Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2021/1105 E. 2023/797 K. 02.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/1105 – 2023/797
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/1105
KARAR NO : 2023/797
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 04/03/2021
NUMARASI : 2018/284 Esas 2021/156 Karar

DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALILAR :
DAVANIN KONUSU : Trafik Kazası Nedeniyle Maddi Tazminat
KARAR TARİHİ : 02/11/2023
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 13/11/2023

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 22.10.2017 tarihinde, davacının oğlu olan …’un yolcu olarak bulunduğu, davalı … Sigorta AŞ’ye sigortalı araca, davalı … Sigorta AŞ’ye sigortalı kamyonetin çarpması sonucu …’un vefat ettiğini, davacı annenin müteveffanın desteğinden yoksun kaldığı gerekçesi ile fazlaya dair dava ve talep hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik davacı için 100,00-TL maddi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiş,14.01.2021 havale tarihli ıslah dilekçesi ile tazminat talebini 82.264,90 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı … Sigorta A.Ş. cevap dilekçesinde özetle; davacı şirketin temerrüde düşmediği gibi dava açılmasına da sebebiyet vermediğini, davacı şirket hakkında açılan davanın reddine, aksinin kabulü halinde ise, sorumluluğun azami poliçe teminatı ile sorumlu tutulmasına, temerrüde düşmemiş ve dava açılmasına sebebiyet vermemiş bulunan davacı şirket aleyhine vekalet ücreti, yargılama giderleri ve faize karar verilmemesine, kabul anlamına gelmemek üzere aleyhe hüküm kurulması halinde ise poliçe limiti ve sigortalının kusur oranı dikkate alınarak hüküm kurulması gerektiğini savunmuştur.
Davalı … Sigorta A.Ş. cevap dilekçesinde özetle; davayı kabul manasında olmamakla birlikte, kusur oranının tespiti bakımından dosyanın Adli Tıp Kurumuna gönderilmesi gerektiğini, zira davacı şirketin yalnızca sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında sorumlu olduğunu, müteveffanın gelirinin resmi belgelerle kanıtlanması, aksi takdirde asgari ücret olarak alınması gerektiğini, tazminat hesaplamasında TRH 2010 tablosunun ve teknik faizin 1,8 olarak esas alınması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece yapılan yargılama sonunda; toplanan delillere ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, kazanın meydana gelmesinde, davalı … Sigorta AŞ’ye sigortalı araç sürücüsünün %30, davalı … Sigorta AŞ’ye sigortalı araç sürücüsünün %35, desteğin %35 oranında kusurlu olduğunun anlaşıldığı, davacının destekten yoksun kalma tazminatının hesaplanması için aktüerya raporu alındığı, raporların hüküm kurmaya elverişli olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne, 82.264,90-TL maddi tazminatın davalı … Sigorta A.Ş.’den 05/04/2018 tarihinden; davalı … Sigorta A.Ş.’den 06/04/2018 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile birlikte davacıya verilmesine karar verilmiş; karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru yapılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacının desteği …’nın araçta yolcu olarak bulunduğunu, kendisine kusur izafe edilemeyeceğini, aktüer hesabında TRH 2010 yaşam tablosu ve progresif rant yönteminin esas alınması gerektiğini ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi gereğince istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzenine ilişkin hususlar resen gözetilerek inceleme yapılmıştır.
Dava, trafik kazasından kaynaklanan ölüm nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
Davacı vekili, davacının oğlu olan …’un yolcu olarak bulunduğu, davalı … Sigorta AŞ’ye sigortalı araca, davalı … Sigorta AŞ’ye sigortalı kamyonetin çarpması sonucu …’un vefat ettiğini belirterek davalılardan destekten yoksun kalma tazminatı talep etmiştir.
1-Dava konusu kazanın 22.10.2017 tarihinde saat 23.30 sıralarında … idaresinde bulunan … plakalı aracın sağ ön koltuğunda oturan …’un kafasını camdan çıkardığı sırada kafasına … plakalı kamyonetin çarpması ile meydana gelen olay sonucu …’un vefat ettiği anlaşılmıştır.
İzmir 16. Asliye Ceza Mahkemesinin 2018/48 Esas 2019/1039 Karar sayılı kararının incelenmesinde, kazanın meydana gelmesinde, desteğin yolcu olarak bulunduğu … plakalı araç sürücüsü …’ın kavşak mahallinde U dönüşü yapmaya çalışan kamyonetin varlığını dikkate alarak kamyonet sürücüsünün uyarması, arada yeterli açıklığı bırakacak şekilde kontrollü seyretmesi gerekirken aksine davranışı ile tali, … plakalı karşı araç sürücüsü …’ın ise orta refüjden U dönüşü yapmak istediği, ancak dönüşünü tamamlamak için ileri geri manevra yaptığı sırada düz seyreden araçların hızlarını ve mesafalerini kontrol altında tutup, ilk geçiş hakkının kavşağa yaklaşan araçlara vermesi gerekirken bu hususa riayet etmediğinden asli kusurlu olduğu kabul edilerek sanıkların taksirle ölüme neden olma suçundan cezalandırılmalarına karar verildiği, karara karşı katılanlar vekili ve sanık …’ın istinaf kanun yoluna başvurduğu, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Ceza Dairesince, ilk derece mahkemesinin kusur oranına ilişkin kabulü yerinde görülerek kararın düzelterek esastan red kararı verildiği, kararın kesinleşmediği görülmüştür.
Eldeki davada, makine mühendisi bilirkişiden alınan kusur raporunda, kazanın oluşumunda hızlı ve dikkatsiz seyreden sürücü …’ın % 30, cadde üzerinde U dönüşü yapmak için manevra yapan sürücü …’ın %35, aracın cam kısmından vücudunun üst kısmını dışarı çıkarmak suretiyle tehlikeli şekilde yolculuk eden desteğin ise %30 oranında kusurlu olduğunun belirtildiği, mahkemece bu rapor hükme esas alınarak karar verildiği görülmüştür.
6098 sayılı TBK’nın 74. Maddesi gereğince Ceza hukuku ile ilişkisinde başlığı altında “Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir.
Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz.” hükmünü içermektedir.
Hukuk hakiminin kural olarak ceza mahkemesinin beraat kararı ile bağlı olmadığı ancak aynı olay nedeniyle ceza yargılamasında hükme dayanak alınan maddi olgularla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı” konusunda tamamen bağlı olacağı gerek öğreti, gerekse de yargısal uygulamada istikrarla kabul edilmektedir.Hal böyle olunca, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır.(HGK, 24.12.2014 gün ve 2014/4-846 E., 2014/1091K). Hukuk hâkimi ceza mahkemesi kararındaki fiilin hukuka aykırılığını ve illiyet bağını belirleyen maddi olgularla ve ceza mahkemesince verilen mahkûmiyet kararı ile bağlıdır.
Bu durumda mahkemece, ceza mahkemesince esas alınan kusur raporu ile eldeki davada alınan kusur raporu arasında çelişki olduğu da gözetilerek ceza dosyasının getirtilmesi, kararın kesinleşip kesinleşmediğinin belirlenmesi, kesinleşmiş ise ceza mahkemesince sabit kabul edilen maddi olguların hukuk hakimi yönünden bağlayıcı olduğunun dikkate alınması ve ceza mahkemesinde yer alan kazaya ilişkin kamera görüntülerinin dosyaya getirilerek, müteveffanın kaza sırasında aracın camından sarkarak seyahat ettiği ve diğer aracın müteveffanın kafasına çarptığı da dikkate alınarak müteveffanın davranışının kazanın oluşuna etkisinin de değerlendirilmesi için Ankara Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinden veya Karayolları Fen Heyetinden emekli bilirkişilerden seçilecek üç kişilik bilirkişi kurulundan rapor alınması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
2-Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları 14 Mayıs 2015 gün 29355 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak 01 Haziran 2015 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Olay tarihinde yürürlükte olan 2918 sayılı Karayolları Trafik kanunun 90. maddesinde “Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun ve genel şartlarda düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.” Şeklindeki düzenleme Anayasa Mahkemesinin 17.7.2020 tarihinde 2019/40 Esas, -2020/40 Karar. sayılı kararı ile Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresi ile ikinci cümlesindeki “…ve genel şartlarda…” ibaresi Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiştir. Danıştay ve Yargıtay tarafından kabul edilen uygulamaya göre “Uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usulü kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi’nin iptal sonrası oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir.” yönünde değerlendirme yapılmıştır. Anayasa Mahkemesi’nin somut norm denetimi neticesinde verdiği iptal kararlarının Resmî Gazete’de yayımlanması ile sonuç doğuracağı ve eldeki tüm uyuşmazlıklara uygulanması gerektiği uyulması zorunlu yargısal içtihatlar ile kabul edilmiştir. Anayasa Mahkemesinin iptal kararı nedeniyle davacının zararının ve zararın kapsamının 2918 sayılı KTK’nın ve 6098 sayılı TBK’nın haksız fiile ilişkin hükümlerine ve Yargıtay uygulamalarına göre belirlenmesi gerekir .Ancak TBK 51. maddesi uyarınca tazminatın kapsamının hakim tarafından belirlenmesi zaruridir. Gerçek zarar miktarının, desteğin ve hak sahiplerinin olay tarihindeki bakiye ömürleri, destek alacakları süre, destek payları esas alınarak hesaplanması gerekmektedir. Gerçek zarar hesabı, özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Yargıtay 4 Hukuk Dairesi (Kapanan 17 Hukuk Dairesi) tarafından tazminat hesaplanmasında esas alınacak yaşam tablosu ile ilgili görüş değişikliğine gidilmiş, (Yargıtay 17.HD 22/12/2020 tarih, 2019/5206 Esas. – 2020/8874 Karar. sayılı ilamı, 14/01/2021 tarih 2020/2598 Esas. – 2021/34 Karar. sayılı ilamı) “destek ve hak sahiplerinin bakiye ömürleri önceki yıllarda 1931 tarihli “PMF yaşam tablosuna göre belirlenmekte iken Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, BNB Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışmaları ile “TRH 2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmış olup, Sosyal Güvenlik Kurumunca da ilk peşin sermaye değerinin hesaplanmasında anılan tabloların uygulanmasına geçilmiştir. Gerek diğer kurumlar ile Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve gerekse bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içerdiği de göz önüne alınarak, ülkemizce de tazminat hesaplamalarında TRH 2010 Tablosuna göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesinin, güncel verilere ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olacağına” karar verilmiştir. Bu itibarla, tazminat hesaplanmasında TRH 2010 Yaşam Tablosu ve progresif rant yönteminin esas alınması gerekirken PMF yaşam tablosu esas alınan aktüerya raporu hükme esas alınarak karar verilmesi isabetli olmamıştır.
Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile 6100 sayılı HMK’nın 353/1.a.6. maddesi gereğince kararın kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılarak hüküm kurulması için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.a.6 maddesi gereğince kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının KALDIRILMASINA,
Yeniden yargılama yapılması için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
2-İstinaf yoluna başvuran davacı tarafınca yatırılan peşin karar harcının istek halinde kendisine iadesine,
3-İstinaf yoluna başvuran davacı tarafça yapılan yargılama giderinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılacak yeniden yargılamada dikkate alınmasına,
4-Karar tebliği ve harç iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu HMK’nın 353/1.a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 02/11/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan
Üye
Üye
Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.