Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2020/561 E. 2022/1950 K. 29.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/561
KARAR NO : 2022/1950

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/12/2019
NUMARASI : 2017/815 Esas 2019/1092 Karar

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :

DAVANIN KONUSU : Tazminat

KARAR TARİHİ : 29/09/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 21/10/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili ile davalı …. vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde; 28/08/2017 tarihinde davalıya ZMMS poliçesi ile sigortalı aracın gerçekleştirdiği tek taraflı trafik kazasında araçta yolcu konumunda bulunan davacının yaralandığını ve malul kaldığını, davalı … şirketine 02/10/2017 tarihinde başvuru yapıldığı halde davacı zararının karşılanmadığını belirterek ve fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak şimdilik işgücü kaybı nedeniyle 1.000,00 TL ve SGK’ca karşılanmayan tedavi masrafları için 1.000,00 TL olmak üzere toplam 2.000,00 TL’nin başvuru tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş; 30/04/2018 tarihli talep açıklama dilekçesiyle; dava dilekçesinde işgücü kaybı nedeniyle talep ettikleri 1.000,00-TL’nin 500,00-TL’sinin geçici ve 500,00-TL’sinin sürekli iş göremezlik tazminatına ilişkin olduğunu belirtmiş; 03/10/2019 tarihli bedel artırım dilekçesiyle; 500,00-TL geçici iş göremezlik tazminatı talebini 5.167,72-TL’ye, 500,00-TL daimi iş göremezlik tazminatı talebini 11.815,33-TL’ye, tedavi gideri olarak istenen 1.000,00-TL’yi ise 3.072,00-TL’ye yükseltmiş; 12/11/2019 tarihli ıslah dilekçesiyle; tedavi giderleri talebini 5.455,98-TL daha artırarak 8.527,98TL olarak ıslah ettiğini belirtmiştir.
Davalı … şirketi vekili cevap dilekçesinde; aracın 05/09/2016-2017 tarihlerini kapsar şekilde davalı şirket nezdinde ZMMS poliçesi ile sigortalı olduğunu, davadan önce usulüne uygun başvuruda bulunulmadığını, sigorta şirketinin sigortalının kusuru oranında sorumlu olduğunu, olayda hatır taşıması bulunduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Yerel mahkemece davanın, ZMMS poliçesinde teminat altına alınan cismani zarar ve tedavi gideri tazminatı istemine ilişkin olduğu, aracın davalı şirket nezdinde 05/09/2016-2017 tarihleri arasında ZMMS poliçesiyle sigortalı olduğu, ölüm ve sakatlık tazminatı limitinin 310.000,00 TL olduğu ve davacının 02/10/2017 tarihinde davalıya başvuru yaptığı, Konya Cumhuriyet Başsavcılığı’nın tahkikat evrakları incelendiğinde; tek taraflı kaza olduğu ve davacının araç içerisinde yolcu konumunda bulunduğu görülmekle kusur raporu alınmasına gerek olmadığı, evraklarda davacının araç sürücüsünün yakın akrabası olduğu anlaşılmakla hatır taşımasının bulunmadığı, davacıya söz konusu kazadan dolayı SGK tarafından rücua tabi herhangi bir ödemenin yapılmadığı, Emniyet vasıtasıyla yapılan araştırmada davacının ev hanımı olduğunun tespit edildiği, AÜTF hastanesinden alınan 10/09/2019 tarihli raporda; davacının yaralanmasından dolayı % 4 oranında kalıcı iş göremezliğinin bulunduğu ve 4 ay geçici olarak iş ve gücünden geri kaldığının belirlendiği, aktüer bilirkişisinden alınan 28/05/2019 tarihli raporda; kalıcı iş görmezlik zararının 11.815,33 TL ve geçici iş görmezlik zararının 5.167,72 TL olarak hesaplandığı, davacının SGK’nın karşılamadığı tedavi giderleri talebi yönünden doktor bilirkişiden alınan raporda; kaza tarihinden rapor tarihine kadar ki tüm giderler nazara alınarak toplam 8.527,98 TL hesap edilmiş ise de, dava tarihinden sonra yapılanların bu davanın konusu edilemeyeceği nazara alınarak, dava tarihine kadar yapılan masraflar toplamının 5.139,75 TL olduğunun tespit edildiği, tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; 28/08/2019 tarihinde davalı … şirketine ZMMS poliçeli aracın tek taraflı olarak gerçekleştirdiği kazada, araç içerisinde yolcu konumunda bulunan davacının yaralandığı, bu yaralanma sonucu % 4 oranında kalıcı maluliyetinin oluştuğu ve 4 ay süreyle iş ve gücünden geri kaldığı ve ayrıca SGK tarafından karşılanmayan tedavi için yaptığı giderler nedeniyle zarara uğradığı, bilirkişice hesap edilen 11.815,33 TL kalıcı iş gücü zararı ile 5.167,72 TL geçici iş gücü zararı ve 5.139,75 TL tedavi gideri zararlarını davalı … şirketinden poliçe kapsamında talep edebileceği, yine sigorta şirketine usulüne uygun olarak başvurduğu ve 13/10/2017 tarihinde temerrüdün gerçekleştiği anlaşılmakla, davacının davasının kısmen kabulü ile; 5.167,72 TL geçici, 11.815,33 TL kalıcı işgücü kaybı ve 5.139,75 TL tedavi gideri olmak üzere toplam 22.122,80 TL’nin 20.055,05 TL’sinin 13/10/2017 tarihinden itibaren, 2.067,75 TL’sinin 12/11/2019 ıslah tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, tedavi giderine ilişkin fazla istemin reddine karar verilmiş; hükme karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
1-Davacı vekili istinaf dilekçesinde; Mahkemece tedavi giderleri için doktor bilirkişiden alınan raporda toplam 8.527,98 TL tedavi gideri alacağı tespit edildiğini, bu miktar üzerinden dava ıslah edilerek harç yatırıldığını, ancak kararda dava tarihine tarafa vekalet ücreti verildiğini, tedavi giderlerinin dava tarihine kadar olan kısmının kabul edilmesinin hatalı olduğunu, halen davacının tedavisinin devam ettiğini, dava açılmasının tedaviyi durdurmadığını, rapor tarihine kadar olan hesabı kabul ederek karar verilmesi gerektiğini, kısmi red kararının hukuka aykırı olduğunu, davacının maluliyetinin tespiti hususunda AÜTF ATK tarafından düzenlenen raporda %4 kalıcı maluliyet ile 4 aya kadar geçici iş göremezlik belirlendiğini, bu raporu kabul etmediklerini, itirazlarına rağmen maluliyet yönünden dosyanın bir üst merciye gönderilmediğini, kaza tarihinde yürürlükte bulunan 30.03.2013 tarihli Özürlülük Ölçütü Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındaki Yönetmeliğin 11. Maddesinin e bendinde “60 yaşın üzerindekilerde hesaplanan özürlülük oranına balthazard formülü ile % 10 eklenerek kişinin özür oranı bulunur.” hükmü olduğunu, davacı … 01.07.1953 doğumlu olup 65 yaşında bulunduğunu, bu madde hükmünün uygulanması gerektiğini, ancak raporda bu hususun uygulanmadığını, itiraza rağmen heyetten yine aynı şekilde rapor geldiğini, raporda davacının sakatlanmasının ayak bileği hareket kısıtlılığı olduğunun değerlendirildiğini ve tablo 3.10 a göre hafif olarak değerlendirilerek %4 oran verildiğini, halbuki sakatlığın ciddi boyutta olup davacının halen yürüyemediğini, tekerlekli sandalye ve kolluk vasıtasıyla hayatını idame ettirdiğini, bu sebeple de verilen oranın hatalı olduğunu, yeniden bilirkişi incelemesi yapılması gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
2-Davalı … Sigorta A.Ş. vekili istinaf dilekçesinde; dava şartının yerine getirilmediğini, bu yöndeki savunmaları hakkında olumlu/olumsuz bir karar verilmediğini, 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 97″nci maddesinde “Zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce İilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerekir, Sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması hâlinde, zarar gören dava açabilir veya 3684 sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabilir.” şeklinde düzenleme yapıldığını, Konuya ilişkin olarak Trafik Sigortası Genel Şartları A.5.c fıkrasında,“.Sürekli sakatlık tazminatına ilişkin sakatlık oranının belirlenmesinde,sakatlık ölçütü sınıflandırılması ve özürlülere verilecek sağlık kurulu raporlarına ilişkin mevzuat doğrultusunda hazırlanacak sağlık kurulu raporu dikkate alınır.”hükmü, aynı genel şartların “Tazminat ve Giderlerin Ödenmesi” başlığı altında B.2 maddesinde Sigortacı; hak sahibinin, kaza veya zararın tespit edilebilmesi için bu genel şartlar ekinde yer alan gerekli münhasıran hak sahibinin tazminat hakkını etkileyen bilgi ve belgeleri talep edebilir.”hükmü bulunduğunu, Genel Şartların ekinde “Ek:6 Tazminat Ödemelerinde İstenilecek Belgeler”bölümünde “Bedeni Zararlar-Sürekli Sakatlık” talepleri için; 30/3/2013 tarihli ve 28603 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik çerçevesinde düzenlenmiş sağlık kurulu raporunun, Hak sahibi gerçek kişiler için: T.C Kimlik Numarasının, Kaza raporunun, mağdura ait son 3 aylık döneme ilişkin ücret belgesinin, hak sahibine ait banka hesap bilgilerinin ibrazının zorunlu kılındığını, bu düzenlemelere göre; zarar gören kişilerin sigorta kuruluşuna başvurmadan, sigorta kuruluşu aleyhine doğrudan doğruya dava yoluna gitme hakları bulunmadığını, davacının 02.10.2017 tarihinde davalı şirkete ulaşan müracaatında ve halihazırda; Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik çerçevesinde düzenlenmiş sağlık kurulu raporunun gönderilmediğini, davacı tarafa 09.10.2017 tarihli yazı ile “Sözü edilen eksiklikler nedeniyle işgöremezlik zararının kapsamının belirlenemeyeceği, eksik belgelerin iletilmesi akabinde taleplerinin (kusur durumuna göre) yasal mevzuat kapsamında değerlendirmeye alınabileceğinin” bildirildiğini, dava şartının varlığının yargılamanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi resen de gözetilmesi gerektiğini, Yasal mevzuata göre başvuru şartının yerine getirilmiş kabul edilebilmesi için; gerekli belgelerin tamamının sigorta şirketine ibraz edilmesi ve ödeme süresi dolmasına rağmen ödeme yapılmamış olması gerektiğini, somut olayda davacının, davadan önce ve sonra Trafik Sigortası Genel Şartlarında belirtilen belge ve bilgileri ibraz etmemiş olması nedeniyle bir başvurudan söz edilemeyeceğini, kanun ile düzenlenen emredici nitelikteki özel dava şartını yerine getirmeyen davacının talebinin; dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddedilmesi gerektiğini (Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesinin 2016/52 esas 2016/62 K. sayılı ilamı), somut olayda davacı, Trafik Kanunu ve Trafik Sigortası Genel Şartlarında yapılan düzenlemelerdeki yükümlülüklerini yerine getirmeden, dava açtığından HMK 115 maddesi gereği dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddi gerektiğini, hükme esas alınan maluliyet raporlarının tanzimi sırasında kurul halinde inceleme yapılmadığını, mevzuata aykırı bir şekilde rapor hazırlandığını, raporu düzenleyen kurulun, Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmeliğin “Kurulun Teşkil ve Çalışma Usulü” başlıklı 6. Maddesinde aranan şartları taşımadığını, iki maluliyet raporunun da tarihleri farklı iki aynı rapordan ibaret olduğunu, kurula katılanların dahi aynı olduğunu, mevzuatta yer alan yönetmelik kapsamında alınmayan raporu kabul etmediklerini, Sağlık kurulu raporları düzenlenirken kurulun bireyi bizzat görerek raporu tanzim etmesi gerektiğini (Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmeliğin “Erişkinler İçin Engellilik Sağlık Kurulu Raporunun düzenleme usulü” başlıklı 8 maddesi), ancak ilk raporda rapor tanzim tarihi 04.04.2019 olmasına rağmen davacının 27.08.2018 tarihinde yapılan eski muayenesine dayanılarak rapor tanzim edildiğini, ikinci kurul raporunda ise rapor tanzim tarihi 30.07.2019 olmasına rağmen yine 27.08.2018 tarihinde yapılan eski muayeneye dayanıldığını, belgelerin ve muayeneye ilişkin verilerin 1 yıl öncesine ait olduğu sabit olduğundan, raporun sağlıklı bir şekilde tanzim edilmediğini ve yönetmeliğe aykırı düzenlendiğini, Adil ve güvenilir bir yargılama için, maluliyet oranının usulüne uygun şekilde belirlenmesi gerektiğini, bunun için Yargıtay kararlarında belirtildiği şekilde üniversite hastanelerinin adli tıp ana bilim dalı bölümlerinden seçilmiş adli tıp anabilim dalı uzmanlarından evraklar üzerinden yapılacak inceleme ile değil bizzat kişinin muayenesi sonucu genel şartlara uygun Erişkinler için Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre maluliyet oranının belirlenmesini talep ettiklerini, Geçici iş göremezlik tazminatı ve tedavi giderleri trafik poliçesi teminatı dışında olmasına rağmen kabulünün ası haksız ve hukuka aykırı olduğunu, geçici iş göremezlik ve tedavi giderinin Trafik Sigortası Genel Şartları A.5.b maddesi gereği, sağlık gideri teminatı kapsamında olduğunu ve sağlık gideri teminatının ise SGK’nın sorumluluğunda bulunduğunu, bu kapsamda sigorta şirketlerinin ve Güvence hesabının sorumluluğuna son verildiğini (Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 05.06.2018 tarihli 2018/628 E. 2018/695 K. Sayılı kararı), geçici iş göremezlik ve tedavi gideri tazminatlarının reddi gerektiğini, davacının müterafik kusuru nedeniyle tazminat tutarından indirim yapılması gerektiğini, kaza sonrası araçta bulunan yolcuların koruyucu tertibat kullanıp kullanmadığının tespit edilemediğinin belirtildiğini, KTK” nın 78. Maddesine göre; “Sürücülerin ve yolcuların, araçların sürülmesi sırasında koruyucu tertibat kullanmalarının zorunlu olduğunu (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No. 2011/4-824 Karar No. 2012/134 sayılı kararı), zarar gören yolcunun emniyet kemeri takmamasının sonuca olan etkisi incelenmeden karar verilemeyeceğini, davacının müterafik kusuru nedeniyle belirlenecek tazminat tutarından BK.52. maddesi gereği en az %20 indirim yapılmasını talep ettiklerini, somut olayda hatır taşımacılığı olduğunu, davacının herhangi bir menfaat sağlamadan komşusuna ait olan sigortalı araçta yolcu konumunda seyrettiğini, davalı şirket aleyhine bir tazminata hükmedilmesi durumunda TBK md.51 gereği uygun bir indirim yapılması gerektiğini, ıslaha konu edilen rakam için ancak ıslah tarihinden itibaren yasal faiz istenebileceğini, hükümde 20.055,05 TL’nin 13.10.2017 tarihinden itibaren, 2.067,75-TL’nin ıslah tarihinden itibaren avans faiziyle ödenmesine karar verilmesinin anlaşılamadığını, tazminatın neye göre bölündüğünün izaha ihtiyaç duyduğunu, ıslah edilen rakam için ancak ıslah tarihinden itibaren faiz talep edilebileceğini, avans faizine hükmedilmesinin haksız ve hatalı olduğunu, olayın işleten açısından haksız fiilden kaynaklanan bir olay olduğunu, davalı şirketin de yasal olarak işletene düşen hukuki sorumluluğu üstlendiği göz önüne alındığında haksız fiilden kaynaklanan olaylarda ancak yasal faizin talep edilebileceğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
Davacı vekili ve davalı … şirketi vekilinin istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda; dava, davalıya ZMMS poliçesi ile sigortalı araç sürücüsünün gerçekleştirdiği tek taraflı trafik kazası sonucu, araçta yolcu konumunda bulunan davacının yaralanması nedeniyle geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatı ile tedavi giderinin davalı ZMMS şirketinden tahsili istemine ilişkindir.
Somut olayda, davacı tarafın iş bu dava açılmadan önce KTK’nın 97. Maddesi hükmü gereğince davalı … şirketine usulüne uygun şekilde 29.09.2017 tarihli dilekçe ile başvuruda bulunduğu, bu dilekçenin davalı tarafa 02.10.2017 tarihinde tebliğ edildiği, KTK’nın 97. maddesinde başvuru sırasında belge ibrazının düzenlenmediği, kaldı ki davacı vekilinin dilekçe ekinde davacı için tazminat hesabı yapılabilecek belgeleri sunduğu, davacının tedavisine dair sunulan hastane evrakları ve tıbbi belgelerle davacının iş göremezlik durumunun davalı şirket nezdinde anlaşmalı hizmet veren sağlık kurumlarınca tespitinin de mümkün bulunduğu, davalı şirketin davacıdan 06.11.2017 tarihli cevabi yazı ile araç sürücüsünün alkol raporunu talep ettiği, davacının kendisinden sadır olmayan dava dışı sürücünün alkol raporunu temin edip davalıya ibraz etmesinin hayatın olağan akışına uygun olmadığı, ayrıca aynı yazı içeriğinde dilekçe ekinde gönderilen tedaviye ilişkin evrakların maluliyet oranını belirlemek için yeterli olmadığı, eksik belgeler iletildiğinde taleplerin değerlendirileceğinin bildirildiğinin anlaşılmıştır. Davacı vekilinin 28.10.2017 tarihli dilekçe ile yeniden davalı şirkete hitaben yazdığı dilekçede alkol raporu kendilerinde olmadığı gibi bunun davacının tazminat miktarını etkileyecek bir hususta olmadığı, davacının tedavisi devam ettiğinden hastaneden maluliyet raporu alınamadığı, hastane tarafından kendilerine verilen tedavi evraklarının dilekçe ekinde gönderildiği, bu dilekçenin de davalıya 12.10.2017 tarihinde tebliğ edildiği, ancak davalı tarafça davacı zararı tespit edilip ödenmediğinden ilk dilekçenin tebliğ tarihinden itibaren davalının temerrüt tarihi 13.10.2017 olarak tespit edildiğinden mahkemece davacı tarafça usulüne uygun şekilde davalıya başvuru yapıldığının kabulünde bir isabetsizlik bulunmamıştır.
Trafik kazası tek taraflı olarak gerçekleşmiş olup, davacının araçta yolcu konumunda olması sebebiyle kazanın oluşumunda herhangi bir kusurunun bulunmadığı, davalıya sigortalı araç sürücüsünün ise olayda tamamen kusurlu olduğu anlaşılmıştır.
Davacı tarafın dava dilekçesinde iş göremezlik tazminatları ile birlikte SGK tarafından karşılanmayan ancak yaralanma nedeniyle yapılması zorunlu olan tedavi giderlerini de talep etmesi nedeniyle konusunda uzman doktor bilirkişi tarafından düzenlenen raporda kaza tarihinden, raporun düzenlendiği tarihe kadar davacı tarafça yapılan ve SGK sorumluluğu kapsamında bulunmayan tüm tedavi giderlerinin 8.527,98 TL olduğu tespit edilmiş, davacı vekilinin bilirkişi raporu doğrultusunda tedavi gideri talebini 8.527,98 TL’sine yükseltmiş, ancak dava açıldıktan sonra yapılan tedavi giderleri iş bu davanın konusunu oluşturamayacağından, ayrıca açılacak dava da talep edilebileceğinden mahkemece isabetli şekilde kaza tarihinden dava tarihine kadar yapılan 5.139,75 TL tedavi gideri yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmesinde ve reddine karar verilen tedavi gideri üzerinden davalı taraf lehine vekalet ücretine hükmedilmesinde bir isabetsizlik bulunmamıştır.
Davacının 27.08.2018 tarihinde AÜTF Dahili Tıp Bilimleri Bölümü Adli Tıp ABD Başkanlığında muayenesi yapıldıktan sonra aynı sağlık kurumu tarafından düzenlenen 04.04.2019 ve 30.07.2019 tarihli raporlarda, davacının kaza sonucu sağ ayak bileğinin kırıldığı, bu nedenle operasyonlar geçirdiği, 12 cm ameliyat izi olduğu, sağ ayağın sol ayakla kıyaslandığında 3 cm şiş olduğu, ayak bileği hareket kısıtlılığı nedeniyle %4 oranında sürekli maluliyeti bulunduğu, 4 ay geçici iş göremezlik süresi olduğu yöntemine uygun şekilde belirlenmiş, davacı tarafın itirazı sebebiyle ikinci rapor alınmış, muayene ve tıbbi belgelerin incelenmesinden sonra rapor düzenlenmesinde usulsüzlük bulunmamıştır.
Davacının muayene olduğu gün maluliyet raporu düzenlenmesinin beklenmesinin hayatın olağan akışına uygun bulunmaması, zira raporun heyet teşkili ile hazırlanması, davacıda oluşan araz durumunda bir farklılık, değişiklik olmadığı sürece, yeniden rapor alınması gereken her durumda raporun düzenlendiği tarihte tekrar muayene edilmesinin gerekmemesi, sağlık kurumunca yapılan inceleme ve değerlendirme sonucu gerekli görülmesi halinde (tamamen iyileşme durumu olmaması, arazın stabil hale gelmemesi, gelişen durum olması vb. hallerde) davacının tekrar muayene edilmesi gerektiğinin ilgili sağlık kurumunca bildirilmesinin mümkün olması nedeniyle somut olayda bahsedilen hallerin olmadığı anlaşılmıştır.
Yerleşik Yargıtay Uygulamaları gereği Üniversite hastanelerinin ilgili bölümü Adli Tıp ABD Başkanlıklarının maluliyet raporu düzenleyebileceğinin kabul edilmiştir. Davalı vekili yargılama aşamasında ileri sürmediği itirazları istinaf sebebi yapamaz.
Davalı vekilinin yargılamada maluliyet raporuna itirazının olmadığının anlaşılması, davalı … şirketi vekili geçici iş göremezlik tazminatı ve tedavi giderinin teminat kapsamında olmadığını, bu giderlerden SGK’nın sorumlu olduğunu ileri sürmüş ise de; davacının zararı ve zararın kapsamı 2918 sayılı KTK.nın ve 6098 sayılı TBK.nın haksız fiile ilişkin hükümleri gereğince belirlenmesi gerekir. 6098 Sayılı TBK’nun 54. maddesinde çalışma gücünün azalmasından veya yitirilmesinden doğan kayıplar ile kazanç kaybı, bedensel zararlar kapsamında sayılmış olup, geçici iş görmezlik zararı ve tedavi giderinin bu kapsamda olması, sürücü ve işletenin, zarar görenin geçici iş görmezlik ve tedavi gideri zararlarından sorumlu olması nedeniyle, aracın sigortalı olması halinde 2918 Sayılı Yasanın 90. Maddesi gereğince, sigortanın sorumluluğu da TBK hükümlerine göre belirleneceğinden ve geçici iş göremezlik zararı ile tedavi gideri 2918 Sayılı Kanunun 92. Maddesinde sigorta teminatı dışında tutulmadığından, davacı geçici iş göremezlik tazminatını ve tedavi giderini davalı … şirketinden talep edebilir. Genel şartlara atıf yapan kanuni düzenleme Anayasa Mahkemesince iptal edilmesi, 2918 Sayılı Yasanın 98. maddesinde, geçici iş göremezlik zararı ile tedavi giderinin SGK’nun sorumluluğunda olduğuna ilişkin her hangi bir düzenlemenin de yer almaması, 6111 sayılı Yasa ile getirilen düzenlemede; trafik kazaları sebebiyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün resmî ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedellerinin karşılanacağı belirtilmiş olup, geçici iş göremezlik ve tedavi gideri ödemesinin bu yasa kapsamı içerisinde bulunmaması (Yargıtay 10.H.D.’nin 2016/10172 E. 2019/10217 K. 24.12.2019 Tarihli, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2012/5743-2013/4496 sayılı, 01.04.2013 tarihli ilamı vb) nedeniyle davalı … şirketi vekilinin geçici iş göremezlik tazminatı ve tedavi giderinin teminat kapsamında olmadığına dair istinaf talebi de yerinde görülmemiştir.
Davacının olay anında aracın arka koltuğunda oturduğunun anlaşılması, davacının emniyet kemeri takıp takmadığı konusunda KTT’da tespit bulunmaması, araçtan fırlama vb. gibi bir durum olmaması, davacının sağ ayak bileğinden yaralandığı da gözetildiğinde davalının somut şekilde davacının kaza anında emniyet kemeri takmayarak zararı artırdığını ispat edemediğinin kabulü ile müterafik kusur indirimi yapılmamasında usulsüzlük olmaması, yine hazırlık evrakı kapsamından davacı ile sigortalı araç sürücüsünün akraba olduğu anlaşılmakla hatır taşıması olmadığının kabulü ile tazminattan bu sebeple indirim yapılmamasında isabetsizlik bulunmaması, davanın belirsiz alacak davası şeklinde açılması sebebiyle davalı sigortacının temerrüt tarihinden itibaren tüm tazminat alacağı yönünden temerrüdünün oluşması, davacı vekilinin hesap bilirkişi raporu düzenlendikten sonra verdiği 03.10.2019 tarihli bedel artırım dilekçesi ile tespit edilen iş göremezlik tazminatları ile birlikte tedavi gideri talebini de dosyaya sunduğu faturaların toplamı olan 3.072,00 TL olarak artırması, daha sonra uzman doktor bilirkişice düzenlenen 12.11.2019 tarihli raporda tedavi giderinin 8.527,98 TL olarak belirtilmesi üzerine verdiği 12.11.2019 tarihli ıslah dilekçesi ile 8.527,98 TL tedavi gideri talep etmesi, mahkemece bu nedenle hükmedilen toplam 22.122,80 TL tazminatın, 03.10.2019 tarihli bedel artırım dilekçesinde talep edilen 20.055,05 TL’sinin 13.10.2017 temerrüt tarihinden, bakiye 2.067,75 TL tedavi giderinin ise ıslah tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte tahsiline karar vermesi, davalı sigortacının aslında ıslahla artırılan kısım için dahi temerrüt tarihinden itibaren faizle sorumluluğuna karar verilmesi gerekirken, mahkemece bu hususta ayrım yapılarak tazminatın bir kısmının temerrüt, bir kısmının ıslah tarihinden itibaren işleyecek faizle tahsiline karar verilmesi doğru görülmemiş ise de, bu konuda davacı tarafın açıkça istinaf talebi olmaması (HMK’nın 355.maddesi gereği kamu düzenine aykırılık durumu hariç olmak üzere istinaf sebepleri ile sınırlı inceleme yapılması gerektiğinden) ve davalı lehine oluşan usulü kazanılmış hak gözetilerek bu hususun inceleme konusu yapılamaması, davalıya sigortalı aracın kamyonet vasfında olması nedeniyle talep gibi avans faizine hükmedilmesinde bir isabetsizlik olmaması ve mahkemenin gerekçesine göre davacı vekili ile davalı … şirketi vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun (HMK.nın 355 maddesine göre istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucu) HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar verilerek aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davacı … vekili ile davalı … Sigorta A.Ş. vekilinin istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
2-Davacıdan alınması gereken 80.70 TL maktu istinaf karar harcından, peşin alınan 54.40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26.30 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalı … Sigorta A.Ş. den alınması gereken 1.511,21 TL nispi istinaf karar harcından, peşin alınan 54.40 TL maktu, 323.40 TL nispi istinaf karar harcının mahsubu ile bakiye 1.133,41 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-Davacı ve davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ayrı ayrı kendi üzerlerinde bırakılmasına,
5-İstinaf başvurma harcı peşin alındığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
6-Davalı … şirketi tarafından yatırılan 250.00 TL gider avansından, kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde davalıya iadesine,
7-Kararın tebliği, kesinleştirme, harç ikmali ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 29.09.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.