Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2020/761 E. 2022/1997 K. 06.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/761
KARAR NO : 2022/1997

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/01/2020
NUMARASI : 2016/786 Esas 2020/44 Karar

DAVACI
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :

DAVANIN KONUSU : Tazminat

KARAR TARİHİ : 06/10/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 03/11/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 07.08.2016 tarihinde davalıya Zorunlu Mali Mesuliyet Sigorta poliçesi ile sigortalı, dava dışı sürücü …’un sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile karşıdan karşıya geçmekte olan davacı …’ya çarparak yaralanmasına neden olduğunu, kaza tespit tutanağında davacı … ve sürücüye kusur verilmiş ise de davacının kusuru bulunmadığını, davalı … şirketine başvuru yapılmasına rağmen ödeme yapılmadığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak 1.000,00 TL sürekli iş göremezlik, 500,00 TL geçici iş göremezlik tazminatının başvuru tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş; 24.04.2019 tarihli bedel arttırım dilekçesi ile sürekli işgöremezlik tazminatını 9.203,72 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı vekili; İstanbul mahkemelerinin yetkili olduğunu, kazaya karışan aracın 20.11.2015-20.11.2016 vadeli poliçe ile davalı şirkete sigortalı olup, sigortalının kusuru oranında, poliçe limitiyle sınırlı olarak gerçek zararı ödemekle yükümlü olduklarını, maluliyet ve kusur yönünden ATK’dan, tazminat yönünden aktüer bilirkişiden rapor alınmasını, davacı tarafından dava öncesi usulüne uygun başvuru yapılmadığından şirketin temerrüde düşürülmediğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece davanın trafik kazasından kaynaklanan geçici-sürekli maluliyet tazminatı davası olup, dava dışı araç sürücüsünün yoldan karşıya geçmekte olan davacıların çocuğu olan yayaya çarpması neticesinde kazanın oluştuğu, Ankara 7. ATM’nin 2017/420 esas sayılı dosyasında alınan kusur ve aktüer bilirkişi raporunun dosya içerisine alındığı, dava konusu kazada yaya …’nun ve dava dışı araç sürücüsünün % 50’şer oranda kusurlu olduklarının anlaşıldığı, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Bölümü raporu ile müteveffa …’ın kaza neticesinde vücut genel çalışma gücünü % 100 oranında kaybettiği, sürekli iş göremezlik halinde kaldığı, kazanın 07.08.2016 tarihinde gerçekleştiği, davacı …’ın eldeki dava açıldıktan sonra 23/03/2017 tarihinde vefat ettiği, hesap bilirkişi raporu ile kaza sonrasında …’nun geçici maluliyetinin olmadığı, % 100 oranda sürekli malul kaldığı ve 23/03/2017 tarihinde vefat ettiği dikkate alınarak sürekli işgücü kaybından kaynaklanan tazminat alacağı tutarının 9.203,72 olduğu rapor edilmekle ıslah doğrultusunda davanın kısmen kabulü ile 500,00 TL’lik geçici iş göremezlik tazminatı talebinin reddine, 9.203,72 TL sürekli iş göremezlik tazminatının temerrüt tarihi olan 04/10/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı … şirketinden alınarak 1/2’şer pay ile davacılara ödenmesine karar verilmiş; hükme karşı davalı … AŞ. vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı … A.Ş. vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Dosya münderecatına kazandırılan ve hükme esas alınan maluliyet raporunun hatalı ve yanlış değerlendirme ürünü olduğunu, davacının maluliyet oranının hatalı hesaplandığını, hükme esas Ankara Üniversitesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanlığı’nın 07.08.2016 tarihli maluliyet raporunda; “Davacıların murisi …’ın özür oranının %100 olduğu” belirtilmiş ise de bu oranın gerçeği yansıtmayıp oldukça fahiş olduğunu, davalı şirketin söz konusu olayda davacı için bağımsız medikal firmasından almış olduğu rapora göre davacının maluliyet oranının tespit edilebilmesi için öncelikle kaza öncesi de müteveffanın farklı hastanelerden almış olduğu ve %50 üzerinde engelli olduğuna ilişkin raporları olduğu, müteveffanın zaten engelli olduğu anlaşıldığından kaza sonrasında meydana gelen arazlarının araştırılarak sadece bunlar bakımından oluşan engel oranının tespit edilmesi gerekirken yapılan değerlendirmenin hatalı olduğunu, müteveffanın kaza öncesi engelli olduğunu, davalı tarafça bağımsız medikal firma … tarafından müteveffaya ait tedavi evraklarının incelendiğini firmaca rapor tanzim edildiğini, adı geçen raporda “…’nun 08.08.2016-19.11.2016 tarihleri arasındaki verilere göre gelişme geriliğinin doğumsal anomaliye bağlı olduğunun değerlendirildiği çocuk şahsın 07.08.2016 tarihinden önce de bir başkasının bakımına ihtiyaç duyduğu öngörülmüş olduğundan kaza sonrası bakım ihtiyacında herhangi bir değişiklik meydana gelmemiştir.” denildiğini, davacıların murisinin kaza öncesinde de ağır engelli olduğunun dosya içeriğindeki tüm evraklardan anlaşıldığını, maluliyet raporunun bu denli hatalı olması nedeni ile hesaplanan ve hükmolunan tazminat miktarının da fahiş derecede fazla olduğunu, Müteveffa …’nun kazadaki kusur oranının %50 olduğu yerel mahkemece kabul edilmiş ise de alınan bilirkişi raporunda herhangi bir kusur indirimi yapılmaksızın hesaplama yapıldığını ve mahkemece de bilirkişi hesap raporu doğrultusunda davalı şirketin %100 kusurlu olduğu kabul edilerek hüküm kurulduğunu, yerel mahkemenin 2020/44 sayılı kararının 4. paragrafında Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/420 esas sayılı dosyasında alınan kusur raporuna göre davacılar murisinin %50 kusurlu olduğu, sigortalı araç sürücüsünün de %50 kusurlu olduğu belirtilmiş olmasına rağmen hükme esas alınan 16.04.2019 tarihli bilirkişi hesap raporunun B)indirim unsuru başlıklı bölümünde dava dosyası kapsamında herhangi bir kusur raporu alınmadığından bu hususta herhangi bir indirim yapılmaksızın hesaplama yapılacağı belirtilmiş, buna göre müteveffanın sürekli iş göremezlik zararı vefat ettiği 23.03.2017 tarihi ile kaza geçirdiği tarih aralığı için hesaplama yapılarak toplam zararının 9.203,72 TL olduğunun tespit edildiğini, bu halde yerel mahkemece müteveffanın %50 kusuru olduğu kabul edilmiş ise de davalı aleyhine %100 kusur oranından hüküm kurulmasının hatalı, çelişkili ve hukuka aykırı olduğunu,
Gerekçeli kararın dayanaksız ve eksik inceleme ürünü olduğunu, mahkemece davanın kabulünün gerekçesinin hiçbir bir şekilde açıklanmadığını, içeriği dahi yazılmayan bilirkişi kurulunun raporuna atıf ile yetinildiğini, bilirkişi raporuna atfın kararın gerekçeli olduğunu göstermediğini, Mahkemenin kararının T.C. Anayasası’nın 141 ve HMK. nun 297. maddesinin amaçladığı anlamda gerekçe taşımadığını, gerekçesiz karar yazılmasının, adil yargılanma hakkının ihlali olduğunu, kararda hukuki dayanağın gösterilmediğini, yalnızca bilirkişi raporlarına atıfla yetinildiğini, teminat limitinin dahi belirlenmeden, sigorta şirketinin tek teminat üzerinde sorumlu olduğu gözetilmeksizin, limit üzerinde hüküm kurulduğunu belirterek istinaf isteminin kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve istinaf eden davalının sıfatına göre yapılan istinaf incelemesi sonucunda;
Dava; trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatı istemine ilişkindir.
6100 sayılı HMK’nın taraf ehliyetini düzenleyen 50. maddesinde, “medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olanın, davada taraf ehliyetine de sahip olduğu”, TMK.’nın 28. maddesinde de “kişiliğin, çocuğun sağ olarak tamamıyla doğduğu anda başlayacağı ve ölümle sona ereceği” düzenlenmiştir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 28/1. maddesi gereğince, gerçek kişiler yönünden maddi hukuk bakımından hak ehliyeti ve usul hukuku bakımından da taraf ehliyeti ölümle son bulur. Bu nedenle, davaya ölen tarafa karşı veya onun tarafından devam edilmesine imkan yoktur. Ölü kişi adına hüküm kurulamaz. Yalnız öleni ilgilendiren, yani mirasçılara geçmeyen haklara ilişkin davalar, tarafın ölümü ile konusuz kalır. Yalnız ölen tarafı ilgilendirmeyen ve mirasçıların malvarlığı haklarını etkileyen davalar ise tarafın ölümü ile konusuz kalmaz, bu davalara ölen tarafın mirasçıları tarafından veya ölen tarafın mirasçılarına karşı devam edilir. Dava ve taraf ehliyeti HMK’nın 114 ve 115. Maddeleri gereğince dava şartlarından olup, mahkemece yargılamanın her aşamasında resen gözetilmesi gereken hususlardandır.
Somut olayda; 07.10.2016 tarihli dava dilekçesi ile 24.02.2002 doğumlu davacı …’ya velayeten anne –babası olan … ve … tarafından, …’ın davaya konu 07.08.2016 tarihli kazada yaralandığı, malul kaldığı ileri sürülerek cismani (geçici ve sürekli iş göremezlik) tazminat talebinde bulunulmuştur. Yargılama sırasında 23.03.2017 tarihinde …’nun vefat etmesi üzerine davaya mirasçıları olan anne-babası tarafından devam edilmiştir.
Hükme esas alınan 16.04.2019 tarihli aktüer bilirkişi raporunda davacının kaza tarihinde 14 yaşında olması nedeniyle geçici işgöremezlik zararının olmadığı, 07.08.2016 kaza tarihinden 23.03.2017 ölüm tarihine kadar olan döneme ilişkin kusur indirimi yapılmadan %100 maluliyet oranına göre 9.203,72 TL kalıcı işgöremezlik tazminatı hesaplanmış; Mahkemece anılan rapor doğrultusunda davanın kısmen kabulü ile 500,00 TL’lik geçici iş göremezlik tazminatı talebinin reddine, 9.203,72 TL sürekli iş göremezlik tazminatının temerrüt tarihi olan 04/10/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı … şirketinden alınarak 1/2’şer pay ile davacılara ödenmesine karar verilmiştir. Mahkemece davacı …’ın yargılama aşamasında vefat etmesi üzerine hükmün davacı anne-baba lehine kurulmasında bir isabetsizlik bulunmamıştır.
Eldeki dosya kapsamından kusur incelemesi yapılmadığı, mahkemece Ankara 7.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/35 – 420 sayılı dosyasındaki davacı …’ın %50, sigortalı araç sürücüsünün %50 kusurlu olduğuna ilişkin bilirkişi raporunun yerinde olduğu belirtilmiş ise de, hükme esas alınan 16.04.2019 tarihli aktüer raporunda kusur indirimi yapılmadan davacı … için, 9.203,72 TL sürekli iş göremezlik tazminatı belirlenmiş olup, mahkemece kusur oranındaki kabulünün aksine sigortalı sürücünün %100 kusuruna göre belirlenen tazminata hükmedilmekle, gerekçe ile hüküm arasında çelişki yaratılmıştır. Bu durumda mahkemece davacılar … ve … tarafından … Sigorta AŞ aleyhine destekten yoksun kalma tazminatı istemiyle açılan Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/35 Esas 2017/420 Karar sayılı dosyası da getirtilerek kusur yönünden gerektiğinde uzman bilirkişi heyetinden rapor alınmak suretiyle müteveffa küçüğün ve sigortalı araç sürücüsünün kusur oranlarının belirlenmesi, davalı şirketin sorumluluğunun sigortalının kusuru ve poliçe kapsamı ile sınırlı olduğu da değerlendirilmek suretiyle oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı hüküm tesisi isabetli görülmemiştir.
Müteveffanın maluliyetine ilişkin Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi ATK’nun 07.02.2019 tarihli raporunda sonuç olarak; “dosyasının tetkik bulguları bildirilen … ve … oğlu, Elmadağ 2002 doğumlu …’nun 07.08.2016 tarihinde geçirmiş olduğu yaralanmasından dolayı;1. Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik esas alındığında vücut genel çalışma gücünden %100 (yüzdeyüz) oranında kaybettiği, Sürekli iş göremezlik halinde kaldığı, Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliğinin 12. Maddesine (03.08.2013- 28727 Sayılı Resmi Gazete) göre devamlı surette başkasının bakımına muhtaç OLDUĞU kanaati” bildirilmiş, anılan rapora davalı vekili itiraz etmiş olmasına rağmen hükme esas alınmıştır. Anılan raporda müteveffa …’ın dava konusu kazadan önceki gelişme geriliği nedeniyle takipli olduğu, özgeçmiş; antenatal öykü: takipli, natal öykü: nvy, miad, postnatal öykü; gelişim öyküsü: 7 yaşından itibaren gelişme geriliği ve öğrenme güçlüğü olan hastanın özel eğitim aldığı, geçirdiği hastalıklar, ameliyatlar bölümünde 2 yaşında strabismus nedeniyle opere olduğu, 8 yaşında buzda düşmesi nedeniyle sol humerusun opere edildiği, platin takıldığı belirtildiğinden davalının itirazları da değerlendirilerek, müteveffa davacı …’nun maluliyet oranı, maluliyetinin varlığı halinde maluliyet ile dava konusu kaza arasındaki illiyet bağı; davacının kaza öncesi hastalığı ve ameliyatlarının kaza sonrası maluliyetine etkisi yönünden Adli Tıp Kurumundan rapor alınarak; maluliyet durumunun değişmesi halinde de hükme esas 16.04.2019 tarihli tazminat raporu tarihindeki verilere göre aktüer bilirkişiden ek rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı hüküm tesisi isabetli görülmemiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile HMK 353/1-a-6 maddesi gereğince kararın kaldırılmasına, dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davalı … A.Ş. vekilinin istinaf talebinin HMK.nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kabulü ile Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 22.01.2020 Tarih 2016/786 Esas 2020/44 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, dosyanın yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
2-Davalı tarafından peşin olarak yatırılan 165,00 TL istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talebi davalıya iadesine,
3-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin yerel mahkemece yeniden kurulacak hükümde dikkate alınmasına,
4-Ankara 12. İcra Müdürlüğünün 2020/3211 esasına yatırılan 27.000,00 TL bedelli teminat mektubunun yatıran tarafa iadesine,
5-Kararın taraflara tebliği ve harç iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 06.10.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan …

Üye …


Üye …

Katip …

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.