Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2020/799 E. 2022/2080 K. 20.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2020/799 – 2022/2080
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/799
KARAR NO : 2022/2080

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/11/2019
NUMARASI : 2018/749 Esas 2019/1032 Karar

DAVACILAR :
VEKİLİ :
DAVALI :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ : 20/10/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 11/11/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacılar vekili ile davalı … vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; 01.04.2016 tarihinde davacı …’ın okulun karşısında kaldırımı bulunmayan cadde kenarında yürürken, davalı … adına kayıtlı … plakalı aracın çarparak kaçtığını, kaza sonucunda davacının sağ distal tibia kırığı, fibula kırığı nedeniyle ameliyat olduğunu ve platin takıldığını, kazanın meydana gelmesinde davalıya ait araç sürücüsünün kusurlu olduğunu, davalı … başvurmalarına rağmen ödeme yapılmadığını belirterek kaza nedeni ile davacı …’ın yaralamasından dolayı HKM’nun 107. maddesi gereğince fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak sürekli ve geçici işgöremezlik tazminatı ile bakıcı gideri olarak 2.000,00-TL maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, (… limitle sorumlu olarak) …’ın hem kendisinin hem de davacı anne ve babasının yaşadıkları manevi sıkıntılar nedeni ile davacı … için 50.000,00-TL, davacı anne ve baba için ise 20.000,00’er TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı …’den tahsilini talep etmiş; 11.10.2019 tarihli bedel arttırım dilekçesi ile geçici işgöremezlik talebinin 10.245,29-TL’ye, bakıcı giderini 4.941,00-TL’ye, sürekli işgöremezlik talebinin 500,00-TL’ye yükseltmiştir.
Davalı …, kazaya karışan … plakalı aracın kayden maliki olmasına rağmen aracı dava konusu kazadan önce 14.01.2014 tarihinde harici satış sözleşmesi ile …’a sattığını, araç üzerinde tedbir kararı bulunduğundan noter devrini yapamadığını, 14.01.2014 tarihinden beri araçla ilişiği kalmadığını, tedbir kararı kalktıktan sonra aracı …’in annesi …’a sattığını, kazayı …’ın yaptığını, kaza mahalli olan Ankara’da hiç bulunmadığını işleten sıfatı olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı … vekili, davacının davadan önce eksik belge ile başvurduğunu, eksik belgeler istendiği halde sunulmadığından ödeme yapılmadığını eldeki davanın öncelikle usulden reddini, aksi halde davalı kurum, sürücünün kusur oranı ve poliçe limiti dahilinde sorumlu olacağından kusur ve maluliyet yönünden ATK’dan, zarar yönünden aktüer bilirkişiden rapor alınmasını, 16 yaşında ve öğrenci olduğu belirtilen davacının geçici işgöremezlik tazminatı talep edemeyeceği gibi geçici işgöremezlik ve bakıcı giderinin teminat dışı olduğunu, dava tarihinden faiz istenebileceğini belirterek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, tüm dosya kapsamı, dava, cevaplar, maluliyet raporu, kusur raporu ve hesap raporu birlikte değerlendirildiğinde; 01.04.2016 tarihinde meydan gelen kazada davacının yaralandığı ve 3 ay süresince bakıcı ihtiyacı oluştuğu, davacının bakıcı giderini karşı tarafın kusuru oranında talep edebileceği,davalının maluliyetinin bulunmaması ve 18 yaşından küçük olması ve kazanç getirici bir işinin bulunmaması nedeniyle geçici ve sürekli maluliyet zararı talep edemeyeceği anlaşıldığından davacının sürekli ve geçici iş göremezlik tazminatı talebinin reddine, davacının bakıcı gideri talebinin kabulü ile 4.941,00-TL’nin davalı sigorta şirketinden 13/09/2018…’den 01/04/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte alınarak davacıya verilmesine karar verilmesi gerektiği, haksız bir fiile maruz kalan kimsenin manevi tazminata hükmedilmesini isteyebileceği, BK’nın 49. maddesindeki düzenleme itibariyle, kişinin bizzat değil de, yakınlarının (karı-koca, ana-baba ve çocukları) ağır yaralanması gibi somut olayın kendisine özgü ağırlığının ve özelliğinin zorunlu kıldığı olguların ortaya çıkıp kanıtlanması halinde duygusal değerlerin ihlal edildiği ve bozulduğu böylece Aile Birliği içinde korunması gereken gönül bağlılığının zarar gördüğünün kabulü gerektiği, somut olayda, olay tarihi,davalının haksız fiilinin ve kusurunun derecesi, olayın oluşu, davalıya ait aracın sevk ve idare edilmesi husunda dikkat ve özenin gösterilmemiş oluşu, meydana gelen zararın niteliği, tarafların ekonomik ve sosyal durumu dikkate alınarak manevi tazminatın duyulan elem ve ızdırabın bir nebze olsun giderilebilecek miktarda kendine has ölçüde bulunması, aleyhine hükmedilecek için ekonomik çöküntüye sebebiyet vermeyecek miktarda tayini gerektiğinden ve davacının 9 ay sürekli yardıma muhtaç bir şekilde yaralanması neticesinden elem duymasının muhakkak olacağı, yine davacının anne ve babasının, oğullarının bu halde olmasından yansıma yoluyla manevi zarar görecekleri kabul edilerek davacının manevi tazminat davasının kısmen kabulünün gerektiği kanısıyla davacının sürekli ve geçici iş göremezlik tazminatı talebinin reddine, davacının bakıcı gideri talebinin kabulü ile 4.941,00-TL’nin davalı sigorta şirketinden 13/09/2018, …’den 01/04/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte alınarak davacıya verilmesine, davacıların manevi tazminat taleplerinin kısmen kabulü ile … … için 6.000,00-TL, … için 1.500,00-TL, … için 1.500,00-TL manevi tazminatın 01/04/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte …’den alınarak davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş;hükme karşı davacılar vekili ile davalı … vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru yapılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; Dava konusu kazaya ilişkin Cumhuriyet Savcılığınca alınan, Trafik Bilirkişi tarafından hazırlanan 27.05.2016 tarihli raporda trafik kazasına neden olan … plaka sayılı araç sürücüsünün asli derecede kusurlu olduğunun tespit edilmesiyle ve bu surette şüphelinin taksirle kemik kırığı teşkil edecek şekilde yaralamaya neden olma suçu işlediği delillerden anlaşıldığından 25/01/2017 tarihinde… nolu iddianame düzenlenerek Ankara 27. Asliye Ceza Mah.nde. 2017/173 E. sayılı dosya numarası ile dava açıldığını,
14.03.2019 tarihinde alınan Bilirkişi Raporunda ise, bilimsellikten uzak, hayatın olağan akışının gözetilmediği değerlendirmeler ile davacıya %12,5, … plakalı aracın sürücüsüne ise %87,5 kusur izafe edildiğini, bilirkişilerin hangi bilimsel metot ile kusur oranını belirledikleri ve bu buçuklu kusur oranına ulaştıklarının söz konusu rapordan anlaşılamadığını, kazanın mağduru olan, uzun bir tedavi sürecine mecbur bırakılarak uzunca bir süre eğitim ve sosyal hayatından uzak kalan davacıya kusur atfedilmesinin mümkün olmadığını, kazanın meydana geldiği tarihte 16 yaşında çocuk olan ve her hangi bir trafik eğitimi bulunmayan davacıya, söz de 2918 sayılı karayolları trafik kanunun 68/A-3, yönetmeliği 138/A-4 maddelerin (yaya kaldırımının yolun iki tarafında bulunmadığı durumlarda yayaların taşıt yolunun sol kenarını izleyerek yürümeleri gerektiği) uygulanması ve kusur oranın tayin edilmesinin mümkün olmadığını, dolaysıyla yaşı itibariyle bilmediği kurallar gerekçe gösterilerek davacıya kusur atfedilmesinin hatalı olduğunu, kazanın meydana geldiği yerin davacının eğitim gördüğü okulun önü ve aynı zamanda bir yokuşun zirvesi olduğu, kazanın meydana geldiği anın okulun dağıldığı zamana denk geldiği gözetildiğinde; davalının çok daha dikkatli araç kullanması gerekirken dikkatsiz araç kullandığı, yaya kaldırımının bulunmadığı bir yolda yolun kenarında bulunan ve okuldan çıkan öğrencilerin ruh halleri ile davranış tarzlarının da düşünmesi gerekirken düşünmeksizin araç kullandığı, bu surette söz konusu hususları gözetmeden araç kullanan davalının kazanın meydana gelmesinde %100 kusurlu olduğunun kabulü gerektiğini, 14.03.2019 tarihli Bilirkişi Raporuna yapmış oldukları itirazlar dikkate alınarak yeni bir rapor aldırılmadan ve dosya kapsamında bulunan iki kusur raporu arasındaki çelişki giderilmeden hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu,
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı’nın 24/07/2018 tarihli raporunda, davacının 01.04.2016 tarihinde geçirdiği trafik kazasına bağlı çalışma ve meslekte kazanma gücü kaybı oranının %3,3 olduğu, kaza nedeniyle tedavisine başlanılmasından itibaren tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı ihtiyaç süresinin 3 ay olduğu, tıbbi iyileşme süresinin 9 aya kadar uzayabileceğinin tespit edildiğini, Hacettepe Üniversitesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Ana Bilim Dalının17.06.2019 tarih ve 134672 sayılı Sağlık Kurulu Raporu incelendiğinde: “Ancak hastanın kısa mesafede değerlendirildiği göz önünde bulundurulmalıdır” denilerek kısa süreli bir değerlendirmeye tabi tutularak görüş bildirildiğinin görüldüğünü, dava konusu kaza nedeniyle davacıda kalıcı bir hasarın bulunup bulunmadığının tespit edilebilmesi için kısa mesafede değil, daha uzun ve detaylı bir gözlem ve incelemeye tabi tutulması gerekirken, tabir caizse 2 adım attırılarak, 2 basamak inip çıkartılarak kalıcı bir hasarın bulunulup bulunmadığının tespit edilmesinin mümkün olmadığını dolayısıyla Adli Tıp Kurumunca belirtilen eksiklikler tamamlanmadan dosyanın tekrardan adli tıp kurumuna gönderildiğini Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Dahili Tıp Bilimleri Bölümü Adli Tıp Ana Bilim dalı başkanlığının Adli Tıp Kurumunun da eksik inceleme ve değerlendirmeye dayalı Sayı: 78663745-00 Sağlık Kurulu raporuna dayanılarak maluliyetinin bulunmadığı şeklinde görüş bildirildiğini (emsal Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2013/17-2423 Esas ve 2015/1661 Karar numaralı kararı), dava konusu kaza sonrası davacının geçirmiş olduğu tedavi süreci düşünüldüğünde maluliyetinin bulunmadığının iddia edilmesinin bilimsel olarak mümkün olmadığını, Hacettepe Üniversitesi 01.04.2016 tarihli adli olgu formunda: davacının trafik kazası nedeniyle acil servise getirildiği, sağ bacak distalde aktif kanaması ve belirgin hassasiyeti olduğu, kaza anını, hatırladığı, bilinç kaybı veya nöbet tariflemediği,Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Ortopedi ve Travmatoloji Bölümüne ait 01.04.2016 tarih ve 4226625 numaralı konsültasyon raporunda, davacının araç dışı trafik kazası sonrası sağ baldırında ağrı, deformite ve açık yara nedeniyle ÇAP’ta değerlendirildiği, fizik muayenesinde genel durumunun iyi, bilincinin açık ve koopere olduğu, sağ tibia distali anterior bölgede 0,5*1 cm’lik açık yara, sağ baldırda deformite, şişlik ve kızarıklık olduğu, tibia ve fibula kırığı tanısının olduğu,Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Ortopedi ve Travmatoloji Bölümüne ait 01.04.2016 tarih ameliyat raporunda:davacının sağ distal tibia kırığı ve fibula kırığı tanısı ile yatırıldığı, kapalı redüksiyon ve mpo (synthes distal medial plak) bir plağın submusküler olarak yerleştirildiği, kırık redüksiyonununu takiben uygun boy vidalarla plağın fikse edildiği, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Dahili Tıp Bilimleri Bölümü Adli Tıp Anabilim dalına ait 05.04.2016 tarih ve 469 sayılı adli raporda: davacının 01.04.2016 tarihinde meydana gelen trafik kazası nedeniyle hastane dosyası üzerinde yapılan değerlendirmesi sonucunda eldeki yaşamını tehlikeye sokacak bir duruma neden olmadığı, hastada mevcut olan sağ distal tibia kırığı ve fibula kırığının hayat fonksiyonları ağır (4) derecede etkilyecek nitelikte olduğu kanaatine varıldığı, Hacettepe Üniversitesi Adli Tıp Anabilim dalına ait 24.07.2018 tarihli raporunda: davacının 01.04.2016 tarihinde geçirdiği trafik kazasına bağlı çalışma ve meslekte kazanma gücü kaybı oranının %3,3 olduğu, kaza nedeniyle müvekkilin tedavisine başlanılmasından itibaren müvekkilin tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı ihtiyaç süresinin 3 ay olduğu, tıbbi iyileşme süresinin 9 aya kadar uzayabileceğinin belirtildiği, ayrıntılı olarak açıklandığı üzere; Yerel Mahkeme tarafından hükme esas alınan, maluliyetin olmadığına ilişkin adli tıp raporunun aksine davacının maluliyetinin bulunduğu kaza nedeniyle plak takıldığı, uzunca bir tedavi sürecine maruz kaldığının görüldüğünü, davacı gerek tedavi sürecinde gerekse tedavi süreci sonrasında hayati fonksiyonlarını normal insan gibi yerine getirememekle birlikte, vücudunda öğrenimini aksatacak şekilde sürekli işgücü kaybı oluştuğundan, normal hayatında aksamalara sebep olduğunu, bu aksama kalıcı olduğundan, henüz lisede öğrenci olan davacının üniversite kazanma, üniversitede okuma, bitirme yeteneği ile çalışma hayatını da etkiyeceğinden geleceğinin karardığını, kabul etmemekle birlikte, Adli Tıp Kurumu Raporunda dahi kısa süreli bir inceleme ile saptama yapıldığının belirtilmiş olmasına rağmen, gerçeği yansıtması mümkün olmayan bu değerlendirmeyle, davacının maluliyetinin bulunmadığının kabulünün usul ve yasaya aykırı olduğunu, dava konusu kazaya ilişkin maluliyet oranı, şüphesiz davanın en önemli unsurlarından biriyken Yerel Mahkeme tarafından iki maluliyet raporu arasındaki çelişki giderilmeden, bilimsel veriler ışığında yapmış olduğu itirazlar dikkate alınmadan karar verildiğini,
Dosya kapsamında 14.03.2019 ve 01.10.2019 tarihli iki ayrı bilirkişi raporunda da davacı lehine, sürekli ve geçici iş görmezlik tazminatı hesaplandığını, söz konusu tazminat hesaplarını (kusur oranının yanlış tespit edilmesinden dolayı yapılan indirimleri) kabul etmediklerini belirtmekle birlikte; Yerel Mahkeme tarafından dosya içeriğinde bulunan ve konunun uzmanı olan Bilirkişilerce hazırlanmış raporların aksine, hangi bilimsel bilgiye dayanarak sürekli ve geçici iş görmezlik tazminat talebinin reddine karar verdiğinin anlaşılamadığını ve davacının mağduriyetine neden olduğunu, dava konusu kazanın meydana gelmesinde davacı %100 kusursuz olduğundan bakıcı Giderinde her hangi bir kusur indirimi yapılmaması gerekirken, Yerel Mahkeme tarafından hatalı kusur oranına göre tenzilat yapılması ve bu surette de, bakıcı giderinin eksik hesaplanmasının yasaya aykırı olduğunu, Mahkeme tarafından sigorta şirketinin, dava tarihi olan 13.09.2018’den itibaren işleyen yasal faizden sorumlu olduğu yönünde kurulan hükmün usul ve yasaya aykırı olduğunu, davalı sigorta şirketine dava açılmadan evvel başvuruda bulunulmuş olup, davalıca 12.09.2018 tarihinde başvuruya cevap verildiğini, bu bakımdan davalı … yönünden dava tarihinden itibaren tazminata faiz işetilmesi gerektiği yönündeki Yerel Mahkeme kararının hatalı olduğunu …’nın talebi reddeden 12/09/2018 tarihli cevabı ile temerrüte düştüğünden yasal faizin işlemesinin bu tarihten itibaren başlaması gerektiğini,
Davacının tamamen üçüncü kişinin kusurundan dolayı kaza geçirdiği, uzunca bir tedavi sürecine maruz kaldığı, okula devam edemeyerek eğitiminden geri kaldığı ve henüz yetişkin bir birey olmayan davacının sırf bir başkasının kusuru nedeniyle yaşamış olduğu korku düşünüldüğünde Yerel Mahkeme tarafından hükmedilen 6.000-TL manevi tazminatın kabul edilebilmesinin mümkün olmadığı gibi davacı anne – baba için 1.500-TL manevi tazminata hükmedilmesinin de hayatın olağan akışına uygun olmadığını, lise çağındaki çocuklarının trafik kazası geçirdiği, ameliyata alındığı, plak takıldığı ve aylarca süren bir tedavi sürecine maruz kaldığı düşünüldüğünde asgari ücretin dahi altında bir manevi tazminata hükmedilmesinin kabul edilemeyeceğini belirterek istinaf isteminin kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; …’nın Bakıcı ve tedavi giderinden dolayı sorumluluğu bulunmadığını, sorumluğun SGK ait olduğunu (emsal Adana BAM 3. Hukuk Dairesi 2018/628 Esas 2018/695 Karar sayılı, 2018/1120 E. 2018/1228 K. Sayılı 27/11/2018 tarihli güncel kararında, Antalya BAM 4. Hukuk Dairesi 2018/918 Esas 2018/1091 Karar sayılı ilamında) aksini kabul anlamına gelmemek kaydıyla; fiilen bakıcı tutulup tutulmadığı araştırılmaksızın brüt asgari ücret üzerinden hüküm kurulmasının hatalı olduğunu, bakıcı gideri zararı hesaplanırken, bakıcı giderinin net asgari ücret üzerinden hesaplama yapılması gerekirken brüt asgari ücret üzerinden hesaplama yapılmasının hatalı olduğunu, ayrıca bakıcı gideri talep eden kişiye birden fazla yerden maaş bağlanmışsa uygun bir indirim yapılması gerektiğini, başvuru sahibinin, bakıcı gideri sebebiyle maddi zararı tespit edilirken bu dönemdeki bakıcı giderinden, bakıcı ihtiyacını ailesinin de yapacağı, dolayısıyla aile içi yardımlaşma olacağı kabul edilerek, TMK Md. 185’de göz önünde bulundurularak hakkaniyet indirimi yapılması de gerekmekteyken bu hususun da göz ardı edildiğini, yargılama öncesi yapılmış usulüne uygun bir başvuru söz konusu olmadığından faizin dava tarihinden başlatılması gerekirken 18.10.2018 tarihinden itibaren faiz işletilmesinin yasaya aykırı olduğunu belirterek istinaf isteminin kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir .
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
İstinaf talebinde bulunan davacılar ve davalı … vekilinin istinaf sebepleri doğrultusunda, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava, trafik kazasında yaralanmadan kaynaklanan geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatı, bakıcı gideri ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacılar vekili, kusur ve maluliyet oranına, faiz başlangıcına, manevi tazminat miktarlarına yönelik olarak, davalı … vekili de bakıcı giderine ve hesaplama yöntemine, faiz başlangıcına yönelik istinaf talebinde bulunmuştur.
1-Davacılar vekilinin istinaf sebepleri yönünden dosya incelendiğinde; Dosyadaki mevcut delillere göre, 01.04.2016 tarihinde saat 07.30 sıralarında … plakalı aracın davacıya çarptıktan sonra olay yerinden kaçması nedeniyle kaza tespit tutanağı düzenlenmediği ancak dava konusu kazaya ilişkin olarak yapılan Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 2016/77536 Hazırlık dosyasındaki davacı, tanık beyanları, olay yeri görüntüleri esas alınarak hazırlanan 27.05.2016 tarihli bilirkişi raporundaki değerlendirme ile eldeki davada uzman bilirkişi tarafından düzenlenen 14.03.2019 tarihli rapor dahil, tüm aşamalarda alınan kusur raporlarının aynı olduğu, davacı yayanın tali kusurlu (%12,5), sürücüsü tespit edilmeyen … plakalı araç sürücüsünün asli kusurlu (%87,5) olduğu anlaşılmıştır. Uzman bilirkişilerce yapılan kusur tespitinin bu oluşa, usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmakla, yerel Mahkemenin bu kusur oranını kabul ile bilirkişi raporunu hükme dayanak almasında bir usulsüzlük görülmemiştir.
Mahkemece davacının maluliyetinin belirlenmesi için Hacettepe Üniversitesi, Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığından alınan 11.07.2019 raporda, davacının yaralanması nedeniyle olay tarihinde yürürlükte bulunan Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmeliğine göre yapılan değerlendirmede maluliyet tayinine mahal olmadığı, 3 ay bakıcı ihtiyacı olduğu, tıbbi iyileşme süresinin 9 aya kadar uzayabileceğinin belirlenmiş olmasına, anılan raporun Yargıtay uygulamalarına göre olay tarihindeki yönetmeliğe uygun olarak (Adli Tıp Kurumu veya )üniversite hastanesin adli tıp kürsüsünden alınmış olmasına, maluliyeti bulunmayan davacının sürekli işgöremezlik, kaza tarihinde 16 yaşında ve öğrenci olması nedeniyle geçici işgöremezlik tazminatı talebinin reddedilmesinde, davalı … yönünden hüküm altına alınan bakıcı giderine temerrüt tarihinden itibaren faiz uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacılar vekilinin anılan yönlere ilişkin istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.
6098 sayılı TBK.nın 56. maddesi hükmüne göre, hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Manevi tazminat, zarara uğrayanda, manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonu da olan özgün bir nitelik taşır. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. Zarar görenin zenginleşmemesi, zarar sorumlusunun da fakirleşmemesi gerekmektedir. Takdir edilecek miktarın, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.6.1976 günlü ve 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde de takdir edilecek manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden, hakim bu konuda takdir hakkını kullanır iken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli de gözönünde tutularak, hak ve nesafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. Zira, Türk Medeni Kanununun 4. maddesinde, kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hakimin hukuka ve hakkaniyete göre hükmedeceği öngörülmüştür.
Dava konusu olayda, olayın meydana geliş şekli, somut olayın özellikleri, olay tarihi, yaya davacının tali, sürücüsü tespit edilemeyen araç sürücünün asli kusurlu oluşu, davacının yaralanması nedeniyle beş gün hastanede yatması, sağ distal tibia ve tibula kırığı nedeniyle ameliyat olması, tedavi süreci, zararın ağırlığı, davacıların yaşı, kaza tarihindeki paranın alım gücü göz önünde bulundurulduğunda, davacılar yönünden belirlenen tazminat miktarının hak ve nesafet kuralları çerçevesinde bir miktar daha yüksek olması gerektiği anlaşılmış olmakla davacılar vekilinin manevi tazminat yönünden istinaf başvurusunun kabulü ile davacı … yönünden 10.000,00-TL, anne ve babası yönünden ayrı ayrı 3.000,00-TL manevi tazminatın davalı …’den kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmek üzere ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, HMK.nın 353/1.b.2. maddesi gereğince yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
2-Davalı … istinaf sebepleri yönünden dosya incelendiğinde; 6098 Sayılı TBK’nun 54. maddesinde çalışma gücünün azalmasından veya yitirilmesinden doğan kayıplar ile kazanç kaybı, tedavi gideri bedensel zararlar kapsamında sayılmış olup, belgesiz tedavi gideri, bakıcı gideri ve geçici iş görmezlik zararlarının bu kapsamda olması, sürücü ve işletenin, zarar görenin tedavi, bakıcı gideri ve geçici iş görmezlik zararlarından sorumlu olması nedeniyle aracın sigortalı olması halinde 2918 Sayılı Yasanın 90. maddesi gereğince, sigortanın sorumluluğu da TBK hükümlerine göre belirleneceğinden ve tedavi, bakıcı gideri ve geçici iş göremezlik zararları 2918 Sayılı Kanunun 92. maddesinde sigorta teminatı dışında tutulmadığından, davacı bu zararlarını sürücüsü tespit edilemeyen ve kaza tarihinde geçerli zorunlu mali mesuliyet sigortası bulunmadığından davalı … talep edebilir.
Genel şartlara atıf yapan kanuni düzenleme Anayasa Mahkemesince iptal edildiği gibi, geçici iş göremezlik zararı tedavi giderlerinden olmayıp, 2918 Sayılı Yasanın 98. maddesinde geçici iş göremezlik zararlarının SGK’nun sorumluluğunda olduğuna ilişkin her hangi bir düzenleme de yer almamaktadır. 6111 sayılı Yasa ile getirilen düzenlemede; trafik kazaları sebebiyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün resmî ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedellerinin karşılanacağı belirtilmiş olup, geçici iş göremezlik ödemeleri bu yasa kapsamı içerisinde bulunmamaktadır. (Yargıtay 10.H.D.’nin 2016/10172 E. 2019/10217 K. 24.12.2019 Tarihli, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2012/5743-2013/4496 sayılı, 01.04.2013 tarihli ilamı vb.) Buna göre, davalı vekilinin bakıcı giderinin teminat kapsamında olmadığına ve bakıcı giderinin hesaplama yöntemine ilişkin istinaf sebepleri doğru görülmemiştir.
Davadan önce davalı … başvuru yapıldığı adı geçen kurumun 13.09.2018 tarihli cevabı ile anlaşıldığından faiz başlangıcının temerrüt tarihi olan 13.09.2018 tarihinde başlatılması doğru olmakla birlikte … sigortalının kusuru oranında sorumlu olduğundan ve mahkemece gerekçesinde de bu hususa değinildiğinden 14.03.2019 tarihli aktüer bilirkişi raporuyla belirlenen üç aylık bakıcı gideri olan 4.941,00-TL’nin % 87,5 kusur oranına isabet eden 4.323,37-TL’nin hüküm altına alınması gerekirken davacının %12,5 kusur oranı düşülmeden sürücü %100 kusurluymuş gibi bakıcı giderine hükmedilmesi doğru görülmediğinden davalı… vekilinin anılan yöne ilişkin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, HMK.353/1.b.2.maddesi gereğince kesinleşen yönler korunarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
I-Yukarıda 1 no’lu bentte açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı … vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının KALDIRILMASINA,
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1.b.2 maddesi gereğince yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına,
Buna göre;
1- Davacı … … sürekli ve geçici iş göremezlik tazminatı talebinin reddine,
2-Davacı … …’in bakıcı gideri talebinin kabulü ile 4.323,37-TL’nin davalı …13/09/2018, …’den 01/04/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte alınarak davacıya verilmesine,
3-Davacıların manevi tazminat taleplerinin kısmen kabulü ile … … için 10.000,00-TL, … için 3.000,00-TL, … için 3.000,00-TL manevi tazminatın 01/04/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte …’den alınarak adı geçen davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,
4-Maddi tazminat yönünden alınması gerekli 295,32-TL harçtan davacı tarafça peşin olarak yatırılan 360,23-TL’den mahsubu ile fazla yatırılan 64,91-TL harcın davacılara iadesine,
5-Davacı tarafından yapılan 1.378,30-TL yargılama giderinden kabul red oranına göre hesaplanan 379,85-TL’nin davalılardan (Davalı … 120,43-TL sinden sorumlu olmak üzere) alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafça peşin harç olarak yatırılan 295,32-TL’nin davalılardan (davalı … 160,51-TL sinden sorumlu olmak üzere) alınarak davacıya verilmesine,
7-Kabul edilen maddi tazminat yönünde davacı … … kendini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT gereğince belirlenen 4.323.37-TL vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı … …’e verilmesine,
8-Reddedilen maddi tazminat yönünden davalı … kendini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT gereğince belirlenen 4.323,37,00-TL vekalet ücretinin davacı … …’den alınarak davalı … verilmesine,
9-Kabul edilen manevi tazminat yönünde davacılar kendini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT gereğince davacı … … için 9.200,00-TL, … için 3.000,00-TL, … için 3.000,00-TL vekalet ücretinin davalı …’den alınarak davacılara verilmesine,
10-Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacılara geri verilmesine,
III-İSTİNAF BAŞVURUSU NEDENİYLE YAPILAN HARÇ VE MASRAFLAR YÖNÜNDEN;
1-Davacılar ve davalı … tarafından yatırılan istinaf karar ve ilam harcının istek halinde yatırdıkları oranda kendilerine iadesine,
2-İstinaf başvurusu nedeniyle davacılar tarafından yapılan 129,30-TL yargılama giderlerinin davalı …’den tahsili ile davacılara ödenmesine,
3-İstinaf başvurusu nedeniyle davalı … tarafından yapılan istinaf yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
4-Başvuran taraflarca yatırılan delil ve gider avansından kullanılmayan kısmın HMK.nın 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde yatırdıkları oranda yatıranlara iadesine,
5-Kararın taraflara tebliğine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 361/1 maddesi uyarınca kararın usulen tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere 20/10/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan
Üye
Üye
Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.