Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2020/653 E. 2022/2003 K. 06.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2020/653 – 2022/2003
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/653
KARAR NO : 2022/2003

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/12/2019
NUMARASI : 2019/161 Esas 2019/1113 Karar

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :

DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)

KARAR TARİHİ : 06/10/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 31/10/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili ile davalı … Sigorta A.Ş. vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde; 13.07.2018 tarihinde davacı … yönetimindeki motosiklet ile ile davalı … Sigorta A.Ş’ye Zorunlu Mali Mesuliyet Sigorta poliçesi ile sigortalı aracın karıştığı trafik kazası sonucu davacının ayak bileğinin kırıldığını, Dr. Nafiz Körez Sincan Devlet Hastanesine kaldırıldığını, bir dizi ameliyat geçirdiğini, raporlu olduğu sürede yatalak kaldığını, bakıcı yardımı ile hayatını idame ettirebildiğini, tedavisi tamamlanmış olmasına rağmen eski sağlığına kavuşamadığını, kalıcı sakatlık meydana geldiğini, efor kaybına uğradığını, kazanın oluşumunda yasak olan yerden U dönüşü yapan sigortalı araç sürücüsünün % 100 oranında kusurlu olduğunu, davacının kaza tarihinde bir fastfood şirketinde motosiklet ile paket servis işi yaptığını, aylık kazancına ilaveten aylık 500,00-TL civarında bir bahşiş geliri elde ettiğini, ayrıca dağıttığı paket başına aylık 400,00-TL civarında da paket tazminatı aldığını, bu gelirlerden de mahrum kaldığını belirterek, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla şimdilik 5.000,00-TL sürekli iş göremezlik tazminatı, 500,00-TL geçici iş göremezlik tazminatı, 500,00-TL kazanç kaybı, 500,00-TL bakıcı gideri, 500,00-TL efor kaybı tazminatı olmak üzere 7.000,00-TL maddi tazminatın olay tarihinden itibaren ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş; 22.11.2019 tarihli bedel artırım dilekçesi ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere geçici iş göremezlik tazminatını 3.526,66-TL’sına, sürekli iş göremezlik tazminatını 36.159,15-TL’sına, bakıcı gideri talebini 6.534,80-TL’sına yükseltmiştir.
Davalı sigorta şirketi vekili cevap dilekçesinde; Davacı tarafça davadan önce davalı şirkete usulüne uygun bir başvuru yapılmadığından kanunda öngörülen başvuru şartının gerçekleşmediğini, davayı kabul manasında olmamak üzere kaza ile sakatlık arasındaki illiyet bağı ile davacının maluliyet oranının tespiti bakımından Adli Tıp Kurumu 3.ihtisas Kurulundan rapor alınmasını talep ettiklerini, yine kusur durumunun tespiti için dosyanın Adli Tıp Kurumuna gönderilmesi gerektiğini, efor kaybının dolaylı zarar olması nedeniyle poliçe teminatı kapsamında bulunmadığını, geçici iş göremezlik tazminatı, tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı gideri ile diğer tüm giderlerin tedavi teminatı kapsamında olduğunu, ilgili mevzuat gereği SGK tarafından karşılanması gerektiğini, davacı tarafça resmi belge sunulmaması durumunda gelirinin asgari ücret üzerinden esas alınması gerektiğini, davacının kaza nedeniyle elde ettiği gelir ve tazminatların mahsup edileceğini, ancak dava tarihinden itibaren yasal faiz talep edilebileceğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Yerel mahkemece, tüm dosya kapsamı, maluliyet raporu, kusur raporu ve hesap raporu birlikte değerlendirildiğinde; 13/07/2018 tarihinde meydana gelen kazada, davacının yaralandığı ve vücut genel çalışma gücü kaybının %4 olduğu, tıbbi iyileşme süresinin 4 ay ve bakıcı ihtiyaç süresinin 4 ay olduğu,bu itibarla davacının kalıcı, geçici iş gücü ve bakıcı zararını karşı tarafın kusuru olan %100 oranında talep edebileceği, davacının kazanç ve efor kaybı taleplerini kalıcı ve geçici işgöremezlik tazminatı ile elde edeceği bu itibarla bu taleplerin yersiz olduğu bu alacak kalemlerine ilişkin istemin reddi gerektiği anlaşılmakla, davacının davasının kısmen kabulü ile 3.526,66-TL geçici iş göremezlik tazminatı, 36.159,15-TL kalıcı iş göremezlik tazminatı, 6.534,80-TL bakıcı giderinin 26/03/2019 tarihinden itibaren başlayacak yasal faizi ile birlikte poliçe limiti ile sınırlı olmak üzere davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş; hükme karşı taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
1-Davacı vekili istinaf dilekçesinde; Delillerinin eksik toplandığını, delil listesinde tanık delili gösterildiği ve 28.05.2019 tarihli yazılı başvurularında tanık dinletilmesi zarureti arz edildiği halde, mahkemenin tanıklarını dinlemediğini, delilleri toplanmadan hüküm tesis edildiğini,
Davacının kurumsal bir firmada (…) motor kurye olarak çalışmakta iken dava konusu kazanın meydana geldiğini, davacının bahşiş gelirinin sürekli ve istikrarlı bir gelir olduğunu, ülkemiz koşullarında aynı işi yapan her personelin bahşiş geliri elde ettiğini, yüksek yargı kararlarında bu hususun tanıkla ispat olunabileceğinin kabul gördüğünü, aktüerya hesabının bu nedenle eksik olduğunu, rapora da itiraz edildiğini,
Maluliyet raporunun çelişkili olduğunu, dava ikame edilmeden evvel davacının Yenimahalle Eğitim ve Araştırma Hastanesine müracaat ettiğini ve maluliyet raporu aldığını, bu raporda davacının maluliyeti %8 olduğu halde, mahkemenin aldığı raporda maluliyetin %4 olarak tespit edildiğini, 13.09.2019 tarihli dilekçe ile itiraz ettiklerini, ancak raporlar arasındaki çelişkinin giderilmediğini, her iki raporun da heyet halinde ve devlet hastanesince tanzim edildiğini, dolayısı ile tazminat hesabının bu nedenle de eksik yapılabildiğini,
Dava dilekçesinde hüküm altına alınan taleplerinin yanı sıra efor kaybı ve kazanç kaybı da talep edildiğini, bu konuda ne bilirkişi raporunda, ne kısa kararda ne de gerekçeli kararda bir takdir ve değerlendirme yapılmadığını, bu taleplerinin neden reddedildiğinin gerekçeli kararda tartışılmadığını, dava konusu kaza nedeni ile davacının kazanç kaybına uğradığı ve her ne kadar iyileşse dahi kalıcı maluliyeti nedeni ile efor kaybının yaşanacağı, artık istese bile eskisi gibi çalışamayacağı alenen ortada iken taleplerin kabulüne karar verilmemesinin doğru olmadığını,
Davalı sigorta şirketinin ön inceleme dahil hiç bir duruşmaya katılmadığını, mahkemede sunulması lazım gelen itirazları bu aşamada dile getirdiğini,İtirazları haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olmakla birlikte istinaf kanun yolunda dile getirebilecek itirazlardan olmadığını, bilirkişi raporunun kendilerine tebliğ edilmediği konusunun da doğru olmadığını, zira mahkemenin 18.10.2019 tarihinde bilirkişi raporunu her iki tarafa da tebliğ ettiğini, davalı adına tebligatın, Av….’a yapıldığını belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
2-Davalı … Sigorta A.Ş. vekili istinaf dilekçesinde; Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanlığınca hazırlanan 05/08/2019 tarihli raporun davalı şirkete tebliğ edilmeden, bu raporun esas alındığı hesap raporu gözetilerek aleyhe hüküm kurulduğunu, rapor tebliğ ettirilmiş olsaydı, raporun taraflarınca da denetlenmesinin mümkün olacağını, rapora karşı itirazlarının sunulacağını, ilgili rapor incelendiğinde raporda imzası bulunan kişilerin salt Adli Tıp Anabilim Dalı Araştırma Görevlileri olduklarının görüleceğini, ancak raporun tabi bulunduğu “Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere verilecek Sağlık Kurulu raporları hakkında yönetmeliğin” Özürlü Sağlık Kurulunun Teşkili başlıklı 6. maddesinde düzenlenen hususlara uygun olmadığını, maddede öngörülen doktorlardan oluşturulmadığını, bu yönüyle dosyaya sunulan rapor tabi bulunduğu mevzuata aykırı olduğundan hükme esas alınamayacağını, aynı Yönetmeliğin ekinde ilgili raporun hangi şablonda olması gerektiği de düzenlenmiş olup, sunulan raporun bu şablona da uymadığını, “Bir sürekli sakatlık raporunun, genel şartların öngördüğü şekilde “özürlü raporu” olarak kabul edilebilmesi için EK-1’de örneği bulunan form kullanılmak ve madde (6), (8) ve (9)’a uygun olarak doldurulmak suretiyle hazırlanması gerektiğini, aksi halde Yönetmeliğe uygun bir özürlü raporunun varlığından söz edilemeyeceğini,
6111 sayılı kanun ve 01/06/2015 tarihli Trafik Sigortası Genel Şartları’nın ilgili hükümleri dikkate alındığında kaza ile poliçe tarihinin de ilgili mevzuat değişiklikleri sonrası olduğu gözetilerek, tedavi giderleri (geçici bakıcı gideri, tedavi süresince yapılan masraflar vs.) ile geçici iş göremezlik zararlarından davalı şirketin herhangi bir sorumluluğu bulunmadığını,6111 Sayılı Kanunun 59. maddesi ile 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 98. maddesinin değiştirildiğini, bahse konu 6111 sayılı kanunun 59. maddesi (KTK 98) ile trafik kazalarına ilişkin olarak bu tarihten sonra sunulacak sağlık hizmet bedellerinin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı hükme bağlanmış olup, yine aynı kanunun Geçici 1. maddesi ile 6111 sayılı kanunun yayımlandığı tarihten önce meydana gelen trafik kazaları nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedellerinin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağının düzenlendiğini, davacının geçici iş göremezlik giderine ilişkin talebi haksız ve hukuka aykırı olup reddi gerektiğini, 6111 sayılı kanun ile Karayolu Trafik Kanunu 8. maddesinin (b) bendinin son üç paragrafının 6111 sayılı kanunun 54. maddesi ile yürürlükten kaldırıldığını, bu kapsamda, SGK’nın 25/02/2011 tarihinden önce meydana gelen kazalara ilişkin eski KTK 8. maddesinden kaynaklanan rücu hakkının ortadan kalktığını, 6111 sayılı kanun kapsamında, trafik kazalarından kaynaklanan tedavi giderlerinin 6111 sayılı kanunla düzenlenen KTK 98, KTK 8 ve aynı kanunun geçici 1. maddesi kapsamında Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından ödeneceği yönündeki düzenleme ile, sigorta şirketinin yükümlülüğünün SGK’ya prim aktarımı ile sınırlandırılması nedeniyle tedavi giderleri ve geçici iş gücü kaybı ödemelerine ilişkin talepler için sigorta şirketlerinin sorumluluğu bulunmadığını, KTK’ya paralel olarak düzenlenen Karayolları Trafik Sigortası Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası Genel Şartlarında da SGK’nın sorumluluğunun açıkça düzenlendiğini,
Açıklanan sebeplerle Genel Şartlar’a, dolayısıyla kanuna aykırı olarak yapılan hesaplamanın ve hükmün kabulünün mümkün olmadığını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla; Yargıtay 17. H.D.’nin 2015/8255 Esas ve 2018/1671 Karar numaralı, 08/03/2018 tarihli kararı uyarınca davacının geçici iş göremezlik tazminatına hak kazanabilmesi için öncelikle gelir getiren bir işte çalıştığının ispatlanması gerektiğini, kaza sırasında motosiklet sürücüsü olan davacının kask, koruyucu ekipman vs. kullanıp kullanmadığının tespit edilmesi ve sonucuna göre müterafik kusur nedeniyle Yargıtay yerleşik uygulamaları uyarınca tazminattan en az %20 oranında indirim yapılması gerekmekteyken, eksik inceleme sonucu hüküm kurulduğunu, davacı kaza sırasında kask ve diğer koruyucu ekipmanı takıyor olsa idi kazanın sonuçlarının bu denli ağır olmayacağını, yaralanmasında açık bir şekilde müterafik kusuru bulunduğunu, Türk Borçlar Kanunu 52. maddesi gereğince tazminatın kaldırılması, aksi kanaatte olunması halinde ise yüksek oranda müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
Davacı vekili ve davalı sigorta şirketi vekilinin istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava, davacının yaralanması ile sonuçlanan trafik kazasından kaynaklanan geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatı, bakıcı gideri, kazanç kaybı ve efor kaybı tazminatının karşı aracın ZMMS şirketinden tahsili istemine ilişkindir.
Davalıya sigortalı araç sürücüsünün %100 oranında kusurlu olduğu anlaşılmıştır. Davacı vekili, davacı tarafından iş bu dava açılmadan önce Yenimahalle Eğitim ve Araştırma Hastanesinden alınan raporda %8 oranında maluliyet belirlendiğini, hükme esas alınan AÜTF hastanesince düzenlenen raporda sürekli maluliyetin %4 olarak tespit edildiğini, raporlar arasındaki çelişkinin giderilmediğini ileri sürmüş ise de, davacı tarafından adı geçen hastaneden alınan 24.01.2019 tarihli raporun Engelli Sağlık Kurulu raporu olup, hükme esas alınan rapor ise yerleşik Yargıtay kararları ve uygulamaları gereğince olay tarihi itibariyle uygulanması gereken mevzuat gereği düzenlenen maluliyet raporu olması nedeniyle raporlar arasında çelişkiden söz edilemez. Engelli sağlık kurulu raporu trafik kazasından kaynaklanan maluliyet oranının belirlenmesinde ve tazminat hesabında esas alınamaz. Kaldı ki engelli sağlık kurulu raporunda davacının alt ekstremitede hafif yürüyüş bozukluğu sebebiyle %8 oranında engelli olduğu belirtilmiş olup, yargılamada hükme esas alınan maluliyet raporunun düzenlenme tarihinin engelli sağlık kurulu raporundan daha sonra olması, AÜTF Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanlığı’nca düzenlenen 05.08.2019 tarihli raporda, davacının 01.07.2019 tarihinde şikayetleri dinlendikten sonra muayenesinin gerçekleştirilmesi ve fiziki muayene sonucu davacının yürüyüşünün doğal olduğunun belirlendiğinden sol ayak bileğindeki kısıtlılık nedeniyle %4 oranında maluliyeti bulunduğunun tespit edilmiş, 4 ay geçici iş göremezlik hali ve aynı sürede bir başkasının bakımına muhtaç olduğu yönünde mütalaa bildirilmiş, AÜTF Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanlığı’nca düzenlenen raporun hükme esas alınmasında bir isabetsizlik görülmemiştir.
Davacının olay tarihinde motor kurye olarak çalıştığının anlaşılması, gelirinin asgari ücretin üzerinde olduğuna dair belge sunulmaması nedeniyle gelirin asgari ücret olduğunun kabulü ile tazminat hesabı yapılmasında isabetsizlik bulunmaması, davacının yaptığı iş nedeniyle bahşiş, prim ödemesi yapılmakta ise de, bu gelirin düzenli ve sürekli olmaması, düzenli ve sürekli olduğuna dair belge de ibraz edilmemesi nedeniyle tazminat hesabında dikkate alınmamasında usulsüzlük bulunmamış, poliçe tanzim tarihi ve kaza tarihi itibariyle bu hususların tanıkla ispatının mümkün görülmemiştir.
Dava dilekçesinde kazanç kaybı olarak talep edilen tazminatın bahşiş, paket tazminatı prim alacağı şeklinde açıklanması nedeniyle, kazanç kaybı tazminatının reddine karar verilmesinde isabetsizlik olmaması, yine efor kaybı tazminatının kaza tarihi itibariyle 18 yaşından küçük çocuklar (ve fiilen gelir getiren işte çalışmayan) için getirilmiş bir düzenleme olması, reşit olmayan mağdurun sürekli maluliyeti olması halinde, sürekli maluliyeti oranında olay tarihinden 18 yaşını doldurana kadar geçecek süre yönünden AGİ’siz asgari ücretten hesaplanan sürekli işgöremezlik tazminatının, efor tazminatı olarak adlandırılması, bu halde küçüğün sürekli maluliyeti oranında emsallerine kıyasla daha fazla güç, efor sarfedeceğinin kabulü ile sürekli iş göremezlik tazminatı hesabı yapılması, bunun dışında ayrıca efor kaybı tazminatı gibi bir tazminat türü olmadığından davacı tarafça erişkin olan davacı için ayrı bir tazminat kalemi gibi talep edilen efor kaybı tazminatının reddine karar verilmesinde usulsüzlük bulunmamıştır.
Yerleşik Yargıtay uygulamaları gereği maluliyet raporlarının ATK ve Üniversite hastanelerinin ATK Adli Tıp ABD Başkanlığından alınmasının gerekmesi, davacının maluliyet raporu AÜTF Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanlığı’nca mevzuata uygun şekilde düzenlendiğinden hükme esas alınmasında isabetsizlik olmaması, davalı sigorta şirketi vekili geçici iş göremezlik tazminatının ve bakıcı giderinin teminat kapsamında olmadığını, bu giderlerden SGK’nın sorumlu olduğunu ileri sürmüş ise de; davacının zararının ve zararın kapsamının 2918 sayılı KTK.nın ve 6098 sayılı TBK.nın haksız fiile ilişkin hükümleri gereğince belirlenmesinin gerekmesi, 6098 sayılı TBK’nun 54. maddesinde çalışma gücünün azalmasından veya yitirilmesinden doğan kayıplar ile kazanç kaybı, bedensel zararlar kapsamında sayılmış olup, geçici iş görmezlik zararı ve bakıcı giderinin bu kapsamda olması, sürücü ve işletenin, zarar görenin geçici iş görmezlik ve bakıcı gideri zararlarından sorumlu olması nedeniyle, aracın sigortalı olması halinde 2918 Sayılı Yasanın 90. maddesi gereğince, sigortanın sorumluluğu da TBK hükümlerine göre belirleneceğinden ve geçici iş göremezlik zararı ile bakıcı gideri 2918 Sayılı Kanunun 92. maddesinde sigorta teminatı dışında tutulmadığından, davacının geçici iş göremezlik tazminatını ve bakıcı giderini davalı sigorta şirketinden talep edebilir.
Genel şartlara atıf yapan kanuni düzenleme Anayasa Mahkemesince iptal edildiği gibi, geçici iş göremezlik zararı ve bakıcı gideri tedavi giderlerinden olmayıp, 2918 Sayılı Yasanın 98. maddesinde, geçici iş göremezlik zararı ile bakıcı giderinin SGK’nun sorumluluğunda olduğuna ilişkin her hangi bir düzenlemenin de yer almaması, 6111 sayılı Yasa ile getirilen düzenlemede; trafik kazaları sebebiyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün resmî ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedellerinin karşılanacağı belirtilmiş olup, geçici iş göremezlik ve bakıcı gideri ödemesinin bu yasa kapsamı içerisinde bulunmaması (Yargıtay 10.H.D.’nin 2016/10172 Esas – 2019/10217 Karar 24.12.2019 Tarihli, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2012/5743 Esas – 2013/4496 Karar sayılı, 01.04.2013 tarihli ilamı vb) nedeniyle davalı sigorta şirketi vekilinin geçici iş göremezlik tazminatı ve bakıcı giderinin teminat kapsamında olmadığına ilişkin istinaf talebi de doğru görülmemiştir.
Davacının sol ayak bileğinden yaralanması ve maluliyeti nedeniyle kask yada dizlik kullanmasaı sonuca etkili olmadığından müterafik kusurdan söz edilememesi, davalıya aktüer bilirkişi raporunun 25.10.2019 tarihinde tebliğ edilmesi, aktüer raporunda davacının maluliyetine dair raporun tarihi, sayısı, içeriğinin yazılı olması, davalının davacının maluliyetine dair tüm bilgileri ve raporun içeriğini tebliğ edilen tazminat raporu ile öğrendiğinin anlaşılması, davalı sigorta şirketi vekilinin tazminat raporuna itiraz dilekçesinde ve yargılamada, maluliyet raporunun kendilerine tebliğ edilmediğine dair herhangi bir itirazının bulunmaması ve mahkemenin gerekçesine göre davacı vekili ile davalı sigorta şirketi vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun (HMK.nın 355 maddesine göre istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucu) HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar verilerek aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davacı … vekili ile davalı … Sigorta A.Ş. vekilinin istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
2-Davacıdan alınması gereken 80.70-TL maktu istinaf karar harcından, peşin alınan 54.40-TL harcın mahsubu ile bakiye 26.30-TLharcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalı … Sigorta A.Ş.’den alınması gereken 3.157,32-TL nispi istinaf karar harcından, peşin alınan 789,33-TL harcın mahsubu ile bakiye 2.367,99-TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-Davacı ve davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ayrı ayrı kendi üzerlerinde bırakılmasına,
5-İstinaf başvurma harcı peşin alındığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
6-Davalı sigorta şirketi tarafından peşin yatırılan 150.00-TL gider avansından kullanılmayan kısmın, karar kesinleştiğinde davalıya iadesine,
7-Kararın tebliği, kesinleştirilmesi, harç ikmali ve gider avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 06.10.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan
Üye
Üye
Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.