Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2020/699 E. 2022/1502 K. 03.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: ….

BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKA…

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/11/2019
NUMARASI …

DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 03/06/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 05/07/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı … … A.Ş. vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde; 19.09.2018 tarihinde davalıya ZMMS poliçesi ile sigortalı, dava dışı sürücü yönetimindeki araçta yolcu konumunda olan davacının eşi…’nın meydana gelen tek taraflı trafik kazası sonucu vefat ettiğini, davacı sağ eşin müteveffanın desteğinden yoksun kaldığını, kazanın oluşumunda araç sürücüsünün kusurlu ve sorumlu olduğunu, müteveffanın araçta yolcu konumunda olup herhangi bir müterafık kusurunun bulunmadığını, aktüerya hesabı yapılırken asgari ücret üzerinden hesaplama yapılmasına muvafakat ettiklerini, 11.10.2018 tarihinde davalı … şirketine tazminat talepli olarak başvuru yaptıklarını, davalı … şirketi tarafından talep edilen evrakların 05.11.2018 tarihinde … şirketine teslim edildiğini, ancak … şirketinin ödeme yapmadığını ve temerrüde düştüğünü ileri sürerek fazlaya ilişkin haklan saklı kalmak kaydıyla şimdilik davacı … için 75.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının 24.10.2018 tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte tahsilini talep etmiş, 16.10.2019 tarihli bedel artırım dilekçesi ile dava değerini 111.723,47 TL’ye artırmıştır.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; Davacının evlenme ihtimali bulunduğu göz önüne alınarak indirim yapılmasını talep ettiklerini, zorunlu arabuluculuk başvurusu yapılmadığını, dava şartının yerine getirilmediğini, davacı tarafından davalı … şirketine tebliğ edilmeyen delillerin olduğunu, kusur durumunun incelenmesi gerektiğini, SGK tarafından davacıya yapılan ödemelerin tespiti gerektiğini bildirerek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Yerel mahkemece, somut olayda; dava dışı …’nin sevk ve idaresindeki davalı şirket tarafından poliçe tanzim edilen aracın tek taraflı trafik kazası yaptığı, kaza sonucu vefat eden ve araçta yolcu konumunda bulunan müteveffa…’nın olayda kusurunun bulunmadığı, dava dışı araç sürücüsü …’nın yüzde 100 oranında kusurlu olduğu, nitekim benzer şekilde Kalecik Asliye Ceza Mahkemesinin 2018/288 esas sayılı dosyası içerisindeki somut hadise nedeniyle yapılan yargılama sırasında aldırılan ve hükme esas teşkil eden kusur raporunda da sigortalı araç sürücüsünün asli ve tam kusurlu olduğunun tespit olunduğu, davacının müteveffanın eşi olup, müteveffanın desteğinden yoksun kaldığından davalı … şirketinin poliçe limitleri dahilinde tazminattan sorumlu olduğu, dosya içerisinde toplanan tüm deliller ve tüm dosya içeriğine göre; meydana gelen trafik kazası nedeni ile davacının desteği (eşi) …’nın vefat ettiği, aksine bilgi-belge sunulmadığından asgari ücret geliri, kazaya karışan tarafların kusur oranları, poliçe limiti, davacının bakiye ömür süresi, SGK yazı cevabı dikkate alınarak hazırlanan denetime elverişli ve yargıtay içtihatlarına uygun bilirkişi raporuna göre … vefatı nedeniyle; 111.723,47-TL destekten yoksun kalma tazminatının davacı eşe ödenmesi gerektiği, davalının süresinde ve somut bir itirazının dosya kapsamında bulunmadığı, dava açılmadan önce … şirketinin 24/10/2018 tarihinde temerrüde düşürüldüğü, araç hususi olduğundan yasal faiz uygulanması gerektiği anlaşıldığından davanın KABULÜNE, 111.723,47 TL destekten yoksun kalma tazminatının 24/10/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiş; hükme karşı davalı … şirketi vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı … şirketi vekili istinaf dilekçesinde; Davacı tarafça, davalı şirkete yapılan başvuruya istinaden şirket nezdinde hasar dosyası açılmışsa da ibrazı zorunlu ve usulüne uygun evrakların tamamlanmadığını, dolayısıyla şirkete yapılan başvurunun KTK 97 çerçevesinde geçerli ve usulüne uygun bir başvuru sayılamayacağını, bu sebeple başvurunun usulen reddi gerektiğini,
Adli Tıp Kurumu’ndan alınan raporda kazanın meydana gelmesinde başkaca sebeplerin varlığının araştırılmadığını, davalı Şirketin sorumluluğunun poliçe limitleri ve sigortalı araç sürücüsünün kusur oranı ile sınırlı olduğunu, Ankara Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi raporunda sigortalı araç sürücüsünün %100 kusurlu bulunduğunu ancak kazanın meydana gelmesinde başkaca etken bir sebebin araştırılmadığını, kazanın meydana geldiği mahalde keşif yapılması kazanın meydana gelmesinde başkaca bir sebebin varlığı var ise ortaya çıkarabilecek iken bunun denenmediğini, kusur konusu açıklığa kavuşturulmadan karar verilmesi sebebi ile kararın bozulması gerektiğini,
Müteveffa kaza sırasında emniyet kemeri takmadığından hesaplanan tazminattan müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini, araçta yolcu olarak bulunan müteveffanın kaza sırasında emniyet kemeri takmadığını, kaza tespit tutanağından emniyet kemeri takma durumu her ne kadar belirsiz olarak işaretlenmişse de müteveffanın kaza esnasında emniyet kemeri takıyor olsa idi belki de vefat etmeyeceğini (Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 24.09.2013 tarih, 2012/15644 Esas ve 2013/14775 Karar sayılı ilamı), müterafik kusur indirimine sebep olacak bir somut varlığın halinin varlığı ya da yokluğu araştırılarak hesaplanacak olan tazminattan müterafik kusur indirimi yapılmasını talep ettiklerini,
Hükme esas alınan aktüer raporu hatalı olup, yargılama aşamasında rapora itiraz dilekçesi sunmalarına karşın itirazlarının dikkate alınmadığını, müteveffanın eşi olan davacı …’nın evlenme ihtimalinin bulunmadığı gözetilerek hesap yapıldığını, halbuki davacının evlenme ihtimalinin mevcut olduğunu ve bu evlenme ihtimaline göre indirim yapılmadan hazırlanan raporun hükme esas teşkil etmeyeceğini,
Davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte; müteveffa açısından destekten yoksun kalma tazminatı talep eden davacının, müteveffanın ölmeden önceki sürekli ve düzenli desteğini maddi olgularla ispat etmesi gerektiğini, aktüerya hesaplamasında dikkat edilmesi gereken hususun ölüm tarihi itibariyle müteveffanın yaşı olduğunu, müteveffanın gelir durumunun davacı tarafça ispatı gerektiğini, … poliçesinin teminatının maktuen ödenecek rakam olmadığını, poliçede belirtilen limit, ölüm halinde mutlak ve likit ödenecek meblağ olmayıp, vefat edenin bakmakla yükümlü olduğu kişilerin yoksun kaldıkları zararın, yani destekten yoksun kalma tazminatının hesaplanması sonucunda belirleneceğini(Yargıtay 4.Hukuk Dairesi 2002/15132 E. – 2003/8097 K.sayılı ilamı), ayrıca müteveffanın herhangi bir sosyal … kurumuna bağlı olup olmadığı, bağlı olması halinde, bu kurum tarafından yapılan ödemeler şirketten talep edilemeyeceğinden mükerrer ödemeden imtina amacıyla bu hususun tespiti gerektiğini, soruşturma ve kovuşturma dosyası celp edilmeden, eksik evrak ile karar verildiğini, uzlaşma sağlanıp sağlanmadığının tespiti gerektiğini, her ne kadar ceza davasında verilen karar hakimi/hakemi bağlamayacak olsada ceza yargılamasında tespit edilen olguların dikkate alınması zorunluluğu olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
Davalı … şirketi vekilinin istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava, davalıya trafik sigortalı araçta yolcu konumunda olan desteğin, trafik kazası sonucu ölümü nedeniyle davacı eş tarafından açılan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
Destekten yoksun kalma tazminatı, 6098 sayılı BK’nın 53/III. maddesinde düzenlenmiş olup; “Ölüm neticesi olarak diğer kimseler müteveffanın yardımından mahrum kaldıkları takdirde onların bu zararını da tazmin etmek lazım gelir” şeklinde hükme bağlanmıştır. Görülmektedir ki, destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir. Haksız bir eylem sonucu desteğini yitiren kimse 6098 sayılı TBK’nın 53/3. maddesine dayanarak uğradığı zararın ödetilmesini isteyebilir. Ancak, destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilmesi için öncelikle, ölen ile destekten yoksun kalan arasında maddi yönden düzenli ve eylemli bir yardımın varlığı gerekir.Türk Borçlar Kanunu’nun 53. maddesinde sözü geçen destek kavramı hukuksal bir ilişkiyi değil, eylemli bir durumu hedef tutar ve ne hısımlığa ne de yasanın nafaka hakkındaki hükümlerine dayanır; sadece eylemli ve düzenli olarak geçimini kısmen veya tamamen sağlayacak şekilde yardım eden ve olayların olağan akışına göre eğer ölüm vuku bulmasaydı, az çok yakın bir gelecekte de bu yardımı sağlayacak olan kimse destek sayılır. O halde, destek sayılabilmek için yardımın eylemli olması ve ölümden sonra da düzenli bir biçimde devam edeceğinin anlaşılması yeterli görülür.
Somut olayda davacı ile desteğin resmi nikahlı eş oldukları, evin geçimini desteğin sağladığı, bu şekilde müteveffanın, davacıya sürekli ve düzenli şekilde destek olduğu, aralarındaki eylemli destek ilişkisinin kanıtlandığı ve davacı lehine destek tazminatı şartlarının oluştuğu anlaşılmakla davalı … şirketi vekilinin bu yöne ilişkin istinaf talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Davacı tarafın iş bu dava açılmadan önce davalı … şirketine ekinde belgelerle birlikte 08.10.2018 tarihli dilekçe ve daha sonra da yine ekinde 15 tane belge ile 30.10.2018 tarihli dilekçe ile başvuruda bulunması, ilk dilekçenin davalıya 11.10.2018 tarihinde, ikinci dilekçenin 05.11.2018 tarihinde usulüne uygun şekilde tebliğ edildiğinin anlaşılması, davalının KTK’nın 97. maddesi gereğince kendisine yapılan başvuruya rağmen davacıya ödemede bulunmaması, kaldı ki KTK’nın 97. maddesinde ekinde belge ibrazından söz edilmeksizin başvuruda bulunmanın yeterli kabul edilmesi, belge eklemenin davalının temerrüt tarihinin belirlenmesi açısından önem arz etmesi nedeniyle dava başvuru şartının somut olayda gerçekleştiği anlaşılmaktadır.
Davalıya sigortalı aracın sürücüsünün müteveffanın öz oğlu olması, sürücünün de kaza sonucu yaralandığının anlaşılması, sürücü …’ın hazırlıktaki ifadesinde aracın direksiyon hakimiyetini kaybetmesi nedeniyle sağ taraftaki boş alana araçla birlikte düştüklerini, aracın takla attığını ve durduğunu beyan etmesi, kazanın oluşumuna etkili olabilecek başka bir etmenin somut olarak ileri sürülüp ispatlanmaması, davalı tarafın bu hususta somut delil sunmaması, tek taraflı kaza şeklinde gerçekleşmesi, araç sürücüsü …’ın kazanın meydana gelmesinde şerit izleme ve değiştirme kurallarına uymama ve aracının hızını ayarlamama kurallarını ihlal etmekten %100 oranında tamamen kusurlu olması, KTT ve kusur yönünden alınan Ankara ATK Trafik İhtisas Dairesi raporunun kazanın oluş şekline ve dosya kapsamına uygun bulunduğu anlaşılmıştır.
Desteğin kaza anında emniyet kemeri takmadığına dair somut delil bulunmaması, davalının sadece soyut iddia olarak bunu ileri sürmesi, KTT’da da bu durumun belirsiz olarak işaretlenmesi, hazırlık evraklarının getirildiğinin, araç sürücüsü hakkında ceza tertibine yer olmadığına karar verildiğinin anlaşılması, uzlaşma olmaması, SGK tarafından davacıya rücuya tabi ödeme yapılmadığının bildirilmesi, davacı sağ eşin yeniden evlenme ihtimalinin aktüer raporunda değerlendirilmesi, davacının kaza tarihinde 65 yaşında bulunması nedeniyle AYİM tablosu uyarınca yeniden evlenme ihtimali olmadığının tespit edilmesi, desteğin ömür sonuna kadar davacı için destek tazminatı hesaplanması, desteğin gelirinin AGİ’siz asgari ücret olduğunun kabulü ile tazminat hesabı yapılmasın, eşlerin birbirine destek olduğunun yerleşik yargı kararları ve uygulamaları ile kabul edilmesi, yerleşik Yargıtay uygulamaları gereğince tazminat hesabının TRH 2010 yaşam tablosu ve progressif rant yöntemince yapılması gerekmekte ise de, hükme esas alınan raporda TRH 2010 yaşam tablosu ve 1.8 teknik faiz yöntemiyle bulunan tazminat miktarının istinaf talebinde bulunan davalı sigortacının lehine olması, bu yönde davalı lehine oluşan usulü kazanılmış haklar, istinaf edenin sıfatı gözetilerek bu hususa girilmemesi, davalının temerrüt tarihinden itibaren faizle sorumluluğuna karar verilmesinde bir usulsüzlük bulunmaması ve mahkemenin gerekçesine göre davalı … … A.Ş. vekilinin yerinde görülmeyen istinaf taleplerinin HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince (HMK.nın 355. maddesine göre istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucu) esastan reddine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davalı … … A.Ş. vekilinin istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davalıdan alınması gereken 7.631,83TL istinaf karar harcından, peşin alınan 54,40TL, 124,00TL, 1.730,00TL nispi harçların mahsubu ile bakiye 5.723,43TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf başvurma harcı peşin alındığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
5-Kararın taraflara usulüne uygun şekilde tebliğine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu HMK’nın 361/1 maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süresi içinde TEMYİZİ KABİL olmak üzere oy birliği ile 03.06.2022 tarihinde karar verildi.

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.