi gideri teminatı içinde sayılarak davalı şirket’in sorumluluğu bulunmamasına rağmen bakıcı giderine hükmedildiğini, aktüer bilirkişi raporunda, trafik kazası 30.06.2010 tarihinde vuku bulduğundan, yani 01.06.2015 tarihinde yayımlanan yeni genel şartlardan önceki tarihli olduğundan o dönem Yargıtay uygulaması dikkate alınarak PMF tablosu ve progressif rant usulüne göre tazminat hesabı yapılması gerektiği ve bakıcı giderinin ilgili tarih itibariyle poliçe tedavi gideri teminatı içinde kaldığı görüş ve kanaati bildirildiğini, mahkemece rapor hükme esas alınarak hukuka aykırı bir biçimde bakıcı giderinin tedavi teminatı içinde kaldığına, poliçede belirlenen limiti aşan tazminat tutarına hükmedildiğini, kaza 30.06.2010 tarihinde meydana geldiğinden, bakıcı giderleri açısından uygulanacak ilgili mevzuat hükümleri ve içtihatın da bu tarihte yürürlükte bulunan hükümler ve verilen Yargıtay kararları olacağını, buna göre, bakıcı gideri tazminatı sağlık giderleri teminatından sayıldığından, o tarihte yürürlükte bulunan ZMMS genel şartları uyarınca kişinin sosyal güvencesi bulunup bulunmadığına bakılmaksızın, sağlık giderlerinden …’nın sorumlu olması dolayısıyla huzurdaki davada da sağlık gideri kapsamında olan bakıcı giderlerinden dolayı … sorumlu olup, davalı Şirket’in hiçbir şekilde sorumluluğu bulunmadığını, hüküm altına alınan asıl alacağa ıslah tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesi gerektiğini, Bilirkişi Raporu’nda yapılan tespit ile sabit olduğu üzere aracın hususi otomobil olması nedeniyle hükmedilen tazminata yasal faiz yürütülebileceğini (Yargıtay 17. H.D. T. 21.10.2010, E. 2010/5321, K. 2010/8610 sayılı ilamı), ayrıca faiz oranının ıslah tarihi olan 30.10.2018 tarihinden itibaren işletilmesi gerektiğini, davanın kısmi dava olarak açıldığını, Yargıtay’ın yerleşik içtihadı uyarınca kısmi dava açılmış olması halinde ıslah ile artırılan miktarlara ilişkin olarak ıslah tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerektiğini (Yargıtay 22. H.D. T. 15.11.2018, E. 2017/16098, K. 2018/24450 sayılı ilamı) belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
İstinaf edenin sıfatı gözetilerek ve istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda; Dava, davalıya ZMSS poliçesi ile sigortalı aracın, davacı yayaya çarparak yaralanmasına sebebiyet vermesi nedeniyle açılan geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatı ile bakıcı gideri istemine ilişkindir.
Davacı vekili dava dilekçesinde davaya konu trafik kazası sonucu davacının yaralandığından bahisle şimdilik 1.500,00 TL geçici, 1.500,00 TL sürekli iş göremezlik tazminatı ile 500,00 TL bakıcı giderinin temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini istemiş; aktüer bilirkişi raporunun düzenlenmesinden sonra verdiği 30.10.2018 tarihli dilekçesi ile toplam 11.328,18 TL geçici, 163.671,82 TL sürekli iş göremezlik tazminatı ile 2.281,50 TL bakıcı giderinin davalıdan temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tazminini talep etmiştir. Mahkemece 27.11.2018 tarihli kısa kararda “davacının dava ve ıslah dilekçesinin kabulü ile 163.671,82TL sürekli iş göremezlik, 11.328,18 TL geçici iş görmezlik, 2.281,50 TL bakıcı gideri tazminatı olmak üzere toplam 177.281,50 TL’nin 06.01.2017 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline” şeklinde hüküm kurulmuş ise de; 27.12.2018 tarihinde yazılan gerekçeli kararın hüküm fıkrasında “davacının dava ve ıslah dilekçesinin kabulüne, dava tarihi olan 12.02.2014 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline” şeklinde karar verilmiştir. Görüldüğü üzere gerekçeli kararın hüküm fıkrasında davacı yönünden hangi tazminata hükmedildiği, ne kadar tazminata hükmedildiği, yine davalının hangi tazminat kaleminden ve hangi tutarda sorumlu tutulduğu belirtilmediği gibi, kısa kararda 06.01.2017 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faize, gerekçeli kararda 12.02.2014 dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizine hükmedilmiştir. (Gerekçeli kararın gerekçe kısmında, tıpkı kısa karardaki gibi davalı … şirketinin 06.01.2017 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faizle sorumluluğuna karar verileceği belirtilmesine rağmen) ayrıca iş bu davanın açılış tarihi 22.06.2017 olup, hüküm fıkrasında belirtilen 12.02.2014 tarihi ile ilgisi de bulunmamaktadır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297/2. maddesi gereğince, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir. Mahkemece kurulan hüküm bu hali ile HMK.nın 297/2.maddesine uygun olmadığı gibi,kısa karar ve kendi içinde gerekçe ile de çelişkili olup, infaza da elverişli değildir.
Bu durumda mahkemece, HMK’nın 297/2 maddesi gereğince; hükmün sonuç kısmında, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi zorunlu olduğundan, davalı … şirketi vekilinin bu hususa ilişkin istinaf talebinin kabulü ile usul ve yasaya aykırı olan ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, hükmedilen tazminatların niteliği, tutarları, uygulanacak faizin niteliği, başlangıç tarihi vb. hükümde bulunması gereken hususlar ayrı ayrı belirtilerek yeniden karar verilmesi için HMK.nın 353/1.a.6. maddesi gereğince dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine, kararın kaldırılma sebebine göre davalı … şirketi vekilinin sair istinaf taleplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle,
1-Davalı …. vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile; Ankara 4. Asliye Ticaret mahkemesinin 27/11/2018 tarih,….Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1.a.6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, dosyanın yeniden yargılama yapılarak sonucuna göre yeniden karar verilmesi için ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, kararın kaldırılma sebebine göre davalı … şirketi vekilinin sair istinaf taleplerinin şimdilik incelenmesine YER OLMADIĞINA,
2-Harçlar Kanunu gereğince istinafa başvuran davalı tarafından yatırılan 3.027,55 TL istinaf karar ve ilam harcının istek halinde davalı … şirketine iadesine,
3-İstinaf talebinde bulunan davalı … şirketi tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yeniden verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
4-Karar tebliği ve harç iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK. 353/1.a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 10.12.2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
….

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.