Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2020/93 E. 2022/1558 K. 09.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2020/93 – 2022/1558
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/93
KARAR NO : 2022/1558

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/10/2019
NUMARASI : 2018/365 Esas 2019/754 Karar

DAVACI :
VEKİLİ :

DAVALI :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : Tazminat

KARAR TARİHİ : 09/06/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 30/06/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili, 17.06.2017 tarihinde … plakalı araç sürücüsünün neden olduğu kaza sonucu araçta yolcu olarak bulunan davacının yaralandığını, … plaka sayılı aracın kaza tarihi itibariyle Karayolları Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortasının bulunmadığını, Güvence Hesabının sorumlu olduğunu belirterek, HMK.nın 107. Maddesi gereğince 100,00-TL. geçici iş göremezlik, 4.900,00-TL kalıcı iş göremezlik tazminatının 17.06.2017 kaza tarihinden işleyecek değişen oranlarda avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesine talep etmiş, yargılama aşamasında tazminat talebini 13.134,26-TL geçici iş göremezlik, 165.167,66-TL sürekli iş göremezlik tazminatı olarak belirlemiştir.
Davalı vekili, davacının davadan önce yaptığı başvuru üzerine hasar dosyası açıldığını, Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, Yenimahalle Eğitim ve Araştırma Hastanesinden alınan rapora göre davacının maluliyetinin bulunmadığını, davanın bu nedenle reddine karar verilmesi gerektiğini, ayrıca kazanın araç sürücüsüne ve işletenine ihbarını talep ettiklerini, esas yönünden ise kusur oranının adli tıp kurumu vasıtasıyla belirlenmesini, zarar hesabının sigorta genel şartlarına göre yapılması gerektiğini, davalının geçici iş göremezlik ve tedavi giderlerinden sorumlu olmadığını, kazanın meydana gelmesinde emniyet kemeri takma vb nedenlerle davacının müterafik kusurunun olduğunu, bu nedenle tazminattan indirim yapılması gerektiğini, yine hatır taşıması nedeniyle tazminattan indirim yapılmasını, davacıya SGK tarafından yapılan ödeme var ise bu ödemelerin de mahsubunun gerektiğini, belirterek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; Hacettepe Üniversitesi, Tıp Fakültesi Adli Tıp ABD’den alınan raporda davacının %29 oranından maluliyetinin meydana geldiği, kaza nedeniyle tıbbi iyileşme süresinin 9 ay olduğunun belirtildiği, kazanın tek taraflı olması, davacının araç içerisinde yolcu olarak bulunması, soruşturma dosyasındaki beyanlar nazara alınarak kusur raporuna gerek görülmediği, aktüer raporu ile TRH 2010 yaşam tablosuna ve işleyecek dönem zararlarına %1,8 teknik faiz uygulanarak yapılan hesaplamaya göre davacının %25 maluliyetine göre hesaplama yapıldığında, 9 aylık geçici iş göremezlik zararının 13.134,26-TL, sürekli iş görmezlik zararının ise 142.386,77-TL olduğu, bilirkişi tarafından yapılan hesaplamada engel oranı %29 olduğu halde %25 üzerinden hesaplama yapılmış ise de son alınan maluliyet raporunda maluliyet oranı %29 olup, %29 maluliyet oranı üzerinden tazminat miktarı belirlenmesi gerektiğinden, yapılacak işlemin ise sürekli iş görmezlik süresindeki muhtemel kazancının, %25 yerine %29 ile çarpılması şeklinde belirleneceğinden, maddi hata çerçevesinde yeniden rapora gerek görülmediği, mahkemece yapılan düzeltme çerçevesinde davacının, davalıdan talep edebileceği sürekli iş görmezlik zararının 165.167,66-TL olarak hesap edildiği gerekçesi ile davanın kabulü ile 13.134,26-TL geçici iş göremezlik, 165.167,66-TL sürekli iş görmezlik olmak üzere toplam 178.301,92-TL.’nin 16.05.2018 dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmiş, karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru yapılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı Güvence Hesabı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; maluliyet raporları arasındaki çelişki giderilmeksizin hüküm kurulduğunu, davacı adına aynı maluliyete ilişkin birbiri ile ilgisi olmayan 2 farklı maluliyet raporu bulunduğunu, iki rapor arasında fahiş oranda fark bulunduğunu, mahkemece ATK’dan yeni bir bilirkişi raporu alınması gerekirken çelişki giderilmeksizin hüküm kurulmasının hatalı olduğunu, geçici iş göremezlik kaybından doğan zarardan davalının sorumlu olmadığını, zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarının A.6.maddesi gereğince teminat kapsamında olmadığını, yine Genel Şartların A.5. maddesinde geçici iş göremezlik tazminatı teminatlarında da yer almadığını, kazaya sebebiyet veren araç sürücüsünün kazanın meydana gelişindeki kusur durumu ile zarar görenin kaza sonucu zararının meydana gelmesi/artmasındaki kusuru birbirinden farklı kavramlar olduğunu, araç sürücülerinin kazanın meydana gelişindeki kusur durumu işletenin sorumluluğunun belirlenmesinde etkili olup, TBK.nın 51-52. Maddelerinde düzenlenen zarar görenin müterafik kusuru ise sorumlu olunan tazminat miktarından makul oranda indirim öngören ayrı bir düzenleme olduğunu, somut olayda, davacının yolcu olarak bulunduğu aracın sürücüsünün ehliyetsiz olduğu, araçta istiap haddi aşılarak 8 kişi yolculuk yaptığı ve davacının zaruri güvenlik önlemlerini almadığı hususunun sabit olduğunu, müterafik kusur indirimine gidilmesi gerekirken herhangi bir indirime gidilmeksizin hüküm kurulmasının hatalı olduğunu ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
Davalı vekilinin HMK.nın 355. Maddesi gereğince istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava trafik kazasında yaralanmadan kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili 17.06.2017 tarihinde, zorunlu mali sorumluluk sigortası bulunmayan … plakalı araç sürücüsünün neden olduğu kaza sonucu araçta yolcu olarak bulunan davacının yaralandığını belirterek geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatının davalı Güvence Hesabından tahsiline karar verilmesini talep etmiş, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
1- Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları 14 Mayıs 2015 gün 29355 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak 01 Haziran 2015 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Olay tarihinde yürürlükte olan 2918 sayılı Karayolları Trafik kanunun 90. Maddesinde;“Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun ve genel şartlarda düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.” şeklindeki düzenleme Anayasa Mahkemesinin 17.7.2020 tarihinde 2019/40 E-2020/40 K. sayılı kararı ile Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresi ile ikinci cümlesindeki “…ve genel şartlarda…” ibaresi Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar verilmiştir.
Danıştay ve Yargıtay tarafından kabul edilen uygulamaya göre; “Uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usulü kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi’nin iptal sonrası oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir.” yönünde değerlendirme yapılmıştır. Anayasa Mahkemesi’nin somut norm denetimi neticesinde verdiği iptal kararlarının Resmî Gazete’de yayımlanması ile sonuç doğuracağı ve eldeki tüm uyuşmazlıklara uygulanması gerektiği uyulması zorunlu yargısal içtihatlar ile kabul edilmiştir.
Anayasa Mahkemesinin 17.7.2020 tarihinde 2019/40 E-2020/40 K. sayılı kararı ile Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresi ile ikinci cümlesindeki “…ve genel şartlarda…” ibaresinin ve 92. maddesinin (i) bendinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiş olması nedeniyle davacının zararının ve zararın kapsamının 2918 sayılı KTK.nın ve 6098 sayılı TBK.nın haksız fiile ilişkin hükümlerine ve Yargıtay uygulamalarına göre belirlenmesi gerekir.
Ancak TBK 51. Maddesi uyarınca tazminatın kapsamının hakim tarafından belirlenmesi zaruridir. Gerçek zarar miktarının, desteğin ve hak sahiplerinin olay tarihindeki bakiye ömürleri, destek alacakları süre, destek payları esas alınarak hesaplanması gerekmektedir. Gerçek zarar hesabı, özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi (Kapanan 17. Hukuk Dairesi) tarafından tazminat hesaplanmasında esas alınacak yaşam tablosu ile ilgili görüş değişikliğine gidilmiş, (Yargıtay 17.HD 22/12/2020 tarih, 2019/5206 E. – 2020/8874 K. sayılı ilamı, 14/01/2021 tarih 2020/2598 E. – 2021/34 K. sayılı ilamı) destek ve hak sahiplerinin bakiye ömürleri önceki yıllarda 1931 tarihli “PMF” yaşam tablosuna göre belirlenmekte iken Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, BNB Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışmaları ile “TRH 2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmış olup, Sosyal Güvenlik Kurumunca da ilk peşin sermaye değerinin hesaplanmasında anılan tabloların uygulanmasına geçilmiştir. Gerek diğer kurumlar ile Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve gerekse bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içerdiği de göz önüne alınarak, ülkemizce de tazminat hesaplamalarında TRH 2010 Tablosuna göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesinin, güncel verilere ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olacağına” karar verilmiştir. Bu itibarla, tazminat hesaplanmasında TRH 2010 Yaşam Tablosu ve progresif rant yönteminin esas alınması gerekir.
Açıklanan nedenlerle davacının hak kazanabileceği işgücü kaybı tazminatının hesaplanması için TRH 2010 Yaşam Tablosu esas alınarak davacının bakiye ömür süresi belirlendiği belirtilmiş ise de, davacının muhtemel bakiye ömür süresi 99 yaş esas alınarak bu yaşa göre devre başı ödemeli belirli süreli rant formülü üzerinden işleyecek/bilinmeyen devre hesabının yapılarak tazminat belirlenmiş olması doğru görülmemiştir. Mahkemece yapılması gereken davacının TRH 2010 yaşam tablosuna göre muhtemel bakiye yaşam süresinin belirlenmesi, bilinmeyen/işleyecek devre hesabı yapılırken, bilinen son gelirin her yıl için %10 artırılıp %10 iskonto edilerek progresif rant yönteminin kullanılması ve davalı yararına oluşan kazanılmış haklar gözetilerek hesaplama yapılması için konusunda uzman bilirkişiden rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmiş olması ve ayrıca aktüer bilirkişi raporunda davacının maluliyet oranının %29 olduğu halde %25 olarak alınmasının yanlış olduğundan tarafların rapor üzerinde denetim ve itiraz hakkına engel olacak şekilde ek rapor alınması yerine, gerekçeli kararda mahkemece belirlenmiş olması da doğru değildir.
2-Davalı Güvence Hesabı cevap dilekçesinde davacının araçta yolcu olarak bulunduğunu, araçta istiap haddi üzerinde yolcu taşındığından emniyet kemeri takmak gibi güvenlik tedbirlerinin alınamayacağını belirterek tazminattan müterafik kusur nedeniyle indirim yapılması gerektiğini ileri sürmüştür. Dava konusu kazadan sonra düzenlenen kaza tespit tutanağında araçta 8 kişinin yolculuk ettiği belirtilmiş olmasına göre araçta istiap haddinden fazla yolcu taşınmasının veya emniyet kemeri takılıp takılmadığının belirlenerek emniyet kemeri takılmamasının ve istiap haddinden fazla yolcu taşınmasının davacının yaralanması ile arasında illiyet bağı bulunup bulunmadığı, yaralanmalarına etkisi olup olmadığı belirlenerek sonucuna göre TBK.nın 52. Maddesi gereğince müterafik kusur indirimi yapılıp yapılmayacağı karar gerekçesinde tartışılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davalının savunmalarının hiç gözetilmemiş olması da doğru görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davalı Güvence Hesabı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK.nın 353/1.a.6. maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve yeniden inceleme yapılmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine davalı vekilinin diğer istinaf sebeplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına, karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı Güvence Hesabı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile; ilk derece mahkemesi kararının HMK.nın 353/1.a.6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
Yeniden yargılama yapılması için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
2-İstinaf yoluna başvuran taraflarca yatırılan peşin harcın istek halinde yatırana iadesine,
3-İstinaf yoluna başvuran tarafça yapılan yargılama giderinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılacak yargılamada dikkate alınmasına,
4-Ankara 11. İcra Dairesinin 2019/15705 sayılı dosyasına yatırılan 270.000,00 TL teminatın yatıran tarafa iadesine,
5-Karar tebliği, harç mahsup, iade ve tahsil işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu HMK’nın 353/1.a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 09.06.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan

Üye

Üye

Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.