Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2020/589 E. 2022/1951 K. 29.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/589
KARAR NO : 2022/1951

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/02/2020
NUMARASI : 2016/659 Esas 2020/108 Karar

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :

DAVANIN KONUSU : Trafik Kazası Nedeniyle Maddi Tazminat
KARAR TARİHİ : 29/09/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 26/10/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı … AŞ. vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde: 26.03.2016 tarihinde davalı … şirketine ZMMS poliçesi ile sigortalı bulunan, … sevk ve idaresindeki aracın, davacının eşine çarpması sonucu …’in vefat ettiğini, aracın sürücüsünün kazanın meydana gelmesinde tam kusurlu olduğunu, müteveffanın sağlığında Kahramanmaraş ilinde emlak danışmanlığı ve müteahhitlik yaptığını, davalı … şirketinin müteveffanın vefatından önce maluliyet zararlarını (yol, barınma, ulaşım, ilaç, gıda harcaması, bakıcı gideri gibi SGK’ca karşılanmayan giderler vb.) karşılaması gerektiğini, vefat tarihinden sonra ise destekten yoksun kalma zararının oluştuğunu, ödeme talebinin davalı … şirketine 03.05.2016 tarihinde ulaştığını, ancak bu zamana kadar herhangi bir yanıt verilmediğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 31.000,00.-TL’nin olay tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte tahsilini talep etmiş; 01.10.2019 tarihli bedel artırım dilekçesi ile dava dilekçesinde talep ettikleri 31.000,00TL’nın 30.950,00TL’sının destek tazminatına, 50,00TL’sının SGK tarafından karşılanmayan zararlara ilişkin olduğunu, destek tazminatı taleplerini 107.852,10TL daha artırarak toplam 138.802,10TL’ye yükselttiklerini belirterek bu tazminatın 16.05.2016 temerrüt tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı … AŞ. vekili cevap dilekçesinde; Davacının kendilerine eksik evrak ile başvuru yaptığını, kazaya karışan aracın ZMMS (Trafik) poliçesi ile davalı şirkete sigortalı bulunduğunu, kusur durumunu kabul etmediklerini, davacıya ödenecek tazminat tutarı belirlenirken davacının yaşı, sigortalının kusuru gibi bilgilerin toplanmasının ardından davacının hak etmiş olduğu bir tazminat varsa bunun asgari ücretten hesaplanması gerektiğini, kaza tarihinden itibaren faiz talep edilemeyeceğini, dava konusu olay haksız fiilden kaynaklandığından ticari faize de hükmedilmemesi gerektiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Yerel mahkemece, dosya içerisinde yer alan kusur bilirkişisi ve ATK Trafik İhtisas dairesi tarafından tanzim edilen rapor içeriğinde belirtildiği üzere, müteveffanın kazanın gerçekleşmesinde %75 oranında asli kusuru bulunduğu, dosya kapsamına uygun olmakla hükmün tesisinde esas alınan aktüer bilirkişi raporu içeriğine göre, davacı yönünden 138.802,10 TL destekten yoksun kalma zararı hesaplandığı, buna göre davalı … şirketinin davacının belirlenen zararını karşılamakla sorumlu olduğu, davacı tarafından davalıya yapılan müracaatın 03.05.2016 tarihinde tebliğ edilmiş olduğu, bu tarihe 8 iş günü ilave edilmesi neticesinde 16.05.2016 tarihi itibariyle davalının temerrüde düşmüş sayıldığı, kazaya neden olan aracın hususi nitelikte olduğu anlaşılmakla, temerrüt faizinin yasal faiz olarak belirlenmesi gerektiği kanaatine varılarak, davanın kabulü ile 138.802,10 TL destekten yoksun kalma tazminatının 16/05/2016 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmiş; hükme karşı davalı … şirketi vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf dilekçesinde; Mahkeme tarafından kusur yönünden alınan raporlarda sigortalı aracın %25 kusurlu olduğu sabit iken, bilirkişi raporunun %75 kusur oranı üzerinden tazminat hesaplamasının hatalı olduğunu, dosyada mevcut Adli Trafik Bilirkişisi tarafından tanzim edilen 29.01.2018 tarihli rapor ile 01.08.2019 tarihli Adli Tıp Raporunda; kazanın oluşumunda davalı … şirketine sigortalı bulunan araç sürücüsü …’ın %25 oranında, müteveffa yaya …’in ise %75 oranında kusurlu olduğunun belirtildiğini, sigortalı aracın %25 kusurlu olduğu tespit edilmişken, bilirkişi tarafından hazırlanan hesap raporunda sigortalı araç sürücüsü %75 kusurluymuş gibi tazminat hesaplandığını, mahkemenin bu hususu dikkate almadan hatalı bilirkişi raporu üzerinden hüküm kurduğunu, haksız ve fahiş kusur oranı ile karar verildiğini, davalı şirketten ancak K.T.K 98. ve 99. maddeleri uyarınca, gerekli tüm belgelerle birlikte yapılan müracaattan 8 işgünü sonrasından itibaren, böyle bir müracaat bulunmadığı takdirde ise, ancak dava tarihinden itibaren faiz talep edilebileceğini, Dava öncesi davalı şirkete eksik evrak ile müracaat edildiğini, bu durumun başvuru şartının yerine getirilmediğinin ispatı olduğunu, Davayı kabul anlamına gelmemek üzere, davalı şirketin yalnızca dava tarihinden itibaren faizden sorumlu olabileceğini, temerrüt tarihinden itibaren faiz yönünden hüküm kurulmasının hatalı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
HMK’nun 355. maddesi gereğince İstinaf edenin sıfatı gözetilerek ve istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda; Dava trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
1-Mahkemece hükme esas alınan aktüer bilirkişi raporunda TRH 2010 yaşam tablosu ve 1.8 teknik faiz yöntemine göre tazminat hesabı yapılmıştır. Karara karşı davalı vekili istinaf isteminde bulunmuştur. Tarafların bilirkişi raporunda kullanılan yaşam tablosuna ve tatbik edilen esaslara açık itirazları olmasa dahi TBK 51. maddesi uyarınca tazminatın kapsamının hâkim tarafından belirlenmesi gerekir. Gerçek zarar miktarı, hak sahibinin olay tarihindeki bakiye ömrü esas alınarak aktif ve pasif dönemde elde edeceği kazançlar toplamından oluşmaktadır. Gerçek zarar hesabı, özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Hak sahiplerinin bakiye ömürleri önceki yıllarda Fransa’dan alınan 1931 tarihli “PMF” cetvellerine göre saptanmakta iken, Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, BNB Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışmaları ile “TRH 2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmış olup, Sosyal Güvenlik Kurumunca’da ilk peşin sermaye değerinin hesaplanmasında anılan tabloların uygulanmasına geçilmiştir. Gerek diğer kurumlar ile Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve gerekse bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içerdiği de göz önüne alınarak, ülkemizce de tazminat hesaplamalarında TRH 2010 Tablosu’na göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesinin, güncel verilere ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olacağına Yargıtay 17.Hukuk Dairesi’nce de karar verilmekle görüş değişikliğine gidilmiştir. (Yargıtay 17.HD 22/12/2020 tarih, 2019/5206 E. – 2020/8874 K. sayılı ilamı, 14/01/2021 tarih 2020/2598 E. – 2021/34 K. sayılı ilamı)
Öte yandan Anayasa Mahkemesi’nin 17/07/2020 tarih 2019/40-2020/40 sayılı kararı ile; KTK’nın 90. maddesindeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir” bölümündeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmekle; zarar hesaplanmasında ZMMS Genel Şartları ekindeki cetvellerin kullanılması mümkün olmadığından ve annüite formülüne göre devre başı ödemeli belirli süreli rant esası (%1, 8 teknik faiz) bu cetvellerle getirildiğinden, artık uygulanması mümkün değildir. Anılan nedenlerle tazminat hesaplamasında destek ile davacı ve dava dışı hak sahiplerinin bakiye ömür süresinin yine TRH 2010 Tablosu’na göre belirlenmesi, desteğin bilinen dönem sonrası muhtemel gelirinin her yıl için % 10 artırılıp, % 10 iskonto edilmesi ile belirlenecek peşin değeri esas alınıp işleyecek aktif ve pasif dönem tazminat hesabı yapılması gerekmektedir. Ancak bu hesaplanma yapılırken karara karşı sadece davalı … şirketinin istinaf talebinde bulunduğu ve davalı lehine bu sebeple oluşan usulü kazanılmış hakların dikkate alınması, daha önce hükmedilen tazminattan daha fazlasına hükmedilmemesi gerektiğinin göz önünde tutulması ve yeniden alınacak aktüer bilirkişi raporunda, yine usulü kazanılmış hak gereği bilinen dönemin mahkemece hükme esas alınan 29.01.2019 tarihinde sonlandırılarak tazminat hesabı yapılması gerekmektedir.
2-Mahkemece tarafların olaydaki kusur durumunun tespiti hususunda alınan ve dosyada mevcut 30.01.2018 tarihli bilirkişi raporu ile davacı tarafın itirazı üzerine alınan 29.01.2019 tarihli bilirkişi ek raporu ve Ankara ATK trafik ihtisas dairesinden alınan 01.08.2019 tarihli raporda, kazanın meydana gelmesinde desteğin ilk geçiş hakkını davalıya sigortalı araca vermemesi nedeniyle asli ve %75 oranında, davalıya sigortalı araç sürücüsü …’ın yerleşim yerinde, gece vakti dikkatli ve tedbirli seyretmemesi ve aracının hızını azaltmaması nedeniyle tali ve %25 oranında kusurlu olduğu belirtilmiştir. ZMMS poliçesinin düzenlenme tarihi ve kaza tarihi itibariyle destekten yoksun kalan hak sahibinin, destek şahsının kusuruna denk gelen tazminat talepleri teminat kapsamında olmadığından, davacı sağ eş yönünden tazminat hesabının sigortalı araç sürücüsüne izafe edilen %25 kusur oranına göre hesaplanması gerekirken, hükme esas alınan aktüer bilirkişi raporunda tam tersine olacak şekilde desteğe verilen %75 kusura isabet edecek şekilde hesaplanması doğru olmadığı gibi, yerleşik Yargıtay uygulamalarına göre davacı sağ eş için aktüer bilirkişi raporunun düzenlendiği tarih itibari ile AYİM tablosuna göre yeniden evlenme ihtimalinin belirlenmesi gerekirken, hükme esas alınan raporda davacının olay tarihindeki yaşına göre yeniden evlenme ihtimali oranının belirlenmesi ve bu şekilde belirleme yapıldığı halde kabule göre de, desteğin ölüm tarihi olan 04.04.2016 tarihinden bilinen (işleyecek) dönem sonu olan 31.12.2019 tarihine kadar hesaplanan toplam 17.886,79TL destek tazminatından, davacı eş için yeniden evlenme indirimi yapılmaması da doğru görülmemiştir. Hükme elverişli olmayan aktüer bilirkişi raporuna göre karar verilemez.
Kabule göre de; HMK’nın 26. Maddesi gereğince hakim, tarafların talebi ile bağlı olup, ondan fazlasına yada başka bir şeye karar veremez. Aynı kanunun 297. Maddesinde hükmün kapsamı düzenlenmiş olup, 297/c bendinde hakimin hükümde “tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri.” göstermesi gerektiği belirtilmiş, 297/2. Maddesinde “hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” şeklinde düzenleme getirilmiştir.
Somut olayda davaya konu trafik kazası 26.03.2016 tarihinde meydana gelmiş, davacının eşi olan destek … 04.04.2016 tarihinde vefat etmiştir. Davacı vekili dava dilekçesinde destek için kaza tarihinden vefat ettiği tarihe kadar yapılan ve SGK tarafından karşılanmayan zararlar ve destek tazminatı olarak toplam 31.000,00TL tazminatın davalıdan tahsilini talep etmiş, 01.10.2019 tarihli artırım dilekçesinde dava dilekçesinde talep ettikleri 31.000,00TL’nın 30.950,00TL’sının destek tazminatına, 50,00TL’sının SGK tarafından karşılanmayan zararlara ilişkin olduğunu, destek tazminatı taleplerini 107.852,10TL daha artırarak toplam 138.802,10TL’ye yükselttiklerini belirtmiştir. Mahkemece davanın kabulü ile 138.802,10TL destek tazminatının temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş, ancak dava dilekçesinde ve bedel artırım dilekçesinde talep edilen 50,00TL SGK tarafından karşılanmayan zarar konusunda herhangi bir hüküm kurulmadığı anlaşılmıştır. Hakimin her talep hakkında olumlu yada olumsuz bir karar vermesi gerektiğinden mahkemece SGK tarafından karşılanmayan zarar yönünden herhangi bir karar vermemesi de doğru değildir.
Bu durumda mahkemece yapılması gereken, destek, davacı eş ve dava dışı hak sahipleri yönünden TRH 2010 yaşam tablosuna göre muhtemel bakiye yaşam süresinin belirlenmesi, bilinmeyen / işleyecek devre hesabı yapılırken, bilinen son gelirin her yıl için % 10 artırılıp, % 10 iskonto edilerek progresif rant yönteminin kullanılması (bilinen/işlemiş dönem hükme esas alınan 29.01.2019 tarihli bilirkişi raporundaki gibi 31.12.2019 tarihinde sonlandırılmak suretiyle) ve davacı eş yönünden talep edebileceği destek tazminatının (davalı taraf yararına oluşan usulü kazanılmış haklar gözetilerek) hesaplanması, davacı eş için evlilik indiriminin rapor tarihi itibariyle belirlenmesi (Yargıtay uygulamaları gereği gerçek durum ortada iken varsayıma dayalı tazminat hesabı yapılamayacağından), raporun düzenlendiği tarihten, işlemiş dönem sonuna kadar hesaplanan tazminat ile işleyecek dönemler için hesaplanan tüm tazminatlardan evlilik indirimi yapılması (davalı lehine oluşan usulü kazanılmış haklar gözetilerek), davalıya sigortalı araç sürücüsüne izafe edilen %25 kusur oranına isabet eden destek tazminatının bulunması konusunda gerekçeli, açıklamalı ve denetime elverişli uzman bir başka aktüer bilirkişiden rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, Yargıtay uygulamaları ile kabul edilen yönteme uygun olmayan bilirkişi raporundaki hesaplamaya göre hüküm kurulmuş olması doğru görülmediği gibi, davacının SGK tarafından karşılanmayan zarara yönelik talebi ile ilgili olumlu yada olumsuz bir karar verilmemesi de doğru olmadığından davalı … şirketi vekilinin bu hususlara ilişkin istinaf taleplerinin kabulü ile HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca yerel mahkeme kararının kaldırılmasına (HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleri ile bağlı kalınarak yapılan inceleme sonunda) ve davanın yeniden görülüp sonucuna göre karar verilmesi için ilk derece mahkemesine gönderilmesine, kararın kaldırılma sebebine göre istinaf talebinde bulunan davalı vekilinin sair istinaf taleplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Yukarıda 1 ve 2 nolu bentlerde açıklanan nedenlerle davalı … AŞ vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile; Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 11.02.2020 tarihli, 2016/659 Esas-2020/108 Karar sayılı kararının HMK.nın 353/1.a.6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, davanın yeniden görülüp sonucuna göre karar verilmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine, kararın kaldırılma sebebine göre davalı … şirketi vekilinin sair istinaf taleplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
2-İstinaf yoluna başvuran davalı … şirketi tarafından yatırılan 2370.37TL nispi istinaf karar harcının istek halinde davalı tarafa iadesine,
3-Davalı … şirketi tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesi tarafından yeniden yapılacak yargılamada dikkate alınmasına,
4-Ankara 9. İcra Müdürlüğünün 2020/2369 esasına yatırılan 255.000,00 TL teminat mektubunun yatıran tarafa iadesine,
5-Karar tebliği ve harç iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu HMK’nun 353/1.a. maddesi gereğince KESİN olmak üzere 29.09.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.