Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2020/813 E. 2022/2303 K. 02.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/12/2019
NUMARASI : ….
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ : 02/12/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 28/12/2022

Mahalli mahkemesinden verilen karara karşı davalı … … A.Ş. vekili, … Başkanlığı vekili ve … vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacılar vekili asıl davada; 21/04/2014 tarihinde davalı … …’ne ait, sürücüsü davalı … olan, davalı … tarafından sigortalanan … plakalı otobüs ile dava dışı sürücü …’ın kullandığı … plakalı özel halk otobüsünün çarpışması sonucunda meydana gelen trafik kazasında kaldırımda yaya olarak durakta bekleyen davacıların oğlu/kardeşi olan …’nın vefat ettiğini, kaza sonrasında anne/baba/kardeş olan davacıların büyük üzüntü yaşadığını, meydana gelen kazada müteveffanın kusurunun bulunmadığını, davacıların desteklerini kaybettiklerini belirterek, davacı baba … ile anne … için ayrı ayrı 1.000’er TL maddi, 100.000,00’er TL manevi tazminat ile müteveffanın kardeşi olan diğer davacılar …, … ve … için ayrı ayrı 50.000,00’er TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiş; 09/10/2019 tarihli ıslah dilekçesi ile; maddi tazminata yönelik talebini davacılar … için 93.561,74-TL, … için 311.320,19-TL’ye yükseltmiştir.
Davacılar vekili birleşen davada; asıl davadaki vakıalara dayalı olarak davalı …’dan davacı baba … ile anne … için ayrı ayrı 100.000’er TL manevi tazminat ile müteveffanın kardeşi olan diğer davacılar …, … ve … için ayrı ayrı 50.000’er TL manevi tazminatın, davalı …’tan davacı baba … ile anne … için ayrı ayrı 1.000’er TL maddi, 100.000’er TL manevi tazminat ile müteveffanın kardeşi olan diğer davacılar …, … ve … için ayrı ayrı 50.000’er TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.
Davalı … vekili; davalının ve kazaya karışan diğer sürücü ile yayanın kusur oranının belli olmadığını, kusura yönelik iddiayı kabul etmediklerini, istenen tazminat miktarlarının fahiş olduğunu,tazminatların davalı sigortadan istenmesi gerektiğini belirterek davanın reddini istemiştir.
Davalı … … vekili; husumetin …’ya yöneltilmesi gerektiğini, mevzuat gereği toplu taşıma araçları ile ilgili kuruluşun … olduğunu, davanın hizmet kusuruna dayalı olarak açılması gerektiğini, davalı idarenin hizmet kusuru olmadığını belirterek davanın öncelikle husumetten, aksi halde esastan reddi gerektiğini belirtmiştir.
Davalı … vekili; davalı … adına kayıtlı olan … plakalı aracın davalı tarafından ZMMS poliçesi ile sigortalandığını, maddi zararların teminat altına alındığını, manevi zararın teminat kapsamı dışında kaldığını, davalının limit dahilinde, sigortalı aracın sürücüsünün kusuru nispetinde zarardan sorumlu olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
Birleşen dava dosyası davalısı … vekili; açılan davanın ticari dava niteliğinde olmadığını Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmesi gerektiğini, kazaya karışan aracın davalı …’ya ait olduğunu, aracın şoförünün kendi personelleri olduğunu, istenen tazminatların miktarının fahiş olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Birleşen dava dosyası davalısı … vekili; davalı kuruluşun meydana gelen kazada sorumluluğunun bulunmadığını, kazaya karışan … plakalı aracın davalı … tarafından üçüncü şahıs Mali Mesuliyet Sigortası ve Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası poliçesi ile sigortalandığını, meydana gelen tüm tazminatlardan sigorta şirketinin sorumlu olduğunu, istenen tazminatların yüksek olduğunu, kazaya karışan araç şoförünün davalı … elemanı olduğunu, tazminattan bu kurumun sorumlu olacağını belirterek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Yerel mahkemece, tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde; 21/04/2014 tarihinde meydana gelen trafik kazası sonucunda davacılar … ve …’nın oğlu/desteği olan …’nın vefat ettiği, davacıların meydana gelen ölüm olayından ötürü desteklerini kaybettiği, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasına göre aracın zorunlu mali sorumluluk sigortacısı ve aynı zamanda 3. şahıs Mali Mesuliyet Sigortası sigortacısı olan davalı … şirketinin, aracın işleteni olan davalı … …, adam çalıştıran sıfatıyla davalı …’ın ve sürücü olan ve kazada tam kusurlu olan sürücü davalı …’ın, davacıların desteğini kaybetmesinden dolayı oluşan destek tazminatından sorumlu oldukları, gerekçeli ve denetime elverişli bilirkişi raporundaki hesaplamaya göre, birleşen davada tahsilde tekerrüre sebebiyet vermemek üzere, davacılar baba … için 93.561,74-TL, anne … için 311.320,19-TL destek tazminatına hükmedilmesi gerektiği, davacıların, trafik kazası sonucu oğullarını/kardeşlerini kaybetmeleri sebebi ile duydukları derin elem ve üzüntünün tartışmasız olduğu, tarafların sosyal ve ekonomik durumu, olayın özellikleri dikkate alınarak, hak ve nesafet kuralları çerçevesinde, birleşen davada tahsilde tekerrüre sebebiyet vermemek üzere, poliçede manevi tazminattan da sorumlu olması sebebi ile aracın 3. şahıs Mali Mesuliyet Sigortası sigortacısı olan davalı …, aracın işleteni olan davalı … … ve …, adam çalıştıran sıfatıyla davalı … ve sürücü olan ve kazada tam kusurlu olan sürücü davalı … aleyhine,davacılar lehine manevi tazminat takdir edildiğinden bahisle ASIL DAVA YÖNÜNDEN; maddi tazminata yönelik davanın kabulü ile, davacı … için 311.320,19-TL, davacı … için 93.561,74-TL olmak üzere toplam 404.881,93-TL maddi tazminatın davalılar …, … yönünden kaza tarihi olan 21/04/2014, davalı … yönünden 2.000-TL’sinin dava tarihi olan 01/09/2014, kalan 402.881,93-TL yönünden ıslah tarihi olan 09/10/2019 tarihinden işleyecek yasal faizi ile davalılardan müteselsilen tahsili ile davacılara ödenmesine, manevi tazminat yönünden davanın kısmen kabulü ile, davacılar … ve … için ayrı ayrı 50.000’er TL, davacılar …, … …, … için ayrı ayrı 25.000’er TL manevi tazminatın davalılar … ve … yönünden kaza tarihi olan 21/04/2014, davalı … yönünden dava tarihi olan 01/09/2014’den itibaren işleyecek yasal faizi ile davalılardan müteselsilen tahsili ile davacılara ödenmesine, fazlaya ilişkin taleplerin reddine, Birleşen Dava Yönünden; tahsilde tekerrüre sebebiyet vermemek üzere maddi tazminata ilişkin davanın kabulü ile, davacı … için 311.320,19-TL, davacı … için 93.561,74-TL olmak üzere toplam 404.881,93-TL maddi tazminatın kaza tarihi olan 21/04/2014’den işleyecek yasal faizi ile davalı …’dan tahsili ile davacılara ödenmesine, tahsilde tekerrüre sebebiyet vermemek üzere manevi tazminata ilişkin davanın kısmen kabulü ile, davacılar … ve … için ayrı ayrı 50.000’er TL, davacılar …, … …, … için ayrı ayrı 25.000’er TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 21/04/2014’den işleyecek yasal faizi ile davalılardan müteselsilen tahsili ile davacılara ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş; hükme karşı asıl dosya davalıları … vekili ve davalı … A.Ş. vekili ile birleşen dosya davalıları … Genel Müdürlüğü vekili ve … Vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
1-Davalı … … Başkanlığı vekili istinaf dilekçesinde; mahkemece husumet itirazları değerlendirilmeden karar verildiğini, mahkemece Belediye “Araç İşleteni” olarak görülmüş ve buna göre hüküm kurulmuşsa da işbu davada Belediyeye kusur atfedilemeyeceğini, trafik kazasında, kazaya karışan aracın mülkiyetinin … Genel Müdürlüğü’ne ait olduğunu, otobüs şoförünün ise … Genel Müdürlüğü ile … arasında imzalanan hizmet alım sözleşmesi kapsamında çalışan … olduğunu, olayda İdarenin herhangi bir kusuru bulunmadığını, sorumluluğun … Genel Müdürlüğü ve … bünyesinde bulunduğunu, davanın belediye yönünden husumetten reddi gerektiğini, davalı sürücüye izafe edilen %100 kusurun oluş şekli ve hayatın olağan akışına uygun olmadığını, davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte hükmedilen tazminatı miktarlarının fahiş olduğunu, kasıtlı suç olmadığını,taksirli kaza olduğunu, yerleşik Yargıtay içtihatları gereği müteveffanın gelirinin doğru hesaplanmasının, tazminat hesabının doğruluğunu sağlaması bakımından önemli olduğunu (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2015/16731 Esas ve 2018/9715 Karar sayılı ve 30.10.2018 tarihli kararı, Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2015/4747 Esas ve 2017/11973 Karar sayılı 21.12.2017 tarihli kararı, Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2017/5547 Esas ve 2019/11165 karar sayılı ilamı), manevi tazminatın sebepsiz zenginleşmeye sebebiyet vermemesi gerektiğini, hükümde belirtilen miktarların fahiş olduğunu, Hükmolunacak miktarın hakkaniyete uygun ve adaletli olması gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
2-Davalı … A.Ş. vekili istinaf dilekçesinde; … plakalı …. adına kayıtlı aracın davalı şirket tarafından 27.05.2013 – 27.05.2014 vadeli Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası ile sigortalandığını, davalının, … ve araç sürücüsü …’ın sorumlu olduğu maddi zararları teminat altına aldığını, … ve …’nun sorumlu olduğu manevi zararların, poliçe teminatı dışında kaldığını, … plakalı … adına kayıtlı aracın 30.12.2013 – 30.12.2014 vadeli Artan Mali Mesuliyet Sigorta Poliçesi ile sigortalandığını, davalı sigortacının, … ve araç sürücüsü …’ın sorumlu olduğu manevi zararları teminat altına aldığını, … ve …’ın sorumlu olduğu maddi zararların poliçe teminatı dışında kaldığını, iş bu dava açıldıktan sonra davacı vekili ile ekli sulh anlaşması uyarınca toplam 76.000-TL ödeme yapıldığını ve davalının ibra edildiğini, dava konusu alacaklardan feragat edildiğine dair yazılı beyanlarının alındığını, davacının, bu ödeme sonrasında fazlaya ilişkin tüm haklarından feragat ettiğini içerir beyanda bulunduğunu, davacı vekili tarafından sunulan feragat beyanı; feragate yetki içerir vekaletname örneği ve davacıya hasar ödemesine ek olarak dava devam ederken ödenen 76.000-TL’ye ilişkin belgelerin dilekçe ekinde sunulduğunu, davacı yanın dava devam ederken yapılan sulh anlaşması gereği 76.000-TL ödeme almışken; hiçbir ödeme almamışçasına mükerrer tahsile yol açacak şekilde davaya devam etmesi karşısında TCK md. 158-1 (k) bendi kapsamında şikayet ve dava hakkını saklı tuttuklarını, tüm maddi tazminat haklarından feragat etmiş davacının davasının reddi gerekmekte iken bu hususa dair itirazları değerlendirilmeksizin kurulan hükmün hatalı olduğunu, bilirkişi raporunda davalı şirket tarafından ödenen hiç bir tazminatın indirilmediğini, cevap dilekçesinde belirtilen ve hiç biri davacı tarafından inkar edilmeyen ödemeler tenzil edilmeden yapılan hesaplamanın hukuka açıkça aykırı olduğunu, davacıların feragatnamedeki beyanları değerlendirilmeksizin rapor hazırlandığını, hüküm kurmaya elverişli olmadığını, bilirkişinin, ilgili hususlar ödemeler indirilmeksizin ve delilleri celbedilmeksizin tesis olunan hükmün savunma hakkını açıkça ihlal ettiğini, müteveffanın…..öğrencisi olması nedeniyle müstakbel gelirinin fahiş olarak asgari ücretin 3,9813 katı üzerinden hesaplandığını, bunun hukuka aykırı olduğunu, trafik poliçesi genel şartlarının Ek 3 maddesinde ürekli Sakatlık Tazminatı Hesaplamasında Belgelendirilmiş olması durumunda hesaplamalarda kişinin vergilendirilmiş gelirinin dikkate alınacağının,vergilendirilmiş gelir tutarı için herhangi bir belge sunulamaması durumunda hesaplamanın asgari ücret kullanılarak yapılması gerektiğinin belirtildiğini, bilirkişi raporunda henüz daha 4. Sınıf öğrencisi olmasına rağmen müteveffanın varsayımsal olarak elektrik mühendisi olarak çalışıyormuş gibi değerlendirilerek hesap yapıldığını, bunun hukuka aykırı olduğunu, müteveffanın iş bulup bulamayacağı, bulacağı işin niteliği, mezun olduğu bölümden farklı bir iş ifa etme ihtimali gibi birçok ihtimal değerlendirilmeksizin hukuka aykırı şekilde emsal gelirin hesaplamada dikkate alındığını, yalnızca bir müzekkere cevabı dikkate alınarak müstakbel ücretin emsal alınmasının doğru olmadığını (Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2017/2865 E. – 2017/2901 K.Yargıtay 17.HD. 2015/1800 E.- 201 7/8726K. T:09,10.2017, Yargıtay 17.HD. 2015/7809 E, – 2015/12301K. T:17.11.2015), hükmedilen manevi tazminatın fahiş olduğunu, takdir olunan miktarın, zenginleşmeye yol açmayacağı kesinlikle savunulamayacağı gibi, cezalandırma saiki ile hükmedilmediğinin de şüpheli olduğunu, davacıların söz konusu kaza nedeniyle duydukları elem ve acının tazmini amacıyla hükmedilecek manevi tazminat miktarının belirlenebilmesi için, tarafların her birinin sosyal ve ekonomik durumunun tespitinin zorunlu olduğunu, manevi tazminat belirlenirken davacının kusurunun da dikkate alınması gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
3-Davalı … vekili istinaf dilekçesinde; zamanaşımı itirazında bulunduklarını, eksik incelemeye dayalı bilirkişi raporunun hükme esas alındığını, bilirkişinin hesaplama yaparken müteveffa … sanki okuldan mezun ve hemen iş bulmuş ve …’nın cevabında belirtilen şekilde maaş alacakmış gibi rapor hazırladığını, kaza olduğu tarihte müteveffa müteveffa … henüz son sınıf öğrencisi olup mezun olmadığını, bu sebeple de kaza tarihine göre hesaplama yapılamayacağını, kaza tarihinden itibaren gelir elde ediyormuş gibi rapor hazırlandığını, bu değerlendirmenin hatalı olup bahse konu tarihlerde müteveffa öğrenci olup çalışmasının mümkün olmadığını, müteveffa …, mezun olduktan sonra da …’nın yazısında belirtilen maaşları almasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, bu konuda TÜİK’ten emsal ücret araştırması yapılması gerektiğini, günümüz şartlarında yeni mezun olan hiçbir çalışanın belirtilen şekilde maaş almadığını, bilirkişinin müteveffanın onur öğrencisi olması sebebiyle bu ücreti alacağını kabul etmiş olmasına rağmen müteveffanın okuduğu bölüm ve daha sonra yapacağı işte en önemli hususun tecrübe olduğunu, okuldaki başarısının iş yaşamında kendisine hemen yüksek maaş kazandırmayacağını, mezun olur olmaz iş bulmasının da hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, bu dönemlerde de hemen iş bulmuş ve hatta asgari ücretin 3,98 katı oranında maaş alacakmış gibi hesap yapıldığını, hesaplamanın usule ve yasaya aykırı olduğunu, müteveffanın gelirinin doğru hesaplanmasının, tazminat hesabının doğruluğunu sağlaması bakımından önemli olduğunu (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2015/16731 Esas . 2018/9715 Karar, 30.10.2018 tarihli kararı, Yargıtay 17. Hukuk Dairesi, 2015/4747 Esas, 2017/11973 Karar, 21.12.2017 tarihli kararı), bilirkişinin pay oranlarını, pay sürelerini, yetiştirme dönemini, askerlik sürelerini ayrı ayrı tespit etmediğini, raporun eksik ve hatalI olduğunu, davalının kazadan dolayı sorumlu tutulamayacağını, aracın mülkiyetinin … Genel Müdürlüğü’ne ait olduğunu, … Genel Müdürlüğünün hizmet alımı için ihale yaptığını, bu ihaleyi davalı şirketin kazandığını, … Genel Müdürlüğü ile davalı şirket arasında hizmet alım sözleşmesi imzalandığını, davalı …’ın da bu kapsamda otobüs şoförü olarak çalıştırılmak üzere davalı şirket tarafından işe alındığını,… ile şirketim arasında hizmet akdi imzalandığını, davalı şirket yönünden iş bu davanın husumet yokluğundan reddi gerektiğini, davalının Borçlar Kanunu’nun ilgili maddeleri ahkamınca davalı …’ı işe alırken üzerine düşen tüm özen ve dikkati gösterdiğini, kabul anlamına gelmemekle birlikte; davacıların maddi olarak uğradığı tüm zararı ispat edemediğini, kazaya karışan tüm tarafların kusur oranının belirlenmesi gerektiğini, bilirkişinin bu yöndeki değerlendirmeleri hatalı olup bu yönde yeniden inceleme yapılması gerektiğini, kabul anlamına gelmemekle birlikte davalı şirket açısından doğacak hukuki sorumluluğun koşullarını belirlerken davacının olayda müterafik kusuru olup olmadığının tespiti gerektiğini, yeniden inceleme yapılarak kusur oranının ve davacının müterafik kusuru olup olmadığının belirlenmesini talep etmelerine rağmen talebin dikkate alınmadığını,olay mahallinde keşif de yapılmadığını (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2014/14409 Esas – 2016/11146 Karar), davalı şoföre her yıl özel eğitimler verildiğini, her yıl psikoteknik analizlerden geçtiğini, Trafik Kanunu, trafik tüzüğü trafikle ve kullandığı araçla ilgili her türlü bilginin periyodik olarak verildiğini, bu nedenle davalı şirkete kusur atfedilemeyeceğini, TBK’nın 66/2 maddesinde, “Adam çalıştıran, çalışanını seçerken, işiyle ilgili talimat verirken, gözetim ve denetimde bulunurken, zararın doğmasını engellemek için gerekli özeni gösterdiğini ispat ederse, sorumlu olmaz.” denildiğini, mahkemeden bu kanun hükmüne dayanarak davalı şirkete müzekkere yazılmak suretiyle davalı şoförün şahsi dosyasının celbine karar verilmesi ve bu şekilde şoföre söz konusu tüm eğitimlerin ve talimatların eksiksiz olarak verilmiş olduğunun görülmesi talep edilmiş olmasına karşın mahkemece bu talebin dikkate alınmadığını, TBK md. 74’te aynen, “Hakim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hakimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Aynı şekilde, ceza hakiminin kusur değerlendirmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da hukuk hakimini bağlamaz.” denildiğini, mahkemece başta kusur olmak üzere olaya ilişkin değerlendirmesinde ceza hakiminin yaptığı değerlendirmelere bağlı kaldığını, hukuk yargılamasının kendi esaslarına göre yapması gereken değerlendirmeleri ortaya koyarak karar verme yoluna gitmediğini, olay mahallinde keşif icra edilerek ehil bilirkişilerden kusurun belirlenmesi amacıyla rapor alınması yönündeki taleplerinin dikkate alınmadığını, müteveffanın sosyo-ekonomik durumuna ilişkin yapılan tespitler hatalı olup bu hatalı tespitlere dayanılarak fahiş miktarlarda maddi tazminata hükmedildiğini, bilirkişi raporunda,müteveffanın bekar ve çocuksuz olduğu dikkate alınarak anne ve babasına %25’er oranda destek olacağı tespitinde bulunulduğunu, oysa ki;Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun “Ölüm aylığının hak sahiplerine paylaştırılması” başlıklı 34, maddesinde açıkça “Ölen sigortalının 33. madde hükümlerine göre hesaplanacak aylığının; d)(Değişik: 17/4/2008-5754/21 md.) Hak sahibi eş ve çocuklardan artan hisse bulunması halinde her türlü kazanç ve irattan elde etmiş olduğu gelirinin asgari ücretin net tutarından daha az olması ve diğer çocuklarından hak kazanılan gelir ve aylıklar hariç olmak üzere gelir ve/veya aylık bağlanmamış olması şartıyla ana ve babaya toplam 25’i oranında; ana ve babanın 65 yaşın üstünde olması halinde ise artan hisseye bakılmaksızın yukarıdaki şartlarla toplam %25’i oranında aylık bağlanır.'” enildiğini, müteveffanın anne ve babasına desteğinin Toplam %25 olması gerektiğini, hatalı bilirkişi raporuna göre anne ve baba için ayrı ayrı %25 oran üzerinden tazminata hükmedildiğini (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 18.01.2016 tarih, 2014/4903 E.-2016/532 K sayılı ilamı), müteveffanın aylık gelirinin hesaplanmasında tanık beyanlarına dayanılarak asgari Ücretin 3.98 katı esas alınarak hesaplama yapıldığını, davacıların maddi tazminat bedellerini hemen aldıkları dikkate alınmadan hesaplamada peşin sermaye indirimi uygulanması gerekirken bunun yapılmadığını, Borçlar Kanunu’nun 47. maddesinde manevi tazminatın adalete muvafık olarak belirlenmesi gerektiğinin vurgulandığını (Yargıtay 4. H.D 23.06.1998 tarih ve 1998/2231 Esas ve 1998/5318karar sayılı ilamı), TBK’da manevi tazminatın 56. maddede düzenlendiğini, manevi tazminatın zenginleşme aracı olmadığını, davacı yanın fahiş talebine bakıldığında zenginleşme aracı olarak kullanılacağının açık olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
4-Davalı … Genel Müdürlüğü vekili istinaf dilekçesinde; olayın gelişimi ve kazanın meydana geliş şekli itibariyle verilen %100 oranında Asli ve Tam Kusurun hayatın olağan akışına uygun olmadığını, hükmedilen tazminat miktarları fahiş olup hayatın gerçekleriyle örtüşmediğini, olayın kasıtlı bir suç olmadığını, taksirli bir kaza olduğunu, otobüs şoförünün sosyal ve ekonomik durumunun belli olduğunu, hükmedilen tazminat miktarı yasa gereği otobüs şoförüne rücu edileceğinden, otobüs şoförünün hükmedilen miktarları ödemesinin mümkün olmadığını, otobüs şoförünün sosyal ve ekonomik durumu göz önünde bulundurularak kararın bozulması gerektiğini, manevi tazminatın sebepsiz zenginleşmeye sebebiyet vermemesi gerektiğini, hükümde belirtilen miktarların fahiş olduğunu, hakkaniyete uygun ve adaletli olmadığını (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2017/5547E, 2019/11165K sayılı ilamı), kabul etmemekle beraber kararda hüküm altına alınan miktarların sigorta poliçe teminat limitleri dahilinde olduğunu, … Sigorta ile yapılan Sigorta ihalesinde 3. şahıslar mali mesuliyet sigorta ve ZMMS gereğince hükmedilecek manevi tazminatların da dahil olarak poliçe teminat limitlerini kapsadığını belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
HMK’nın 355. maddesi gereğince asıl dosya davalıları … Başkanlığı vekili, davalı … AŞ vekili ve birleşen dosya davalıları … Genel müdürlüğü vekili ile … vekilinin istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve istinaf edenlerin sıfatına göre dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda; asıl davanın, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma ve manevi tazminatın davalı … …, … ve … … A.Ş.’den tahsili, birleşen davanın, tahsilde tekerrür olmamak üzere aynı kaza nedeniyle davalı …’tan destekten yoksun kalma ve manevi tazminat, … Genel Müdürlüğünden manevi tazminat talebine ilişkin olduğu anlaşılmıştır.
1-Somut olayda hükme esas alınan 25.07.2019 tarihli aktüerya bilirkişi raporunda PMF 1931 yaşam tablosu ve prograsif rant yöntemine göre davacılar için destek tazminatı hesaplanmıştır. Tarafların bilirkişi raporunda kullanılan yaşam tablosuna ve tatbik edilen esaslara açık itirazları olmasa dahi TBK 51. maddesi uyarınca tazminatın kapsamının hakim tarafından belirlenmesi zaruridir. Gerçek zarar miktarının, destek, hak sahibi davacı anne, baba ve ileride desteğin evlenip, iki çocuk sahibi olması varsayımına dayalı olarak eş ve çocukları için müteveffadan destek alacakları süre esas alınarak tazminat hesaplanması gerekmektedir. Gerçek zarar hesabı, özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Önceki yıllarda bakiye ömür ve destek süresi Fransa’dan alınan 1931 tarihli “PMF” cetvellerine göre saptanmakta iken, Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi … Bilimleri Bölümü, BNB Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışmaları ile “TRH 2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmış olup, Sosyal Güvenlik Kurumunca’da ilk peşin sermaye değerinin hesaplanmasında anılan tabloların uygulanmasına geçilmiştir. Gerek diğer kurumlar ile Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve gerekse bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içerdiği de göz önüne alınarak, ülkemizce de tazminat hesaplamalarında TRH 2010 Tablosu’na göre bakiye ömür ve destek sürelerinin belirlenmesinin, güncel verilere ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olacağına Yargıtay 17.Hukuk Dairesi’nce de karar verilmekle görüş değişikliğine gidilmiştir.(Yargıtay 17.HD 22/12/2020 tarih, 2019/5206 E. – 2020/8874 K. sayılı ilamı, 14/01/2021 tarih 2020/2598 E. – 2021/34 K. sayılı ilamı) Bu itibarla somut olayda,yeniden vukuatlı nüfus aile kayıt tablosu getirilip, hak sahipleri olan davacı anne ve babanın hayatta oldukları da tespit edilerek (davacı anne ve baba vefat etmişse, ölüm tarihine kadar destek tazminatı hesabı yapılması gerektiğinden) hayatta oldukları anlaşılan desteğin anne, babası ve destek ile desteğin ileride evleneceği ve iki çocuk sahibi olacağı varsayımı ile eş ve iki çocuk yönünden destek tazminatı hesaplanmasında TRH 2010 Yaşam Tablosuna göre (hükme esas alınan 25.07.2019 tarihli hesap bilirkişi raporundaki veriler esas alınarak, istinaf talebinde bulunan davalılar lehine oluşan usulü kazanılmış haklar gözetilip, daha aleyhlerine tazminata karar verilmemesi gerektiği gözönünde tutularak) destek, hak sahibi davacı anne, baba ile muhtemel eş ve çocukların bakiye destek süresinin belirlenmesi ve desteğin bilinen dönem sonrası muhtemel gelirinin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi ile belirlenecek peşin değeri esas alınıp işleyecek aktif ve pasif dönem tazminat hesabı yapılması gerekirken, destek, davacı anne, baba ve pay sahibi olacak muhtemel eş ile çocuklar yönünden PMF 1931 tablosuna göre tazminat hesabı yapılması doğru görülmemiştir.
2-Destekten yoksun kalanların destek paylarını belirlerken desteğin gelirinin bir kısmını kendisine bir kısmını da eş ve çocukları ile hayatta iseler anne ve babasına ayıracağı varsayılmalıdır. Bunun dışında destekten yoksun kalanlardan bir kısmının davacı olup diğer kısmının davacı olmadığı durumda (somut olayda bekar olarak ölen desteğin ileride evlenmesi ve çocuk sahibi olacağı ihtimali dahilinde muhtemel eş ve iki çocuğu gibi) talepte bulunmayan destek göreceklerin paylarının da hesaplamada göz önünde tutulması gerekmektedir. Destekten yoksun kalma tazminatının hesaplanmasında, destek payları doğru belirlenerek, destekten yoksun kalanlara müteveffanın sağlığında sağlamış/sağlayacak olduğu yardımın miktarı da doğru şekilde hesaplanmalıdır.
Destekten yoksun kalma tazminatının belirlenmesinde destekten yoksun kalanlara ayrılacak paylar Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin kabul görmüş pay esasına göre; çocuksuz durumda destek, desteğin gelirini eşi ile paylaşacağı varsayımına dayalı olarak, gelirden desteğin %50 ve eşin %50 pay alacağı kabul edilmektedir. Çocukların eş ile birlikte destek payı alacağı durumda ise desteğin gelirden eşi ile birlikte ikişer pay alırken çocuklara birer pay verileceği yine eş, çocuklar ile ana babanın pay alacağı durumlarda desteğe 2 pay, eşe 2 pay çocukların her birine 1 pay, ana ve babaya birer pay ayrılarak böylece gelirin tamamının dağıtılacağı esasına dayalıdır. Çocukların sayısı arttıkça hem desteğe ayrılan pay, hem de eş ve çocuklar ile ana ve babaya ayrılacak paylar düşecektir. Çocukların destekten çıkması ile birlikte destekten çıkan çocuğun payları destek, eş ve diğer çocuklara dağıtılacak, anne ve babaya verilmeyecektir. Böylece geriye kalan eş ve çocukların payları ile desteğin payı artacaktır. Bu pay esası Türk aile sistemine uygun düşmektedir. Çünkü Türk aile sisteminde desteğin geliri aile bireyleri tarafından birlikte paylaşılmakta, aile bireyleri arttıkça gelirden alınacak pay düşmekte, aile bireyi azaldıkça da gelirden alınacak pay yükselmektedir. Ana ve babadan birinin destekten çıkması ile payı diğerine aktarılacak, ana ve baba ile çocukların tamamının destekten çıkması durumunda ise yine çocuksuz eş gibi desteğe 2 pay, eşe 2 pay esasına göre %50 desteğe, %50 eşe pay verilerek varsayımsal olarak gelir paylaştırılarak tazminat bu ilkelere göre hesaplanacaktır.
Genel kural ve uygulama bu şekilde olmakla birlikte; Somut olayda bekar olan desteğin hayatın olağan akışına göre ileride evlenip, en az iki çocuk sahibi olacağı kabul edilerek, desteğin evleninceye kadar gelirinin yarısını kendi ihtiyaçları için, yarısını da anne ve babası için ayıracağı varsayılarak bu dönemde desteğe iki, anne ve babaya birer pay vermek suretiyle desteğin tüm gelirine oranlandığında evlenmeden önceki dönem içinde anne ve babanın her birine %25’er pay verilmesi gerektiği, desteğin ileride evlenmesi ile birlikte çocuğu olana kadar desteğe iki, eşe iki, anne ve babaya birer pay verilerek, yine desteğin tüm gelirinin oranlanarak anne ve babaya %16’şar pay ayrılması, desteğin bir çocuğunun olması durumunda iki pay desteğe, iki pay eşe, bir pay çocuğa ve birer pay anne ve babaya ayrılmak suretiyle desteğin tüm gelirine oranlandığında anne ve baba için %14 er pay verilmesi, daha sonra ikinci çocuğun doğacağı varsayılarak bu kez desteğe iki, eşe iki, çocukların her birine birer ve anne ve babaya birer pay verilerek desteğin tüm gelirine oranlanarak anne ve babaya 12,5 er pay verilmesinin uygun olacağı, daha sonra anne ve babadan yaşam tablosuna göre hangisi destekten çıkacaksa kalan kişiye diğerinin payının ilave edilerek destek tazminatlarının varsayımsal hesabının yapılması gerekirken, hükme esas alınan tazminat raporunda da bu şekilde destek payı dağılımı yapıldığı belirtilmesine rağmen (davacı babanın destekten çıktığının kabul edildiği 05.11.2021 tarihi ile 31.12.2021 tarihleri arasında destek payı dağılımı doğru ise de), davacı annenin yalnız başına destek aldığı, desteğin evlenip 1 çocuklu olduğu dönemde, çocuğa destek payı ayrılmadan ve çocuğa verilen pay da tabloda gösterilmeden (01.01.2022 ila 31.12.2023 tarihleri arasında) davacı anneye toplam %28 destek payı verilmesi, yine bu dönemde muhtemel eşin payının gösterilmemesi, davacı annenin destek almaktan çıktığı 01.03.2032 tarihini de kapsayan 01.01.2024 ila 01.03.2032 tarihleri arasında yine desteğin iki çocuğuna pay ayrılmaması, davacı anneye toplam %25 pay verilmesi, kalan %75 payın müteveffa desteğe verilmesi suretiyle davacı anneye ayrılan destekten yoksun kalma pay oranlarının hatalı tespit edilmesi ve Mahkemece destek payları hatalı olarak paylaştırılarak hesap yapılan bilirkişi raporunun hükme esas alınması da doğru görülmemiştir.
Bu durumda mahkemece, yapılan destek payı dağılımı yerleşik Yargıtay uygulamalarına uygun olmadığından, yukarıda 1ve 2 numaralı bentlerde açıklandığı şekilde davacılar için destek tazminatı hesaplanması, yerleşik Yargıtay uygulamaları ile kabul edilen pay oranları gözetilerek belirtilen pay oranlarına göre tazminat hesabı yapılması için aktüer bilirkişiden ek tazminat raporu alınarak (hükme esas alınan 25.07.2019 rapor tarihindeki veriler dikkate alınıp, bilinen dönem bu tarihte sonlandırılarak ve istinaf talebinde bulunan davalı taraf lehine oluşan usulü kazanılmış haklar da gözetilerek) sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, hükme elverişli olmayan tazminat raporuna göre yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru görülmediğinden,asıl dosya davalısı … vekili, … vekili ile birleşen dosya davalısı … vekilinin bu yönlere ilişkin istinaf taleplerinin ayrı ayrı kabulü ile HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca yerel mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülüp sonucuna göre karar verilmesi için ilk derece mahkemesine gönderilmesine, kararın kaldırılma sebebine göre istinaf talebinde bulunan asıl dosya davalısı … vekili, … vekili ile birleşen dosya davalısı … vekilinin sair istinaf talepleri ile birleşen dosya davalısı … Genel Müdürlüğü vekilinin istinaf taleplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Yukarıda 1 ve 2 numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle asıl dosya davalısı … vekili, … vekili ile birleşen dosya davalısı … vekilinin bu yönlere ilişkin istinaf başvurularının ayrı ayrı KABULÜ İLE, Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27.12.2019 tarihli 2016/209 Esas – 2019/851 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
Kararın kaldırılma sebebine göre istinaf talebinde bulunan asıl dosya davalısı … vekili, … vekili ile birleşen dosya davalısı … vekilinin sair istinaf talepleri ile birleşen dosya davalısı … Genel Müdürlüğü vekilinin istinaf taleplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
2-Asıl dosya davalısı … tarafından peşin olarak yatırılan 39611.73’er TL(ayrı ayrı iki kez yatırılan)istinaf karar harcının talebi halinde ilgili davalıya iadesine,
3-Asıl dosya davalısı … … A.Ş. tarafından yatırılan 9903.00-TL istinaf karar harcının talebi halinde ilgili davalıya iadesine,
4-Birleşen dosya davalısı … tarafından yatırılan 9903.00-TL istinaf karar harcının talebi halinde ilgili davalıya iadesine,
5- Birleşen dosya davalısı … Genel müdürlüğü tarafından yatırılan 9.903,00-TL istinaf karar harcının talebi halinde ilgili davalıya iadesine,
6-İstinaf talebinde bulunan asıl ve birleşen dosya davalıları tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek hükümde ayrı ayrı gözetilmesine,
7-İstinaf talebinde bulunan asıl dosya davalısı … tarafından yatırılan 300.00-TL gider avansından kullanılmayan kısmın davalı belediyeye iadesine,
8-İstinaf talebinde bulunan asıl dosya davalısı … … A.Ş. tarafından yatırılan 100.00-TL gider avansından kullanılmayan kısmın davalı … şirketine iadesine,
9-İstinaf talebinde bulunan birleşen dosya davalısı … tarafından yatırılan 150.00-TL gider avansından kullanılmayan kısmın davalı …’a iadesine,
10-İİK.’nun 36. maddesi uyarınca Bakırköy 17. İcra Müdürlüğünün 2020/3301 Esas sayılı dosyasına yatırılan 950.000,00-TL Teminat Mektubu’nun yatıran tarafa iadesi,
11-İİK.’nun 36. maddesi uyarınca Bakırköy 17. İcra Müdürlüğünün 2020/3301 Esas sayılı dosyasına yatırılan 340.000,00-TL Nakit teminat miktarının yatıran tarafa iadesine,
12-İİK.’nun 36. maddesi uyarınca Bakırköy 17. İcra Müdürlüğünün 2020/3301 Esas sayılı dosyasına yatırılan 1.066.352,52-TL Nakit teminat miktarının yatıran tarafa iadesine,
13-Kararın tebliği,harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 353/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 02.12.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.