Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2020/641 E. 2022/2089 K. 20.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2020/641 – 2022/2089
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/641
KARAR NO : 2022/2089

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/12/2019
NUMARASI : 2017/710 Esas 2019/1227 Karar

DAVACILAR :
VEKİLLERİ :
DAVALILAR :
VEKİLİ :
VEKİLLERİ :
VEKİLİ :
İHBAR OLUNAN :

DAVANIN KONUSU : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)

KARAR TARİHİ : 20/10/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 08/11/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı tüm taraf vekillerince süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacılar vekili dava dilekçesinde; Davalı sigorta şirketine sigortalı olup, davalı…’ın sevk ve idaresinde bulunan aracın; 22/03/2017 günü Etimesgut’ta davacıların murisi …’in sevk ve idaresinde bulunan araca çarpması neticesinde …’in ölümüne neden olduğunu, muris …’in kaza tarihinde 38 yaşında olup söz konusu trafik kazasında vefat etmesi sonucu 1986 doğumlu eşi … ve 2007 doğumlu oğlu…’in murisin desteğinden yoksun kaldığını, murisin evde çalışan tek kişi olduğunu, murisin eşi …’in ev hanımı olup herhangi bir gelirinin bulunmadığını, …’ın vefatı ile davacıların maddi ve manevi olarak perişan olduğunu, bu trafik kazasına ilişkin Ankara Batı 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 2017/371 Esas sayılı dosyası üzerinden yargılama yapıldığını, kazada muris …’in sevk ve idaresinde olan aracın; murisin işvereni olan davalı … Turizm ve İnş. Tic. A.Ş. tarafından kiralanmak suretiyle murisin plasiyer olarak görev yapması nedeniyle tahsis edilen araç olduğunu, murisin sabah işe gitmekte olduğu sırada kazanın meydana geldiğini, bu nedenle davalı … Tur. ve İnş. Tic. A.Ş.’nin de diğer davalılar ile birlikte davacıların zararından müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğunu, davalı … Sigorta şirketine 24/04/2017 tarihinde ihtarnamenin gönderildiğini, ancak maddi zararlarının tamamının karşılanmadığını, bu nedenle fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla maddi zarar miktarının tam ve kesin olarak belirlenmesinin mümkün olduğu anda artırılmak üzere her bir davacı için ayrı ayrı 100,00 TL olmak üzere toplam 200,00 TL destekten yoksun kalma maddi tazminatının davalı … Sigorta şirketi temerrüd tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte, diğer davalılar için kaza tarihinden itibaren işleyecek olan avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiş; 23.10.2019 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini 12.712,25 TL olarak artırmıştır.
Davalı … Turizm İnşaat ve Ticaret A.Ş. vekili cevap dilekçesinde; davalı … şirketinin muris …’in işvereni olduğunu, iş kazasının meydana gelmesi neticesinde bir tazmin borcunun doğması için kazanın; işverenin kusurlu davranışı sonucu meydana gelmesi, bu kaza sonucunda bir zarar doğması ve uygun nedensellik bağı olması gerektiğini, bu unsurların varlığından hareketle, bir olayın iş kazası olarak nitelendirilmesinin işverenin her durumda kazadan sorumlu tutulması sonucunu doğurmayacağını, davalı şirket tarafından…Turizm Tic. Ltd. şirketinden kiralanmış kamyonetin muris …’e tahsis edildiğini, murisin (E) sınıfı sürücü belgesine sahip olduğunu, davalı şirket tarafından işin yürütülmesi sırasında karşı karşıya kalınabilecek riskler ve bu riskler karşısında alınması gereken önlemlere ilişkin bilgilendirmenin murise yapıldığını, muris … tarafından imzalanmış olan 08/03/2017 tarihli iş sağlığı ve güvenliği taahhütnamesinin bu hususun ispatı olduğunu, … Turizm Şirketinden kiralanan aracın hiç kullanılmamış (sıfır km/hasarsız-yeni) araç olduğunu, bakımlarının yetkili servis tarafından yapıldığını, dolayısıyla söz konusu araçta kazanın meydana gelmesine sebebiyet verecek nitelikte herhangi bir teknik arızanın varlığının kaza anında söz konusu olmadığını, kaza, muris … ve davalı şirket arasındaki akitten bağımsız, (3.) kişi konumunda olan davalı…’ın ağır kusuru ile meydana geldiğinden; iş ile kaza arasında nedensellik bağının kesildiğini, kaza sebebiyle davalı şirketin herhangi bir sorumluluğunun olmadığını, kazanın işverenin işi görülürken gerçekleşmiş olmasının, sorumluluğu için yeterli olmadığını, (3.) kişinin tamamen kusurlu davranışı sonucu gerçekleştiği için işyerine özgü tehlike ile meydana gelen sonuç arasında uygun illiyet bağının varlığından söz edilemeyeceğini, davalı …’ın ağır kusurlu olarak araç kullanımı sonucu vuku bulan kazada; davalı şirket tarafından yapılan uyarıları dikkate almaksızın emniyet kemeri takılı olmadan aracı kullanan muris …’in kaza anında aracın dışına fırlayarak vefat etmesine sebebiyet verdiğini, bu durumun olay yerinde bulunan kameralarca görüntülendiğini, muris …in yaşamını yitirdiği kaza sonrasında, 25/07/2016-2017 vadeli işveren sorumluluk sigorta poliçesi kapsamında davalı şirketin, sigorta şirketi olan… Sigorta Şirketinde hasar dosyası açıldığını, bu dosya kapsamında Etimesgut Trafik Büro Amirliğince tanzim edilen 22/03/2017 tarihli kaza tespit tutanağının gönderildiğini,… Sigorta Şirketince tanzim edilen 25/07/2017 tarihli raporda; kaza ile yapılan iş arasında nedensellik bağının kesildiği ve davalı şirketin sorumluluğundan bahsedilmeyeceği sonuca varıldığını, işveren mali mesuliyet sorumluluk poliçesine istinaden… Sigorta Şirketinin poliçe kapsamındaki riskleri ödeme konusunda taahhütte bulunduğunu, bu nedenle davanın… Sigorta Şirketine ihbarını ve esastan reddini istemiştir.
Davalı … Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesinde; Diğer davalı … yönetimindeki aracın, 08/07/2016 – 2017 tarihleri arasında davalı şirkete sigortalı olduğunu, bu poliçeden dolayı davalı şirkete ihbarda bulunulduğunu, hasar dosyası açıldığını, tüm evrakların davalı şirkete ibraz edilmesini takiben muris …’in davacı eşi ve oğlu için ayrıca anne ve babası için aktüer hesabının yapıldığını, murisin anne ve babası için 24/04/2017 tarihinde 33.881,00 TL eşi ve çocuğu için 08/05/2017 tarihinde 95.024,67 TL. destek tazminatı ödemesi yapıldığını, davalı şirket tarafından yaptırılan aktüer hesabının doğru veriler çerçevesinde hesaplandığını ve davalı şirketin üzerine düşen tüm sorumluluğu yerine getirdiğini, kabul sayılmamakla birlikte mahkeme tarafından tekrar aktüer hesabı yapılması halinde, yapılacak hesaplamalarda ödeme tarihinden itibaren faiz güncellemesi yapılmasını, sigorta şirketi olarak sorumluluklarının, sigortalının kusurlu olması halinde söz konusu olduğunu, bu nedenle öncelikle kusur tespiti yapılmasını, SGK tarafından murisin hak sahiplerine rücuya tabi peşin sermaye değerli gelir bağlanıp bağlanmadığının da araştırılması gerektiğini belirterek davacılar için hesaplanan destekten yoksun kalma tazminatının ödenmesi nedeniyle davanın reddini savunmuştur.
Davalı… vekili cevap dilekçesinde; Dava konusu trafik kazası nedeniyle davalı…’ın kusuru oranında tazminat sorumluluğu olduğunu, kaza tespit tutanağında belirlenen kusurun gerçek kusuru yansıtmadığını, kazanın gerçekleştiği yolun tam anlamıyla ulaşıma elverişli hale gelmeksizin kullanıma açıldığını, kaza yerine öncesinde ve sonrasında hiçbir trafik levha ve tabelası konulmadığını, bu nedenle kazanın oluşumunda gerekli önlemleri almayan kamu kurum ve kuruluşlarının da sorumluluğu olduğunu, kazanın oluşumunda yasal sınırın üzerinde hızla, dikkatsiz olarak seyreden ve hızını azaltmayarak kazaya sebebiyet veren muris …’in de kusurlu olup, bu hususun tespitini, kazanın oluşumunu gösterir 1 adet CD’nin Ankara Batı 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 2017/371 Esas sayılı dosyasında mevcut olup bir suretinin celbini, tazminat talebine yönelik olarak davacılara bir kısım ödeme yapıldığından; mükerrer ödemenin önüne geçilebilmesi için sigorta şirketinden ve davacıya sorulmak suretiyle bu hususun tespitini, ayrıca davanın niteliği gereği avans faizi talep edilmesinin mümkün olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Yerel mahkemece, yapılan yargılama, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre; 22/03/2017 tarihinde meydana gelen trafik kazasında davacıların murisi/desteği …’in vefat ettiği, kaza nedeniyle tarafların kusur durumu, murisin asgari ücret düzeyindeki geliri ve diğer tüm hususlar dikkate alınarak aktüer bilirkişi tarafından düzenlenen rapora göre; davacıların talep edebileceği toplam destekten yoksun kalma tazminatının 131.298,87 TL olduğu, ancak davalı tarafça davacı mirasçılara 08.05.2017 tarihinde toplam 95.024,67 TL ödeme yapıldığı, yapılan ödemenin güncel değerinin 117.213,58 TL olduğu, buna göre davacıların talep edebileceği bakiye toplam tazminat miktarının 14.085,29 TL olarak hesaplandığı, davacının dava dilekçesi ve ıslah dilekçesi ile toplam talebinin 12.712,25 TL olduğu anlaşılmakla, davacı … ve davacı… bakımından davanın kabulü ile; toplam 12.712,25-TL destekten yoksun kalma maddi tazminatının olay tarihi olan 22/03/2017 tarihinden itibaren (Davalı sigorta şirketi bakımından temerrüt tarihi olan 30/03/2017 tarihinden itibaren, yasal faizi ile birlikte ve poliçe limiti ile sınırlı olmak kaydıyla) yasal faizi ile birlikte tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiş; hükme karşı tüm taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
1-Davacılar vekili istinaf dilekçesinde; Davalı sürücüsü…’ın ceza yargılamasının yapıldığı, Ankara Batı 1.Asliye Ceza Mahkemesinin 2017/371 Esas sayılı dosyasında olay yerinde 19.01.2018 tarihinde Trafik Kazası ve Olay Yeri İnceleme Kusur Oranı Belirleme Bilirkişisinin katılımıyla yapılan keşif sonrasında bilirkişiden alınan rapor ile İstanbul ATK Trafik İhtisas Dairesi tarafından düzenlenen 23.05.2018 ve 06.02.2019 tarihli raporlarda; sürücü…’ın asli kusurlu, müteveffa sürücü …’in kusursuz olduğunun belirlendiğini, buna rağmen iş bu tazminat dosyasında alınan, 18.11.2018 tarihli bilirkişi raporunda davalı sürücüsü…’ın; % 80 oranında, davacıların murisi …’in % 20 oranında kusurlu olduğu yönündeki görüşten sonra kendilerince kusur raporuna itiraz edildiğini, Hazine Müsteşarlığı Siciline Kayıtlı Aktüer ve Trafik Kusur Uzmanının katılımı ile oluşturulan bilirkişi kurulunun oluşumunun HMK 267. Maddesi hükmüne açıkça aykırı olduğunu, zira HMK’nın 267. Maddesinde, Mahkemenin, bilirkişi olarak, yalnızca bir kişiyi görevlendirebileceği, ancak, gerekçesi açıkça gösterilmek suretiyle, tek sayıda, birden fazla kişiden oluşacak bir kurulun bilirkişi olarak görevlendirilmesinin de mümkün olduğunun düzenlendiğini, kanunun emredici hükmü karşısında, birden fazla kişiden oluşacak olan heyetin tek sayıda olması gerekmekle birlikte, itiraz konusu bilirkişi kurulunun oluşumunda kanunda belirlenen “tek sayı” kriterine riayet edilmediğini, trafik kazası tespit tutanağında da davalı sürücüye kusur verildiğini, murise kusur izafe edilmediğini, aynı olaya ilişkin yapılan kusur değerlendirmelerindeki ortak kanaate aykırı şekilde bilirkişi kurulunca görüş bildirilmesinin çelişki yarattığını, bu yönüyle itiraz konusu bilirkişi kurul raporunun hükme esas alınmasının mümkün olmadığını, tarafların kusur durumunun tayini için yeniden inceleme yaptırılarak çelişkinin giderilmesi için Adli Tıp Kurumu Ankara Trafik İhtisas Dairesi Başkanlığı’ndan rapor alınması gerektiğini,
Hesaplanan destekten yoksun kalma tazminat miktarlarının düşük olduğunu, muris …’in oğlu davacı… için 5.772,55 TL bir bedelin destekten yoksun kalma tazminatı olarak hesaplandığını, yanlış değerlendirme ve hesap hatası ürünü olarak söz konusu tazminat bedelinin belirlendiğini,
…’in eşi … için destekten yoksun kalma tazminatı hesaplanırken de davacının yeniden evlenme ihtimali nedeniyle tazminattan %12 gibi fahiş bir oranda indirim yapılmak suretiyle tazminat belirlendiğini, müteveffa …‘in anne ve babasına da ödeme yapılacağı dikkate alınmak suretiyle hesaplama yapıldığını, tazminat talebi için ölen ile salt kan bağının bulunması yeterli olmayıp, ölen kişi ile aralarında gerçekten bağlılık bulunması ve bu ilişki sebebiyle destekten yoksun kalmış olmalarının gerektiğini, müteveffanın anne ve babası ile fiiliyatta herhangi bir bağının bulunmadığının, müteveffa … hayatta iken anne ve babasıyla görüşmediğinden bu kimseler için tazminat hesaplaması yapılmaması gerektiğini, rapor yanlış nitelendirmelere dayandığından eksik hesaplamanın hükme esas teşkil edemeyeceğini, çelişkilerin giderilmesi hususunda alınan 03.05.2019 tarihli bilirkişi raporunun, bilirkişi heyetince dosya içeriği yeterince tetkik edilmeden, gerekli inceleme ve araştırma yapılmadan hatalı ve eksik inceleme neticesinde tanzim edildiğini, bilirkişilerin dosyayı teslim aldıkları 29.04.2019 tarihinden yalnızca 4 gün sonra 03.05.2019 tarihinde raporu düzenlediklerini, eksik inceleme ve hatalı değerlendirme ile acelece tanzim edildiğini, bu raporda da davalı sürücü…’ın %80 oranında, müteveffa sürücü …’in %20 oranında kusurlu bulunduğunu, kamyon sürücüsü …’ın kusursuz olduğunun belirtildiğini, ceza mahkemesinde alınan raporlarla çeliştiğini, iş bu raporun hükme esas alınmasının mümkün olmadığını, gerekli görülmesi halinde mahallinde keşif icra edilmek suretiyle, aynı olaya ilişkin olarak tanzim edilmiş olan bilirkişi raporları arasındaki bariz çelişkinin giderilmesi gerektiğini,
henüz 10 yaşında babasız kalan ve yaşadığı bu travma nedeniyle şu anda birçok psikolojik sorunla ve disleksi gibi hayatını derinden etkileyen bir durumla baş etmeye çalışan bir çocuğun uğramış olduğu hak ihlalinin tatmin edileceği hususu da göz önüne alındığında, dava konusu trafik kazasının meydana gelişinde taraflara atfedilecek kusur oranının tayininin bu dava açısından büyük önem arz ettiğini, bilirkişi raporlarına yönelik vaki itirazlarının reddedilmesi neticesinde, yargılamanın geldiği aşama itibariyle ıslah talebinde bulunma zorunluluğunda kaldıklarını, bu nedenle, her türlü fazlaya ilişkin dava ve talep hakkı saklı tutularak alacağı bilirkişi raporunda yapılan hesaplamadan daha önce taraflarına yapılan ödemeyi düşerek, 12.712,25 TL olarak ıslah etmek zorunda kaldıklarını, 23.10.2019 tarihli zorunlu ıslah dilekçesinden sonra 26.11.2019 tarihli yargılamada, bu defada destekten yoksun kalma tazminat miktarının değerlendirilmesi hususunda ek rapor alınmasına karar verildiğini, alınan 11.12.2019 tarihli bilirkişi raporu ile bu defada davacıların talep edebileceği bakiye destekten yoksun kalma tazminatının toplamda 14.085,29 TL olduğunun belirlendiğini, ek raporla sonradan belirlenen rakama göre eksik ıslah talebinde bulunma zorunluluğunda kaldıkları için yargılamanın bu haliyle de usul yönünden hukuka aykırı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
2-Davalı… vekili istinaf dilekçesinde; Davacıların daha önce davalı sigorta şirketine başvurduğunu ve davacıların maddi zararının sigorta şirketince karşılandığını, davacılarca ayrıca dava konusu kaza nedeniyle herhangi bir hak ve alacaklarının kalmadığı yönünde ibraname imzalandığını, ibraname nedeniyle 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 111. Maddesi gereğince davacının maddi tazminat talep etme hakkı kalmadığını, davanın bu yönden reddi gerekirken, kabulünün hatalı olduğunu, KTK’nın 111/2 fıkrasının “Tazminat miktarlarına ilişkin olup da yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmalar yapıldıkları tarihten başlayarak iki yıl içinde iptal edilebilir.” hükmünü ihtiva ettiğini, davacılara yapılan ödeme miktarı ile davacı tarafça dava ve ıslah dilekçelerinde talep edilen miktarlar göz önüne alındığında, davacılara daha önce yapılan ödemenin yetersiz olduğunun söylenemeyeceğini, davacıların eksik ve yetersiz. Ödeme de bulunulduğunu iddia etmek suretiyle talepte bulunmaları mümkün olmadığı gibi imzalanan ibraname ile ıslah dilekçesinin verilmesi arasında da 2 yıllık hak düşürücü süre geçtiğini, tazminat hesabına dair bilirkişi raporunun hüküm kurmaya elverişli olmadığını, ödeme tarihi itibariyle, o tarihteki ekonomik koşullar göz önüne alınarak hesaplama yapılması ve bu hesaplama nazara alınarak yapılan ödemenin o günün ekonomik koşullarına göre yeterli olup olmadığının tespiti gerekirken mahkemece bu yönde bir inceleme ve araştırma yapılmaksızın, hüküm kurmaya elverişli olmayan bilirkişi raporu nazara alınarak karar verildiğini, hükme esas alınan bilirkişi hesap raporunda, davalı sigorta şirketi tarafından yapılan ödemelerin, ödeme tarihindeki veriler ile yeterli olup olmadığının denetlenmesi fahiş farkın bulunması halinde bakiye tazminat hesabı yapılması gerekirken eksik inceleme ile düzenlenen rapora göre hüküm kurulmasının hatalı olduğunu (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin E. 2016/15309 K.2019/7039 sayılı kararı), ödeme tarihi verileri dikkate alınarak yapılacak hesaplama sonucu bulunacak tutar ile ödeme miktarının karşılaştırılarak, ödemenin yeterli bulunması halinde ibra nedeni ile davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, ödemenin yetersiz olduğu anlaşılırsa bu kez karar tarihine en yakın veriler dikkate alınarak tazminatın hesaplanması ve zarar ile yararın denkleştirilmesi ilkesi gereğince davalı tarafından yapılan ödemeye, hesaplama yapıldığı tarihe kadar geçen süre için yasal faiz uygulanarak (güncelleme), hesaplanan tutardan mahsup edilmesi gerektiğini, bu nedenle ibranın geçerli olup olmadığı araştırılmaksızın, sadece ödemenin mahsubu sonucu bulunan tazminat tutarına hükmedilmesinin doğru olmadığını,ödeme tarihindeki ekonomik koşullar itibariyle davacıların talep edebileceği destekten yoksun kalma tazminatı eksiksiz şekilde ödenmiş olup, mahkeme tarafından bu hususun gözetilmemesinin doğru olmadığını, hükme esas alınan kusur bilirkişi raporunda davalı…’ın%80, müteveffanın %20 oranında kusurlu oldukları, yol kusurunun bulunmadığının ifade olunduğunu, müteveffa …’in geliş hızıyla hız kesmeden kontrolsüzce kavşağa giriş yaptığını, dava konusu kazanın oluşumuna dair görüntülerde de görüleceği üzere müteveffa … aracını oldukça hızlı kullandığını, kazanın asıl sebebinin bu olduğunu, davalının ise aracının bulunduğu konum itibariyle, müteveffanın aracı kullandığı hızda olmadığını, ancak mahkemece bu itirazlarının göz önüne alınmadığını, trafik kazasının oluşumunu gösterir CD’lerden ve bu CD’lerin çözümünün yapıldığı ceza davasının görüldüğü dosyada düzenlenen 09.02.2018 tarihli raporda kaza anında müteveffa sürücü … …in, kavşağa yaklaşmasına rağmen hızını azaltmadığını, olay yerinde hiçbir fren izinin olmamasının da bu hususun bir başka ispatı olduğunu, buna rağmen davalıya %80 kusur verilmesinin hatalı olduğunu, kazanın gerçekleştiği yolun, henüz tam anlamıyla ulaşıma elverişli hale gelmeksizin kullanıma açıldığını, sorumlu kurumlarca kaza mahallinde, kaza yerinin öncesinde ve sonrasında hiçbir trafik levha ve tabelası konulmadığını, bu yönüyle kazanın oluşumunda gerekli önlemleri almayan kamu kurum ve kuruluşlarının da sorumluluğu olduğunu, kazanın gerçekleştiği yerde trafik levhası ve işaretleri ile alınması gerekli önlemleri almayan kurum ve kuruluşların da kazanın oluşumunda kusurlu olduklarını, hükme esas alınan bilirkişi raporunda kaza mahallinde kazaya etken yol sorunu olmaması gerekçe gösterilerek yol kusuru olmadığına dair yapılan değerlendirmenin açıkça usul ve yasaya aykırı olduğunu, Kaza anında müteveffa …’in emniyet kemeri takmadığını, kaza neticesinde araç dışına fırladığını ve vefat ettiğini, mahkemece bu hususun da göz ardı edildiğini ve müterafik kusur olup olmadığı araştırılmaksızın hüküm kurulduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
3-Davalı … Sigorta A. Ş. vekili istinaf dilekçesinde; Dava konusu olayın iş kazası olduğu dikkate alındığında diğer davalılardan … turizm’in uyuşmazlık konusu kaza kapsamında iş sağlığı ve iş güvenliği hükümlerine uyup uymadığı araştırılıp kusur durumu değerlendirilmeden hüküm kurulmasının son derece hatalı ve hukuka aykırı olduğunu, kusur raporu incelendiğinde, müteveffa …’in işvereni olan davalı … Turizm’in, olayın oluşumunda kusurlu olup olmadığının irdelenmediğini (Yargıtay 10. Hukuk Dairesi’nin 2015/1687 E. 2015/4986 K. sayılı 03.05.2005 tarihli kararı), müteveffanın anne ve babası … …’in, destekten yoksun kalma tazminatı talepleri için sigorta tahkim komisyonu’na başvurduklarını, kendilerine, 2019.E.34690 sayılı dosyanın kararı gereği ankara 11. İcra Dairesinin 2019/12645 sayılı dosyasında başlatılan icra takibi kapsamında, 33.488,19 TL asıl alacak ve ferileri yönünden ödeme yapıldığını, söz konusu başvuru gereği yapılan ödemenin, hesap raporunda dikkate alınmadan hesaplama yapıldığını, hesaplama yapılırken, yapılan ödeme de değerlendirilmiş olsaydı, davalı şirket’in bakiye tazminat sorumluluğu kalmadığının anlaşılacağını, kararın bu nedenle de yerinde olmadığını, dava konusu olayın iş kazası olduğunu, ancak, müteveffanın, davacı mirasçılarına ölüm geliri bağlanıp bağlanmadığına ilişkin net bir tespit yapılmadan hüküm kurulduğunu, (5510 sayılı yasanın “Ölüm Sigortasından Sağlanan Haklar ve Yararlanma Şartları” başlıklı 32. Maddesi), bu kapsamda, anılan madde uyarınca davacıların herhangi bir ödeme alıp almadığının tespitinin ve ödeme var ise bunların davalı şirket aleyhine hükmedilecek olası bir tazminattan tenzilinin gerektiğini, Kurum tarafından davacılara gelir bağlanmamış olması ihtimalinde ise, bu durum gerçek zararın belirlenmesini doğrudan etkileyeceğinden, davacılara SGK’ya (veya ilgili kuruma) dava açması için önel verilmesi gerektiğini, dava kapsamında temin edilen SGK cevabının bu hususların hiçbirini açıklığa kavuşturmadığını, müteveffanın mirasçılarına, bağlanmış olan ölüm aylığı haricinde herhangi bir ödeme yapılıp yapılmadığının belirsiz olduğunu, karara esas alınan bilirkişi hesap raporunda, davalı şirket tarafından yapılan ödemelerin ödeme tarihindeki verilerle, yeterli olup olmadığının denetlenmesi fahiş farkın bulunması halinde bakiye tazminat hesabı yapılması gerekirken bunun yerine getirilmediğini, davayı kabul anlamına gelmemek ve aleyhe sonuç doğurmamak üzere, Yargıtay emsal kararlarına göre, öncelikle yapılan ödemenin ödeme tarihi verilerine göre yeterli olup olmadığının denetlenmesi olduğunu, bilirkişi raporunda yapılan ödemenin yeterli olup olmadığının denetlenmediğini (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin E. 2016/15309 K. 2019/7039 sayılı kararı), davalı şirket tarafından, ödeme tarihinde davacıların talep edebileceği destekten yoksun kalma tazminatı eksiksiz şekilde ödenmiş olup, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, eksik inceleme ürünü bilirkişi hesap raporunu kabul etmediklerini, itirazları doğrultusunda ek rapor alınması gerektiğini, temerrüt tarihi bakımından da kararın hatalı olduğunu, davalı şirket tarafından, davacı murisin anne ve babasına, 18.04.2017 tarihli başvurularına binaen 24.04.2017 tarihinde, eşi ve çocuğuna ise, yine 18.07.2017 tarihli başvurularına binaen 08.05.2017 tarihinde ödeme yapıldığı halde, kararda, temerrüt tarihinin 30.03.2017 olduğu varsayımı ile karar verildiğini, Karayolları Trafik Kanunu’na göre, sigortacının gerek bedensel, gerekse eşyaya gelen zararları ödeme yükümlülüğünün durumunun sigortacıya ihbarından itibaren sekiz iş gününde ödenmesi gerektiği hükme bağlanmış olup, davalı şirket te ödeme konusunda kanun hükümlerine riayet etmiş olduğundan Mahkeme’nin 30.03.2017 tarihini temerrüt tarihi olarak kabul etmesinin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
4-Davalı … Turizm İnş. Tic. A. Ş. vekili istinaf dilekçesinde; Olayda davalı sürücünün %80, müteveffanın %20 oranında kusurlu bulunduğunu, kazada muris …’in sevk ve idaresinde olan aracı, mülkiyet sahibi…Turizm Şirketinden kiralayan muris …’in işvereni olan davalı … Turizm İnş. ve Tic. A.Ş.’nin, işveren sorumluluğunun takdirinin Mahkeme takdirinde olduğunun bilirkişi raporunda belirtildiğini, hükme esas alınan kusura yönelik bilirkişi kurulu raporunda, olaydan sonra mahallinde yapılan tespitlerde, olay yerinin iki yönlü olan 1414 Cadde ile bölünmüş 1408 Caddenin oluşturduğu, dört yönlü kavşak olduğu, zeminin asfalt ve kuru satıhlı, vaktin gündüz, hava ve görüşün açık bulunduğu, görüşe engel cismin bulunmadığı, yol şerit çizgilerinin ve banketin olmadığı, yörenin yerleşim yeri içi, hız sınırının 50 km/s olduğu, 2918 SK’nın ilgili maddeleri ile dosyayı inceleyip değerlendirmesi sonucu; Dosyaya delil olarak sunulan kaza anını birebir gösteren CD görüntüsü ile bu CD’ye ait Ankara Batı 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 2017/371 Esas sayılı dosyasında alınan 09/02/2018 tarihli CD İzleme Bilirkişi Raporunda belirtildiği üzere “kavşağa yaklaşırken kavşağa giriş anlarında iki aracın da HIZLARINDA AZALMA GÖRÜLMEDİĞİ’ne” dair rapor içeriği de dikkate alındığında; ölen sürücü …’in kusursuzluğu yönündeki görüşlere katılınmadığı belirtilerek, olayda davalı …’in %80, müteveffanın %20 oranında kusurlu bulundukları, kamyon sürücüsü …’ın kusursuz olduğu kanaatine varıldığının belirlendiğini, anılan raporlar üzerine davacılar vekili tarafından ıslah dilekçesi verildiği, 25.11.2019 tarihinde UYAP üzerinden ıslah dilekçesine karşı itirazlarını bildirdiklerini, ancak Mahkemece 26.11.2019 tarihli duruşmada ıslah dilekçesine itirazlarından bahsedilmediğini, itirazları göz önünde bulundurulmadan dosyanın ek rapor alınmak üzere bilirkişiye tevdiine karar verildiğini, 11.12.2019 tarihli bilirkişi ek raporunun kendilerine 18.12.2019 tarihinde tebliğ edildiğini, rapora itiraz süresi 01.01.2020 tarihinde dolacak olmasına rağmen; Mahkemece 23.12.2019 tarihinde dosya üzerinden karar verildiğini, duruşmaya mazeret sunulmuş olmasına rağmen mahkemece bu göz ardı edilerek hüküm kısmına taraf vekillerinin yüzüne karşı karar verildiğinin yazıldığını, bir kazanın 5510 sayılı Kanun uyarınca iş kazası olarak kabul edilebilmesi için, kazaya uğrayan kimsenin 5510 sayılı Kanun bakımından sigortalı sayılması, meydana gelen kazanın 5510 sayılı Kanunun bahse konu 13. maddesinde sayılan durumlardan birinde meydana gelmiş olması, kaza sonucunda bedensel (veya ruhsal) zarar ya da ölüm şeklinde bir zararın ortaya çıkması ve kaza ile ortaya çıkan zarar arasında uygun nedensellik bağının olması gerektiğini, işverenin, iş kazasının meydana gelmesi neticesinde bir tazmin borcunun doğması için: kazanın, işverenin kusurlu davranışı sonucu meydana gelmesi, bu kaza sonucunda bir zarar doğması ve yapılan iş ile kaza arasında uygun nedensellik bağının varlığı gerektiğini, bu unsurların varlığından hareketle, bir olayın iş kazası olarak nitelendirilmesinin, işverenin her durumda kazadan sorumlu tutulması sonucunu doğurmadığını, müteveffa …’in, davalı şirket bünyesinde 08.03.2017 tarihinde satış temsilcisi/plasiyer unvanı ile çalışmaya başladığını, davalı şirket tarafından…Turizm Tic. Ltd. Şti.’den kiralanmış … Kamyonetin, … …e tahsis edildiğini,…’in, davalı şirket tarafından kendisine tahsis edilen aracı kullanabilecek E sınıfı sürücü belgesine sahip olduğunu, davalı şirket tarafından, işin yürütülmesi sırasında karşı karşıya kalınabilecek riskler ve bu riskler karşısında alınması gereken önlemlere ilişkin bilgilendirmelerin müteveffa işçiye yapıldığını, işçi … tarafından imzalanmış 08.03.2017 tarihli iş sağlığı ve güvenliği taahhütnamesinin varlığının da bu hususu açıkça ispatladığını, işbu taahhütnamenin, bu kaza ile de ilişkili olması bakımından, özellikle 22. ve 23. Maddelerinde “…emniyet kemerini kullanacağım, trafikteyken kurallara uyacağım.” ve “…araç bakımı, fenni muayene, sigorta gibi işlemlerini takip edeceğim yapılacak işleri amirime derhal bildireceğim…” şeklinde olduğunu, davalı şirket tarafından 01.09.2016 tarihinde…Turizm Tic. Ltd. Şti.’den hiç kullanılmamış (sıfır km/hasarsız/yeni) olarak kiralanan … plakalı … Kamyonetin bakımlarının da yetkili serviste düzenli olarak yapıldığını, hal böyle iken söz konusu araçta kazanın meydana gelmesine sebebiyet verecek nitelikte herhangi bir teknik arızanın varlığının kaza anında söz konusu olmadığını, işçisinin gözetimine ilişkin olarak üzerine düşen tüm yükümlülükleri yerine getirmiş, iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin önlemleri almış, işçisini bu konuda uyarmış ve işçiye tahsis ettiği araçların bakımını da düzenli olarak yaptırmış olan davalı şirketin, işbu davaya konu trafik kazasında hiçbir bir kusuru bulunmadığını, aksinin kabulünün davalı şirketten, işçisi …’in her geçtiği yolu önceden kontrol etmesi, dikkatsiz ve tedbirsiz tüm sürücüleri tek tek uyarması ve bu sürücülerin işçisinin kullandığı yollardan geçmelerini engellemesi gibi insanüstü niteliklere haiz olmayan kimselerin başaramayacağı işleri beklemek anlamına geleceğini, yaşanan olayda üçüncü kişinin ağır kusurunun bulunması nedeniyle illiyet bağının kesildiğini, davalı işveren … Turizm İnş. ve Tic. A.Ş.’nin ne kusura ne de kusursuzluğa dayalı hiçbir sorumluluğu bulunmadığını, nedensellik bağının sorumluluğun temel öğesi olup, yapılan iş ile kaza arasında uygun nedensellik bağının kurulamadığı hallerde işverenin sorumluluğunun söz konusu olmayacağını, bu çerçevede, davalı şirketin davaya konu kazanın vukuu bulmasında herhangi bir kusuru olmadığını, kazanın vuku bulmasının, … ve davalı şirket arasındaki akitfen bağımsız bir 3. kişi konumunda olan davalı…’ın ağır kusuru ile meydana geldiğini, iş ile kaza arasındaki nedensellik bağı kesilmiş olup, kaza sebebiyle davalı şirketin herhangi bir sorumluluğunun olamayacağının kabulü gerektiğini, kusur sorumluluğunda nedensellik bağını kesen sebeplerden birinin 3. kişinin ağır kusuru olduğunu (YHGK, 18.03.1987 tarih ve 1986/ 9-722 E. 1987/203 K., Y. 21.HD. 06.11.2001 Tarih ve 2001/7132 E. 2001/7449 K.), kusurun işçiden ya da üçüncü bir kişiden kaynaklanması önemli olmayıp, illiyet bağının kesilmiş olmasının önemli olduğunu, dolayısıyla illiyet bağını kesen kusurun zarar gören işçi ve üçüncü kişinin ortak kusurlarıyla da kesilebilmesinin mümkün olduğunu (Y. 21.HD. 26.04.2007 Tarih ve 2006/17399 E.2007/7098 K.), tüm bu gerçeklere rağmen iyi niyetiyle hareket eden davalı şirketin, herhangi bir kusuru ve sorumluluğu kabul etmemekle birlikte, işçisi … …in yaşamını yitirdiği kaza sonrasında, 25.07.2016/2017 vadeli işveren sorumluluk sigorta poliçesi kapsamında… Sigorta Şirketinde hasar dosyası açıldığını, 22.03.2017 tarihli kaza tespit tutanağının iletildiğini, … Sigorta Şirketince tanzim edilen 25.07.2017 tarihli raporda, kaza ile yapılan iş arasındaki nedensellik bağının kesildiği ve davalı şirketin sorumluluğundan bahsedilemeyeceği sonucuna varıldığını, davalı şirketin yürütmekte olduğu iş ile …’in geçirdiği trafik kazası arasındaki nedensellik bağının, davalı…’ın asli kusurlu olarak sebebiyet verdiği kaza ile zarar gören işçinin tali kusuru neticesinde koptuğunu, oluşan kazadan sorumlu olabilmesi için işverenin kusurunun kanıtlanmış olması gerektiğini, davacı tarafından ıslah dilekçesinde talep etmiş olduğu miktarın zamanaşımına uğradığını, Karayolları Trafik Kanunu’nun 109. Maddesinde “…Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten itibaren başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar.” şeklinde yapılan düzenlemeye göre davacı tarafın dilekçesi iki yıllık zamanaşımı süresi içinde sunulmadığından, ıslah edilen miktarın reddi gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
Dava, trafik kazasından kaynaklanan ölüm nedeniyle,karşı aracın sürücüsü ve ZMMS şirketi ile desteğin işvereni aleyhine açılan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.Mahkemece verilen kararda kamu düzenine aykırılık görülmesi halinde istinaf edilmemiş olsa dahi HMK’nın 355. maddesi gereğince resen nazara alınır.
Davacıların, desteğinin iş kazası sırasında vefat ettiği ve davalı … Turizm İnş. Tic. A.Ş.’de işçi olarak çalıştığı dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Hükmü İstinaf eden davalı sigorta şirketi vekili ile davalı … Turizm İnş. Tic. A.Ş.’nin de buna ilişkin itirazları bulunmaktadır.
5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun birinci maddesi uyarınca; “İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle, işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya iş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözülmesi ile görevli olarak lüzum görülen yerlerde İş Mahkemeleri kurulur. Bu tür davalara iş mahkemelerince bakılır. İş mahkemesi kurulmamış olan yerlerdeki bu davalara o yerde görevlendirilecek mahkeme tarafından, bu kanundaki esas ve usullere göre bakılır.”
Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece kendiliğinden (re’sen) dikkate alınması zorunludur.
Somut olayda, dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerden davacılardan …’in eşi, diğer davacı…’in babası olan destek …’in kaza tarihinde davalı … Turizm İnş. Tic. A.Ş.’de, İş Kanunu hükümlerine göre çalıştığı ve kazanın görevi sırasında meydana geldiği anlaşılmaktadır. Destek ile davalı … Turizm İnş. Tic. A.Ş. arasındaki iş akdi gereği tarafların işçi-işveren sıfatında olması, davalı işverenin iş güvenliğinin sağlanması konusunda gerekli önlemleri alıp almadığı, davalı işverenin iş akdine dayalı olarak davacıların desteği olan işçisine rücu şartlarının oluşup oluşmayacağı konusundaki uyuşmazlığın çözümü iş kanunu hükümlerinin uygulanmasını gerektirmektedir. Bu anlamda, meydana gelen trafik kazası, davacılar yönünden trafik iş kazası olup uyuşmazlık iş hukukundan kaynaklanmaktadır.Diğer davalılar karşı aracın sürücüsü ve sigorta şirketi ise de, İş mahkemeleri, Asliye Ticaret Mahkemelerine göre daha özel bir mahkeme olduğundan, usul ekonomisi, ihtiyari dava arkadaşları arasında görülen davalarda, taraflardan biri hakkında verilecek hükmün diğerini de etkileyeceği dikkate alındığında davalıların tamamı hakkında davanın özel mahkemede görülüp sonuçlandırılması gerektiği anlaşılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK.nun 114/1-c maddesi gereğince görev hususunun dava şartı olması, HMK.nun 115/1 maddesi gereğince dava şartlarının yargılamanın her aşamasında mahkemece gözetilmesi gerektiğinden, mahkemece, İş mahkemesinin görevli olduğu gözetilerek HMK. 114-115 maddeleri uyarınca görev nedeniyle davanın reddine (görevsizlik) karar verilmesi gerekirken işin esasına girilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmediğinden, davalı … Sigorta A.Ş. vekili ile davalı … Turizm İnş. Tic. A.Ş. vekilinin bu hususa yönelik istinaf başvurusunun ayrı ayrı kabulüne, 6100 sayılı HMK.nın 353/1.a.3. maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, görev yönünden bir karar verilmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine, kararın kaldırılma ve gönderme sebebine göre adı geçen davalılar vekillerinin sair, davacılar vekili ile davalı… vekilinin tüm istinaf taleplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına, karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı … Sigorta A.Ş. vekili ile davalı … Turizm İnş. Tic. A.Ş. vekilinin istinaf başvurusunun ayrı ayrı KABULÜ İLE; ilk derece mahkemesi kararının HMK.nın 353/1.a.3 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, davaya bakmaya İş Mahkemesi görevli olduğundan, görev konusunda karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, kararın kaldırılma ve gönderme sebebine göre adı geçen davalılar vekillerinin sair, davacılar vekili ile davalı… vekilinin tüm istinaf taleplerinin şimdilik incelenmesine YER OLMADIĞINA,
2- İstinaf başvurma harcı dışında, istinaf yoluna başvuran taraflarca peşin olarak yatırılan istinaf karar harçlarının istek halinde yatıran taraflara iadesine,
3-İstinaf isteminde bulunan davacılar ve davalılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda ayrı ayrı dikkate alınmasına,
4-Davalı … Turizm İnş. Tic. A.Ş. ve davalı… tarafından yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısımların, ilgili davalılara iadesine,
5-Karar tebliği, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu HMK’nun 353/1.a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 20.10.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan
Üye
Üye
Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.