Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2021/1391 E. 2021/1316 K. 01.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/12/2019
NUMARASI ….

DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)

KARAR TARİHİ : 01/07/2021
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 13/07/2021

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacılar vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle: 08/10/2018 tarihinde sürücü … yönetimindeki ve davalı … şirketine trafik sigortalı olan otobüsün müteveffa …’e çarpması sonucunda ölümlü trafik kazasının meydana geldiğini, davacıların müteveffanın eş ve çocukları olduğunu, murisin desteğinden yoksun kaldıklarını, araç sürücüsünün asli ve tam kusurlu olduğunu, davalı … şirketine başvuruda bulunduklarını, herhangi bir ödemenin yapılmadığını, davalı sigortacının, araç işleteni ve sürücüsü olan diğer davalılarla birlikte zarardan müteselsilen sorumlu olduğunu belirterek fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak üzere; şimdilik davacı eş … için 1.000,00 TL maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan tahsilini ve davacı eş … için 60.000,00 TL, müteveffanın çocukları olan davacı ……. için ayrı ayrı 30.000,00’er TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılar … ve …’den tahsilini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde; aracın davalı … nezdinde 06/09/2018-06/09/2019 tarihleri arasında ….ile sigortalı olduğunu, zarara ilişkin sorumluluğun poliçe limiti ve araç sürücüsünün kusuru oranında olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde; davalının araç maliki olduğunu, kazaya diğer davalı …’in sebebiyet verdiğini, davalı araç işleteninin sorumluluğunun bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı …’e dava dilekçesi usulüne uygun şekilde tebliğ edildiği halde davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Yerel mahkemece davanın, haksız fiil ve ZMMS poliçesi kapsamında destekten yoksunluk tazminatı ve manevi tazminat talebine ilişkin olduğu, davacı vekilinin maddi tazminat hususunda ”makbuz ibraname” başlıklı belge ibraz ettiği, sulh olduklarından bahisle maddi tazminat yönünden karar verilmesine yer olmadığına ilişkin karar verilmesini talep ettiği, davacılar vekili Av. …’nun, maddi tazminat anlaşma belgesinde davadan feragat ettiklerine dair imzalı kabul beyanı olduğu, 18/12/2019 tarihli celsede davacılar vekili Av. …’ın maddi tazminat davasından feragat ettiklerini beyan ettiği, Kırıkkale 6. Noterliğinde düzenlenen 01/02/2019 tarihli … yevmiye nolu vekaletnamede, adı geçen davacılar vekillerinin sulh, ibra, davadan feragat etme yetkilerinin bulunduğu, bu şekilde destekten yoksun kalma tazminatından feragat edildiği, davacı tarafın maddi tazminat talebi ile ilgili arabuluculuk yoluna gittiği, dosyaya tutanağın eklendiği, manevi tazminatla ilgili arabuluculuk yoluna gitmediklerinin anlaşıldığı(davacı vekili 18/12/2019 tarihli celsedeki beyanı), HMK’nun 114. maddesinde dava şartlarının düzenlendiği, aynı maddenin 2. fıkrasında ise diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümlerin saklı olduğunun belirtildiği, 01.01.2019 tarihinde yürürlüğe giren 7155 S.Y’nın 20. maddesi ile değişik 6102 sayılı TTK’nun 5/A maddesinin 1. fıkrasında; “Bu kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.” şeklinde düzenleme yapıldığı, dava şartının yerine getirilmemesi halinde ise; HMK’nun 115/2. Maddesi gereğince davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği, Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A maddesinin 2.fıkrasında da; “Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.” hükmünün öngörüldüğü, Mahkemece dava açılırken ibraz edilmeyen arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın, arabuluculuk kanunu 18/A-2 maddesi gereğince dava şartı olup,davacı tarafa tebliğden itibaren 1 haftalık kesin sürede ibrazı için tebligat çıkarıldığı, davacı tarafça ibraz edilen tutanakta sadece sigorta şirketinin karşı taraf olarak yer aldığı, manevi tazminat talebi ile ilgili arabuluculuğa gidilmediği, buna ilişkin, son tutanağın davacı tarafça dosyaya ibraz edilmediği, davacının davadan önce dava şartı olan arabuluculuğa başvurması ve arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorunda olduğu, ancak bu zorunluluğa uymadan davayı ikame ettiği anlaşıldığından HMK’nun 114/2 delaletiyle TTK’nun 5/A, Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-2 ve HMK’nun115/2. maddeleri gereğince manevi tazminat talebi ile ilgili arabuluculuğa yönelik dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine, maddi tazminat talebi ile ilgili sulh, ödeme ve feragat nedeni ile davanın reddine karar verilmesi gerektiğinden bahisle maddi tazminat talebi ile ilgili sulh, ödeme ve feragat nedeniyle davanın reddine, manevi tazminat talebi ile ilgili T.T.K.’nun 5/a ve HUAK 18/a maddeleri gereği dava şartı arabuluculuk yoluna gidilmediğinden dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiş; hükme karşı davacılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; manevi tazminat talebinin usulden reddine dair kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, maddi tazminat yönünden davalı … A. Ş. ile sulh olduklarını, manevi tazminat açısından sigorta şirketi dışındaki diğer davalılar yönünden davaya devam ettiklerini, mahkemece “..HMKnun 114/2 delaletiyle TTK’nun 5/A, Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-2 ve HMK’nun 115/2. Maddeleri gereğince manevi tazminat talebi ile ilgili arabuluculuğa yönelik dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine..” karar verildiğini, talep edilen alacak manevi tazminat alacağı olup alacağın dayanağının haksız fiil olduğunu, bu sebeple haksız fiilden kaynaklanan alacak bedelinin, türk ticaret kanununun 5. maddesinin a bendinde bahsi geçen “konusu bir miktar paranın ödenmesi” türünden taleplerden olmayıp arabuluculuk başvuru zorunluluğu ihtiva eden dava türünden olmadığını, davada trafik kazası sonrası hayatını kaybeden müteveffa …’in vefatı sonrası hayatta kalan davacılar lehine müteveffanın desteğini yitirmiş olmaları nedeniyle manevi tazminat talep edildiğini, manevi tazminatın, borçlar kanununun 56. Maddesinde “Haksız Fiillerden Doğan Borç İlişkileri” Başlığı altında düzenlendiğini, Kanun koyucu tarafından koruma altına alınan manevi tazminat talebinde, talep edilen alacağın dayanağı haksız fiil olup, haksız fiil sonucu meydana gelen kazada davacıların eş ve babası olan …’in vefat ettiğini ve davacıların …’in vefatı nedeniyle duydukları elem, keder ve üzüntü nedeniyle bu bedeli talep ettiklerini, davacılar tarafından talep edilen alacağın, Türk Ticaret Kanununun 5. Maddesinin A bendinde düzenlenen konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminatlardan olmadığını, zira bahsi geçen alacakların, bir işin ifası sonrası alınmayan bedel yahut ticari ilişkiden kaynaklanan alacaklar olup asıl dayanağı haksız fiil olan alacaklardan olmadığını, mahkeme tarafından manevi tazminat talebinin ticari dava olarak değerlendirilip arabuluculuk başvurusu bulunmadığından usulden reddedilmesinin doğru olmadığını, manevi tazminat taleplerinin ticari dava olarak değerlendirilmemesi gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Davacılar vekillerinin istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava; trafik kazası sonucu davacıların murisinin ölümü nedeniyle açılan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup, davacı taraf ile davalı … arasında yargılama sırasında yapılan anlaşma, sulh, ibra ve davacı tarafa yapılan maddi tazminat ödemesi nedeniyle destek tazminatından feragat edilmekle, uyuşmazlık ve istinaf talebi manevi tazminata yöneliktir.
Davacılar vekili dava dilekçesi ile davalıların işleteni ve sürücüsü olduğu aracın neden olduğu kazada davacıların eş ve babaları olan …’in vefatı nedeniyle davacılar için manevi tazminat talep etmiş; mahkemece davalı sürücü … ve araç işleteni … hakkında açılan manevi tazminat taleplerinin, dava açılmadan önce zorunlu arabuluculuğa başvuru dava şartının yerine getirilmediği gerekçesi ile usulden reddine karar verilmiştir.
18/12/2018 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 7155 Sayılı Kanun’un 20. maddesi ile 6102 Sayılı TTK’na eklenen 5/A maddesinde; “Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.”
Ayrıca, 6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununa “Dava Şartı Olarak Arabuluculuk” başlığı ile 18/A maddesi eklenmiş olup, 6325 sayılı HUAK’nun 18/A maddesinin 2. fıkrasında; “Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucuk tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.” düzenlemesi bulunmaktadır.
Bu düzenlemelere göre, 01.01.2019 tarihinden sonra konusu bir miktar paranın ödenmesi talebi ile açılan ticari davalarda dava açılmadan önce uyuşmazlıkla ilgili arabulucuya başvurulup, anlaşılamaması halinde son tutanağın aslının veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğinin dava dilekçesine eklenmesi zorunludur. Arabulucuya başvurulmadan doğrudan dava açıldığının anlaşılması halinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilecektir.
TTK.nın 5/A maddesi gereğince ticari davalarda arabuluculuk dava şartı olarak düzenlendiğinden ticari dava kavramının açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. Ticari dava ile ilgili düzenleme TTK’nun 4. maddesinde yapılmıştır. Ayrıca bazı özel kanunlarda da ticari dava kavramına yer verilmiştir. TTK’nun 4/1 maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğan hukuk davaları nispi ticari dava niteliğindedir. Nispi ticari davalar, şarta bağlı ticari davalar olup, uyuşmazlığın taraflarının tacir olması ve uyuşmazlık konusunun da tarafların ticari işletmesine ilişkin olması şarttır. Ancak, TTK’nın 4/1. (a)- (f) bentlerinde sayılan mevzuat ile düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları herhangi bir şart aranmaksızın mutlak ticari dava olarak kabul edilir.
6102 Sayılı TTK’nın 4/1.f bendi ile yapılan düzenlemeye göre bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları, ticari dava olarak kabul edilir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1-a maddesi gereği her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olup olmadığına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen hususlar ticari davalardır.
Davacılar, davalı … adına trafikte kayıtlı ve diğer davalı … idaresinde bulunan aracın,davacıların murisi …’e çarparak ölümüne sebebiyet verdiğini ileri sürerek, araç sürücüsü ve işleteni olan davalılardan manevi tazminat talebinde bulunmuş olup, davalılar kazaya karışan aracın sürücüsü ve işletenidir. Davalı araç sürücüsünün sorumluluğu TBK.nın 49. Maddesinden, araç işleteni davalının sorumluluğu KTK’nın 85. Maddesinden kaynaklanmaktadır. Davacı taraf ile davalılar arasında ticari ilişki veya ticari iş olmadığı gibi, haksız fiilin bir türü olan trafik kazasından kaynaklanan manevi tazminat davası ticari dava niteliğinde de değildir.
Bu hale göre davacıların, dava açmadan önce davalı … yönünden arabulucuya başvuru yapma zorunluluğu bulunmadığından, davalı … ve … aleyhine açılan davanın zorunlu arabuluculuğa başvuru dava şartının yerine getirilmediği gerekçesi ile usulden reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, davacılar vekilinin bu yöne ilişkin istinaf taleplerinin kabulü ile HMK 353/1.a.6 maddesi gereğince kararın kaldırılmasına, davacıların manevi tazminat talepleri yönünden işin esasına girilerek yeniden görülmesi ve sonucuna göre karar verilmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE; HMK.’nın 353/1.a.6 maddesi gereğince Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18.12.2019 tarihli, … Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
Davacıların, davalı araç işleteni ve sürücüsü aleyhinde açtığı manevi tazminat talepleri yönünden yeniden yargılama yapılarak işin esasına girilip, sonucuna göre bir karar verilmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
2-İstinaf yoluna başvuran davacı tarafça yatırılan 54,40 TL istinaf karar harcının istek halinde davacılara iadesine,
3-İstinaf yoluna başvuran davacı tarafça yapılan yargılama giderinin ilk derece mahkemesi tarafından yeniden yapılacak yargılamada dikkate alınmasına,
4-Karar tebliği, harç iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu HMK’nın 353/1.a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 01.07.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

….

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.