Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2021/1005 E. 2023/537 K. 21.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/1005 – 2023/537
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/1005
KARAR NO : 2023/537

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/02/2021
NUMARASI : 2019/507 Esas 2021/117 Karar

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Ölüm ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat
KARAR TARİHİ : 21/09/2023
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 22/09/2023

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 02.12.2018 tarihinde, dava dışı sürücü …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı aracı ile seyir halindeyken aynı istikamette seyretmekte olan davacı …’nun sevk ve idaresindeki motosiklete çarpması sonucu meydana gelen trafik kazasında davacının yaralanarak malul kaldığını, kazanın meydana gelmesinde davacının kusurunun bulunmadığını, kazaya sebebiyet veren … plakalı aracın kaza tarihi itibariyle ZMMS poliçesi uyarınca davalı sigorta şirketinin teminatı altında olduğunu, dava konusu trafik kazası sebebiyle Kayseri 13. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2019/493 E. sayılı dosyasından yürütülen yargılamanın devam ettiğini, 24.07.2019 tarihinde tazminat talepli olarak davalı sigorta şirketine başvuruda bulunduklarını ancak davalı yanca hiçbir ödeme yapılmadığını beyanla fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik kalıcı iş göremezlik bedeli olarak 3.800,00 TL, geçici iş göremezlik bedeli olarak 100,00 TL ve bakıcı gideri tazminatı olarak 100,00 TL olmak üzere toplam 4.000,00 TL’nin kaza tarihi olan 02.12.2018 tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlarda avans faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiş, 27.01.2021 tarihli ıslah dilekçesi ile bakıcı gideri talebini 1.603,12 TL, geçici işgöremezlik zararı talebini 17.782,94 TL olarak artırmıştır.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddi gerektiğini, … plakalı aracın davalı şirkete 23.02.2018-2019 tarihleri arasında 4101800224606 numaralı ZMMS poliçesi ile sigortalı olduğunu, bu poliçeden dolayı davalı şirketin sorumluluğunun sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında olmak üzere 360.000,00 TL ile sınırlı olduğunu, davacının kask ve koruyucu kıyafet giymediğinden dolayı müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini, davacıya rücuya tabi ödeme yapılıp yapılmadığının SGK’ya sorulmasını talep ettiklerini, geçici iş göremezlik ve bakıcı giderlerinin SGK tarafından karşılandığını ve bu taleplerin poliçe kapsamında olmadığını, davacı için hesaplanacak bakıcı giderinden hakkaniyet indirimi yapılması gerektiğini, tazminat hesabının TRH 2010 Yaşam Tablosu ile %1,8 teknik faiz esas alınarak yapılması gerektiğini, kaza tarihinden itibaren avans faiz talep edilmesinin haksız olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece yapılan yargılama sonunda; dava konusu olayda, davalı şirkete trafik sigortalı araç sürücüsünün tam kusurlu olduğu, alınan rapora göre davacının yaralanmasından kaynaklı daimi maluliyetinin bulunmadığı, 9 ay iyileşme süresinin belirlendiği, davacının geçici işgöremezlik zararının ve bakıcı giderinin hesap bilirkişisi raporu ile tespit edildiği gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne kısmen reddine, davacının sürekli iş göremezliğe yönelik tazminat talebinin reddine, davacının bakıcı gideri zararı ve geçici iş göremezlik zararına yönelik tazminat taleplerinin kabulü ile 1.603,12-TL bakıcı gideri zararı ve 17.782,94-TL geçici iş göremezlik zararı olmak üzere toplam 19.386,06-TL’nin 06/08/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiş, karara karşı davacı vekili ile davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacının sürekli işgöremezlik oranı ve geçici işgöremezlik süresinin belirlenmesi yönünden alınan üniversite raporunu kabul etmediklerini, kaza nedeniyle 9 ay iyileşme süresi belirtildiği halde hiçbir daimi maluliyetinin bulunmadığının tespit edilmesinin çelişki olduğunu, davacının kazada çok ağır şekilde yaralandığını, iyileşebilmek için bir çok tıbbi operasyon geçirdiğini, kalıcı maluliyetinin olmadığına dair görüşü kabul etmediklerini, rapora yönelik itirazlarının dikkate alınmadığını, yeniden rapor alınması gerektiğini ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece kusur raporu alınmadan karar verilmesinin hatalı olduğunu, davalının sigortalısının kusuru oranında sorumlu olduğunu, geçici işgöremezlik ve bakıcı gideri zararlarının poliçe teminatı kapsamında olmadığını, davacının gerekli güvenlik tedbirlerini almadan motosiklet kullanması nedeniyle kusurlu olduğunu, dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerektiğini ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir.
Dairemizce, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi gereğince istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzenine ilişkin hususlar resen gözetilerek inceleme yapılmıştır.
Davacı vekilinin istinaf nedenlerinin incelenmesinde;
İlk derece mahkemesince, davacının daimi ve geçici işgöremezlik süresinin belirlenmesi bakımından Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığından rapor alındığı, davacının muayenesinin yapılarak dosyada mevcut tedavi evrakları ve raporlar incelenerek kaza tarihinde geçerli Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümleri esas alınarak davacıda daimi işgöremezlik bulunmadığının, iyileşme süresinin ise 9 ay olarak tespit edildiğinin mütalaa edildiği görülmüş olup hükme esas alınan bu raporun dosyadaki bilgi ve belgelerle uyumlu, Yargıtay uygulamaları ve ilkelerine uygun olarak tanzim edildiği anlaşılmakla davacı vekilinin bu hususa yönelik istinaf itirazları yerinde görülmemiştir.
Davalı vekilinin istinaf nedenlerinin incelenmesinde ise;
Dava konusu olaya ilişkin ceza dosyası içeriği, kaza sonrası alınan beyanlar, kazanın oluş şekli birlikte değerlendirildiğinde, davacının sürücüsü olduğu motosiklete arkadan çarpan davalıya trafik sigortalı aracın tam kusurlu olduğu kanaatine varılmış, davalı vekilinin kusur oranına yönelik istinaf itirazlarına itibar edilmemiştir.
Davalı vekilinin, geçici işgöremezlik zararının poliçe teminatı kapsamında olmadığına yönelik iddiasının değerlendirilmesinde,
Anayasa Mahkemesinin 17.7.2020 tarihinde 2019/40 E-202/40 K. sayılı iptal kararı nedeniyle davacının zararının ve zararın kapsamının 2918 sayılı KTK.nın ve 6098 sayılı TBK.nın haksız fiile ilişkin hükümlerine ve Yargıtay uygulamalarına göre belirlenmesi gerekir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun Bedensel zarar başlıklı 54. Maddesinde “ Bedensel zararlar tedavi giderleri, kazanç kaybı, çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar ve ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar olarak belirtilmiş ve bedensel zarara uğrayan kimse tamamen veya kısmen çalışamamasından ve ilerde ekonomik yönden uğrayacağı yoksunluktan kaynaklanan zarar ve ziyanı ile bütün masraflarını zarar verenlerden isteyebileceği belirtilmiştir.
Bunlar doktrin ve Yargıtay uygulamaları ile ; Geçici işgöremezlik nedeniyle iş ve kazanç kaybı, sürekli işgöremezlik (kalıcı sakatlık yada maluliyet ) nedeniyle çalışma gücü ve kazanç kaybı, tedavi giderleri ve tüm iyileşme sürecinde yapılan her türlü masraflar ve ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar olarak kabul edilmektedir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun İşletenin Hukuki Sorumluluğu başlıklı 85.maddesinde işletenin sorumlu olduğu zararlar belirlenmiş, “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar1 denilmiştir, aynı kanunun 91. Maddesinde ise “İşletenlerin, bu Kanunun 85 inci maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur.”şeklinde belirtilmiştir.
6111 sayılı yasa ile değiştirilen 2918 sayılı 98. maddenin başlığı Sağlık hizmet bedellerinin ödenmesi: olarak düzenlenmiş ve trafik kazaları sebebiyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün resmî ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedelleri, kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın genel sağlık sigortalısı sayılanlar için belirlenen sağlık hizmeti geri ödeme usul ve esasları çerçevesinde Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı belirtilmiştir. Ancak, Sosyal Güvenlik Kurumu, tüm tedavi giderlerinden değil, sözkonusu madde kapsamında kalan belgeli ve resmi yada özel sağlık kuruluşlarından alınan tedavi giderlerinden sorumludur.
Yukarıda belirtilen maddelerden de anlaşılacağı üzere, geçici işgöremezlik tazminatı, yaralanan kişinin iyileşme süresince çalışamaması nedeniyle ortaya çıkan zararı olup 2918 sayılı KTK.nın 98. Maddesinde belirtilen sağlık hizmet bedeli sayılamayacağı gibi iyileşme süresince meydana gelen ve TBK.nın 54. Maddesinde de sayılan bu zararlardan zarar sorumluları KTK.nın 85. Maddesi ve 91. Maddesi gereğince araç işleteni ve zorunlu mali sorumluluk sigortası sorumlu olduğundan ve KTK.nın 98. Maddesinde belirtilen SGK’nın sorumlu olduğu sağlık hizmet bedeli kapsamında geçici işgöremezlik zararı bulunmadığından ve yasa ile düzenlenmeyen hususun zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları ile düzenlenmesi mümkün olmadığı gibi, kanun maddesine aykırı genel şart hükümleri de getirilemeyeceğinden davalı sigorta şirketinin geçici işgöremezlik zararından sorumlu olacağının kabulü gerekir. Bu itibarla, davalı vekilinin, geçici işgöremezlik zararının poliçe teminatı kapsamında olmadığına yönelik istinaf itirazı reddedilmiştir.
Borçlar Yasasının, “Tazminatın belirlenmesi” üst başlıklı 51/1 maddesi ile Hâkimin, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirleyeceği hükme bağlanmıştır.
Tazminattan indirim sebeplerini düzenleyen, Türk Borçlar Yasasının 52. maddesinde öngörülen sebepler, daha çok zarar görenle ilgilidir. “Hiç kimsenin kendi kusurundan yararlanamayacağı” yönündeki genel hukuk ilkesinin etkisiyle, maddede sayılan belirli hal ve durumlarda tazminattan indirim yapılması mümkün bulunmaktadır.
Zarar görenin müterafik kusurunun tespiti halinde TBK’nın 51 ve 52. maddesi uyarınca tazminattan uygun bir indirim yapılması, gerek öğretide gerekse Yargıtay İçtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır. Müterafik kusur; aynı şartlar altındaki makul, dürüst ve ortalama bir kişinin, kendi menfaati icabı, zarara uğramamak için kaçınacağı veya kaçınması gereken bir davranış tarzını ifade etmektedir. (Eren, Fikret. Borçlar Hukuku Genel Hükümler. Y. 2015. S. 582) Buna göre, müterafik kusur indirimi için zarar görenin, zararı önleyici ya da azaltıcı tedbirleri almaması, bu anlamda kusurlu olması gerekmektedir.
Davalı vekili, davacının motosiklet sürücüsü olduğunu ve kaza esnasında üzerinde kask, dizlik vb. güvenlik tertibatının bulunmadığını, bu durumun zararın artmasına neden olduğunu ileri sürerek belirlenen zarardan müterefarik kusur indirimi yapılması gerektiğini ileri sürmüşse de, davacının kazada ayağının kırıldığı, davaya konu işgöremezlik zararının davacının ayağının kırılmasına dayandığı anlaşılmakla davacının kask, dizlik gibi güvenlik tertibatını alsa dahi bu tertibatın davacının ayağının kırılmasını engelleyici özelliğinin bulunmadığı, bu itibarla davacının zararın artmasına neden olduğu iddiasının ispat edilemediği anlaşıldığından davalı vekilinin müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğine yönelik istinaf itirazı yerinde görülmemiştir.
Davacı vekili tarafından eldeki davadan önce davalı sigorta şirketine dilekçe ile başvuru yapıldığı, başvuru dilekçesinin 24/07/2019 tarihinde davalıya tebliğ edildiği, bu durumda davalının tebliğden itibaren 8 iş günü sonrası 06/08/2019 tarihinde temerrüde düştüğü anlaşılmakla hüküm altına alınan tazminata 06/08/2019 temerrüt tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, ilk derece mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinin usul ve esas yönünden yasaya ve Yargıtay uygulamalarına uygun olduğu kanaatine varıldığından davacı vekilinin ve davalı vekilinin istinaf başvurularının HMK.nın 353/1.b.1.maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davacı vekilinin ve davalı vekilinin istinaf başvurularının Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1.b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf başvurusu nedeniyle davacıdan alınması gereken 269,85 TL istinaf karar ve ilam harcından başvuru sırasında peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 210,55 TL’nin davacıdan; davalıdan alınması gerekli 1.324,26 TL nispi istinaf karar harcından peşin alınan 332,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 992,26 TL harcın davalıdan alınarak Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf talebinde bulunan davacı ve davalı tarafından yatırılan istinaf gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde yatırdıkları oranda adı davacı ve davalıya iadesine,
4-Davacı ve davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bıra-kılmasına,
5-Kararın taraflara tebliğine,
Dair, duruşma açılmadan dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 361/1 maddesi uyarınca kararın usulen tebliğinden itibaren 2 HAFTA İÇERİSİNDE TEMYİZ YOLU AÇIK olmak üzere 21.09.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan
Üye
Üye
Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.