Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2021/1265
KARAR NO : 2023/951
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/03/2021
NUMARASI : 2017/476 Esas 2021/183 Karar
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
KARAR TARİHİ : 23/11/2023
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 04/12/2023
Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 09.03.2012 tarihinde, davalıya ZMSS poliçesi ile sigortalı, dava dışı …’nın sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile davacının sevk ve idaresindeki … plakalı motosikletin, kavşakta çarpışması sonucu davacının yaralandığını, davalıya sigortalı araç sürücüsünün asli kusurlu olduğunu, davalı tarafça 15.500,00 TL ödeme yapıldığını ancak ödemenin yetersiz olduğunu belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere belirsiz alacak davası olarak 900,00 TL geçici iş göremezlik tazminatı, 100,00 TL bakıcı gideri tazminatı ve 3.000,00 TL sürekli iş göremezlik tazminatı olmak üzere toplam 4.000,00 TL maddi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, talep artırım dilekçesi ile taleplerini, 31.258,75 TL bakiye sürekli iş göremezlik tazminatı, 4.886,30TL geçici iş göremezlik tazminatı, 2.821,50 TL bakıcı gideri olarak yükseltmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı şirketçe 18.11.2016 tarihinde davacıya 15.500,00 TL tazminat ödendiğini, yapılan ödeme ile davacının zararının tazmin edildiğini, davacının bu ödeme sonrası şirketi ibra ettiğini, mahkemece, ödeme tarihi itibariyle davacının zararının karşılanıp karşılanmadığının tespiti gerektiğini, fahiş bir fark olması halinde ibranın iptalinin gerektiğini, aksi durumda yapılan ödemenin güncellenerek hesaplanan tazminattan tenzil edilmesini talep ettiklerini, kazada davacının kusurlu olduğunu, ayrıca davacının SGK’dan tazminat alıp almadığının araştırılması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
Mahkemece yapılan yargılama sonunda; toplanan delillere ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davacının maluliyetine ilişkin davalı … şirketine başvurusu üzerine 08.11.2016 tarihinde 15.500,00 TL ödeme yapıldığı ancak yapılan ödemenin yeterli olmadığından bahisle eldeki davanın açıldığı, … Üniversitesinden alınan rapora göre, kaza nedeniyle davacının çalışma gücü ve meslekte kazanma gücü kayıp oranının %5,1 olduğu, tıbbi iyileşme süresinin 9 aya kadar uzayabileceği ve 4 ay bakıcıya ihtiyacı olduğu, alınan kusur raporuna göre, davalıya sigortalı araç sürücüsünün %75 oranında asli kusurlu, davacının ise %25 oranında tali kusurlu olduğunun anlaşıldığı, kazadaki kusur ve maluliyet durumuna göre aktüer bilirkişiden rapor alındığı, yapılan hesaplamaya göre ödemenin yetersiz olduğu, ödemenin güncellenerek tenzil edildiği, raporların hüküm kurmaya elverişli olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne, 31.258,75 TL bakiye sürekli iş göremezlik tazminatı, 4.886,30 TL geçici iş göremezlik tazminatı, 2.821,50 TL bakıcı gideri olmak üzere toplam 38.966,55 TL’nin ödeme tarihi olan 18.11.2016 tarihinden itibaren yasal faiz işletilmek üzere davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiş; karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru yapılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacı tarafa 18.11.2016 tarihinde 15.500,00 TL ödeme yapıldığını, bu ödeme ile davacının bir alacağının kalmadığını, 2918 sayılı KTK’nın 111. Maddesinde belirtilen 2 yıllık hak düşürücü sürenin dolduğunu, kusur oranlarının belirlenmesi için Adli Tıp Kurumundan rapor alınması gerektiğini, aktüerya hesabında TRH 2010 yaşam tablosu ve %1,8 teknik faiz esas alınmamasının hatalı olduğunu, geçici işgöremezlik zararından SGK’nın sorumlu olduğunu, bakıcı giderinin ispat edilmesi gerektiğini, SGK tarafından davacıya yapılan ödemelerin tenzil edilmesi gerektiğini, davacının kask takmadığını, yaralanmanın baş kısmından meydana geldiğini, müterafik kusur indiriminin değerlendirilmediğini, dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerektiğini ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE:
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi gereğince istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzenine ilişkin hususlar resen gözetilerek inceleme yapılmıştır.
Davacı vekili, davalıya ZMSS poliçesi ile sigortalı, dava dışı …’nın idaresindeki araç ile davacının idaresindeki motosikletin çarpışması sonucu davacının yaralandığını belirterek geçici ve sürekli işgöremezlik tazminatı ile bakıcı giderinin davalıdan tahsilini talep etmiş, ilk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
1-Dava konusu kazaya ilişkin kaza tespit tutanağında, davalıya sigortalı araç sürücüsünün, iki yönlü yolda ışık kontrolsüz kavşağa yaklaştığında, sola dönmek için karşıdan gelen araçlara öncelik vermesi gerekirken kontrolsüz ve dikkatsiz şekilde sola manevra yaptığı ve karşı yönden kendi şeridinde seyreden davacının idaresindeki motosikletle çarpıştığı, davacının ise kavşağa yaklaşırken hızlı seyrettiği ve dikkatsiz davrandığı belirtilerek davacının tali, davalıya sigortalı araç sürücüsünün asli kusurlu olduğunun belirtildiği, mahkemece alınan bilirkişi raporunda da, kazanın meydana geliş şekli ayrıntılı şekilde incelenip değerlendirilerek kaza tespit tutanağında belirtilen kural ihlallerinin yerinde olduğu sonucuna varıldığı ve buna göre davacının %25, davalıya sigortalı araç sürücünün %75 oranında kusurlu olduğunun mütalaa edildiği görülmüş, raporun, kazanın oluş şekline uygun, dosyadaki bilgi ve belgelerle uyumlu olduğu, kusur dağılımın uygun yapıldığı görülmekle davalı vekilinin kusur oranına yönelik istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.
2-Davalı … şirketi vekili, davacı tarafa dava açılmadan önce ödeme yapıldığını, bu ödeme ile davalı şirketin sorumluluğunun kalmadığını ileri sürmüşse de, davalı şirket tarafından davacıya yapılan ödemenin dava tarihinden önce 18.11.2016 tarihinde yapıldığı ve ibraname düzenlendiği, davanın ise 07.07.2017 tarihinde açıldığı, 2918 sayılı KTK’nın 111. Maddesinde belirtilen 2 yıllık hak düşürücü süre içerisinde davanın açıldığı, mahkemece hükme esas alınan aktüerya raporunda, ödeme tarihi verileri esas alınarak davacının geçici ve sürekli işgöremezlik zararı ile bakıcı giderinin hesaplandığı, yapılan ödeme ile hesaplanan zarar arasındaki fark dikkate alındığında davalı şirket tarafından yapılan ödemenin zararı karşılamadığı, ödemenin kısmi ödeme olarak kabul edilmesi gerektiği, bu nedenle rapor tarihi verilerine göre davacının zararının hesaplanması ve davalı şirket tarafından yapılan ödemenin güncelleştirilerek hesaplanan zarardan mahsup edilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
3-Mahkemece hükme esas alınan aktüer bilirkişi raporunda davacının sürekli işgöremezlik tazminatı yönünden PMF yaşam tablosu ve progresif rant yöntemi kullanılarak hesaplama yapılmış olup hesaplamanın davalı … şirketi lehine olması nedeniyle aleyhine değerlendirme yapılmamış, davalı vekilinin, bilinmeyen dönem hesabında %1.8 teknik faize göre hesaplama yapılması gerektiğine yönelik istinaf sebebinin reddi gerekmiştir.
4-Borçlar Yasasının, “Tazminatın belirlenmesi” üst başlıklı 51/1 maddesi ile Hâkimin, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirleyeceği hükme bağlanmıştır.
Tazminattan indirim sebeplerini düzenleyen, Türk Borçlar Yasasının 52. maddesinde öngörülen sebepler, daha çok zarar görenle ilgilidir. “Hiç kimsenin kendi kusurundan yararlanamayacağı” yönündeki genel hukuk ilkesinin etkisiyle, maddede sayılan belirli hal ve durumlarda tazminattan indirim yapılması mümkün bulunmaktadır.
Zarar görenin müterafik kusurunun tespiti halinde TBK’nın 51 ve 52. maddesi uyarınca tazminattan uygun bir indirim yapılması, gerek öğretide gerekse Yargıtay İçtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır. Müterafik kusur; aynı şartlar altındaki makul, dürüst ve ortalama bir kişinin, kendi menfaati icabı, zarara uğramamak için kaçınacağı veya kaçınması gereken bir davranış tarzını ifade etmektedir. (Eren, Fikret. Borçlar Hukuku Genel Hükümler. Y. 2015. S. 582) Buna göre, müterafik kusur indirimi için zarar görenin, zararı önleyici ya da azaltıcı tedbirleri almaması, bu anlamda kusurlu olması gerekmektedir.
Davalı vekili, davacının motosiklet sürücüsü olduğunu ve kaza esnasında kaskının olmadığını, bu durumun zararın artmasına neden olduğunu ileri sürerek belirlenen zarardan müterefarik kusur indirimi yapılması gerektiğini ileri sürmüşse de, davacının kazada ayağının kırıldığı, davaya konu işgöremezlik zararının davacının ayağının kırılmasına dayandığı anlaşılmakla davacının kask, dizlik kullanmamasının davacının zararın artmasına neden olduğu iddiasının ispat edilemediği anlaşıldığından davalı vekilinin müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğine yönelik istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.
4-Geçici işgöremezlik tazminatı, yaralanan kişinin iyileşme süresince çalışamaması nedeniyle ortaya çıkan zararı, bakıcı ihtiyacı ise yaralanan kişinin iyileşinceye kadar başkasının yardımına ihtiyacı olup olmadığına ilişkin zararı olup 2918 sayılı KTK.nın 98. Maddesinde belirtilen sağlık hizmet bedeli sayılamayacağı gibi iyileşme süresince meydana gelen ve TBK.nın 54. Maddesinde de sayılan bu zararlardan zarar sorumluları KTK.nın 85. Maddesi ve 91. Maddesi gereğince araç işleteni ve zorunlu mali sorumluluk sigortası sorumlu olduğundan ve KTK.nın 98. Maddesinde belirtilen SGK’nın sorumlu olduğu sağlık hizmet bedeli kapsamında geçici işgöremezlik zararı ve bakıcı gideri bulunmadığından ve yasa ile düzenlenmeyen hususun zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları ile düzenlenmesi mümkün olmadığı gibi, kanun maddesine aykırı genel şart hükümleri de getirilemeyeceğinden, davalı … şirketinin geçici işgöremezlik zararından ve bakıcı giderinden sorumlu olacağının kabulü gerekir. Bu itibarla, davalı vekilinin, bu yöne ilişkin istinaf sebebi reddedilmiştir.
5-Sigorta şirketi, hak sahibinin zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarıyla belirlenen belgeleri, sigorta şirketinin merkez veya kuruluşlarından birine ilettiği tarihten itibaren sekiz iş günü içinde zorunlu mali sorumluluk sigortası sınırları içinde kalan miktarları hak sahibine ödemek zorundadır. O halde, davacı vekili tarafından dava açılmadan önce davalı … şirketine başvuru yapılmış ise başvuru tarihinden itibaren sekiz iş günü sonrası temerrüde düşeceği, bir başvuru yapılmamış ise en erken dava tarihinde temerrüdün oluştuğunun kabul edilmesi gerekir.
Somut olayda, dava açılmadan önce davacı tarafça davalı … şirketine başvuru yapıldığı tartışmasız olup davalı … şirketi tarafından davacıya 18.11.2016 tarihinde ödeme yapıldığı, buna göre davalı … şirketinin en geç bu tarihte temerrüde düştüğü gözetildiğinde mahkemenin hükmedilen tazminata 18.11.2016 tarihinden itibaren faiz işletilmesine karar vermesinde davalı aleyhine bir isabetsizlik görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf sebepleri ve kamu düzenine ilişkin hususlar yönünden ilk derece mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden bir hukuka aykırılık görülmediğinden davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b-1.maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1.b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 2.661,81 TL istinaf karar harcından peşin alınan 665,46 TL harcın mahsubu ile kalan 1.996,35 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir olarak kaydedilmesine,
3-Başvuran tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yatırılan istinaf gider avansından kullanılmayan kısmın HMK’nun 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde davalıya iadesine,
5-Karar tebliği ve harç işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK.nın 362/1.a maddesi gereğince miktar itibariyle KESİN olmak üzere 23.11.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Başkan …
Üye …
Üye …
Katip …
* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.