Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2020/633 E. 2022/2196 K. 18.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2020/633 – 2022/2196
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/633
KARAR NO : 2022/2196

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/01/2020
NUMARASI : 2015/19 Esas 2020/13 Karar

DAVACILAR :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :
MÜTEVEFFA :

DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ : 18/11/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 30/11/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı … Sigorta A.Ş. vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacılar vekili dava dilekçesinde; davacıların eş ve babası olan …’in 30/09/2014 tarihinde sevk ve idaresindeki araç ile dava dışı iki aracın daha karıştığı trafik kazası sonucu vefat ettiğini, desteğin yönetimindeki aracın davalıya trafik sigortalı olduğunu, murislerinin vefatı ile eş ve çocukları olan davacıların destekten yoksun kaldıklarını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik davacı … için 1.200,00TL, diğer davacılar için 200,00’er TL olmak üzere toplam 2.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının temerrüt tarihinden işleyecek avans faiziyle birlikte tahsilini talep etmiş; 24/06/2019 tarihli dilekçesi ile talep sonucunu ıslah ederek; davacı … için 116.389,39 TL, davacı … için 16.253,21-TL, davacı … için 22.707,19-TL, davacı … için 38.603,70-TL, davacı … için 42.572,25-TL destekten yoksun kalma tazminatının dava tarihinden işleyecek avans faiziyle davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı sigorta şirketi vekili cevap dilekçesinde; dava konusu kazanın meydana gelmesinde davacıların desteği …’ın tam kusurlu olması nedeniyle davacıların tazminat talep haklarının olmadığını, davacılara SGK tarafından rücuya tabi gelir bağlanıp bağlanmadığının araştırılması gerektiğini, davalı temerrüde düşürülmediğinden ancak dava tarihinden yasal faiz talep edilebileceğini savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Yerel mahkemece, iddia, savunma, toplanan deliler, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre; davacıların eş ve babası olan …’in 30/09/2014 tarihinde meydana gelen kazada vefat ettiği, davacıların eş ve babalarının ölümü ile desteğinden yoksun kaldıkları, kaza tarihi itibariyle somut olaya 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren ZMMS Genel şartlarını uygulama olanağı bulunmadığı, Yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre davacıların ölenin salt mirasçısı sıfatıyla değil destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatıyla dava açtıkları, ölüm nedeniyle doğrudan davacılar üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki kusurun davacılara yansıtılamayacağı, bu nedenle davalı sigorta şirketinin poliçe limiti ile bağlı olmak üzere davacıların destek zararından sorumlu olduğu, her ne kadar mahkemece alınan 25/03/2019 tarihli bilirkişi raporunda kusur dikkate alınarak hesaplama yapılmışsa da kusur indirimsiz olarak bilirkişi raporunda tespit edilen tazminat tutarı yönünden yapılan garamaten paylaştırmada da aynı sonuca ulaşıldığı, polis memuru olan …’in vefatı nedeniyle 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun ve bu Kanuna dayalı olarak çıkarılan Yönetmelik gereğince kanuni mirasçılarına 78.930,00-TL nakdi tazminat ödendiğinin anlaşıldığı; 2330 sayılı Kanun’un 3/c maddesine göre nakdi tazminatın kanuni mirasçılarına intikali halinde ölüm tarihinde sağ olan anne ve babasının her birine ayrı ayrı olmak üzere % 15 tutarındaki kısmı verildikten sonra kalan kısmının diğer mirasçılarına ödeneceği, diğer hallerde miras hükümlerinin uygulanacağı, ancak anne ve babaya verilen tazminatın çocukların her birine ödenen tazminattan fazla olmayacağı, aynı yasanın 6. maddesinde bu kanun hükümlerine göre ödenecek nakdi tazminatın uğranılan maddi ve manevi zararın karşılığı olduğu hususlarının düzenlendiği, ödenen nakdi tazminatın hangi miktarının maddi hangi miktarının manevi tazminata yönelik olduğuna dair bir ayrım yapılmadığından nakdi tazminat ödemesinin takdiren %50’sinin maddi, %50’sinin manevi tazminata karşılık yapıldığının kabulü gerektiği, 25/03/2019 tarihli raporda nakdi tazminatlar dikkate alınmadan hesaplama yapıldığından açıklanan hususlar dikkate alınarak mahkemece yapılan hesaplama ile 78.930,00-TL’nin %15’nin müteveffanın ölüm tarihinde sağ kalan babasına ödendiği, (dava dışı babaya ödenen 11.839,50-TL olup çocuklara ödenen 12.579,47-TL’den fazla değildir.) bakiye 67.090,50-TL’nin miras payları oranında davacılara (davacı … için 16.772,62-TL, davacı çocukların her biri için 12.579,47-TL) ödendiği, davacılara ödenen miktarın %50 sinin maddi tazminata ilişkin olduğu (davacı … için 8.386,31-TL, davacı çocukların her biri için 6.289,73-TL) hususlarının tespit edildiği, anılan miktarların davacılar için hesaplanan tazminat miktarının düşülmesi gerektiği buna göre yapılan hesaplamaya göre davacı …’nin 108.003,08-TL, davacı …’nin 36.282,52-TL, davacı …’un 32.313,97-TL, davacı …’nın 16.417,46-TL, davacı …’ın 9.963,48-TL destekten yoksun kalma tazminatını, dava tarihinden, sigortalı aracın ticari olmaması nedeniyle yasal faiziyle tahsilini talep edebileceği anlaşıldığından davanın kısmen kabulü ile; davacı … … için 108.003,08-TL, davacı … … için 36.282,52-TL, davacı … … için, 32.313,97-TL, davacı … … için, 16.417,46-TL, davacı … … için, 9.963,48-TL, olmak üzere toplam 202.980,51-TL destekten yoksun kalma tazminatının dava tarihi olan 09/01/2015 tarihinden işleyecek yasal faizi ile tahsili ile belirtilen oranlarda davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş; hükme karşı davalı sigorta şirketi vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı … Sigorta A.Ş. vekili istinaf dilekçesinde; sorumluluğun poliçe teminatı ve sigortalı araç sürücülerinin kusuru oranı ile sınırlı olup, bedeni zarar halinde maddi tazminat taleplerinin şahıs başına geçerli olan teminat limiti ile sınırlı olduğunu, Davada ispat külfetinin davacılarda bulunduğunu, müteveffanın, davacılara “destek” olduğu hususunun ispatlanması gerektiğini, davacı eş … …’in bu tazminata ihtiyacı bulunmadığını, müteveffanın eşi … …’in üzerine kayıtlı 2 adet gayrimenkul bulunduğunu, çalışmaya engel bir durumunun da söz konusu olmadığını, bu nedenle müteveffanın desteğine ihtiyaç duymadığını, HMK’nın 190. maddesi gereğince destekten yoksun kalma tazminatı talep edenlerin, müteveffanın kendilerine destek olduğunu ispat etmekle mükellef olduğunu (Yargıtay 21. Hukuk Dairesi’nin 2003/7075 Esas, 2003/6974 Karar. sayılı ve 16.09.2003 tarihli kararı),
Davacılardan müteveffanın anne babası açısından destekten yoksun kalma taleplerinin reddine karar verilmesi gerektiğini, Yargıtay’ın yerleşik kararları gereğince; müteveffa çocuğun annesine gelir bağlanması için anılan kişilerin geçimlerinin çocuk tarafından sağlandığının kanıtlanması gerektiğini, bu hususların değerlendirilmesi yapılırken aynı zamanda davacıların ekonomik gelir araştırmasının da yapılarak somut veriler çerçevesinde müteveffanın müstakbel desteğine ihtiyaçlarının bulunup bulunmadığının tespiti gerektiğini (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2012/9422 Esas – 2013/6530 Karar Sayılı kararı),
Kabul anlamına gelmemekle birlikte bilirkişi hesap raporunda davacılar lehine tazminat hesaplanırken teknik faiz 1.8 alınması lazım gelmekte iken %0 kabul edilerek hesaplama yapıldığını,
Müteveffa … kaza sırasında kask dizlik vb. koruyucu ekipmanları takmadığından ve kazanın meydana gelmesinde, zararın artmasında etkisi göz önüne alındığında hesaplanacak olan tazminattan TBK’nın 52. maddesi gereğince müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini, müteveffa kazaya karışan … motosiklette sürücü olarak bulunmakta olup, kaza sırasında motosiklet yolculuğu esnasında kask, dizlik vb. hiçbir koruyucu tertibatı kullanmadığını, müteveffa kaza sırasında kask dizlik vb. koruyucu ekipmanları takıyor olsa idi yaralanmanın bu boyutlara varmayacağını, bir nevi yaralanmasına kendi kusuru ile sebebiyet verdiğini,
Zararın tespiti için; davacı tarafından elde edilen kazanımların belirlenmesi ve bu kazanımların belirlenecek tazminattan indirilmesi gerektiğini, 5510 sayılı yasanın “Ölüm Sigortasından Sağlanan Haklar ve Yararlanma Şartları” başlıklı 32. maddesinde; hak sahiplerine ölüm halinde talep edebilecekleri ödeneklerin belirtildiğini, anılan madde uyarınca davacıların herhangi bir ödeme alıp almadığının tespiti, yapılmış bulunan ödeme var ise hükmedilecek olası bir tazminattan tenzil edileceğini, kurum tarafından davacılara gelir bağlanmamış olması ihtimalinde ise, bu durum gerçek zararın belirlenmesini doğrudan etkileyeceğinden, davacılara SGK’ya (veya ilgili kuruma) dava açması için önel verilmesi gerektiğini, dava konusu trafik kazası ile ilgili açılmış bulunan bir ceza davası var ise, bu davanın da bekletici mesele yapılması gerektiğini,
Hesaplama oldukça fazla teknik bilgi gerektirdiğinden, hesaplamaların aktüerler siciline kayıtlı aktüerlere yaptırılması, bu konuda uzman olmayan hukukçulara görev tevzi edilmemesi gerektiğini,
Kusur oranlarının tespiti için Karayolları Genel Müdürlüğü Fen Heyeti’nden seçilecek kusur konusunda uzman bilirkişi heyetinden rapor alınmasının zorunluluk arz ettiğini, mevcut kusur raporlarının fahiş bir şekilde çeliştiğini, davalı şirketin sigortalısının kusuru ile 3. kişilere verdiği zararı, yine poliçe teminat limiti ile sınırlı olmak üzere tazmin etmekle mükellef olduğu da göz önüne alındığında, Karayolları Genel Müdürlüğü Fen Heyeti’nden Seçilecek kusur konusunda uzman bilirkişilerce kusur durumu tespiti yapılmasının hukuki bir zorunluluk olduğunu (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2011/7022 Esas – 2011/8043 Karar sayılı ve 22.09.2011 tarihli kararı),
Uyuşmazlık konusu kaza CMK kapsamında uzlaşmaya tabi bir suç olup, dosyanın savcılık aşamasında uzlaştırmacıya gönderilmiş olma ihtimali bulunduğunu, Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 253. maddesinin 19. fıkrasında uzlaşma sürecinde anlaşılması durumunda tazminat davası açılamayacağının, açılmış olsa bile feragat edileceğinin düzenlendiğini, uzlaşma sağlanması durumunda tazminat davası açma hakkı sona erdiğinden savcılık dosyası kapsamında uzlaşma sağlanıp sağlanmadığının tespiti için kazaya ilişkin soruşturma ve kovuşturma dosyasının celbi gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
Davalı … Sigorta A.Ş. vekilinin istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
Davalı sigorta şirketi destek yönetimindeki resmi aracın ZMSS şirketi olup, poliçe 05.12.2013/2014 vadelidir. Davaya konu kazanın 30.09.2014 tarihinde meydana geldiği, poliçe tanzim tarihi ve kaza tarihi dikkate alındığında iş bu davada daha sonra yürürlüğe giren 01.06.2015 tarihli ZMSS Genel şartlarının uygulanması mümkün değildir. Kaldı ki yerleşik Yargıtay uygulamaları ile ZMSS genel şartlarının yürürlüğünden sonra dahi tazminat hesabında TRH 2010 yaşam tablosu ile Progresif rant yönteminin uygulanması gerekmekte olup, 1.8 teknik faizin uygulanma imkanı bulunmamaktadır.
Yerleşik Yargıtay içtihatları gereğince davacıların ölenin salt mirasçısı sıfatıyla değil destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatıyla dava açtıkları, ölüm nedeniyle doğrudan davacılar üzerinde destekten yoksunluk zararının oluştuğu, bu nedenle davalı sigorta şirketinin poliçe limiti ile bağlı olmak üzere davacıların destek zararından sorumlu olduğunun kabulünde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davacılar müteveffanın eş ve çocukları olduğundan, destekten yoksun kalma şartları somut olayda davacılar lehine oluşmuştur. Davacı eş üzerine taşınmaz kaydı bulunmasının destek tazminatı talebine engel oluşturmaması, desteğin anne babasının davanın tarafı olmaması, desteğin annesinin kendisinden önce vefat ettiği, sağ olan babaya yerleşik Yargıtay uygulamaları gereği destek payı ayrıldığı anlaşılmıştır.
Kusura ilişkin bilirkişi raporunun kazanın oluş şekline, dosya kapsamına uygun ve denetime elverişli bulunması, Cumhuriyet Savcılığında İstanbul ATK Trafik ihtisas Dairesinden alınan kusur raporu ile tanık beyanının da irdelenip değerlendirilmesi, plakası alınamayan dava dışı 3. kişi yönetimindeki aracın sağ şeritten sola ani ve kontrolsüz şekilde destek yönetimindeki aracın önüne manevra yaptığı, desteğin bu araçla çarpışmamak için sola manevra ile önünde kırmızı ışıkta durmakta olan özel aracın arkasına çarptığı anlaşıldığından, izafe edilen kusur oranının kabulünde usulsüzlük görülmemiştir. Kaldı ki ölüm nedeniyle doğrudan davacılar üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki kusurun davacılara yansıtılamayacağı gözetilmeden, hükme esas alınan aktüer bilirkişi raporunda dahi desteğe izafe edilen kusur oranında tazminat hesabı yapıldığı anlaşılmıştır. Yine mahkemece ilgili yasa, yönetmelik hükümleri gereğince yöntemine uygun şekilde yapılan hesaplama sonucu 2330 sayılı yasa gereği davacılara ve dava dışı babaya ödendiği belirlenen maddi tazminatın ½ nin, davacılar yönünden hesaplanan tazminattan mahsubu gerekirken, davalı sigorta şirketinin sorumlu bulunduğu poliçe teminatından garame hesabı yapılarak her bir davacıya poliçe teminatı ile sınırlı olmak üzere ödenmesi gereken tazminatlardan mahsup edilmesi doğru değil ise de, davacı tarafın istinaf talebi olmaması, bu durumun istinafa gelen davalı lehine olması sebebiyle usulü kazanılmış haklar gözetilerek bu hususa girilememiştir.
SGK tarafından davacılara rücuya tabi ödeme yapılmadığının anlaşılması, davalı vekilinin hükme esas alınan 25.03.2019 tarihli aktüer bilirkişi raporuna süresi geçtikten sonra 1.8 oranında teknik faiz uygulanarak tazminat hesabı yapılması gerektiğine ilişkin itirazı dışında yargılama aşmasında herhangi bir itirazının bulunmaması, yargılama aşamasında ileri sürülmeyen hususların istinaf sebebi yapılamaması ve mahkemenin gerekçesine göre davalı sigorta şirketi vekilinin yerinde görülmeyen istinaf taleplerinin HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince (HMK.nın 355 maddesine göre istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucu) esastan reddine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davalı … Sigorta Aş. vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı … Sigorta Aş.den alınması gereken 13.865,60-TL nispi istinaf karar harcından, peşin alınan 54.40-TL maktu, 3.412,00-TL nispi harcın mahsubu ile bakiye 10.399,20-TL harcın davalı sigorta şirketinden tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf başvurma harcı peşin alındığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
4-İstinaf talebinde bulunan davalı sigorta şirketi tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı sigorta şirketi tarafından yatırılan 200.00-TL gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde davalıya iadesine,
6-Kararın taraflara usulüne uygun şekilde tebliğine,
Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu HMK’nın 361/1 maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süresi içinde temyizi kabil olmak üzere oy birliği ile 18.11.2022 tarihinde karar verildi.

Başkan
Üye
Üye
Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.