Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2021/1370 E. 2021/1533 K. 23.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No……
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
….

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 04/02/2021
NUMARASI …..

KARAR TARİHİ : 23/09/2021
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 23/09/2021

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI;
Davacı vekili dava dilekçesinde; dava dışı…… idaresindeki…… plakalı aracın geri manevra yaptığı sırada, müvekkilinin sevk ve idaresindeki ……..plakalı motosiklete çarpması sonucu, 27.09.2011 tarihinde meydana gelen trafik kazasında müvekkilinin yaralandığını, kazananın meydana gelmesinde müvekkilinin herhangi bir kusurunun bulunmadığını, kazaya sebebiyet veren …… plakalı aracın davalı sigorta şirketine sigortalı olduğunu belirterek, fazlaya ilişkin talep ve dava haklarının saklı kalması kaydıyla davanın kabulü ile 200,00 TL bakıcı gideri, 300,00 TL geçici iş göremezlik ve 6.500,00 TL daimi iş göremezlik olmak üzere toplam 7.000,00 TL maddi tazminatın, temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; öncelikle zamanaşımı itirazlarının bulunduğunu, müvekkili şirketin sigortalının kusuru oranında poliçe limitleri dahilinde sorumlu olduğunu, kusur ve maluliyet durumlarının belirlenmesinin gerektiğini, davacının kazanın meydana gelmesinde müterafik kusurunun bulunduğunu belirterek, öncelikle, zamanaşımı definin dikkate alınarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI;
Mahkemece, dava konusu alacağın motorlu araç kazasından doğan zarar tazminine ilişkin olup, ilgili talebe ilişkin zaman aşımının KTK m. 109 hükmünde düzenlendiğini, somut olayda, trafik kazasının 27/09/2011 tarihinde meydana geldiği, davacının yaralanmasının nitelik itibari ile TCK 89/1 maddesi kapsamında kaldığı, TCK 66/1-e maddesine göre 8 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu, kazanın 27/09/2011 tarihinde meydana geldiği, iş bu davanın ise 01/09/2020 tarihinde açılmış olduğu, davacının zararı ve tazmin yükümlüsünü geç öğrendiğine dair her hangi bir beyanda bulunmadığı ve buna ilişkin belge sunmadığı, uzamış ceza zamanaşımı göz önüne alındığında 27/09/2019 tarihinde zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ;
Davacı vekili istinaf dilekçesinde, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Dava zamanaşımı süresinin durması veya kesilmesi” başlıklı 67. Maddesinde, “Soruşturma ve kovuşturma yapılmasının, izin veya karar alınması veya diğer bir mercide çözülmesi gereken bir meselenin sonucuna bağlı bulunduğu hallerde; izin veya kararın alınmasına veya meselenin çözümüne veya kanun gereğince hakkında kaçak olduğu hususunda karar verilmiş olan suç faili hakkında bu karar kaldırılıncaya kadar dava zamanaşımı durur.
Bir suçla ilgili olarak;
a) Şüpheli veya sanıklardan birinin savcı huzurunda ifadesinin alınması veya sorguya çekilmesi,
b) Şüpheli veya sanıklardan biri hakkında tutuklama kararının verilmesi,
c) Suçla ilgili olarak iddianame düzenlenmesi,
d) Sanıklardan bir kısmı hakkında da olsa, mahkûmiyet kararı verilmesi, Halinde, dava zamanaşımı kesilir.
Dava zamanaşımı kesildiğinde, zamanaşımı süresi yeniden işlemeye başlar. Dava zamanaşımını kesen birden fazla nedenin bulunması halinde, zamanaşımı süresi son kesme nedeninin gerçekleştiği tarihten itibaren yeniden işlemeye başlar. Kesilme halinde, zamanaşımı süresi ilgili suça ilişkin olarak Kanunda belirlenen sürenin en fazla yarısına kadar uzar.” hükmünün yer aldığını, sanığın ifadesinin 02.05.2012 tarihinde mahkeme huzurunda alınması ile zamanaşımı kesildiğinden, sürenin kesilme nedeniyle yeniden bu tarihten itibaren başlayacağını, sanığın sorgusunun 02.05.2012 tarihinde yapılması nedeniyle zamanaşımı süresinin kesilerek yeniden başladığını, bu bakımdan 02.05.2020 tarihinde zaman aşımı süresinin dolacağını ayrıca 6 Mart 2020 tarihli ve 31080 sayılı 1. mükerrer … Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren, 25 mart 2020 tarihli ve 7226 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un (kanun) geçici madde 1 hükmü ile maddi hukuka, takip ve usul hukukuna ilişkin sürelerin durdurulduğunu, yine, 30 nisan 2020 tarihli … Gazetede Yayımlanan “Yargı Alanındaki Hak Kayıplarının Önlenmesi Amacıyla Getirilen Durma Süresinin Uzatılmasına Dair” Cumhurbaşkanı kararı ile 7226 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun geçici 1 inci maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen durma süresinin , 4734 sayılı kamu ihale kanununda öngörülen zorunlu idari başvuru yoluna ilişkin süreler hariç, 1/5/2020 (bu tarih dahil) tarihinden 15/6/2020 (bu tarih dahil) tarihine kadar (salgın hastalığın yayılma tehlikesinin daha önce ortadan kalkması halinde yeniden değerlendirilmek üzere) uzatıldığını, sürelerin durdurulduğu 13 mart 2020 tarihinde, zamanaşımı süresinin kesilme tarihi olan sanığın savunmasının üzerinden 7 yıl 10 ay 11 gün geçtiğini ve 13 mart 2020 itibari ile süre durduğundan 15.06.2020 tarihinde 7 yıl 10 ay 11 gün üzerinden zamanaşımı işlemeye devam ettiğini, ayrıca arabuluculuk süresinde zamanaşımının duracağını, arabuluculuk sürecinde son tutanağın 13.08.2020 tarihinde düzenlendiğini ve davanın 1/9/2020 tarihinde süresi içinde açıldığını, ayrıca KTK’da öngörülen 10 yıllık sürenin de dolmadığını belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Dava; trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir.
Davalı vekili süresinde verdiği cevap dilekçesi ile davanın zamanaşımı süresi içinde açılmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Dava konusu kaza; kaza tespit tutanağına göre 27.09.2011 tarihinde meydana gelmiş, dava 01.09.2020 tarihinde açılmıştır.
Olay tarihinde yürürlükte bulunan 6098 Sayılı Borçlar Kanunu’nun zamanaşımını düzenleyen 72. maddesinde “Tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Ancak, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır.” hükmüne yer verilmiştir.
2918 sayılı KTK.’nun 109. maddesinde “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar, dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise, bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.” hükmüne yer verilmiştir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 49. maddesinde haksız fiil tanımlanmış, 72. maddesinde de haksız fiilden zarar görenin bundan kaynaklanan maddi ve manevi zararın tazmini istemi ile açacağı davaların bağlı olduğu zamanaşımı süreleri özel olarak düzenlenmiştir. TBK’nın 72. maddesinde üç türlü zamanaşımı süresi öngörülmüş olup bunlar, zararın ve failin öğrenildiği tarihten itibaren 2 yıllık subjektif ve nispi nitelikteki kısa zamanaşımı süresi, her halde haksız fiil tarihinden itibaren 10 yıllık objektif ve mutlak nitelikte uzun zamanaşımı süresi ile olağanüstü nitelikteki ceza zamanaşımı süresidir (EREN Fikret, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, B. 9, İstanbul 2006, s. 794). Buna karşılık, özel bir kanun hükmünün, özel olarak zamanaşımı süresi öngördüğü tehlike sorumluluklarında BK m. 72 uygulanmaz. 2918 sayılı KTK’nın 109/I. maddesinde “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar.” hükmüne, yine aynı kanunun 109/II. maddesinde ise, “Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise, bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.” hükmüne yer verilmiştir.
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi …. Karar sayılı kararında; “2918 sayılı KTK’nın 109. maddesinin 2. fıkrasında belirtilen, ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin, tazminat talebi ile açılacak davalar için de geçerli olabilmesinin, sadece fiilin Ceza Kanununa göre cezayı gerektiren bir fiil olmasının yeterli olması koşuluna bağlanmış bulunmasıdır. Söz konusu yasa hükmü, ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için sadece fiilin cezayı gerektiren bir eylem olmasını yeterli görmekte; bunun dışında, eylemi gerçekleştiren fail hakkında soruşturma yapılmasını, ceza davası açılmış olması veya mahkumiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı koşulu aranmamaktadır. Dahası, sözkonusu hükümde, ceza zamanaşımının uygulanması bakımından sürücü ve diğer sorumlular (örneğin işleten veya Güvence Hesabı) arasında bir ayrım da yapılmamış, böylece kuralın bunların tümü için geçerli olduğu, hepsi için aynı zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörülmüştür (HGK’nın 10.10.2001 gün 2001/19-652-705, HGK’nın 16.04.2008 gün 2008/4-326-325 ve HGK’nın 05.06.2015 gün 2014/17-2198 E. 2015-1495 K. sayılı kararları ile uzamış ceza zamanaşımı benimsenmiştir.) denilmiştir.”
Diğer yandan ölümlü ve yaralanmalı trafik kazası neticesinde, cismani zarar nedeniyle açılan maddi tazminat istemli davada, uygulanacak ceza kanunundaki dava zamanaşımı süresi, tazminat davasına konu fiile göre değil, suç teşkil eden fiile göre belirlenir. Daha açık ifade ile meydana gelen eylemin ölümlü ve yaralanmalı trafik kazası olması durumunda, tazminat davası yaralanma nedeniyle açılmış olsa dahi, zamanaşımı süresi suç teşkil eden olayın ölümlü ve yaralamalı trafik kazası olması nedeniyle, suç teşkil eden eylem için öngörülen ceza kanunlarındaki zamanaşımı süresine göre belirlenir. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2015/15338 E. 2018/11120 K., 2016/9254 E.2017/7035 K., 2014/18598 E, 2017/5019 K)
Dava konusu olayda uygulanması gereken zamanaşımı süresi olay tarihinde yürürlükte bulunan Türk Ceza Kanunu hükümleridir. Dava konusu olay 27/9/2011 tarihinde meydana gelmiş olup davanın açıldığı 1/9/2020 tarihinde TCK’nun 66/1. maddesinde belirtilen 8 yıllık zamanaşımı süresi dolmuştur. TTK.nın 109. maddesinde düzenlenen 10 yıllık sürenin uygulanabilmesi için davacının yaralanması nedeniyle tedavisinin devam ettiği ve gelişen durumunun mevcut olduğu iddia edilmediği gibi, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 154. maddesinde yer alan zamanaşımını kesen sebeplerin bulunmadığı, bu yönde bir iddia ve ispatın da olmadığı anlaşılmıştır.
Ceza Kanununda yer alan zamanaşımını kesen sebeplerin uygulanması gerektiği yönündeki istinaf sebeplerine gelince; uygulamada ve doktrinde, Ceza Kanunu hükümlerinin, sadece ceza davasının zamanaşımının süresi ve başlangıç noktası bakımından uygulanacağı, zamanaşımın durması ve kesilmesine ilişkin nedenler ve sonuçları hakkında Ceza Kanunu hükümlerinin değil, Borçlar Kanunu hükümlerinin uygulanacağı kabul edilmektedir. (Bilgen, Mahmut: Özel Hukukta Zamanaşımı, Adalet Yayınevi, 2. Baskı, Ankara 2010, s. 649; aynı yönde Yargıtay HGK., T: 18.11.1981, E: 1979/4-231, K: 1981/744 sayılı kararında da; “Ancak hemen belirtmek gerekir ki; BK m. 60/II’deki (TBK m. 72/1, 2. cümledeki) zamanaşımı tamamen hukuka ait bir kurum olup, zamanaşımını durduran ve kesen nedenler yönünden TCK’nun 102, 104-107. (5237 sayılı TCK m. 66 vd.) maddeler değil, aksine BK m. 132-137 (TBK m. 153-157) uygulama alanı bulur.” denilmektedir)
Bu durumda, dosya kapsamı, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere göre, mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK.nın 353/1.b.1.maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin İstinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1.b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf eden davacıdan alınması gereken 59,30 TL maktu istinaf karar harcı peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
3-Başvuran tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Taraflarca yatırılan delil ve gider avansından kullanılmayan kısmın HMK’nun 333. maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
5-Karar tebliği, harç mahsup, iade ve tahsil işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair, duruşma açılmadan dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 361/1 maddesi uyarınca kararın usulen tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere 23/09/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.