Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2021/1173 E. 2023/778 K. 30.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/1173
KARAR NO : 2023/778

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/03/2021
NUMARASI : 2015/1322 Esas 2021/234 Karar

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :

DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ : 30/10/2023
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 17/11/2023

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili; 18.04.2012 tarihinde davalıya zorunlu mali mesuliyet sigorta poliçesi ile sigortalı dava dışı …’in sevk ve idaresindeki … plakalı aracın asli ve tam kusurlu olarak davacının yolcu olarak bulunduğu dava dışı …’nın sevk ve idaresindeki … plakalı araca çarpması sonucu meydana gelen trafik kazasında davacının yaralandığını ve malul kaldığını belirterek HMK’nun 107 maddesi gereğince fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 200 TL geçici, 800 TL sürekli iş göremezlik tazminatı olmak üzere toplam 1.000 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili; davanın zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiğini, kazaya karışan … plakalı aracın 14.20.2011 – 28.09.2012 tarihleri arasında 200.000 TL limitle zorunlu mali mesuliyet sigortasının davalı … şirketi tarafından yapıldığını, gerçek zarardan poliçe limiti ile sınırlı olarak ve sigortalısının kusuru oranında sorumlu olduklarını, kusur ve sürekli maluliyeti yönünden ATK’dan zarar yönünden aktüer bilirkişiden rapor alınmasını, temerrüt oluşmadığından faiz istenemeyeceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece davanın davacının trafik kazasında yaralanmasından kaynaklanan sürekli ve geçici iş görmezlik maddi tazminatı istemine ilişkin olduğu, tüm dosya kapsamı toplan deliller ve alınan bilirkişi raporları birlikte değerlendirildiğinde, İstanbul Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulundan alınan 12.02.2020 tarihli raporda; şahsın 18.04.2012 tarihinde geçirmiş olduğu trafik kazası ile Hitit Üniversitesi Çorum Eğitim ve Araştırma Hastanesinin 25.05.2016 tarihli raporunda belirtilen kemik kırığı ve sağ omuz ve dirsekte hareket kısıtlılığı arasında illiyet bağı kurulamadığından, maluliyet tespit edilemediği, iyileşme süresinin olay tarihinden itibaren 3 haftaya kadar uzayabileceği belirtilmiş olup trafik kusur bilirkişi raporuna göre, … plakalı araç sürücüsü …’in olayda % 80 oranında kusurlu olduğu, davacının içinde yolcu olarak bulunduğu … plakalı araç sürücüsü …’nın % 20 oranında kusurlu olduğu tespit edilmiş olup bu kapsamda aktüerya bilirkişiden alınan rapora göre, davacı … için davalı şirketin % 80 kusur sorumluluğu da dikkate alınarak 387,81 TL geçici iş göremezlik tazminatının tespit edildiği, davacıda ATK raporuna göre maluliyet tespit edilemediğinden, sürekli iş görmezlik tazminatı oluşmadığı, bilirkişi raporları denetime açık olup karar ve hüküm kurmaya uygun olduğu sonuç ve kanaatiyle davanın kısmen kabulü ile, HMK 26. maddesine göre taleple bağlı kalınarak 200,00.TL geçici iş göremezlik maddi tazminatının dava tarihi olan 05.08.2015 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı … şirketinden poliçe limiti kapsamında alınarak davacıya ödenmesine, sürekli iş görmezlik maddi tazminatının reddine karar verilmiş; hükme karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru yapılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dosya kapsamında maluliyet oranının belirlenmesi için Adli Tıp Kurumdan alınan raporun eksik belirleme içerdiğini, Çorum Hitit Üniversitesi Erol Elçok Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nden alınan raporda açıkça “2012 araç içi trafik kazası sonrası sağ kolda yaralanma öyküsü mevcut, sonrasında hareket kısıtlılığı gelişmiş” şeklinde belirtildiğini, ayrıca dosyada mübrez Sivas Devlet Hastanesi’nin 18.04.2012 tarihli adli raporunda “sağ femurda ağrı, sağ kalçada ağrı, sağ dizde ağrı olduğu” açıkça belirtildiğini, Çorum Hitit Üniversitesi Erol Elçok Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nden alınan raporun Adli Tıp Kurumu’na sunumu sonucu Adli Tıp Kurumu tarafından hazırlan raporda da açıkça “Hitit Üniversitesi Çorum Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin 25.05.2016 tarihli raporunda kişide sağ omuz ve dirsekte hareket kısıtlılığı, ağrı ve şişlik mevcut olduğu” belirtilmesine rağmen Çorum Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin 25.05.2016 tarihli raporunda belirtilen kemik kırığı ve sağ omuz ve dirsekte hareket kısıtlılığı arasında illiyet bağı kurulamadığı gerekçesi ile davacının maluliyetinin tayinine mahal olmadığı yönünde rapor düzenlenmesinin ve mahkemece de bu rapora göre karar verilmesinin yasaya aykırı olduğunu, yetersiz ve dosya kapsamında çelişkiler ihtiva eden Adli Tıp Kurumu raporunun dayanak olarak kabul edilemeyeceğini, davacının basit tıbbi müdahale ile geçirilemeyecek ölçüde hayati tehlike geçirecek şekilde yaralandığı dosya kapsamında sabit olup davaya konu kaza sebebiyle sağ omuz ve dirseğinde çok büyük bir acıyla hayatına devam etmek zorunda kaldığını, davacının daha eski, iyileşmiş distal humerus kırığı sebebiyle bu ağrı ve ızdırabının kaza ile illiyet bağının kurulmayacağından bahsetmenin mesnetsiz ve yersiz olacağını, davacının bu ağrılarının daha önce var olmadığının sabit olduğunu, kaldı ki Adli Tıp Raporunda da davacının önceki rahatsızlığının iyileştiği açıkça belirtilmiş olup mevcut var olan durumların tümüyle kaza ile bağlantılı olduğunun sabit hale geldiğini, bir durumda açıkça önceki rahatsızlıkların iyileştiği belirtilmiş olmasına rağmen bunun aksi dahi mümkün olsa, kabul anlamına gelmemek üzere, var olan durumu tetiklemek ve ağrı-ızdırap çekilmesine neden olmak illiyet bağının var olmadığı anlamına gelmeyeceğini, mevcut durumda, davacının sağ omuz ve dirseğindeki bu problemin şu anda ve ileride de olası sağlık problemlerine yol açacağını ,bunun yanında geçirdiği tedaviler sonrasında tam olarak sağlığına kavuşamadığını kazanın sebep olduğu bu sağlık durumunun davacının yaşamını zorlaştırdığını, bu durumun muayene olduğu her hastane de defaatle belirtildiğini, açılan davanın tam da bu sebeple açılmış olmasına rağmen raporda kol ve omuz ağrısından bahsedilmediği belirtilmiş olup bu durum dahi raporun gerekli incelemeler yapılmaksızın hazırlandığını kanıtlar nitelikte olduğunu, bahsedilen durumlara ve belirlemelere rağmen Adli Tıp Kurumu Başkanlığı 2. İhtisas Dairesi’nin raporuna göre sadece 3 haftalık bir iyileşme sürecinin olduğu belirtilmiş olup rapora itiraz ederek daha kapsamlı ve ayrıntılı bir inceleme yapılması talebi ile Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu’ndan rapor alınmasını talep etmelerine rağmen mahkemece itirazları ve talepleri gerekçelendirmeden reddedildiğini, yetersiz ve ayrıntıya yer vermeden yapılan inceleme sonucunda verilen raporun gerçeği yansıtmadığı ve hükme esas alınması halinde davacının ağır hak kaybına uğrayacağını belirterek istinaf isteminin kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına davanın kabulüne karar verilmesin talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
İstinaf talebinde bulunan davacı vekilinin istinaf sebepleri doğrultusunda, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle geçici ve sürekli işgöremezlik tazminatı istemine ilişkindir.
Yerel Mahkeme tarafından davacının geçici işgöremezlik tazminatı talebinin kısmen kabulüne, sürekli iş göremezlik tazminatı talebinin reddine dair verilen karar, davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Somut olayda, davacının maluliyetine ilişkin Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Dahili Tıp Bilimleri Bölümü Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığından alınan 04.01.2017 ve 15.04.2019 tarihli rapor ile İstanbul ATK 2.ihtisas Dairesinden alınan 31.01.2020 tarihli raporlarda “Hitit Üniversitesi Çorum Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin 25.05.2016 tarihli raporunda kişide sağ omuz ve dirsekte hareket kısıtlılığı, ağrı ve şişlik mevcut olduğu, grafisinde eski iyileşmiş distal humerus kırığı tespit edildiğinden bahsedildiği ancak kaza tarihli tıbbi belgelerde humerus kırığından bahsedilmediği ayrıca kaza tarihli grafilerde humerus görüntülemesinin bulunmadığının görüldüğü cihetiyle şahsın 18.04.2012 tarihinde geçirmiş olduğu trafik kazası ile Hitit Üniversitesi Çorum Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin 25.05.2016 tarihli raporunda belirtilen kemik kırığı ve sağ omuz ve dirsekte hareket kısıtlılığı arasında illiyet bağı kurulamadığı,mevcut belgelere göre 1970 doğumlu …’nın 18.04.2012 tarihli trafik kazası sebebiyle 11.10.2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümleri kapsamında maluliyetine neden olacak düzeyde araz bırakmadığından maluliyet tayinine mahal olmadığı, iş göremezlik süresinin olay tarihinden itibaren 3 (üç) haftaya kadar uzayabileceği belirlenmiş olup, bu rapor doğrultusunda hesaplanan 387,81 TL geçici iş göremezlik tazminatından taleple bağlı kalınarak 200 TL geçici işgöremezlik tazminatından davalının sorumlu tutulmasında ve davacının dava konusu kazaya bağlı maluliyeti belirlenmediğinden sürekli iş göremezlik tazminatı talebinin reddine karar verilmiş olmasında bir usulsüzlük bulunmamaktadır.
Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarına göre; haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybına uğranıldığı iddiası ve buna yönelik bir talebinin bulunması halinde, zararın kapsamının belirlenmesi açısından maluliyetin varlığı ve oranının belirlenmesi için Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşların çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikâyetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan yönetmelik hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir.
Mahkemece; davacının kaza sonrası gördüğü tedavilere ilişkin evraklar, grafiler değerlendirilerek son durum raporları alınarak Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı tarafından düzenlenen 4.01.2017 ve 15.04.2019 tarihli raporlarda ve İstanbul Adli Tıp Kurumu 2.ihtisas Dairesinden alınan 31.01.2020 tarihli raporda davacı tarafından sunulan Hitit Üniversitesi Çorum Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin 25.05.2016 tarihli raporunda belirtilen sağ omuz ve dirsekte hareket kısıtlılığı, ağrı ve şişlik, eski iyileşmiş distal humerus kırığına ilişkin belirlemenin 18.04.2012 tarihinde meydana gelen trafik kazası sonucu yaralanma ile illiyetinin tespit edilmediğinin ve davacının kazaya bağlı yaralanması nedeniyle sürekli maluliyetinin bulunmadığının belirlenmiş olmasına göre davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf sebeplerinin reddi gerekmiştir.
Açıklanan nedenlerle, olaya ilişkin alınan bilirkişi raporlarının dosya kapsamına uygun olduğu, kararın yeterli gerekçe içerdiği, davacı vekilinin ileri sürdüğü istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı ve ilk derece mahkemesi kararı usul ve esas yönünden yasaya uygun bulunduğundan, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353 /1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1.b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf başvurusu nedeniyle davacıdan alınması gereken 269,85 TL istinaf karar ve ilam harcından başvuru sırasında peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 210,55 TL’nin davacıdan alınarak Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf talebinde bulunan davacı tarafından yatırılan istinaf gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
4-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
5-Kararın taraflara tebliğine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK’nın 361. maddesi gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz yasa yolu açık olmak üzere 30.10.2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.